HAİN; HAK DAVAYA SIZAR OLURMUŞ!..
Kardeşine tuzak, kurmak isteyen
Kendi huzuruna, hızar1 olurmuş!..
Hakkın karşısında, durmak isteyen
Kendi kuyusunu, kazar olurmuş!..
Hasetle fesatla, hayra varılmaz
Vicdanlı bir mü’min, şerre sarılmaz
Takdire inanan, Hak’tan ayrılmaz
Çün bozuk yol ona, mezar olurmuş!..
“Mü’min günah işler, yalan hariçtir”2
Yalanla yalama, insan bir hiçtir
O tuğla sanılan, kumdan kerpiçtir
Hain; Hak davaya, sızar olurmuş!..
Allah’ı aldatmak, isteyen gafil
Sonunda hep rezil, olursun sefil
Kudrete aynıdır, karınca ve fil
Haddin bilmeyene, azar3 olurmuş!..
Dilde zikir kalpte, tesbih olmalı
Hesap tuzak bırak, hasbi4 olmalı
İnsanın kazancı, kesbi5 olmalı
Herkes hainlerden, bizar6 olurmuş!..
İnançlı çırpınır, ahiret için
İstismarcı koşar, ganimet için
Sen çalış hayırlı, akıbet için
Sabırsıza zaman, uzar olurmuş!..
Dostun kaymasına, sakın sevinme
Musibet; imtihan, boşa dövünme
Fazilet Rahman’dan, şişip övünme
Meziyetin gizle, nazar olurmuş!..
Sana ayna tutan, dostun sayılır
Kusurun görmezsen, şirke kayılır
Kimi nasihati, duyar ayılır
Akıllı nefsine, kızar olurmuş!..
Hâlâ münafıkla, sen iş tutarsın
Şeytan zokasını, kötü yutarsın
Kuş beyninle Ağrı, Dağı’n tartarsın
Nifak; iman özün, bozar olurmuş!..
Hocanı kandırma, huyun bıraksan
Has pehlivan olup, nefsini yıksan
Sen Allah yolunda, sefere çıksan
Bil, sonunda zafer, hazar7 olurmuş!..
Hesap korkusuyla, dünya dar ise
Gönlünde davanın, derdi var ise
Bir mü’min kuluna, Mevlâ yâr ise
Kalbi şair; eli, yazar olurmuş!..
- Hızar: Ağaç ve kereste kesilen bıçkı.
- Hadis-i Şerif: “Bir mü’min, beşer icabı her günahı işlese de, asla yalan söylemez!”
- Azar: Sert uyarı.
- Hasbi: Samimi, Allah için iş gören.
- Kesbi: Kişinin kendi gayreti ve emeği ile ulaştığı.
- Bizar: Bezip usanmış.
- Hazar: Barış ortamı (Arapça, karşıtı: Savaş için sefere çıkmak)

Sana ayna tutan, dostun sayılır
Kusurun görmezsen, şirke kayılır
Kimi nasihati, duyar ayılır
Akıllı nefsine, kızar olurmuş!..
Şiirin her kıtası ders niteliğinde. Kaleminize, yüreğinize sağlık.
Akıllı insan; önce kendi nefsini sorgulayan, hatasını kabullenip değişmeye çalışandır.
Gerçek dostun uyarısını eleştiri ya da düşmanlık değil, bir ikram ve uyarı olarak görebilmek çok değerlidir. Zira insan, kendini kandırdığı sürece olgunlaşamaz. Gerçek dost, insanın kendini tanımasına vesile olandır. Asıl düşman ise, kişiyi yanlışta ısrar ettiren kendi nefsidir.
Rabbim bizleri kusurlarını görebilen, nefsine karşı uyanık olan, dostça nasihati nimet bilen ve hatasında ısrar etmeyen kullarından eylesin.
Âmin.
