SİYONİZM’İN SOYUT SİLAHI; “ANTİSEMİTİZM” ŞARLATANLIĞI
Siyonizm, Yahudilerin Siyon’da (Kudüs yakınlarındaki kutsal dağda) kuracakları “Yeryüzü Krallığı’na kavuşmak için” sürdürdükleri sözde kutsal olan(!) mücadeleye verilen isimdir. Bu krallıkta tek söz sahibi Yahudiler olacaktır. Siyonizm’in temelini, bütün insanlığa yönelik derin bir kin ve nefret oluşturmaktadır. Bu kin ve nefret; hahamların eski Yahudi gelenek ve düşüncelerini (Kabala öğretisi ile) büyük bir dikkatle yerleştirdikleri Tevrat’ta bütün çarpıcılığıyla görülür. Siyonizm fikri, Yahudi tarihi kadar eskidir. Hz. Musa’nın ölümünden sonra hahamların Tevrat’ı değiştirmeleriyle birlikte Siyonist fikirler yayılmaya başlamıştır.
Ancak bu kavram, ilk defa 1897’de Viyana’da toplanan I. Siyonist Kongresi’yle açıkça gündeme taşınmıştır. Bu kongrede; İsrail’in kurulması ve özellikle Avrupalı Yahudilerin kutsal topraklara taşınması için önemli kararlar alınmıştır.
Yahudi dini liderlerinin çarpık ve sapık fikirleriyle dolu olan elimizdeki muharref Tevrat’ta, Yahudileri ilahlaştırıcı yüzlerce bölüm bulunuyor. Bu doğrultuda yazıldığı anlaşılan aşağıdaki Tevrat alıntısında, Tanrı Yehova; Yahudilere dünyayı ele geçirmelerini emrediyor:
“Ben dedim: (Ey Yahudiler) Siz ilahlarsınız ve hepiniz yüce olanın oğullarısınız… (Artık) Kalk ey Allah! Yeryüzüne hükmet. Zira milletlerin hepsine sen (hâkim ve) varis olacaksın.” (Mezmurlar, 82/6-8)
Hahamlar; Yahudileri yüceltirken, diğer insanları da yok edilmesi gereken kır hayvanlarına benzetmekten geri kalmamışlardır: “Ve Allah’ın Rab, o milletleri senin önünden azar azar kovacak. Onları çabukça bitiremezsin, yoksa senin üstüne kır hayvanı çoğalır.” (Tesniye, 7/22-24)
Yine Tevrat’a göre Yahudi ırkından olmayanların, Tanrı’nın oğullarından gasp ettikleri mallar, ne pahasına olursa olsun geri alınacaktır: “Sen onları yok edinceye kadar kimse senin önünde duramayacak. O zaman Rab Yehova bütün bu milletleri önünüzden kovacak ve sizden büyük ve kuvvetli milletlerin (bütün) mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak.” (Tesniye, 22/6-8)
Kısaca Siyonizm, Yahudiliğin bağnaz inançları ve aşırı ırkçı dogmaları uğrunda yaptığı zulüm ve sömürünün adıdır. Bu amaç uğrunda savaşan Yahudiler yüzyıllar boyunca çoğu zaman perde arkasında kalmıştır. Masonluk gibi amaçlarına hizmet eden paravan dernekler kurmuşlar, gittikleri her yerde ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlara yol açmışlar, karışıklık çıkarmışlardır. İsrail’in sözde “kutsal terör”ünün ardında; yeryüzünün, Tanrı Yehova’nın oğulları Yahudiler için yaratıldığı inancı yatmaktadır. Dolayısıyla Yahudilerin, yeryüzü saltanatı ve cennetine kavuşmasının önündeki engelleri yok etmek uğruna yaptıkları her şey mübah hatta ibadet (!) sayılmaktadır.
‘Antisemitizm’, ‘Antisiyonizm’?..
“İsrailoğulları” faktörünü incelerken çok önemli bir kavram kargaşasının üzerinde biraz durmak, antisemitizm (Yahudi aleyhtarlığı) ve antisiyonizm arasındaki büyük farkı ortaya koymak lazımdır.
Antisemitizm; iyi olsun kötü olsun, Yahudilere ait olan ve Yahudilerin ürettiği her şeye karşı olmak anlamı taşır. Hiçbir temele dayanmayan bir genellemeyi yansıtan ve Siyonist üst akıl tarafından fonlanan bu görüş; yaşlı-genç, dindar-dinsiz, masum-suçlu ayrımı yapmadan tüm Yahudileri düşman olarak tanımak yanlışlığıdır.
Ama biz Müslümanlar, bu konuyu Kur’an ayetleri ve genel insan hak ve hürriyetleri çerçevesinde ele alıyoruz. Kur’an’ın bu konudaki öğretilerine baktığımız zaman “Yahudi düşmanlığı” ile karşılaşmıyoruz. Kur’an, kimi Yahudilerin uyguladıkları zulmü dile getiriyor ve Müslümanların kendilerine en şiddetli düşmanlar olarak “müşrikleri ve Yahudileri” bulacaklarını bildiriyor, onları bu tehlikeye karşı uyanık olmaya çağırıyor, ama bunu yaparken, tüm Yahudilere düşman olmak gerektiğini ilan etmiyor. Ve çoğu Kur’an ayeti; Yahudilerin yaptıkları “zulmü” dile getirdikten sonra, tekrar onlara sesleniyor ve onları; “kendi iyilikleri için bu zalim tavırlarını, yapılarını değiştirmeye” davet ediyor…
Bizlere düşen; elbette insanları ırkına göre ayırmak gibi bir ilkelliği savunmak yanlışından tümüyle uzak durarak, fakat onlara, “üstün ırk” saplantı ve safsatasının, kendilerine ve insanlık âlemine korkunç zararlarını hatırlatarak, onları bu bâtıl ve barbar inanıştan vazgeçmeye çağırmak ve tahribatlarını önleyici tedbirler almaktır. “Siyonizm” kavramı ile ifade ettiğimiz ise, Yahudi ırkçılığı ve bunun getirdiği sonuçları ortaya koymaktır.
