Saadet Partisi; Tekrar ve Mutlaka, Milli Görüş’ü
TEMSİL VE TEBLİĞ KONUMUNA TAŞINMALIDIR!
Bakınız, Manyak Trump’ın, yapay zekâyla hazırlattığı ve GAZZE’nin bir tatil kenti olarak aktarıldığı… Ayrıca Kuduz Katil Netanyahu ile birlikte fotoğraflarının yer aldığı videoda, mazlum Filistinli şehitlerin ve gazilerin duyguları hiçe sayılmıştı. Ve işte bu şeytani şımarıklık ve küstahlık GAYRETULLAH’a dokunacak, Aziz Erbakan Hocamızın anlattığı ve sadece Milli Çözüm erbabının inandığı teknoloji harikalarıyla İsrail yerin dibine batırılacak, ABD ve AB, ÇİN ve Rusya hizaya sokulacaktı.
Umut İmanın Canıdır!
Maalesef bir zamanlar şuurlu ve sorumlu davranan dava kardeşlerimizin bazıları şimdi ideallerini, hayallerini, hedeflerini yitirmiş durumdadır… Bunca tahribata, bunca tahrifata rağmen hâlâ Saadet’li olmak bile elbette alkışlanacak bir kahramanlık sayılsa da üzerimize çöken bu yorgunluk ve bu yılgınlık hiç de hayra alâmet sanılmamalıdır. Bu yılgınlığın altında, “zafer umudunun zayıflaması” yatmaktadır. Oysa, Allah’ın va’dine ve İslam’ın hâkimiyetine güvenmek, imanın canıdır.
“İsrail’le ve dünyaya hâkim görünen Siyonist sistemle başa çıkılması ve zulüm medeniyetinin yıkılması imkânsızdır…”
“Yeryüzünde İslam Birliği’nin kurulması ve Adil Düzen’in uygulanması, çok uzak bir ihtimal sayılmaktadır.”
“Artık ehvenüşşer (kötülerin iyisi) konumundaki AKP iktidarına destek olmaktan başka çare kalmamıştır…” gibi düşünceler:
a- İslam Birliği projesi ve zafer müjdesi ile yola çıkan Milli Görüş Hareketi’ne ve Erbakan Hocamızın haklı ve hayırlı çizgisine itibarı zayıflatacaktır.
b- Bu düşünce sapması, bize bu müjdeleri veren Kur’an-ı Kerim’e olan itimadı sarsacaktır…
c- Bu ümit kararması ve fikir kayması, Kur’an’ın mübelliği olan Hz. Resulüllah’a olan inkıyadı (itaat ve bağlılığı) koparacaktır.
d- Ve sonunda, mücahit ve müstakim mü’minlere nusret edeceğini ve zafer vereceğini haber buyuran Cenab-ı Hakkın sonsuz kudretine ve va’dine olan iman ve güman özü çürümüş olacak, bu inanç sadece sözde kalacaktır. Ve en tehlikelisi, bu itibarsızlık, bu inkıyatsızlık neticesi, Allah’a ve Kur’an’a karşı gizli ve şeytani bir itimatsızlık tavrı, maalesef iman nurumuzu karartacaktır.
Sultan’ın gönderdiği armağana âşık olup, Sultan’ı unutmak hem nankörlüktür ve hem de huzurdan kovulmak için en büyük suç sayılır! Özlediğimiz zafer ve lütfedilecek makam ve imkânlar, ancak fâni ve dünyevi armağanlardır. Bunlar için Allah’ın rızasını ve sonsuz ahiret hayatını… Üstelik Üstadının, dava dostlarının aziz hatırını feda ettirmek, şeytanın en büyük tuzağıdır!
Bazı gizli eller ve etkili mahfiller, sanki üst üste gelen Ekrem İmamoğlu dosyalarıyla, onun mağdur konuma taşınmasını ve halkın gözünde kahramanlaşmasını amaçlamıştır. Hatta toplumun önemli kesiminde “Yargı’nın iyice siyasallaştığı ve Cumhur İttifakı’nın çıkarları doğrultusunda tavır aldığı” kanaati oluşmaya başlamıştır. Başsavcı’nın İstanbul Üniversitesi’ne “İmamoğlu’nun diplomasındaki ve Kıbrıs’tan yatay geçiş sırasındaki usulsüzlük iddialarını ivedilikle raporlaması” konusunda ve yazılı olarak talimat ağzıyla uyarmasının toplumdaki kararsızlar oranının %35’lere çıkmasında önemli payı olduğu açıktır.
Sn. Erdoğan ve Bahçeli’nin “rakip gördüklerini devlet imkânlarıyla karalama ve saf dışı bırakma çabası” olarak algılanan tavırlarının, Cumhur İttifakı aleyhine sonuçlar doğuracağını ve rakiplerine yarayacağını hesap edemeyecek kadar zıvanadan çıkmaları; aslında siyaset dışı müdahale ihtimallerini de gündeme taşımakta ve hatta haklılık kazandırmaktadır.
Halkın yeni bir umut ışığı aradığı böyle bir sırada, öyle hayali ve hamasi propagandalarla da değil, bizzat Erbakan Hoca’nın Refah-Yol dönemindeki harika ekonomik ve sosyal programlarını, Havuz Sistemi ve D-8 planlarını hatırlatıp, Saadet Partisi’ni tekrar bir cazibe merkezi yapma gayreti yerine, hâlâ haklı tenkitler ve hayırlı teklifler sunan samimi muhalifleri saf dışı bırakmakla uğraşanların, eğer akıl fukaralığı ve vicdan kararmaları yoksa, kasıtlı bir tahribat takımı oldukları yönündeki kanaatler haklılık kazanmaktadır.