İnsan dünyaya gelir imtihan diye
Ama unutur her ektiğin, yine kendi biçeçek
Ameli güzel yapan niyeti sağlam eyle
Bilmez misin yanlış yola, yine nefsin sürecek
Asla affı olmayan şirkten kaçınasın diye
Rabbin kimdir? Sorusuyla, imtihan devam edecek
Nefis şeytan ikilisinin kazdığın kuyuya düşme diye
Mutlak kudret sahibinden, rahmet tokadı gelecek
Samimi fikirlerle mertçe zikrini eyle
Zafer vâdinden yan çizen, elbet yolu kaybedecek
Fikri zikri bir olan ehlille kendini hemhal eyle
Doğru trene binip, sabretmeyen ilerleyemeyecek
Gönlünü gönlünde Allah olanlarla bir eyle
Marifeti kendinden bilen, birgün birbirine düşecek
Seni sana gösteren aynaya dikkat eyle
Kendini düzelteceğine, aynaları kıran kaybedecek
Sen cehdü gayretle rabbe sevgini hasbi eyle
Rabbin lütfettiği kabiliyeti bilen, masivayı terkedecek…
Bu şiir, bir nasihat değil sadece; bir uyanış çağrısı, bir kalp muhasebesi.
Okudukça anladım ki; gerçekten iman etmiş bir yürek, kötülükle uzlaşamaz, yalanla barışamaz.
Bize düşen, kalbimizi hakka tutturmak, elimizi hayra uzatmak. Kötülüğün çeşidi çok ama iyilik bu kadar basit.
Yüreğinize, kaleminize sağlık…
HAİN; HAK DAVAYA SIZAR OLURMUŞ!..Günümüzün en büyük fitnesi diyebileceğimiz konuların başında HAİNLER gelmekte. Çünkü şeytanın iki silahından biri de “din istismarcılığı ” bugünkü siyasi irade tarafından ve halkta bundan etkilenerek vatandaşlar üzerinde de gittikçe yayılan en çok istismar edilen konuların başında gelmekte. Çünkü din ile aldatmak, takva görüntüsü vererek kolaydır…
Kardeşine tuzak, kurmak isteyen
Kendi huzuruna, hızar olurmuş!..
Hakkın karşısında, durmak isteyen
Kendi kuyusunu, kazar olurmuş!..
Her türlü eylem ve düşüncelerimizi bin tartmalı bir yapmalıyız. Kardeşine tuzak kuran veya kurmak isteyen münafıklığın alametini göstermiş olur . Düşündüğümüz veya eyleme geçirdiğimiz düşüncelerimizi her daim İYİ – DOĞRU – GÜZEL – FAYDALI – ADİL mi olup olmadığını iyice muhasebe etmeli ve KİME – NEYE yarayacağına da ölçüp tartıp bakıp icraata öyle geçmeliyiz. Ya değilse bunlara riayet etmez isek, kin ve öfke ile yerine getirir isek her aklımıza geleni karnımızın gazını indirmek için karşımızdakine savurursak sonucu hem karşımızdakine hem de kendimize faydadan ziyade zarar doğuracaktır. HAKK her zaman İYİ DOĞRU GÜZEL FAYDALI ADİL olandır. Hal böyle olunca bu vicdana ve Hakka uyan özellikleri kendimize rehber etmez isek hem HAKKIN hem de HAKKI TEMSİL EDEN REHBER ŞAHSİYETE karşı kusur işleriz ki kaybeden sonuçta kendimiz oluruz. Rabbimiz imani olgunluğa ermemizi lütfeylesin .
Milli Çözüm yayınlarından okumuştum ; Kur’an meali okuyoruz hepimiz ve orada şu kelimelere sıkça rastlıyoruz: ” Müslümanlar, mücahitler, sadıklar, salihler gibi nitelemeleri üzerimize almaya pek bayılırız ama Yahudiler, münafıklar, akılsızlar, fikirsizler, kafasızlar, beyinsizler, sağırlar, körler, dilsizler, kitap yüklü eşekler, dilini sarkıtan köpekler, ….vb” gibi kelimeleri gördüğümüzde sağımıza solumuza bakmadan bu sözlere acaba uyan halim hareketim davranış ve düşüncelerim benim üzerimde de var mıdır diye muhasebeye çekmemiz kendimizden bu hususta korkmamız lazım , bu kelimeler bu cümleler asla bizden bahsetmiyor diyerek kendimizi aklamaya çalışırsak Kur’an’dan istifade etmek bir tarafa, kendimize zulmetmiş bile oluruz.
