YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6632541975aaa
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 5 9
Bugün : 16224
Dün : 23368
Bu ay : 16224
Geçen ay : 737322
Toplam : 23532510
IP'niz : 18.119.135.202

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

AKP'nin kurmayları, bakanları ve milletvekilleri bile artık partilerinin kapatılacağına iyice kanaat getirmiş görünüyor.. Medyaya sızdığına ve kulislerde konuşulduğuna bakılırsa, pek çoğu Abdullatif Şener'le ilişkiye ve göze girmeye bile çoktan başlamış bulunuyor.

Milli Görüşün ne alt teşkilatlarında, ne yan kuruluşlarında; hiçbir hizmet ve zahmet çekmeyen,  hatta İrancı ve Erbakan karşıtı bilinen, ama buna rağmen talebeliğinden beri özel himayesini gördüğü Şevket Kazan ağabeyinin inayetiyle Refah Partisi'nden bedavadan milletvekili ve bakan seçtirilen, aslı ve arkası karışık Abdullatif Şener'in ise, ağzı kulaklarına varıyor.
Gizli ve kirli derin bağlantılı kişilerden aldığı bilgi kırıntılarıyla bilgiçlik taslayan Şamil Tayyar şunları yazıyordu:

"Kapatma davası açılmadan önce, Ankara'nın bir dönem kulis karargâhı olan RV restaurantta yemekteyiz. Masada ‘derin' bir şahıs var. Şöyle dedi: ‘Yanlış işlerle uğraşıyorsun. Yakında darbe olacak!'

Son dönemde bu ‘darbe' sözcüğüne sıkça rastladığım için çok önemsemedim. Zaten Ergenekon çetesi üyeleri de aynı tezi sürekli olarak işliyorlar. ‘Mümkün değil' deyip ekledim: ‘Hem iç hem dış dinamikler buna müsait değil. En azından ABD'nin desteği olmadan cesaret bile edemezler.'

Gülerek cevap verdi: ‘ABD işi tamam. Uzlaşmaya varıldı.'

Ergenekon'un da 2009'da darbe hesabı içinde olduğunu hatırlattığımda ‘2009 yılına kalacağını sanmıyorum' diyerek kısa vadeli felaket senaryosunu anlatmaya devam etti.

Anlaşılıyor ki, uzun süre ‘darbe' ihtimali üzerinden yürütülen psikolojik harekat, şimdi ‘ABD vizesi' ile yüksek volümde sürdürülüyor.

Tokuşturma siyaseti yapılıyor

Haliyle bu diyalog, 29 Ekim 2007 tarihinde ‘ABD'nin B planı, darbe mi?' başlıklı yazımı hatırlattı. O nedenle, bu yazının başlığını kısaltarak korudum. Başbakan Erdoğan'ın 5 Kasım Washington ziyaretini sorguladığım o yazıda şöyle demişim: ‘ABD'nin Türkiye'den iki konuda beklentisi var. Uzmanların çoğunluğu bu konuda hem fikirler. Nedir bunlar? 1- İran operasyonunda yanımızda ol. 2- Kuzey Irak'taki Kürt Devleti'nin ağabeyi ol.'

Devam ediyoruz: ‘Masada siyasi otoriteye istediklerini yaptıramayan ABD, ‘B' planını devreye sokabilir. Bu planda askerlerle ilişkiler vardır. ABD 1 Mart tezkeresinden bu yana Türkiye ile ilişkileri iki eksende yürütmeye başladı… Atılan her adımda hükümet-TSK dengesi gözetildi.'

Mesela; 5 Kasım'da Başbakan Erdoğan'la birlikte Beyaz Saray'a giden Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun, 28 Şubat'ta yine ABD yolcusu oldu. Ziyaretin resmi gündemi, iki ülke arasındaki yüksek düzeyli savunma grubu toplantıları ve terörle mücadele konusuydu. Saygun, tam 9 gün bu ülkede kaldı.

