YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
692337264b056
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 4
Bugün : 32991
Dün : 47039
Bu ay : 973953
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45377774
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

BU DÜNYAYA NİYE GELDİM?

     

Rabbimi tanıyıp, iman etmeye

Huzurunda kıyam, durmaya geldim…

Rızasın arayıp, sırra yetmeye

Sanma ki huriye, hurmaya geldim…

      

Zikrederek bin bir, Esmasın sayıp

Vahdet deryasında, “Ben” damlam kayıp

Kur’an mesajını, dünyaya yayıp

Adil bir Düzeni, kurmaya geldim…

      

Hakkı yazdıracam, tuşa kaleme

Hayrı tanıtacam, bütün âleme

Tevhit sancağını, gönül kaleme

İslam-Barış mührün, vurmaya geldim…

      

Her din ve kavimden, bütün insanlar

Huzura kavuşsun, bitsin isyanlar

Herkesin hakkıdır, lütfu ihsanlar

Mazlumun yarasın, sarmaya geldim…

        

Önünü görmeyen, sezmez uzağı

Hak-Bâtıl var; sağ-sol, Şeytan tuzağı

Küheylan sanılan, azgın buzağı

Deccalin belini, kırmaya geldim…

      

Karanlık dağıldı, nurlar saçılır

Bu kutlu davadan, murdar kaçılır

Hak murad ederse, surlar açılır

Düşmanın safını, yarmaya geldim…

      

İslam potasında, beton yarılmaz

Türk Kürt Arap kardeş, mermer ayrılmaz

Adalet divanda, adam kayrılmaz

Zannetme firmaya, formaya geldim…

      

Herkesin hayali, amacı kadar

Gayesi gayreti, inancı kadar

Dağların zirvesi, yamacı kadar

Vuslat yollarını, sormaya geldim…

      

Dünya düşman olsa, ne gam ne keder

Allah’ım yâr ise, O bana yeter

Fani zevke dalan, çok yazık eder

Dost yolunda postu, yormaya geldim…

        

Milli Çözüm; Milli, Görüş kolunda

Dolaşmam İblisin, sağı solunda

Karınca misali, Kâbe yolunda,

Şehadet ufkuna, varmaya geldim…


        

FATMA BETÜL ERİŞKİN – KONYA – 17.12.2020

İnanmak, gizemli bir anahtardır!

İnanmak nedir? (Bir şeyi) Doğru ve değerli olarak kabul edip sahip çıkmak, güvenilir bulmak, güvenip dayanmak, itimat ve itibara layık bulmak anlamındadır.

İnanç: Bir şeyin var olduğuna inanmak, var olduğuna dair içimizde güçlü ve köklü bir his taşımaktır. O his insanı insan ve Müslüman yapar.

İman ise: Bir şeyin sadece var olduğuna değil, onun doğruluğuna, dürüstlüğüne, sadakatine, vefasına, bizi asla yalnız bırakmayacağına, dünya ve ahirette bizimle olacağına dair inanmaktır. İmanın kaynağı kalp, bilmenin kaynağı beyin, yani akıldır. Akıl kalpten, kalp ise inançlardan beslenir. Kalp ya Rahman’a ev sahibidir veya Şeytana oyun odasıdır. Kalbin temizliği çok önemlidir. Bu da ancak kalbe doldurulan sevgi ve sevgililerle kazanılır veya kaybedilir. Kalpte oluşturulan temizlik, insanda sağlam bir iman oluşturur. O iman ise kalbi; her an Rahman’ı misafir edecek temizliğe ve titizliğe ulaştırır ve o şuur ve huzur halini sürekli korur. İmanlı veya imansız ölmek de yine kalbe bağlıdır. Tam olarak kalbi ile iman etmemiş insanlar; zamanla ortam, yol, yoldaş, hatta -Allah muhafaza- bir ömür yaptıkları çalışmaları yok saydıracak şekilde, Şeytanın ve bâtıl yolunun hizmetkârı olurlar. Oysa inanmak, son nefese kadar Hakka tâbi ve taraf olmaktır.

İnanmak; hissetmektir. İnsan hissettiği nispette yaşar. İnancını yitiren bir yürek, canını yitirmiş bir beden, anlamını kaybetmiş bir sözcük gibidir. İnanmak; kutlu ve cesur bir değişimdir. Hakkın tüm kanun ve kurallarına göre önce kendini, sonra tüm çevresini, hatta dünya düzenini ve insanlık âlemini değiştirmek gayretidir. Bunun yolu ise ruhunu Hak davaya adamak, Hakkı tutup kaldırmak, tüm insanlığın kurtuluşu için canla başla mücadele edip zorluklara katlanmaktır.

İnanmak beklemektir, beklemek ise umut…

İnsan bedeninin içerisinde ve etrafında bulunan bir ışık akışımı vardır. Bu akışım, çakra denilen enerji kanalları yoluyla soyut ve somut tüm beden katmanlarının birbiriyle etkileşimini ve dengelenmesini sağlar. Asıl kritik olan ise; aslında insan, evrende yaşayan dev bir organizma ve hücreden ibarettir. Ve onun da içinde işleyen benzer bir mekanizma vardır. İnanmak, insanın içinden evrenin derinliklerine kadar uzanan bu saklı yolun kapısını açan gizemli bir anahtarın ta kendisidir. O halde; her an dua etmeli, kalp frekanslarımızı dolayısı ile iman ayarımızı sürekli kontrol etmeli, kendi kıyametimiz olan son nefesimize kadar, Hak davada bir zerre olmaya gayret göstermeliyiz.

Ya Rabbi; imanımız olgunlaşmadan canlarımızı alma!

Ya Rabbi; Fethi Mübin gerçekleşmeden ve bu uğurda gayret sarf etmeden canlarımızı alma!

Ve Ya Rabbi; Kardeşliğimizi pekiştirip, “beni” unutup “biz” olmayı öğrenmeden canlarımızı alma! (Âmin!)

          

FATMA BETÜL ERİŞKİN’İN RÜYASI – KONYA – 12.12.2020

Rüyamda: Aziz Erbakan Hocamız ve Muhterem Ahmet Akgül Hocamız bizim evin salonunda sohbet ediyorlardı. Rüyayı ve sohbet konularını tam hatırlamıyorum, ama salona kahve ikram etmek için girdiğimde Ahmet Hocamız yere uzanmışlar, Erbakan Hocamız da mübarek ellerini masaj yapar gibi, ama dokunmadan Ahmet Hocamızın mübarek bacaklarında ve sırtlarında gezdiriyorlardı. Erbakan Hocamız: “Ahmet, cam bir bardağa veya şişeye su doldur, niyetine korunmayı al, en azından bir Fatiha Suresi oku ve o suyu iç. Bir kovaya birkaç damla bu sudan, birkaç damla da sirke koy, duş aldıktan sonra üzerine dökün. Tek engel Sen olduğun için, Seninle çok uğraşıyorlar. O da kırgınlık, yorgunluk, halsizlik ve irili ufaklı hastalık yapıyor Sende. Biz okuyalım, Sen de oku ki rahatlayasın inşaallah!” buyurdular. O esnada uyandım.