Saadet Partisi’nin Kongresinden Sonra Bazıları Niçin ve Neden Kayyuma Başvurmuşlardı?[1]
Bazı duyarlı ve dava erbabı kardeşlerimiz şöyle sızlanmaya başlamışlardı:
“Erbakan Hoca Rahmet-i Rahman’a kavuştuktan sonra bazı sapmalar ve farklı yapılanmalar başladı. Tabanın büyük bir çoğunluğu bu yozlaşmaların ve farklı yapılanmaların Oğuzhan Asiltürk’ten ve karanlık ekibinden kaynaklandığını maalesef bilmiyorlardı ve kabullenemiyorlardı. Ve bu ekip tabanda kendilerine karşı oluşan bazı hoşnutsuzlukları bastırmışlardı. Oğuzhan’ın kasıtlı ve kışkırtıcı şekildeki sözleri; sert ve bazen çok kırıcı olduğu için birçok kişi onunla aralarına mesafe koyardı. Erbakan Hocamızın vefatından sonra kendisini Yüksek İstişare Kurulu Başkanı yaptı. Daha sonra Fatih Erbakan’a ve Erbakan ailesine karşı dışlayıcı hatta iftiralarla suçlayıcı bir tutum takındı. Oysa ondan beklenen; Fatih gibi genç ve tecrübesiz bir emanete, yanlışlarına rağmen babacan bir tavırla yaklaşmaktı. Bunu yapmadığı gibi, Fatih’in partiden ayrılıp Milli Görüş’ü bölmesine sebep olan, onun bu katı ve kasıtlı davranışıydı.
Daha sonra Saadet Partisi’nin başına, Erbakan Hocamızın davayı emanet ettiği Mustafa Kamalak Hoca’yı geçirmek zorunda kalmışlardı. (Milli Çözüm Dergisi’nin Sn. Kamalak’a sahip çıkmasının ve sadık teşkilat mensuplarını uyarmasının bunda büyük payı vardı. Yoksa, Mete Gündoğan’ı Gn. Başkan yapacaklardı.) Sn. Kamalak’ın 5 yıllık yönetiminden sonra onunla çalışan ekibin çoğu tasfiyeye çalışıldı. Parti tabanından Kamalak Hoca’ya gelen %96 gibi yüksek bir temayül yoklamasına rağmen, onun yerine hiç adaylığı konuşulmayan ve Oğuzhan Asiltürk’ün dünürü olan Temel Karamollaoğlu Genel Başkanlığa taşındı. Bu Oğuzhan ekibi bir nevi çete oluşturmuşlardı ve bu çete emellerini Mustafa Kamalak Hoca’ya yaptıramayınca, onlar da bunu fırsat bilip Karamollaoğlu’nun Genel Başkan olması için zemin hazırlamışlardı. Bu onlar için büyük bir fırsattı ve onlar bu fırsatı kaçırmayarak Oğuzhan Asiltürk’ün desteğiyle T. Karamollaoğlu’nu Genel Başkanlığa oturtmuşlardı. Kendisine “Bilge Başkan” lakabını da takarak reklâmını yapmışlardı. Daha sonra Temel Bey, bu ekibin yanlış ve yanlı icraatları sonucunda Partiyi ileri taşımak yerine tam aksine geriye bırakmıştı.
Temel Bey’in gerçek ayarının ve amacının anlaşılmasına yardımcı olmak üzere, sizlere bir anekdot aktarayım: Erdoğan’ın aday yapıldığı ilk İstanbul Belediye seçiminde Erbakan Hoca, Temel Karamollaoğlu’nu İstanbul Belediye Başkan Adayı olması için görevli olarak İstanbul’a yollamıştı. Temel Bey bu görevi yerine getirmek yerine, aday olmamak ve Tayyip Bey’e alan açmak için kendini geri plana atmıştı. Verilen emri uygulamak yerine gidip bunu o dönemde R. T. Erdoğan’a anlatmış ve Erbakan Hoca’ya karşı kışkırtmıştı. O dönemde Erbakan Hocamız, Erdoğan’ın aday olmasını istemiyor gibi bir tavır takınmıştı. Onun yerine Temel Karamollaoğlu’nu öne sürmeye çalışmıştı ama Temel Bey bu görevden ne yazık ki kaçmıştı. (Erbakan Hocamızın bu stratejik yaklaşımı; Siyonist ve masonik odakların Recep Tayyip Bey’e yakınlık duymalarını sağlama amaçlıydı.)
Temel Karamollaoğlu Saadet Partisi’nin başına geçtikten sonra partide önce Erbakan Hocamızın “Biz ve diğerleri” tespiti bir kenara atıldı. (Adil Düzen ve İslam Birliği projeleri gündeme taşınmadı.) Daha sonra CHP ile iğreti bir ittifak yapıldı ve Sn. Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sahip çıkılmadı, Abdullah Gül’e yanaşıldı. (Oysa bize göre CHP ile bu seçim ittifakı çok daha hayırlı sonuçlara vesile olacaktı. Ama Temel Bey’in uzlaşma şartlarına ve ittifak ahlâkına aykırı tavırları ve Meral Akşener’le aynı yöndeki fesatçı ve fırsatçı yaklaşımları, Kılıçdaroğlu’nun seçimi kaybetmesine yol açmıştı.) CHP’nin amblemi altında girilen seçimde 10 Milletvekili ile Meclis’te yer aldı. Daha sonra Teşkilat Başkanı olan rahmetli Hasan Bitmez’in bazı icraatlarının tabanda hoşnutsuzluklara yol açması sonucu Fethullah Erbaş Bey’in ve bazı yetkililerin uyarması ile Hasan Bitmez görevden alındı ve yerine Mahmut Arıkan taşındı.
Malum ekip işbaşındaydı ve Mahmut Arıkan’ın eliyle birçok başarılı İl Başkanı görevden alındı. Teşkilat Başkanlığı döneminde Mahmut Arıkan’ın görevden aldığı İl Başkanları küstürüldü ve birçok sadık Milli Görüşçü Parti’den uzaklaştırıldı.
