YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6632b78b769e8
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 6 0
Bugün : 644
Dün : 24601
Bu ay : 25245
Geçen ay : 737322
Toplam : 23541531
IP'niz : 3.145.69.255

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Çin ve Rusya 34 anlaşma imzalıyor

Rusya Başbakanı Vladimir Putin’in 3 günlük Çin ziyareti sırasında iki ülke arasında 5,5 milyar dolar değerinde 34 anlaşma imzaladığı belirtiliyor. Çin basınında çıkan haberlerde, iki tarafın enerji, ulaşım ve haberleşme alanındaki anlaşmaları imzalamanın yanı sıra terörizm ve ayrılıkçılıkla mücadele adı altında görüşmeler yapıldığı vurgulanıyor.

İki hükümet arasında, balistik füze fırlatmalarının önceden bildirilmesiyle ilgili bir anlaşma imzalanıyor. Çin Ulusal Savunma Üniversitesi askeri uzmanlarından Li Daguang, bu tür anlaşmanın iki ülke arasında ilk kez imzalandığına, bunun dünyada da nadir görüldüğüne işaret ediyor. Çinli uzman, Global Times gazetesine yaptığı açıklamada, balistik füze fırlatmanın temel devlet sırlarından biri olduğunu, ancak yeterince dost olması durumunda başka ülkeye bildirilebileceğini söylüyor.

Pekin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi Dekanı Cia Çingguo, Çin-Rusya ilişkilerinin Çin ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkilerin kesildiği 1960’lardan bu yana en iyi durumda olduğu görüşünü dile getiriyor.

Tsinghua Üniversitesi’ne bağlı Çin-ABD İlişkileri Enstitüsü araştırmacılarından Cou Şicien, Putin’in ziyareti sırasında Rusya’da hızlı tren hattı inşası için bir anlayış muhtırası imzalanacağı belirtilirken, Rusya’nın karayolu ve demiryolu altyapısının Çin’in gerisinde kaldığını savundu ve Rusya’nın metro trenlerinin Sovyetler Birliği zamanından beri değişmediğini kaydediyor.

Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Vang Guangya düzenlediği basın toplantısında, Rusya ile enerji işbirliğini geliştireceklerini ve ham petrol boru hattının 2010’a kadar tamamlanması ve 2011’de petrol aktarmaya başlaması için çaba harcayacaklarını söylüyor. 

Rus-Çin ortak tatbikatı yapılıyor!

Soğuk Savaş döneminde iki rakip komünist güç olarak biribirlerine kuşkuyla bakan, aralarında derin ideolojik farklılıklar bulunan, hatta sınır ihtilafları yüzünden 1960’larda iki defa sınır çatışmasına tutuşan Rusya ve Çin, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte aralarındaki ihtilaflardan vazgeçip her alanda yakınlaşıyor, adeta stratejik müttefikler haline geliyor.

Aralarındaki sınır ihtilafını, 2004 yılında Rusya’nın taviz vermesi sonucu çözen ve bunu anlaşmaya da bağlayan Rusya ve Çin, birbirleriyle yakınlaşmayı askerî işbirliği, ortak tatbikatlar esasında da giderek pekiştiriyor.

Nitekim,  Temmuz 2009’da 5 gün süren ‘Barış Misyonu-09′ ortak tatbikatına 2600 kadar asker, hava personeli ve özel kuvvetler birimleri katılmış bulunuyor. Kırk kadar savaş uçağı ve helikopterinde yer aldığı tatbikata ayrıca terörizmle mücadelede kullanılan bazı özel donanımlar da ilave ediliyor.

Esasen, bu son tatbikat ilki 2005 yılında, ikincisi 2007 yılında yapılan anti-terör tatbikatlarının sonuncusu oluyor. Hatırladığımız kadarıyla 2007 yılındaki tatbikat medyada fazla yankı bulmamıştı. Oysa bizim de o zaman ayrıntılarıyla bu köşede ele aldığımız 2005 yılındaki tatbikat da bu son tatbikat gibi oldukça kapsamlıydı.

2005 yılının Ağustos ayında Rusya’nın Pasifik bölgesindeki Vladivostok’ta başlayan, sonra Sarıdeniz ve Çin’in Jiaodong Yarımadası’nda devam eden, adı da ‘Barış Misyonu 2005′ olan 8 günlük ortak tatbikatta her iki ülkenin kara, hava ve deniz unsurları yer almıştı.

