Yahudi lobileri eliyle, ABD'nin emperyalist heveslerini kışkırtarak; şeytanın talim ettiği Kabala öğretileri doğrultusunda Büyük İsrail hedefi ve BOP projesi kapsamında, son üç dört yılda Irak'ta bir buçuk milyon, Afganistan'da yarım milyon ve Sudan'ın Darfur bölgesinde 400 bin masum Müslüman'ın katledilmesine veya ölümüne yol açan Siyonistler ve Amerikalı Avengelistler ne denli kâfir ve zalim ise, şahsi ikbal ihtiras ve iktidarları için bunlarla işbirliği yapan İslam ülkesi yöneticileri de o denli gafil ve haindir. Siyonist ve emperyalist canilere ve işbirlikçilerine mazeret uyduran ve meşruiyet kazandırmaya çalışanlar da, en az onlar kadar, bayağı ve aşağı kimselerdir. Ve hele, İsrail ve ABD'ye güya tavır alır ve tafra atarken, AKP gibi kukla ve kiralık hükümetlere taraf çıkan ucuz kahramanlar ve uyuz Müslümanlar, en fazla mide bulandıran tiplerdir.
İsrail'in Canavarlığı ve İnsaniyetin Aymazlığı
Soykırım iddiası bir tezgâh mı?
Hamas, Yahudi soykırımını Yahudi ulusunu zayıf ve sakatların yükünden kurtarmak amacıyla bizzat Yahudilerin planlayıp gerçekleştirmiş olduğunu ifade etti. İsrail, ülke çapında devam eden törenler, televizyon programları ve diğer etkinliklerle, İkinci Dünya Savaşı'nda katledilen 6 milyon Yahudi kurbanı anarken, Hamas'ın El Aksa Televizyonu, Nazi Almanyası'ndaki Yahudi soykırımını, "Yahudi ulusunu zayıf ve sakatların yükünden kurtarmak amacıyla bizzat Yahudilerin planlayıp gerçekleştirmiş olduğunu" belgeledi.
Sakat Yahudileri öldürmek amacıyla, soykırım tuzağı!
Filistinli Arapların medya ve okul kitaplarını tarayarak, yayınlarını inceleyen İsrailli kuruluş "Filistin Medya Gözlemcisi"'nin açıklamasına göre, Hamas'ın söz konusu "belgeseli" 18 Nisan'da yayımlandı. Filistin Medya Gözlemcisi, belgesel TV programının bir bölümünü "Hamas'ın Soykırım Çarpıtması: Yahudiler, Sakat Yahudileri Öldürmek Amacıyla Soykırımı Tezgâhladılar" başlığıyla Youtube'a da yükledi.
El Aksa televizyonun yayınının edit edilmiş özetini içeren klipte, İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler'ce yürütülen soykırıma ait sahneler, Yahudiler'in toplanarak bir trene bindirilmeleri, bir deri bir kemik cesetlerden oluşan yığınlar gibi sahnelerin yanı sıra İsrail liderleri David Ben Gurion ve Golda Meir'in fotoğraflarına yer verildi. Bu arada spiker, Ben Gurion'un "Fiziksel ve zihinsel özürlülerin devlete ağır bir yük olduğunu" söylediğini belirtti. Video klibine göre, bu yükten kurtulmak için Ben Gurion ve "İblis Ruhlu Yahudiler", zayıf ve sakatları yasa dışı ve sapık yollarla ortadan kaldırmak için bir plan hazırlayıp uygulamaya geçti.
"İsrail için güçlü ve enerjik bir gençlik" lazımdı!
