ÜÇ AŞAMALI ATEŞKES PLANI MIYDI,
HAMAS'I TASFİYE TUZAĞI MIYDI?
HAMAS’ın İmanı, Netanyahu İktidarını Sarsmıştı!
17 Haziran 2024’te dünya medyası Siyonist İsrail’in Terörist Başbakanı Netanyahu’nun Savaş Kabinesini dağıttığını açıklamıştı. Bu kararın alınmasına mecbur kalınması, HAMAS mücahitlerinin şanlı direniş destanının sonuçlarıdır ve büyük zaferin peşin yansımalarıdır. Siyonist şeytani odaklar, “Netanyahu’yu feda edip İsrail’i kurtarma” hesapları yapsalar da… “Dağları yerinden oynatacak imkân ve fırsatlara sahip olsalar da…” (İbrahim: 46. ayet), İsrail’in yıkılışına engel olamayacaklardır!..
BMGK’da ABD’nin “Gazze’de Ateşkes” Tasarısı Onaylandı!
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK), ABD Başkanı Joe Biden’ın açıkladığı ve ilk aşamasında Gazze’de hemen ateşkes öngören üç aşamalı teklife destek talep edilen karar tasarısının kabulü ne anlam taşımaktaydı?
15 üyeli BMGK’da yapılan oylamada, ABD’nin sunduğu karar tasarısı 14 “evet” oyu alırken, Rusya “çekimser” oy kullanmıştı. Rusya’nın Daimi Temsilcisi oylamanın ardından Konsey’e yaptığı konuşmada, İsrail’in kararda tam olarak neyi imzaladığı konusunda netlik olmadığını ve Moskova’nın destek vermesi için çok fazla sorunun cevapsız kaldığını açıklamıştı. Kabul edilen kararda, Mısır, ABD ve Katar tarafından yürütülen diplomatik çabalara işaret edilirken, 31 Mayıs’ta Biden’ın sunduğu üç aşamalı teklif memnuniyetle karşılanmıştı. İsrail’in, Biden’ın teklifini kabul ettiği belirtilen kararda, Hamas’a da teklifi kabul etme ve uygulama çağrısı yapılmıştı. Başkan Biden anlaşmayı “sadece kaçınılmaz olarak kırılgan ve geçici olacak bir ateşkes” olarak değil, “savaşa kalıcı bir son” sağlayacak bir anlaşma olarak tanımlamıştı. Anlaşmanın şartlarının Katar tarafından Hamas liderliğine iletildiğini de vurgulamıştı.
Kararda, çatışmaların kalıcı ve kapsamlı bir şekilde sona erdirilmesi için üç aşamalı bir yaklaşım tasarlanmıştı:
Birinci aşama: “Kadınlar, yaşlılar ve yaralılar dâhil olmak üzere rehinelerin serbest bırakılması, öldürülen bazı rehinelerin kalıntılarının iadesi ve Filistinli tutukluların takası ile birlikte derhal, tam ve eksiksiz bir ateşkesi” şart koşmaktaydı. İsrail güçlerinin Gazze’nin “nüfusun yoğun olduğu bölgelerinden” çekilmesi, Filistinlilerin kuzey de dâhil olmak üzere Gazze’nin tamamında evlerine ve mahallelerine dönmesi ve insani yardımın güvenli ve etkin bir şekilde dağıtılması çağrısı yapılmıştı.
İkinci aşamada: “Gazze’de bulunan diğer tüm rehinelerin serbest bırakılması ve İsrail güçlerinin Gazze’den tamamen çekilmesi karşılığında” çatışmaların kalıcı olarak sona erdirilmesi planlanmıştı.
Üçüncü aşamada ise: “Gazze için çok yıllı büyük bir yeniden inşa planı” başlayacak ve halen Gazze Şeridi’nde bulunan rehinelerden ölenlerin kalıntılarının İsrail’e iadesi yapılacaktı. Konsey ayrıca teklifin, müzakerelerin birinci aşama için altı haftadan uzun sürmesi halinde, ateşkesin müzakereler sürdüğü sürece devam edeceği hükme bağlanmıştı.[1]
Hamas Yetkilisi: “BM Güvenlik Konseyi’nin Ateşkes Kararı Yararlı Bir Adımdır!”
Hamas’ın BMGK’nin ateşkes kararını kabul ettiğini duyuran örgütün üst düzey yetkilisi Ebu Zuhri, İsrail’in bu karara uymasını sağlamanın Washington’a bağlı olduğunu hatırlatmıştı. ABD Dışişleri Bakanı, Hamas’ın açıklamasını ‘umut verici işaret’ diye tanımlamıştı. Hamas da BMGK kararını memnuniyetle karşılayarak planın ilkelerinin uygulanması konusunda arabulucularla işbirliğine hazır olduğunu açıklamıştı. Hamas’ın ilk açıklamasında “BMGK’nin; kalıcı ateşkes, Gazze Şeridi’nden tamamen çekilme, esir takası, Gazze’nin yeniden inşası, yerinden edilenlerin ikamet bölgelerine geri dönüşü ve herhangi bir demografik değişiklik ya da yerleşim alanında azalmanın reddedilmesine ilişkin kararının içeriğini memnuniyetle karşılıyoruz” ifadeleri yer almıştı.
BMGK’da kabul edilen karar tasarısı ile ilgili Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada kararın önemli bir adım olduğu vurgulanarak, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde 10 Haziran günü kabul edilen, Gazze’de ateşkes sağlanmasına yönelik 2735 sayılı kararı, Gazze’deki katliamın sona ermesi bakımından önemli bir adım olarak değerlendiriyoruz” ifadeleri kullanılmıştı.
Hamas’ın ateşkes planına “yapıcı ve olumlu” yaklaşımının memnuniyetle karşılandığının altı çizilen açıklamada, “İsrail’in, kalıcı ateşkese riayet edeceğini taahhüt etmesi ve söz konusu kararın tüm unsurlarını eksiksiz şekilde uygulaması şarttır. Türkiye, savaşın kalıcı şekilde sona ermesini, İsrail’in Gazze’nin tamamından geri çekilmesini, rehinelerin ve tutukluların karşılıklı salıverilmesini, yerlerinden edilen Filistinlilerin Gazze’ye geri dönüşünü, insani yardımların kesintisiz ve yeterli düzeyde ulaştırılmasını ve Gazze’nin yeniden imarını sağlayacak adımlara katkı vermeyi sürdürecektir” ifadeleri yer almıştı.
AB Karardan Yanaydı!
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in ofisinden AB adına yapılan açıklamada, BMGK’da, Biden’ın açıkladığı ve ilk aşamasında Gazze’de hemen ateşkes öngören üç aşamalı teklife destek talep edilen karar tasarısının kabul edilmesinden memnuniyet duyulduğu aktarılmıştı. Bu kararın derhal uygulanması için çağrıda bulunulan açıklamada, Biden’ın planına tam destek verildiği anımsatılmıştı.
Arap Dünyası, Gazze’de Ateşkes Sağlanmasından Sevinç Duymaktaydı!