Amerika’nın yeni stratejisi dikiş tutmuyor

Almanya ile Rusya stratejik ortaklığa gidiyor

Obama’nın dış politika danışmanı Brzezinski’nin yeni soğuk savaşının en önemli ayaklarından birisi Rusya’nın yalnızlaştırılması ve istikrarsızlaştırılmasına dayanıyor. Ancak Rusya ve Almanya krizden kurtulmak için ekonomik ve politik işbirliğini geliştiriyor. Bir yıl içinde Almanya Başbakanı üçüncü kez Rusya Devlet Başkanı ile görüştü.

Almanya’nın resmi haber ajansı DPA’nın bildirdiğine göre Rusya ve Almanya krizden çıkış yollarını birlikte arıyor. 14 Ağustos’ta Karadeniz kıyısında bulunan Sotschi kentinde Rusya Devlet Başkanı Medvedev ile buluşan Merkel “Rusya ve Almanya arasında gelişen ekonomik ilişkiler krizi aşmada yeni şanslar yaratmaktadır” diyor.

Rusya, ihracat şampiyonu Almanya’nın en önemli ticaret ortağı bulunuyor. İki ülkenin geçen yıl toplam ticaret hacmi 68 milyar Euro’yu buluyor. Bu ticarette Rusya’nın 3,6 milyar Euro fazlası var. Rusya Almanya’ya petrol ve doğal gaz ihraç ediyor. Almanya da Rusya’ya makina, TIR ve yedek parçaları ve kimyasal maddeler gönderiyor. Yeni anlaşmalarla Rusya araba sanayisinde önemli bir ilerleme kaydedecek. Medvedev, Sotschi’de Rusya’nın ekonomisini modernleştirmek için Almanya’nın yüksek teknolojisine ilgi duyduklarının altını çizdi.

Merkel, Doğu Denizi gaz boru hattı projesini desteklemeye devam edeceklerini ve Güney Karadeniz boru hattı projesinin ilerlemesini dilediklerini açıklıyor.

15 Ağustos’ta Frankfurter Rundschau’da yer alan DPA kaynaklı yorumda “Almanya ve Rusya’nın politik olarak da birbirine muhtaç” olduğu vurgulanıyordu.

Frankfurter Allgemeine Zeitung: “Bir yıl içinde Almanya Başbakanı üçüncü kez Rusya Devlet Başkanı ile görüşüyor. Rusya ve Almanya stratejik ortaklık inşa etmek için ekonomik krizden yararlanıyor. Şimdiye kadarki ilişkiler Alman yatırımcılar için hayati önemdeki gaz nakline dayanıyordu. Şimdi oligarklardan kalan sermaye ve Almanların yüksek endüstri kültürü sahnede. Bu karşılıklı bağımlılık Rusya’nın batıya doğru sınırında en güven duyacağı ilişkidir” sözleri dikkat çekiyor.

Yeni soğuk savaşın bir ayağı: Rusya’yı tecrit etmeyi hedefliyor

Obama’nın dış politika danışmanı Brzezinski’nin yeni soğuk savaşının en önemli ayaklarından birisi Rusya’nın yakınlaştırılması ve istikrarsızlaştırılmasına dayanıyor. Brzezinski’nin “İkinci şans” kitabında açıkladığı gibi dünya liderliği iddiasından vazgeçmek niyetinde olmayan Amerika, Avrasya hakimiyeti için Avrupa’yı koçbaşı olarak kullanıyor.

Brzezinski’nin “Yeni Soğuk Savaş”ını, “Amerika Nereye?” adlı kitabında inceleyen Alman filozof Hauke Ritz şu tespiti yapıyor: “Brzezinski’nin dediği gibi, ABD Asya kıtasına doğru etkisini yaymak için aralıksız çabalıyor. Bu arada Avrupa, Avrasya kıtasına bir sıçrama tahtası-tramplen işlevi görüyor. Hali hazırdaki koşullarda Avrupa’nın Doğu’ya her açılımı aynı zamanda Amerikan etkisinin yayılması oluyor. Koordineli olarak AB’nin Doğu’ya açılması ve NATO müdahaleleri eski Sovyet Cumhuriyetleri Gürcistan, Azerbaycan, Ukrayna, Özbekistan’ın Batı’nın etki alanına çekilmesi anlamına geliyor.”