Te’vili: Duanın ruh ve beden sağlığımıza şifa sağladığına, Fatiha’nın en büyük dua olduğuna… Erbakan Hocamız gibi büyük Zat’ların manevi tasarrufuna işaret ve beşarettir.

En doğrusunu Allah bilir.

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Ali ÇAĞIL - İHL ve Kamu Yönetimi Mezunu

Ali ÇAĞIL - İHL ve Kamu Yönetimi Mezunu

Subscribe
Bildir
28 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Huzura kavuşsun bitsin isyanlar
Her din ve kavimden, bütün insanlar

Huzura kavuşsun, bitsin isyanlar

Herkesin hakkıdır, lütfu ihsanlar

Mazlumun yarasın, sarmaya geldim…

ALLAH RAZI OLSUN
Yapmış olduğum yorumlarıma inanarak ve içten duygularla cevap verip Hüsnü zanda bulunan başta Kemal beye ve çok değerli yorumculara teşekkür ediyorum. Allah razı olsun.

“Dedim Sayın” rumuzlu kardeşimize…
Biz Milli Görüş- Milli Çözüm Erleri; bir bedenin parçaları, bir duvarın tuğlaları gibi, sımsıkı saf tutan bir topluluk olmalıyız evet. Belli ki, sizi inciten, sizi üzen bir sıkıntı yaşamışsınız. Her asırda Hak davanın içinde, bir kısım art niyetli “gafillerin ve hainlerin” olabileceğini Mus’ab kardeşimiz zaten izah etmişler.

Meal-i Kerim bizim şifamızdır. Cenab-ı Allah Kur’an’da, Al-i İmran 179. Ayette:

[i][b]“Allah, murdar (ve münafık) olanı, temiz ve mübarek olandan ayırt edinceye (sadıklarla, sahtekârları belirleyinceye) kadar, (ey münafıklar) mü’minleri, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz (ikili oynamak, fesatçılık ve fırsatçılık yapmak, Dini ve davayı kullanmak gibi) durumda (ve bir arada) bırakacak değildir. Ve tabi Allah size gaybı da bildirecek değildir. (Hatta pis tıynetli ve çirkef niyetli HABİSLERİ; temiz ve halis mü’minlerden ayırıncaya kadar bu imtihan sürecektir.) Lâkin Allah, elbette elçilerinden dilediğini seçip (bazı sırlarından haberdar kılmaktadır.) Öyleyse siz de Allah’a ve elçilerine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır.”[/b][/i] Buyurmaktadır.

Bu bir süreçtir. Ve elbette geçecektir; lakin, zafer vaktinde gelecektir.

“Kardeşliği tesis etmeden cennete giremezsiniz!” buyuran Aziz Hocamızın bizleri defalarca uyarmasına rağmen, hâlâ bir kardeşimizin incinmiş olması, bizim için kardeşliğimiz adına utanılacak ve ahiretimiz adına korkulacak vahim bir durumdur.

Niyaz-ı Mısri Hz.lerinin “İRFAN SOFRALARI 34. SOFRA” isimli bir risalesini arz edelim ve konuyu kapatalım.

“Cennet mekarihle (kötülüklerle) süslenmiştir.”

Bunda şu hakikate işaret edilmektedir: Bir Mürşid-i Kâmil’in adı uzaktan işitilir ve onunla buluşmaya iştiyak duyulur. Fakat geldikleri zaman onu düşmanla çevrili görürler, öyle ki her düşmanın elinde ötekininkine benzemeyen bir mızrak vardır; o mızrakları bu Mürşid-i Kâmil’e aşık olanlara atarlar, iftiralar ederler, onu ondan çevirmeye çalışırlar.

Bu, Adem Aleyhisselam’dan günümüze kadar böyle gelmiştir. Hakikatte Mürşid-i Kâmil’in etrafında bulunan bu düşmanlar, istidatlı olmayan kimseleri kemâl sahiplerinin yanına sokmamak için vazifeli bekçilerdir.

İşte kemâl sahibi olan zat, böylece mekarihle (kötülüklerle) çevrilmiş bulunur. Onun yanına ancak kuvvetliler girebilir. Nitekim o Mürşid-i Kâmil’de maarif Cennetine ve kendisine muvafık ihvanla toplanma zevkine; düşmanların verdikleri ıstıraplara, hasetçilerin sebep olduğu üzüntülere sabretmek suretiyle erebilmiştir.

Çünkü ariflerin meclisi, Cennet gibidir. Zira Peygamber Aleyhisselam Efendimiz buyurmuştur: “Eğer Cennet bahçelerine uğrarsanız, meyvalarından yeyiniz.” Fakat cennet mekarihle çevrilidir.

Mürşid-i Kamil kimseler, zikir sohbetine muvafık olan insanla toplanma meclisine ancak sabr ile nail olabilmişlerdir.

Büyüklerden biri Belgrad’dan bizi ziyarete gelmişti. Önce fakirin hasetçilerinin çokluğunu görerek bana acıdı. Fakat cuma gecesi toplanan ihvanı görüp, onların Vecd ile, birtakım İlahî haller ile zikretmelerini görünce çok ağladı ve şöyle dedi: “Bırak onları istedikleri kadar hainlensinler, düşmanlık etsinler. Onların ezalarına sabret, Çünkü bu nûr, onların üflemeleriyle sönmez, artar.

Sonra Allah Teala’nın: “Allah’ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Halbuki Allah, kafirler istemese de, nûrunu muhakkak tamamlayacaktır.” (Saff ve “Allah’ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar, Kafirlerin hoşuna gitmese de Allah nûrunu tamamlayacaktır.” Tevbe 32) sözlerini okudu ve ilave etti.

“Bu cennetin, hasetçilerden ve düşmanlardan hali kalmayıp onlarla sarılmış bulunması icabeder. Bu insanlar bunun etrafındaki mekarihi yarıp buraya girmeye kudretleri olmadığından dolayı hasedleri ve düşmanlıkları artmaktadır. Fakat onların hasedleri ne kadar artsa bu nûr da o kadar artar. Onların senin hakkındaki davranışlarına üzülme.”

Hasılı Mürşid-i Kâmil, kemâl cennetine cehd-ü gayret ve sabr-i cemil ile vasıl olabilir. Onun hasetçilerinin kötülükleriyle çevrili bulunan sohbeti cennetine de ancak Mürşid-i Kâmil’in zatında veya meclisinde bulunan mekarih ayıplarına gözlerini kapatan, o hasetçilerin sözlerine kulak asmayan kimselerden başkaları giremez.

