YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
674fa7883024d
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 1 5 6
Bugün : 5070
Dün : 30630
Bu ay : 119885
Geçen ay : 890827
Toplam : 29864451
IP'niz : 18.97.9.175

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

28 ŞUBAT TEZGÂHI VE ERDOĞAN’IN SON ŞANSI!

5 18 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Osman ERAYDIN

Osman ERAYDIN

Yorumu Takip Et
Bildir
20 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Kussa da kinini senin ardından
Torba mı büzüle ağız dediğin
Kem söz sahibine verir zararı
Yerle yeksan olur dağ`ız dediğin

Hak dava nerede aramaz isen
Beyin belleğini taramaz isen
Sen kendi evinde yaramaz isen
Kömüre çalagör yağız dediğin.

Ülke fokur fokur kaynanır oldu
Türlü türlü filim oynanır oldu
Doğru söyleyeni kim tanır oldu
Servet pula döndü hem kağız oldu

Dünkü tükürdüğün bugün bal yapar
Nefsin öne alır ona yol yapar
Sağa meyil verir birden sol sapar
Sanma ki arkanda çoğuz dediğin

Kimle hasbihalim kimle höylerim
Doğru bildiğimi doğru soylerim
Ekin biçmez oldu nice köylerim
Çarşıda satılır koğuz dediğin

Som altın bir mesaj aldığı dünden
Yarına temaşa eder bugünden
Yedi başak gibi açar da birden
Nice aylar oldu yoğuz dediğin

Öncelikle yazınız ve yorumlar okumaya değer. Özellikle kendisini Elazığ’da bulunduğum sürede tanıma fırsatı bulduğum Harun Akgül’ün şiirsel yorumunu görünce çok sevindim. O günlerdeki bakış ve duruşu bugünde aynı maşallah. Evet gelelim mevzuya. Saadet Partisinde bir değişim söz konusu. Ama aldığımız duyumlara göre Birol Aydın üzerinde duruluyor. Fakat ben Temel’in gitmesine sevinirken, Birol gibi zihniyet olarak çokta farkı olmayan birisinin gelmesinden rahatsızım. Merhum Hasan Bitmez’de bir teşkilat ağırlığı vardı. Birol Aydın daha fevri. Yani şu Saadet ne zaman adam gibi adamlarla yola devam edecek bilmiyorum ama Erbakan Hocamızdan sonra bu kadar tıkanmış ve tükenmiş bir Saadet partisi olması çok üzücü bir durum. Sanki bilinçli şekilde bu sıkıntılara zemin hazırlanıyor.

Birol Aydın’ın İstanbul İl Başkanı iken, Ankara’da yapılan Parti Kongresinde Genel Başkan Yardımcısı olarak atanması zamanında, Temel Karamollaoglu’dan sonra genel başkan olacağı belirlenmişti zaten. Gerçi bu o zaman yapılmak istendi fakat Oğuzhan Asiltürk ve Mustafa Kamalak arasında yaşanan bir gerilim dolayısıyla ertelendi. Bir de Fatih Erbakan’ın Erbakan Vakfını kapatıp tüm teşkilatları ile beraber Saadet Partisi altında toplanması çağrısı vardı ama bu teklif Fatih Erbakan ve çevresi tarafından kabul edilmedi.

Hasanım Hüseynim Muhammed Aliyim
Doğan her bir güne yeni deliyim
Herkes şöyle dursun hep ben geliyim
Artsın eksilmesin heyecan bugün

Sırra kadem basmak er kişi işi
Bakma kalıbına ne imiş yaşı
Bu yolda var ise eren yoldaşı
Yunus dergâhına taze kan bugün

Sırtında olmasa eski palanı
İt artığı sanar geri kalanı
Şeyhi üstadına verir ilhamı
Avıyla yetinen bir aslan bugün

Kıssadan bir hisse bize de pay var
Güneş kararırsa sanma ki ay var
Her zorun ardından elbet kolay var
Rabbimiz müjdesi bize can bugün

Zayi edilmesin bunca iş emek
Hayrına vermezler bir lokma ekmek
Düşenin sırtına bir de sen tekmek
Vurulur ümmetin ahir zamanda

Sallanma düşersin peyderpey yürü
İtler üre dursun sen kervan yürü
Kanma toplumun haliyle sürü
Yerilir ümmetin ahir zamanda

Kıl düşer çorbaya içmeyi verir
Bir kaşık su görür geçmeyi verir
Hayır ile şerri ölçmeyi verir
Kırılır ümmetin ahir zamanda

Şairsen, ozansan uslanmayı ver
Kılıç kında kalır paslanmayı ver
Nice dağ görsen de puslanmayı ver
Görülür ümmetin ahir zamanda.

Diyarı benlikten yardan geçerim
Ne ekmeğini yer ne suyun içerim
Bir gün akşam olur ben de göçerim
Sayılır ümmetin ahir zamanda.