Muammer Bilgiç gibi birinin “Artık Erbakan söylemlerinden vazgeçin!” küstahlığından sonra bazı Genel Başkan Yardımcılarının İstanbul Belediye seçimlerinde adayımız olan Necdet Gökçınar Bey’e “İmamoğlu lehine adaylıktan çekilin” dayatmalarına kadar Milli Görüş’e aykırı söz ve davranışlar Temel Karamollaoğlu zamanında yaşandı. Temel Bey, tabanda ciddi hoşnutsuzluklara sebep olan bu icraatlara hiç tepki göstermediği için bu durum bazı kopmalara yol açtı. (Ve zaten, sanki Milli Görüş’ü bitirme planları kasten uygulanmaktaydı.)
Temel Bey, rahatsızlığı ve ileri yaşından dolayı görevi bırakmak arzusundaydı. Yerine geçirmek istediği Genel Başkan profili olarak Mahmut Arıkan’ı çok önceden kafasına koymuşlardı. Hatta yıllar önce bu planı AKP’nin de özel ve önemli ağabeyi Rahmetli Recai Kutan’la birlikte hazırlamışlardı. “Genç ve dinamik bir Genel Başkan Parti’yi toparlayacak ve ileriye taşıyacaktır” bahanesi ile hareket eden Karamollaoğlu’nun unuttuğu bir şey vardı. O da genç ve dinamik biri yerine emperyalizme ve Siyonizm’e karşı tecrübesi ve dik duruşu ile mücadele edecek birinin Genel Başkan olmasının daha yararlı olacağını nedense hesaba katmamıştı. Temel Bey’in, kafasına göre seçtirmek istediği adayı Mahmut Arıkan’dı ve bütün olumsuzluklara rağmen onu seçtirmeyi başardı. Kendilerine göre göstermelik bir temayül yoklaması yaptılar ve bunu tabana “Genel Merkez’in belirlediği aday olarak” dayattılar. 25 Haziran’da kongreye gitmek istediler ama gizli ve kirli şartlar oluşmamıştı. Nihayetinde 24 Kasım 2024’te Genel Kongre yapıldı.
Üç aday ortaya çıkmıştı, bunların başında Mustafa Kamalak, Birol Aydın ve Karamollaoğlu’nun prensi Mahmut Arıkan vardı.
Temel Bey, Birol Aydın’ın adaylığından ziyade Mustafa Kamalak Hoca’nın aday olmasını istemiyordu. Üstelik Kamalak Hoca’ya hakaret ettiği gibi bazı il ve ilçe binalarına alınmaması için de talimatlar yağdırmıştı.
24 Kasım Pazar günü baskın bir biçimde ve Genel Merkez entrikalı bir dayatma sonucunda Mahmut Arıkan Genel Başkan olarak seçilmeyi başardı.
İşin en ilginç yanı ise, 42 ilin kongrelerini yapmadan kongreye gidilmiş olmasıydı. Seçim yasası gereği münfesih duruma düşmüş il delegeleri ile kongreye gidilmemesi lazımdı. Ama ne yazık ki bu durumu bile bile kongre yapıldı ve Mahmut Arıkan Genel Başkan yapıldı.
İşin bir başka boyutu ise AKP’nin bile bünyesinden süpürülüp düşürülen ve hiçbir seçime girmeden nasıl bir tabana sahip oldukları bilinmeyen Deva ve Gelecek Partileri ile yeni bir oluşuma katılmalarıydı. O kadar aceleye getirildi ki kayyuma gidilecek iki aylık süre bile beklenilmeden “Yeni Yol” adında bir çatı parti kurmuşlardı. Acaba bu tabanları belli olmayan iki parti ile yola çıkan ve son belediye seçimleri ile %0,5 gibi düşük bir oy almaktan utanmayan Saadet Partisi Yöneticilerinin, kim veya kimler böyle bir yola girmesine sebep olmuşlardı? Ve Saadet Partisi’ni sonu belli olmayan bir maceraya sürükleyenler niçin hâlâ sorgulanmazdı? Bunlar, bu durumun Erbakan Hocamızın kurduğu son partiyi bitirmek olduğunu bilemeyecek kadar akıl fukaraları mıydı, yoksa kasıtlı bir hıyanet planı mı uygulanmaktaydı?
“Bu duruma, biz davasına sadık Milli Görüşçüler daha fazla seyirci kalamazdık ve 10 arkadaş ile Saadet Partimizi düştüğü bu durumdan kurtarmak ve Erbakan Hocamızın koyduğu temellere yeniden oturtmak için Kayyuma müracaat etmek zorunda kaldık. Çünkü göz göre göre Milli Görüş’ün son partisi Saadet’in, AKP’nin artıkları ile bâtıl bir zeminin bataklığına doğru sürüklenmesine göz yumamazdık. Hiç kimsenin kınamasına ve karşı çıkmasına aldırmadan partimizi düşürüldüğü konumdan kurtarıp Erbakan Hocamızın koyduğu temel ilkelere oturtmak adına bu adımı attık. Sinsi hedefleri; Yeni Yol adıyla eğer ülke genelinde ümit verici bir konuma gelirse, ileride Abdullah Gül’ü partinin başına geçirip yoluna devam etmek olan bu siyasi hareketin bizim Milli Görüş davamıza zarar vereceğine inandığımızdan dolayı böyle davrandık. Bu hain gidiş ve girişim Erbakan Hocamızın yıllarını verdiği Milli Görüş’ü toprağa gömüp üzerine beton dökme çabalarıdır.”
Diyen kardeşlerimizi bu gayretlerinden dolayı kutluyoruz ve başarılar diliyoruz. Ancak sormadan da edemiyoruz: Milli Çözüm Dergisi’nin ve Üstad Ahmet Akgül Beyefendi’nin tek suçu; sizin yeni fark edip karşı geldiğiniz bu tahribatları ve eleştirdiğiniz şaibeli şahısları, tam 40 yıldır anlatıyor ve sizleri uyarıyor olması mıydı? Hâlâ Milli Çözüm’e bir teşekkür bile edemeyenlerin samimiyet ve ciddiyet ayarları ne kadardı? Ve hatırlatalım, Milli Çözüm ve Ahmet Akgül hakkındaki itiraz ve iftiraların tamamı, işte bu saydığınız Oğuzhan Asiltürk ve Temel Karamollaoğlu’nun sizlerin kulağına ve kafasına doldurduklarıydı!?..