Niyâzî-i Mısrî Hz. (k.s)

[b]“Böylece bütün Nebilere (ve Hakk dava elçilerine), insan ve cinn şeytanlarından düşmanlar kıldık. Onlar birbirlerini aldatmak için yaldızlı sözler fısıldaşırlar. (Hakka davetçilerle onların yakın çevrelerine yerleşmiş bazı şeytani ekipler, sanki birbirlerine güveniyormuş tavrıyla sahte iltifatlar yağdırırlar.) Rabbin dileseydi (izin vermeseydi, elbette) bunu yapamazlardı. Öyleyse onları (Hakk dine ve hizbe sızmış insan suretli şeytanları) yalan olarak uydurmakta oldukları iftiralarıyla baş başa bırak. (Seyret ki sonları nasıl olacaktır!)”
(En’am Suresi: 112) [/b]

YANLIŞ ANLAŞILDIM GALİBA!
Merhum Erbakan Hocamız, “Allaha kul olamayan bu davaya er olamaz” derdi. Buradan yola çıkarak yorum yaptım ama demekki yanlış anlaşıldım. Tabiki Rabbimizin taktir ettiği zaman ve saat gelince tek kişide kalmış olsa Hak dava zafere ulaşacaktır. Ama tekrar tekrar ifade ediyorum ki, Erbakan Hocamız Allaha hakkıyla kul olma konusunda önemle üzerinde duruyordu. O zaman gelin hep birlikte Merhum Hocamızın bu sözünü net bir şekilde anlamaya çalışalım ve ondan sonra münafık olana münafık, takva olana takva diyebilelim.

Sadakat ehli olabilmek
Gerek Peygamberimiz döneminden, gerekse geçmiş Peygamberlerin dönemlerinden verilen bu örnekler şu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır: Allah insanları yaşamlarının her anında imtihan buyurmakta; davasında doğrularla yalancıların birbirinden ayrılacağı ortamlar yaratmaktadır. Özellikle zorluk ve sıkıntılarla karşılaştıkları dönemlerde sadık Müslümanlar güçlü bir kararlılık gösterirken, zayıf karakterli olanlar kendilerini açığa vurmakta ve Haktan sapıtmaktadır. Bunun bir örneği de, Peygamberimiz döneminde Müslümanlar ile inkârcılar arasında geçen bir savaş anında yaşanmıştır. Ayetlerde böyle bir zorluk anında bazı Müslümanların zayıflık gösterdikleri ve “Allah hakkında cahiliye zanlarına kapıldıkları” anlatılmaktadır. Şeytan, zorluk anında, bu Müslümanların “ayaklarını kaydırmaya” çalışmaktadır:
“İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden (gevşeklik gösterip davasından) geri dönenleri, kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama (sadakat ve samimiyet ehlini etkilememişti) andolsun ki, Allah onları affetti. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, yumuşak olandır.”[30]
Allah bu olayda bir anlık zayıflık gösteren ama tekrar sıratı müstakime yönelen Müslümanları affettiğini bildirmiştir.
Çünkü Allah iyilerle kötülerin ayrılması için insanların mutlaka denemelerden geçirileceklerini vaat etmiştir. Bu “zor anlar”a karşı dayanıklı olmanın tek yolu ise Allah’a güçlü iman, ihlâs ve samimiyettir. Elbette Allah salih kullarına kolaylık verir, onların “ayaklarını sağlamlaştırır”, onların kalplerine her türlü zor ortamda “huzur ve güven duygusu” indirir. Ama şunu da unutmamak gerekir ki, Allah’ın yeryüzünde insanları imtihan edeceğine ve iyilerle kötüleri ayıracağına dair vaadi kesindir:

“Dedim Sayın” lakap ili yorum yapan şahsa
Zafer en takva olanın etrafındakiler “Tam kul olunca” gelmek mecburiyetinde değil. Allah (CC) dilerse en takva olanın hatırına da zaferi verir. Birde en takva bilinen ile gerçekte en takva olanı da birbirinden ayırmak gerek.
Zafer değil “Levlâke levlak lema halaktül eflak = Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım” kutsi hadisi ile Cenabı Hak Kâinatı yaratığını bildiriyor en takva olan Hz Muhammet Efendimiz hatırına.
Peygamber efendimizin etrafındaki hatta en yakınındaki münafıklardan yola çıkarak Resulün yolundan yan çizmeye çalışırsak akla ziyan etmiş oluruz.
Hatasızlıktan öte her şeyi en mükemmel yapan Efendimiz Hz. Muhammet (SAV) döneminde olsak bu bakış açısıyla Peygamber efendimizin zafer müjdelerine inanmayız(haşa). Neden “en yakınında olan vahiy katibinde ve etraflarında olup fırıldaklıktan öte münafıklık” yapanlar var diye.
En takva Erbakan Hocamızın, etrafında fırıldakçılara parmak ısırtanları gördüğünüzde Erbakan Hocamızın zafer müjdelerine de inanmadınız, sadakatle davasına er olmadınız o zaman.
Sahabeler de hatasız, günahsız değillerdi (birçok örnek vermek mümkün). Yine o dönemde yaşamış olsak O mübareklerin hatalarından yola çıkarak Peygamber Efendimizin zafer müjdelerini, hak yoluna itimat etmemiş olsak bedbahtlardan olmuş olurduk (Allah korusun).
Görüldüğü gibi en takva şahsiyetin etrafından yola çıkarak en takva şahsiyetin müjdelerini ancak aklı devreden çıkartarak yok sayabiliriz.
En takva Hz Muhammet Efendimizin etrafındaki münafıklara, sahabe efendilerimizin hatalarına rağmen Mekke’nin fethi gerçeklemiştir.
En takva Hz Musa Efendimizin etrafındaki Samiriye vb. lere rağmen Firavun (dönemin ABD’si) tarumar edilmiştir.
En takvanın etrafındakiler “Allaha kul olana kadar zafer gelmeyecektir.” Bundan dolayı zaferin asla, kesinlikle gelmeyeceği sözü Kur’an’a, Sünnetullaha, tarihe aykırıdır. “Gerçek manada Allaha kulluk şuuruna ulaşıldıktan sonra zafere ulaşan topluluklar olmuştur” dersek doğru olacaktır.
“En takva kulun davasına muhatap olduğu halde hatalarından-günahlarından vaz geçmeyenler büyük tehlikede ve münafıklık yapanlarsa en tehlikeli insanlardır” vb dersek doğru olacaktır.
Bugün; hatalarımıza, gafletimiz, verilen erlik görevinde ki kusurlarımıza, Milli Çözüm kutlu davasını temsil değil kapısında itliğe layık olmayışımızdan değil; Aziz Erbakan Hocamızın şanlı hazırlıkları, Üstad Ahmet Akgül Hocamızın dillere destan gayreti, takvası, feraseti, Erbakan sadakati ve mazlumların, Milli Çözüm sadık erlerin hatırına yeryüzünün en kutlu zaferi inşallah gelecek göreceğiz.
Zamanın hangi döneminde gelirseniz geliniz en takva kulun etrafındakileri öne sürerek haklı davanın zorluklarına göğüs germez, çetrefilli imtihanlara sabretmez, Kitabı, Sünneti ölçü almaz, aklı kullanmaz, zanlarla hareket edersek Allah’tan başka hiç kimsemiz olmaz. Allah (cc) en takva kulunun yanında olmayan kullarına dünyada “Rahmân” ismi hürmetine insan-hayvan, mü’min-kâfir farkı gözetmeksizin her canlının her türlü rızkını vermekle yanlarında olmakta.
Ahirette ise Rahîm ismi hürmetine iradelerini hayra, doğruya, güzele yönlendiren, en takva kulunun yolunu yol, davasını dava, müjdesini müjde bilen bahtiyar kullar için, ikinci yaratılışta, sonsuz lütuflar, nimetler, ikramlar verileceği bildirilmektedir.