Videoda ayrıca, Yahudilerin "uluslararası sempati toplamak" amacıyla bir soykırım masalı uydurup, Naziler'i suçladıkları da söylendi. Video klibinde, Filistin Stratejik Araştırmalar Merkezi adlı kuruluşun yöneticisi Amin Dabur'un "Bir uydurmadan başka bir şey olmayan soykırım, Ben Gurion'un mükemmelce sahnelediği oyunun bir parçası idi" şeklindeki sözlerine de yer verildi. Klipte konuşan Dabur, Yahudi planının "İsrail için güçlü ve enerjik bir gençlik" oluşturmaya odaklandığını ve soykırım kurbanlarının sayısının 6 milyon olarak verilmesinin, propagandadan başka bir şey olmadığını, gerçek sayının bunun kırkta birini bile bulmadığı da ifade etti. Söz konusu iddia ile kendi sakatına bile acımayan İsrail'in bugünkü cinayetlerini ve katliamlarını hangi anlayıştan hareketle yaptığı da anlaşılır hale geldi.
Suavi Kemal'in dediği gibi:
"60 yıldır okuyoruz o terör devletinin hikâyesini. Tek bir insani ışıltısı, sıcaklığı olmayan bir vahşet serüvenini… Kim bilir kaç saat haber seyrettik, kaç fotoğraf karesine sıkılı bir yumruk gibi donakala baktık. Konuşulamayacak, hakkında ne söylenirse söylensin "sözün" aciz bir laf seviyesinde kalacağı bir zulüm makinesi çalışıyor Filistin'de. Bu makineyi "devlet" olarak tanıyoruz maalesef. Ya o makinenin çarklarına kapılanlar…
Durun, hatta makinistlerden bazıları da rahatsızmış! Bu vahşet bazı askerlerin bile canına tak etmiş… Kâbuslar görerek kan ter içinde uyanmışlar ve bir şeylerin yanlış gittiğini dünyaya haykırmak için "Sessizliği Bozmak" (Shovrim Shtika) isimli bir platform oluşturmuşlar. Haftanın yedi günü ve günün 24 saati İsrail askerleri tarafından kontrol altında tutulan bir Filistin şehri olan Hebron'da 2005 ile 2007 yılları arasında görev alan 39 İsrail askeri yer almış bu oluşumda. www.timeturk.com adlı sitede bu askerlerin itirafları ayrıntılarıyla ortada duruyor. Besbelli Irak'ta ABD askerlerinin Ebu Garip Cezaevi'nde uyguladığı vahşet, İsrail makinesi tarafından 60 yıldır sistematik olarak "üretiliyor." Bakın neler anlatıyorlar: "10 -15 yaşındaki çocukları yakalayıp dövüyorduk. Biraz fanatik bir komutanımız vardı. Çocuğu komutana veriyorduk ve o da çocuğa açılan kuyuları gösterip burada mı ölmek istersin? diye soruyordu. Çocuk "hayır, hayır" diye ağlıyordu. Aileleri olayı gördüğü zaman komutan yaklaşmayın diyordu ve silahı çocuğun ağzının içine koyuyordu. Yaklaşan herkesi öldürürüm diyordu!"
Filistin; "parlamento" mensupları İsrail cezaevlerinde mahpus tutulan bir "devlet" konumundadır. Siyonistlerin bu cesareti bölgeyi terörize eden ABD ile omuz omuza yürüyen bir devlet olmasına bağlıdır. Bugün BM çatısı altında onlarca İsrail aleyhtarı karar veto yemişse bu Sam Amca'nın İsrail'e verdiği körlemesine destekten kaynaklıdır.
Bir terör devletinden niçin "zulüm makinesi", vatandaşlarından da "ruhsuz makine parçası" gibi bahsediyorum. Çünkü zulmü oyuna çevirebilmek için insan olmaktan, hayvan olmaktan hatta herhangi bir kaya parçası olmaktan uzak kalmak lazım. Şu itirafa bakar mısınız? "Askerler arasında vahşi ve sıra dışı yarışlar vardı. Filistinlileri duvara dayıyorduk. "Bacaklarını aç, daha da aç!" diyorduk. Bu bir çeşit oyundu, en iyi kim bacağını açabilecek ona bakıyorduk. Bir başka ilginç oyun da en uzun süreli kim nefes tutacak oyunuydu. Gırtlaklarını sıkıyorduk, boğuyorduk onları, ta ki en uzun süreli kim nefesini tutabiliyor onu buluna kadar. En son bayılan oyunu kazanıyordu!"