Müslümanlar bu bağlamda “antisiyonist”tir. Bu durum, Kur’an’daki kavramları aklın ve vicdanın kararlarıyla düşünme emrinin bir gereğidir. Yoksa Müslümanların, kendini antisiyonizm’le tanımlamak, onunla kimlik bulmak gibi bir derdi yoktur. Antisemitizm ile antisiyonizm’i aynı şeyler gibi göstermek ise “Siyonist” Yahudilerin önemli bir taktiği ve şeytanlık hilesidir.
Dünyaca ünlü dilbilimci Yahudi fakat “antisiyonist” yazar Noam Chomsky; antisemitizm ile antisiyonizmin eş tutularak, eleştirilerin nasıl susturulduğunu şöyle anlatmaktadır:
“Antisemitizm suçlamalarına başvurulması, İsrail’e yönelik eleştirileri susturmak için çok sık kullanılan ve çoğunlukla da etkili olan, sinsi ve Siyonist bir yöntemdir!..”
İşçi Partili, saygın İsrailli diplomat Abba Eban şu itirafta bulunmuşlardır:
“Yahudi olmayan tüm dünya ile diyaloglarımızda ana görevlerden biri; antisiyonizm ile antisemitizm arasında hiçbir ayrım olmadığını sürekli tekrarlamak ve insanları buna şartlandırmaktır.” (Noam Chomsky, Kader Üçgeni, sf. 41)
Uluslararası Siyonist B’nai B’rith örgütü de (yine aynı taktik gereği) antisemitizmin antisiyonizm’le aynı anlama geldiğini iddia etmektedir:
“B’nai B’rith bugün, antisemitizmin antisiyonizm’le aynı anlama geldiğini varsaymaktadır. Dolayısıyla İsrail’in eleştirilmesini antisemitizmin yeni bir biçimi olarak tanımlamaktadır.” (Age. Sf. 41)
Antisemitizmi incelemeye başladığımız zaman, onun iki özelliği dikkatimizden kaçmayacaktır:
Bunlardan birincisi; Yahudilere yönelik yapay bir düşmanlık ve terör oluşturulması…
İkincisi ise, bu propagandaların tamamen Yahudi destekli olması ve bizzat üst zümre Siyonistler tarafından gündemde tutulmasıdır.
Ne kadar karmaşık bir şeytan mantığıdır!.. Bir Yahudi, kendi dinine ve ideallerine karşı olan ve dindaşlarına bile zulüm yapan Siyonist bir düşünceyi niye desteklemek zorunda bırakılır?
Yazımızın en başında dediğimiz gibi, “Antisemitizm” tamamı ile yapay bir Yahudi aleyhtarlığıdır. Altında ise Siyonizm’in kirli ve şeytani planları yatmaktadır.
ANTİSEMİTİZMİ Siyonistler Uydurmuşlardı!
Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı ile yıkılması ve (Filistin’deki) Kutsal Toprakları İngiltere’nin işgal altına alması, Siyonistler tarafından büyük bir sevinç ve umut ile karşılandı. Çünkü: Siyonist devletin kurulacağı Yahudi diyarı, Osmanlı’nın elinden kurtarılmıştı ve Yahudilere vermeye hazır olduklarını Balfour Deklarasyonu ile dünyaya duyuran Siyonist Hristiyan yöneticilerin eline geçmiş durumdaydı. Artık kutsal topraklara dönüş başlayacak, dağınık bir şekilde yaşayan Yahudi toplulukları bir araya toplanacaktı.
Birinci sorun hallolmuştu, Kutsal Topraklar kurtarılmıştı ama, yeni bir sorun vardı. Bu seferki sorun, dağınık bir şekilde yaşayan Yahudi halkı, rahatlarını ve menfaatlerini bırakıp İsrail’e nasıl taşınacaktı? Çünkü dünyanın dört bir yanına yayılan Yahudiler, evlerini, işlerini, kurulu düzenlerini bırakıp sonu belli olmayan, yeni bir yurda ve maceraya sıcak bakmıyorlardı. Yaşadıkları ülkelerde belirli bir zenginliğe ulaşmış, statükodan memnun bir konuma taşınmış ve ırk bilinçleri körlenip, Kabala’dan bihaber yaşıyorlardı. Hatta Kabalacı gelenekten uzak bu saf dindar Yahudiler, Siyonist bir devletin kurulmasına karşı çıkıyor ve bu noktada soydaşlarını uyarıyorlardı. Maalesef, bunların büyük bir çoğunluğu, ilerleyen yıllarda, Kabalacılar tarafından kandırılmış, hatta zorla ikna metotlarına tâbi tutulmuşlardı.
Bu nedenle; göçe isteksiz olan, şüphe ile yaklaşan bu Yahudi toplulukların, bir yöntem ile göç ettirilmesi lazımdı. Siyonistler bu noktada, Kabala’dan aldıkları şeytani karakterlerinin gereği, yapay bir Yahudi düşmanlığı ile kendi soydaşlarını korkutarak ve yıpratarak hem göçe zorladılar, hem de bu süreci hızlandırdılar. 19. yüzyıl ile birlikte, bu yapay Yahudi aleyhtarlığı, “Antisemitizm” olarak karşımıza çıkmış ve Siyonistler tarafından yukarıda anlattığımız nedenlerden dolayı ortaya atılıp uygulanmıştır.
İsrail’in Kurucusu Theodor Herzl, Antisemitizme Sahip Çıkmıştı!