Zafer Gecikmez. Tayin ve takdir edilen tam vaktinde gelir.
İster gecenizi gündüzünüze katıp bu hak dava için çalışın,
ister yan gelip yatın.
Bu hak davanın başarısını ne bir gün öne alabilirsiniz,
ne bir gün geciktirebilirsiniz.
Bütün mesele sizin bu şerefli davada nasıl bir imtihan vereceğiniz,
nasıl bir karşılık elde edeceğiniz ile ilgilidir.
Yapacağınız tek şey, bu çorbada tuzunuzun olmasıdır!

İmtihan Son Nefese Kadar
İmtihan sırrını akletmisin
Nefs tuzağı farketmezmisin
Şeytanın planı terketmezmisin
Hakikat sırrı bilmeye geldim

Aziz Erbakan Hocamızın duasıyla
“Ya Rabbi imtihanımızı imanımızdan büyük eyleme” Amin

Sonsuz Hamd
Fatiha 1
Euzübillahi-mineşŞeytanir-Racim
Yüce Rabbimizin rahmet ve inayetinden kovulmuş, şerrin ve şekavetin rehberi olmuş Şeytanın vesvesesinden, Onun Kur’an’ı okuma ve anlama konusunda bizi gaflete ve tembelliğe sürüklemesinden ve Allah’ın kelâmına itiraz ve isyan etme düşüncesinden, Allah’ın hıfzu himayesine sığınırım. (Bak: Nahl: 98)
Bismillah’ir-Rahman’ir-Rahim
(Dünyada, yarattığı her varlığını ve tüm kullarını esirgeyip koruyan, isyan ve kusurlarına bakmayıp yine ihtiyaçlarını karşılayan ve düzelmesi için mühlet sunan) “RAHMAN” (olan); ve (ahirette sadece iman ve itaat ehlini bağışlayıp, sonsuz rahmet ve nimetlerine kavuşturacak;) “RAHiM” (olan) ALLAH’ın adıyla… •Bu işe, ibadet ve imtihan niyetiyle başlamaktayım. •O’nun emir ve hükümleri doğrultusunda bu işi yapıp tamamlayacağım, asla harama ve hilekârlığa sapmayacağım. •Bu işte sadece Allah’ın rızasını, kullarının hatırını ve insanların rahatını ve menfaatini amaçlayacağım. •Bu işi ancak Allah’ın inayetiyle başaracağıma inanmaktayım.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…[ Not: Rahman, sonsuz şefkat ve inayeti; Rahim ise sınırsız merhamet ve mağfireti anlatır.]

Bakara 214
Yoksa siz, daha önce gelip geçen (kavimlerin durumu) başınıza gelmeden (onların İslam yolunda ve imtihan amacıyla çektiklerini siz de çekmeden; dünyada Adil Devlete erişeceğinizi, ahirette ise) cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara öylesine belalar, yoksulluk ve hastalıklar dokunmuş ve öylesine sarsılmışlardı ki, sonunda peygamber ve onunla birlikte iman eden kimseler; “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek (kadar çaresiz kalmışlar ama buna rağmen davalarından asla caymamışlardı. Sadakat ve samimiyetlerini böylece ispat ettikten sonra) İyi bilin ve bekleyin ki, artık Allah’ın yardımı yakında erişecektir.

Bu Hak davada bir nefer olmayı lutfeden Rabbimize Sonsuz Hamd olsun …Yetmez sadakatten ayırmasın ve nefse bir an bile uymaktan bizleri korusun inşaAllah…

Erbakan Hocamız ın önemli ikazları yolumuzu aydınlatıyor,içimize huzur doluyor ve yaşadığımı anlıyorum tek kelime ile…

Şu ahır zamanın fitneleri o kadar çok ruhumu daralttı ki artık Rabbim sana sığındık diyor ve izliyoruz…Dua ettiren Rabbimize ve bu güzel toplulukta bulunduran Hüdamıza Sonsuz Hamdolsun…

Dedim Sayın Adlı Yorumcunun Tespitlerine Yönelik Bir Bakış Açısı
Didem Sayın adlı yorumcu geneli özete indirgeyerek bir bakış açısı sergilemiş. Bizde biraz daha genel ve gerçekçi bir yaklaşımla konuya açıklık getirmiş olalım. Öncelikle fani olan bu dünyaya geliş amacımız ibadet ve hilafet görevini hakkıyla yerine getirmektir. Bunları hakkıyla yerine getirenler gerçek Mümin olma vasfına ererler. Peki günümüzde ayrım yapmaksızın belirtmek gerekirse, tüm cemaat, cemiyet, tarikat, dernek, siyasi parti ve bu yönde faaliyet gösteren oluşumlara mensup insanların yüzde kaçı bu vasıflara uygun hareket ediyor. Kendi kanaatime göre yüzde birin çok altında bir rakamdan söz etsem abartı olmaz heralde. Özellikle, “Biz şu oluşuma mensubuz ve doğru yoldayız. Kesinlikle cenneti kazanırız” gibi düşünce ve yaklaşımlar hem sakat, hemde nefsani bir bakış açısıdır. Ve zaten bugün toplumun bu tür oluşumlara karşı uzak durmasının en büyük sebebide bu tür yaklaşımlardan kaynaklanmaktadır. İslam tarihinde toplum önderi ve liderlerin en büyük imtihanı; eşleriyle, çocuklarıyla, kardeşleri ve yakın uzak akrabaları ve cemaatleriyle olmuştur. Evet tarih boyunca hak ve hayırlı yolda mücadele edenler, büyük bir heyecan ve ümitle zafere ulaşmayı beklerler. Fakat unutulmamalı ki, zaferi geciktiren sebepler muhakkak vardır ve bu sebepler yine insanların kendi elleriyle ettiklerinden dolayıdır. O zaman net ifade etmek gerekirse, ya Allaha hakkıyla kul olma yolunda mücadele edilecek, yada nefislerin esiri olarak yaşamaya devam edilecek. Dedim Sayın adlı yorumcunun son sözünede katılıyor ve diyorum ki, Allah var gam yok.