ABD Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral James Cartwright da 13 Mart'ta Ankara'ya geldi. ABD Devlet Başkan Yardımcısı Dick Cheney, iki günlük Türkiye ziyareti sırasında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'la da görüştü.

Bu yoğun trafik, konusu ne olursa olsun ABD'nin askerlerle ilişkilere ‘özel önem' verdiğini göstermesi bakımından dikkat çekicidir.

Amerika diyetini istiyor!

ABD şimdi ne istiyor? Diyor ki; ‘Terörle mücadelede destek verdim. İstihbarat desteği sağladım. Hava harekâtına da kara harekâtına da izin verdim. Şimdi sıra sizde?'

Aslında, karşı zaviyeden baktığınızda bu talepte anormal hiçbir şey yok. Cem Yılmaz reklamlarındaki küçük çocuklara bile sorsanız bilirler, uluslar arası ilişkilerde asıl olan menfaatlerdir. Kimse, kara kaşınıza kara gözünüze yardım etmez.

ABD'nin ne istediğini yukarıda anlattık. Belki şimdi buna, Afganistan'ı da eklemek mümkün. Çünkü, Afganistan'da işler hiç de istendiği gibi gitmiyor. Kabil kuşatma altında ve Talibanlar ABD'ye her an büyük bir darbe vurabilir.

Şu ana kadar ABD, AK Parti iktidarından istediğini koparamadı. Ne Afganistan ne İran ne de Kuzey Irak konusunda mutabakat yok.

Düğmeye bastılar

Makarayı geriye sarıp, eski yazıya tekrar dönelim: ‘Irak'ta AK Parti'yi yanında bulamayan ve bağımsız politika izlediği için kırgın olan ABD, yeni süreçte Türkiye ile el sıkışamazsa AK Parti'nin tasfiyesini öngören ‘B' planına yönelebilir. Bunun için en uygun araç, askeri darbedir. Çünkü, sandık yoluyla bunun mümkün olmadığını gördüler…'

Ne zaman yazmışız? 29 Ekim 2007… Yani, yaklaşık 5 ay önce. ABD, Türkiye ile el sıkışabildi mi? Hayır. Peki ne oldu? AK Parti hakkında kapatma davası açıldı. Bu, bir darbe midir? Prof. Dr. Levent Köker'e göre öyle. Çünkü diyor; ‘İktidar partileri (DP ve AP) sadece darbeyle kapatıldı. Şimdi iktidar partisine kapatma davası açılıyor.'[1]

Bu arada Milli Görüşten ayırıp iktidara taşıdıkları AKP'yi tepe tepe kullandıktan sonra, artık deliğe süpürmeye karar veren melun merkezler, şimdi de "hangara çektikleri" Abdullatif Şener'i parlatmaktaydı.

AK Parti hakkında açılan kapatma davası ile gözler ona kaydı. Yeni bir oluşum içinde olduğu, parti kuracağı iddiaları ortaya atıldı. Şu ana kadar kendisi bu konuda hiç konuşmadı ama adı etrafında dedikodular yoğunlaştı.

Şimdi Tayip taparların hedef tahtasıydı

İsminin alternatif bir parti için geçmesi bile eski dava arkadaşlarını kızdırmaya yetti. Ve bugün ilk atış geldi. Vakit gazetesi, sürmanşetinden onu "mason" olarak damgaladı.

"Şener'e Rotaryen ödülü!" başlığını atıp, arşivinden savaş silahını çıkardı. 19 Şubat'ta çekilen fotoğrafı yayına koyan Vakit, Şener'e "Kökü dışarıda olan Rotary Kulüpleri tarafından başarı belgesi" verildiğini yazdı.

Star da savaş açtı

Hemen ardından bu manşet iktidara yakınlığı ile bilinen Star gazetesinin internet sitesine taşındı. "ŞOK! Şener, Rotay'den ödül aldı" başlığı ile sitenin manşetine konuldu.