Theodor Herzl: “Antisemitizm (Yahudi aleyhtarlığı), bizim hedeflerimize ve isteklerimize şahane bir yardımcı olacaktır” diyen insandı…
Irk bilincini kaybetmiş ve bulundukları ülkenin statükosu ile uyum içinde yaşayan, dağınık Yahudi topluluklarını bir arada, bir çatı altında toplamanın en önemli yolu; Yahudi aleyhtarlığı idi. Theodor Herzl bunun farkında idi. Antisemitik hareketi destekleme ve fonlama noktasında elinden geleni yapmıştı. Çünkü kuracağı Siyonist devletin Yahudi düşmanlığına ihtiyacı vardı. Bu arada, 19. yüzyıldaki ırkçılığa paralel olarak doğan antisemitizm, çoğu Yahudi’nin, bundan böyle Avrupa’da hiçbir kısıtlama altında kalmadan yaşayacakları yönündeki umutlarını yok etmeye başlamıştı. Theodor Herzl, bu konuyu ısrarla işleyerek, antisemitizmin bir tür hastalık olduğunu, bu hastalığın tedavisinin bulunmadığını, Yahudiler için tek ve kesin kurtuluşun Filistin’de bir devlet kurmakta yattığını tekrarlayıp durmaktaydı.
Herzl’in; “Yahudiler ve Yahudi olmayanlar kalıtımsal olarak uyum içinde bir arada yaşayamazlar” şeklindeki tezi, aslında Yahudi aleyhtarı ırkçıların teziyle büyük bir benzerlik taşımaktaydı. Herzl, işte bu nedenle; Siyonist tez ile Avrupalı antisemitist ırkçılar arasındaki büyük paralelliğe değinerek: “Antisemitizm, bizim isteklerimize şahane bir yardımcı olacaktır. Bütün antisemitistler bizim en yakın dostlarımızdır” demekten sakınmamıştı. Çünkü böylelikle İsrail’e göç kolaylaşacaktı.
Herzl; 9 Haziran 1895’te, günlüğüne ise şu notları düşüyorlardı: “Ülkesindeki Yahudilerin orayı terk etmesi ve İsrail’e göçmesi için, önce (Rusya’da) Çar’la görüşeceğim, sonra Alman Kayzeri’yle, sonra Avusturyalılarla, sonra da Fas’taki Yahudiler için Fransızlarla…”
Antisemitizmin üç ana amacı vardı:
1- Kavram kargaşası yaratarak, antisiyonist insanları genelde Yahudi düşmanı faşist ve cani gibi göstermeye çalışmak… Zulüm düzenlerinin karşısındaki engelleri kaldırmak. Siyonist Yahudileri mazlum, dışlanmış bir millet olarak tanıtmak.
2- Antisemitizm ile Yahudilere uygulanan sözde zulüm ve saldırıları, misilleme bahanesi ile diğer ülkelere saldırmak.
3- Bulundukları ülkelerin vatandaşları ve hükümeti ile sıkıntısız bir şekilde yaşayan Yahudi toplulukları, İsrail’e göçe mecbur tutmak ve bu süreci hızlandırmak.
Çarpıcı “Antisemitist İtiraflar”dan Bazıları:
Avusturya’nın Yahudi asıllı Devlet Başkanı Kreisky, Adolf Hitler’in “misyon”unu şöyle açıklamıştı:
“Bugünkü İsrail, Hitler’in politikasının meyvesidir. Hitler olmasaydı, Filistin’de bir avuç Yahudi hiçbir zaman devlet kuramayacak şekilde orada yaşayıp gideceklerdi. İsrail’i kuran Hitler’dir.”
Yapay antisemitizmin; Siyonistlere sağladığı bir diğer faydası da, korsan İsrail devletinin kurulduğu yıllarda, diğer ülkelerde yaşayan Yahudileri bu bayrak altında bir araya getirmek olacaktı.
Lakin unutulmamalı ki, Siyonizm karşıtlığı ve Yahudi aleyhtarlığı birbirinden çok farklıdır. Biri şuurlu Müslüman ve erdemli insan tavrı, diğeri ise Siyonizm’in istediği “Düşmansız ideoloji yaşayamaz!” mantığıdır.
Yapay Antisemitistler Her Fırsatı Kullanıyorlardı!
Yapay antisemitist hareketlerin Siyonistlere sağladığı tek fayda Yahudileri göç ettirmek değildi kuşkusuz. Göç konusunun söz konusu olmadığı pek çok durumda da antisemitizm Yahudi liderler tarafından kullanılıyordu. Bu ikinci fayda ise propagandaydı. Propagandanın temelinde de yapay antisemitist lider ve grupların taşıdığı karakter yatıyordu. Bu lider ya da grupların ortak özellikleri, hepsinin tek kelimeyle ruh hastası görünümünde olmasıydı. Zalim, saldırgan, şiddet yanlısı yani “psikopat” yapıdaki bu suçlular “Yahudi düşmanı” olunca, tabii Yahudiler de haklı konumda oluyorlardı. Bu sayede gerçekten Siyonizm’i eleştirme yolu da kapatılmış oluyordu.
Antisemitizmin Almanya Ayağı ve Hitler Muamması!
Adolf Hitler: “Silah noktasında en büyük desteği Yahudi Bankerlerden aldım” diyen psikopattı.
Antisemitizm ile tamamen mazlum, garip, zulme uğramış rolüne bürünen Yahudilerin en önemli başarısı ise; Soykırım yalanı ile boyadıkları propagandaları sonucunda “Korsan İsrail” devletini kurmalarıydı!..