Hasetle fesatla, hayra varılmaz
Vicdanlı bir mü’min, şerre sarılmaz
Takdire inanan, Hak’tan ayrılmaz
Çün bozuk yol ona, mezar olurmuş!..
Samimi arkadaşlar arasında haset ve kıskançlık olmamalı, dostlarımızın gıpta damarını tahrik edecek gösteriş ve övünmelerden şiddetle sakınmalıdır.
“Halbuki ilim ve hikmet verilmiş (nice kimseler) kendilerine açık deliller geldikten sonra, sırf aralarındaki kıskançlıktan dolayı anlaşmazlığa düştüler ve birbirlerine girdiler.” (Bakara: 213- http://www.mealikerim.com) ayeti bu gerçeğe dikkatimizi çekmektedir.
Kıskançlık, çekemezlik, ara bozuculuk gibi haset ve fesatlıklarla hayra veya hayırlı sonuçlara varmak mümkün değildir. Bizler mü’min kimseler olarak bu dünyaya geliş gönderiliş amacımız geçerli puan alabilmenin gayretini çabasını gütmektir. KÖTÜ – YANLIŞ – ÇİRKİN – ZARARLI – ZULÜM içerikli materyallerle davranış ve düşünce şekilleriyle yani vicdanlı olduğunu bilen bir kimse o tür şerli gayretlerle sonuca ulaşmaya çalışmaz. Bizler Hakka ve Hakkın takdirine taksimine tayinine inanan kimseler olarak ömür sürmemiz gerektiği… Yaptığımız çalışmalar iki kardeşin arasını açıyor, davadan uzaklaştırıyor , davaya bakışında soğukluklar meydana getiriyorsa, davamızın Emirine olan sevgiyi hürmeti itaati sadakati azaltıcı hatta zamanla yok edici durumlara gider hale geliyorsa , kendimizi bulunmaz hint kumaşı sayıp her yaptığımız doğrudur diye de kendimizi avutuyorsak, bu şımarıklık ve çiğlikler bilmeliyiz ki izlediğimiz taktik ve yöntemler yanlış ve bizi ölmekten beter hale getiriyordur.
Üstadımın bir sözünü hatırlatmak istiyorum: ” Bir doğrunun istismarı , inkarından daha çok tehlikelidir. Münafık, o yüzden kafirden eşeddir.”
Dostun kaymasına, sakın sevinme
Musibet; imtihan, boşa dövünme
Fazilet Rahman’dan, şişip övünme
Meziyetin gizle, nazar olurmuş!..
Üstadımızın ifadeleriyle; Dostlar en çok gereken vefa duygusudur. Caferi Sadık Hz.leri “Bir günün samimiyeti ahbaplık, bir aylık ahbaplık ise arkadaşlıktır. Bir yıllık samimi arkadaşlık ise samimi akrabalık gibidir. Kim onlardan yardımı ve alâkayı keserse, Allah da onlardan rahmet ve nusretini keser.” buyurmaktadır. Defalarca affedildikleri halde, yine hıyanet ve hakarete kalkışanlar ise ayrıdır. Bu gibilerden uzak durmalıdır. Ancak uzun yıllar yoldaş ve sırdaş olduğu arkadaşlarını, arabası düze çıkınca terk edip yarı yolda bırakmak ise vefasızlık ve vicdansızlıktır.
“Demek siz iş başına gelecek (imkân ve iktidar sahibi) olursanız, yeryüzünde bozgunculuk
yapacak, ahbap ve arkadaşlarınızla alâkayı keseceksiniz öyle mi?” (Muhammed: 22 – http://www.mealikerim.com) ayeti böyle vefasızları ve fesatçıları şiddetle kınamaktadır.
Bu arada, arkadaşlar arasında fazilet yarışı ve üstünlük karşılaştırması yapmaktan da şiddetle sakınmalıdır. Çünkü herkesin yaradılış gayesi, kabiliyeti ve karakteri farklıdır; her birey kendi konumunda lazımdır.