Arap dünyası, İsrail’in Gazze Şeridi’nde ateşkes sağlanmasını içeren Birleşmiş Miletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararından memnuniyetini açıklamıştı.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, BMGK kararından duyulan memnuniyet vurgulanmıştı. Uzun süredir devam eden İsrail saldırılarının sona erdirilmesi için krizdeki tüm tarafların kararlılığının önemine vurgu yapılan açıklamada, Suudi Arabistan’ın “sürdürülebilir bir ateşkes sağlanması ve Filistin sorununun uluslararası kararlara uygun olarak bölgenin istikrarına katkıda bulunacak ve uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasını destekleyecek şekilde çözülmesi yönündeki tüm uluslararası çabalara tam destek verdiği” hatırlatılmıştı.
Kuveyt, Umman, Mısır, Körfez İşbirliği Konseyi, Arap Birliği ve Libya da memnuniyet açıklamaları yapmışlardı.
ABD’nin Yahudi Dış Bakanı Blinken, Hamas’ın Ateşkesi Kabul Etmesini “Umut Verici” Bulmuşlardı!
BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylanmasından bir gün sonra sekiz aydır devam eden savaşı sona erdirmek için İsrailli yetkililerle bir araya gelen ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Hamas’ın ateşkes önerisini destekleyen BM kararına destek açıklamasının “umut verici bir işaret” olduğunu vurgulamıştı. Ancak Blinken, Hamas’ın Gazze’deki yönetiminden gelecek açıklamanın hayati önem taşıdığını hatırlatmıştı. Blinken, İsrailli liderlerle yaptığı görüşmelerin ardından Tel Aviv’de yaptığı açıklamada, İsrail-Hamas savaşının sona ermesi sonrasında Gazze’ye yönelik planlarla ilgili görüşmelerin önümüzdeki birkaç gün içinde devam edeceğini aktarmıştı. Antony Blinken’in gezisi öncesinde İsrail, çatışmaları sona erdirmek için daha önce yapılan arabuluculukları baltalayan sert tutumlarını yinelerken, Siyonist katiller Gazze’nin orta ve güney kesimlerinde savaşın en kanlı saldırılarına devam ediyorlardı.
İsrail’in savaş ısrarı ve “Son ateşkes teklifi ile hedeflerimize ulaşacağız” küstahlığı!
İsrail bir kez daha, hedeflerine ulaşmadan Gazze’deki savaşı bitirmeyeceğini açıklamıştı. Bir İsrailli yetkili, BM Güvenlik Konseyi’nde kabul edilen son ateşkes önerisinin, İsrail’in savaşı sona erdirmeden önce ulaşması gereken tüm hedeflere ulaşmasını sağlayacağını açıklamıştı.
Gazze’de hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı resmen 37 bini, gerçekte 50 bini aşmıştı. Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde kabul edilen Gazze’de ateşkes teklifi kararına yönelik İsrail açıklaması küstahlıktı. İsrailli bir hükümet yetkilisi, Reuters’a yaptığı açıklamada Gazze’ye yönelik son ateşkes önerisinin, İsrail’in savaşı sona erdirmeden önce ulaşması gereken tüm hedeflere ulaşmasını sağlayacağını aktarmıştı. “İsrail, Hamas’ın askeri ve yönetim kabiliyetlerini ortadan kaldırmak, tüm rehineleri serbest bırakmak ve Gazze’nin gelecekte İsrail için bir tehdit oluşturmamasını sağlamak gibi tüm savaş hedeflerine ulaşmadan savaşı sonlandırmayacaktır. Sunulan teklif, İsrail’in bu hedeflere ulaşmasını sağlıyor ve İsrail de bunu yapacaktır” diyen bir Siyonist yetkili, baklayı ağzından kaçırmıştı.[2]
Katar’ın, HAMAS Şantajı!
ABD medyasına göre Katar Emirliği, Hamas’ın siyasi liderlerini, Biden’ın Gazze planını kabul etmemeleri halinde tutuklama, mal varlıklarını dondurma, yaptırımlar ve Doha’dan sınır dışı etmeyle tehdide başlamıştı. Bu tehditlerin Biden’dan geldiği açıktı. ABD Başkanı Joe Biden’ın “İsrail’in teklifi” diye açıkladığı Gazze planına İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu “Bizim teklifimizden farklı” tepkisini verirken, neyin kabul veya reddedileceğine dair soru işaretleri eşliğinde Hamas’a baskılar artmıştı. Biden yönetiminin her gün “Kabul et” çağrısı yaptığı Hamas’ın siyasi liderliğinin Katar’dan kovulmakla tehdit edildiği haberleri yeniden dolaşıma çıkmıştı. CNN ve Wall Street Journal (WSJ), Katar Emirliği’nin Hamas siyasi liderliğine “Ya ABD ile İsrail’in teklifini kabul edersin ya da gidersin!” ültimatomu verdiğini yazmıştı.[3] Yani bu üç aşamalı Ateşkes Çağrısının asıl amacı, HAMAS’ın kökünü kurutmak ve Filistin’i cihadsız bırakmaktı!
İsrail Savaş Kabinesi Üyesi Gantz Hükümetten Niye Ayrılmıştı?
Bu arada; İsrail Savaş Kabinesi’nin merkezci üyesi Benny Gantz, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun acil durum hükümetinden istifa ettiğini açıklamıştı. Gantz’ın istifası, Gazze’de aylarca süren savaşın ortasında güç durumdaki Netanyahu’nun aşırı sağ koalisyonundaki tek merkezci gücünün geri çekilmesi anlamını taşırdı. Netanyahu, Gantz’a “cepheyi terk etmemesi” çağrısında bulunan kısa bir açıklama yapmıştı. Öte yandan Gantz’ın istifası, 120 sandalyeli Knesset’te iktidardaki sağcı koalisyonun elinde tuttuğu 64 sandalyelik parlamento çoğunluğunu tehlikeye atmayacaktı. Gantz, İsrail’in Hamas’a karşı yıkıcı bir askeri saldırı düzenlediği Gazze’de net bir savaş sonrası stratejisi bulması için Netanyahu’ya 8 Haziran’a kadar süre tanımıştı. İsrail Savaş Kabinesi üyesi Benny Gantz Başbakan Binyamin Netanyahu’yu suçlamıştı.
Televizyonda yayınlanan bir basın toplantısında Gantz, “Netanyahu bizim gerçek zafere doğru ilerlememizi engelliyor. Bu nedenle bugün acil durum hükümetinden üzüntüyle ama tam bir güvenle ayrılıyoruz. Bugün rehinelerin ailelerinden özür dilemek istiyorum. Çok şey yaptık, sonunda başarısız olduk. Kaçırılanların çoğunu henüz eve getirmeyi başaramadık.” itirafında bulunmuşlardı.