Ö. F. Özcan 26 Ocak 2025 Pazar günü Facebook’ta paylaşmıştı…
(Bazı düzeltme ve eklemelerle aktarılmıştır.)
SP Nereye Kaydırılmaktaydı?
“Bir Teşkilat Başkanı düşünün; görev süresi boyunca 42 ilin kongresini yapmamış.
Onlarca ilçenin kongresinin yapılmamasına ilgisiz kalmıştı!
Kongreler siyasi partiler için aynı zamanda bir varlık ispatı ve halka “Biz yıkılmadık, buradayız” mesajıydı. Zaten yasal olarak 2 ila 3 yıl arasında kongre yapılmak zorundaydı. 3 yıl boyunca kongresini yapmayan partiler ise Yargıtay tarafından kapatılırdı.
Yani bizim süper yetenekli(!) Teşkilat Başkanımız Mahmut Arıkan teşkilatları dağıtmaktan, parçalamaktan, insanları uzaklaştırmaktan ve dahası partimizi kapatma çabalarından kongre yapmaya vakit bulamamıştı. Biliyorsunuz Bitlis İl Başkanlığında teşkilata rağmen bir şeyler yapmaya çalışmış, ama üç sefer Genel Merkezin engeliyle karşılaşmıştı. Hatta bu süreçte Mahmut Arıkan, Fethullah Erbaş’ı hakem tayin etmiş, ama buna rağmen Mekkeli müşriklerin göstermiş olduğu ahlâkı bile takınamamış, kendi tayin ettiği hakemin kararını da reddederek bildiğini okumuşlardı. Ve sonunda da Hikmet Gündüz, darbeciler, Vural Savaş ve Sabih Kanadoğlu’ndan sonra Milli Görüş partisini kapattıracak 5. isim olarak tarihe adını yazdırmıştı.
Bu çok başarılı ve üstün donanımlı(!) Teşkilat Başkanı, yukarıda da dediğimiz gibi Parti’yi kapatmaktan ve Teşkilatları dağıtmaktan kongreleri yapmaya vakit bulamamıştı!
Ama gelin görün ki, ne hikmetse; Milli Görüş’ü bitirme projesini adım adım yürüten iki gizemli isimden biri tarafından, yani (Oğuzhan Asiltürk’ten sonra) T. Karamollaoğlu tarafından Genel Başkanlığa layık bulunmuşlardı. İstişaresiz ve emrivaki ile Genel Başkan yapılan Mahmut Arıkan kendisi için biçilen kaftanı sırtına geçirivermiş ve kendisine verilen vazifeyi ifa etmek için kolları sıvamıştı. Ne mi bu vazife? 28 Şubat’ın (Milli Görüş’ün üzerine) dökeceğiz dediği betonun son harçlarını dökmek. (Dahası da var ama…)
Peki, Teşkilat Başkanlığı döneminde 42 ilde kongre bile yapamayan üstün yetenekli arkadaşımız (Mahmut Arıkan) Milli Görüş’ün değerlerini, ilkelerini ve geçmişini de reddederek önüne konulan ve aslında kafadan salladığı Yeni Siyaseti ile Türkiye’ye bir çekidüzen verebilecek mi? İslam âlemi ya da dünya demiyorum. Zira kendi partisine bile Hak yolda çekidüzen veremeyen adamın, dünyaya çekidüzen vererek, Yeni Bir Dünya kurmasını beklemek, Bülent Ersoy’un çocuk doğurmasını beklemek gibi bir şey olmaz mıydı?
Partiye dönecek olursak;
Arkadaşlar, yakın zaman içerisinde Irak ve Suriye’nin kanına ortak olan ve Haçlı kâfirlerle iş birliği yaparak bölgeyi karıştıran Davutoğlu ve Babacan’ın partilerinin kapanacağı… Seçim sonrasında ise Saadet Partisi’nin kapılarına kilit vurulacağı planlar konuşulmaktaydı.
İşte tam bu sırada Van eski İl Başkanı Necip Yavuzer ve 9 partili, Genel Kongrenin usulsüz yapıldığını ve bu nedenle iptal edilmesi gerektiğini beyan ederek dava açmışlardı!?”
Artık şu ayet-i kerimenin üzerinde dikkatle durulmalı ve zerre iz’anı ve vicdanı olanlar sorumluluklarını kuşanmalıdır:
“Öyle ise size ne oluyor ve (Hakk davaya sızan gizli gâvurlar ile şeytani odaklara uşaklık yapan dindar görünümlü) münafıklar konusunda ne diye ikiye ayrılıyor (ve birçoğunuz hâlâ onları sahiplenip savunuyorsunuz?) Allah, kazandıkları (günahları ve sadık mü’minlere kazdıkları tuzakları) yüzünden onları tersine çevirip tepetaklak ettiği halde, siz Allah’ın saptırdığını hâlâ hidayete erdirmek (ve bu marazlı münafıkları masum ve mazur göstermek mi) istiyorsunuz?! (Bu tavrınız bir nifak hastalığıdır!) Allah kimi saptırırsa, artık Sen kesin olarak (hidayet bulması ve kurtulması konusunda) onun için asla bir yol bulamazsın.” (Nisa: 88)
- h24hbr.com – 27.01.2025 – Necip Yavuzer

“Bu yılgınlığın altında, “zafer umudunun zayıflaması” yatmaktadır. Oysa, Allah’ın va’dine ve İslam’ın hâkimiyetine güvenmek, imanın canıdır.”