Dünyalık makam ve menfaat için ahiretini sattın istediğin makam ve koltuğa oturdun amma elindeki tüm maddi ve manevi değerleri kaybettin ve yakın zamanda da sözde kazandığın dunyalıklarda elinde gidince ne yapacan be adam…
Kalem süresinde 19 ve 20’de bunların sonunu anlatan diğer ayetler dendir “Fakat onlar uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp-gelen bir bela-afet onun (bahçesinin, çiftliğinin, atölyesinin, ticarethanesinin ve partisinin-hükümetinin) üstünü sarıp-kuşatıvermişti. [Not: Evet, onlar bu gaflet ve hıyanet içinde iken Rabbin tarafından oluşan ve zalimlerin peşinde dolaşan İlahi bir emir, bir afet o bağın altını üstüne çevirmişti. Bir rivayete göre bağın bulunduğu vadiden bir ateş çıkıp o bağı kökünden yakarak kavurup bitirivermişti.]
Sonunda (bahçe) kökünden kuruyup-kapkara kesilmişti. (Böbürlenip hıyanete yöneldikleri tüm imkânları ve istismar teşkilatları ellerinden gitmişti.)

KRALDAN ÇOK KRALCILARA!

Hak davanın her yanında
Şeytan boş dururmu sanırsın
Kibir ve enaniyet girdabında
Nefsinin kölesi olmazmısın..

Hep ben olayım, ben bilineyim
Benim sözüm olsun, hep sevileyim
Muhalifleri, bir bir fişleyeyim
Kraldan çok, kralcılık peşindeyim..

Gruplaşalım ve parçalanalım
Düşmana göbek attıralım
Sonrada; ah vahlarla, feryatlarım
Dökeriz, sahte gözyaşlarım

Sözümüz bir, özümüz bir olmazsa
Kim inanır, zavallı hayırsızlara
Hak yolda, hakkıyla çalışmayana
Nasip olurmu ulaşmak, zafer anına

Görülen lüzum üzerine; “NE TEVBESİ – NE SON ŞANSI!?” diyenlere;

Milli Çözüm olarak; 20 sene önce AKP’nin; “Milli Görüşün devamıyız Hocamızı Cumhurbaşkanı yapacağız!” diye oyları devşirip iş başına geldiklerinde ilk icraat olarak ABD’nin 2. Körfez Harbi için Türkiye’den istediği tezkere için nasıl çalışıp-çabaladıkları, ABD aşkı ve AB sevdalılıkları iyice görülünce; (yani “Ağızlarını büzüşlerinden Ömer diyecekleri belli olmuşken!”) yayımlanan yazıda; “Milli Görüş-Milli Çözüm çizgisine gelmeleri istenmiş ve bunun için son şansınız” diyerek bir davette bulunulmuş…

Neye göre davette bulunulmuş? Nisa Suresi 17. ayeti: “Allah’ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe; ancak cehalet nedeniyle (bilmeden ve cahiliye düzeninin teşvikiyle) kötülük yapanların, sonra da yakın bir süreçte hemen ardından tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, Bilendir, Hüküm ve Hikmet sahibi olandır.” hükmü esas alınarak.

 Çünkü; “(Yoksa) Ne, (bir sürü) kötülükleri yapıp-edip de, (sonra) onlardan birine ölüm gelip çatınca: “Ben şimdi gerçekten tevbe ettim” diyenlerin; ne de kâfir olarak ölenlerin tevbesi (geçerli) değildir. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır.” (Nisa: 18) ayeti, ölüm gelip çattığında edilen tevbenin geçersiz olacağını bildirmektedir. Öyleyse ölüm gelip çatmadan önce aklınızı başınıza alın ve tevbe edip dönün diye tebliğ etmişler.

Bu AKP yıllarca Derviş’in “sabit kur, serbest faiz” ekonomik programını uyguladı ve Türkiye ithalat cenneti oldu ve tabi (başta tarım ve hayvancılık olmak üzere) yerli üretici kalmadı. MB’sının kasası boşaldı ve bu arada 400 ton altın İngiltere’ye gitti.