Star'ın köşe yazarı Ahmet Kekeç de Şener'i yazdı. Kullandığı cümleler, Şener'in hedef tahtasına oturtulduğunun işaretini veriyor.

Şener'i şöyle tanımlıyor Kekeç;

*"Şarabın tadından başka her şeyiyle ilgili olan…"

*"Eşinin başını kapatmasını hafiften yadırgayan…"

*"Çocuklarına ‘çok farklı bir eğitim' veren Abdüllatif Şener…"

Kekeç'i kızdıran Latif Abi formülü… Merkezde bir parti kurulacağını başına da Şener'in geçeceği senaryolarını aktarıyor. Yazı şöyle devam ediyor;

"Buna ‘Latif abi formülü' deniyor.

Latif abi, adı üstünde, hem parlamento dışı muhalefetin görmek istediği ölçülerde ‘latif' bir kişilik, hem CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı, hem icabında devletçi, hem yerine göre ‘korumacı', hem de AB'ye karşı… Karşı olmasa bile, en azından ateşli bir taraftar değil. Üstelik, Mülkiyeli olması hasebiyle hafiften komünist. Boş bulundukça Nazım'dan dizeler patlatıyor. Daha ne?

"Peki, Latif abi ne diyor bu işe?

(…) Hele şu üç ay bir geçsin, makaleler bitsin, daha doğrusu AK Parti'nin kapatılıp kapatılmayacağı ortaya çıksın, ‘milleti' de ona böyle bir görev tevdi ederse neden olmasın. Olur… Bir taraftan Latif abi, bir taraftan Süheyl Batum çok güzel bir iktidar-muhalefet dengesi oluştururlar."

Görünen o ki Abdüllatif Şener, eski dostları ile yol ayrımında. Hedef tahtasına oturtulmasına bakılırsa, sıkı bir rakip olarak görülüyor. Peki Şener yeni bir parti ile ortaya çıkar mı? Bekleyip göreceğiz…

Ahmet Kekeç gibi AKP havarileri daha şimdiden Abdullatif Şener'e çatmaya başlamıştı:

"Başsavcı ‘kapatma davası' açtı ya; alesta bekleyen oluşumcular bir bir sökün ediverdi.

Meğer ne çok ‘heveskár' varmış.

Hiç aklınıza gelmeyecek isimler, hiç bu taraklarda bezi olmaması gereken kişiler, AK Parti kapatıldıktan sonra oluşacak siyasi boşluğu doldurmaya amade bir görüntü içinde ortalıkta dolanıp duruyorlar…

İnsanın, neredeyse, ‘Abdurrahman Bey, bu oluşumcuları umutlandırmak için mi açtı bu davayı?' diyesi geliyor.

Mustafa Balbay kardeşimiz, ‘Hadi düşün peşime' diyecek bir Süleyman Demirel'den, ‘ışık içinde yatasıca' Bülent Ecevit'ten medet umuyordu.

Umutsuz olmamız için bir neden yokmuş.

Pekala bir Demirel ve Ecevit bulunabilirmiş.

Hem, Hüsamettin Cindoruk ne güne duruyormuş, estek köstek…

Projeksiyon şu:

İktidar partisi kapatılacak, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'a siyaset yasağı getirilecek; ‘kapatma davası'ndan oylarını artırarak çıkacağı hesaplanan AK Parti ‘başsız' kalacağı için, aslında ‘umulan' oyları toplayamayacak.

Bu oylar sol partilere de dağılmayacağına göre ne olacak?

Ne mi olacak?

Çok kolay.

Şarabın tadından başka her şeyiyle ilgili olan, eşinin başını kapatmasını hafiften yadırgayan, çocuklarına ‘çok farklı bir eğitim' veren Abdüllatif Şener bir parti kuracak ve merkezkaç oyların tümünü toplayacak.