Bir yıl içinde üç kez yapılan Rusya Almanya liderler zirvesi ve doğurduğu sonuçlar, Amerika’nın “yeni” planının da Bush dönemi gibi fiyasko olacağına işaret ediyor.

Almanya’da NATO karşıtlığı güçleniyor!

İkinci Dünya Savaşından sonra “Amerika’nın çocuğu” olarak yıkıntılar arasından doğan Federal Almanya Cumhuriyeti 1977’den beri kendisi için düşünüyor. Almanya’nın Merkel’den önceki Başbakanı Irak savaşına açıktan karşı duran Gerhard Schröder’in Putin tarafından Gasprom’un danışmanı yapılması basit bir ticari ortaklık olarak düşünülmüyor.

Almanya, Irak ve Afganistan’da muharip asker bulundurmaya karşı çıkıyor. Federal Meclis içine kadar uzanan kuvvetli bir NATO karşıtlığı var. Mart ayında yüz binlerce sendikalı işçinin katıldığı krize karşı yapılan gösterilerde, “NATO dağıtılsın” sloganı güçlü bir şekilde seslendirildi. NATO’nun 60. yıl kutlamalarının yapıldığı Almanya’nın Kehl kenti bu pakta karşı büyük protesto gösterilerine sahne oldu. Başbakan Merkel de o sırada NATO’da reform istemiş ve Atlantik Savunma Paktı olarak kurulan yapının amacı dışına taşmaması uyarısında bulunmuştu. Almanya’nın üçüncü partisi Sol Parti de NATO’dan çıkalım talebini her fırsatta yineliyor.

Çin, ABD ve İsrail’i geçecek nükleer silah üretiyor

CIA, Çin’in yeni nükleer silah projesini ele geçirdiğini iddia etti. İddiaya göre Pekin, ABD ve Rusya’yı geçecek yeni nükleer silahlar üretme aşamasına geçiyor. DF-41 isimli projeye göre 13 bin kilometre menzilli füzeler sesten hızlı olacak.

Çin Halk Cumhuriyeti’nin 60. Kuruluş Yıldönümü nedeniyle en büyük atak olarak tanımlanan projede, Pekin yönetimi ABD’nin sesten hızlı füzelerine karşı 13 bin Kilometre menzilli füzeler geliştiriyor.

DF-41 adı verilen füze projesi için Çin Silahlı Kuvvetleri’nin on yıl içinde üretimin ilk aşamasını tamamlayacağı ve Filo’ya ilk füzeleri katacağı vurgulanıyor.

CIA Raporuna göre Çin’in yeni sesten hızlı nükleer başlık taşıyabilen 13 bin kilometre menzilli füze projesi yeni değil. Pekin yönetimi bu proje için ilk hamlelerini 1999 yılında yani Çin Devrimi’nin 50. yılında başlattı ve bilimsel çalışmaları tamamladıktan sonra üretim aşamasına geçti. Devrimin 70. yılında yani 2019’da DF-41 füzelerinin dünyaya tanıtılması bekleniyor.

“Afrika’da Çin, ABD için büyük tehdit” sayılıyor

Rus Pravda gazetesi, Çin’in ABD’nin Afrika’daki çıkarlarına tehdit oluşturduğunu yazıyor. ABD’nin Afrika’da çıkan petrolün dünyada en önemli alıcısı olduğunu yazan gazete Çin’in de bölgedeki ikinci büyük petrol alıcısı olduğuna dikkat çekiyor. Gazete 2008 yılında Çin ve Afrika arasındaki ticaret hacminin 100 milyar doları geçtiğini belirterek bu rakamın Çin başbakanı Hu Jintao’nun Afrika ziyaretinin ardından daha da artmış olabileceğini vurguluyor. Pravda ayrıca, ABD’nin Afrika’da Çin’in büyüyen etkisinin kendisi için ciddi olumsuz sonuçlar doğurmasından endişe ettiğini kaydetti ve Pentagon’un Afrika’ya özel bir önem verdiğinin altını çiziyor.

Rusya’nın ‘S-300′ füzeleri kimleri ürkütüyor?

Rusya, İran, İsrail ve Amerika arasında son iki yıldır pek dikkat çekmeyen bir S-300 problemi yaşanıyor. S-300 malum Rus yapımı hava savunma füze sisteminin kod adı.