Sana ayna tutan, dostun sayılır
Kusurun görmezsen, şirke kayılır
Kimi nasihati, duyar ayılır
Akıllı nefsine, kızar olurmuş!..
Dostlarımızın günahlarını ve hatalarını en münasip bir şekilde hatırlatmalı, onların yanlışlarına göz yumarak hadiste buyrulduğu gibi “Kardeşlerimiz aleyhine şeytana yardımcı olmamalıyız.”
Efendimiz: “Mü’min mü’minin aynasıdır.” buyurdular. Çünkü insan aynaya, ancak yüzündeki ayıpları görmek ve düzeltmek için bakar. Kişi dostunun dini ve huyu üzeredir. Arkadaşlarımızın, bazı beğenmediğimiz hallerinin bir nevi kendi kusurlarımızdan kaynaklandığını düşünmek de bir fazilettir.
“Sana ayna tutan, dostun sayılır
Kusurun görmezsen, şirke kayılır
Kimi nasihati, duyar ayılır
Akıllı nefsine, kızar olurmuş!..”
İnsanın gerçek dostu, dostunun dünya ve ahiret saadetini ister. İnsana dostu bu dünyada boş beleş vakit geçirten değil, anını Allah’ın rızasında dolulu yaşamasına vesile olan kişidir. Çünki bu dünyaya geliş amacı Allah’ın rızası kazanmaktır. İnsan bazen kendi hata ve eksiklerini göremez.İşte o zamanda devreye gerçek dostu girer o’nun göremediklerine ayna olur ve dostunun gerçek huzur ve saadete ulaşması için karşıdan büyük tepki alacağınıda bilse yapması gereken hatırlatmalarını en güzel şekilde yapar ve gerçek dostluğun gereğini yerine getirir.
Bütün hatırlatmalara rağmen kendini müstağni görüp hata ve noksanlarını düzeltip gidermeye çalışmaz ise bunun gayretini çekmezse ayette diyorki “insan kendini müstağni gördüğünden azar.” evet bu azma zamanla kişiyi şirke doğru kaydırabilir.
“Hesap korkusuyla, dünya dar ise
Gönlünde davanın, derdi var ise
Bir mü’min kuluna, Mevlâ yâr ise
Kalbi şair; eli, yazar olurmuş!..”
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
(Şu gerçeği) Bilin ki, Allah (zalimlere, hainlere ve hak edenlere karşı) gerçekten cezası pek şiddetli olandır. Ve Allah (samimi tevbekârları ve İslam’a taraftarları) Bağışlayandır, Esirgeyendir. (Mâide Suresi 98)
Mümin mert olur, hali net olur
Kardeşim dedimi, bir daha dönmez
Değil kazık atmak! Hatta set olur
Nefsine yenilip; “döndüm” diyemez
Enfal 71
(Ey Resulüm!) Eğer (inkârcılar ve münafıklar) Sana hainlik yapmak isterlerse (üzülme ve bekle), kesinlikle onlar daha önce Allah’a da hainlik yapmışlardı. (İşte bak sonunda) Bu yüzden (Allah) onlara (hain takımına) karşı Sana imkân, fırsat ve ruhsat verdi. (O hainleri Senin elinle yaptıklarına pişman ve perişan etti.) Elbette Allah her şeyi hakkıyla Bilendir ve her işi Hikmetli (ve güzeldir).
https://www.mealikerim.com/8/enfal/71
Rabbim son nefesimize kadar özü sözü bir, emrolunduğu gibi dosdoğru olanlardan eylesin. Yalanın, kinin, hasedin ve bencilliğin her türlüsünden bizleri ve neslimizi sakındırsın.”Ey Allah’ın kulları, kardeş olun” emrine uygun davranabilmeyi, birbirimizi meveddetle sevmeyi nasip etsin. Amin.
HAK DAVA KİMİN?