Yılgınlıktan kurtulmanın ve zafer inancıyla çalışmanın tek bir yolu vardır: Milli Çözüm’ü okumak ve şuuruna sahip olmaktır. Aziz Erbakan Hocamızın davası, Milli Görüş’ü temsil etmek ve tebliğ edebilmek için Rabbim bizlere bu şuuru nasip etsin. (Amin)
Milli Çözüm’ün ve Kıymetli yazar Nevzat Gündüz Bey’in kaleme aldıkları : ” Saadet Partisi; Tekrar ve Mutlaka, Milli Görüş’ü TEMSİL VE TEBLİĞ KONUMUNA TAŞINMALIDIR! ” temennilerine canı gönülden katılıyorum. Ama atalar ne güzel buyurmuşlar : ” BALIK BAŞTAN KOKAR ” sözünden hareketle , inşaallah bu başın değişmesi konusunda bir dirayet gösterilir ve bu makaledeki temenniler acaba gerçekleşir mi diyor insan ama inşaallah Milli Çözüm’ün bu HAKKI HAYKIRMASI HATIRLATMASI ile inşaallah gerçeğe dönüşür bu temenni..!
Saadet Partisi üst düzey yöneticiler ve tüm 81 il ilçe belde mahalle sokak temsilcileri ilgili yerlere gereken tepkiyi gösterirler ve Milli Çözüm’ ün bu makaledeki başlığının gerçekleşmesi yolundaki İNSANİ VİCDANİ gayretleri yerini bulur. Böylelikle Aziz Erbakan Hocamızın tâbiri caizse kemiklerinin sızlaması bir nebze olsun diner de kıymetli yazarın ifade buyurdukları gibi yeniden ve tekrar temsil ve tebliğ konumuna taşınır . Yok böyle devam ederlerse bu hallerinden memnunlarsa da sorun değil, Milli Çözüm bu temsil ve tebliği konumunu şuan gayet iyi götürüyor. Milli Çözüm’e şükranlarımı arzederim iyi ki varsınız!..
“Siz neyi arıyorsanız kader planında o da sizi aramaktadır. Bu sizin arayışınızda ilahi kaderin farklı bir yansımasıdır. Çünkü kabul etmeseydi, kabul etmek dilemeseydi ALLAH dilemeyi, dua etmeyi emretmezdi. Eğer bir ekibe yeryüzünde zulüm ve küfür saltanatını yıkıp Adil Düzen kurmak yolunda çalışmayı nasip etmesi onlar eliyle o neticeye ulaşmayı takdir etmesindendir İnşaallah.”
(Üstad Ahmet AKGÜL)
Onlar inatla bozmaya, dağıtmaya çalışsa da biz inatla ayağa kalkmanın ve Adil Düzen’i kurmanın gayretindeyiz. Ellerinde beton ile gelenler, o betonları kendi üstlerine dökecekler inşallah. Üstad Ahmet Akgül hocamızın dediği gibi, “az daha sabır hele!..”
Bakınız, Manyak Trump’ın, yapay zekâyla hazırlattığı ve GAZZE’nin bir tatil kenti olarak aktarıldığı… Ayrıca Kuduz Katil Netanyahu ile birlikte fotoğraflarının yer aldığı videoda, mazlum Filistinli şehitlerin ve gazilerin duyguları hiçe sayılmıştı. Ve işte bu şeytani şımarıklık ve küstahlık GAYRETULLAH’a dokunacak, Aziz Erbakan Hocamızın anlattığı ve sadece Milli Çözüm erbabının inandığı teknoloji harikalarıyla İsrail yerin dibine batırılacak, ABD ve AB, ÇİN ve Rusya hizaya sokulacaktı.
Tüm Bunları yapabilmek için, inanç, aşk ve azim gerekliydi. Baktığımız zaman bazı Saadet Partili kardeşlerimizin Değil bunları gerçekleştirme gayretleri içerisinde bulunmaları, Bunların gerçekleşeceğine dair inançları dahi yer almamakta, parti yöneticilerince gündemlerine bile yer vermemektedirler. Hatta öyle ki Aziz Erbakan Hocamızın ve Milli Görüşün üzerine beton dökmeye çalışanlara destek olmakta, neye hizmet ettiğinin farkında bile olamamaktalar. Aziz Erbakan Hocamızı sağlığında “İsrail Baltasına İslamcı sap” diye nitelendirdiği şahsı Cumhurbaşkanı yapmak için tüm gücüyle çalışanlara destek olduklarının farkına dahi varamamaktadırlar. O yüzden Türkiye’nin ve Bütün insanlığın saadeti, Aziz Erbakan Hocamızın Plan ve programlarına tam manada sahip çıkan, bu uğurda canla başla çalışan, Erbakan Hocamızın En sadık talebesi olan Üstad Ahmet Akgül Hocamız ve Milli Çözüm ehli eliyle gerçekleşecektir.
“Milli Nizam Partisi nin 1970 İzmir il kongresinde:
NİZAMLA bismillah,
SELAMETLE inşallah,
REFAHLA maşallah,
FAZİLETLE elhamdülillah,
SAADETE ulaşanlara selam olsun deyivermiş ve Allah tan bir lütuf ile Milli Görüş
mücadelesinin seyri konusunda önemli bir tespitte bulunmuştur.”
Bu seyir geçen süre içerisinde bir bir gerçekleşmiştir.
AYNI BUNUN GİBİ AZİZ ERBAKAN HOCAMIZ 1980 YILINDA TÜRKİYE’NİN VE İNSANLIĞIN KURTULUŞUNUN ŞU ŞEKİLDE OLACAĞINI İFADE ETMİŞLERDİ;
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
Ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN, TRT Basın Toplantısı, MSP Genel Başkanı TRT’de Yazarlar Soruyor, Nisan 1980
Tespitleri de aynen gerçekleşecektir.
SONA GELİNDİ!
Bak Gazze harap, kudurdu İsrail iti
Rehavet çökmüş, hassasiyet bitti
Ümmet işgal altında, nerede dünya lideri
Devam ettiriyor, Siyon ile ticareti..