S-300 ve daha sonraki modelleri bugün dünyanın en iyi, en gelişmiş hava savunma sistemleri olarak biliniyor ve tanınıyor. Radarı ve bununla paralel çalışan füze bataryası ile uçak ve balistik füzelere karşı son derece etkin ve güçlü bir savunma sağlıyor. Hareketli füze bataryası her 3-5 saniye içinde hedefine füze atabiliyor. Bu füzeler uçakları azami 30 kilometre irtifadan 150 kilometrelik menzil içinde vurabiliyorlar. Konuşlandırma süresi sadece 5 dakika olan özel radarlar ise aynı anda 100 hedefi izleyebiliyor, bunun 12’sine kilitlenerek bunları kısa zamanda imha edebiliyor. Sistemde kullanılan füzeler için özel bakım da gerekmiyor; zira füzeler uzun süre saklanabilecek özel şekilde imal edilmiş bulunuyor.

Büyük ve önemli bir tehdit olarak gördüğü için NATO S-300’lere özel önem veriyor, çeşitli tatbikatlarda bunlara karşı alınabilecek tedbirleri bulmaya çalışıyor.

S-300’ler konusu Rusya’yı ziyaret eden İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez’in de Rus tarafıyla yaptığı görüşmelerde öne çıktığı biliniyor. Rus tarafı ise Perez’in konuyu gündeme getirdiğini; ancak S-300’lerin sözleşmesinin konuşulmadığını söylemiş bulunuyor. 

Söz konusu sözleşme elbette Rusya’nın İran’a S-300 satışını öngören iki yıl kadar önce yaptığı satış sözleşmesi. Bu sözleşmeyle Rusya İran’a bu sistemlerden satmayı taahhüt etmişti. Ancak çeşitli haberlere rağmen aradan geçen bu süre zarfında İran’a bu sistemleri henüz teslim etmemiş bulunurken bu konuyu çeşitli amaçlarla da kullanmayı sürdürüyor, böylece S-300 konusunu hem İsrail ve hem de Amerika’nın üzerinde adeta Demokles’in kılıcı gibi sallayıp duruyor.

Rusya, böyle davranarak özellikle Amerika’nın Avrupa’da kurmayı planladığı Füze Kalkanı projesini durdurmayı amaçlıyor. İsrail üzerinde de bu ülkenin İran’a karşı yapacağı muhtemel hava saldırısını etkilemeye çalışıyor. Özellikle İsrail bu konuda çok tedirgin; zira İran’ın S-300’leri alıp bunları nükleer tesisler civarında konuşlandırması halinde İsrail’in ya da Amerika’nın muhtemel hava saldırılarının başarısız olma ihtimali var. Bu yüzden her iki ülke de Rusya’yı İran’a S-300 satmaması konusunda ikna etmeye çalışıyor.

Rusya-Türkiye ilişkilerinde çok önemli değişimler yaşanıyor!

Trud gazetesi 29 Temmuz’da şu bilgiye yer verdi: “Putin, Nabucco Projesi’yle ilgili sıkıntılarını aktarmak için Türk mevkidaşını aradı. Bu telefon görüşmesinde iki ülke arasında yaşanan gerginlik öne çıkınca Putin’in Türkiye’ye bir ziyaret yapması gündeme geldi. Putin’in ziyareti son dönemde belki de Türkiye’ye yapılan en önemli ziyaret olarak öne çıkacak”

Putin’in ziyareti sırasında son dönemde yara alan Türkiye-Rusya ilişkileri onarılmaya çalışılmıştı. Kommersant gazetesi ziyaretle ilgili haberinde şu yorumu yaptı: “Rusya-Türkiye ilişkilerinde en önemli dönemeç.”

Rus tarafı özellikle Nabucco boru hattı konusunda “Türkiye’den ABD ve AB projeleri içinde yer almamasını, bunun yerine bölgesel çözümler bulunmasını” aktarmıştı. Bir başka önemli konu ise Karabağ meselesiydi. Rusya,  Kafkaslar’da Ankara ve Moskova arasında bir dostluk hattı oluşturarak meselenin Kafkas ülkeleri arasında çözülmesi için çaba harcanması teklifini yapmıştı.