Buna ‘Latif abi formülü' deniyor.[2]

Eğer ABD, AK Parti iktidarını gözden çıkarmışsa yerine yenisi koymak durumundadır. Çünkü, projelerine ‘vize' verecek siyasi iktidara ihtiyaç var. Bu, mümkün mü? Biraz zor. CHP ile olmaz. MHP ile olmaz. O zaman?

İşte o zamanı, asla aklınıza getirmeyin.

Ya da, ABD, köşeye sıkıştırdığını düşündüğü AK Parti'yi pazarlık masasına yeniden çekmek istiyor. Eski yazımızda bu durumu şöyle özetlemişiz: ‘11 Eylül saldırısından sonra tüm dünyaya ‘ya benimlesin ya hedefimsin' diye rest çeken Bush'un bu tekerlemesi, şimdi Türkiye için de geçer akçe oldu: Ya benimlesin, ya hedefimsin…'

Aynen öyle…

ABD, bu mesajı şimdi AK Parti'ye daha güçlü vermeye başladı: ‘Ya benimlesin, ya yoksun…'

Ergenekon (davası da Amerika'nın) işine yaradı

Eskisine göre şimdi eli daha güçlü. Bir de arkasına çaktırmadan Ergenekon'u aldı. Ergenekon'un hedefleri ile ABD'nin beklentileri ilk kez hayati bir noktada örtüştü. Nasıl PKK'yı Türkiye'ye karşı bir enstrüman olarak kullanıyorsa aynı şekilde Ergenekonu da kullanmaya başladı.

İçerideki gelişmeleri, uluslar arası gelişmelerden bağımsız değerlendirmemiz mümkün değildir.

Eğer iktidar partisi, içte ve dışarıda kendi üzerine oynanan bu oyunu fark etmeyip parlamentoda çıkaracağı birkaç kanunla durumu kurtaracağını sanıyorsa yanılıyor. Çözümü, ABD ile uzlaşmakta görüyorsa o da ayrı bir yol. Belki dava bir anda buharlaşabilir! Onun da muhasebesi çok iyi yapılmalıdır.

Hülasa, komplo büyük Ergenekon küçük…" diyenler haklı çıkmaktadır.

Ahmet Hakan bile, Abdullatif Abisine sahip çıkıyor ve herhalde yeni oluşuma destek sağlıyordu:

Kendilerine "Ergenekon" soruşturmasının dosyaları sızdırılan meslektaşlarımız, ulvi, mistik ve fizik ötesi bir ses tonuyla şöyle diyorlar:

"Daha dur… Daha dur… Daha işin kuyruğu yakalandı… Bu iş öyle derinlere gidecek ki… Şaşıp kalacaksın… Gözündeki bütün sis perdeleri ortadan kalkacak… Her şey ayan beyan ortaya çıkacak…"

Bir soruşturma dosyasından değil de mitolojiden söz eder gibi yapılan bu değerlendirmeleri duydukça insana fenalık geliyor.

Sanki ortada tıkır tıkır işleyen bir demokrasimiz vardı…

Sanki toplum fazla huzurdan "nirvana"ya yükselme aşamasına gelmiş durumdaydı…

Sanki herkes "Allah razı olsun Tayyip Bey'den" diyor, başka da bir şey demiyordu…

Sanki Türkiye bir barış ve huzur yarımadası haline gelmişti…

Sanki birileri "Türkiye Malezya oluyor" deyince, ülke ortadan ikiye bölünüp büyük çapta kıyamet falan kopmuyordu…

Sanki "Mahalle baskısı" saptaması, ortalığı karıştırmaya yeter neden haline gelmiyordu…

Ve tablo böyle iken…

Bir takım karanlık adamlar…

Tıkır tıkır işleyen demokrasimizin tekerine çomak sokmak için…

Huzur yarımadamızı ateşe vermek için…

Toplumumuzu "nirvana"dan indirmek için…

Seri cinayet planları yapmaya… Krokiler çizmeye… Savcı kafalamaya… Ortalığı karıştırmaya kalkıştılar…

Ve böylece huzurumuz da bozulmuş oldu…

Tabii ki bu memlekette kafayı üşütmüş bir takım insanlar vardır. Birileri çetecilik oynamaya bayılır bu topraklarda… "Vatana hizmet" ayaklarına, her türlü alçaklık ve kışkırtıcılık sahneye konur…

Ancak… Bunu yapanlar marjinaldir…

"İslami mücadele veriyoruz" falan diyerek, her türden alçaklığının mazur görülmesini bekleyen Vakit adlı gazete, manşetten Abdüllatif Şener'e "giydirmiş".