Bu dava Allah’ın, rızası için
Nefsi arzulardan, geçenlerindir…
Hepsi bâtıl zalim, Amerka ve Çin
Müjde Hakkı hayrı, seçenlerindir…
Adil bir Düzendir, mü’min rüyası
Hak hedefe araç, ömrü dünyası
Davası uğrunda, bütün duası
İl il diyar diyar, göçenlerindir…
Davası olmayan, davar ne anlar
Toprak vatan olmaz, akmazsa kanlar
Bu dava kimindir, bildin mi canlar
Ölmeden kefenin, biçenlerindir…
İslam’sız toplumda, saadet olmaz
Kur’an’sız nizamda, adalet olmaz
Münafık hainde, asalet olmaz
Sefer; nefs çıbanın, deşenlerindir…
Ne makamı ne de, parası vardır
Ne çiftliği ne de, harası vardır
Davası olanın, yarası vardır
Zafer sevdasına, düşenlerindir…
Adam olmak yetmez, insan olmalı
İman ve iyilik, ihsan olmalı
Vicdan varsa zulme, isyan olmalı
Hasret; Hak’tan kayıp, sürçenlerindir…
Sen ki Rabbe kulsun, nefse çavuşsun
Yakışır mı zulmü, görüp savuşsun
İnsanlık huzura, nura kavuşsun
Diye dağa tünel, eşenlerindin…
Tohumu ekmeden, olmuyor ekmek
Hiç emeksiz var mı, bedava yemek
Bil ki Milli Çözüm, Hak dava demek
Sabrı yudum yudum, içenlerindir…
Kardeşine tuzak, kurmak isteyen
Kendi huzuruna, hızar1 olurmuş!..
Hakkın karşısında, durmak isteyen
Kendi kuyusunu, kazar olurmuş!..
Kendini, sözüne itibar edenleri kandır!
Haddini aş, haşa Allah’ı da kaldırdığını zannet. Her şey yolunda gittiğini düşün. Minarenin tepesine dahi çık!
Yanlışsan, hesap vakti geldiyse, Vallahi seni oradan tepe taklak edecek bir güç var. Fırsat veren fakat yalanını asla yutturamayacağın ve alçaklığın, hıyanetin hesabını sanatlı gören bir Güç var. O Güçten kork, kendine gel nefis!
Hasetle fesatla, hayra varılmaz
Vicdanlı bir mü’min, şerre sarılmaz
Takdire inanan, Hak’tan ayrılmaz
Çün bozuk yol ona, mezar olurmuş!..
Yalan dolan, iftira, gıybet, münafıklık, haset kıskançlık, dezenformasyon, kaş göz işaretleriyle alay… bozuk işler. Bunlara tevessül kısa süreliğine kar görünse de sonunda insana mezar olmakta!
“Mü’min günah işler, yalan hariçtir”2
Yalanla yalama, insan bir hiçtir
O tuğla sanılan, kumdan kerpiçtir
Hain; Hak davaya, sızar olurmuş!..
Yalan yalana olmuşsak gerisi hiçtir. Hak davanın hainleri yalan sözleriyle kendilerini ele verirler. Bizleri bu hallerden ve bunların şerrinden koru Yarabbi.
Allah’ı aldatmak, isteyen gafil
Sonunda hep rezil, olursun sefil
Kudrete aynıdır, karınca ve fil
Haddin bilmeyene, azar3 olurmuş!..
Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışanlar ancak kendilerini kandıran kimselerdir. Bakara 9
Dilde zikir kalpte, tesbih olmalı
Hesap tuzak bırak, hasbi4 olmalı
İnsanın kazancı, kesbi5 olmalı
Herkes hainlerden, bizar6 olurmuş!..
Niyet, akıl, kalp O’nun razı olacağı hali her an aramalıdır. Halim, niyetim, amelim… dorumu yanlış mı? Diye şüpheye düşüldüğünde; sağlaması için asrın sahibi olan kutlu zata bakılmalıdır. Cihat mı fesatlık mı, dava hatırı mı kulisçilik mi, itaat mi isyan mı, Kur’an mı hurafeler mi, hizmet mi hıyanet mi? Dikkat mi gaflet mi? Sadığa mı sahtekar mı? Yöneliyorum diye Asrın sahibine yani Kur’an’ın o asırda ki tercümanına sorulduğunda(öğretilerine bakıldığında) gerçek güneş gibi ortaya çıkacaktır.