Japonya yönünü Asya’ya dönüyor

Ekonomik kriz Bush iktidarından sonra Koizumi iktidarını da yerle bir etti. Liberal Parti’yle birlikte Japonya’da 64 yıllık ABD sultası da yıkılıyor… Japonya; 1999-2001 krizinden sonra ABD’yi batmaktan kurtaran “kâğıttan para kazanma” veya onların deyimiyle “yeni global ekonomik düzenin” sacayaklarından birini oluşturuyor.

Ekonomik kriz dünyada ikinci siyasi kurbanını alıyor: Japonya’da Liberal Demokrat Junichiro Koizumi iktidarı 30 Ağustos seçimlerinde yerle bir oldu. İlk kurban ABD’de Bush’un Cumhuriyetçi partisiydi. Sıradaki Almanya seçimlerinde de tartışmalar ekonomik kriz ekseninde yapılıyor. Başbakan Merkel, iktidara tutunmanın yollarını arıyor. Fransa, İngiltere, İtalya ve İspanya’da seçim tarihi 2011. Ancak Yunanistan’da seçimler “ekonomik krize karşı radikal önlemler almak” gerekçesiyle erkene alınıyor.

Japonya’da yeni hükümet, ekonomide devrim niteliğinde değişikliklere hazırlanıyor. 54 yıldır liberal ekonomiyle yönetilen ülkede, kamu harcamalarıyla halkın gelirlerini ve harcamalarını artıracak önlemler alınacak. Seçimleri kazanan Japonya Demokrat Partisi’nin, Japonya’nın ABD kontrolünde uygulamak zorunda kaldığı düşük Yen politikasına da son vermeyi planladığı belirtiliyor.

En önemlisi, Japonya yönünü Asya’ya dönüyor.

Çin Başbakanı, Vın Ciabo, Çin’in yeni Japon hükümetiyle güçlü bağlar kurmayı öngördüğünü belirterek, Japonya ile işbirliğine hazır olduklarını söylüyor, Vin Ciabo Pekin’i ziyaret eden bir Japon ekonomi heyetini kabulünde yaptığı konuşmada, Japonya Demokratik Partisi’nin Çin’le ilişkiler konusundaki tutumunu takdir ettiklerini belirtiyor. Vın, Çin’in Japonya ile karşılıklı güveni güçlendirmek ve stratejik ilişkileri daha ileri götürmek için birlikte çalışmayı beklediğini kaydediyor.

Japonya Demokrat Partisi lideri Yukio Hateyamo seçimlerden önce yaptığı açıklamalarda Japonya’nın bir Asya ülkesi olarak Çin ve diğer Asya ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmesi gerektiğini vurguluyor.

Sözün kısası, Japonya’da yeni iktidar, 64 yıllık Amerikan sultasını yıkacak adımlar atmaya başlıyordu.

İngiliz The Economist dergisi 5 Eylül 2009 tarihli sayısında Japon seçimlerini kapağına taşıdı. Kapak haberinde “Japonya’da seçmenler bir partiyi değil, bütün bir sistemi yıktı” yorumu yapılıyordu.

Hazar’da Amerikan-Rus çatışması nereye gidiyor?

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla beraber iki kutuplu dünya sisteminin sona ermesi başta küresel güç ABD olmak üzere pek çok etkin aktörün Avrasya coğrafyasına ilgisini artırmıştır. Büyük güçler ABD ve Rusya’nın baskın varlığı, bu ülkelerin karşı karşıya geldiği konular kadar işbirliğine gitmeleri gereken konuları da ortaya çıkarmıştır. Özellikle bölgede yer alan ortak tehdit algısı, işbirlikleri konusunda da ana temayı oluşturmaktadır. Dünyanın en büyük ikinci enerji havzası olan Hazar bölgesi, hem Avrupa’nın Asya’ya uzanan köprüsü hem de dünya hakimiyet ana sahasının esas noktası konumundadır.

Bugün ABD’nin Rusya’ya karşı olan endişeleri şu ana başlıklar halinde yer almaktadır: Rusya’nın enerji tekelini elinde tutması, Rusya’nın NATO genişlemesine muhalif olması, Gürcistan’da güç kullanımı, aynı güç kullanımının diğer post-Sovyet bölgelerinde tekrarlanma ihtimali, İran’ın nükleer meselesine Batı aleyhinde yaklaşımıdır.

Küresel güç ABD dünyanın en büyük enerji kaynağı olan Orta Doğu’yu kontrol etmek için Suudi Arabistan’a yumuşak denge politikası uygulamış ve Irak’ı askeri işgale kalkışmıştır.