 Baktılar 10 yıl sonra bu yol yol değil, ne yapalım? Geri dönelim dediler ve tersini bu sefer nas var nas diyerek “düşük faiz serbest döviz” uygulamasına geçtiler ve dolar iktidarlarının 20. yılında 32-33 seviyelerini gördü. (20 sene önce geldiklerinde 1 dolar 1,2 TL idi) Tabi her iki durumda dayağı hep halk yedi…

Bu da olmayınca; hem faizi hem dövizi serbest bıraktılar ve bu sefer son yerel seçim de halk, iktidara dayak attı ve Milli Çözüm dergisi de sanırım bunu değerlendirmek niyetiyle; 20 sene önce yaptığı teklifi yineleyerek ve bu defa durumun ciddiyetini anlamışlar mıdır diyerek ve önemine binaen yazıyı tekrar yayınlama gereği duymuşlar…

Ayrıca geldiğimiz nokta, Yunus Suresi 88. ayetinin tecellisi gibidir; “Musa dedi ki: ‘Ey Rabbimiz! Hakikaten Sen, Firavun ve yakın çevresine, dünya hayatında çok çekici gelen (bir imkân, iktidar ve ihtişam) gibi ziynetler, mal (ve servetler) verdin. Rabbimiz (onlar bu nimetleri, halkı) Senin yolundan saptırmak için (kullanmaya girişti!) Ey Rabbimiz! Bunların servetlerini (mali ve ekonomik dengelerini) çökert ve batır… Onların kalplerini de (çeşitli) şiddet (ve dehşetle) sıkıştır. (Çünkü) Onlar (bu) acı azabı (ekonomik ve psikolojik bunalımı) görünceye kadar imana (ve İslam’a) yanaşmayacaklardır.”

Yani ayete göre; yaşananlar son bir tevbe etme fırsatı gibidir. Yunus Suresi 90. ayette; “…(Derken sular) Onu boğacak düzeye erişince (Firavun çaresizce): “İsrailoğullarının kendisine inandığı (İlahtan) başka İlah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım” demeye (başladı). (Aklın başına) Şimdi (geldi), öyle mi? Oysa sen önceleri (inkâr ve) isyan edip başkaldırmıştın ve bozgunculuk çıkaranlardandın.” denilerek. Tevbe etmek için son anı kaçıranlardan olmayın diye bizler uyarılmaktadır.

Yunus Suresi 92. ayetinde ise Allah; “Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için senin bedenini (denizin dibine batmaktan) kurtaracağız (asırlar sonrasında herkese cesedini göstereceğiz)… diyerek Firavun’a verdiği vaadi yerine getirmiş ve asırlar sonra bulunan Firavun’un cesedi hâlâ İngiltere’de sergilenmektedir. Çünkü Allah, zamanı geldiğinde mutlaka vaadini gerçekleştirendir. Bugün de gerçekleştirir, işte bu yüzden bizden sonraki nesiller için yaptıklarından dolayı tarihi bir belge ve ibret olmasınlar diye uğraşılmış ve son bir defa daha uyarılmışlar…

Bu yüzden belki de son ve yeni bir davet daha yaparak;
“İşte bu nedenle diyoruz ve davet ediyoruz ki, Sn. Erdoğan; samimiyetle, imani ve insani bir cesaretle tevbe etsin… Bütün yanlışlıklarını, yıkımlarını ve hangi tuzaklara kapıldıklarını itiraf etsin… Bu kutlu gaye ve gayretle yeniden ve gerçekten Milli Görüşe ve Milli Çözüme döndüğünü ilan etsin… Adil Düzen ve İslam Birliği projelerine dört elle sarılıp Allah’a güvensin. Böylece hem Ülkemizi ve Milletimizi, hem de kendilerini ve çevresini yaklaşmakta olan büyük felaketlerden koruyup kurtarıversin… Böyle yaptığı takdirde, en içten ve en yüksek perdeden savunup sahip çıkacağımızı bilsin!..” diyorlar yazılarında.

Bu yazılarında Milli Çözüm olarak mükemmel bir şekilde ve İ’lay-ı Kelimetullah’a ulaşmak için icra edilecek olan gerçek cihadın çaba ve gayretlerin yapılış sırasına göre; 1- Tebliğ (Yanlış yolda olduklarını çok açık izah ederek, milli menfaatlere uygun davranmalarını), 2- Davet (Milli Görüş-Milli Çözüm esaslarına dönmeleri gerektiğini), 3- Emr-i bi’l ma’ruf, nehy-i ani’l münker (Hakka ve hayra yönelmelerinin ülkemizin ve milletimizin felahına olduğunu) samimi bir dille anlatmışlar ve böyle yapmaları halinde ülkemizin ve milletimizin zor dönemden geçtiği bu süreçte asıl kurtuluş çaresinin Milli Görüşe ve Milli Çözüm esaslarına dönmek olduğunu tekrar hatırlatmışlar ve böyle yapmaları halinde kendilerine sahip çıkacaklarının teminatını da vererek çok erdemli bir tavır sergilemişlerdir…

Bu yazıdaki davetten dolayı rahatsızlık duyanlara şimdi soralım: “Sizi asıl rahatsız eden şey, bu daveti Milli Çözüm’ün yapmış olması mıdır?..”