İnançlı çırpınır, ahiret için
İstismarcı koşar, ganimet için
Sen çalış hayırlı, akıbet için
Sabırsıza zaman, uzar olurmuş!..
İnançlı insan teşkilatının hayrı için Liderinin emirlerine uygun yönde çalışmanın doğru ve ahiret için kazanç olduğunu bilir. İstismarcı ise itibar, benlik, makam, dünya, yalan peşinde didişir.
Dostun kaymasına, sakın sevinme
Musibet; imtihan, boşa dövünme
Fazilet Rahman’dan, şişip övünme
Meziyetin gizle, nazar olurmuş!..
Hak davaya ve elçisine teslim olanları görünce mümin sevinir. Evet, her asırda marifet; Kur’an’a tercüman olan ve zalimlerin karşısına çıkan Kutlu Zattan taraf olmaktır.
Sana ayna tutan, dostun sayılır
Kusurun görmezsen, şirke kayılır
Kimi nasihati, duyar ayılır
Akıllı nefsine, kızar olurmuş!..
Bile bile gerçeklere/hakikate/doğruya inkar, isyan ve itiraz edenlerin kalbi ve kulakları mühürlü gözleri gerçeklere karşı perdelidir demek.
Hâlâ münafıkla, sen iş tutarsın
Şeytan zokasını, kötü yutarsın
Kuş beyninle Ağrı, Dağı’n tartarsın
Nifak; iman özün, bozar olurmuş!..
Münafığı görmemek veya onunla iş tutmak bir insan/cemaat/devlet için en büyük beladır. Her asırdaki Kur’an’ın tercümanının en büyük özelliklerinden biri de münafıkları, sadıkla sahtekarı kesin ve keskin bir şekilde ayırmasıdır. Tüm izahlara rağmen kuş beyinlilik yapıp münafıklarla iş tutmak şeytanın zokasını yutmaktır.
Hocanı kandırma, huyun bıraksan
Has pehlivan olup, nefsini yıksan
Sen Allah yolunda, sefere çıksan
Bil, sonunda zafer, hazar7 olurmuş!..
Hocasını kandırdığını ve verilen ödevleri yapmamakla karlı çıktığını zanneden zavallı en büyük kazığı kendine atmaktadır zavallı! Zaferi kazanmak için hizmetleri: Allah razı olduğu için, emredilen şekilde, emredildiği kadar, emredilen zaman ve mekânda ve emredilen önem sırasına göre öncelleyenler zaten zaferi kazanmış demektir.
Hesap korkusuyla, dünya dar ise
Gönlünde davanın, derdi var ise
Bir mü’min kuluna, Mevlâ yâr ise
Kalbi şair; eli, yazar olurmuş!..
Allah’ı aldatmak, isteyen gafil
Sonunda hep rezil, olursun sefil
Kudrete aynıdır, karınca ve fil
Haddin bilmeyene, azar3 olurmuş
Fâtır 45
Eğer Allah, insanları işleyip kazandıkları (günahlar) yüzünden hemen yakalayıp sorgulayarak cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Ancak (imtihan gerçeği ve merhameti gereği) onları belli bir müddet erteleyip geciktirir. Ama ecelleri (cezalandırma vakitleri) geldi mi (intikamını mutlaka alıverir.) Çünkü Allah kullarını devamlı gözetlemekte (ve onların amellerine göre hak ettiklerini vermekte)dir. [Not: Ayette geçen “A-ha-ze” (almak, tutmak, yakalamak, etkisi altına sokmak ve ayıplamak): kökünden gelen kelime, Kur’an-ı Kerim’de 273 yerde geçmekte ve 20 kadar farklı anlam içermektedir.]
https://www.mealikerim.com/35/fatir/45!..
Hesap korkusuyla, dünya dar ise
Gönlünde davanın, derdi var ise
Bir mü’min kuluna, Mevlâ yâr ise
Kalbi şair; eli, yazar olurmuş!..