Siyonist teşkilatın birçok ülkede, göç noktasında yaptığı çalışmalar istenilen sonucu sağlayamamıştı. 1925 yılından sonra kutsal topraklara göç neredeyse durma noktasına gelmiş, hatta göç eden Yahudilerin bir kısmı geri dönmeye bile başlamıştı. Şeytani hedefleri için bu tehlikeli durumun farkında olan Siyonist teşkilat, düğmeye basmıştı. Avrupa’da küçük gruplar feda edilerek büyük grupların göçü sağlanacaktı. Bu gözden çıkarılan gruplar elbette, kültürlü, aydın ve zengin Yahudilerden oluşmayacaktı. Özellikle fakir, güçsüz, Kabala’ya ilgisi olmayan, İsrail’e göçse bile ayak bağı sayılan, “Musevi Hazar Türkleri” ve benzeri gruplardı. Bu katliamları bizzat yürüten ve organize eden ise Gestapo Şefi Heydrich’ti. Heydrich’in yanı sıra SS’lerin başı olan Pfeffer Von Salomon da bir Yahudi’ydi. SS ve Gestapo gibi önemli Nazi örgütlerinin başındakilerin Yahudi olması, soykırım yalanının arkasında bulunan Siyonist teşkilatın açıkça bir sırıtması idi…
Yazımızda belirttiğimiz üzere, katliamlar sırasında kültürlü ve aydın Yahudilere hiç dokunulmamıştı. Bu sayede Siyonistler bir taşla dört kuş vurmuşlardı:
1- Bu şok uygulamadan sonra, göçe isteksiz Yahudiler, ölüm korkusu ve büyük bir tedirginlik duygusuyla Filistin topraklarına göç etmeye başlamışlardı.
2- İleride İsrail’in başına bela ve ayak bağı olacak vasıfsız Museviler ortadan kaldırılmıştı.
3- Yahudilerin yıllarca kullanacağı, “mazlum bırakılmış, zulme uğramış” yönünde bir duygu sömürüsü aracı uydurmuşlardı.
4- Dünyanın dört bir yanında dağınık olan Yahudilere, artık dağınık olarak varlıklarını devam ettiremeyecekleri kanaati aşılanmıştı.
Yapay “Nazi Antisemitizminin” sonraki en büyük örneği; “Ortadoğu Antisemitizmi” ve Irak’taki Ali Baba Operasyonlarıydı!
Juda Krallığı’nın yıkılmasından sonra Babil’e sürülen ve 2500 yıldan bu yana burada yaşayan Yahudi topluluğu vardı. Ortalama nüfusu 100.000’i bulan bu Iraklı Yahudilerin, yeni kurulan Siyonist İsrail devletine bir şekilde göç etmeleri lazımdı. Iraklı Kürtler ve Araplar ile uyum ve hoşgörü içinde yaşayan bu topluluk, yeni kurulan devlete göçme noktasında oldukça yavaş hareket ediyorlardı. Siyonizm bu noktada düğmeye basmıştı ve 1950 yılında Irak’ta “Ali Baba Operasyonu” başladı… Masum halkın üstüne bomba yağdırıldı ve Sinagoglar bombalandı. Caydırıcı bombalar pek fazla can kaybına neden olmasa da tüm suç, Iraklı Müslümanların üstüne kaldı.
Tüm kirli planların ve çalışmaların sonucunda, Irak bölgesinde yaşayan binlerce Yahudi, büyük bir panik ve korku ile İsrail’e göç noktasında olduğunca hızlı davrandı ve bölgeyi terk etmeye başladı. Tabi ki bu gerçek, yıllar sonra antisiyonist birçok yazar ve siyasi tarafından açıklanmıştı. Siyonist önderlerin belirlediği bu plan, hemen tüm dünyada uygulanmıştı. Böylece Yahudi halkı; bu yapay antisemitik hareketler yardımıyla göçe ikna edilirken, Siyonistler de hem Filistin’de devlet kurmak için makul bir gerekçe hazırlamış, hem de yıllarca her fırsatta anlatılan soykırım ve benzeri masallarla diğer milletler karşısında kendilerini mazlum göstermeyi başarmışlardı.
Antisemitizmin Ortadoğu Taşeronu; “Ebu Nidal”
Kasıtlı antisemitik hareketler, İsrail’in kutsal topraklarını kapsayan Ortadoğu bölgesinde oldukça sık olarak kullanılmaktadır. İsrail’in kontrolü altında Ortadoğu’da faaliyet gösteren sözde İsrail aleyhtarı bazı terör grupları, bu bölgedeki yapay antisemitizmin temsilcisi durumundadırlar. Bunun başlıca nedeni ise, Ortadoğu ülkelerine uygulanacak olan saldırılara misilleme kılıfı ile masumluk rolüne bürünerek, meşruiyet kazandırmaktır.
1980 ve 1990’lı yıllarda, provokasyonik ve sözde İsrail aleyhtarı saldırıların başında, “Ebu Nidal” vardır. Ortadoğu’nun kanlı katili olarak anılan Ebu Nidal, başta Ermeni terör örgütü ASALA olmak üzere; IRA, ETA, Kızıl Ordu Fraksiyonu, Fransa’da “Doğrudan Eylem”, Belçika’da ise “Savaşan Komünist Hücreler” terör örgütleriyle yakın iş birliği içinde bir militandır. Ebu Nidal iddia ettiği gibi acaba gerçek bir Siyonist düşmanı ve Filistin’in kurtuluşu için çalışan bir insan mıydı, yoksa İngiliz gazeteci Patrick Seale’in “Kiralık Silah: Ebu Nidal” adlı kitabında belirttiği gibi, İsrail için çalışan, bütün eylemleri Mossad tarafından yönlendirilen kukla bir eleman mıydı?
Ebu Nidal’in, 1985’teki Yahudi Katliamları!
Ebu Nidal, yalnızca 1985 yılında 90 ölüm, 350 yaralı ve İsrail’in Londra Büyükelçisi, Solomon Argov’un da ölümü ile sonuçlanan 33 antisemitik baskın yapmıştı. Ebu Nidal’in 1985 yılında gerçekleştirdiği bu saldırıları bahane eden İsrail, aynı yıl içerisinde Lübnan’ı işgale kalkışmıştı. Ebu Nidal’in bu saldırılarda kurban ettiği bürokratlar, genelde İsrail’in de gözden çıkardığı ve kurtulmaya çalıştığı Yahudilerden oluşmaktaydı. (Londra Büyükelçisi gibi)
Antisemitizm Sovyetlerde Nasıl Uygulandı?