İsrail Savaş Kabinesi üyesi ve eski Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot da Savaş Kabinesi üyesi Benny Gantz’ın ardından istifa ettiğini açıklamıştı. Eisenkot, Netanyahu’ya sunduğu istifa mektubunda “Başbakanlığını yaptığınız kabine, savaşın hedeflerine ulaşması için gerekli kararları almadı. Son dönemde aldığınız kararların ülkenin çıkarlarına uygun olmadığını gördük.” ifadelerini kullanmış ve hükümetin İsrail’in stratejik durumuna ve ulusal güvenliğine zarar verdiğini aktarmıştı.
İsmail Haniye’nin ‘Batan Gemiden Atlamaya Çalışıyorlar!’ Yorumları
Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye, İsrail Savaş Kabinesi Üyeleri Benny Gantz ve eski Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot’un istifalarına değinerek, “Batmadan önce gemiden atlamaya çalışıyorlar” benzetmesi yapmıştı. Gantz ve Eisenkot’un istifasının İsrail’in siyasi sisteminin “çöküşte” olduğunu gözler önüne serdiğini açıklayan Haniye’nin, Netanyahu’ya alternatif olarak gösterilen Gantz’ın Netanyahu’dan bir farkı olmadığını ifade ederek, “Her ikisi de yıkım peşinde koşan katillerdir!” çıkışı haklıydı.
Haniye, İsrail’in herhangi bir ateşkes anlaşmasını engellemek için Nuseyrat Mülteci Kampına saldırdığını ve 400 kişiyi öldürerek 4 İsrailli esiri kurtardığını hatırlatmıştı. Haniye, ABD’yi de saldırının bir parçası olmakla suçlayarak ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin, İsrail yönetiminden “daha az suçlu” olmadığını vurgulamıştı.
İsrail Savaş Kabinesindeki İstifaların Stratejik Amaçları!
Siyonist rejim savaş hedeflerinden hiçbirine ulaşamamışken, savaş kabinesinin 3 üst düzey üyesinin istifası, Gazze’nin merkezine düzenlediği korkunç katliamla 4 esiri serbest bırakarak kendine zafer imajı satın almaya çalışan Netanyahu’nun yüzüne ağır bir tokat vurulduğunu sayanlar vardı. Siyonist rejimin Başbakanı Binyamin Netanyahu, 4 Siyonist esiri serbest bırakmak için Gazze Şeridi’nin merkezindeki Nuseyrat Kampına düzenlediği ve yaklaşık 1000 kişinin şehit olması ve yaralanmasıyla sonuçlanan vahşi saldırı ardından kutlama yaparken İsrail savaş kabinesinin üst düzey üyelerinden Benny Gantz’ın istifası Netanyahu için acı bir şok etkisi yapmıştı.
İsrail ordusunda ve savaş kabinesinde domino etkisi yaratan istifalar şunlardı:
Benny Gantz, savaş sürecini ilerletmedeki başarısızlığını itiraf ederek resmi olarak savaş kabinesinden istifa ettiğini duyurmuş ve erken seçim çağrısı yapmıştı.
Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve İç Güvenlik Bakanı Itmar Ben Gvir’in de aralarında bulunduğu Netanyahu kabinesinin aşırılık yanlısı Bakanları da Benny Gantz’a saldırmıştı.
Buna karşılık Netanyahu’nun muhalif kanadı Benny Gantz’ın bu hamlesini memnuniyetle karşılamış ve Netanyahu’nun görevden alınması çağrısında bulunmuşlardı.
Benny Gantz’ın istifasının açıklanmasının ardından, savaş kabinesinde Benny Gantz’ın yanında yer alan savaş kabinesi üyesi iki Bakan Gadi Eisenkot ve Haley Trooper da istifalarını ayrı mektuplarla duyurmuşlardı.
Siyonist rejimin savaş kabinesi üyelerinin istifasının açıklanmasının hemen ardından Siyonist ordusunun Gazze Tümeni Komutanı Tuğgeneral Avi Rosenfeld, savaşın üst düzey komutanlarına yazdığı bir mektupta yenilgiyi kabul ederek görevinden istifa ettiğini açıklamıştı.
Domino etkisi yaratan istifalar, Netanyahu’nun 4 Siyonist esirin serbest bırakılmasının ardından yaşadığı sevincini kursağında bırakmış ve kendisine karşı karşıya olduğu büyük krizi bir kez daha hatırlatmıştı.
Evet, anlaşılan, Siyonist ve Terörist İsrail’in varlığının devamı için, Katil Netanyahu Hükümetinin devrilmesi bir rüşvet olarak planlanmıştı. Ama bunlar İsrail’i kurtarmaya yeterli olmayacaktı!
Acaba; Washington-Tel Aviv’den Yeni Ateşkes Oyunları mıydı?
ABD ve İsrail basını, Beyaz Saray’ın Hamas ile doğrudan ateşkes görüşmesi yapmak için harekete geçtiğini duyurmuşlardı. NBC’nin haberine göre ABD’li yetkililer, Biden yönetimi, Gazze’deki ABD vatandaşı esirleri bırakması için Hamas ile doğrudan müzakere yapacaktı. İsrail ise bu sürece katılmayacaktı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Orta Doğu turuna başlarken Hamas’tan ise ABD’ye çağrı yapılmıştı.
Ancak İsrailli Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ise bu anlaşma için “toplu intihar” ifadesini kullanmış ve desteklemeyeceğini açıklamıştı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ateşkes görüşmeleri için Orta Doğu turuna başlarken üst düzey Hamas yetkilisi Sami Ebu Zuhri, ABD’yi İsrail’e Gazze’deki savaşı sona erdirmesi için baskı yapmaya çağırmıştı.
İsrail’in Gazze Bataklığından Kurtulmak İçin Hazırladığı Bir Plan mıydı?
Siyonist İsrail’in Gazze’de bataklıktan kurtulmak için güneydeki Filistinli aşiretleri sömürmeye çalışması, ABD’nin 2006’da Irak’ta kurduğu Sahva (Uyanış) Konseyi veya “Sons of Iraq” planını hatırlatmıştı.
Siyonist İsrail, Saddam rejiminin devrilmesinden sonra bu ülkenin işgali sırasında ABD’lilerin Irak’taki deneyimlerine dayanarak, Gazze savaşı sonrası aşiretlerin yöneteceği bir planı hayata geçirmeye çalışmaktaydı. Bu plan aslında 2006 yılında ABD’nin Irak’taki Amerikan askerlerinin komutanı General David Petraeus’un Sahva (Uyanış) Konseyi veya Sons of Iraq fikrine dayanmaktaydı. Sahva Konseyi, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Anbar vilayetindeki Felluce ve Ramadi şehirlerinin güvenliğini sağlamada başarısız olmasının ardından toplanmıştı. ABD bu bölgelerdeki büyük hezimet nedeniyle, El Kaide ile savaşmak için bazı yerel aşiret güçlerini silahlandırmıştı.