Bebekler aç susuz, kan revan içinde
Anneler feryat eder, çaresizlik içinde
Evlatlar yetim ve öksüz, belirsizlik içinde
Dünya sessiz, gaflet ve karanlık içinde..
İktidarı muhalefeti, günü kurtarmada
Koltuk sağlam kalsın diye, milleti uyutmakta
Sözde yorumcu tayfası, işi gücü yalakalıkta
Medyası iş dünyası, kasayı doldurmada..
Saadet treni çıkmış raydan, tepetaklak
Yönettiğini zannediyor, üç beş asalak
Yeni nesil siyaset, şeytana şakşak
Sona gelindi beyler, yol yakınken bırak..
Akgül’e düşmanlık, Erbakan’a düşmanlıktır
Gerçek bu, herkes payına düşeni almalıdır
Şöyle dönüp, aynaya bir bakmalıdır
Zafere kaldı ramak, sabah yakındır..
Maalesef bir zamanlar şuurlu ve sorumlu davranan dava kardeşlerimizin bazıları şimdi ideallerini, hayallerini, hedeflerini yitirmiş durumdadır… Bunca tahribata, bunca tahrifata rağmen hâlâ Saadet’li olmak bile elbette alkışlanacak bir kahramanlık sayılsa da üzerimize çöken bu yorgunluk ve bu yılgınlık hiç de hayra alâmet sanılmamalıdır. Bu yılgınlığın altında, “zafer umudunun zayıflaması” yatmaktadır. Oysa, Allah’ın va’dine ve İslam’ın hâkimiyetine güvenmek, imanın canıdır.
Nimet-Külfet dengesi gereği kıymetini bilmediğimiz nimetler elimizden alınacaktır. Erbakan Hocamız’ın davasının ve yolunun Hak olduğunu bilip dahil olmak nasıl büyük bi nimetse, bu Dava’yı baltalayıp siyonizmin boş hayali olan Erbaka’nın üzerine beton dökme projesine bilerek veya bilmeden hizmet etmek çok büyük hatta telafisi mümkün olmayan veballere girmemize neden olabilir…
Üstelik bu Hak Dava’yı etkisiz kılmak isteyen münafıkları tam 50 yıldır haber verip bildiren bir Erbakan dertlisi Üstadımız Ahmet Akgül varken acaba ne mazeret bildirebiliriz.
Bazı aklı evvellere: Yahu münafık Hak Dava’da çıkardı. Hakka tabi olunca imtihanı kazanmıyoruz, imtihan henüz başlıyor…
Merhum Erbakan Hocamız’ın vefatından sonra meydanı boş bulduğunu zannedip azıtan münafıkların kaç kez SP’yi akp’ye koltuk değneği yapmaya çalıştığına ve bu oyunların Milli Çözüm eliyle bozulduğuna şahit olduk. 7 Ekim’de fitili ateşlenen yeni çözüm süreci ( Türkiye’yi israil’e vilayet yapmanın son hamlesi) ihanetine karşın sözde ana muhalefetin ses çıkarmayıp dolaylı destek vermesi anlaşılırdı. Çünki tıpkı iktidar gibi muhalefetinde yuları siyonizm’in elindeydi. Ancak Sp’nin sözde yetkililerinin yine Erbakan Hocamız’ın tabiriyle Zeki Müren muhalefeti yapmasını nasıl kabul edecektik…? Hatta İnsanlığın kurtuluşunun sorumluğunu kuşanmayı bırakıp güneş batıdan doğacak diye Milli Görüşçülerin Avrupa, Abd gibi emperyalist ülkelerden çıkacak kurtarıcı bekleyecek kadar ümitsizliklerini görmek çok acı. Niyemi? Yeryüzünde Kur’ana Sahih Sünnete ve Erbakan Hocamız’ın bu doğrultuda ortaya koyduğu insanlığa saadet getirecek huzur prensiplerinin nasıl uygulanacağını ortaya koyan Milli Çözüm’e duyarsız kalmaları onlar adına çok üzücü.
Zira Milli Çözüm’ün tuttuğu kapı Hak kapısıdır ve bunlar hamasi hayaller değil Allah’ın vaadidir.
Erbakan Hocamızın Son Uyarısı!
Aziz Hocamız: “Saadet, son imtihanı da kazananların Partisidir!..” buyurmuşlardı. Bu, hem bir müjde mesajı hem de bir uyarıydı. Hocamızın bu sözlerini: “Oh be, ben başka yere kaymadım, Saadet’te kaldım; öyleyse imtihanı kazandım…” diye anlayanlar yanılmaktaydı. Çünkü Hocamız bu uyarılarıyla: “Bizden sonra Milli Görüş’ün tek ve gerçek siyasi temsilcisi olan SP içerisinde; Genel Başkan seçimlerinde, alınan olumlu kararlara itaat etmede, farklı parti ve hiziplere gitmede, Partimizin tescilli hainlerin güdümüne verilmesinde… Ve SP’nin Milli Görüş = Adil Düzen = İslam Birliği hedeflerinin unutturuverilmesinde… Evet bunların hepsinde dik ve sağlam duranlar ve yozlaşmalara karşı çıkanlar, ancak imtihanı kazanacak ve onurlu başarıya ulaşacaktır!” hatırlatmasında bulunmuşlardı…
Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve
Yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan – TRT Basın Toplantısı -Nisan 1980
“Öyle ise size ne oluyor ve (Hakk davaya sızan gizli gâvurlar ile şeytani odaklara uşaklık yapan dindar görünümlü) münafıklar konusunda ne diye ikiye ayrılıyor (ve birçoğunuz hâlâ onları sahiplenip savunuyorsunuz?) Allah, kazandıkları (günahları ve sadık mü’minlere kazdıkları tuzakları) yüzünden onları tersine çevirip tepetaklak ettiği halde, siz Allah’ın saptırdığını hâlâ hidayete erdirmek (ve bu marazlı münafıkları masum ve mazur göstermek mi) istiyorsunuz?! (Bu tavrınız bir nifak hastalığıdır!) Allah kimi saptırırsa, artık Sen kesin olarak (hidayet bulması ve kurtulması konusunda) onun için asla bir yol bulamazsın.” (Nisa: 88)
“İYİ Kİ VARSIN MİLLÎ ÇÖZÜM”
Dünya Müslümanları için tek ümit Türkiye;
Türkiye için tek ümit Millî Görüş;
Milli Görüş’ün ve Erbakan Hocamızın Tüm insalığın Siyonizmden kurtuluşu projesi olan “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” için ise tek ümit Millî Çözüm dür.Ve bu inanca sahip çıkan tek ekip olarak Allah’ın, Rasül’ün ve Şehitlerin övgüsünü hak etmektedir. İyi ki varsın Millî Çözüm…
Âl-i İmran 104
İçinizden (insanları Hakka ve) hayra davet edecek, (ve bunun sonunda elde edecekleri devlet ve hükümet imkânlarıyla ma’rufu) iyilikleri emredip yürütecek ve (münkeri) kötülükleri de nehyedip önleyecek bir ümmet bulunsun. (Bu hizmet ve hedefler için bir liderin çevresinde organizeli bir teşkilat kurulsun.) İşte asıl kurtuluşa ve başarıya erecek olan bunlardır.