İsrail’in kurulduğu yıllarda, Sovyetlerde ciddi manada bir Yahudi nüfusu bulunmaktaydı. Bu da Siyonist önderlerin gözünün Sovyetlere çevrilmesine yol açmıştı. Lakin Siyonistleri cezbeden asıl şey, Yeremya Yahudilerinin sayısından ziyade; Kitab-ı Mukaddes’te Yeremya’nın kehanetlerinde kastedilen Yahudiler olduğu inancıydı:
Kitab-ı Mukaddes’te Yeremya’nın kehaneti vardır. İsrail’den geride kalanların Kuzey ülkesinden dışarı çıkarılmasını buyurmaktadır. Yapılan yorumlara göre Kuzey ülkesinin SSCB olduğu görüşüne varılmıştır. (Şalom, 22 Nisan 1992)
Tüm bunların tespitinden sonra, asıl mesele, bu Yahudilerin bir şekilde İsrail’e göç etmelerini sağlamaktı. Lakin Sovyet Yahudileri buna yanaşmamıştı. Doğup büyüdükleri ve kültürlerini benimsedikleri topraklarda kalmak istiyorlardı. Bunu anlayan Siyonist önderler “Zorunlu Göç” için düğmeye basmış ve antisemitizmi Sovyet topraklarına sokmuşlardı.
Stalin ile Başlayan Antisemitizm Planları!
Antisemitizm noktasında ilk düğmeye basan Stalin oldu. Stalin’in baskısı ile Sovyet Yahudileri, yeni kurulan Siyonist devlete göç etmeye başladılar. Bu ırkçı ve şeytani provokasyon, Stalin döneminden sonra da hiç aksamadı. O döneme göre yumuşatılmış bir versiyonu ile devam etti. Stalin döneminden sonra, Rusya’da ilk kez Komünist Parti dışında bir parti kurulmuştu. Bu oluşumun adı Pamyat hareketi idi. Pamyat lideri Smirnov-Ostashvili, Yahudilere olan kinini; “Buradan defolun gidin, Stalin yaşasa idi Rusya’da bu şekilde kalamazdınız” gibi sözlerle dile getiriyordu. Pamyat’ın çabaları sonuç vermeye başlamış ve birçok Yahudi İsrail’e göç etmek zorunda kalmıştı.
Antisemitizm Türkiye’de de Gündeme Taşındı!
Cumhuriyet kurulduktan sonra yapay antisemitizm oluşturma görevini, basını ellerinde bulunduran Yahudi dönmesi gazeteciler üstlendiler. Gazetelerde sık sık Türkiye’deki Yahudiler aleyhine yazılar yayınlayarak Yahudileri tedirgin edip, korkutma ve kendi aleyhlerinde bir hareket olduğuna inandırma çabalarına giriştiler. Basın, küçük haberleri abartarak ve özellikle dinsel ayrılıklara dikkat çekecek şekilde haberler yayımlayarak amaçlanan antisemitik havanın oluşmasını ve Yahudiler arasında istenilen gerginliğin meydana gelmesini sağladılar. Dönemin basını da şovenist ve antisemitik havanın oluşmasında çok önemli bir konumdaydı. Küçük olayları abartarak ve özellikle Yahudileri tedirgin edecek şekilde veren, dönemin basınının habercilik anlayışından şu örneklere bakınız:
– “İki Yahudi ticarethanesi sahibi, Milli Koruma Mahkemesi’ne verildi.” (Cumhuriyet – 8.08.1942)
– “Anadolulu tüccarının şikâyetiyle ihtikâr suçundan 4 Yahudi tevkif edildi.” (Cumhuriyet – 29.08.1942)
– “İki Yahudi çocuğu, Hava Kurumu için toplanan rozet paralarını çaldılar.” (Cumhuriyet – 31.08.1942)
– “Bir Yahudi firması mahkemeye verildi.” (Cumhuriyet – 9.09.1942)
Bu ve bunun gibi haberlerde ana amaç, halk arasında suni bir antisemitizm oluşturarak Yahudileri tedirgin edip kuşkulandırmak ve İsrail’e göçe zorlamaktı. Haber örneklerinde görüldüğü üzere, azınlıklara mensup vatandaşlar, yasadışı olaylarda, etnik kökenleri ön plana çıkarılarak korkutulmaktaydı.
Varlık Vergisi, Bir Diğer Adıyla “Resmi Antisemitizm” Şeytanlığı!
Türkiye’de yapay ve en belirgin antisemitizm uygulaması, Varlık Vergisi uygulamasıdır. Dönemin dönme yazarları, bir taraftan halkı kışkırtarak; “Bu kazançlar nereden geliyor, bu parayı nasıl buluyorlar?” gibi başlıklı yazılar ile Yahudileri hedef gösteriyorlardı. Dönmeler tarafından kontrol edilen basının etkisi ile dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu tarafından Varlık Vergisi’ni kabul ederek yürürlüğe koymuşlardı. (12.11.1948) Aynı uygulamanın bir benzeri, Sultan Abdülhamid’in, Filistin’e göç yasağı getirdiği Yahudileri bu sefer İsrail’e gitmeye mecbur bırakmak için de yapılmıştı. Ekonominin millileştirilmesi adı altında yapılan uygulamanın başını ise, mason ve dönmelerin güdümündeki İttihat ve Terakki örgütü üstlenmiş durumdaydı.


Adamlara bak, hem yahudi karşıtı görüneceksin, hem de onları sözde devletlerine gitmeye mecbur bırakarak en büyük hizmeti yapacaksın. Aynı AKP’nin faiz ve İsrail politikaları gibi.Yahudi karşıtlığını bu münasebetle yine yahudilerin körüklemesi, gafil ve işbirlikçilerin de alet olması enteresan.Üstadımızın deyimiyle bilmeyerek yapılıyorsa gaflet, bilerek yapılıyorsa hıyanettir.Zaten gafletle hıyanet arasında sadece niyet farkı varmış. Erbakan Hocamız ne buyurmuştu : Yahudi öyle ustadır ki, “Kim ?Ben mi? Ben hiç siyonizme hizmet eder miyim! şarkısını söylettire söylettire kendi ordusunda sana askerlik yaptırır.”