Şimdi öyle görünüyor ki Siyonistler, Sahva güçlerinden esinlenerek, Gazze’nin güneyindeki aşiretleri Hamas’a karşı silahlandırmak istiyorlardı. Bu plana göre Siyonist askeri güçler Gazze’nin kuzeydeki bazı bölgelerinde varlığını sürdürecek ve ihtiyaç halinde diğer bölgelere (Batı Şeria’ya benzer) girebilecek, ancak güvenlik kontrolü İsrail ordusu ve İç İstihbarat Servisi Şin-Bet’in (Şabak) onayladığı aşiretlerin ve Gazze’den gelen halkın sorumluluğunda olacaktı. İsrail’in Savaş Kabinesi’ndeki birçok tartışmanın ardından onaylanan plan, ordu ve rejimin Savaş Bakanı Yoav Galant tarafından gündeme taşınmıştı. Ancak çeşitli nedenlerden dolayı bu planın Siyonistleri Gazze bataklığından kurtaramayacağını düşünenler de vardı.
Ateşkes Planı, HAMAS’ı Tasfiye Tuzağı mıydı?
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden Gazze’de ateşkesi öngören bir karar nasıl çıkmıştı? Bu karar Gazze’deki katliamları bitirmeye yeterli olacak mıydı? Bu üç aşamalı Ateşkes Anlaşması Joe Biden tarafından alelacele ortaya niye atılmıştı ve taraflarla tam görüşülmeden böyle bir planlama yapıldı ve üç aşamalı Ateşkes Anlaşması diye Joe Biden tarafından niye açıklanmıştı ve sonra da karar tasarısı olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde ne maksatla onaylanmıştı?
Öncelikle; üç aşamalı bu ateşkesin içerisinde neler vardı ve ABD bu kararı niye aldı? Şimdi öncelikle Joe Biden alelacele kimseye haber vermeden bir basın toplantısı düzenleyerek üç aşamalı bir Ateşkes anlaşmasını gündeme taşımış ve bu İsrail’de bile şaşkınlıkla karşılanmış ve “bizim haberimiz yok” açıklaması yapılmıştı. Bu ABD ile İsrail arasında danışıklı bir dövüştü ama ne maksatlıydı?
Hamas, anlaşmaya şu anda olumlu ama temkinli yaklaşmaktaydı. Çünkü eğer uygulanırsa ve bu bir oyun ve oyalama değilse Hamas’ın lehine bir ateşkes olacak gibi durmaktaydı. Çünkü bakın birinci aşamada, 6 haftalık bir ateşkes ilan edilecek ki; 6 hafta önemli bir süre ve en azından orada yaşayan insanların belki açlık ve susuzluk sefaletini bir nebze rahatlatır ve orada aynı zamanda bu süre içerisinde yaralıların tahliye edilmesini sağlardı. Ayrıca 6 hafta süre içerisinde eğer gerçekten bu görüşmelerin devam etmesine karar verilirse, bu anlaşma süresi uzayacaktır ki, bu da önemlidir ve Hamas için kazanımdır.
İkinci aşamada; Hamas’ın elinde bulunan asker ve sivil tüm esirler serbest bırakılacak, İsrail’in elindeki Filistinlilerle takas yapılacak, İsrail Gazze’den sivillerin olduğu alanlardan çıkacaktı. İsrail buna uyar mı yoksa oyalama mıydı? bu soru yanıtsızdı! O yüzden burada önemli olan kritik nokta, İsrail; Hamas’ın olduğu bölgelerden değil, sivil halkın olduğu yerlerden çekilmiş olacaktı. Bu da muamma ve göreceli bir kavramdı.
Üçüncü aşama; eğer birinci ve ikinci aşamada başarı sağlanırsa, yani esir takası yapılırsa ve birbirlerinin sözlerine uyarlarsa ve huzur sağlanırsa Gazze’nin yeniden inşası başlayacaktı. Şimdi inşa edilecek de bu Ateşkes Anlaşmasının içerisinde (açıklanmasa da) şu da vardı: Bundan sonra artık Hamas olmayacaktı. İyi de siz bu Ateşkes Anlaşmasını Hamas’ı muhatap alarak masaya oturup yapacaksınız, ama sonra; ben seninle anlaşma yapacağım ama daha sonra seni ortadan kaldıracağım!
İşte, Amerika böyle bir Barış Ateşkes Anlaşmasını ortaya atmış ve bununla kalmayıp bunu Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu Konseyi’nde görüşmeye açmış ve başarmışsa, bunu HAMAS’ı tasfiye hesaplı planlamıştı!
Bütün bunların çıkış noktası güya Gazze’de önce geçici sonra kalıcı ateşkes sağlanmasıdır. Arabulucuların talep ettiği ve başarmak için baskı yaptığı şey, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Gazze’deki Hamas lideri Yahya Sinvar’ın ateşkesin aşamalarını kabule yanaşmalarıdır. Nitekim 2024 Mayıs sonunda ABD Başkanı Joe Biden açıkça çıkıp, her iki tarafın da prensipte üzerinde mutabakata vardığı bir planı ortaya atmış ve trenin rayına oturması için Amerikan nüfuzunun tüm araçlarını devreye sokmuşlardı: Çünkü bu planın sonunda HAMAS tasfiye olacaktı!
Sn. Erdoğan’ın HAMAS Taraftarlığı, ABD Talimatı mıydı?
Bu arada, Sn. Erdoğan’ın ve Bakanlarının Hamas’la temaslarının ABD’nin bilgisi dahilinde yapıldığını asla unutmayın. Türkiye’ye biçilen rol: Hamas’ın tasfiye olunmasına ve cihadı bırakmasına yardımcı olmaktır!
Oysa, İsrail’in soykırımla dayattığı koşullardaki bir ateşkesi reddeden Hamas’ın boyun eğmesi, dahası Yahudi devletini tanıyıp silahsızlanmayı kabul etmesi intihardır. Ve bunu temin eden ülkelerin başında Türkiye’nin gelmesi ise yüz karasıdır. Ve bu sonucun Beyaz Saray’da Başkan Joe Biden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bir başarı olarak duyurulması bile vicdanları sızlatır. Beyaz Saray, Erdoğan’ın iple çektiği Washington ziyaretinin ertelenmesine “Programların uyumlu hale getirilememiş olmasını” gerekçe olarak sunmuşlardı. Olgunlaştırılamayan ortak gündemin başlıklarından birinin de Hamas’ı yola getirme misyonundaki başarısızlık olmasındı!?
Erdoğan’ın Hamas taraftarlığının “ABD’ye rağmen” olduğunu sananlar ve İsmail Haniye başkanlığındaki heyetin 20 Nisan’da Dolmabahçe’de ağırlanmasını hayra yoranlar aldanmaktaydı. Ucuz ve uyuz muhalefet kanadı “Terör örgütü liderlerini ağırlayan bir Cumhurbaşkanı ile Biden elbette görüşmez!” diye zırvalıyorlardı. Hatta Erdoğan’ın Haniye’yi kabul ederek bu ziyaret planını kasten boşa çıkardığını düşünenler bile vardı. Muhalefet kanadı; ABD’deki Neo-Conlar, Yahudi lobisi ve İsrail’e yakın düşünce kuruluşlarının, kasıtlı tepkilerini baz alarak ezberden çıkarımlar yapıyorlardı.
