GAZZE’DE BARIŞ ŞARLATANLIĞI
VE
TRUMP’IN ŞEYTANLIĞI
Terörist İsrail Meclisinde (13 Ekim 2025’te) konuşan Trump:
“Amerika dünyanın en etkili ve çok tahripçi silahlarına sahiptir. Netanyahu ne zaman ve ne kadar istemişse o silahları hemen vermişizdir. Ancak benim dahi varlığını bilmediğim daha başka silahları da talep etmiştir ve kendisine gönderilmiştir. Bu silahları Netanyahu savaşlarda çok iyi kullandığını da ispat etmiştir. Hem bu bölgede (Gazze ve Filistin’de) bu silahların ne kadar güçlü ve caydırıcı olduğu fiilen gösterilmiştir, bazıları da bizim özel desteğimizle İran’daki nükleer tesisleri yerle bir etmiştir.” sözleriyle, hem Gazze’deki bütün tahribatın ve yüz binlerce masum cana kıyılmasının en adi suç ortağı olduğunu ilan ve itiraf ediyorlardı; hem de Sn. Erdoğan’ın hangi “DOST”lara taşeronluk yaptığını ortaya koyuyorlardı.
Bu arada, Trump Kuduz İsrail Parlamentosunda konuşurken: “Neden Filistin’i tanımıyorsun ve bölgeye gerçek barışı getirecek ciddi adımlar atmıyorsun?” diyerek, onu protesto eden bazı insaflı Yahudi Milletvekilleri kadar bile tutarlı ve duyarlı olamayan ve Trump’a yaranmak için Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentine koşan İslam Ülkeleri yöneticileri utansınlardı!..
Şu şuurlu ve onurlu sosyal medya yorumları defalarca okunmalıydı!
Yorum 1
“Canice katledilmiş nice masum yavruların ve evlatların parçalarını poşetlere doldurup defneden Gazzeli babaların, bebeği kucağında açlıktan şehit olan anaların kanları üzerinden zafer hırsızlığı yapanlar ise namussuzdur, alçaktır, her türlü hakareti hak etmiş istismarcı münafıklardır! Zaferden rol çalmaya çalışanların ağızlarını kürekle kapatın… Gazze’de savaş 2 yıl, acımasızca devam ederken bu sürede tam bugüne kadar İsrail’in saldırganlığına karşı hiçbir devlet veya güç caydırıcı olmadı. ‘Kınama, daha sert kınama’ kolaycılığından kimse çıkmadı ve zaten sözde ateşkesten 1 gün önce bile 100’e yakın Gazzeli şehit oldu. Rakamlar ortada, olan biten de hepimizin gözü önünde oldu.
Yorum yapanlar, çevremizdeki tanıdıklar ve eş, dost, akraba için uyarıyorum. Gazze’nin kanı üzerinden siyaset yapanlar sahtekârdır. Sahte kahramanlık hikâyeleri uydurmayın. Bu zaferin tek sahibi vardır, o da Gazze halkıdır. Bu zaferin tek mimarı vardır; HAMAS ve Kassam ile beraber hareket eden 10 civarında direniş hareketi mensuplarıdır!.. 2 yıldır Mücahitler ile aynı safta savaşıyormuş gibi numara yapanlara zerre tahammülümüz kalmamıştır, baştan uyarayım.”
Yorum 2
“Bize kardeşlerimizin diri diri ve cayır cayır yandığını seyrettirdiniz 2 yıl boyunca!
Bize ciğerparesinin başsız cesedine sarılan annenin semaları yırtan çığlıklarını dinlettiniz 700 gün boyunca!
Bize annesinin kanlı iç organlarını siyah çöp poşetine dolduran yavruyu izlettiniz 24 ay boyunca!!
Çaresizlikten başımızı duvarlara vurasımız geldi, el uzatamamanın utancından toprağın altına giresimiz geldi, 700 gün boyunca, 700 gün!!!
Böylesi kan donduran bir vahşetin karşısında çıldırmamak için kaç kez Rabbe dudağımız titreyerek iltica ettik, saymadık!
Enkaz altında yardım çığlıklarını duyduğu minik yavrularını kurtarmak için tırnaklarıyla moloz kazan babanın karşısında çaresizliğin kıvrandıran acısıyla kaç kez derimizi tırnaklarımızla yüzdük, saymadık!
İncecik çadır bezinin ardında soğuktan morararak ölen bebekleri gördükçe kaç kez kaloriferden utandık, saymadık!
Şimdi tüm bu korkunç, cehennemvari anlar yaşanırken; sıcacık saraylarınızda mıymıntı kınamalarla,
Kürsülerde kurusıkı tehditler ve kof blöflerle artık edebiyat yapmayın, biraz utanın… Ve bu dehşetengiz mezalimi geçiştiren siz değilmişsiniz gibi davranmayın!..
Açlıktan ağlamaya takati kalmayan 3 günlük bebeğe 1 gram mama bile ulaştırmayan siz değilmişsiniz gibi!.. Prematüre bebekler elektriksizlikten annelerinin gözleri önünde kuvözlerde kıvrana kıvrana ölürken İsrail’e elektrik sağlayan kodamanlara inovasyon ödülleri yağdıran siz değilmişsiniz gibi!.. O yetim Mücahitler, soba borusundan hallice tenekelerden el yapımı silahlarla imkânsızlıklar içinde aslanlar gibi cihad ederken, Yahya Sinvar’ın aslanlarının şanlı mücadelesinin üzerine baykuş gibi tüneyip, akbaba gibi üşüşüp zafer hırsızlığı yapacaksınız öyle mi?..
Vallahi biz unutsak da, tarih unutsa da, Mahkeme-i Kübra’nın Hâkimi unutmaz!..”
Ve yine şunu da biliyor ve inanıyoruz ki; Şeytanilerin ve işbirlikçilerinin bir planı varsa, elbette RAHMAN’ın da bir hesabı ve tuzağı vardır. Ve umuyoruz ki inşaallah Kahraman HAMAS, bu kirli ve kibirli hazırlıkları da boşa çıkaracaktır!..