Siyonist şebekenin makalede de bahsedildiği üzere sadece müslüman ülkelerin değil, tüm insanlığın huzuru, hatta ehli kitap siyonist olmayan Yahudilerin de iyiliği ve refahı için bir an önce deşilmesi gereken bir ur olduğu açıktır. Tüm insanlık için nice zorluklara ve immkansızlıklara ramen mücadele eden Hamas’a tüm insanlık teşekkür etmeli destek vermelidir.
Her insan Siyonizm’in karşısında hiç olurken Üstad Ahmet Akgül Hocamız Pir oldu ve insanlığa kurtuluş yolu sunan zamanımızda tek kişi oldu!
Yahudi (Siyonizm) saltanatının zirvesini yaşamakta ve insanları kandırıp “emellerine hizmet ettire bilme marifetinde” ise tarihte görülmemiş bir ustalık göstermekteydi.
Tarih, bu kadar insanı kandırıp kendi yanlış emellerine hizmet ettiren böyle bir organizasyonu görmemiştir.
Hatta Siyonizm “ben Siyonizm’e karşıyım ve asla batıla taraf olmam” niyetinde olan nice alimleri, şeyhleri, profesörleri, bilim adamlarını, muhalefet liderlerini, devlet başkanlarını kendi ordusunda askerlik yaptırmıştır da, farkına bile varmamışlardı.
Her olayı kendi lehine çevirebilecek kadar güçlü cereyanın karşısında olduklarını fark edenler; Sonunda çaresizliklerini “Siyonizm şerrinden Allah’a sığınmakta-herhangi bir siyaset üretmemekte” görmüşlerdi. Çünkü bu cephede yaptıkları her iş onlara yaramaktaydı.
Siyonizm’in oyununa alet olan sonra pişmanlıklarını dile getiren diğer örneklere de bakınca:
“Şeytanın şahesereydi Siyonist nizam”
Bu nedenle “her” kişinin, kaşısın da hiç olması kaçınılmazdı!
Er kişiler, ısmarlama şahsiyetler ancak Siyonizm’in oyununa gelmez, sinsi girişimlerini sezebilir, en etkili mücadeleyi yürütebilirdi. Kurtuluşta bu “ER” kişiyi bulmak ve taraf olmaktaydı.
O tek kişi zamanında Abdulhamit Han’dı, Mustafa Kemal’di.
Asrımızda O tek kişi Erbakan’dı.
Zamanımızda ise Aziz Erbakan Hocamızın siyaset ve stratejisine hakim, en sadık takipçisi Üstad Ahmet Akgül Hocamızdı.
Evet zamanımızda;
Her kişi Fetö’den sınıfta kalırken “O” Fetö kuklasının sahibi Siyonistlerle ve uşakları ile göğüs göğüsse çarpışandı.
Atatürk’ e, Siyonizm’i sevindirecek ve insanımızı ayrıştıracak bakış açısıyla bakarken herkes “O” bu Siyonist bakışı tersine çevirmek için mücadele etti ve başardı.
Kur’an’ Kerimim gerçek mana ve mesajı “Siyonist Haim Nahum Doktrini gereği” unutturulmuş-çarpıtılmışken “O” yeniden Hak mesajı gönüllerde yeşertti.
Bir değil (bilmeyenler abartıyorum zannede bilir, lütfen araştırmadan kanaat sahibi olmayalım) yüzlerce Siyonist’i uşaklarını aşikâr etmekle her birini etkisiz hale getirdi.
Siyonizm’in; İtikadi, ahlaki, ibadet, siyasi, ekonomik konularda, yüz değil binlerce çarpıtmasını ve konunun gerçeğini ayan etti. Haliyle temiz gönülleri, zihinleri istikamete yönlendirdi.
Saymakla bitirilemeyeceğinden
Şu sözle tamamlamak istiyorum “Her insan Siyonizm’in karşısında hiç olurken Üstad Ahmet Akgül Hocamız Pir oldu ve insanlığa kurtuluş yolu sunan zamanımızda tek kişi oldu”
Bugün Türkiye’de zeka sahibi olan herkes Hindistan’da ineğe veya maymuna tapanları duyduğu zaman bıyık altından bir gülümseme ile o insanları aşağılayarak hor ve hakir görüyor.
Peki ya; akıl ve müsbet ilim ile düşünüp vicdanında tartsa, tarihi bilgi ve birikimle ve evrensel hukuk ve adalet prensipleri ile yargılayıp, İlahi dine başvurarak ayna ya baksa, acaba kendi neye veya kime tapıyordu.
Maalesef günümüzde; paraya,makama, şehvete, şöhrete, patronuna, hocasına, partisine, siyasi liderine gibi daha da örneklerini çoğalta bileceğimiz değersizliklere değer vermiş ve doğrudan yada dolaylı bir şekilde tapmaya başlamış. Kimi aklı yetmemiş deist kimi de hepten ateist olmuş gidiyor.
Hepsinin ortak noktasına bakıldığında zevk ve sefa için olduğu sanılsada aslında GÜÇ isteyip GÜÇ’ e tapar olmuş zavallı Müslüman.
Onu yoktan var eden Rabb’ini unutmuş, emir ve yasaklarını da rafa kaldırarak dinini ve davasını umursamıyor Müslüman. Ahireti düşünülüp hesap etmediğinden, dünyayı istiyor.