Oysa, her şeyden önce Hamas’la temaslar ABD’nin bilgisi dahilinde yapılmaktaydı. Ziyaret gündeminde Gazze’nin olması da kaçınılmazdı. Erdoğan’ın ABD ziyaretinin iptaline gerekçe Hamas’ın ağırlanması değil, muhtemelen bu ağırlamadan arzulanan sonucun çıkmamasıydı. Fakat iptal tamamen buna da bağlanamazdı. Son yıllarda S-400 ve ABD’nin SGD-YPG’ye desteği başta olmak üzere Türk-Amerikan ilişkilerinde yük bindiren çelişkilerden kurtulmak için Washington iç siyasi denklemde değişim tasarlamıştı. Yeni bir Kürt açılımı ve siyasi tutukluların bırakılması da buna katılmıştı. Bu şekilde Erdoğan’ın milliyetçi çemberin dışına çıkacağı, manevra alanı bulacağı ve ilişkileri geren bağlamlardan kurtulacağı planlanmıştı.
Bu konuyu, Hamas bağlamında ele almamız meselenin ondan ibaret olduğu anlamını taşımamaktaydı. Gazze’de soykırım savaşı sürerken İsrail’le ticareti kesemeyen Erdoğan’ın, ABD ile koordinasyon olmadan Hamas’la görüşeceğini düşünenler yanılmaktaydı. 7 Ekim Aksa Tufanı’nın hemen ardından panikle Haniye’yi alelacele İstanbul’dan göndertenin Erdoğan olduğu unutulmamalıydı. Ama Hamas’la iletişim için Türkiye kanalına da ihtiyaç vardı ve ABD’nin talebiyle kapı yeniden açılmıştı.
Son haftalardaki temas trafiğine baktığımızda izlenen yol haritasının sadece ateşkesi değil, Hamas’ın dönüştürülmesi, yani cihadı terk etmesi hedefini içerdiği de anlaşılmaktaydı!
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 17 Nisan’da Doha’da Haniye ile üç saat görüşme yapmıştı. Bu da Amerikalıların bilgisi dahilinde planlanmıştı. Öncesinde ABD Dışişleri Müsteşar Vekili John Bass Ankara’da Fidan’la bu meseleyi de konuşmuşlardı. Haniye ile buluşmadan sonra Fidan “Yıllardır Hamas’la yaptığımız görüşmelerde, kendilerinin 1967 sınırları içerisinde kurulacak olan bir Filistin devletini kabul ettiklerini, Filistin devletinin kurulmasını müteakip Hamas’ın silahlı kanadının olmasına gerek kalmayacağını, bir siyasi parti olarak hayatlarına devam edeceklerini bana ilettiler.” itirafında bulunmuşlardı.
Fidan’ın Doha temasları, Hamas heyetini Dolmabahçe’ye getiren koşulları hazırlamıştı. 25 Nisan’da Erdoğan’la görüşmeden sonra Hamas Siyasi Büro Üyesi Halid Hayya, Associated Press (AP) üzerinden Batılı alıcıları hedef alan bir açıklama yapmıştı. 1967 sınırları içinde bağımsız bir Filistin Devletinin kurulması karşılığında silah bırakarak siyasi bir partiye dönüşmeye ve en az beş yıllığına bir ateşkese hazır olduklarını aktarmıştı. 27 Nisan’da Fidan bu kez TBMM’de uluslararası Komisyon Başkanlarına şunları konuşmuşlardı:
“Biz 1967 sınırlarına dönülmesini ve iki devletli bir çözümü savunuyoruz. Hamas’ın ‘1967 sınırlı iki devlet kurulması halinde silah bırakacağız’ açıklaması da çok önemli. Çabamızı da bu yönde sürdürüyoruz. Türkiye, garantör olmaya hazır.” ifadelerini hatırlatanlar haksız mıydı?
İsrail Basınında: Erdoğan’ın “Yerel Seçim Kaygısıyla” Tel Aviv Yönetimine Çıkıştığı Yazılmıştı! Onlara Göre Erdoğan, Aslında İsrail’in Adamıydı!
İsrail’in önde gelen tabloid gazetelerinden Maariv, Türkiye’nin İsrail’le ilişkileri düzeltmek istediğini aktarmıştı. İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, 22 Mart’ta X hesabından yaptığı paylaşımda, Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın sert açıklamaları nedeniyle Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi Şakir Özkan Torunlar’ın yardımcısının Bakanlığa çağrıldığını açıklamıştı. Olay, Erdoğan’ın 9 Mart’taki konuşmasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu için “Netanyahu ve yönetimi, Gazze’de işledikleri insanlık suçlarıyla günümüzün Nazileri olarak isimlerini Hitler, Mussolini ve Stalin’in yanına ekletmişlerdir” ifadelerini kullanmasının ardından yaşanmıştı. Maariv’in aktardığına göre Büyükelçi Yardımcısı, Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü Jacob Blitstein’la yaptığı görüşmede, “Erdoğan’ın İsrail’e yönelik sert söylemi, Türkiye’deki yerel seçimlere dair siyasi kaygılarından kaynaklanıyor” izahını yapmıştı.
Adı paylaşılmayan Büyükelçi Yardımcısının, yerel seçimlerden sonra Erdoğan’ın İsrail’le ilişkileri tekrar iyileştirmeyi amaçladığını söylediği basına sızmıştı. Bu kapsamda Türkiye’nin 2023 Kasım’da İsrail’den çektiği Büyükelçisini tekrar göndermeyi planladığı konuşulmaktaydı. Ayrıca Tel Aviv yönetiminin Ekim’de çektiği Ankara Büyükelçisi Irit Lillian’ı ve diğer diplomatları tekrar göndermesinin istendiği de medyaya yansımıştı.[4]
Siyonist Netanyahu’nun HAMAS’ı Dönüştürme Çabası!
ABD ve İsrail’in baskıları nedeniyle arabuluculuktan çekilmeyi tartışan ve İsrail’in Al Jazeera’yı yasaklama yaptırımıyla karşılaşan Katar’a, Netanyahu’nun 2018’de gönderdiği çok gizli mektup basına sızdırılmıştı. İsrailli haber sitesi Ynet’in ulaştığı mektuba göre Netanyahu’nun, Katar’dan Hamas’ı finanse etmesini ve onun silahı bırakıp siyasete yönelmesini istediği anlaşılmaktaydı.
2018’de Katar hükümetinden Gazze Şeridi’ne aylık 30 milyon dolar aktarmaya devam etmesini isteyen Katil Netanyahu, Hamas’a fon sağlanmasının “bölgesel istikrarı koruyacağını, Gazze’deki terör gruplarının saldırı yapma motivasyonunu azaltacağını ve insani krizi sonlandıracağını” vurgulamıştı. Katarlı yetkililerin daha fazla güvence istemesinin ardından, Netanyahu’nun talebini kabul eden dönemin ABD yönetiminin, Doha’ya ilave mektup göndererek “Hamas’a fon sağlamanın teröre fon sağlamak olarak sayılmayacağı” garantisi verdiği aktarılmıştı.