Trump’ın Planı: Gazze’nin İdam Fermanıdır!
Bu süreçte gündemin baş sıralarında ABD Başkanı Trump’ın “Gazze Barış Anlaşması” adı verilen 20 maddelik güya çözüm planı üzerindeki tartışmalar yer almıştı. İslam ülkeleri de dâhil olmak üzere, dünya kamuoyunda bu plan Gazze için bir umut ışığı olarak gösterilmeye çalışılmıştı. Ama aklıselim ve vicdan sahipleri ve en azından hak ve adalet ölçülerinden biraz olsun nasibi olanlar, bu planın İsrail’e bedavadan bir zafer vadettiğini, HAMAS’ı yok edip Gazze’yi esarete sevk etme anlamına geldiğini görüyor ve anlıyorlardı.
I- Trump’ın Misyonu ve Gazze Planı
Bu planın Trump tarafından seslendirilmiş olması bile endişelenmek ve şüphe etmek için yeterli olmalıydı. Çünkü Trump, Gazze faciasında ara bulucu değil, taraftır. İsrail’le aynı saftadır. İsrail’i sınırsız ve şartsız desteklemekte, HAMAS’ı ve Gazzelileri suçlu, hatta terörist olarak görmektedir. Dolayısıyla bu plan -içeriği bir yana- sadece bu yönüyle bile güven vermekten çok uzaktır.
II- Trump’ın İsrail ve Gazze’ye Bakışının Geçmişi Hatırlanmalı…
1- Trump, birinci Başkanlık döneminde de İsrail’i korumuşlardı. Normalleşme sürecindeki İbrahim Anlaşmalarına öncülük etmek suretiyle İslam dünyasında zaten yün teliyle tutan birlik ve beraberliği parçalamıştı. Trump’ın bu yönü, Filistin ve Gazze açısından, hatta daha genel çerçevede İslam dünyasının kimliğini yozlaştırması bakımından çok tehlikelidir. Çünkü, İslam ülkeleri İsrail’in güvenliğini temin etmek üzere, İsrail’le -sözde- dostluğa davet edilmektedir. Hâlbuki bu, yani “İbrahim’de buluşmak” teklifi; İsrail’in İslam’a ve Müslümanlara karşı beslediği, Kur’an’ın da haber verdiği haklı ve kadim düşmanlığı kamufle etmeye yönelik ucuz bir tiyatrodur. Ama ne yazık ki kısmen de olsa tutmuş durumdadır.
Trump’ın damadının Yahudi olduğu ve Netanyahu ile şahsî yakınlık ve ideolojik hedef birliği içinde bulunduğu herkesin malumlarıdır. Hatta basında ve kamuoyunda, Trump’a aitmiş gibi görünen bu planın esasen Netanyahu ile Trump’ın damadı tarafından hazırlandığına dair güçlü bir kanaat vardır. Hal böyleyken Trump’ın; bu planı önce İslam ülkeleriyle görüşmesi, ardından da Netanyahu ile bir araya gelerek güya ona da kabul ettirmeye çalışması, oyun içinde oyun tezgâhlandığının kanıtıdır. (Ayrıca Trump; Kuduz İsrail meclisinde konuşurken, Siyonistlere yaranmak için, kızının din değiştirip Yahudi olduğunu açıklamıştı!..)
Öte yandan yine basından öğrendiğimize göre Trump, plan üzerinde; İslam ülkelerinin liderlerine gösterip onların desteğini aldıktan sonra, kendi kafasından birtakım değişiklikler yaptığı, Pakistan tarafından gündeme taşınmıştır. Doğrusu bu iddia karşısında hayrete düşmemek ve endişe etmemek imkânsızdır. Konuya dair haber metinlerinden biri şöyle aktarılmıştır:
“Pakistan Dışişleri Bakanı İshak Dar, 3 Ekim 2025 Cuma günü, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’deki İsrail savaşını sona erdirmek için açıkladığı 20 maddeden oluşan planın, çoğunluğu Müslüman olan ülkeler grubunun önerdiği taslaktan ‘açıkça farklı’ olduğunu açıkladı. Ishak Dar, parlamentoda yaptığı konuşmada, ‘Trump’ın açıkladığı yirmi madde bizim maddelerimiz değil…’ diyerek, bazı temel maddelerin Arap ve Müslüman liderlerin sunduğu şekilden değiştirilip çıkarıldığını” vurgulamıştır.
2- Trump, ikinci dönem Başkanlığı öncesindeki seçim kampanyasında savaşları bitirme sözü verip durmuşlardı. Ama iktidara gelir gelmez Gazze hakkında skandal ifadeler kullanmıştı. Biz o günlerde yine kaleme aldığımız Trump’ın Barış Formülü: “Ya Sürgün Ya Ölüm!” başlıklı makalemizde durumu şöyle değerlendirmiştik:
“(Trump) Bu kadar çirkin, bu kadar sefil bir hesap peşinde olduğu halde, Gazzelilere hamiyetperver gözle bakıyormuş gibi bir tavır takınması ise gerçekten sözün bittiği yerdir. Neymiş? Gazze insanların yaşayabileceği bir yer değilmiş. Gazzelilerin geri dönmek istemelerinin tek nedeni alternatiflerinin olmamasıymış. Eğer bir alternatifleri olsaymış, Gazze’ye geri dönmeyi düşünmezlermiş. Bu sebeple başka yerlerde ‘güneş ışığı alan, güzel açık alanlarda’ onlar için ‘güzel binalar’ inşa etmek gerekiyormuş. Bu yapıldığında hiçbiri Gazze’ye geri dönmek istemeyecekmiş…”
Anlaşılacağı gibi bu alaylı ifadeler sadece Gazzelilerle değil, tüm Müslümanlarla ve bütün dünyayla dalga geçmek anlamındadır. Kuzu postuna bürünen kurt misali bunları söyleyen Trump, Gazzeliler gittikten sonra olacakları ise şöyle anlatmıştı:
“ABD, Gazze Şeridi’ni devralacak ve orada bir iş yapacağız. Oraya sahip olacağız ve sahadaki tüm tehlikeli patlamamış bombaların ve diğer silahların sökülmesinden, yıkılmış binalardan kurtulmaktan sorumlu olacağız… (Böylece İsrail’e yarayacak) Bu barışı sağlayacağız ve orayı kalkındıracağız. Binlerce istihdam yaratacak ve tüm Ortadoğu’nun gurur duyacağı bir şey olacak…”
Devamında; gerekirse ABD askerlerini buraya yerleştirmekten, Gazze topraklarında güzel villalar dikmekten, bu toprakları nasıl değerlendirebileceklerine dair İsrail’le yapacakları görüşmelerden dem vurmuşlardı… Gazze sanki babasının malıymış; babasından miras kalmış gibi konuşmuşlardı!