Gerçek cihadın sırası ile hangi aşamalarla yapılacağını hatırlatan ve öğreten, takdire şayan yine her zamanki gibi mükemmel bir yazısından dolayı Milli Çözümü tebrik ediyor ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Allah sizden razı olsun ve iyi ki varsınız…

Son düzenleme 7 ay önce A. MURAD tarafından

“Halk gafil ve gayretsiz davransa da, Cenab-ı HAKK mutlaka intikamını alacaktır!”
O günlerden bugünlere; eldeki şansın kıymetini bilmeyen, hakkında bilgisi olmadığı pek konularda fikir sahibi olduğunu iddia eden pek çok çevre, hainlik görevini icra edenlere karşı açık açık Erbakan Hocamızı yalnız bırakmaya utanmamıştı. Düşman görevini yaparken, kendinden geçmiş bir şekilde hareketsiz oturan da düşmana uşak olan da hesap verecek. Hem de hesabında hiç yanılma olmayana!

Milli Çözüm’ün davetine icabet etmeyen işbirlikçilerin, görünüşte kazanılan başarı balonlarının gazap bulutlarına dönüşmesi!
Milli Çözüm’ün daveti!
Sn. Erdoğan; samimiyetle, imani ve insani bir cesaretle tevbe etsin…
Bütün yanlışlıklarını, yıkımlarını ve hangi tuzaklara kapıldıklarını itiraf etsin…
Bu kutlu gaye ve gayretle yeniden ve gerçekten Milli Görüşe ve Milli Çözüme döndüğünü ilan etsin…
Adil Düzen ve İslam Birliği projelerine dört elle sarılıp Allah’a güvensin….
Böylece hem Ülkemizi ve Milletimizi, hem de kendilerini ve çevresini yaklaşmakta olan büyük felaketlerden koruyup kurtarıversin…
Böyle yaptığı takdirde, en içten ve en yüksek perdeden savunup sahip çıkacağımızı bilsin!..
…………………………………………………………..

Milli Çözüm’ün uyarıları!
Aksi halde, görünüşte kazanılan bu başarı balonları, gazap bulutlarına dönüşecektir. Evet; uçurumun kenarında bile, felaketi fark edip son bir hamle ile kişinin geri çekilmesi bir marifet ve meziyet sayılabilir. Ama uçurumdan aşağı düşerken duyacağı pişmanlığın hiçbir faydası görülmeyecektir.

İşte Ahkaf Suresi 24 ve 25. Ayetlerinde haber buyurdukları gibi:
Zaferi ve izzeti; İslami cihadda değil, zalim güçlere yaranmakta arayanların boş umutları ve kuruntuları, rahmet zannedilen musibet bulutları gibidir.

Hidayet,feraset,dirayet ile
Küfrün kalelerin,teşhir ettiniz
Yürür “Kutlu Kervan”,büyük zafere
Teşrif-i Sanî’yle,mesrur ettiniz!..

Milli Görüş özün,sizden öğrendik
Sadakat,cesaret,cehdi belledik
Bin gaflet,hatayla,cürüm eyledik
Yine de himmetiz,Alî eylediz!..

“Marifet Iltifata Tâbidir, Müşterisiz Meta Zâyidir. İltifatsız Mal Zâyidir.”

İnsanların oy atma kriterleri kapsamında bir standardı yoktur. Bu yüzden kuvveti ve medya gücünü elinde bulunduran çevreler tarafından kolaylıkla manipüle edilebilirler.

Saadet partisinin aldığı oyun büyük çoğunluğu kendi teşkilat mensupları ve millî görüşü özümsemiş insanlardır. Son seçimlerde 1% oranında görülen beşyüz bin seçmen civarında bulunmaktadır.

YRP sıralamada 3. parti olarak görülmektedir fakat AKP’nin kuruluş aşamasında olduğu gibi bir desteğe dayanmaktadır. Bu desteği yüzeysel bir analiz yaparak anlamak mümkün değildir. Olayların gidişatı ve sebep sonuç ilişkisi üzerinden değerlendirme yaparak bu kanaata sahip olunabilir.

Ayrıca partilerin seçimlerde aldığı oy oranını bir ölçü olarak kullanmak da hatalı olacaktır. Çünkü oy veren seçmen bir önceki seçimlerde başka bir partinin sempatizanı ya da bilfiil destekçisi olabilir. Dolayısıyla bugün bir partinin çok oy alması onun halkın dertlerine gerçekten çare olanın seçilmesi anlamına gelmeyeceğini söylemek hatalı olmaz.

Partilere oy veren seçmenlerin önceki seçimlerde başka, şimdiki seçimlerde de başka bir partinin arkasında durması ilmî ve dinî kaygılar ile değil tamamen duygusal (!) bir yaklaşımdır.

Siyasi partiler sahnede olmalıdır ve yapmak istedikleri icraatları parti programlarında göstererek halktan oy istemelidirler. Milli Görüş bir siyasi parti ile temsil edilmektedir. Bu parti ise şimdiki adıyla Saadet Partisi de siyaset alanında her zaman olmalıdır.