Orta Asya ve Kafkasya’nın Avrupa’ya doğru bir enerji koridoru olma amacı şu zeminde Rusya tarafından sekteye uğratılmıştır. Batı’ya doğru bir enerji akışının sağlanması karşısında Rusya bölge devletlerini kendi safına çekecek açılımlarda bulunmakta ve alternatif enerji hatlarının oluşturulmasına çalışmaktadır.

Rusya post-Sovyet devletler üzerindeki etkinliğini enerji ile artırmaktadır. Zengin kaynaklara sahip olan Orta Asya devletleri enerji taşımacılığını Rusya vasıtası ile yapmaktadırlar. Hariçte yapılan aktarımlar ise ABD desteğindeki projelerdir. Kısacası ABD ve Rusya arasında enerjinin silah olarak kullanıldığı bir rekabet yaşanmaktadır.

11 Eylül saldırılarından sonra “radikal unsurları yok etmek” amacıyla Afganistan’a müdahalede bulunan ABD, bu vesile ile Orta Asya’nın stratejik noktalarından birine nüfuz etmiş oldu. Afganistan’dan sonra Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan’da askeri varlığını sürdüren ABD elbette büyük güç Rusya’nın hegemon politikaları için tehlike oluşturmaktaydı.

Bu yüzden ABD destekli oluşumlara alternatif olarak bölge devletleriyle birlik oluşturma yoluna giden Rusya, Çin ile birlikte Orta Asya devletlerini yanına alarak Şangay İşbirliği Örgütü’nü kurmuşlardır. Rusya’nın bir nevi ustalık rolünü üstlendiği bu girişimler Hazar bölgesi devletleri için bandwagoning sistemi oluştuğunun bir göstergesidir. Bu yolla Bağımsız Devletler Topluluğu’nun asıl gücü Rusya, şimdiye dek küresel güç ABD’ye karşı yapılan açık başkaldırıya öncülük yapmaktadır.

Azerbaycan hava sahalarının ABD’ye açılması ile gelişen bu askeri işbirliklerden rahatsız olan Rusya ve İran sert politik söylemlerde bulunmuşlardır. Ayrıca Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının güvenliği ABD için büyük ölçüde önem taşımaktadır. Romanya ve Bulgaristan’da kurulan yeni Amerikan üslerindeki hızlı müdahale kuvvetleri Bakü-Ceyhan hattında bir sıkıntı ortaya çıkması durumunda Kafkasya’ya kısa sürede ulaşarak müdahale yapılacaktır. Gürcistan’da Gürcü askerlerinin eğitimi için bulunan Amerikan askerleri acil durumda petrol güvenliği için de kullanılabilir durumdadır.

Fergana, Osetya ve Abhazya ile Karabağ meselesi Rusya’nın bölgesel etkinliğini göstermesi için yeterli fırsatları sunmaktadır. Bu meselelerin hallolması ancak Rusya’nın girişimleriyle mümkün olacaktır. ABD ve Avrupa desteğindeki GUAM ülkelerinin bölgesel problemleri için çoğu zaman Rusya’nın devre dışı bırakılması amaçlanmaktadır.

İslam’la uzlaşı aranıyor!