Ve devamında da biz şunları haykırmıştık:
“Trump -gayet tabii olarak- şunu hiç anlamamış: İslam’da ‘Vatan’ denen bir değer vardır. Ve vatan, Müslümanlar için mukaddestir. Çünkü, İslam’da vatan sevgisi imandandır. Hele Filistin toprakları, Mescid-i Aksa ve çevresi, Kur’an ayetleriyle sabit olarak ‘mübarek’tir. Bir Müslüman, mukaddes değerleri ve inancı uğruna seve seve canını feda eder. Hiçbir Gazzeli, Trump’ın tam bir Deccal misyonuyla vadettiği yalancı cennete iltifat etmez.”
Evet, tespitimiz aynen doğrulanmıştır. Hiçbir Gazzeli vatanını terk etmemiş, davasından da geri adım atmamıştır. Dolayısıyla Trump da İsrail’le belirlediği hedefe bu yolla ulaşamayacağını anlamış ve “B planına” geçmeye mecbur kalmıştır. İşte barış planı denen şey, bu B planıdır. Aslında buna barış teklifi değil, Gazze’yi ölüme mahkûm eden ültimatom dense, daha isabetli olacaktır.
Evet; Trump’ın A planında Gazzelilere “Vatanınızı bize teslim edin, size boğaz tokluğuna bir göçebe hayatı yaşatalım.” deniyordu. B planında denen ise şudur: “Vatanınızda kalabilirsiniz. Ama egemenlik hakkı bizde olacak. Siz tıpkı bir sürü gibi güdülecek, hatta asimile edileceksiniz!”
Gerçi, hedefleri bağlamında iki plan arasında hiçbir fark yoktur. Hatta belki de ikincisi daha büyük bir felakete yol açacaktır.
Tekrar ifade edelim: Planın Trump tarafından seslendirilmiş olması tehlikeyi anlamak adına yeterli sayılmalıdır. Çünkü: Bu plan tek taraflı, yani yanlı hazırlanmıştır. Zalimi-İsrail’i mükâfatlandıran, mazlumu-haklı olan Gazzelileri cezalandıran bir sinsi-Siyonist içeriği barındırmaktadır.
Hâlbuki tarih şahittir ki, ihtilafları ve savaşları bitiren anlaşmalar iki tarafın temsilcilerinin bir araya gelip uzlaşmaya varmasıyla vücut bulacaktır. Kendisi savaşta bizzat taraf olan, İsrail’e açıktan silah ve maddi güç desteği veren Trump’ın adını taşıyan bu plan; zalimin mazluma dikte ettiği bir ültimatomdan, en basit ifadeyle bir ölüm fermanından başka bir şey olmadığı anlaşılmıştır. Bu maddeleri şuurlu bir şekilde okuyup değerlendiren her aklıselim sahibi, bizi haklı bulacaktır.
Planda: “HAMAS’ın tamamen devre dışı kalıp yok sayılması, HAMAS’ın askerî kanadı Kassam Tugayları’nın silahsızlandırılması” şart koşulmaktadır. Bu ise Gazze’nin tamamen savunmasız bırakılmasıdır.
Böylece İsrail, iki yıldan beri iki yüz bin ton bomba ile hayat sahibi her varlığı katlettiği yahut zehirlediği bu küçük kara parçasını kendine mekân edinerek, üzerinde şuursuzca tepinmenin hayalini kurmaktadır. Bu plan bu haliyle kabul edilir ve devreye konursa, İsrail’in dünyanın en modern silah ve bombalarıyla saldırdığı halde teslim alamadığı Gazze’yi silah kullanmadan, savaş yapmadan teslim almasının önü açılmış olacaktır. Trump’ın; Gazze yönetiminin, eski İngiltere Başbakanlarından Tony Blair’in yürüteceği uluslararası bir yapıya bırakılacağını açıklaması, yönetimin nasıl el değiştireceğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu durum, Filistin’de Osmanlı’dan sonra hâkim olan İngiliz mandasının yeniden hortlatılması anlamını taşır ve geçmişteki bu İngiliz mandası da Siyonizm’e hizmetkârlık yapmıştır![1]
Baykar’ın Ortağı Leonardo İçin UCM’ye ‘Soykırım Suçlusu’ Başvurusu Yapılmıştı!
Gazze’de soykırım sürerken Selçuk Bayraktar’ın patronu olduğu Baykar, İsrail’e silah satan İtalyan silah şirketi Leonardo’yla ortak olmuşlardı. Sonunda, Leonardo Genel Müdürü’nün soykırım suçuyla yargılanması için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvuru yapılmıştı. Bu gelişmeyi İtalya Başbakanı Meloni kendisi duyurmuşlardı.
İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırıma destek verdiği gerekçesiyle hakkında dava açılması için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) başvuru yapıldığını açıklamıştı. Rai1 televizyonuna konuşan Meloni, kendisi ve Bakanların yanı sıra İtalyan savunma şirketi Leonardo’nun Genel Müdürü hakkında da başvuru yapıldığını öğrendiğini açıklamıştı.
Meloni, “Soykırıma katıldığımız gerekçesiyle benimle birlikte Bakan (Guido) Crosetto, Bakan (Antonio) Tajani ve sanırım (önde gelen İtalyan savunma şirketi) Leonardo’nun Genel Müdürü Roberto Cingolani hakkında dava açılması için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuşlardır. Dünyada ve tarihte buna benzer bir suçlamanın daha olduğunu sanmıyorum” ifadelerini kullanmıştı.
Baykar, İsrail’e silah satan Leonardo şirketiyle 2025 mart ayında Roma’da insansız teknolojilerde ortaklık anlaşması için mutabakat zaptı imzalamıştı. Haziran ayında Paris’teki silah fuarında atılan imzalarla iki şirketin ortaklığı resmiyet kazanmıştı. Anlaşma, ortak SİHA üretimini kapsamaktaydı. Gazze’de soykırım sürerken İsrail’e silah sağlayan şirketle ortaklık kuran Baykar patronu Selçuk Bayraktar ve eşi Sümeyye Erdoğan ise hâlâ AKP’nin “Filistin’e destek” iddiasıyla düzenlediği yürüyüşlerde boy göstermeye devam ediyorlardı.
UCM’ye başvuranların talebi kabul edilirse Baykar’ın ortak olduğu İtalyan şirket Leonardo Genel Müdürü Roberto Cingolani soykırım suçundan yargılanacaktı. Baykar’ın merkezinde ağırlanan Cingolani’den Bayraktarlara: ‘Aynı dili konuşuyoruz’ (aynı amaçlara hizmet ediyoruz) övgüsü yağdırılmıştı.[2]
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın: Doğu Akdeniz’den Kuşatılıyoruz! İtirafı
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 4 Ekim 2025 Cumartesi akşamı TRT Haber canlı yayınında gündeme dair önemli açıklamalarda bulunmuşlardı. Fidan; Suriye’nin geleceği, Doğu Akdeniz’deki gelişmeler ve Filistin meselesi başta olmak üzere Türkiye’nin dış politika önceliklerini anlatmıştı. Suriye’nin karşı karşıya olduğu en büyük riskin bölünme tehdidi olduğuna dikkat çeken Fidan, şunları aktarmıştı:
“Şimdi diğer taraftan Suriye’nin, özellikle fiziksel bütünlüğüne yönelik tehdidi oluşturan unsurların ortadan kalkması gerekiyor. Burada YPG’nin artık niyetini ortaya koyup Şam’la anlaşması lazım. Güneydeki Dürzi meselesi de ülkenin bütünlüğünü tehlikeye atmadan, her iki tarafın da kabul edeceği bir çerçevede çözülmeli.”
Fidan, Suriye’de milli birlik ve bütünlüğün sağlanmasının Türkiye’nin güvenliğiyle doğrudan bağlantılı olduğunu vurgulamıştı: “Çünkü bizim sınırımız ve sınırın öbür tarafında olan her şey doğrudan milli güvenliğimizle ilintili. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu şey; bütünlüğü korunmuş, birliği ve beraberliği devam eden bir Suriye’dir.”
Tam bu sırada: Suriye PKK’sı SDG silahlı anarşistlerinin, 3 tümen halinde Suriye Ordusuna katılacağı, yerli ve yabancı medyada yer almıştı. Bu durum “PKK Militanlarının TSK’ya katılacağı haberini duyurmakla” aynıydı. Çünkü Suriye Ordusu’nun tamamı, artık PKK konumunda olacaktı!..
Hakan Fidan’ın: ‘Türkiye’ye karşı ittifaklar var’ itirafı!
Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı kurulan ittifak girişimlerine dikkat çeken Fidan, diplomasi ve güvenlik dengesini şöyle anlatmıştı:
“Türkiye’nin görünür ve görünmez kuşatma alanları vardır. Görünür kuşatma alanları, Türkiye’nin aleyhine oluşturulan ittifak yapılarıdır. Doğu Akdeniz’de böyle ittifak alanları inşa edilmeye çalışılıyor. Bunları görürüz, bunlara diplomatik tedbir geliştiririz. Ama belli konularda diplomatik tedbir geliştirilmezse konu askere havale edilir. Yani alabileceğiniz diplomatik tedbirleri önden almanız gerekiyor.”
Türkiye’ye uygulanan yaptırımlara da değinen Fidan, “Savunma alanında açık ve örtülü kısıtlamalar var. Bizim görevimiz bunları diplomatik yollarla kaldırmak. Kanada, Hollanda, Norveç, Belçika ve Almanya’daki kısıtlamaların çoğu kalktı. Amerika’dakilerin bir kısmı duruyor. Bu yaptırımları kaldırmak benim görevim.” şeklinde konuşmuşlardı.
Peki, Milli Çözüm Dergisi yıllardır ve defalarca “Türkiye’nin Akdeniz’den kuşatıldığını” yazdığı ve bu yüzden mahkemeler açıldığı günlerde Sn. Fidan hangi uykulardaydı?

Trump’ın Gazze Planı barış kılıflı Gazze’nin idam fermanıdır. Ne yazık ki İslam Ülkelerinin sözde kahraman özde işbirlikçi liderlerinin Hamas’ın başarısını kendi diplomasi zaferleriymiş gibi göstererek Hamas’ı etkisisleştirerek israile hizmet etmelerinden artık midemiz bulandı.
Bir avuç Hamas’ın haklı ve şanlı mücadelesi siyasi tiyatro vitrinlerinden değil, Hakka dayanan samimi inanmış yüreklerden gelmektedir.
Bop yani büyük israil projesinin son perdesine hazırlık yapılmaktadır. ”Gerçekleri zamanında göremeyenler ( Milli Çözüm’ün 21 yıldır yaptığı uyarılara kulak tıkayanlar), sonunda uykudan uyansa bile artık telafisi çok geç ve zor olacaktır.
Şeytanilerin ve işbirlikçilerinin bir planı varsa, elbette RAHMAN’ın da bir hesabı ve tuzağı vardır. Ve umuyoruz ki inşaallah Kahraman HAMAS, bu kirli ve kibirli hazırlıkları da boşa çıkaracaktır!..
Terörist İsrail Meclisinde (13 Ekim 2025’te) konuşan Trump, hem Gazze’deki bütün tahribatın ve yüz binlerce masum cana kıyılmasının en adi suç ortağı olduğunu ilan ve itiraf ediyorlardı; hem de Sn. Erdoğan’ın hangi “DOST”lara taşeronluk yaptığını ortaya koyuyorlardı.
İslam Ülkeleri yöneticileri, Trump Kuduz İsrail Parlamentosunda konuşurken: “Neden Filistin’i tanımıyorsun ve bölgeye gerçek barışı getirecek ciddi adımlar atmıyorsun?” diyerek, onu protesto eden bazı insaflı Yahudi Milletvekilleri kadar bile tutarlı ve duyarlı olamıyorlardı.
Kürsülerde kurusıkı tehditler ve kof blöflerle edebiyat yapan, biraz olsun utanmayan… Ve bu dehşetengiz mezalimi geçiştiren Siyonist İşbirlikçileri, Yahya Sinvar’ın aslanlarının şanlı mücadelesinin üzerine baykuş gibi tünemekte, akbaba gibi üşüşüp zafer hırsızlığı yapmaya çalışmaktaydı.
Vallahi biz unutsak da, tarih unutsa da, Mahkeme-i Kübra’nın Hâkimi işbirlikçilerin hıyanetini unutmazdı!
Trump’ın Planı: Gazze’nin İdam Fermanıydı, İsrail’e bedavadan bir zafer vadetmekteydi ve HAMAS’ı yok edip Gazze’yi esarete sevk etme anlamına gelmekteydi.
Trump’ın Planı: Zalimi-İsrail’i mükâfatlandırmakta, mazlumu-haklı olan Gazzelileri cezalandıran bir sinsi-Siyonist içeriği barındırmaktaydı.
Baykar’ın Ortağı Leonardo İçin UCM’ye soykırım suçlusu başvurusu yapılmıştı!
Baykar, İsrail’e silah satan Leonardo şirketiyle 2025 mart ayında Roma’da insansız teknolojilerde ortaklık anlaşması için mutabakat zaptı imzalamıştı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın: Doğu Akdeniz’den Kuşatılıyoruz! İtirafı yapmıştı.
Milli Çözüm Dergisi yıllardır ve defalarca “Türkiye’nin Akdeniz’den kuşatıldığını” yazdığı ve bu yüzden mahkemeler açıldığı günlerde Sn. Fidan hangi uykulardaydı?
Aziz Erbakan Hocamızın buyurdukları gibi kurtuluş Milli Çözüm’deydi; “Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan, TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980
Sözde anlaşmaya rağmen 19 Ekim 2025, bugün Filistin yine ağır bombarduman altında ve 50’nin üzerinde şehit var. Sumud ve Trump anlaşması showu bittiyse ateşkes anlaşmasının onurunu koruyacak olan sözde garantör devletler neredeler? İşbirlikçiliklerinin onursuzluğunda boğuluyorlar. Ancak Allah Kerim’dir ve hepsinin belalarını mutlaka verecektir.
İşte şu ayetler bu münafık ve kafirlerin anlaşmalarına sadakat göstermeyeceklerinin delilidir:
Enfal 55
Allah katında canlıların (yerde yürüyen mahlûkatın) en kötüsü, şüphesiz (gizli-açık) kâfirler (ve Hakka hıyanet edenler)dir. Onlar artık iman etmeyeceklerdir.
Enfal 56
Bunlar(ın bazısı), içlerinden kendileriyle antlaşma yaptığın kimselerdir ki, sonra her defasında ahitlerini bozup (hıyanete girişeceklerdir). Onlar Allah’tan korkmayan (ve azabından) sakınmayan (kişilerdir).
Enfal 57
Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et (ve yıldır) ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydırabilesin). Umulur ki düşünüp ibret alarak (Hakka ve hayra yönelirler).
Enfal 58
Amma bir kavmin ihanet edeceğinden (ve huzur ve hürriyet içinde yaşadığınız ülkenize hücuma geçeceğinden) kesin olarak korkarsan, Sen de açık ve adil bir tutumla (onlarla olan anlaşma metnini ve diplomatik ilişkiyi) bozup atabilirsin. Gerçekten Allah, ihanet edenleri sevmez.
Vallahi biz unutsak da, tarih unutsa da, Mahkeme-i Kübra’nın Hâkimi unutmaz!..”
Ve yine şunu da biliyor ve inanıyoruz ki; Şeytanilerin ve işbirlikçilerinin bir planı varsa, elbette RAHMAN’ın da bir hesabı ve tuzağı vardır. Ve umuyoruz ki inşaallah Kahraman HAMAS, bu kirli ve kibirli hazırlıkları da boşa çıkaracaktır!..
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/gazzede-baris-sarlatanligi-ve-trumpin-seytanligi/
İYİKİ MİLLİ ÇÖZÜM VAR!
Müşriklerin Efendimize(sav) gelip:
“Sen ‘La İlahe İllallah’ (Allah’tan gayrı, ibadet olunan, rızası aranan, yardımı umulan ve hükmü uygulanan Zât ve makam yoktur!) demekten vazgeç bizde sana mal-mülk, iktidar verelim.” tekliflerine Özü yumuşamış ve yamuklaşmış iman, iman değildir!” buyurmuşlardır. Ve Mekke sokaklarında kâfirlerin yüzlerine;
Kafirun Suresi’ni okuyup, “sizin dininiz size, benim dinim banadır!” buyurmuşlar, bütün ümmete nasıl dimdik durulacağını göstermişlerdir.
Efendimiz bizlere en tehlikeli şirkin mü’minlerin gizli şirki olduklarını öğretiyorlar.
Allah’a açık açık şirk koşanlarla, Elçisine düşman olanlarla bir arada olmak, onlara karşı dimdik durmamak, hoşlarına gitmek için heran tavizlere yanaşmak şirktir!
Kafirlerin, müşriklerin ve münafıkların dil uzattıkları, her İlahi kanun ve kuralda hemen, o anda resmi ve gayriresmi olmak üzere cevaplarını yazmak, buğzederek ve terk etmek, zalimlerin ve hainlerin ellerini kollarını bağlamak mü’minlerin öncelikli görevidir![1]
Milli Çözüm; bütün baskı, iftira, tehditlere boyun eğmeyerek.. Elhamdülillah en büyük cihadı yapıyor!
Peki Milli Çözümcüler ne kazanıyor!?
Bütün baskılara rağmen hiçbir taviz vermeden, Erbakan Hocamızın unutturulmaya çalışılan projelerini hiçbir taviz vermeden inadına, Adil Düzen, Faizsiz dünya ve Yeni Bir Dünya diyor!
Dilsiz şeytan olmuyor! Ahir zamanda imanını koruyor! Ahiret yatırımı yapıyor elhamdülillah! Zira iman: “Allah’ın sevdiğini sevmek, sevmediğine buğz etmektir!”
Kimine göre dünyanın en kolay işi, kimine göre ise dünyanın en zor işidir!
Bizlere şirksiz iman etmeyi, Peygamber Efendimizin ve Erbakan Hocamızı öğreten ve bu kutlu yolda, Hakk davanın bir parçası olmamıza vesile olan, bizlere her daim sahip çıkan..
Siyonistlerin ve işbirlikçirinin baş düşmanı, sadakat ehlinin sevgilisi..
Üstad Ahmet Akgül Hocamıza şükranlarımızı sunuyoruz…
[1] “Peygamberimiz Hz. MUHAMMED (SAV) ve ASR-I SAADET” kitabından bir bölüm
Ülkemizde ve dünyada yaşanan olaylar Adil Düzenin ‘İslam Birliği’nin D8 lerin ne kadar önemli bir vecibe olduğu gerçeğini sayısız defalar bizlere öğretiyor.
Bir direniş kanalından değerlendirme: Gazze’de neden ateşkes ilan edildi?
1. İşgalci rejimin ordusu fazlasıyla yıpranmış durumda…
2. Ordu, Gazze Şeridi’nde elindeki tüm planları tüketti; artık savaş alanında bir kaos hâkim…
3. Rejimin dış dünyadaki itibarı yerle bir oldu. Kuruluşundan bu yana hiç olmadığı kadar büyük bir nefretle karşı karşıya. Savaşın durması, üzerlerindeki dış baskıyı hafifletecek ve küresel direniş hareketinin ivmesini kıracak…
4. İnsanlar yıkılmış şehirlere döndüğünde karşılaşacakları tarif edilemez yıkım, psikolojik olarak büyük bir etki yaratacak. Ardından Refah Sınır Kapısı açıldığında, bu manzaralar gönüllü göçü teşvik edecek. İşgalci bu anı sabırsızlıkla bekliyor…
5. Yıkılmış şehirlerdeki enkaz kaldırılacak, çünkü bu alanlar direnişin bomba düzenekleri kurması ve operasyon yapması için elverişli. Enkazın kaldırılması ve arazinin düzeltilmesi, gelecekteki işgallerde orduya büyük avantaj sağlayacak…
6. Yahudi esirlerin geri alınması, rejim içinde hükümete büyük baskı yapan sokak protestolarını durduracak…
7. Rejim, sosyal medya platformlarıyla koordineli şekilde Filistin yanlısı ve direniş odaklı içeriklere savaş açacak. Böylece Gazze’de, Lübnan’da ya da başka bir cephede savaş yeniden başladığında, önceki iki yıl boyunca gördüğümüz gibi büyük bir etkileşim ve öfke dalgası olmayacak…
Özetle:
Bu ateşkes, işgal rejimi için yalnızca kısa bir savaş molası. Amaçları, saflarını yeniden düzenlemek ve Filistin ile Lübnan’daki değişen dinamiklere uygun yeni stratejiler geliştirmek…
Direniş cephesi ise, bu savaşsız her anı, saflarını toparlamak, iç cepheyi güçlendirmek ve hainlerle işbirlikçileri tespit edip cezalandırmak için kullanacak…
Ve nihayetinde:
“Onlar tuzak kurar, Allah da tuzak kurar. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.”
Kaynak: https://t.me/elmokawama1982
Toplandı bir araya, bir sürü fitne
Yok pahası tutuldu, satıldı Gazze
Münafıklar, kafirler biraz daha bekleyin
Cehennemi dünyada yaşayınca küsmeyin
Yeryüzünün bütün zalimleri, başta islam ülkelerinin işbirlikçi yöneticileri bir araya gelip HAMAS mücahitlerine tuzak kurmanın derdine düşmüşlerse elbette Allah onların tuzaklarını başlarına geçirmeye muktedir ve güç sahibidir.
Tam iki senedir bütün dünya tüm gücüyle saldırdığı Gazze’deki mücahitlere bir nebze dahi geri adım attıramamışken dört çapulcunun hazırladığı ateşkes anlaşması ile Hamas tek kurşun sıkmadan Gazze’yi teslim alacaklarının hayalini kuruyorlardı. Hamas anlaşmayı nasıl ve neden kabul etmişti? Bu zaman kadar hiç geri adım atmayan Hamas demek ki yapması gereken vazifeyi layıkiyle yapmış görevini tamamlamış ve başka bir şekle evriliyordu. Aslında İsrail’i bu anlaşma masasına oturtabilmekte Hamaslı mücahitlerin bir zaferi idi. Bu yaşanan olaylarla artık zamanın geldiğini anlıyoruz, bize şu sözü hatırlatıyordu: “ BU SAVAŞ NE MASADA NE SAHA BİTECEK, BU SAVAŞ HZ. İSA’DA BİTECEKTİ”
MİLLİ ÇÖZÜM YOUTUBE KANALINA YÜKLEME YAPILDIKTAN SONRA DEĞİL, DAHA YÜKLEME YAPILIRKEN SİSTEMDE YÜKLENİYOR OLAN VİDEOLARI YOUTUBE KALDIRMAKTA, NEDEN DERSİNİZ?!!!!!
İşte en son yükleme yapılırken kaldırılan o videoyu izlemek isteyen okuyuculara linkini vermiş olayım:
Gazze’de Barış Şarlatanlığı ve Trump’ın Şeytanlığı
https://www.dailymotion.com/video/x9s6una
Sorduğum sorunun cevabına gelecek olursak nedeni çok açık: Zalimin sonu yaklaşınca, şımarıklığının da arttığı ve azıttığı görülecektir. Milli Çözüm, fikri olarak hem Batıl’ı (Siyonizmi – Irkçı Emperyalistleri) ve İşbirlikçilerini deşifre ediyor içini dışına döküyor ve hedeflerini planlarını projelerini etkisiz kılıyor ve asrımıza ve Kur’an’a Tercümanlık yaparak Muhammed Suresi 7. ayetin gereğini yerine getirme gayreti ve çabası gösteriyor hem de bizleri bu gaye uğrunda gayret ve çaba göstermemize vesile oluyor….Kim Düşman ve kim Dost onu aşikâr ediyor yani Milli Çözüm…
Hiç unutulmasın ki: ” Düşmanın stratejisini, Siyonizm’in hilesini ve hedefini savaştan önce öğrenen bilge ve cesur bir Lider için zafer, bulutlarla kararan gökyüzünden beklenen yağmur kadar yakındır. “
MUHAMMED SURESİ 7. AYET
Ey iman edenler! Eğer siz (cihad ederek ve İslami hareketi destekleyerek) Allah’a (dinine) yardım ederseniz, Allah da size yardım edip (zafere ulaştıracaktır. Dünyada izzet ve hürriyete, ahirette ise cennete ulaşıncaya kadar sizi hidayet üzerinde devamlı kılıp) ayaklarınızı sabit ve sağlam tutacaktır.
( BAK: http://www.mealikerim.com )
Trump Netanyahu’ya;
kısaca bu vahşet ve soykırım için ne istedinse yaptım diyor, Netanyahu alkışlıyordu. Bizim yöneticilerimiz ise bu katil, zalimler sandalyelerini çekti diye övünüyor halkı bunla avutuyorlardı. Yetmez trolleri ile halkımız içerisinde kalmış milli mücadele ruhunu tarihi verileri manipüle ederek dönem dönem yok etmeye çalışıyor, Hamas’ı suçlu gösterme politikası için tabanını psikolojik olarak hazırlıyordu.
Ek olarak;
Milli Çözümün iktidar tarafından izlenen Suriye politikasının yanlışlarını, istismarlarını defalarca yazmasına ve toplumumuzu uyarmasına rağmen dönem içerisinde;
sonra bunların hepsinin tersi çıkıyor, çıkmaya devam ediyor ve Milli Çözüm haklı çıkıyordu.
Makelenin sonu cümlesi;
“”Peki, Milli Çözüm Dergisi yıllardır ve defalarca “Türkiye’nin Akdeniz’den kuşatıldığını” yazdığı ve bu yüzden mahkemeler açıldığı günlerde Sn. Fidan hangi uykulardaydı?””
“Kurtla beraber öldürdüler,
Cobanla beraber yediler,
Sahibiyle beraber agladilar”
Altından gemiler zulme destek olmaya giderken, kopru üüstünde miting yaptılar.
Yanliz bıraktılar, sahip cikmadilar,
Hiç bisey yokmuş gibi idam fermanlarini kahraman pozlariyla ve besmeleyle imzaladılar.
Ve bunları bal gibide görenler, utanmadan alkışladılar
Hidayet, Feraset, Dirayet ve Siyasî Cesaret Sahibi Millî Çözüm…
Erbakan Hoca’nın, “AKP’ye oy vermek, İsrail’e oy vermektir!” uyarısının ispatını Tramp ı Dost edinen Akp ile bugünlerde tekrar yaşıyoruz…
Rahmetli Erbakan Hocamız defalarca anlatmışlardı. Türkiye’yi ve Müslüman Milletimizi yumuşak lokma haline getirip bitirmenin ve Büyük İsrail’e vilayet olmasını temin etmenin, 7 maddelik Mısır Baş Hahamı Haim Nahum Doktrini şunlardır:
1- Bu milleti aç ve sefil duruma taşıyacaksınız.
2- İşsiz ve çaresiz koyacaksınız… Bu maksatla sınai ve tarımsal üretimi bıraktıracak, fabrikaları ve ziraati kapatacaksınız…
3- Faizli dış borca batırıp, kolay ve rahat yaşamaya alıştırıp rehin ve esir alacaksınız…
4- Dini, ahlâki ve ailevi değerlerinden uzaklaştıracaksınız… Bu milleti resmen İslam’dan koparamazsınız, fikren ve fiilen Batılı yaşam tarzına alıştırıp şekilci ve gelenekçi bir dindarlık aşılayacaksınız.
5- Ardından bu Milleti bölüp parçalayacaksınız. Bunun için de önce sağcı-solcu, sonra çağdaş-tutucu, Türk-Kürt ve ardından Millet İttifakı-Zillet ve İllet İttifakı diye kamplaştırıp kutuplaştıracaksınız.
6- Bu bölünen parçaları birbirine kışkırtıp çarpıştıracaksınız.
7- Böylece her birini yumuşak ve ufak lokma haline sokup rahatlıkla yutacak ve Büyük İsrail’i kuracaksınız!?
Bütün bunlar 23 senedir adım adım yapıldı ki bugün Filistin,Gazze meselesinde Akp Türkiye sinin Abd ve İsrail tarafında yer aldığına üzülerek şahit olmaktayız… Yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun…
TRUMP: İT-RAİL HİZMETKARLIĞI YAPMAKTAYDI..!
ABD Başkanı, Hamas’ın silah bırakmayı reddetmesi halinde ne olacağı sorusuna, “Ben sözümü söyler söylemez İsrail, o sokaklara (Gazze’ye) geri dönecek. İsrail, oraya girip onları mahvedebilseydi, bunu yapardı. Onları durdurmak zorunda kaldım.” yanıtını vermişti. Kendisini dünyanın efendisi sanıp istediğim herşeyi yaparım görüntüsü vermeye çalışmaktaydı.
Trump İsrailin’in yeni yapacağı katliamların alt yapısınımı yapmaktaydı.
Trump: “Hamas sözünde durmassa hepsini öldürürüz” diyerek pervasızca tehditler savurmuştu.
Türk hükümetinide koltuğunun altına alan Trump Filistine karşı topyekün imha çalışmalarını desteklemekteydi. Erdoğan ise Mısırdaki liderler buluşmasında Netenyahu’nun uçağı inerse toplantıya katılmayacağını söyleyerek kof ve boş çıkışlarla puan toplama derdindeydi. Gazzede 500binden fazla insan katledildikten sonra olan yıkımın maliyeti Türkiyenin üzerine yıkılmak istenmekteydi.Erdoğan ABD’nin Ortadoğu temsilcisi gibi davranmaktaydı. Asil ve Aziz bu millet bu zilleti hak edecek ne yapmıştı. Erbakan Hoca olsa ne yapardı diyenlere Erbakan olsaydı Kıbrısa yaptığının aynısını İsrail’e yapardı derdik. 1991 yılında Baba Bush’a dediği gibi başka çaresi yok gebereceksin derdi şimdi Trump’a
Plan kuranların en hayırlısı Rabbimizinde bir planı vardı. Erbakan teknolojileri İt-rail ve ABD’yi tarihin karanlık sayfalarına gömecek tüm Filistin ve Gazze bayram edecektir. Biran önce ülkemizde Milli Mütabakat hükümeti iş başına geçmesi gerekmektedir.
KURTLAR SOFRASI KURULDU!
Zalim güçler birleşti ,toplandı insanların uyanması onları korkuttu , planlarını sinsice devam ettirme kararı alındı.. Tabi bu arada AKP’nin seçimi kazanması ve planların işlemesi için kahraman gösterilmesi gerekiyordu.. Bu da yapıldı ve zalimler Gazze yi tıpkı diğer islam beldelerini sinsice ele geçirdikleri gibi ele geçirmeye ve şiddete devam ediyorlardı… Tv ler , hastane inşaatı vs insanları büyülerken sinsice planlar devam ediyordu…
Gazze halkı zalimler tarafından yönetilmeye ve asimile edilmeye çalışılıyordu.. Tramp ın zalimliğini sağır sultan bile duymuşken hâlâ dostum diye sarılanlar inşaAllah layık oldukları sona ulaşsınlardı… Sevinemiyoruz bu kadar masum madurken, planlar sürerken asla sevinemeyiz.. Allah CC yâr ve yardımcıları, yardımcımız olsun… Amiin
Son Mısır buluşması Türkiyenin daha doğrusu Akp İktidarının fotoğrafını gösterdi ki, “Siyasal iradesizlik aslında iktidarın bağımsızlık sorunudur!”
Bu iradesizliği, Cumhuriyet tarihinde aşan yegane iktidar, Prof Erbakan İktidarlarıdır.
ABD öncülüğünde Gazze’ye dayatılan kırılgan ve yapay “barış”ın perde arkasında iradeleri elinden alınmış toplumların, milletlerin acziyetleri ve sessizliğinin olduğunu bir kez daha görmüş olduk.
Başta Türkiye olmak üzere İslam dünyası, Millî Görüş – Millî Çözüm açısının dışında entelektüel emperyalizme maruz kaldığı için, gerçek ve güçlü iradeye dayalı varoluş ortaya koyamamıştır. Millî Çözüm’ün en önemli etki ve hizmet sahasının bu alanda ve bu bağlamda olduğunu da bir kez daha görmekteyiz.
Bugün hala Türkiyenin solcu, Atatürkçü, liberal, milliyetçi, sağcı düşünce ve entelektüel birikimi “Filistin meselesinin”, yerel bir mesele olduğunu zannediyor, öyle düşünüyor. Böyle düşündükleri için meselenin Siyonizm açısından, Filistin =Türkiye boyutunu anlayamadılar,anlayamıyorlar.
Trump gibi Siyonist bir aygırın gölgesinin altına sığınan etkisizlerin, karşı karşıya olduğu şeyin adı, aslında İktidarları ve iradeleri açısından yapısal bir iradesizliktir, yapısal bir hiçliktir.
Akp İktidarına kayıtsız şartsız hala destek vererek, Siyonist işgale ve vahşete karşı ateş püsküren, özellikle İslami, dinî, dinci kesim,ülkemizdeki Amerikan üslerine ev sahipliği yapmanın ,Siyonist terörizme ev sahipliği yapmak olduğunu bilmiyorlar mı? Bu üstlere ev sahipliği yapmaya sessiz kalarak, hatta bundan memnun kalarak İsraile karşı durmak, nasıl bir karakter örneğidir?!
Bugün ülkemizde başta İslami kesim olmak üzere, milyonlarca insan Siyonist ve emperyalist Batı- ABD bloğu ile her konuda ve her koşulda uzlaşmanın İslam ve İnsanlık açısından ne kadar büyük bir ihanet olduğunu hâlâ fark edemiyor..
Trump gibi karanlık ve manyak bir figürün, utanmadan ve sıkılmadan “dost” ilan edilmesi, başka bir onursuzluğun, başka bir aşağılanmanın da bambaşka ifadesidir.
Prof Necmettin Erbakan Hocamızın siyasal iklime kazandırdığı “Şahsiyetli Dış Politika – Millî Çözüm kavramlarının ne kadar önemli olduğunu ve Millî Çözüm ruhunun tüm insanlık için ne kadar hayati bir mesele olduğunu bir kez daha görmüş oluyoruz..