Şu anda Mecliste grubu bulunan bir parti olan millî görüş partisi olan Saadet Partisi, Gelecek Partisi ile grup kuracak sayıdadır. Grup isminin Saadet Partisi çatısı altında Saadet Gelecek Grubu olması anlamlıdır ve yerinde olmuştur.

Saadet Partisi hiç bir zaman siyasi çizgiden taviz vermeden hareket etmelidir ama bazı partililer ile ittifak kurup işbirliği içinde olabilir.

Mesela Saadet Partisinin Millet İttifakı içinde yer alması ile YRP’nin Cumhur İttifakı içinde yer alması aynı gibi algılanıyor olsa da, gerçekte öyle değildir. Çünkü YRP’nin ittifakı iktidar partisinin siyasi hamlelerini ve icraatlarını destekliyor anlamına geliyor iken, Saadet Partisinin bulunduğu ittifak aslında mevcut kötü gidişatı engellemek için atılmış bir adımdır.

Şu anda siyasi arenada Saadet Partisi ile temsil edilen Millî Görüş’ün iktidar olması demek sadece Saadet Partisi’nin hükümet kuracak milletvekili sayısı kazanıp hükümet etme yetkisini almak olarak algılanmamalıdır. Çünkü zafer ancak Allah’ın katındadır, seçim kazanmış olmak bir zafer nişanı değildir. Elbette oy oranı seçimin bir sonucudur, belki zaferin müjdecisi olarak değerlendirilebilir fakat hiç bir zaman zaferin ölçüsü olamaz. Çünkü nice şerler vardır Hâk tarafından hayra tebdil edilmişlerdir.

Milli Görüş elbet bir gün iktidar olacaktır ama bu Saadet Partisinin seçim kazanması sonucu mu olacak veyahut Cenabı Allah’ın müminlere olanak olarak sağlayacağı başka bir kanalla mı olacaktır bunu zaman gösterecek. Biz bunu şimdiden bilemeyiz. Gerekli çabanın ardından bize düşen Allah’a tevekkül etmek olacaktır.

Ülkedeki dindar kesimlerin ve cemaat yapılanmaları hakkında fikir sahibi olmak için, onların Millî Görüş ile münasebetlerine bakmak lazım gelir.

Eğer bir cemaatin lideri veya başka ileri gelen bir kanaat önderi Milli Görüş yani Saadet Partisinden hariç bir partinin propagandası yapıyor veya onların gemisine bindirmeye bilfiil hizmet ediyor ve aynı zamanda Saadet Partisini görmezden gelerek aleyhine beyanatlar veriyor ise, o cemaatin Fırka-i Naciye dediğimiz yoldan ayrıldığı anlamını çıkarabiliriz. Zaten adlî ilahi ilerleyen zamanlarda onların bu foyalalarını ortaya çıkaracaktır. Niceleri için bu durum gerçekleşmiştir. Ayan beyan ortada durmaktadır.

Muhammed Fatih’in ise Erbakan’ın oğlu olması veya TV programları veya miting meydanlarında Milli Görüş vurgusu yapıp kendilerini bu yolda hareket eden bir parti olarak görmeleri aslında bir manipülasyon niteliğindedir. Çünkü aynen AKP örneğinde olduğu gibi Erbakan Hoca, onların kastettikleri ve yolunda gittiğini iddia ettikleri hocanın kendisi olduğunu, onların günahlarına ortak olmadığını ve Millî Görüşün tek temsilcisi partinin ise Saadet Partisi olduğunu sağlığında vurgulamış ve insanların hataya düşmemeleri için uyarıda bulunmuştur.

Saadet Partisi, TV5, Milli Gazete neredeyse Milli Görüş de oradadır. Dosdoğru yol da oradadır. Millî Çözüm ekibi, El-Azizcilerin düştüğü girdap içine girmeden, Millî Görüşten ayrılmamış ve Saadet Partisi’ne her daim destek olmuşlardır.

Ahmet Akgül Hoca, Millî Görüşün temel taşlarından biridir ve 30 yıldan fazla süre önce bir MGV seminerinde diğer cemaat ve dinî gruplar hakkında verdiği uyarılar sebebiyle bizler bugünlere kadar cemaat görünümlü siyonist düzeni işbirlikçileri peşine takılmadan Millî Görüşten ayrılmamış kişiler olarak mesut ve bahtiyar olmuşuzdur.

Bu sebeple bizler, yok Saadet Partisi yüzde bir oy almış, yok hiç belediye başkanlığı kazanamamış, yok YRP bile Saadet Partisinden kat be kat fazla oy almış gibi göreceli ölçü birimleri üzerinden bir takım bahanelerin arkasında savrulan kitleler durumuna düşmeyiz. Bizler Milli Görüşün amentüsünü bilir hangi durumlarda ne tavır takınılması gerekiyor ise o şekilde hareket ederiz. Şu veya bu şekilde ye’se düşecek gibi olursak içinizdeki bilinç ve Millî Görüş feraseti hemen kalbimizi ferahlatır ve önümüze ışık olur.