Herhangi bir devletin küçük bir cüzünü yapması halinde bile dünyayı ona zindan edecek nice dehşet ve vahşet İsrail tarafından "sıkıntıya düşmeden" uygulanıyorsa ortada büyük bir sorun var demektir. Niye?
"İsrail özel bir devlet; işgalciliği BM kararlarıyla sabit olmasına rağmen Anglo-Sakson menşeli muktedirlerin açık desteği ile her türlü uluslararası müeyyideden korunuyor ve bu devletin komşularına ve işgali altındaki insanlara yaptığı kabul edilemez saldırılar, onun bir iç meselesi gibi kabul görüyor. İsrail"in tarihi, uluslararası çapta terörizm diyebileceğimiz sabıkaların da tarihidir. Geçtiğimiz aylarda İsrail, iki Filistinli Hamas liderini helikopterden otomobillerine roket atmak suretiyle katletti. Saddam döneminin Irak"ını uluslararası terör yapmakla itham eden Birleşik Devletler yönetimi ise İsrail"i her iki katliam hadisesinde de nefs-i müdafaa gerekçesiyle savunarak saldırıları haklı gördüğünü açıkladı."
İsrail'de ifşaata ve itirafa başlayan birilerinin olması, henüz insanlıktan tamamen istifa etmemişlerin olduğunu gösteriyor. Umulur ki bu seslerin artmasıyla "değişmez" sanılan şeylerin de sonu gelir."[1]
‘Mücahid Carter, Şeriatçı Başpiskopos, Neocon Papa'
"Carter çok önemli tarihî şahsiyetlerdendir. Zamanında İsrail'e de büyük hizmetler ifa etmiş birisidir. Sıra dışı bir Amerikan başkanı sayılır, ama asıl özelliği Siyonist hizmetçiliğidir. Onun dönemi İran devrimi ve neoconların yükselişine denk gelir. Neoconlar Reagan'a kaymadan önce onu desteklemişlerdi. Evanjelikler de öyle. Belki de bunun sebeplerinden birisi Ulusal Güvenlik Danışmanının Yahudi kökenli Brizezinski olması ve kendisinin de Camp David sürecini başlatmasıdır. Enver Sedat ile Menahem Begin'i 1979 yılında Camp David'de bir araya getirmiş ve bu yolla sözde barış antlaşmasının önünü açmıştır. Bununla birlikte, daha sonraki süreçte hem Carter, hem de Brizezinski büyük ölçüde değişmiş rolü oynuyor. Şimdi Brizezinski adaylardan Obama'yı destekliyor. Brizezinski Demokratların Kissinger'i sayılıyor veya onun muadili kabul ediliyorsa da şimdi farklı kulvarlarda koşuyor. Dolayısıyla Carter'ın Yahudilere hizmet ettiği gerçeği unutulmadan olaylara bakmak gerekiyor. Carter bugün tam aksi istikamette görünüyor. Hatta bazı Yahudi bloglarına göre, "o bir Filistin mücahididir" sataşması, münafıklık rolünü daha rahat oynaması için yapılıyor. Carter bu arada mühim ifşaatta da bulunuyor:
İsrail'i eleştirmenin İsrail'de tabu olmadığını, ama ABD'de tabu olduğunu ve bundan başkanların dahi muaf olmadıklarını ikrar ediyor. Bu en tepeden bir itiraftır. Dolayısıyla Findley'in ‘Konuşmaya Cesaret Ettiler' kitabının bir kez daha tasdiki mahiyetindedir.