Türkiye’nin Kanunları ve Anlaşmaları, İsrail’in Çıkarlarına Göre mi Ayarlanırdı?
İsrail, petrol ihtiyacının %40’ını Hazar Denizi’nden; Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden Ceyhan Limanı’na ve oradan da tankerlerle İsrail limanlarına ulaşan kritik bir enerji rotası olan Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattından karşılamaktaydı. Boru hattından Azerbaycan’ın Azeri-Çırak-Derin Deniz (ACG) sahalarından çıkarılan petrol taşınmaktaydı. Söz konusu sahaları uluslararası petrol şirketlerinin oluşturduğu Azerbaycan Uluslararası İşletme Şirketi (AIOC) adına British Petroleum (BP) işletiyordu. BTC boru hattının mülkiyeti ise; BP, SOCAR, MOL, Equinor, TPAO, Eni, TotalEnergies, ITOCHU, INPEX, ExxonMobil ve ONGC Videsh’den oluşan bir konsorsiyum tarafından pazarlanmaktaydı.
1999 yılında konsorsiyum ile Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan arasında bir Transit Devlet Anlaşması ve bir Hükümetler Arası Anlaşma imzalandı. Söz konusu antlaşmalar TBMM tarafından onaylandı ve 10 Eylül 2000’de resmi olarak yürürlüğe girdi. Türkiye, 2 Mayıs 2024’te Gazze’ye yönelik saldırılar ve yaşanan sivil ölümler nedeniyle Gazze’ye kesintisiz insani yardıma izin verilinceye kadar İsrail ile tüm ithalat ve ihracat işlemlerini tamamen askıya aldığını açıkladı. Bunun ardından Türkiye’nin BTC boru hattı ile Ceyhan Limanına gelen petrolün İsrail’e taşınmasını engelleyip engellemeyeceği sorusu gündeme taşındı.
BTC boru hattı, 1990’ların başında Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından yaşanan jeopolitik değişimlerden sonra hazırlandı. Hazar’a kıyısı olan yeni bağımsız devletler, özellikle Azerbaycan, geniş petrol ve gaz rezervlerini geliştirmeye çalışırken, bu kaynakları Rus transit yollarına bağlı kalmadan Batı pazarlarına ihraç etmesi amaçlanmıştı. Washington, Moskova’nın etkisini azaltmak ve Hazar enerjisi için alternatif bir ihracat rotası oluşturmak amacıyla BTC boru hattına açıkça arka çıkmıştı. Türkiye; enerji koridoru olmayı amaçladığı ve kendisinin stratejik önemini artıracağını değerlendirdiği için BTC projesini bir fırsat olarak yorumlamıştı. Başlangıçta boru hattının fizibilitesi hakkındaki şüphelere rağmen, ABD, Türkiye ve bölge devletlerinden gelen siyasi destek ve BP gibi büyük uluslararası petrol şirketlerinden gelen yatırımlar projeyi kademeli olarak ileriye taşıdı. Bu iş birliği, BTC boru hattının inşa edilmesini kolaylaştırdı ve bölgenin enerji denkleminde ve jeopolitiğinde önemli değişimlere yol açtı.
Bugün boru hattı, Hazar Denizi’ni Akdeniz’e bağlayan çok önemli bir rotadır ve günde 1,2 milyon varil petrol taşımaktadır. Azerbaycan Devlet İstatistik Komitesi’nin son verilerine göre, BTC boru hattıyla taşınan petrol hacmi 2023’te %1,6 artarak 30,2 milyon tona ulaşmıştır. Boru hattı ayrıca Türkmenistan ve Kazakistan’dan gelen petrol için bir transit güzergâhı olarak hizmet veriyor; transit petrol hacmi 2022’de 5,1 milyon tondan 2023’te 5,2 milyon tona çıkmıştır. İsrail’in ham petrol arzında Kazak ve Azerbaycan petrolünün önemli payı göz önüne alındığında, BTC boru hattı bu enerji ticaretinin kolaylaştırılmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. İsrail petrol arzı konusunda BTC boru hattına büyük ölçüde bağımlıdır. Mayıs 2023 ortasından itibaren boru hattı üzerinden günlük yaklaşık 220.000 varil petrol almaktadır. Azerbaycan Devlet Gümrük Komitesi’nin verilerine göre, Azerbaycan 2024’ün ilk üç ayında İsrail’e yaklaşık 1.021.917 ton ham petrol ve petrol ürünü satmıştır. Bu rakamlar, BTC boru hattının İsrail’in enerji güvenliğinin sürdürülmesindeki kritik rolünü ve bu tedarik rotasında yaşanacak herhangi bir kesintinin olası etkilerinin neler olabileceğini ortaya koymaktadır.
Yasal kısıtlamalar Türkiye’nin elini kolunu bağlamaktadır!
İsrail’in Ceyhan Limanı’ndan aldığı petrole bağımlılığına rağmen, Türkiye BP öncülüğündeki konsorsiyumla imzalanan anlaşmaya göre mücbir sebep koşulları dışında petrol akışını durdurma yetkisi bulunmamaktadır. Transit Antlaşması ve Hükümetler Arası Antlaşma Ankara’yı petrol akışının kesintisiz olmasını sağlamakla yasal olarak yükümlü tutmaktadır. Bu anlaşmalar, Türkiye dahil imzacı devletleri, tipik uluslararası anlaşma hukukunun ötesinde çok sinsi ve tehlikeli yükümlülüklere tâbi kılmaktadır. Özellikle anlaşmalar, imzacı devletleri inşaat veya petrol taşıma gecikmelerinden, nedeni ne olursa olsun, koşulsuz olarak sorumlu tutmaktadır. Yani BTC boru hattı İsrail’in çıkarları için planlanmış ve Türkiye’nin eli kolu bağlanmıştır! Sn. Erdoğan iktidara taşınırken de, İsrail’i kollayan bu kurallara uyma şartını koşmuşlardır.

Devlet saygınlığının ve uluslararası alandaki etkinliğinin temeli Bağımsızlıktır..
Ancak devletin bağımsızlığı kadar önemli olan bir bağımsızlık türü daha vardır ki, devleti yöneten idarenin “bağımsızlığı”dır.
Makalenin son paragrafında da vurgulandığı üzere, şahsi heves ve şantajlara mahkum olarak işbaşına getirilen Akp İktidarı elbette bağımsız hareket edemeyecekti.. Ve malasef Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bölgesel ve küresel gelişmeler karşısında manevra ve strateji alanlarının kısıtlanmasına,daralmasına sebep olacaktı.!
Ve inşallah çok yakın bir gelecekte milli devlet aklı, bu kısır döngüye ve ihanet çemberine gereken neşteri, en uygun koşullar ve yöntemlerle vuracaktır.Bir Milli Çözüm zihniyeti artık kaçınılmaz bir hal almıştır..