Bu nedenle 1969’dan beri Millî Görüş davasında halen savrulmadan yer alan bilge kişilerden, hocalarımızdan, parti kurullarından Allah razı olsun ki bizlere yol gösterici olup örnek oldular.

Öncelikle Sebahattin Güzelköylü bey; anlaşılan o ki yazıyı sondan başlayarak okumuşsunuz, zira son paragraftan değil de ilk paragraftan okumaya başlasaydınız ve dikkat etseydiniz,ilk paragrafta:

“Ahmet Akgül Üstadımızın yazdığı “Dünya’nın Değişimi ve Erbakan Devrimi” kitabının 20 yıl öncesi baskısından aldığımız bu yazıyı, değerli okurlarımıza ve kamuoyuna tekrar hatırlatmayı, tarihi bir zorunluluk ve insani bir sorumluluk sayarak dikkatlerinize arz ediyoruz.”

İfadesinden de anlaşılacağı üzere yaklaşık 20 yıl öncesi basılmış olan kitaptan  bir alıntı yapıldığını görecektiniz…

Yani henüz, sizin de bahsettiğiniz, bir çok zarar ve ziyanın henüz en başlarında iken açılan ve o günden günümüze kadar da kapanmayan bir davet   kapısıydı bu…..
 
İkincisi ise; Hz. Allah’ın kapamadığı tevbe kapısını biz neden kapatalım?

Ey iman edenler! “Tevbe-i Nasuh” ile (yani kesin bir niyetle, günahlara geri dönmemek azmiyle, samimi ve halis bir pişmanlık düşüncesiyle, açılan bir yarığı en sağlam bir iple ve bir daha kopmaz biçimde diker gibi) Allah’a tevbe edin (ve kötülüklerden vazgeçin. Günahına sevinmenin, günahıyla övünmenin, günahını küçümsemenin ve günahlarda ısrar etmenin Allah’ın kahrına uğratacağını bilin!). Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi altından ırmaklar (ve havuzlu şelaleler) akan cennetlere sokuverir. O gün (mahşerde) Allah, Peygamberi ve (kıyamete kadar) Onunla beraber iman edenleri (asla) utandırıp küçük düşürmeyecektir. (Mahcup ve mahrum etmeyecektir.) Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar-parıldar (vaziyette huzurla yürüyecekler ve): “Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz Sen, her şeye güç yetirensin” diyeceklerdir.  (Tahrim Suresi 8.Ayet) https://www.mealikerim.com/66/tahrim/8

Yani bu şekilde davetler, keyfi değil, Hz. Allah’ın izni ve dahi emri olan bir davettir…
 
Üçüncüsü bu tevbe; öyle ekranlara çıkıp, ben hata yaptım, ne istediler ise verdim, yanılmışım, vatandaşlarım beni affetsin cinsinden dikiş tutmaz bir tevbe değil; yukarıda ayette geçtiği gibi:

 “..Tevbe-i Nasuh” ile (yani kesin bir niyetle, günahlara geri dönmemek azmiyle, samimi ve halis bir pişmanlık düşüncesiyle, açılan bir yarığı en sağlam bir iple ve bir daha kopmaz biçimde diker gibi…”

Şeklinde, açılan yarıkları kapatacak, verilen hasarları da tazmin  edecek, yapılan  bir şekilde olacaktır….  

Velev ki; insanların yöneticilerinin belalarını istemeleri, düştükleri hata ve günahlarda debelenip daha da fazla günaha ve zulme vesile olacak işleri yapmalarını istemek, akıl kârı değildir. Çünkü bunlardan en fazla ve kötü yönde etkilenecek, zulüm altında inleyecek olanlar halk tabakalarıdır.. Bilakis en başta amirler, yöneticiler Tevbe-i Nasuh ile dönsünler ki hazır amir iken, ellerinde siyasi güç ve yetki var iken  tevbe edip bu güçle açtıkları yarıkları bir daha açılmayacak şekilde diksinler,  verdikleri zararları  telafi edip , üzerine kat be kat hayır koysunlar ki hem kendileri af olsun hem de halkımız, insanımız huzur , adalet ve refah bulsun..