AKP'den ayrılmayı ya da AKP'ye karşı mesafe koymayı, dinden ayrılmak ya da dine mesafe koymak olarak algılayan bu çarpık kafa, güya Şener'in bir açığını yakalamış, manşetten infaz ediyor. Peki neymiş Şener'in açığı? Ankara'da Rotary toplantısına katılmak…

Şener'in Rotary toplantısına katıldığına dair kocaman fotoğrafları yayınlayıp okurlarına, "Gördünüz mü? Şener Rotaryen oldu" demeye getiriyorlar.

"İslami mücadele verilirken ilkesizlik mubahtır" anlayışıyla hareket eden bu ilkesiz adamlara şunu sormak istiyorum:

Ey ilkesizler! Tayyip Erdoğan, yanına Bülent Arınç'ı da alarak Antalya Belek'teki Rotary toplantısının şeref misafiri olmamış mıydı? Erdoğan böylece "Rotary toplantısını şereflendiren ilk başbakan" unvanını almamış mıydı? Erdoğan ve Arınç'a da şükran plaketi verilmemiş miydi? Bülent Arınç, "Rotary toplantısında pek bir bahtiyar oldum" mealinde sözler söylememiş miydi?

Konuşsanıza yahu… Ne susuyorsunuz?"[3]

Sözde radikal İslamcı Vakitçilerle Ahmet Hakan gibi nakitçilerin bu kapışması bize şu ayeti hatırlatmıştı:

"Yahudiler dediler ki: "Hıristiyanlar (doğru ve değerli) bir şey üzere değildir"

Hıristiyanlar da: "Yahudiler (gerçek ve şerefli) bir şey üzere değildir" demişlerdi. Pek çok cahillerde (biri birilerine) onların söylediklerinin benzerlerini yöneltmişlerdi."[4]

Ama hepsi de doğru söylemişlerdi. Çünkü hiçbiri hakikat ve istikamet üzere değildi.

Recep T. Erdoğan' Erol Toy'un İmparator kitabını verdiğini ve Başbakan olmak için masonik merkezlere ve ABD Yahudi Lobilerine nasıl yaranmak gerektiğini öğütlediğini itiraf eden Şevket Kazan Abdullatif Şener'i de talebeliğinden itibaren sahip çıkan ve Milli Görüşe sokup Bakanlığa çıkaran kimsedir.

"28 Şubatta Milli Görüş'ün hataları" diye Vatan'dan Mine Şenoçaklı'ya şunları söylemişti:

– Kendi hatalarım; mum söndü ve kaçak Mercedes olayı

– Şükrü Karatepe'nin talihsiz 10 Kasım konuşması

– Şevki Yılmaz'ın havalara girip sağa sola sataşması

– Hasan Hüseyin Ceylan, Bekir Yıldız ve İbrahim Çelik'in hesapsız kitapsız konuşmaları

– Erbakan'ın, ‘Kanlı mı olacak, kansız mı?' sözüne tarafımdan bir açıklama yapılmaması

AKP'nin kapatılma davasına şiddetle karşı çıkan ve bu badireyi atlatması için akıl hocalığı yapan Şevket Kazan acaba bu itirafıyla neyin peşindeydi?

Masonik Medyaca "Saadet'in Kurtarıcısı" İlan Edilen Lider Adayları, Abdullatif Şener'le İrtibatlı mı?