Adil Düzen ve D-8’lerin Önemi: Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Filistin Hassasiyeti ve İslam Dünyasının Sessizliği
Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Filistin’e olan hassasiyeti ve desteği, İslam dünyası için örnek teşkil etmektedir. Erbakan Hoca, her zaman Filistin davasının yanında durmuş ve İsrail’in saldırgan politikalarını sert bir şekilde eleştirmiştir. O, İslam ülkelerinin Filistin konusundaki sessizliğini ve duyarsızlığını da defalarca kez kınamış, İslam dünyasının birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Bugün gelinen noktada, büyük devletlerin Filistin’deki zulme karşı sessiz kalmaları ve İslam ülkelerinin yeterince tepki göstermemeleri kabul edilemez. Prof. Dr. Erbakan’ın savunduğu “Adil Düzen” ve D-8’ler, İslam dünyasının kendi ekonomik, siyasi ve askeri birliğini kurarak bu tür haksızlıklara karşı güçlü bir duruş sergilemesini sağlayacak en önemli adımlardır. D-8’lerin derhal hayata geçirilmesi, İslam dünyasının sadece Filistin değil, tüm mazlum coğrafyalar için bir umut kaynağı olacaktır.
Adil Düzen’in bir an önce uygulamaya konulması, İslam ülkelerinin kendi aralarındaki işbirliğini artıracak, bağımsızlıklarını ve adalet anlayışlarını pekiştirecektir. Bu, sadece İslam dünyasının değil, tüm insanlığın barış ve huzur içinde yaşaması için hayati bir adımdır. Erbakan Hoca’nın idealleri doğrultusunda hareket ederek, D-8’leri güçlendirmek ve Adil Düzen’i hayata geçirmek, bizlerin en büyük sorumluluğudur.
SONUN BAŞLANGICI İSLAM IN MİLADI OLACAKTIR…
Hak Batıl savaşında son perde suan Gazze olmaktaydı…Düm dünya birleşmisti ve Gazze kalesi kuşatılmıştı…Rabbimiz tüm oyunları bozandır…İnşaAllah bu oyunda bozulacak ve İslam ın zaferi ve nuru heryerde parıldayacaktır…Zalimler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır…Amiin
Büyük Zaferin Peşin Yansımaları!
HAMAS mücahitlerinin şanlı direniş destanı, Siyonist şeytani odakları ve işbirlikçi hainlerini “Siyonist İsrail’in Terörist Başbakanı Netanyahu’yu feda edip İsrail’i kurtarma” hesapları yapmaya mecbur bırakmıştı.
Siyonizm Deccal, işbirlikçilik ise Süfyan mücadelesidir!
Siyonist bir kuruluş olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve ABD Başkanı Siyonist Joe Biden Siyonist İsrail’i, Gazze bataklığından kurtarmak için; “Gazze’de Ateşkes” diyerek ilk aşamasında Gazze’de hemen ateşkes öngören üç aşamalı “Şeytani Plan” hazırlamışlardı!
Şeytani plan ise; HAMAS’ın kökünü kurutmak ve Filistin’i cihadsız bırakmaktı!
İşbirlikçi hain yönetimler, ABD’nin bilgisi dahilinde Hamas’la temas kurmakta, Hamas’ın tasfiye olunması ve cihadı bırakması için sinsi ve Şeytani planlar yürütmektelerdi.
Zaten İsrail’in varlık güvenliğini garanti altına almak şartıyla iktidara getirilen işbirlikçi hainlerden başka ne beklenirdi ki!
“Son ateşkes teklifi ile hedeflerimize ulaşacağız” diye küstahça açıklamalar yapan Siyonist İsrail’in Siyonist hedeflerine ulaşmadan Gazze’deki savaşı sonlandıracağını ve barış(!) yapacağını söylemek ahmaklıktan öte alçaklıktı.
Siyonist şeytani odaklar, “Netanyahu’yu feda edip İsrail’i kurtarma” hesapları yapsalar da… “Dağları yerinden oynatacak imkân ve fırsatlara sahip olsalar da…” (İbrahim: 46. ayet), İsrail’in yıkılışına engel olamayacaklardır!..
14 asır “hainler münafıklar zalimler” Kelimeler (Kur’an ve Güncel yorumu) sayesinde derbeder oldular!
Bugünde yine Kur’an’ın mana ve mesajını en doğru şekilde anlayan ve anlatan Milli Çözüm karşısında yenilmekteler ve yok olacaklar!
Müminler tarih boyu Kelimeler (Kur’an güncel yorumu) sayesinde fikri ve fiili hazırlıklarını en doğru şekilde yapıp; zalimleri tanıdılar ve hadlerini bildirdiler, münafıkları görüp onları çaresiz bıraktılar!
İşte bugünde Hamas bu yüce güç sayesinde dünyanın süper güçlerini hizaya getirmekte!
Üstad Ahmet Akgül Hocamızda Kur’an’ın ışığında kaleme aldığı yazılar/kelimelerle nice (Dünya devlerini arkasına alan) münafığı ve Aziz Erbakan Hocamız ve İslam düşmanlarını tarihe göndü.
Ve yine inşallah tüm şer cephenin karşı olmasına rağmen Milli Çözüm öncülüğünde “Adil Düzen” kurulacaktır.
“(Bedir Savaşı öncesinde) Hani o vakit Allah, iki topluluktan (Ebu Süfyan’ın kervanından ve Ebu Cehil’in ordusundan) birinin sizin olacağını (ya GANİMET’e veya müşriklerle savaşıp ZAFER’e ulaşacağınızı) va’ad etmişti; siz ise şevketsiz (silahsız ve desteksiz) olanın (daha kolay ele geçirilip yararlı olacağına inanılan kervanın ve ganimet mallarının) sizin olmasını dilemiştiniz. Oysa Allah; Kelimeleri (Kur’ani hüküm ve haberleri) ile Hakkı(n hâkimiyetini) gerçekleştirmek ve inkârcıların (ve münafıkların) ardını-kökünü kesmek (böylece zulüm ve hıyanet saltanatlarını sizin elinizle devirmek) istiyordu.” Enfal 7
Duhân 59
Öyleyse artık Sen, (zalimlerin ve Siyonist kavimlerin başlarına gelecekleri) gözleyip bekle!.. (Zira) Onlar da (korku ve endişe içinde) beklemektedirler.
https://www.mealikerim.com/44/duhan/59
Kendilerine sorduğumuz bir soru üzerine, Üstad Ahmet Akgül Hocamız: “Kardeşim, unutma! Domuzdan post, gavurdan dost olmaz” atasözünü bizlere hatırlatmıştı. Domuz karakterli bu gavurların, hangi şeytani plan ve projelerle mazlum Filistin halkını yok etmek, şanlı Hamas’lı yiğitlerin gayretlerini boşa çıkarmak hevesinde olduklarını Milli Çözüm yani Üstad Ahmet Akgül deşifre etmişlerdi. Tabi bu arada, gavurlardan gelen tüm bu hileli hamleleri şevk ve heyecanla bize yutturmaya çalışan bu iktidarın da gerçek yüzü bir kez daha ortaya çıkmıştı.
7 düvel birlik olsa farketmez!