Çünkü; “Emr-i bi’l ma’rûf ve nehy-i anil münker”, yani “İyiliği EMRETMEK ve kötülükten MENETMEK” için elinizde emredebilecek bir güç ve yetki, yine nehiy/menedecek, engelleyecek bir güç ve yetki olması lazımdır, eğer bunlar yok ise, bu yolda (gayretiniz ve bu yolda ilmi/fikri cihadınz hariç), gerisi kuru temenniden öteye gidemeyecektir… Bu işlerin DEVLET ve HÜKÜMET gücü ve eliyle daha etkili ve sonuç odaklı olacağı tartışma götürmez bir gerçektir…

Yoksa memuriyet gittikten, yetki ve güçleri elden uçtuktan sonra kuru kuru tevbe edip ve dahi seccade ıslatmalarının pek bir manası olmayacak ve halka da bir faydası dokunmayacaktır…
 
 Dördüncü ve son olarak ise :

Bu kadar zararı, ziyanı olmuş, ve 20 sene öncesinden davet ettiğiniz ve hala inatla (!?) da açık tuttuğunuz kapıdan girme niyetleri dahi olmayan  bu  insanlarla neden uğraşıyorsunuz, manasındaki sorunuza ise her sorumuza cevap veren ve yolumuzda bize ışık olan Kur’an ile cevap verelim ve konuyu nihayetine bağlayalım…

“O vakit onlardan (fasık ve gafil) bir topluluk (peygamberlerine): “Allah’ın kendilerini helak etmek veya şiddetli bir azap (ve akıbete) düşürmek istediği(ni bildiğiniz bizim gibi) bir kavme, (hâlâ) ne diye (boşuna) öğüt veriyorsunuz? (Bizi niye rahatsız ediyorsunuz?)” diye (sorduklarında); “Rabbinize karşı hiçbir mazeretiniz (kalmasın ya da özür dileyip ıslah olasınız) diye ve olur ki (söz dinleyip) sakınırlar ümidiyle…” (yanıtını vermişlerdi.) ( A’raf Suresi, 164.Ayet)

Selametle……

Erdoğanın son şansı mı?
Ahlak ekonomi edep siyasi etiklik bitmiş, hassasiyet kalmamış, ülkenin bağımsızlığı gitmiş ama hala bu duruma getiren son şans ortamı bulsun konusu için söylenecek söz yok.

Yazımızın başlığı ile beraber tümünü okursanız maksadın ne olduğunu daha iyi anlayacaksınız.
Selamlar

Tekrar hatırlatıyoruz; son ve tek çaresi yeniden Milli Görüşe-Milli Çözüme dönüş yapılmasıdır.

Kurtuluş, Aziz Erbakan Hocamızın projelerindedir. Erbakan Hocamızın siyaset ve stratejisine hakim olan Bilge Kutlu Şahsiyet ise hiç şüphesiz Üstad Ahmet Akgül Hocamızdı.

Yıllar öncesinde yazılan makalemiz AKP’nin sonunu yani bugünleri (İşbirlikçiler için sonun başlangıcını) tam isabetle tarif etmekte: 
“Çankaya’ya veya AK SARAY’a çıkma şansını tekrar yakalasa da; bu ülkeye yapılan kötülüklerin bedelini kesinlikle ödemekten kurtulamayacaktır! Hatta, halk gafil ve gayretsiz davransa da, Cenab-ı HAKK mutlaka intikamını alacaktır!”

Evet, Milli Çözüm sadece hastalığı anlatmamaktadır! Hasta tedaviyi kabul etmezse sonuçlarını anlatmakla birlikte uçurumdan yuvarlanılmadığı sürece kurtuluş yollarını sunmakta ve tüm insanlığın sorunlarını merhem olacak plan, program, projelerde üretmektedir. 

Ve dikkatle takip edildiğinde, Üstad Ahmet Akgül Hocamız tespitlerinde hep haklı çıktığı görülmektedir. Aynı zamanda sunmuş oldukları çözüm yolları; ülkemizin değil, sadece Müslümanların değil, tüm insanlığın sorunlarına kesin çözümdü. 
 
Zalimler engel çıkarsa, gafiller hainlere alet olsa da “Adil Düzen, Yeni Bir Dünya” Milli Çözüm öncülüğünde kurulacaktır inşallah. 

Siyonizm’in 4 ve Millî Görüş’ün 7 amentüsu.

Siyonizm kendini en üstün millet zannederek tüm insanların kendilerini efendi olarak kabul etmesini ister.

Millî Görüş ise tüm insanların hayrına çalışır ve bu dünyada yapılanların ahirette mutlaka hesabının sorulacağına inanır. Milli görüş İslam ümmetinin haklarını korumak için çalışırken aynı zamanda tüm insanlığın saadeti için çalışır.

Tüm insanlık Yahudileri de kapsar, millî görüşün tesis edeceği adil düzenden Yahudi ve Hristiyanlar da faydalanır ve saadetleri tesis edilmiş olur. Vesselam.