ABD'de İsrail aleyhinde konuşabilmek cesaret ister. Daha doğrusu mangal gibi bir yürek. Orada başkanlar bile İsrail lobisinin esiridirler… Carter'ın yaptıklarının ne anlama geldiğine kısaca değinelim. "Camp David'in mimarı ve eski başkan olarak Hamas üyeleriyle görüşerek ABD'nin kırmızı çizgilerinden birini yıkmış" gibi görünüp, İsrail'e yönelik kini törpülemeye ve Amerika'ya güveni tazelemeye çalışıyor. "O bir put kırıcı ve tabu yıkıcıdır. Bundan dolayı Rice bu ziyaretin ve görüşmelerin kendilerini bağlamadığını ve Amerikan resmî çizgisini temsil etmediğini söylemiştir. Carter Amerikan yönetimini temsil etmese bile Amerikan maşeri vicdanını temsil etmektedir" diyen Yeni Asya'dan Mustafa Özcan'ı bile inandırdığı anlaşılıyor.
Esasında hem İsrail, hem de ABD uluslar arası hukuku tanımayan, fiilen ve hukuken korsan devletlerdir. Carter, Filistin ziyaretiyle bunu bir kez daha ispat etmiştir. Buna mukabil, Papa'nın ABD ziyareti ve Bush'la buluşması Bush-Neocon ittifakını hatıra getirmiştir. Papa Regensburg'da yapmış olduğu konuşmasında 11 Eylül çığırından yürüdüğünü göstermiştir. Son ziyareti de bunu taçlandıran bir ziyaret gibidir.
Laikliğe muhalefet seçmece bir muhalefettir. Papa'ya göre, Batıda daha az, İslâm dünyasında ise daha çok laikliğe ihtiyaç vardır. Bizim hedonizm ve dünyevileşme içinde boğulmamızı ve ideallerimizi kaybetmemizi temenni ederken Batılılar için tam tersini vazediyor.
Belki bu noktada Papa'ya en güzel cevabı verenlerden birisi İngiliz Anglikan Kilisesi Başpiskoposu ‘Şeriatçı' diye suçlanan Dr. Rowan Williams'dır. Williams bir kez daha şarklı Hıristiyanların Batı politikalarının bir kurbanı olduğunu ve Batı politikalarının Ortadoğu'da zulüm mekanizmalarını tetiklediğini söylemiştir. Williams, Carter gibi konuşurken Papa, Bush veya Neoconlar gibi konuşmaktadır. Sebebi, Arapların deyimiyle, ‘hikdun defin'dir. Yani: Derin kin…[2]
İsrail Çok Tehlikeli Bir Oyun Oynamaktadır ve AKP'yi Piyon Kullanmaktadır
Başbakan Erdoğan, Gazze'ye yönelik saldırı ve ablukayı eleştirdi diye İsrail Türkiye'ye fena kızmıştı. Tel Aviv Büyükelçisi Namık Tan Dışişleri Bakanlığı'na çağırılarak bu kızgınlık kendisine iletilmiş ve ‘Biz sizin teröre karşı savaşınıza destek veriyoruz, ama siz bizim Filistinli teröristlerle mücadelemize karşı çıkıyorsunuz' şeklinde çıkışmıştı.
Önce şu kızma numarasına bakalım.
İsrail; 2002 seçimleri sonrasında ‘İslamcı' AK Parti'nin iktidara gelmesine çok içerlemiş ve endişelenmiş numarası yapmıştı.
İsrail; dönemin başbakanı Abdullah Gül'ün Ocak 2003'te Ortadoğu turunda ilk durak olarak Suriye'yi seçmesine çok kızmıştı.
İsrail; dönemin başbakanı Şaron'u 2003 sonunda Ankara'da misafir etmeyen Başbakan Erdoğan'a çok alınmıştı.
İsrail; Hamas lideri Ahmet Yasin'in Mart 2004'te öldürülmesini "devlet terörü" olarak nitelendiren Başbakan Erdoğan'a da çok kızmış ve tehditler yağdırmıştı.