Hamas, İsrail ve destekçilerinin alt etti.
Hamas’ın tünelleri, İsrail’in kalbini paramparça edecek şekilde tasarlandı. 9 aydır Hamas tünellerinin %20 sini dâhi kullanılamaz hale getiremediler.
Bu savaşı kazanamazlarsa Orta Doğu’da tutunamayacaklarını biliyorlar.
Siyon – Haçlı Ordusu;
Lübnan, Suriye, İran ve Türkiye saldırıladından önce Hamas tehdidini ortadan kaldırmak yani cephenin birini kapatmak istiyorlar.
Sahada kazanamadıkları savaşı, masada kazanmaya çalışıyorlar.. ancak;
Hamas hepsine diz çöktürdü!
Husi’ler iki adet ABD Uçak Gemisini vurdu!
“Erbakan öldü ama yetmez! Üzerine beton dökmek lazım.” dediler.
Hamas’ın kuruculuğunda öncülük yapan Erbakan Hocamızın, üstün teknolojik silahlarının fragmanı kendini süper güç zannedenleri kevgire çevirdi!
Finale getirdiği davasının sancağını taşıyan Milli Çözüm’ün, ülkemizde ki zihniyet değişimi ile iktidara taşınması ve sancağı burçlara dikmesi an meselesidir Allah’ın izniyle..
Milli Çözüm ve Milli TSK’nın İsrail’in belini kıracağı, Emperyalistleri hizaya sokacağı temizliği ise Hamas’lı Mücahidlerin yapacağı günler hiç olmadığı kadar yakın! Dayan Hamas, sabret Filistin! Allah bizimledir…
Erbakan teknolojilerinin farkında olan Siyonistlerin, işbirlikçileri eliyle yaptığı planları deşifre edip boşa çıkaran Üstad Ahmet AKGÜL Hocamızın buyurdukları gibi;
“Bulutlar dağılınca ERBAKAN mührünü göreceksiniz!”
Onlar, (Siyonist ve emperyalist odaklar) iyice korunmuş (sağlam tedbirler alınmış) şehirlerde veya surlar-kaleler gerisinde olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşa girişemezler (kendilerine güvenemezler. Müşriklerin ve münafık kesimlerin) kendi aralarındaki çarpışmaları (birbirlerine kin ve haset duyguları) ise pek daha şiddetlidir. Sen onların (zahiren) birlik ve dirlik (içerisinde olduklarını zan ve) hesap edersin; oysa onların kalpleri paramparça vaziyettedir (çıkarları ve ihtirasları uğrunda her an kapışmaya hazır haldedirler). Bu, şüphesiz onların akletmeyen (ve imana gelmeyen) bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.
(Bu Yahudilerin durumu ve sonu;) Kendilerinden yakın zaman önce, işlerinin vebalini tatmış (küfür ve zulümlerinin akıbetine uğramış) olan, (ve şimdi ahirette de) kendileri için acı bir azap bulunan kimselerin (Bedir’de cezalarını bulan putperestlerin) durumu gibidir.
Haşr 14, 15
Siyonistlerin Netanyahu’yu feda edip emellerine ulaşma gayreti ve bunun yanında Akp gibi işbirlikçilerine de Hamas’sız bir Filistin altyapısını hazırlama görevi verdikleri anlaşılmaktaydı. Hazırlanan ateşkes teklifleri Hamas’ı bitirmek üzerine kurgulanmaktaydı.
Hamas’ın şanlı direnişinin ve zaferinin neticesinde savaş kabinesi dağılan Siyonistlerin Ortadoğudaki planları için en büyük engel sahada Hamas mücadelesi ve Milli Türkiye’dir. Çünkü Milli Çözüm on yıllardır Türkiye’nin savunmasının Kudüs’ten, Azerbaycan’dan, Kıbrıs’tan, Ege Adalarından başladığı fikrini işlemiş ve milli vicdanlarda farkındalık kazandırmıştır Elhamdulillah.
Evet, bugün Allah’ın bir vaadine ve müjdesine şahitlik ediyoruz. İdrak edebilene…
Bakara Suresi 249. Ayet
….Allah’(ın va’adine, nusretine ve rahmetine)kavuşacaklarına iman ve itimatları (ve Rablerine hüsnüzanları tam ve sağlam) olanlar ise dediler ki: “Allah’ın izniyle, nice az (ama itaatkâr ve sebatkâr) topluluk, çok daha kalabalık (ve güçlü sanılan) topluluklara galip gelmiştir. (Çünkü) Allah sabreden (mü’minlerle) beraberdir.”
Siyonist ABD, BM ve işbirlikçileri tarafından planlanan bir ateşkes senaryosunun orta-uzun vadede Filistin’in lehine olabileceğini düşünmek yersiz olacaktır. Tüm işbirlikçi Arap ülkelerinin de bu ateşkes önerisine sıcak bakması bu planın altında sinsi tuzaklar olduğunu algılamanın en önemli araçlarından birisidir. Ne yazık ki ülkemiz yöneticileri de bu sinsi planlara ortak olarak Hamas’ın tasfiyesine çanak tutmaya çalışmaktadır. Zaten iktidarda kalabilmelerinin temel şartlarından birisi de budur.
Am tüm bu çabalarına rağmen İsrail artık bu zulümlerin altında kalacak, bu bataklıktan çıkamayacaktır. Kendisi ile birlikte tüm işbirlikçilerini de bu bataklığa çekecektir inşallah.
Şeytanın şaheseri siyonizm büyük israil hedefi için yaptığı tüm plan işbirlikçi akp iktidarına ve tüm siyonist işbirlikçi abd ab arap ve türk devletlerine rağmen, HAMAS tarafından 7 Ekim 2023 tarihinde başlatılan AKSA TUFANI işe sekteye uğramıştır!.. Siyonist çetenin bu güne kadar yaptığı sayısız plan ve proje çöp olmaktaydı!.. HAMAS ı etkisiz ve yetkisi hale getirme planları, siyonist işbirlikçisi abd hükümeti ve akp hükümetinin tüm çaba ve gayretleri Allah cc nin yardımıyla boşa çıkarılacak, tüm şeytani planları bozulacak! Siyonist israil yok olacak ve inşaAllah özlemle beklediğimiz, başta mazlum filistin halkı ve tüm insanlığın kurtuluşu ile Erbakan Hocamızın ve Üstad Ahmet Akgül hocamızın hiç durmadan anlattığı ADİL DÜZEN Kurulacaktı ve bu müjdenin gerçekleşmesine artık çok az kalmıştı!..
Milli Çözüm her zamanki gibi üstün feraseti ile zalimi oyununu görüyor ve deşifre ediyordu, yetkililerede gereken önlem ve tedbirleri alması kalıyordu.
Siz merak etmeyin zalimin bir oyun ve hilesi varsa bilinki Allah’inda bir hesabı ve planı vardı. Kurduğunuz bütün plan ve hesaplar başınıza geçirilecek ve hıncınız ve hırsınızdan gebereceksiniz az kaldı bekleyin göreceğiz.