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
(Şu gerçeği) Bilin ki, Allah (zalimlere, hainlere ve hak edenlere karşı) gerçekten cezası pek şiddetli olandır. Ve Allah (samimi tevbekârları ve İslam’a taraftarları) Bağışlayandır, Esirgeyendir. (Maide suresi 98)

 Zalim idarecinin karşısında hakkı söylemek en büyük cihaddır. Zira bu teşebbüste başarıya ulaşılırsa, hem zâlim kurtulmuş ve Allah’a kulluk şuuruna ermiş olur, hem de toplum zâlimin zulmünden kurtulmuş, en büyük fazilet olan adalete kavuşmuş olur. Böylece cihad başarıya ulaşmış, Allah’ın adının ve dininin yeryüzünde hâkimiyeti de sağlanmış olur. İşte tarihi bir uyarıyı, Milli Çözüm yapmaktadır. Halka düşen görev ise, zâlimin zulmüne rıza göstermemek, bu zulümlere ortak olmamaktır. 
 

FETÖ ve AKP, 28 Şubat’ın Gayrimeşru Çocuklarıdır!

Fetö’yü ilk ifşa eden Erbakan Hocamız’dır. Türkiye’de bir avuç insan hariç herkesi kandırmıştır! Üstad Ahmet Akgül 40 yıl evvel, fetö haininine fetö demiş! Yetmemiş kitabını yazmıştır!
Erbakan Hocamız; bizzat MİT raporlarına fetö “CIA AJANI” yazdırmış ve gittiği Amerika’dan geri dönememiştir. Asrın lideri tarafından bizzat sürgüne gönderilmiştir…
Erbakan Hocamız; Gümüş Motorun açılışına söz verdiği halde hasta olduğunu mazeretiyle gelmeyen Menderes İktidarına yapılan 60 darbesinden sonra; Gümüş Motoru ziyaret eden komutanların “Ne istersin bizden? Mark, dolar, altın..” sorusuna 200 kadar General’e film izletmek istediğini belirtmiş ve bu gayesini gerçekleştirmiştir. Ayrıca;
“TSK’mız Milli Görüş’ü en iyi muhafaza etmiş birimimizdir. ” demiştir.
2016’da rant ve çıkar çatışması sonucu 15 Temmuz Darbe Girişimini (Siyonizm’in at değiştirme ve BOP’u hızlandırma hamlesini) Kahraman Kolluk Kuvvetlerimiz engellemiştir.

Yıllardır; Ergenekon, Balyoz gibi kumpaslarla yıpratmaya çalıştıkları Millici Antiemperyalist Kahraman Kolluk Kuvvetlerimiz üzerine düşen görevi yapmıştır ve yapmaktadır.
15 Temmuz sonrasında askerimize düşmanlık oyunlarını ise Milli Çözüm boşa çıkarıvermiştir.
Erbakan Hocamız; 28 Şubattan 30 Haziran’a kadar feraset sahipleri hariç kimsenin hikmetini kavrayamağı D-8’leri kurmuş ve daha bir çok önemli işlere imza atmıştır.
Sonrasında TSK’nın içerisinde ki Milli Komutanlarımızın ve Gayrimillilerin Çatışmaşmaması ve kan dökülmemesi için koltuğunu bırakmıştır.

Türk halkı ise; 11 ayda daire sahibi olacak imkânlara kavuştuğu halde; büyük bir vefasızlık, nankörlük örneği göstererek. Sarımsak ve soğan yedikleri günleri özlemiştir.
“Elbet bu kapıya geleceksiniz! ben istiyorum ki; kafanız gözünüz kırılmadan gelin.” diyen Erbakan Hocamızı anlayamamıştır.
Ancak yenildi zannedilen ve “Erbakan’ın ölmesi yetmez, üzerine beton dökmek lazım” diyen Siyonistlerin ve bunların uşaklarının hepsi çok yakında mahvu perişan olacaklardır!
Amerikan başkanlarının ve daha nicelerinin kasetlerini ellerinde bulunduran ve gerektiğinde şantaj ile dünyayı yönetip yönlendiren Siyonist Yahudiler; AKP ve Ortaklarına nelerle ve nasıl şantaj yaptıklarını tahmin etmek çokta zor olmamaktadır.
Bu ülkede Fetö bir gecede Hain ilan edilmiştir.
Yılanın başı sürgüne gönderilmiş, itleri ise TSK tarafından tasfiye edilmiştir. Geriye kalan hain ve münafıklar ise;
Kutuplaştırmaya, çarpıştırmaya ve küçük lokma haline getirip yutmaya çalışanlara inat!
Türk halkının arasında köprü vazifesi gören Devlet ve Milleti birbirine bağlayan Milli Çözüm iktidarı ile tasfiye edilecek.
Kahraman Ordumuz ile birlikte; küresel güçlerin bekledikleri “bin yıllık hesaplaşma” gerçekleşecek. Tarihin gördüğü en büyük zafere, tereyağından kıl çeker gibi kolaylıkla erişilecektir İnşAllah!

Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
20
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx
Paylaş...