İsrail aynı yılsonunda kendisini ziyaret etmeden önce Suriye'ye giden Başbakan Erdoğan'a fena içerlemiş ve bunu bile gözdağı saymıştı. Aynı içerlemeyi ABD'nin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman da yaşamış ve Nisan 2005'te dönemin Cumhurbaşkanı Sezer'e: "Şam'a gidemezsin" tehdidinden sakınmamıştı.
Şubat 2006'de ise işler daha gerilmişti. Çünkü bu kez Ankara İsraillilerin beklemediği bir şeyi yapmış ve Hamas lideri Halit Meşal'ı misafir etmişti. Buna da yalnız İsrail değil ABD, ABD'deki Yahudi lobileri ve onların Türkiye'deki dostları da kızmıştı… Dönelim İsrail'i kızdıran Başbakan'ın söylemlerine.
Başbakan "Filistinlilerin fırlattığı füzelerden İsrail'de hiç ölen yok ama, İsrailliler her gün Filistinlileri öldürüyor" açıklamasını yapmıştı. Acaba bununla ne demeye çalışmıştı? "Filistin, Hamas ve Hizbullah cephesindeki İsrail'e yönelik füze saldırıları, Siyonistleri kışkırtmaya ve katliamlarına haklılık kazandırmaya yönelik, danışıklı dövüşün bir parçasıdır" anlamında mıydı?
İsrailliler buna da çok kızmıştı. Foyalarının piyasaya dökülmesi şeklinde algılamıştı.
İsrail, Kasım sonu Annapolis toplantısından bu yana yüzlerce Filistinliyi öldürdü, binden fazlasını yaraladı, yüzlercesini de tutukladı. Ama bizdeki Cumhuriyet gibi ulusalcı gazetelerin son sayfalarında ve satır aralarında bile bu Siyonist vahşet yer ve yankı bulamadı.
Oysa Filistinliler; İsrail'in elli senedir katliamlarına karşı çaresiz ve mecbur kaldıkları için son 6-7 yıldır intihar eylemlerine başvurmaktaydı. Bu eylemlerin sayısı da 10'u bulmamıştı.
İsrail ve ABD buna rağmen AKP'li işbirlikçilerine:
‘Biz sizin terör mücadelenize destek veriyoruz, ama siz bizim Filistinlilere karşı savunma girişimlerimize köstek oluyorsunuz' gibilerinden sitemde bulunuyorlardı.
Yoksa Recep Efendi, "iktidar olmak ve iktidarda kalmak için, Yahudi Lobilerine nasıl yaranılır?" sorularının ana hatlarını ve hak davaya hıyanetin ana hatlarını içeren, Erol Toy'un "imparator"unu, Silivri cezaevindeyken kendisine hediye eden ve okuyup gereğini yapması için özellikle tembihleyen Şevket Kazan ağabeyinin hatırası olan bu kitapta yazdığı gibi:
"İsrail ve ABD emperyalizmine daha rahat hizmet etmek ve hıyanetlerini örtmek için, ara sıra İsrail'e horozlanmak ve ABD'ye çıkışlar yapmak suretiyle halkını avutmak ve toplumun havasını almak" şeklinde özetlenecek siyon ruhsatını kullanmakta, ama dengesizlikten ölçüyü kaçırmakta ve hemen geri adım atıp özür dilemek zorunda mı kalmaktaydı?
İsrail çok tehlikeli ve sinsi bir oyun oynamaktaydı. Ve maalesef AKP İsrail'e figüranlık yapmaktaydı. Halbuki Siyonistlerin en belirgin özelliği, kullanıp yıprattıkları figüranları kolayca gözden çıkarmak ve delikten aşağı atmaktı.
Özbekistan Bile "Dünya Yahudi Hareketi"ni Yasaklarken AKP Hala Siyonistlere Selam Duruyordu
Özbekistan, uzun bir süredir ülkede faaliyet gösteren "Dünya Yahudi Lubaviç Hareketi"nin çalışmalarına son verdi. Özbekistan Adalet Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, yasalara uymadığı gerekçesiyle Dünya Lubaviç Hareketi'nin (World Wide Lubavitch Movement) ülkedeki faaliyetine son verildiği belirtildi.