Dünden bu güne Erbakan hocamızın yapmış olduğu bütün konuşmalarını ve hazırlamış olduğu sistemi savunuyorsak,diğerleri gibi dünü bugüne tutmayanların peşine takılmaya çalışılıyorsa burada farklı şeyler elbette düşünülür.
Ne zaman hocamızın sistemine dönülür kurtuluş o zamandır.
Milli Görüş’ü bitirme planlarına sessiz ve tepkisiz kalınmamalıdır!
“Müslüman topluma koyun gibi güdülmek ve despot bir idareye boyun eğmek değil, etkin bir şekilde siyasete girmek, yönetimi takip ve tenkit etmek, ama şuurlu bir sorumluluk yüklenip Hakk’ta ve hayırda itaat etmek düşmektedir.” Bakınız: https://www.mealikerim.com/2/bakara/104
Üstat Ahmet Akgül Hocamız ve Milli Çözüm, Milli Görüş içerisine sızmış Siyonist işbirlikçilerinin sinsi ve Siyonist hedeflerini, yani Milli Görüş ve Adil Düzen fikrini partiden ve kalplerden sökme şeytanlıklarını tam 40 yıldır anlatmakta ve Milli Görüşçüleri uyarmaktaydı.
Ahmet Akgül Hocamız ve Milli Çözüm, Milli Görüşçüleri uyardıkça, Oğuzhan Asiltürk ve Temel Karamollaoğlu’nun başını çektiği itiraz ve iftiralar yapılmaktaydı.
Milli Çözüm’ün 30 Haziran 2024 tarihinde “SİYONİZM’İN SAADET PLANI VE PİYONLARI!” başlığıyla kaleme aldığı makaledeki:
“SAADET, DEVA ve GELECEK partileri tek çatı altında toplanacak, başına yeni bir UMUT ve kutlu bir UFUK(!) olarak Abdullah Gül oturtulacak… AKP’den ve diğer partilerden ayartılan Milletvekillerinin katılımıyla bu yeni parti, Erdoğan’ın yerini alacaktı… Bu Siyonist planın uygulanması için önce SP’nin başına, bu birleşmeye razı olacak piyonların taşınması lazımdı!?” gerçeğini bazı duyarlı ve dava erbabı kardeşlerimiz henüz daha yeni yeni fark etmiş ve sızlanmaya başlamışlardı.
Ne yazık ki, Milli Görüş içerisine sızmış Siyonist işbirlikçilerinin sinsi ve Siyonist hedeflerini anlatıp uyardığı için, Ahmet Akgül Hocamıza ve Milli Çözüm’e hâlâ bir teşekkür bile edilememiş, samimiyet ve ciddiyet ayarları gösterilememişti.
Ahmet Akgül Hocamızın ve Milli Çözüm’ün “SİYONİZM’İN SAADET PLANI VE PİYONLARI!” ile ilgili uyarıları dikkate alınmalı…
Saadet Partisi’nin; tekrar ve mutlaka, Milli Görüş’ü temsil ve tebliğ konumuna taşınması için mücadele edilmelidir.
“Ey iman edenler! (Yöneticilerinize:) “Raina-Bizi güt (şuursuz koyun sürüsü gibi bizi yönet)” demeyin; “Ünzurna-Bizi gözet (organize ve koordine edip istişare ile idare et)” deyin ve (Hakk ve adalet ettikçe onları) dinleyin. (Unutmayın ki) Kâfirler ve nankörler için acı bir azap vardır. [Not: Müslüman topluma koyun gibi güdülmek ve despot bir idareye boyun eğmek değil, etkin bir şekilde siyasete girmek, yönetimi takip ve tenkit etmek, ama şuurlu bir sorumluluk yüklenip Hakk’ta ve hayırda itaat etmek düşmektedir.]” (Bakara. 104)
Ahmet Akgül Hocamızın ve Milli Çözüm’ün uyarıları karşısında:
“Öyle ise size ne oluyor ve (Hakk davaya sızan gizli gâvurlar ile şeytani odaklara uşaklık yapan dindar görünümlü) münafıklar konusunda ne diye ikiye ayrılıyor (ve birçoğunuz hâlâ onları sahiplenip savunuyorsunuz?) Allah, kazandıkları (günahları ve sadık mü’minlere kazdıkları tuzakları) yüzünden onları tersine çevirip tepetaklak ettiği halde, siz Allah’ın saptırdığını hâlâ hidayete erdirmek (ve bu marazlı münafıkları masum ve mazur göstermek mi) istiyorsunuz?! (Bu tavrınız bir nifak hastalığıdır!) Allah kimi saptırırsa, artık Sen kesin olarak (hidayet bulması ve kurtulması konusunda) onun için asla bir yol bulamazsın.” (Nisa: 88)
Kaleminize sağlık Nevzat abi
Sultan’ın gönderdiği armağana âşık olup, Sultan’ı unutmak hem nankörlüktür ve hem de huzurdan kovulmak için en büyük suç sayılır! Özlediğimiz zafer ve lütfedilecek makam ve imkânlar, ancak fâni ve dünyevi armağanlardır. Bunlar için Allah’ın rızasını ve sonsuz ahiret hayatını… Üstelik Üstadının, dava dostlarının aziz hatırını feda ettirmek, şeytanın en büyük tuzağıdır!