Dua, dava, kardeşlik,
İslami çaba ve amacımızın da, biat ve cihazınızın
da sevabı ve kazancı sadece kendimize dir ..
Hakk hâkim olsun, ülkemizde ve yeryüzünde Adalet Nizamı kurulsun diye) Kim cihad ederse, o ancak kendi nefsinin faydası için çaba göstermiştir. (Cihadın, adil devlet, izzet ve emniyet gibi dünyevi menfaatleri de; ebedi saadet ve cennet gibi uhrevi mükâfatları da kişinin kendi çıkarı gereğidir.) Allah âlemlerden Müstağnidir (hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir).
Öyleyse bu imanımız ve inancımızın, gereğini yerine getirmek için aşkla ve heyecanla gayret etmeliyiz, samimî ve içtenlikle dualarda buluştuğumuz duası ve davası aynı gayeye kilitlenmiş bu ekibi dünyada izzet ve devlete, ahirette ise cennet ve rü,yete ulaştır.
29:7
Andolsun ki, inanıp hayırlı amel işleyenlerin kötülüklerini, Biz elbette örteriz ve onları yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandırıp karşılığını öderiz.
Yarabbi buyurdugun gibi bizlerim günahlarını ört amin amin…

HAKKA TABİ OLMAYA GELDİK!..
Niçin yaratıldın,eger bilmezsen
Hikmetin bilmezsin,ger düşünmezsen
Nefsindeki kiri,pası görmezsen
Sanırsın eğlence,oyuna geldik…

Bu kendin kandırmak,daha nicedir
Hakka teslim olmak,iz’an iledir
İman cihat ermek,sonsuz neş’edir
Hakkı bilip boyun,bükmeye geldik!..

Zalimler hainler,amir olmuşlar
Hakka değil kör nefs-lere uymuşlar
Siyonist Deccale,çırak olmuşlar
Kötülere karşı,durmaya geldik!..

Hiç boşluk kalmamış,hep açıklanmış
Anlamazdan gelme, her şey ayanmış
Milli Çözüm hepten,Hakka boyanmış
Hakka hizmet yolunu, seçmeye geldik!..

Aziz Hocamızın,Hak Takipçisi
Şimdi hayır cephenin,O’dur Rehberi
Hak Adil Düzeni,kurcak yiğidi
Tanıyıp talebe, olmaya geldik!..

Milli Görüşün Yok Edilmesine ve Üzerine Beton Çekilmesine Tek Engel Milli Çözüm
Gezenkuş sitesi anladığımız kadarıyla Millî Görüş sevenleri tarafından kurulan bir site. İçerisinde Milli Çözüme yönelik iftira ve akıldışı ithamların içerdiği arkadaşlar tarafından whatsapp grubumuzda paylaşılınca, arkadaşlarla birlikte yazıların kaldırılması için site yetkilisi Mustafa Bey ile görüşüp, “iftira içerikli yazıların biran evvel kaldırılması” istendi. Site yönetici Mustafa Bey “yazıların yıllar öncesinden yazılmış olduğunu, gözden kaçtığını ve Erbakan vakfı sürecinde yazıyı yazanların Erbakan Vakfına gittiklerini, ayrıştıklarını, şu an bu yazıyı yazan kişilerin geldikleri noktada ki kişiliklerini konuşmaya bile değer bulmadığını” söyleyerek “yazıları en kısa zamanda kaldıracağını” söyledi ve 24 saat geçmeden kaldırıldı.
Bu süreçte önemli bir gerçeği arkadaşlarla bir kez daha idrak etme fırsatı bulduk.
İnternet Site yönetici Mustafa Bey sadık Milli Görüşçü. Erbakan sevdalısı. Akp karşıtı.
Fakat camia içinde ve dışında oynanan Siyonist oyunlar ve Milli Çözümden uzak tutulması sonucu uşaklıkta mahir kişileri, mısıroğlu, dilipak vb kafası karışık fakat Milli Görüşçülere “kanat önderi” diye yutturulan kirli bağlantılı kişileri görememiş olması öylesine olumsuz yönde etkilemiş ki, Milli Görüşe sadakati haricinde fikirsel olarak Milli Görüş şuuruna dair neredeyse zerre kalmamış Mustafa Bey’de. Anlaşılan o ki; Milli Görüşe sadakatten vaz geçmeyeceği anlaşılan Mustafa Bey’i, (Mustafa Bey profilindekileri) Siyonizm, “ne dediğini ne diyeceğini” bilemez hale getirmiş. Aynı zamanda SP’deki marazlıların, marazlarından ve fikirsel kısırlıklarından dolayı artık Mustafa Bey; ne sağcıya ne solcuya ne de herhangi bir kesime haklı davasını anlatamayacak hale gelmiş ve fikirsel iflasa mahkûm edilmiş.
Kılavuzun kargalığı sonucu Mustafa Bey yönünü şaşırıp, E. İmanoğlu’na oy atışı gibi sayısız kere siyon ekmeğine, istemeden yağ sürdüğünü de görünce ;
Üstad Ahmet Akgül Hocamızla ve Milli çözüm öğretileri ile buluşmamış olsaydık herhalde en iyimiz en iyi ihtimalle Mustafa Bey profilinde olacaktık.
Özellikle son zamanlarda her birimiz bu gibi olaylarla karşılaştıkça Milli Görüş şuurundan şaşmadan, gayri milli güçlerin ekmeğine yağ sürmeden, (fetö vb) uşaklarının oyunlarına alet olmadan, Aziz Erbakan Hocamızın Davasını gerçek manda haykırmanın ancak Üstad Ahmet Akgül Hocamızın temsil ettiği Milli Çözüm şuuruyla mümkün olduğunu görmekteyiz.
Erbakan Hocamız manevi tasarrufu ile rüya aleminde “Tek engel Sen olduğun için, Seninle çok uğraşıyorlar.” Sözleriyle de Üstad Ahmet Akgül Hocamızın duruşu, fikirleri ve çözüm yollarının “Milli Görüş Ruhunu” diri tutuğu gerçeği manen de vurgulamaktadır.

ALLAHTAN GAYRISI BOŞ
Doğru konuşmak lazımsa insanlar bozulmuş. En takva bilineninin etrafındakiler dedikodu, fitne, gösteriş, kendini beğenme ve filim fırıldaklıkta ön sıradalar. O nedenle gerçek manada Allaha kul olana kadar zafer gelmeyecektir. Allahtan başka kimsem yok çok şükür.

Hayat İman ve Cihat şuuruyla yaşamak, asıl amaç olmalıdır
İman, hayali bir kavram ve taklidi bir kuram değil, bizzat hakikattir. Kıymetli elmas gibi saklanan cansız bir varlık değil, aynen insan gibi canlıdır. Her insanın hayatını sürdürmesi için havaya, suya ve gıdaya ihtiyaç duyduğu gibi, imanın da ilim ve ibadet gibi ruhi besinlere ve farklı manevi lezzet ve vitaminlere ihtiyacı vardır. Kalbi marazlar ve günahlar gibi mikroplardan korunmayan ve bağışıklık sistemi kurulmayan iman, bir bebek gibi hastalanacak ve ölümden kurtulamayacaktır.