Hareketin Özbekistan Temsilcisi Abe Dovid Gureveçu'nun uyarılmasına rağmen ihlallere devam ettiği, bunun üzerine hareketin akreditasyonunun iptaline karar verildiği bildirildi
Hareketin akreditasyon iptalinin gündeme geldiği bir sırada Dünya Buhara Yahudileri Kongresi Başkanı Levi Levayev başkanlığındaki kalabalık bir Yahudi heyetinin Taşkent'e ziyarette bulunması dikkat çekti. Ziyaretin Özbekistan'ın bu konuda vereceği kararı etkileme amacıyla düzenlenmiş olabileceği ifade edildi.
1999'dan beri ülkede faaliyet gösteren hareketin 2004 yılma kadar Dışişleri Bakanlığı ve 2004'ten itibaren ise Adalet Bakanlığı bünyesinde yapılan akrediteyle çalışmalarını yürüttüğü kaydedildi.
Osmanlı'yı parçalamak üzere Siyonistlerin çıkardığı ve Yahudi Katır Birliğinin Müslüman Türklere karşı savaştığı 1. Dünya Savaşı'nın kuduz kurtları
İsrail'in Likud Cephesi'nin fikir babalarından olan ve Birinci Dünya Savaşı'nda Türklere karşı Yahudi Lejyonu'nda görev yapan Vladimir Jabotinsky ‘Turkey And The War/Türkiye ve Savaş' adlı eserinde Birinci Dünya Savaşı'nın aslında Osmanlı'yı paylaşma savaşı oluğunu söyler. Önce Ruslar Osmanlı'ya hasta adam tanısını koyarlar. Ardından bu tanıya Batılı devletler de katılır. Sıra gelir bu hasta adamın terekesini paylaşmaya. İşte Birinci Dünya Savaşı artık bu terekenin paylaşılması savaşıdır. Müslümanlar maalesef çanak misali bu kurtlar sofrasının tam ortasına düşmüş durumdadır.
Bu kurtlar sofrasının hem arslanları hem de çakalları vardır. Arslanları düvel-i muazzamadır. Çakalları da tabir caizse Osmanlı ile birlikte yaşadığı hâlde galip devletlerin safına katılarak terekeden kırıntı kapmak isteyen, arslanların artıklarına talip olan milletlerdir. Bir de içeriden hainler vardır. Şerif Hüseyin vesaire gibiler. Ahmet Raif gibiler bunların kalkıştıkları ‘Es Sevretü'l Arabiyyetü'l Kübra'ya (Büyük Arap Devrimi), ‘El Hiyanetü'l Arabiyyetü'l Kübra' (Büyük Arap İhaneti) adını verir. Birinci Dünya Savaşı'nın çakalları ise genellikle Osmanlı'nın parçalanmasını dört gözle bekleyen gayri müslim teba veya bazı yerel unsurlardır. Bir kısım Yahudiler ile bir kısım Ermeniler demek daha doğru olacaktır.