Numan Kurtulmuş´un son aylarda İstanbul-Fatih´teki bir ofiste Saadet Partisi'nin Haziran ayında yapmayı planladığı kongre için özel görüşmeler yaptığı, hatta Abdullatif Şener'le yakınlaştığı konuşulmaktadır. Tabi bu iddiaları kendileri yanıtlayacaktır.

3 Kasım seçimleri sonrası Saadet Partisi içerisindeki görevinden istifa eden ve sonra nasıl olduysa tekrar geri dönen Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, 22 Temmuz seçimleri arefesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile bir görüşme yapmış, gelen eleştiriler neticesinde bu görüşmeden Parti yetkililerinin haberinin olduğu söylenmişti.

Kulislerde bir önceki kongrede adaylık için ciddi çalışmalar yaptığı söylentileri ayyuka çıkan, hatta Erbakan Hoca tarafından ikaz edildiği söylenen Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'un son aylarda İstanbul-Fatih'teki bir ofiste Saadet Partisi'nin Haziran ayında yapmayı planladığı kongre için özel görüşmeler yaptığı konuşuluyor.

Alttan alta parti tabanına "karizma ise karizma, hitabet ise hitabet, sadakat ise hala Saadet'te daha ne istiyorsunuz" şeklinde ciddi bir propaganda ile giriş yapan Kurtulmuş'un sempatizanlarının bu süreçte ne kadar etki yapacağı tartışma konusu.

Numan Kurtulmuş'un hakkında çıkan bu tür söylenti ve kulis haberleriyle ilgili hiçbir reddiyede bulunmaması ise kafalarda meydana gelen soru işaretlerini daha da çoğaltıyor!

Parti içerisinde kendisini sevenler olduğu gibi, temkinli yaklaşanlarda var.

Numan Kurtulmuş'un bir haber sitesine verdiği röportajın bir bölümü şöyleydi:

Soru: Yaz aylarında gerçekleşmesi düşünülen Saadet Partisi Kongresi'nde genel başkanlık için aday olacağınız söyleniyor. Siz gerçekten kongrede aday olacak mısınız?

N. Kurtulmuş: Saadet Partisi Türkiye'de aslında sosyolojik anlamda var olan bir siyasi akımı temsil ediyor. Yeniden güçlü ve büyük bir Türkiye'nin ve adil bir dünyanın kurulması idealini temsil ediyor. Ama ne yazık ki, son seçimlerde aldığı oy oranı dikkate alındığında temsil ettiği siyasi düşünce ile milletin teveccühü arasında doğrusal bir ilişki olmadığı ortadadır. Dolayısıyla amacımız bu ülkeyi adalet, özgürlük ve kardeşlik yurdu yapmaktır. Siyaset yapma nedenimiz de budur. Amacımız bu fikriyatı Türkiye siyasetinin yeniden siyasal çekim merkezi haline getirmektir. Amacımız, siyasetinin, dünya siyasetinin nasıl şekilleneceğini çok iyi tahlil ederek, millete mal olmuş bu fikriyatın yeniden millet tarafından desteklenebilir hale gelmesini sağlamaktır!? Bu siyasal önderliği milletimiz beklemektedir ve bizlerin sorumluluğu da bu siyasal liderliği topluma sunmaktır. Saadet Partisi önümüzdeki yıl yapılacak olan yerel seçimler öncesi kendisini mutlaka yenilemeli ve daha güçlü bir şekilde halkın karşısına çıkmalıdır.

Küreselci Gül, Erdoğan'a karşı mı?

"Adalet ve Kalkınma Partisi'ni içinde bulunduğu bu güç durumdan en sonunda Cumhuriyet Halk Partisi kurtaracakmış.

Mahir Kaynak'a göre CHP, AKP'nin yeni bir yapılanmayla küreselleşme olgusundan uzaklaşabileceğini düşündüğü için, krizi aşamasında iktidar partisine destek verecek.