Peki bu güç peşinde olan diğer insana inandığı Tanrısı Yehova; kendilerine, dünyayı ele geçirmelerini emrediyorsa:
“Ben dedim: (Ey Yahudiler) Siz ilahlarsınız ve hepiniz yüce olanın oğullarısınız… (Artık) Kalk ey Allah! Yeryüzüne hükmet. Zira milletlerin hepsine sen (hâkim ve) varis olacaksın.” (Mezmurlar, 82/6-8)
Ve bu yolda; Yahudi ırkından olmayanların, Tanrı’nın oğullarından gasp ettikleri mallar, ne pahasına olursa olsun geri alınacaktır: “Sen onları yok edinceye kadar kimse senin önünde duramayacak. O zaman Rab Yehova bütün bu milletleri önünüzden kovacak ve sizden büyük ve kuvvetli milletlerin (bütün) mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak.” (Tesniye, 22/6-8) diyerek vaade bulunuyorsa….
Nedense o zaman Tanrısına ve inancına sımsıkı sarılıyor ve her şeyi en ince ayrıntısına kadar hesaplıyor insan, her taşın altını doldurup taa kavramların bile içini boşaltarak ve kavramları dahi kullanarak inancına sahip çıkıyor. Dini ve davası için acımazsızca savaşıyor.
Siyonist olan insanlar inançlarını yaşıyor, peki ya sen Müslüman?
Gelişen dünya dönerken, insan arzu ve isteklerini sırtlanmış, yularını nefis ve şeytanına bırakmış, sermayesini hunharca harcayarak sonsuz bir uçuruma doğru akılsızca koşturuyor-du.
Gazzeli mücahitler ile uyanan insanlık inşallah en kısa sürede; akıl ve müsbet ilim ile düşünüp vicdanında tartıp, tarihi bilgi ve birikimle ve evrensel hukuk ve adalet prensipleri ile yargılayıp, İlahi dine başvuracak, mutlak doğruları esas alarak, Adil Düzen sistemine geçiş yapacak. Kuran’ın müjdesi yaşanacak ve Siyonizm yıkılacak.
İşte o zaman insan; bu hayvandan aşağı mertebeden kurtulup, insan olma makamını tadacak.
Nisâ 46
Kimi Yahudiler, kelimeleri (Hakkın sözlerini) “konuldukları yerlerden” (İlahi hedef ve hikmetlerinden) saptırıp (kaydırarak Hakk Dinde tahrifata girişirler. Kutsal Kitabın kelimelerine farklı ve aykırı manalar yüklerler). Onlar dillerini eğip bükerek ve (Allah’ın gönderdiği) dine bir kin ve hınç besleyerek (Peygambere: Seni) “Dinledik (ama kabul etmedik) ve karşı geldik. (İtiraz ve isyanımızı) İşit, (ey) -işitmez olası- (şeklinde hakaret ederler). Ve ‘Raina’ bizi güt, bize bak” derler. (Oysa) Eğer onlar: “(Ey Nebi!) İşittik ve itaat ettik, Sen de (sesimizi ve teslimiyetimizi) işit ve ‘bizi gözet’ (organize edip yönet)” deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Böylece onlar, az bir bölümü dışında, inanmayan (ve inanmayacak olan kimselerdir).
https://www.mealikerim.com/4/nisa/46
Aziz Erbakan Hocamız, “Ya Dünya’yı yöneteceksiniz, ya da bir köyü bile yönetemezsiniz. Yahudi bir çanak anten ile evinize girer ve sizleri esir alır” buyurmuşlardı. Yazıyı okuyunca, insanlığın kanserli hücresi olan bu siyonistlerin nasıl da her noktaya nüfuz ettiklerini, hedefleri doğrultusunda nasıl da kendilerini bile hedefe koyduklarını tekrar görmüş olduk. İşte bu şeytani düzenden çıkış için mutlaka Adil Düzen iktidarına erişmiş olmak gerekliliğini de hatırlamış olduk.
Antisemitizm ile antisiyonizm’i aynı şeyler gibi göstermek, “Siyonist” Yahudilerin önemli bir taktiği ve şeytanlık hilesidir.
Siyonizm, Yahudiliğin bağnaz inançları ve aşırı ırkçı dogmaları uğrunda yaptığı zulüm ve sömürünün adıdır. “Siyonizm” kavramı ile ifade edilen, Yahudi ırkçılığı ve bunun getirdiği sonuçları ortaya koymaktır.
Siyonizm karşıtlığı, Yahudilerin “üstün ırk” saplantı ve safsatasının, kendilerine ve insanlık âlemine korkunç zararlarını hatırlatarak, onları bu bâtıl ve barbar inanıştan vazgeçmeye çağırmak ve tahribatlarını önleyici tedbirler almaktır.
Siyonizm’e karşı olmak Müslüman ve erdemli insan tavrıdır, Müslümanlar bu bağlamda “antisiyonist”tir.
Siyonizm karşıtlığı ile Yahudi aleyhtarlığı birbirinden çok farklıdır.
Antisemitizm; iyi olsun kötü olsun, Yahudilere ait olan ve Yahudilerin ürettiği her şeye karşı olmak anlamı taşır. Hiçbir temele dayanmayan bir genellemeyi yansıtan ve Siyonist üst akıl tarafından fonlanan bu görüş; yaşlı-genç, dindar-dinsiz, masum-suçlu ayrımı yapmadan tüm Yahudileri düşman olarak tanımak yanlışlığıdır.
“Antisemitizm” tamamı ile yapay bir Yahudi aleyhtarlığıdır, Siyonizm’in istediği “Düşmansız ideoloji yaşayamaz!” mantığıdır, altında ise Siyonizm’in kirli ve şeytani planları yatmaktadır.
MÜ’MİNLERİN DİĞER BİR SOYUT SİLAHI, YA DA TARİHE NOT DÜŞMEK İÇİN…
Asırlarca cihat sahasında ve Ortadoğu’da İsrail’e karşı yıllardır mücahitleri ayakta tutan Kur’anın müjdelerinin yanındaki diğer bir hakikat MEHDİYET DÖNEMİNE, Hz. Mehdi’ nin geleceğine duyulan inançtı. Çünkü Hizbullah’dan Hamasa bu direnişin ümidi heyecanıydı. Hatta ‘SELAM SANA YA MEHDİ’ marşı mücahitlerde de olduğu gibi gönüllerimizi, ümit ve heyecanımızı diri tutarak titretmekteydi. Efendimiz (AS)’ın onlarca hadisle naklettiği bu hakikat mücadele sahasına ümit, azim olarak yansımıştı. Sadece bu hakikat için gelecekte ciltlerce kitap yazılıp bu hakikate inanarak mücadele ederek zafere erişenler hayırla yadedilecekti.