İman, bize atadan babadan miras kalan, gölgesinden ve fıstık yemişinden yararlanılan yüzlerce yıllık bir çam veya çınar ağacı gibi değil, her an korunup bakılması ve boy atması için her tedbirin alınması gereken bir emanet fidan konumundadır. Maalesef pek çok insanların imanı, sadece plastikten yapılma yılbaşı çamları gibi, cansız bir süs ağacıdır.

Oysa gerçek iman; Allah’ın vahdet ve kudretini İKRAR, O’nun vadine ve inayetine İTİMAT ve Kur’an’ın hükmüne, Resulüllah’ın sünnetine ve sistemine İNKİYAT (kayıtsız, şartsız İslam’a teslim olmak)la olgunlaşır. Avrupa’yı barınak, Amerika’yı sığınak tutanların, Yahudi ve Hıristiyanlara uşaklığı gözü açıklık sayanların, imanları kuru bir zan ve kof bir oyalanmadır.

Akıllı insan, bu hayat imtihanından kazançlı çıkmayı düşünen ve sonsuzluğa yönelik hazırlıklar gören insandır. İman fidanını canlı tutup büyütmeyi başarmak “Hayat; İman ve
Cihattır” şuuruyla yaşamak, asıl amaç olmalıdır.

Rabbimizi bilmek
Kudsi Hadisi Şerifte Rabbimiz “Ben bir gizli hazine idim bilinmek istedim” buyuruyor. Rabbimiz Kur’anı Kerim’de “Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” buyuruyor. İnancımızda, hayat düsturumuz “Yaratan’a tazim ve hürmet Mahluka şefkat ve merhamet” olarak tanımlanıyor. Buradan hareketle Rabbimizin davasını kendimize dert edinirsek, Adil Düzen kurulsun insanlık huzur bulsun diye gayret gösterirsek, hayatımızın tek kaygısı bu olursa o zaman Rabbimize tazim ve hürmet etmiş, mahluka şafkat göstermiş olacağız. Belki o zaman Rabbimizi bilmiş ve belki de kulluğuna kabul edilmiş olacağız.

Bir Kudsi Hadiste Yüce Rabbimiz; “Ben gizli bir hazine idim. Aşikâr olup bilineyim (varlığımı, in’am ve ikramımı ve harika sanatımı kullarıma göstereyim) diye bütün mahlûkatı yaratmayı diledim”
Bir Hadisi Kutside:
“Ben gizli bir hazine idim, bilinmekliğimi murad ettim.’’ Eğer ki insan olmasaydı bu yaratılış bu amaca ulaşamayacaktı.

Kur’an’da bir ayet de FETİH SURESİ 28. Ayette:
“Bütün dinlerden (ve düzenlerden) üstün (ve hâkim) kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve Hak Din ile gönderen O’dur. (Bu hükmünü gerçekleştirmek ve kullarının Hak’tan mı bâtıldan mı taraf olduğunu imtihan edip seçmek üzere) şahit (gözetleyici ve değerlendirici) olarak Allah (c.c) yeterlidir.”

İslam’da en büyük amaç: Kur’an’ı Kerimiyle bu alemi nurlandıran Hazreti Muhammed’i (aleyhisselatü vesselamı) tanımak ve Ona iman ile tabi olup anlamak ve kavramak için bu uğurda başta MEALİ KERİM olmak üzere Milli Çözüm Yayınlarını çok dikkatlice incelemek gerekiyor. Milli Çözüm okuyucuları sadık ruyalara erişme gibi ekstra bir nimete de sahip olmakta. Rabbimiz gereğini yerine getirenlerden lütfeylesin bizi. Amin.

Kıymet Bilen Kıl Allah’ım..
Ya Rabbi ne mübarek verdiğin nimetlerin
Yolun güzel, yoldaşlar güzel, menzili güzel
Şımarlık etmeden kıymetini bilenlerin
Hali güzel, vakti güzel, akıbeti güzel..

Taklidi imandan Uzak,Tahkiki iman üzere yaşamaya geldik.
Taklide dayalı olmayıp düşünme ve araştırmaya bağlı iman olup, her Müminden istenen gerçek inançtır. İman esaslarından her biri üzerinde, elden geldiğince bilimsel çerçevede düşünerek, araştırarak, bunları kendine mal ederek, yürekten tatmin olarak inanmak, İslâm’ın ve Kur’ân’ın emridir. En makbul iman bu araştırmaya dayalı olan imandır. Böyle bir imana sahip olan kimseyi şeytan yoldan çıkaramaz, inançsızlık şüpheleri karşısında sarsıntı duymaz. Hakiki iman her zaman sahibini korur.

Milli Çözüm; Milli, Görüş kolunda
Dolaşmam İblisin, sağı solunda
Karınca misali, Kâbe yolunda,
Şehadet ufkuna, varmaya geldim…

Bu dünya’ ya niye geldim?
Kur’an bizlere, doğruya ulaştıran rehber, yolumuzu aydınlatan ışık, doğruyu yanlıştan ayıran ölçüdür. Kur’an aklımız ve gönlümüz için bir ziyafet, ruhumuzun şifa kaynağıdır. İnsan Kur’an-ı Kerimi sadece okumak için değil, Allah için nasıl kul olması gerektiğini, yaradılış gayemizi, hedefimizi, insanlığın saadeti için ne gibi çaba sarfetmemiz gerektiğini, adil bir dünya için neler yapmamız gerektiğini öğrenmek, anlamak, yaşamak içinde okunmalıdır.. Dünya’ya ne için geldiğini bilsin ve öğüt alsın.
Sayısız nimetin verildiği insan oğlu yeryüzünde başıboş ve amaçsız bir şekilde burakılmamış, bilakis yeryüzü hayatı onun için bir imtihan yurdu kılınmış ve diğer bir çok mahlûkâtın aksine insan mükellef, sorumlu bir varlık olarak yaratılmıştır. Müminler , haksızlığı ortadan kaldırarak yerine hakkı ve adaleti getirmek, bu husustaki faaliyetlere katkıda bulunmak ile mükelleftir…