Umut İmanın Canıdır!
Ne yazık ki, bir zamanlar şuurlu ve sorumluluk sahibi olan bazı dava kardeşlerimiz, bugün ideallerini, hayallerini ve hedeflerini kaybetmiş durumdadır…
Oysa Kur’an, sonunda mücahit ve dosdoğru müminlere yardım edileceğini, onlara zafer verileceğini açıkça müjdelemektedir. Bu ayetlere karşı ilgisizlik ve teslimiyetsizlik, aslında Allah’a ve Kur’an’a karşı derinlerde yatan bir güvensizliğin, şeytani bir şüphenin ve maalesef iman nurundan uzaklaşmanın bir göstergesidir.
Kur’an’ın, Aziz Erbakan Hocamızın ısrarla vurguladığı “umut=Adil Bir Düzenin mutlaka kurulacağına inanmak ve bu uğurda çalışmak” inancı, bugün tam manası ile tek bir merkezden verilmektedir. Buna rağmen üç maymun metaforunu göstermek, başta kendimize ve Aziz Erbakan Hocamızın davasına yapabileceğimiz en büyük kötülüktür!.. Ve marazlı takımının Hak dava üzerinde oynadığı bu en büyük oyuna düşmenin hesabı ve vebali çok ağır olacaktır!
Özlediğimiz zafer ve lütfedilecek makam ve imkânlar, ancak fâni ve dünyevi armağanlardır. Bunlar için Allah’ın rızasını ve sonsuz ahiret hayatını… Üstelik Üstadının, dava dostlarının aziz hatırını feda ettirmekte, şeytanın (ayrı) en büyük tuzağıdır!
SU UYUSADA DÜŞMAN UYUMUYOR!
Tarih tekerrür ediyor, düşman durmuyor
Hainler her taraftan, kaleyi kuşatıyor
Bunu sezen sadıklara, cephe alınıyor
Sözde dava adamları, sessizce izliyor..
Elli yıldır anlatılır, bu hakikatler
Dinlemezler, ahmak ve gafiller
Tatlı gelir, makam mevkiler
Böyleleri, nefsine esirdirler..
Milli Çözüm uyardı, anlayan anlar
Uyanmazsa kaybeder, şaşı bakanlar
Yakındır canlar, kış sonu baharlar
Azın azı kalanlar, kazanacaklar..
Artık şu ayet-i kerimenin üzerinde dikkatle durulmalı ve zerre iz’anı ve vicdanı olanlar sorumluluklarını kuşanmalıdır:
“Öyle ise size ne oluyor ve (Hakk davaya sızan gizli gâvurlar ile şeytani odaklara uşaklık yapan dindar görünümlü) münafıklar konusunda ne diye ikiye ayrılıyor (ve birçoğunuz hâlâ onları sahiplenip savunuyorsunuz?) Allah, kazandıkları (günahları ve sadık mü’minlere kazdıkları tuzakları) yüzünden onları tersine çevirip tepetaklak ettiği halde, siz Allah’ın saptırdığını hâlâ hidayete erdirmek (ve bu marazlı münafıkları masum ve mazur göstermek mi) istiyorsunuz?! (Bu tavrınız bir nifak hastalığıdır!) Allah kimi saptırırsa, artık Sen kesin olarak (hidayet bulması ve kurtulması konusunda) onun için asla bir yol bulamazsın.” (Nisa: 88)
Saadet partisi teşkilatları içerisindeki marazlı tipler özellikle Saadet partisini umut olmaktan çıkarmak için ellerinden geleni yapmışlardı. Her dönemde partiyi biraz daha geriye doğru götürmeyi başarmışlar, sadık Milli Görüşçülerdeki azmi, şevki kırmayı başarmışlardı. Aziz Erbakan Hocamızdan sonra Adil Düzen, islam birliği, yüzde yüz kendi yerli imkanları kalkınma projelerini bırakıp yerine saçma sapan adil paylaşım, yeni nesil siyaset gibi söylemler ile Erbakan proje ve hedeflerine yani Erbakan’ın üzerine beton dökme dönemine girilmişti. İnsanların her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğu projeler, söylemler, sloganlara yer verilmeyip saçmalanmış başta kendi teşkilatımıza ve topluma umut aşılanamamıştır.
Çare nedir? Partiyi bu hale getiren zihniyetten, marazlı kafalardan teşkilatın temizlenmesidir. Artık kangren olmuş uzuvların vücuttan atılması ile teşkilatlara yeni bir can ve heyecan gelmesi ile olacaktır. Bu da sadık dava adamlarının biraz risk alıp elini taşın altına koymadan da olması zordu.
Hak davamıza ve Liderimize tuzak kuranların hevesleri kursaklarında kalacaktı ve hainlere Aziz Erbakan Hocamızın sözleri cevap veriyoruz. “Bizi toprağa gömseler, üzerimize betonda dökseler, mağmaya’da koysanız, lav olur, fışkırır YENİ BİR DÜNYAYI kurarız.”
İNŞAALLAH DERS ALINIR
Yazılanlardan, konuşulanlardan ve paylaşılanlardan ders çıkarılması artık elzem bir hal almıştır. Belkide bu uyarılar Milli Görüşçüler ve Saadet mensupları için son uyarılardır..