“Kimi Yahudiler, kelimeleri (Hakkın sözlerini) “konuldukları yerlerden” (İlahi hedef ve hikmetlerinden) saptırıp (kaydırarak Hakk Dinde tahrifata girişirler. Kutsal Kitabın kelimelerine farklı ve aykırı manalar yüklerler). Onlar dillerini eğip bükerek ve (Allah’ın gönderdiği) dine bir kin ve hınç besleyerek (Peygambere: Seni) “Dinledik (ama kabul etmedik) ve karşı geldik. (İtiraz ve isyanımızı) İşit, (ey) -işitmez olası- (şeklinde hakaret ederler). Ve ‘Raina’ bizi güt, bize bak” derler. (Oysa) Eğer onlar: “(Ey Nebi!) İşittik ve itaat ettik, Sen de (sesimizi ve teslimiyetimizi) işit ve ‘bizi gözet’ (organize edip yönet)” deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Böylece onlar, az bir bölümü dışında, inanmayan (ve inanmayacak olan kimselerdir.)” Nisâ Suresi 46’ıncı Ayet-i Kerime
Ve
Cennet mekân Erbakan Hocamızın Milli Şuur taşıyan herkesin, kafasına çivi gibi çakması gereken şu sözü:
“Biz her taşın altında Yahudi vardır demiyoruz fakat Yahudi hiçbir taşın altını boş bırakmaz.” Prof.Dr Necmettin Erbakan.
İĞNE VE ÇUVALDIZ!.
Çözemezsen eğer iç dünyanı
Kim olacak bu işin kazananı
Kırarsan dostun kalp bağını
Nasıl vereceksin; Hak davaya, başını
Hele bir batır, iğneyi kendine
Sonra çuvaldızı doğrult, istediğine
Bu ne hal, kükrüyorsun herkese
Denizi geçtin, düşeceksin dereye
Akgül üstad, tam elli yıldır
Durmadan ve yılmadan, Hakkı haykırır
Şeytanın ve şeytanilerin, baş düşmanıdır
İmanlı ve cesur, kalemi de sağlamdır
Zafer yakın ve inananlarındır
Hak yolda hakkıyla koşanlarındır
Ölümü öldüren, şehadet yolcularınındır
Olaylara Ercebakan, cihat kervanınındır
Makaleyi okurken hatırıma , Aziz Erbakan hocamızın yıllarca anlattığı mücadele ettiği, her düşünceden, herkesimin ,hakkının verileceği, adil düzen iktidarını engelleme girişimleri , önce dini yasaklamalar, sonra dindar kahraman eliyle başörtüsü serbestliği ((başörtü yasağı kanun maddesinde yok). Ama devlet dairelerine giriyoruz diyerek bunu bir zafer kazanimi olarak görüp ,Van munitlerle avutulan ve uyutulan toplum geldi ,ve kulaklarımda Aziz Erbakan hocamızın şu sözleri yankılandı .
Yahudi öyle ustadır ki, “Kim ?Ben mi? Ben hiç siyonizme hizmet eder miyim! şarkısını söylettire söylettire kendi ordusunda sana askerlik yaptırır.”
Aziz Erbakan hocamızın Çünkü bu tipler, Hakk davadan döneklik ederek) Sırtını çevirip gittiği ve işbaşına (iktidara) geçtiği zaman; (ülkesinde ve) yeryüzünde (barış kılıflı) bozgunculuğa girişmeye, ekini ve nesli (bozup) helak etmeye çaba gösterir. (Genleri bozulmuş İsrail tohumları ile bitki ve hayvan türlerini ve bebeklerin-gençlerin geleceğini tahribe yönelir.) Allah ise, (fitne ve fesadı) bozgunculuğu sevmemektedir. [Not: 8 Kasım 2006’da çıkarılan 5553 sayılı Hibrit Tohum Kanunu’yla, yerli tohumlarımıza yasak getirilmiş ve uzmanlara göre bu uygulamadan sonra hastalık ve ölüm oranlarında tam üç kat artış gözlenmiştir.]
Her alanda olduğu gibi Siyonizm, kavramlarda ve düzenin içinde bir kargaşa yaratarak orijinali görmeyi perdelemiştir. Sadece belirli alanlarda değil insanlığın ulaşabileceği her alanda bunu yapmıştır. Örneğin: İktisat’ta hem hastalıklı hem de uzunca fikirler çıkararak ekonomiyi istediği gibi sömürü aracı haline getirmiş ve bunun anlaşılmasını zorlaştırmıştır, Sosyoloji diyerek toplum bilimini bir sürü hastalıklı düşünceyle doldurup hak olanı gizlemiştir, Siyaset Bilimi’nde tarihten birkaç düşünürden fikir çıkartıp Allah’ın kullarının doğuşundan kötü olduğunu özellikle gençlere empoze etmiştir.
işte bunlarla beraber Semitizm, Antisemitizm kavramları da farklı bir gizleme alanı olmuştur.
Şeytanın hizmetkarları tarihte ve her alanda daima iş başında olduğu görülmektedir.
Bu değerli makale için teşekkürler…
5765 yıldır bâtıl davalarına hizmet eden Siyonistler özellikle son bir kaç asırdır çok sistematik, düzenli ve disiplinli çalışarak dünya hakimiyetini ele geçirdiler.
Osmanlı ise son dönemimde;
İçtihat yerini taklide,
Cihad şuuru yerini tembelliğe bıraktı.
Ancak, ellerine geçirdikleri güçle yine azgınlaşan Siyonistler kendi sonunu hazırladı!
Allah’ın va’adi haktır ve yakındır!
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!