“Ey Resulüm!) Sana indirilen (Kur’an’a) ve Senden önce gönderilen (Kitaplara), sözde inandıklarını öne süren (sahtekâr münafıkları) görmez misin? Ki bunlar, (hak ve adalet ölçüleriyle değil) tağutun önünde (zalim ve bâtıl düzenlerin kurum ve kurallarıyla) muhakeme olunmak (şeytan fikirli Yahudi ve Hristiyanların hükmü altında yaşamak) istemektedirler! Oysa (mü’min ve Müslüman sayılmak için) onu (tağutu ve süper güç putunu) red ve inkâr etmekle emrolunmuşlardır. Şeytan onları derin ve dönüşü olmayan bir sapkınlığa sürüklemek istemektedir. [Not: Bir Müslümanın şu soruları kendisine yöneltmesi ve samimi yanıtlarına göre iman durumunu değerlendirmesi gerekir. Benim istisnasız her konudaki tercihim ve hedefim: 1-İman ve itaat mı, İtiraz ve inkâr mı? 2-İslam (Hakka teslim olmak) mı, Fırsatçılık ve isyan mı? 3-Kur’an’ın Rahmani esasları mı, Batı’nın şeytani yasaları mı? 4-Faizsiz bir nizam mı, Faizli sömürü çarkı mı? 5-İslam ülkeleri ittifakı mı, Haçlı ortaklığı mı? 6-Farz-helâl kuralları mı, Haramların mübahlığı mı? 7-Hidayet aydınlığı mı, Dalâlet karanlığı mı? 8-Hakk ve hayır mı, Şer ve bâtıl mı? 9-Nübüvvet ve Sünnet bağlayıcılığı mı, Nefsaniyet ve şehvet bataklığı mı? 10-Ahiret ve adalet amaçlı mı, dünya ve menfaat ağırlıklı mı? Evet bu 10 şıktan sadece 1 tanesinde bile ikinci maddeyi tercih ve tensip edenlerin, iman ve İslam şuuru yara almaya ve hidayeti kararmaya başlamış demektir. Baskıcı ve zorlayıcı durumlarda aciz ve çaresiz fertlere ve müstaz’af kesimlere İkrâh-ı Mülci=Ölüm ve sakatlama cinsinden ağır tehditler gibi bazı mecburiyetler bir mazeret sayılsa bile, imkân ve iktidar sahipleri için bu tür mazeretlere sığınmak geçersizdir.]

Milli çözüm gibi Hakkı hakim kılmak gayreti ile çalışan kaynağı bizlere nasip ettiği için Rabbimize şükür ler olsun. Bu kutlu yolda ayaklarımızı sabit kılsın inşallah. Hocamın izinden ayırmasın. Amin…

Kul ‘ luğuna Niyazımız
Ya Rabbiii, Aleyhissalatüvesselam Efendimiz Hürmetine, Nebiilerin Hürmetine, Aziz Erbakan Hocamız ve Davamız Hürmetine, Şehitlerin ve Sadıkların Hürmetine bizlerini kulluğuna kabul buyur…

İNANMAK
İnsan gördüğüne inanıyorsa,
Doğuştan âma, körler ne yapsın
Asıl inandığı zaman görür insan
İnanmadan insan, nasıl yaşasın.

İNANİRSAN EĞER
İnanırsan eğer, Sığınırsın
“Şeytanın vesveselerinden
Ve yanımda bulunmalarından,
Rabbim, Sana sığınırım” dersin

İnanırsan eğer, Teslim olursun
“Bize ve size indirilene iman ettik,
Bzim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir,
Biz O’na teslim olmuşuz.” dersin

İnanırsan eğer, Yardım istersin
“Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır,
Adımlarımızı sabit kıl (kaydırma)
Kafirlere karşı bize yardım et.” dersin

İnanırsan eğer. Korkarsın
“O’na yaklaşmaya yol arar,
Yolunda cihad eder çabalar,
Kurtuluşa erelim. ” dersin

İnanırsan eğer, İstersin, Rabbim
Bize dünyada iyilik ve güzellik,
Ahirette de iyilik, güzellik ver,
Bizi ateş azabından koru.” dersin

İnanırsan eğer, Güvenirsin
“Görünmez ordularla desteklenir
Huzur ve güvenlik ile beslenir
Üzülme, Allah bizimledir” dersin.

İnanırsan eğer, Seversin
“Güneşi sağ elime,
Ayı sol elime verseniz
Davamdan vazgeçmem” dersin

İnanırsan eğer, Ben’lik kaybolur
Gören gözün, işiten kulağın
Tutan elin, yürüyen ayağın
O’nunla görür, duyar, tutar, yürürsün.

RABBİM MURÂDLARIMIZI HAYIRLI EYLE, SENİN HAYIRLI GÖRDÜĞÜNE YÜREKLERİMİZİ RAZI EYLE..
Mevlana der ki;
“Kaderimi ben secmedim; Rabbim ikram etti. Elhamdülillah! İyiyim desem yalan olur. Kötüyüm desem inancıma dokunur. En iyisi şükre vurayım. Belki o zaman kalbim kurtulur.” Duam belli duyan belli. Gerisi Takdir-i İlahi.

Şiirin son iki dörtlüğü duamdır Allahım…

Dünya düşman olsa, ne gam ne keder
Allah’ım yâr ise, O bana yeter
Fani zevke dalan, çok yazık eder
Dost yolunda postu, yormaya geldim…

Milli Çözüm; Milli, Görüş kolunda
Dolaşmam İblisin, sağı solunda
Karınca misali, Kâbe yolunda,
Şehadet ufkuna, varmaya geldim…

İNŞAALLAH KUL OLMAYA DECCALİZMİ YIKMAYA GELDİK!..
ERBAKAN HAZIRLADI PLAN..TEKNOLOJİ..VİZYON!.
SADAKATLE ZAFERE ULAŞTIRMAK KUTLU MİSYON
AKGÜL HOCA MÜJDE VERDİ GELECEK MUTLU SON!
ENGEL OLAMAZ BU YENİLGİYE İŞBİRLİKÇİ MASON!
ÇÜNKÜ KUR’AN MÜJDESİ İSRA 4-8 İHTİŞAMLI SON!
TSK ELİYLE ÜST TEKNOLOJİ İLE YIKILACAK SİYON!

Her Daim Tevhid Yolunda Olmayı Kul Olabilmeyi Yani Dosdoğru (Hak) Yolda Olmabilmeyi Bu Yolda Kalabilmeyi Rabbimizden İstemeliyiz!.

1:5

(Bu nedenlerle Ey Rabbimiz!) Biz (bütün mü’minler) ancak ve yalnız Sana ibadet eder (Senin buyruklarını uygular ve Yüce rızanı ararız) ve (her konuda) sadece Senden yardım diler (ve Senin avn-ü inâyetine sığınırız).

1:6
(Ne olur) Bizi Sırât-ı Mustakîme (dosdoğru Din çerçevesine ve istikamet çizgisine) hidayet buyurup (Hakka ve hayra ulaştır).

1:7
(Daha önce) Kendilerine nimet verdiğin (hidayet ve hakikate erdirdiğin) kimselerin (Nebilerin, Sıddıkların, Şehitlerin ve Salihlerin) doğrultusuna (bizi yönlendirip yollandır; ama ne olur Yarabbi, Yahudilerin Siyonist kesimleri, işbirlikçileri, tüm şirk ve şekavet ehli olan ve Hak dini yozlaştıran azgınlar gibi bütün) gazabına (ve kahrına) uğrayanların ve (Hristiyanların zalim emperyalist kesimleri, müşrik takipçileri ve Batı ahlâksızlığının taklitçileri gibi her türlü Hakk’tan ve hayırdan uzaklaşıp) sapıtanların yoluna (kaymamıza fırsat tanıma! Bizleri bütün bâtıl ve barbar yollardan) gayrı (ve ayrı olan İslam’da sabit kıl). Amin!