Enfal 20
Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne itaat edin. (Bu emri, Kur’an’ın hüküm ve haberlerini) İşittiğiniz halde Ondan yüz çevirip dönmeyin.
https://www.mealikerim.com/8/enfal/20
Elhamdülillah Rabbimizin emirlerini duyup itaat ettik , Mü’minlerin dertleriyle dertlendik.. Samimiyetle doğru yolda sebat edenlerden eyle Ya Rabbi… Amin
* Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer (bu sıkıntılara ve günah fırsatlarına) sabreder ve takva gösterirseniz, muhakkak bu “azmi’l-umur”dan (değerli ve şerefli işlerden)dir. (Zalimlerin ve hainlerin asılsız ithamlarına ve kasıtlı ezalarına; Allah için sabretmek ve Hakk yolda cihadını sürdürmek, kararlılık ve kahramanlık gerektirir.)
A’li İmran Suresi 186
* Biz böylece: (Hasetçi ve fesatçı insanların; bir sürü şöhret, servet ve etiket sahibi dururken, kala kala) “Allah içimizden bunlara mı lütufta bulundu.” (Bu özel hikmet ve hizmetleri böylesi önemsiz kişilere mi layık buyurdu?) demeleri (ve hainlikle içlerini dışa dökmeleri) için, onlardan bazısını bazısıyla fitneye uğratıp denemiş olacağız. Halbuki Allah şükredenleri (nimet ve fazileti kimlere vereceğini) daha iyi bilen değil midir? (Ki O’nun tayin ve taksimine itiraz ediyorsunuz.)
En’am Suresi 53
* (Ey mü’minler!) Yeminlerini (ve Hakk Dine-davaya bağlılık sözlerini) bozan, Elçiyi (makamından ve diyarından) sürmeye çalışan ve önce onlar sizinle (yollarını ayırıp inandığınız değerlerle mücadeleye) başlayan, (dönek ve hain) bir toplulukla (siz hâlâ) niçin uğraşıp çarpışmıyorsunuz? Yoksa onlardan (ve arkasındaki odaklardan) korkuyor musunuz? Eğer inanıyorsanız, Kendisinden korkulmaya en layık olan Allah’tır.
Tevbe Suresi 13
En’am 112
Böylece bütün Nebilere (ve Hakk dava elçilerine), insan ve cinn şeytanlarından düşmanlar kıldık. Onlar birbirlerini aldatmak için yaldızlı sözler fısıldaşırlar. (Hakka davetçilerle onların yakın çevrelerine yerleşmiş bazı şeytani ekipler, sanki birbirlerine güveniyormuş tavrıyla sahte iltifatlar yağdırırlar.) Rabbin dileseydi (izin vermeseydi, elbette) bunu yapamazlardı. Öyleyse onları (Hakk dine ve hizbe sızmış insan suretli şeytanları) yalan olarak uydurmakta oldukları iftiralarıyla baş başa bırak. (Seyret ki sonları nasıl olacaktır!) [Not: Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette belirtildiği gibi, insanlar; 1- Ya Hizbullah=Allah’ın Tarafgirleri, Destekçileri, Partisi ve Ekibi olmaktadır. (Bak: Maide: 56), 2- Ya da; Hizbüşşeytan=Şeytanın Tâbileri, Destekçileri, Partisi ve Ekibi olmaktadır. (Bak: Mücadele: 19)]
http://www.mealikerim.com
Secde 13
Eğer Biz dilemiş olsaydık, (elbette herkese) her bir nefse kendi hidayetini verirdik. (Ancak imtihan için insanları Hakk ile Bâtıl arasında serbest bıraktık.) Fakat Benden çıkan şu söz gerçekleşecektir: “Andolsun, cehennemi cinnlerden ve insanlardan (inkâr edenlerle ve zalimlerle) tamamıyla dolduracağım.”
Secde 14
“Öyleyse bu (azap) gününüzle karşılaşmayı unutmanıza (küfür ve kötülüklere dalmanıza) karşılık (şimdi) azabı tadın (bakalım)! Biz de şimdi gerçekten sizi (nimet ve rahmetimden mahrum etmekle) unuttuk; (unutacağız ve cehennemde kendi halinize bırakacağız,) yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın!” (buyrulacaktır.)