Star gazetesi yazarı Mahir Kaynak, Kanal 24'te yayımlanan "Açık Görüş" programında, öbür katılımcılara ve izleyicilere yönelik "şaşıracaksınız ama" uyarısıyla bir iddia öne sürdü. Dedi ki, "Adalet ve Kalkınma Partisi'ni içinde bulunduğu bu güç durumdan en sonunda Cumhuriyet Halk Partisi kurtaracaktır."

O gün bu programı izleyenler, hiç kuşkusuz Radikal'in  (3 Nisan) manşetini, Mahir Kaynak'ın programdaki sözleriyle birlikte değerlendirmişlerdir. Şöyleydi manşet: "Radikal'e konuşan Baykal'dan AKP'ye: Yeni bir başlangıç lazım / Baykal kapıyı araladı / CHP lideri Baykal, siyasi krizi aşmak için Başbakan Erdoğan'ın güven uyandıran, sözde kalmayan bir adım atması halinde, üzerine düşeni yapacağını söyledi."

Mahir Kaynak, Medyakronik'in konuyla ilgili sorusuna şu cevabı vermişti:

"Küreselci Gül'e karşı, Erdoğan mı?"

"AKP'nin kuruluşunun doğal bir süreçten çok iyi planlanmış bir proje olduğu kanaatindeyim. Fazilet Partisi'nin kapatılması AKP'nin kuruluşunun önünü açarken, R.Tayyip Erdoğan'ın yasaklı olması lider adayını devre dışı bıraktı. Gerçekte önce Fazilet Partisi'nin ele geçirilmesi düşünülmüş ve Abdullah Gül genel başkanlık yarışına girmişti ama Erbakan'ın müdahalesiyle Recai Kutan seçilmişti. Sonuç olarak AKP kuruldu, Erdoğan yasaklıydı ve Abdullah Gül başbakan oldu.

"Bu sırada devreye CHP girdi ve yapılan anayasa değişikliğiyle Erdoğan'ın siyasi yasağı sona erdi. Siirt seçimleri iptal edildi, Erdoğan'ın aday olması için hukuk zorlandı. Bu süreçte CHP hiçbir olumsuz tepki göstermedi. Ben o günden beri CHP'nin Erdoğan'ı desteklediğini düşünüyorum. Bunu tersinden okumak ve Gül'ü desteklemediğini söylemek de mümkündür ve bu daha güçlü bir ihtimaldir.

"Hükümeti Gül kurdu ve bugüne kadar büyük ölçüde uygulanan ekonomik ve dış politikanın hem ana çizgilerini belirledi hem de uygun kadroları başa getirdi. Bu politika küreselci ve AB yanlısı olarak tanımlanabilir. Tony Blair'in sebepsiz görünen istifasına kadar küreselci politikanın coğrafi yeri olarak isimlendirebileceğimiz İngiltere, iktidarın hem ekonomik politikasını hem de AB'ne girmesini destekledi. Türkiye'ye gelen yabancı sermayenin kontrolü Londra'nın elindeydi."

"Erdoğan AB'ne olan ilgisini kaybettikçe, siyasi iktidarın ordu ile ilişkilerini normalleştirip, ordu-millet tahterevallisini ortadan kaldırmak istedikçe, iktidarın Gül kanadının eline geçmesine karar verildi. Tüm operasyon temelde Erdoğan'ın tasfiyesine yönelikti."

"CHP'in başından beri karşıtı olduğu küreselci grubun egemenliğine karşı çıkacağını ve geçmişin bunun göstergesi olduğunu düşündüm. Kurtaracağı kişi Erdoğan olmayabilir ama küreselci karşıtı her türlü oluşumu destekleyeceği kanaatindeyim. Bu amaçla AKP içinden yeni yapılanmalar çıkabilir ve yapılacak bir erken seçimle bu hareket yeni kadrolarla takviye edilebilir."

 


[1] 26.03.2008 / Star

[2] 25.03.2008 / Star

[3] 26.03.2008 / Hürriyet

[4] Bakara: 113

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Tevfik BALA

Tevfik BALA

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx