YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6922899e841cf
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 2
Bugün : 4108
Dün : 47039
Bu ay : 945070
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45348891
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

ÜSTADIMIZIN, ERBAKAN HOCAMIZLA ALÂKALI SORULARA YANITLARI İLGİNÇTİ VE HİKMETLİYDİ!..

A- Erbakan Hocamız nasıl bir ilme sahip bulunmaktaydı?

– İlim öğrenmenin iki yolu vardır:

Biri Kesbi: Mektep ve medreselerde ve öğreticiler nezaretinde ders okumaktır.

Diğeri Vehbi: Allah’ın özel lütfu inayeti ve yüksek zekâvet ve kabiliyetiyle çok kısa zamanda büyük merhalelere ulaşmaktır.

– Örneğin, medreselerde Molla Cami’ye kadar okuyan, hoca sayılır. Normalde (12-20 yaş) arası 7-8 yılda tamamlanır. Ama üstün zekâlılar 4 yılda, Bediüzzaman gibi özel zatlar 1 yılda ulaşır. (Bediüzzaman’ın İşârâtü’l-İ’caz ve Muhâkemat kitaplarını, âlimler ve Prof.lar bile okuyup anlamakta zorlanır.)

Âl-i İmrân 7. ayetindeki “RASİHUN” kavramı Kesbi ilme, Âl-i İmrân 146. ayetindeki “RİBBİYYUN” kavramı ise Vehbi ilme işaret sayılmıştır.

Bir de Fetullah Gülen gibi BEL’AM tipli sahte Mesih özentili Papalık Misyonerleri ve CIA görevlileri vardır ki; bakınız, Gazze’deki soykırıma rağmen, sağlığında bu Sümüklü Böcek’in ve ekibinin, İsrail’i ve ABD’yi kınadığı ve mazlum Filistin’e sahip çıktığı bir tek cümlesine rastlayamazsınız!..

B- Erbakan’ı farklı kılan özelliklerinden bazılarını anlatır mısınız?

Peygamberler en yüksek ve örnek şahsiyetler makamındadır. Çünkü onlar Allah tarafından özel seçilmiş yüce insanlardır. Peygamberler dışında, bir de büyük devrimlere öncülük etmiş şahsiyetler vardır.

İşte Erbakan Hocamızın; tarihin seyrini değiştirmiş büyük şahsiyetlerden daha ayrı fazilet ve farklılıkları şunlardır:

1- Hz. Adem (AS)’dan bizim Peygamberimize (SAV) ve Efendimizden bugüne kadar Erbakan dışında hiçbir zatın karşısında; Hristiyan’ından Yahudi’sine, putperestinden ateistine yeryüzündeki tüm kâfirlerin ve din istismarcısı münafık kesimlerin böylesine ortaklaşa düşman olarak birleştikleri görülmemiştir.

2- Tarih boyunca hiçbir zatın düşmanlarının; ekonomik, siyasi, teknolojik ve askeri yönden Erbakan Hocamızın düşmanları kadar güçlü oldukları tespit edilmemiştir.

3- Tarih boyunca Erbakan Hocamız dışında hiç kimse; İslam Birliği Teşkilatı, İslam Ortak Pazarı, İslam Kültür İş Birliği Teşkilatı, İslam Dinarı, İslam Savunma Paktı gibi evrensel kurumları ve bunlarla ilgili kuralları hazırlayabilmiş değildir. “Adil Düzen” projeleri de Hocamızın bir eseridir.

4- Erbakan Hocamız; toplumun her kesimini hizmet sahasına sokacak ve sorumluluklarını kuşanacak her türlü kurum ve kuruluşu hazırlayıvermiş… Parti, MGV, HAK-İŞ gibi işçi sendikaları, Şuurlu Öğretmenler Vakfı, esnaf oluşumları ve Avrupa-Amerika Milli Görüş Teşkilatları gibi birimlerle her kesime uygun fırsatlar teşkil etmiştir.

5- Hz. Adem (AS)’dan günümüze kadar; kendi içinden ve çevresinden; makam ve imkân sağladığı, Bakan ve Belediye Başkanı yaptığı, meşhur edip öne çıkardığı kimselerce, Erbakan Hocamız kadar hıyanete uğrayan başka bir zat bilinmemektedir. Dikkat buyurun! Sn. Erdoğan’ın iktidara taşınmasında ve o makamda bunca yıl kalmasında dört temel unsur vardır:

a- AKP’nin Milli Görüş’ten gelen tabanının Erbakan hayranlığı ve Erdoğan’ı Onun devamı sanmaları…

b- Bazı çevrelerin Erbakan gıcıklığı ve Tayyip Bey sayesinde Ondan kurtulma çabaları…

c- Dış güçlerin Tayyip Bey eliyle Erbakan’dan intikam alma ve Adil Düzen projelerini aksatma hesapları…

d- Şeytani odakların; halk kesimlerince Erbakan’a duyulan itimadın istismar edilmesiyle işbirlikçileri iktidarın devamının sağlanması…

Bakınız; bunların içerisinde AKP’ye ait, milli ve haysiyetli hiçbir meziyet ve marifet bulunmamaktadır…

6- Tarihin hiçbir döneminde, lider şahsiyetlere yapılan düşmanlık karşılığı, hiç kimse Erbakan’ın hainleri kadar böylesine yüksek makam ve imkânlarla ödüllendirilmemiştir. Ona hıyanetin; nicelerine Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlık ve Belediye Başkanlığı kazandırdığı inkâr edilemez bir gerçektir.    

7- Siyonist şer cephesinin yüzyıllardır hazırladıkları ve bütün dünyayı hegemonyaları altına soktukları askeri silah sistemlerini boşa çıkartacak, ama çok ucuza mal olacak ve toplu tahribat ve katliamlara yol açmayacak teknolojik bilgi ve projelere sahip ve bunların önemini ve gereğini müdrik, Erbakan dışında hiç kimse görülmemiştir.

8- Efendimizden sonra gelen İslam âlimlerinin pek çoğunun sözleri, eserleri ve isimleri şer cepheleri ve Siyonist merkezler tarafından istismar edilebilmiş; onlarla ilgili konferans, seminer ve anma etkinlikleri düzenlenip, kendi şeytani hedefleri yolunda yararlanmaktan çekinmemişlerdir. Ancak ERBAKAN Hocamızın hiçbir sözünü ve projesini istismar edip, kendi hesapları ve çıkarları doğrultusunda kullanmaya girişememişlerdir. Yani ne dış güçler ne işbirlikçiler “Adil Düzen, faizsiz sistem ve İslam Birliği” gibi konuları ağızlarına almaktan bile çekinmektedir.

9- Erbakan Hocamız, kendi hedeflerini ve projelerini takip ve tatbik edecek Milli Çözüm Ekibinin şahs-ı manevisini, çok özel yöntemlerle yetiştirmiş ve 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde bunun müjdesini vermiştir. Evet, kader; gayrete ve sağlam niyete âşıktır ve zafer kapıları, haklı ve hayırlı dönüşümlere kilitlenen cihad ve ümit ehline açılacaktır.

“Ne mutlu bize ki, bu çok önemli tahlilleri ve tarihi tespitleri, sadece Üstadımız Ahmet Akgül Hocamız yapmıştır. Bu nedenle Milli Çözüm’ün kıymetini bilmemek nankörlük sayılır. Ve Üstadımızın bakış açısı dışında Erbakan Hocamızı hakkıyla tanımak imkânsızdır.” (Y.G.)

C- Erbakan Hocamız, görevini tamamladı mı?

– Aziz Hocamız: Bir Müslüman olarak kulluk görevlerini, Milli ve Manevi mes’uliyetlerini bihakkın yerine getirmiş bir Zattır.

Ama ülkemizde, bölgemizde ve yeryüzünde hedeflediği kutlu değişim ve dönüşümlerin ise;

Bunların altyapısını,

Bilimsel programlarını,

Ve Siyonist-Emperyalist odakları hizaya sokacak, savunma sahasındaki teknoloji harikalarını hazırlayarak bu dünyadan ayrılmıştır. Yani Erbakan Hocamız bu alanlardaki hedeflerinin %10’unu tamamlamış, %90’ını sadık takipçilerine bırakmıştır. Onların tarihi zafer ve başarıları da, zaten Erbakan’ın başarıları sayılacaktır.

D- Erbakan Hocamız neden:

Önce Ahlâk ve Maneviyat;

Sonra Ağır Sanayi ve Yaygın Kalkınma diyerek yola çıkmıştır?

– Fakirlik belasına ve geçim darlığına uğrayan kimseler, imani olgunluğa, sabır ve kanaate de sahip bulunmuyorsa… Ve hele televizyon ve sosyal medya; sürekli modaya ve lüks hayata teşvik ediyorsa, maalesef gençler veya yetişkinler bu sefer hırsızlığa, haksızlığa ve hayâsızlığa kaymaktadırlar. Önce bir seferlikle bir şey olmaz diye başlar, sonra kolay kazanç yoluna alışır, ardından daha büyük kötülüklere bulaşırlar… Nihayet “Keşke bunlar günah olmasaydı ve cehennem azabı bulunmasaydı!” diye temenni etmeye başlarlar… Sonra bu vicdan azabından kurtulmak için “Belki de böyle bir hesap ve ceza yoktur!” diyerek küfre kayılmaktadır.

Ülkemizde Haim Nahum doktrini uygulanmaktadır:

1- Anadolu insanını aç bırakacaksınız.

2- İşsiz ve çaresiz koyacaksınız.

3- Borca esir edip avucunuza alacaksınız.

4- Doğru İslam anlayışını bozacaksınız.

“Fakirlik Küfre Yakındır!” (Hadis-i Şerif) ve “İnsanımızı aç bırakmak, Siyonizm’in bir planıdır!..” (Necmettin Erbakan) sözleri üzerinde durmak lazımdır.

Hem ziraat ve hayvancılıkta, hem sanayi ve sanatkârlıkta; gerekli, yeterli ve kaliteli mal üretmek… Bunları ucuz, uygun ve ulaşılır hale getirmek, devletin ve hükümetin en önemli görevlerindendir. Çünkü fakirlik; sosyal, ahlâki ve ailevi sorunların baş sebeplerinden birisidir. Hz. Peygamber Efendimizin “Fakirlik kâfirliğe yakındır!..” buyurması bunun içindir. Çünkü ekonomik yetersizlik, işsizlik, fakirlik… Evinin, eşinin ve aile fertlerinin en zaruri ihtiyaçlarını bile karşılayamayan bir çaresizlik, her türlü kötülüğe yol açabilir. Cenab-ı Hak, Habibine hitaben: “(Allah) Seni fakir (ve çaresiz bir garip halinde) bulup da zengin (ve yetkin) kılmadı mı?” (Duhâ Suresi: 8) ayetinde bu gerçeğe dikkat çekmektedir. Mü’minun Suresi 4. ayeti de fakirlikten kurtulmak için çalışmamızı ve Adil bir Düzen kurmamızı istemektedir.

“Onlar (mü’minlerden kurtulacak olanlar) zekât (verecek şekilde helâl kazanmak ve zekât vergisini uygulayacak adil bir düzeni kurmak) için çalışıp gerekli çabayı sarf edenlerdir.”

Erbakan Hocamızın Tarihi Uyarıları!

Erbakan Hocamız, ekonomik ve teknolojik kalkınmayı gerçekleştirmeden, dış güçlerin ve şeytani çevrelerin esaretinden kurtulamayacağımızı şöyle vurgulamışlardı:

“Şu anda Hollanda’da bir inekten günde 50 kg süt alınırken, siz burada yerli ineğimizden hâlâ en fazla 5 kg süt alıyorsanız; öyle topa, tanka bile gerek kalmadan, Hollanda gâvuru bizi sütle boğar, peynir ve tereyağı tenekeleriyle kafalarımızı kırar!..”

Peygamberimizin Medine’ye hicretlerinde, ilk emir ve icraatlarından birisi de, genellikle Yahudilerin güdümünde bulunan çarşı-pazarın Müslümanların eline geçmesini teşvik etmesidir.

Çünkü “Fakirlik, küfre ve kötülüğe sürükleyen bir etkendir.” (Hadis – Beyhaki) Hz. Peygamberimiz: “Allah’ım, fakirlik fitnesinden Sana sığınırım!” diye dua etmiştir. (Buhari – Deavat; 46)

İmam-ı Azam Ebu Hanife Hz.lerinin: “Bir konuyu fakru zaruret içinde kıvrananlarla istişare etmeyiniz. Çünkü onların zihinleri geçim sıkıntısı ile meşgul haldedir!..” uyarıları da bunun içindir.

Peygamberimizin Ekonomik Bağımsızlık Kararı ve Medine Pazarı

Ahir zaman Nebisi ve kıyamete kadar her konuda ümmetin rehberi olan Hz. Peygamber (SAV) de iktisadi bağımsızlığın öneminin muhakkak ki çok iyi farkındaydı. Allah’ın inayeti ve tecrübelerin kazandırdığı feraseti ile, Medine’ye hicretin hemen sonrasında ilk icraat olarak siyasi ve iktisadi yönden -şartların elverdiği oranda, hatta şartları zorlayarak- mümkün mertebe güçlü bir devlet tesis etmeyi hedef almıştı. Allah Resulü’nün (SAV), devletleşmenin bu denli önemli olmasından dolayı, Medine’ye gelişi ile beraber üç önemli kurumu öncelikle oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu kurumlar; cami, pazar ve vakıftır.

E- Erbakan Hocamız kaç çeşit kadrolar hazırlamıştır?

Erbakan Hocamızın söylemi ve daveti açık, ama siyaset ve stratejisi kapalıydı.

Büyük Liderler hem hazırlık sürecinde hem de iktidar döneminde, kendilerinden yararlanmak üzere farklı kadrolar yetiştirmek veya mevcutları değerlendirmek durumundadır. Bunları:

A- Teşkilat kadroları,

B- Bürokratik kadrolar,

C- Teknik ve akademik kadrolar,

D- Stratejik kadrolar,

E- Kiralık ve vitrinlik kadrolar,

Şeklinde sıralamak ve sınıflandırmak mümkündür.

A- Teşkilat Kadrosu: Bir davaya inanmış insanlardan, teşkilatın değişik kademelerinde görev alıp sorumluluk yüklenenlerdir. Bu hem hizmet görmelerini hem teşkilat bünyesinde eğitilip pişirilmelerini hem de bazılarının dökülüp elenmelerini netice verir. Bu bakımdan teşkilatlar, staj görme ve çıraklıktan ustalığa geçme mektepleri gibidir. Bu kadrolar statik (durgun) yığınları ve samimi taraftarları, diri ve dinamik bir hale getirmek için de önemlidir.

B- Bürokratik Kadro: Milletvekilliği, Bakanlık, Belediye Başkanlığı, Müsteşarlık, Genel Müdürlük gibi siyasi ve idari görevler ve yetkiler, hizmete yatkınlığı ve harekete yakınlığı olan kimselere verilir. Böylece; kendilerinin birikim ve deneyimlerinden yararlanıldığı gibi, bilgi ve başarı oranları da anlaşılır. En önemlisi de samimiyet ve sadakat ayarları belirlenir, daha ağır görev ve sorumluluklar için hazır hale getirilir. Nasıl ki, yeni üretilen bir ilacın insan yerine önce fare, tavşan gibi bir hayvan üzerinde denenmesi gerekir. Çünkü aksi tesir yaparsa, zarar gören insanın telafisi mümkün değildir. Bunun gibi, özellikle stratejik görevlere getirilecek insanların da iktidar döneminde devlete zarar vermemeleri için, parti sürecinde test edilmesi oldukça önemlidir.

C- Teknik ve Akademik Kadro: Bunlar, kendi sahalarında yetişmiş uzman kimselerdir… Hem geçiş sürecinde hem de iktidar döneminde bu hazır teknik ve akademik kadrolar, karakter ve kabiliyetleri doğrultusunda değerlendirilir. Yetişmiş hiçbir elemanı israf etmek doğru değildir. Öğretmen, mühendis, doktor ve teknisyen gibi her dalda yetişmiş bütün kadrolar; verimli ve düzenli yeni bir sistem disiplini içerisinde, en hayırlı hale getirilir. Düşünceleri ve yaşam biçimleri ne olursa olsun, dürüst ve dengeli olmak şartıyla, herkese hizmet imkânı verilir.

D- Stratejik Kadro: Bunlar bir davaya tam ve sağlam inanmış… Defalarca denenmiş ve sadakatini ispatlamış… Hem dışarıdaki muarızların hem teşkilattaki münafıkların siyaset ve hıyanetlerini herkesten önce kavramış ve onlara uygun mücadele metotlarını başlatmış olan ve yıpratılmamak için Liderden sonraki sürece bırakılan çok seçkin kimselerdir. Bunlar, öyle tayin edilerek ve resmi görev ve yetkiler verilerek belirlenmeyecektir. Herkese, açık fırsatlar ve çok ağır şartlar içerisinde ve tabii bir süreçte yetişip olgunlaşmalarına imkân verilecektir. Belki uzun zaman öne çıkarılmayacak, hedef haline getirilip yıpratılmalarına müsaade edilmeyecektir. Bunların sayısı çok azdır, ama özgül ağırlığı olan bir ekiptir.

Böyle özel ve stratejik bir kadroya sahip olmayan Liderler ve hareketler, devrimleri gerçekleştirseler bile, onların sürekli ve sistemli bir medeniyete dönüşmesini sağlamaları mümkün değildir. Bunlar davanın ve devrimin sigortaları hükmündedir. Bunlar, kısa zamanda ve hak etmeden yükselenler ve sonra çark ederek düşenler ve değişenler gibi değildir. Bunlar, başkalarının hizmeti ve alın teri üzerinden şöhret ve etikete ulaşmış bedavacı tipler de değildir.

Bir hareketin geleceği ve güvencesi; az ve öz de olsa, böylesine seçkin ve seviyeli bir ekiptir. Çünkü “Kem âlât ile kemâlât olmayacağı” kesindir. Yani kötü ve çürük malzeme ile, olgun ve sağlam eserler meydana getirilemeyecektir. Çürük tahtanın, çivi tuttuğu görülmemiştir.

“Bu stratejik kadronun Milli Çözüm Ekibi olduğu açıktır. Bizlerin bu şerefe ve yüksek şuur seviyesine ulaşmamıza vesile olan Aziz Üstadımız Ahmet Akgül Hocamıza minnet ve şükranlarımızı sunarız… Ve nankörlük yapmaktan Allah’a sığınırız!..” (Y.G.)

F- Hocamız ADİL DÜZEN’İ nasıl hazırlatmıştır?

– O dönemde ilim ve içtihat kafasına sahip Ak Evler ekibine belirli konularla ilgili yeni ve ilmi projeler yapmalarını ve gelip Kendisine de anlatmalarını istiyorlardı. Erbakan Hocamız bu ekibin hazırladıkları programları dinlerken;

Hem yanlışlarını hatırlatmaktaydı…

Hem noksanlarını tamamlamaktaydı…

Hem de gereksiz kısımları çıkarmakta, böylece onları da hayranlık ve şaşkınlığa uğratmaktalardı.

Aziz Hocamızın Adil Düzen programlarını -ki Kendileri 4 ana başlık üzerinde durmuşlardı- şimdi 10 başlık halinde tamamlamak ve 5 dile çevirip dünyadaki tüm ilim erbabına ve devlet adamlarına gönderme nasibi Milli Çözüm’e kalmıştı.

G- Niye sıkça ve özel bir çabayla Erbakan Hocamızdan örnekler veriyorsunuz?

a- Herhangi bir ilmi, bilgiyi, projeyi, hikmetli-ibretli vecizeyi kimden dinleyip öğrenmişseniz onu zikretmeniz ve belirtmeniz gerekir. Aksine, o bilgiyi kendinize mâl edersiniz. Bu da ilim hırsızlığı gibidir.

b- Ne Erbakan’dan önce, ne Ondan sonra:

Müslümanlar ve mazlumlar birlik ve dirliğe nasıl ulaşır, nasıl güç ve etkinlik kazanır? sorusuna ciddi, gerçekçi ve ilmi bir yanıt veren bir lider çıkmamıştı.

1- İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı

2- İslam Ortak Pazarı

3- İslam Dinarı

4- İslam Savunma Paktı

5- İslam İlim ve Kültür Vakfı gibi oluşumları, hiç kimse ortaya atmamıştı.

Bazı kafalara göre, İslam Birliği’ni kurmak için Suriye ve Irak’tan başlayıp tüm İslam coğrafyasını zorla ve silahla bize katacağız?! Böyle 1000 yıl geçse imkânsızdı. İşte “5-P” formülü yeterli olacaktı.

– Yani; • Pazar ortak • Pasaport ortak • Para ortak • Plan, Proje ortak ve • Pakt ortak olunca fikri ve fiili birlik kendiliğinden sağlanacaktı. Her ülke kendi sınırlarında ve bağımsız kalacaktı.

“Üstadımız dışında, İslam Birliği’nin böylesine kolaylıkla ve her ülkenin gönüllü katılımıyla kurulacağını anlayan ve açıklayan başka hiç kimseye rastlanmamıştır. Öyle umuyor ve anlıyoruz ki, Cenab-ı Hak bu ilmi feraseti kimlere vermişse, beklenen büyük devrim ve değişimleri de onların eliyle gerçekleştirmiş olacaktır!.. İnşallah.” (Y.G.)

H- AKP, 28 Şubat Darbesi’nin meyvesi mi, yoksa mücadelecisi mi sayılmalıdır?

– Malûm ve mel’un 28 Şubat Darbesi’nin sinsi ve Siyonist amaçlarından birisi de; mağdur rolüyle ve Milli Görüş’ün devamı diyerek, AKP’yi iktidara taşımak ve Haim Nahum Doktrini’nin 4. maddesi olan: “Doğru İslam anlayışını bozmak ve toplumu yozlaştırmak” görevini Erdoğan’a yaptırmaktı. Bakınız:

Kısmen başörtüsü serbestisi sağlandı, ama zina suç olmaktan çıkarıldı.

Güya İmam Hatip Okulları çoğaltıldı, ama Deizm, Ateizm gibi sapkınlıklar azdırıldı.

Ayasofya’nın alt katı ibadete açıldı, ama İsrail’le Normalleşme Anlaşması yapıldı.

İHA’lar, SİHA’lar havalandı, ama motorları bile dışarıdan alınmaktaydı. TOGG’un elektrik motoru bile Alman BOSCH firmasından sağlanmaktaydı.

Özetle; eğer Erdoğan dış güçlerle anlaşıp, iktidar olma aşkıyla Erbakan’a hıyanete kalkışmasaydı, bugün bambaşka bir dünyada, onurlu ve huzurlu yaşamış olacaktık.

AKP’nin, 28 Şubat’ın eseri olduğunun bir kanıtı da Meral Akşener’in tavrıdır:

Refah-Yol’un İçişleri Bakanı iken Akşener’in salonda unuttuğu veya kasıtlı olarak bıraktığı not; komutanlarla Erbakan iktidarının arasını iyice açmıştı!

Her şey, 26 Nisan 1997 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu toplantı salonunda unutulan bir sayfalık notla başlamıştı. Oysa o gün toplantı sakin ve olumlu bir hava içinde yapılmıştı. 28 Şubat 1997 tarihli toplantıda fırtınalar koparılmış, 18 maddelik, muhtıra gibi önlemler paketinin Başbakanlığa sevki kararı alınmıştı. Herkes bundan sonraki ilk toplantıda da fırtınalar kopacağını beklerken, 31 Mart’taki MGK’da askerler bu defa sessiz kalmışlardı. 26 Nisan’daki toplantıda ise Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın eğitim reformu konusunda Bakanlık olarak hazırladıkları yasa tasarısı hakkında verdiği izahat, asker kanatta büyük memnuniyetle karşılanmıştı. Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’in, Sağlam’ın açıklamalarına katıldıklarını belli etmeleriyle birlikte, hava yumuşamıştı. Komutanlar ve hükümet üyeleri salondan çıkmış, görevliler her zamanki gibi masaları toplamaya başlamıştı. Toplantılar MGK Sekreteryası tarafından organize edildiği için, masanın yerleştirme düzeninden, kurul üyelerinin önüne konacak sümen, bloknot ve kaleme kadar her ayrıntının hazırlığı MGK personeli tarafından yapılmaktaydı!..

Masanın üzerindeki garip belgeyi kim ve niye bırakmıştı?

Cumhuriyet tarihinin en ilginç köstebek olayını ortaya çıkaran gelişme, işte o an başlamıştı. MGK görevlileri, masanın üstünde kalan bloknot ve kalemleri toplarken, ilk bakışta anlam veremedikleri tuhaf bir belge bulmuşlardı. Bakanların oturduğu bölümde kâğıtların arasından çıkan bu belge tek sayfaydı. Üzerinde kime ait olduğunu gösteren herhangi bir not ya da antet bulunmamaktaydı. Üstelik imzasızdı. Belgenin kime ait olduğunu kestirmek güç olmadı. Çünkü, kâğıdın bulunduğu bölümde kısa bir süre öncesine kadar İçişleri Bakanı Meral Akşener oturmaktaydı.

İşte Akşener’in unutkanlıkla (veya ustalıkla) masada bıraktığı bu kâğıt parçasında yer alan hassas bilgiler, devletin tepesinde bir yıldırım gibi patlayacak ve Ordu-Hükümet ilişkilerinde var olan gerilimi iyice tırmandıracaktı. Akşener’in masada unuttuğu kâğıt, yaklaşık iki hafta sonra Deniz Kuvvetleri Komutanlığında ortaya çıkartılan Sarmusak Skandalı’na giden sürecin ilk adımıydı.

Şimdi belgenin içeriğine bakalım!

Bu belge, bir Bülent Orakoğlu yapımıydı. Üzerinde Genelkurmay’ı ziyaret edenlerin listesi yazılıydı. Akşener’in ‘‘yukarıdan” gelen telkinlerle mart ayının ortasında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na getirdiği Bülent Orakoğlu’nun tespit edilen ilk icraatıydı. Belge, iki bölümden oluşan bir istihbarat notu olmaktaydı. Birinci bölümde, Genelkurmay Karargâhına yapılan önemli giriş çıkışlara ilişkin tespitler yer almıştı. Bu tespitlerde, bir dizi plaka numarası ve bu plakaların kime ait olduğuna ilişkin bilgiler, isimler yazılmıştı. Örneğin, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç’ın Genelkurmay Karargâhına giriş yaptığı, ardından Çankaya Köşkü’ne çıktığı, yeniden Genelkurmay’a döndüğü, saat saat anlatılmaktaydı. Polis, Gnkur. Karargâhını da takibe almıştı! Komutanlar, polisin kendilerini gözetlemekte olduğunu ilk kez o gün, yani 26 Nisan tarihinde anlamış ve dehşete kapılmışlardı.

Notun ikinci bölümündeki bilgiler daha az vahim sayılmazdı!

Emniyet, gözcülerini yalnızca Genelkurmay’ın önüne yerleştirmekle kalmamıştı. Polis istihbaratı, gözünü ve kulaklarını aynı zamanda Milli İstihbarat Teşkilatı’na çevirmiş durumdaydı. Bu bölümde, MİT’e yapılan giriş ve çıkışlara ilişkin tespitler, plaka numaraları, isimler yer almaktaydı. Orakoğlu, MİT’in Yenimahalle’deki merkezinin giriş kapılarının çevresine de bir gözleme ağı kurmuşlardı. Nottan anlaşıldığına göre, MİT’i ziyaret edenler arasında Genelkurmay Başkanlığından dört temsilci de vardı.

Bu nitelikte bir olay Cumhuriyet tarihinde ilk kez yaşanmaktaydı. Asli görevi, asayişi koruma ve terörle mücadele olan Emniyet istihbaratı, bunları bırakıp devletin iki önemli kurumu Genelkurmay ve MİT’i takibe almaya başlamıştı. Genelkurmay ve MİT’e gelip gidenler polis casuslar tarafından günlük olarak izleniyor, bu ziyaretlerin işaret ettiği faaliyet istihbaratçı gözüyle ‘‘kıymetlendiriliyor” ve bilgi notu halinde Orakoğlu’na, ondan da Meral Akşener’e iletiliyordu. Üstelik bu kumpaslardan Başbakan Erbakan’ın hiç haberi ve bilgisi yoktu! Aynı Meral Akşener, AKP’nin kurucuları arasına katılmıştı.

5 22 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Osman Nuri ÇELİK

Osman Nuri ÇELİK

Subscribe
Bildir
16 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

E- Erbakan Hocamız kaç çeşit kadrolar hazırlamıştır?

Erbakan Hocamızın söylemi ve daveti açık, ama siyaset ve stratejisi kapalıydı.

Büyük Liderler hem hazırlık sürecinde hem de iktidar döneminde, kendilerinden yararlanmak üzere farklı kadrolar yetiştirmek veya mevcutları değerlendirmek durumundadır. Bunları:

A- Teşkilat kadroları,

B- Bürokratik kadrolar,

C- Teknik ve akademik kadrolar,

D- Stratejik kadrolar,

E- Kiralık ve vitrinlik kadrolar

“Ne mutlu bize ki, bu çok önemli tahlilleri ve tarihi tespitleri, sadece Üstadımız Ahmet Akgül Hocamız yapmıştır. Bu nedenle Milli Çözüm’ün kıymetini bilmemek nankörlük sayılır. Ve Üstadımızın bakış açısı dışında Erbakan Hocamızı hakkıyla tanımak imkânsızdır.”  (Y.G.)

Her zifiri karanlıkta küçük bir ışığın bile büyük aydınlıklara vesile olduğunu bilim ve teknoloji kabul etmektedir peki şu an bu kadar kararmış kalplerimize bu kadar kararmış vicdanlarımıza ışık olan dünya ve ahiretimize ışık tutan bu makaleleri ve tercümanlığı ile bizleri bu kadar aydınlığa sürükleye vesile olan önce Erbakan hocamızı sonra Ahmet hocamızı göz ardı etmemiz için vicdanımızın ve merhametimizin kör olması gerekiyor.

“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”

Prof. Dr. Necmettin Erbakan
(TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980)

AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN 45 YIL ÖNCESİ TÜRKİYE’NİN KURTULUŞUNUN NİÇİN MİLLİ ÇÖZÜM ANLAYIŞINA BAĞLI OLDUĞUNUN İSPATI OLACAK BİR MAKALE OLMUŞ. AZİZ HOCAMIZ MİLLİ ÇÖZÜM ANLAYIŞINI BİLE İSTEYE KULLANMIŞ, MİLLİ ÇÖZÜM HAREKETİ BAŞLARKEN ÜSTADIMIZIN BU SÖZDEN HABERDAR OLMAYIŞLARI, TAKDİRİ İLAHİNİN BİR BAŞKA BOYUTU.
GÜNÜMÜZDE MİLLİ GÖRÜŞÇÜ OLDUĞUNU İDDİA EDENLERİN “ERBAKAN HOCAMIZ” LAFZININ SANKİ GİZLİCE YASAKLADIKLARI, İNSANLIĞIN TEK KURTULUŞ ÇARESİ OLAN ADİL DÜZENİN AĞIZLARA ALINMADIĞI EĞİTİMLERİNİN VERİLMEDİĞİ KESİM ELİYLE İNSANLIĞIN KURTULUŞA ERİŞEMEYECEĞİ, AZİZ ERBAKAN HOCAMIZA VE ONUN PROJELERİNE SAHİP ÇIKAN HER FIRSATTA GÜNDEME GETİREN, YER YÜZÜNDE HAKİM OLMASI İÇİN CANLA BAŞLA ÇALIŞAN MİLLİ ÇÖZÜM ANLAYIŞI İLE ADİL DÜZENİ HAZIRLAYAN ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZ LİDERLİĞİNDE TÜRKİYENİN VE BÜTÜN İNSANLIĞIN SAADETE ERECEĞİ GAYET AÇIK VE NETTİR ALLAHIN İZNİ VE İNAYETİYLE. RABBİM BİZLERİ ÜSTADIMIZA SIKI VE SAĞLAM YOL ARKADAŞLARI EYLESİN. YERYÜZÜNE ADİL DÜZENİ HAKİM KILAN O KUTLU EKİBİN İÇERİSİNDE YER ALMAYI NASİP EYLESİN.

Yeryüzünün gelmiş geçmiş enlerine (olumsuz-kötü) karşı tek başına baş kaldırıp savaşan Erbakandı, ve O’nun bu proje ve fikirlerini tabiki Allah zayi etmeyecekti, Aziz Erbakan Hocamızında bu plan projeleri uygulayacak olan kadroyuda hazırlamadığını düşünmek en ufak tabirle ahmaklık olurdu. Yeryüzünde Aziz Hocamızın bu projelerine inanan sadece Milli Çözüm kalmıştı vede bunları uygulayıp İsrail’i yerin dibine batıracak olanda bu az kalan sadıklardı. Bazıları “Hocanın kurduğu parti ve kuruluşlar var bu sizin gibi az bir topluluğa mı kalır” diyenlere Allah davasına kim sahip çıkarsa O’nun eliyle hakim kılar bu bir, iki Erbakan isminin parti ve kuruluşlarında unutturulmaya, plan ve projelerinden, Adil Düzen ve Yeni Dünya projelerini unutturmaya çalışmak bunları hiç gündemine almayan insanlar eliyle mi Adil Düzen kurulacaktı ve Hak hakim olacaktı. Parti ve yan kuruluşları Erbakan’ın üzerine beton dökmeyle uğraşırken, Milli Çözüm Hakka tercümanlık yapmakta, başta siyonist şeytan ve işbirlikçileri olmak üzere onlarla top yekün mücadele etmekte idi. İspatımı İsrail ve işbirlikçilerine sözde çok ağır eleştiriler yapanları siyonist İsrail’in güdümündeki sosyal medyadaki paylaşımları videoları kaldırılmamakta ama kendilerine asıl darbeyi kimin vurduğunu ve vuracağını çok iyi bildiği için Milli Çözüm’ün yayınlarını daha internet ortamına yüklerken kaldırmaktalardı. Onlar daha iyi biliyorlardı başlarını asıl kimin ezeceğini….

“Üstadımız dışında, İslam Birliği’nin böylesine kolaylıkla ve her ülkenin gönüllü katılımıyla kurulacağını anlayan ve açıklayan başka hiç kimseye rastlanmamıştır. Öyle umuyor ve anlıyoruz ki, Cenab-ı Hak bu ilmi feraseti kimlere vermişse, beklenen büyük devrim ve değişimleri de onların eliyle gerçekleştirmiş olacaktır!.. İnşallah.” (Y.G.)

İşte Erbakan Hocamızın; tarihin seyrini değiştirmiş büyük şahsiyetlerden daha ayrı fazilet ve farklılıklarıyla ilgili çok önemli tahlilleri ve tarihi tespitleri, sadece Üstadımız Ahmet Akgül Hocamız yapmıştır.

Kader; gayrete ve sağlam niyete âşıktır ve zafer kapıları, haklı ve hayırlı dönüşümlere kilitlenen cihad ve ümit ehline açılacaktır.

“Ne mutlu bize ki, bu çok önemli tahlilleri ve tarihi tespitleri, sadece Üstadımız Ahmet Akgül Hocamız yapmıştır. Bu nedenle Milli Çözüm’ün kıymetini bilmemek nankörlük sayılır. Ve Üstadımızın bakış açısı dışında Erbakan Hocamızı hakkıyla tanımak imkânsızdır.” (Y.G.)

“ALLAH TUZAK KURANLARIN EN HAYIRLISIDIR!”

Saf 8
Onlar, Allah’ın nurunu (ve İslam’ın zuhurunu) ağızlarıyla (kuru laf kalabalığıyla) söndürmek istemektedirler. Oysa Allah, Kendi nurunu tamama (başarıya) eriştirecektir; kâfirler hoş görmese (ve engellese) bile (Kur’an’ın Adil Düzenini yerleştirip yürütecektir).

https://www.mealikerim.com/61/saf/8

“MİLKO’larda, merhum Erbakan Hocamızın tarihi ve ilmî projelerinin “hatta isminin dahi” kasıtlı biçimde anılmadığı bir dönemde; Adil Düzen, İslam Birliği, İslam Dinarı ve İslam Ortak Pazarı gibi köklü fikirleri yalnızca Milli Çözüm gündeme getirmektedir. Bu gerçekleri kavrayamayacak durumda olan gafillere ya da entelektüel yetersizlik içinde olanlara sözümüz yok. Ancak farkında olanlar için durum nettir: Erbakan Hoca’nın projelerinin üstü örtülmeye, üzerine adeta beton dökülmeye çalışıldığı bu koyu gaflet ve ihanet ortamında, Milli Çözüm; yazılarıyla, kitaplarıyla ve verdiği mesajlarla bu oyunu bozmaktadır. 

Bu nedenle, Siyonizm etkisindeki yapılarda ve onların güdümündeki sosyal medya platformlarında (örneğin YouTube’da) özellikle Milli Çözüm videolarının hedef alınması, yasaklanması tesadüf değildir. Bu tavır, kimin neyi neden engellediğini açıkça göstermektedir.”

Ancak ERBAKAN Hocamızın hiçbir sözünü ve projesini istismar edip, kendi hesapları ve çıkarları doğrultusunda kullanmaya girişememişlerdir. Yani ne dış güçler ne işbirlikçiler “Adil Düzen, faizsiz sistem ve İslam Birliği” gibi konuları ağızlarına almaktan bile çekinmektedir.”

Yazıda belirtildiği Allah Ahmet Hocamızdan razı olsun, hocamızı tanımasaydık, Erbakan hocamızı hiç tanıyamazdık.

Nasılki dış güçler ve işbirlikçiler “Adil Düzen, faizsiz sistem ve İslam Birliği” gibi konuları ağızlarına almaktan çekiniyorlar, Elhamdulillah Adil Düzen’in yegane savunucusu, tercümanı ve takipçisi olan Milli Çözüm’ü de ağızlarına almaktan eleştirmek vasıtasıyla videolarını yaymaktan öyle korkuyorlar. Bu bilgi çağında her topluluğu ve oluşumu kendi çıkarları vasıtasıyla sosyal medya yoluyla kolayca kullanıp manipüle edebilirken Milli Çözüm ve Ahmet hocamızı ağızlarına dahi almaktan korkuyorlar. Öyle ki birisi tarafından hasbel kader okunup/izlenip takip edilip yayılmasın.

Ama Yüce Allah planlarını başına geçirecek, tüm mazlumların kurtulduğu Adil Düzen kurulacak inşallah…

Binbir hainlikle iktidardan uzaklaştırılan Aziz Erbakan Hocamızın, siyaset sahnesinden tamamen silinmesi için tüm şeytaniler büyük bir seferberlik vermişti. Ortaya koyulan gayretin boyutunu yine bir yahudi itirafı olan “beton dökme” metaforundan da rahatça anlayabiliriz. Ancak Aziz Erbakan Hocamızın ifadesiyle, değil beton dökmek Magma tabakasına da gömseler Adil Düzen bir volkan gibi patlayacak ve Erbakan mührü bu asra vurulacak inşallah. Bugün ilkokul çocuklarının dilinde bile hala onun sözleri, öngörüleri ve projeleri varsa inşallah bentlerin yıkılması yakındır.

Allah razı olsun.

Afyon Kocatepe Üniversitesinde doçent öğretim görevlisi bir arkadaşım aradı ve yaşadığı şu olayı anlattı: Erbakan Hocamızın doktora yaptığı Aachen Teknik Üniversitesinde hocamızın kürsüsünü ziyaret etmek üzere Almanya’ya gittim. Almanya’da bir Pakistan camisine gidip “kürsü”yü sorduğumda üzülerek bilmediklerini, Milli Görüş camisinin bilebileceğini söyleyerek beni yönlendirdiler. Bu defa Milli Görüş camisine gittim, Afyondan, üniversiteden geldiğimi söyleyerek Milli Görüş Liderinin kürsünü sorduğumda kendilerinin de bilmediğini söylediler. Camideki mühendislik fakültesinde okuyan bir öğrenciye heyecanla sordum, o da bilmiyordu. Olaya şahit olan orta yaşlı vicdanlı bir amcanın sözleri beni çok üzdü: 
“Bu Hocamız Türkiye’den üniversiteden kalkıp Almanya’ya Hocamızın kürsüsünü ziyaret etmeye geliyor, böyle kutlu bir insanın daha Almanya’daki kürsüsünü, mücadelesini bile bilmiyoruz. Bu ayıp bize yeter!!…” diyordu. 

İşte Milli Çözüm Siyonizme karşı tek taarruz cephesi olan, unutturulmaya çalışılan Erbakan isminin ve Erbakan ile başlayıp Üstad Ahmet Akgül Hocamızla geliştirilen Adil Düzen projelerinin sigortasıdır. Bu yüzden Üstad Ahmet Akgül’ün videoları youtube’a yüklenir yüklenmez Siyonizm tarafından hemen kaldırılmaktadır. Çünkü onlar sözde değil asıl düşmanın kim olduğunu çok iyi bilmektedirler. Hakkı haykıran, kelimelerle hakkı ortaya koyan tek yapının Milli Çözüm olduğu, 50 yıldır dillendirdiği doğruların bugün tek tek ortaya çıktığı vicdan ehlince her geçen gün daha da çok anlaşılmaktadır. 

Bu özgül ağırlıyu yüksek olan stratejik kadronun hizmetlerinde bulunmak ne büyük bahtiyarlıktır. Aslında dualarımızdaki dünya ahiret göz aydınlığı vesilesi olmaktadır. Rabbim nankörlük ettirmesin. 

Makaledeki aşağıdaki önemli bilgileri tekrar vurgulamak istiyorum: 

Erbakan Hocamızın Büyük Liderler hem hazırlık sürecinde hem de iktidar döneminde, kendilerinden yararlanmak üzere farklı kadrolar yetiştirmek veya mevcutları değerlendirmek durumundadır. Bunları:

A- Teşkilat kadroları,

B- Bürokratik kadrolar,

C- Teknik ve akademik kadrolar,

D- Stratejik kadrolar,

E- Kiralık ve vitrinlik kadrolar,

Şeklinde sıralamak ve sınıflandırmak mümkündür.

Stratejik Kadro: Bunlar bir davaya tam ve sağlam inanmış… Defalarca denenmiş ve sadakatini ispatlamış… Hem dışarıdaki muarızların hem teşkilattaki münafıkların siyaset ve hıyanetlerini herkesten önce kavramış ve onlara uygun mücadele metotlarını başlatmış olan ve yıpratılmamak için Liderden sonraki sürece bırakılan çok seçkin kimselerdir. Bunlar, öyle tayin edilerek ve resmi görev ve yetkiler verilerek belirlenmeyecektir. Herkese, açık fırsatlar ve çok ağır şartlar içerisinde ve tabii bir süreçte yetişip olgunlaşmalarına imkân verilecektir. Belki uzun zaman öne çıkarılmayacak, hedef haline getirilip yıpratılmalarına müsaade edilmeyecektir. Bunların sayısı çok azdır, ama özgül ağırlığı olan bir ekiptir.