( Fatiha Suresi 5-7 )

AHİRZAMANDA DECCALİZMİN FİTNELERİNDEN SAKINMAK İÇİN EKSTRA FERASETLİ VE İSABETLİ HAREKET ETMEK İÇİN DUA EDERİZ!.

” Bütün bu çalışmalar esnasında her zaman şu duayı yapmalıyız:”Ya Rabbi!Sen bize her zaman Hakk’ı,Hak olarak göster,batılı batıl olarak göster.Hakkı tutmayı nasib et.Batıldan Muhafaza buyur!.”

Prof.Dr. Necmettin Erbakan!.

DECCALİZM YANİ SİYONİZM TARİHİN EN ORGANİZE VE GÜÇLÜ BATIL SİSTEMİDİR AMA HZ.MEHDİ VE HZ. İSA’NIN ÖNCÜLÜĞÜNDE (DİĞER TÜM BATIL SİSTEMLER GİBİ) ZAİL OLACAKTIR!..

BU MÜCADELENİN SIRRI CANI ÜMİTTİR İNANÇTIR SADAKATTİR!. VE SADIK ŞUURLU MÜMİNLER KUTLU ELÇİLERİN YOLUNDA OLDUKÇA ÜMİTLERİ İNANÇLARI ZAFERLERİ BÜYÜYECEKTİR!.

“Zor bir yolda yürümek mecburiyetinde olan insanlar, yolda yürümeye başlamadan önce, GÖNÜLLERİNDE ve ZİHİNİLERİNDE yürümek ve yol almak zorundadırlar.Evvela,bu yolu ben nasıl aşarım?korkusundan kurtularak yola çıktıklarında görürler ki,YOL zorda olsa bir müddet sonra aşılmış,yürünmüş ve hedeflenen yere GİDİLMİŞTİR. İşte o zaman insanların yüreklerinde,aslında yolun zannedildiği kadar zahmetli olmadığına ve bütün sıkıntılı yolların aşılabileceğine dair bir iman doğar.”

Prof.Dr. Necmeddin Erbakan.!

İNŞALLAH KUTLU SONUN YAKINLIĞINA İNANIRIZ!..

BAYRAM YAKLAŞIYOR!

Değişmez kaderin, hükmü yürüyor

İstersen karşı çık, tavandan asıl!

Kervan göçer, itler; boşa ürüyor

Bir güneş doğuyor, ey zulmet basıl!

“Kanlı mı, kansız mı?”, İsrail’e sor

Allah “ol” der biter, sana göre zor

Milli Görüş aziz, kirli görüş hor

Sadık mü’min olur, zafere vasıl!

Alametler zahir, sanma ki uzak

İrade Allah’ın, sebepler kızak

Yeis İblistendir, imana tuzak

Umutla eyle sen, kalbini gasıl!1

Kader ağın ördü, esbap buluştu

Akdeniz’e şeytan, güçler doluştu

Teknoloji hazır, şartlar oluştu

Sen hala “süper güç”, diyerek kasıl!

Atatürk uyardı, Haçlı Batı’yı:

“Kurmayın; İsrail, bozar çatıyı

Masum Filistinli, kara bahtlıyı

Elbet kurtarırız, hak olur hasıl!”

Erbakan başardı, alt yapısını

Açtı mutlu sonun, ilk kapısını

Batıl, barbar, zalim; tüm hepisini

Hizaya sokacak, bu kutlu fasıl!

AKP gâvurun, bir projesi

Nifakı çok derin, kir derecesi

Bozulur hesaplar, şer bilmecesi

Hıyanet alçaklık, sadakat asıl!

Hiç yerde kalır mı, mazlumun ahı

Zalimler olsa da, kıtalar şahı

Ey mel’un Siyonist, bunca günahı

Nasıl ödyeceksin, düşün bir nasıl!..

“Vakıa”2 müjdesi, haktır yakındır

Karar halkın değil, Cenab-ı Hakkındır

Şüphe Şeytandandır, kalbin sakındır

Devran değişiyor, bayram velhasıl!

1- Gasıl: Yıkamak

2- Bak: Vakıa Suresi ilk üç ayet

RABBİMİZDEN DİLEĞİMİZ BİZLERİ (TÜM KARDEŞLERİMİZİ) HAK DAVA İÇİN MALIYLA CANIYLA GAYRET GÖSTEREN VE KUTLU ZAFERE ULAŞAN RAZI OLDUĞU KULLARINDAN EYLEMESİDİR!.

“Bu dava için çalışmak herkese nasip olmaz.İster gecenizi gündüzünüze katıp çalışın, ister yan gelip yatın. Bu hak davanın başarısını ne bir gün öne alabilirsiniz ne bir gün geciktirebilirsiniz.Bütün mesele bu şerefli davada nasıl bir imtihan vereceğimizdir…”

Prof.Dr. Necmettin ERBAKAN

Ya Rabbi; imanımız olgunlaşmadan canlarımızı alma!
Müslümanlık dini “Savunma ve zalimlerin himayesine sığınma” dini değildir; bütün insanlığın saadet ve selameti için, cesaret ve metanetle yürümek, cihadı sürdürmek ve zulme karşı “Hücum etmek” dinidir. “Ben daha ne yapabilirim, kimseye bir kötülüğüm yok” diyenler, bütün insanlığın saadeti için çalışmadıklarından dolayı, Allah katında suçlu ve sorumlu vaziyettedir.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Rüyadaki Mesaj: Tek Kişilik Ordu
Herkesin hayali, amacı kadar

Gayesi gayreti, inancı kadar

Dağların zirvesi, yamacı kadar

Vuslat yollarını, sormaya geldim…

Rüyadaki en önemli mesaj ise: Aziz Erbakan Hocamızın, Aziz Üstadımız Ahmet Akgül Hocamız için kullandıkları; “Tek engel Sen olduğun için, Seninle çok uğraşıyorlar.” cümlesinde saklıdır; Elhamdulillah… Bu ‘Sırlı Hakikatin’ ışığında; bizlere düşen, Aziz Erbakan Hocamızın, “Hayat; iman ve cihaddır” düsturuna uygun olarak, davamızda “Allah rızası için” gayret etmektir.

Evet; elbette Hak hâkim olacak çünkü bu va’ad-i İlahidir. Allah asla sözünden caymayandır.

Ve yine; Aziz Erbakan Hocamızın şu altın sözü kulağımıza küpe olmalıdır:

“İster gecenizi gündüzünüze katıp bu Hak dava için çalışın, ister yan gelip yatın. Bu Hak davanın başarısını ne bir gün öne alabilirsiniz ne bir gün geciktirebilirsiniz. Bütün mesele sizin bu şerefli davada nasıl bir imtihan vereceğiniz, nasıl bir karşılık elde edeceğiniz ile ilgilidir.”

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
28
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...