Mısır'da eğitilen Yahudi Katır Birliği, Çanakkale'ye varmak üzere iki gemiyle yola çıkarıldı. Toplam (subaylar hariç) 562 kişiydiler. 25 Nisan'da Gelibolu'da karaya ayak bastıklarında yakalarındaki sarı renkli Davut yıldızı motifli birlik armalarından tanınıyorlardı… Ermeniler de Yahudiler gibi Osmanlı'nın parçalanmasını sabırsızlıkla bekliyorlardı…
Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Harbi yeni dünya düzenini ortaya çıkarmıştır. Birçok millet bu sayede millet hâline gelebilmiş veya devlet olmuştur. Bunlardan birisi de Anzaklar ve Avustralya ahalisidir. Çanakkale millî kimliklerini ve benliklerini edinmede onlar için bir dönüm noktası olmuştur. İsrail devletinin kurulmasına giden süreç 1908'deki İkinci Meşrutiyet ve ardından İkinci Abdulhamid Han'ın halliyle başlamış ve Çanakkale Savaşı ile önemli bir geçit ve aşama atlamıştır. Anzaklar ve Avustralyalılar millî kimliklerini Çanakkale'ye borçludurlar. Bunun tanıklarından birisi Avustralya'nın Ankara Büyükelçisi Peter Doyle'dur. Today's Zaman'dan Kerim Balcı'ya yaptığı açıklamada ezcümle şunları söylemiştir: "Biz Çanakkale'ye İngiliz olarak gittik, Avustralyalı olarak döndük. İlk defa Gelibolu'da Avustralya komutası altında harp ettik. Bu, ilklerimizden biridir. Bu Britanyalılıktan Avustralyalılığa geçişin ilk aşamasıydı ve bu bize millî benlik ve kimlik kazandırdı, bu hissi verdi"
Çanakkale ve Birinci Dünya Savaşı hem bir mahşerdi ve hem de modern tarihin dönüm noktalarından birisiydi. Çünkü bunlar yaşanmasaydı bugün İsrail de olmazdı. Bununla birlikte Yahudilerin şansları yaver gidecek ama Ermenilere talih yar olmayacaktı…"[3] Ama çok yakında Siyonist İsrail kurulduğuna değil, tarihte var olduğuna bile bin pişman ve perişan olacaktı!..
[1] 21.04.2008 / Milli Gazete
[2] Yeni Asya
[3] Mustafa Özcan / Yeni Asya

CÜBBELİ AHMET “BEL’AM”CIK’I VE MAHMUT EFENDİ YAKINLARINA UYARI!
FETULLAH GÜLEN DOSYASI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
Dünyanın Fikri Değişimi Türkiye’den, FİİLİ DEĞİŞİMİ İSE FİLİSTİN’DEN BAŞLAMIŞTIR!
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
OĞUZHAN ASİLTÜRK’ÜN ERBAKAN’A İFTİRALARI
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
Milli Çözüm, yaşam sürdüğümüz şu dünya hayatında gerçekleşen hadiseleri doğru anlamanın ve uyanık kalmanın tüyoları…
Özgür Özel, hapishanede bulunan İBB başkanı Ekrem İmamoğlunun yaptığı mitinglerle sesinini duyurmaya çalışıyormuş gibi görünürken…
"Başbakanlar, başbelasıdır bozuk düzende! Gizli gerçek hükümet, mason localarıdır Siyonist merkezler ise akıl hocalarıdır Amerika…
Sırtlanlar sadece, vergi yükler sırtlara BOP IMF görevlisidir, fatura hep yurttaşa Milli Görüş bereketle, zam…
Öyle anlaşılıyor ki hem CHP’de hem AKP’de hem de diğer muhalefet mahfillerinde, hâlâ en korkulan…
Bir toplumda iki sınıf vardır ki onlar bozulursa bütün toplumda ifsat olur bunlar yöneticiler ve…
"CHP’nin marazlı masonik takımı Kılıçdaroğlu’na karşıydı. Çünkü Kılıçdaroğlu, “Kirli, kiralık ve münafık cephenin” değil, “Milli ve duyarlı cephenin” yanındaydı.…
MİLLİ GÖRÜŞ - MİLLİ ÇÖZÜMDEN GAYRİSİ HAİM NAHUM DOKTRİNİN UYGULAYICISIDIRLAR. KİM DAHA İYİ UYGULAYACAKSA SİYONİZM…
Bugünlerde terörist başı bebek katili cani'nin ayağına gitmek için can atanların böylesine bir ihanete nasıl…
Anlaşılan amaç Özel'i bir şekilde aday yaptırıp tekrar kolaylıkla iktidarı sürdürmek. Tabi bu hizmet! falan…