“Bu stratejik kadronun Milli Çözüm Ekibi olduğu açıktır. Bizlerin bu şerefe ve yüksek şuur seviyesine ulaşmamıza vesile olan Aziz Üstadımız Ahmet Akgül Hocamıza minnet ve şükranlarımızı sunarız… Ve nankörlük yapmaktan Allah’a sığınırız!..” (Y.G.)

• ⁠• Pazar ortak • Pasaport ortak • Para ortak • Plan, Proje ortak ve • Pakt ortak olunca fikri ve fiili birlik kendiliğinden sağlanacaktı. Her ülke kendi sınırlarında ve bağımsız kalacaktı.

“Üstadımız dışında, İslam Birliği’nin böylesine kolaylıkla ve her ülkenin gönüllü katılımıyla kurulacağını anlayan ve açıklayan başka hiç kimseye rastlanmamıştır. Öyle umuyor ve anlıyoruz ki, Cenab-ı Hak bu ilmi feraseti kimlere vermişse, beklenen büyük devrim ve değişimleri de onların eliyle gerçekleştirmiş olacaktır!.. İnşallah.” (Y.G.)

Evet; yazıda belirtildiği gibi:

“Ne mutlu bize ki, bu çok önemli tahlilleri ve tarihi tespitleri, sadece Üstadımız Ahmet Akgül Hocamız yapmıştır. Bu nedenle Milli Çözüm’ün kıymetini bilmemek nankörlük sayılır. Ve Üstadımızın bakış açısı dışında Erbakan Hocamızı hakkıyla tanımak imkânsızdır.”

Rabbimize; sonsuz kere sonsuz hamd-ü senalar olsun…

Üstad Ahmet Hocamız neden her fırsatta Erbakan Hocamızın fikir düşünce ve hedeflerini anlatır dururdu? Farz edelim doktoruz. Salgın da bir hastalık vuku bulmuş ve sizde bu tehlikeli salgının aşısı mevcut olsa ne yapmamız gerekir? O aşıdan kimseyi faydalandırmamak için saklar mıyız yoksa bir an evvel ve hızlı bir şekilde insanların istifadesine mi sunarız?
İnsanlığın akla, ilme, vicdana dayalı barış bolluk ve adalet medeniyetinin serabını gördüğü bu karanlık dönemi aydınlatacak olan ışık Erbakan Projeleridir. Onunda derdine düşen yalnızca Milli Çözüm’dür.

Siyonist saltanatının “Fetö ve türevleri, işbirlikçi liderleri ve batıl barbar sistemleri” altına dinamit koyanların kimler olduğunu Siyonist şeytanlar farkındalar. Evet onlar biliyorlar ve yeryüzünde Adil Düzeni kuracak olanları, Bu nedenle en büyük ambargoyu-yasaklamayı her alanda uygulamaktalar.

Bunların farkında olmayan adı Müslüman gafiller utansın. Düşmanlık eden hainler yıkılsın.
Hiç şüphesiz şeytanın şaheserini yıkacak,
tüm insanlığın kurtuluşuna vesile olacak bu hizmetler insanlık için tarihin en büyük şansıdır.

Erbakan Hoca ve Milli Görüş gerçeğini”, İslamın ve İmanın çerçevesinde, anlamak ve anlamlandırmak derdi ve hedefi olan iman ehline, iki Hadisi Şerifi hatırlatmakta fayda vardır.

Hz Resülü Ekrem (as) şöyle buyuruyor :

“Ben ilmin şehriyim ve Ali onun kapısıdır. O zaman ilim isteyen, kapıya gelsin.”

Bu Hadisi Şerifte; Hz Peygamberin (as) ın “İlim Şehri”nden en başta maksadı, Kuranı Kerimdir.!Bu Kitabın içine dalmak, onu anlamak, yorumlamak ve hakkıyla yaşamak istiyorsanız, bu şehrin Kapısı olan Hz Ali’nin ilmine ve içtihatına gitmekten başka çareniz yoktur anlamını çıkartabilir miyiz.?

Ve yine Mekkenin Fethinden sonra Medine’ye dönerken, Kadr-i Hum denilen bölgede, Ashabı Kiramdan bazı Zatlarla, Hz Ali Efendimiz arasında, bazı konularda anlaşmazlıklar olur, bu olaydan haberdar olan Hz Peygamber (sav) efendimiz, Hz Ali’nin elinden tutar ve şöyle buyurur:

“Allah-u Teala benim mevlamdır, ben de mü’minlerin mevlasıyım; ben onlara kendilerinden daha evlayım. Öyleyse ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır.”

Not :Resulullah bu cümleyi üç defa tekrarladı. (Hanbeli’lerin imamı Ahmed b. Hanbel’e göre, dört defa tekrarlamıştır.)

Bu hadisi şerifler ışığında;

Çağımıza ve çağlar ötesine, İnsanlık tarihinin en mükemmel planları , proğramları ve bunları oluşturan mektep ve metodun rehberi olan Prof Necmettin Erbakan Hocamız gibi bir Zatı, bu asrın “İLİM ŞEHRİ” olarak tanımlıyor, , ve bu Şehrin Emsalsiz güzelliklerinden, insanlığa huzur ve emniyet bahşeden bereket ve rahmetinden bizleri haberdar eden Ahmet Akgül Hocamızı da bu şehrin en sağlam, en emin KAPISI olarak tanımlasak, yerindedir diye düşünüyoruz!

Ve yine diğer bir noktada, bugün Ahmet Akgül Hocamıza bir sevgi bir muhabbet bir bağlılık gösterme gayreti içindeysek, bunun tek sebebi O’nun Erbakan Hocamıza olan imanı, sadakati ve “DOSTLUĞUNDAN dolayıdır..Yani Ahmet Hocamıza olan Sadakat ve Sevgimizin en temel kaynağı, Allahın rızası ve Erbakan Hocamıza olan Bağlılığıdır.

Evet yarım asırlık mücadele süreci göstermiştir ki, Erbakan Hocamız kimin DOSTU ise, Ahmet Akgül Hocamız da aynı şekilde Ona dost olmuştur…

Not :Gözlerimizin önünden akıp giden Irmağın farkına varmak ve bu ırmağın kenarında en azından meyve veren bir ağaç olmak varken, tadı, kokusu olmayan mevsimlik ot olmaktan kendimizi kurtarmamız en temel vazifemizdir!

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
16
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...