Şimdi Rusya Müslümanlara ve İslam dünyasına yaklaşmak istiyor. Bundan dolayı resmi İslam kurumlarını yanlarında göstermeye çalışıyor. Onun ötesinde bazı din adamları ve yerel ulema ile sıcak ilişkiler kuruluyor. Böylece dışarıdan kışkırtılan ve emperyalizmce tezgâhlanan İslami hareketlerin altından meşruiyet şalını çekmeye çalışıyor. 1990’larda denediklerini 2000’li yıllarda yeniden deniyor. Bu bağlamda, Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev, Kafkaslarda istikrar ve barışın sağlanması adına bölge din adamları ile çalışma toplantısı gerçekleştiriyor. Rusya’nın tatil beldesi Soçi’de gerçekleşen zirvede, Rusya lideri, din adamlarından ‘İslamiyet’in doğru anlaşılması’ için destek bekliyor. Çeçenistan’ın Cumhurbaşkanı Ramazan Kadirov ve diğer bölge liderlerinin de yer aldığı toplantının formatı, Kafkaslarda açılım şeklinde sunuldu. ‘Aşırı akımlara’ karşı önlem alınmasını isteyen Medvedev, din adamlarından İslamiyet’in doğru değerlerinin basın ve internet aracılığı ile topluma anlatılması için çalışmalarda bulunmaları talimatını veriyor. Medvedev, hocalar huzurunda derdini şöyle dile getiriyor; “Aşırılıkçı portallar ve İslamiyet’in doğru anlatılmasını hedefleyen portallar değerlendirildiğinde, bu alanda zayıf olunduğu görülüyor. Aşırılıkçı sitelerin bloke edilmesi çözüm değil. Benzer siteler aynı yayınlara hemen başlayabiliyor.” Bazen kendisinin de bu tür siteleri ziyaret ettiğini söyleyen Medvedev, “Okuduklarım karşısında tüylerim diken diken oluyor. Okuduklarımın İslamiyet’le veya herhangi bir ideoloji ile ilgisi yok.” yorumunda bulunuyor. Rusya lideri, Müslüman din adamları ile başkanlık yönetimi olarak çalışmalara devam edeceklerini de vurguluyor.

Medvedev daha önce ilk kez Moskova Merkez Camii’ni ve Müftüler Konseyi’ni ziyaret ederek Müslüman din adamları ile bir araya gelmişti. Rus lider ülkede sayıları 20 milyonu bulan Müslüman toplumun sorunlarını dinlemişti. Din adamları ile yaptığı görüşmede tolerans çağrısından bulunan Medvedev, ‘Aşırılıkçı hareketler’ konusunda da destek istemişti.

Kafkaslarda son dönemde artan eylemler Rusları endişelendirmekle kalmıyor aynı zamanda uykularını da kaçırıyor. Geçen hafta gerçekleşen bisikletli saldırının ardından bölgeye sürpriz bir ziyaret gerçekleştiren Rusya Başbakanı Vladimir Putin, Çeçenistan Cumhurbaşkanı Ramazan Kadirov’la durumu değerlendirmişti. Putin’in ziyareti sonrası gerçekleşen saldırıda ise dört polis hayatını kaybetmişti. Aynı haftalarda Çeçenistan’ın komşu cumhuriyeti İnguşetya’nın başkenti Nazran’da emniyet müdürlüğüne yönelik saldırıda 25 kişi ölmüştü.

Bu girişimlerle, “Rusya’nın kendisine zararsız bir Ilımlı İslam projesini yaygınlaştırmak istediği” kanaatini taşıyanların doğruluk payı bulunsa da, Müslümanların böylesi fırsatları barış ve huzur yolunda değerlendirmesi gerekiyor.

ABD füze kalkanı Türkiye’ye taşınıyor!

Polonya basını ve New York Times’in ardından Wall Street Journal da “ABD’nin Rusya sınırı yerine, füzeleri Türkiye’ye yerleştirmeyi planladığını” yazıyordu.

 Rusya ile ABD arasında soğuk savaş rüzgârlarının esmesine neden olan ‘füze kalkanı’ ile ilgili Washington’un kararını önümüzdeki günlerde açıklaması bekleniyordu. ABD eski başkanı George W. Bush döneminde geliştirilen Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne yerleştirilecek füze ve radar sistemi ile ilgili ABD’nin programını erteleyeceği kaydediliyor. Rusya ile yeni sayfa açma çabasında olan ABD Başkanı Barack Obama yönetimi yedi aydır füze kalkanı programını gözden geçiriyordu.

Wall Street Journal ABD yönetiminden bir kaynağa dayandırarak verdiği haberinde füze kalkanı programının erteleneceğini duyurmuştu. İran’dan gelebilecek tehditlere karşı oluşturulması planlanan füze kalkanı ile Avrupa kıtası ve ABD’nin güvenliğinin sağlanması öngörülüyordu. Gazete, Obama yönetiminin Doğu Avrupa füze kalkanı programını rafa kaldıracağını ve Türkiye’ye kaydıracağını belirtiyordu.

ABD Başkanı Obama’nın askeri danışmanı Mike Mullen AP’ye yaptığı açıklamada yedi aylık çalışma sonunda oluşan raporun son aşamasına gelindiğini söylüyordu. Bush yönetiminin 2013 yılına kadar aktif hale getirmeyi planladığı füze kalkanı, haklı olarak Moskova’yı ve İran’ı tedirgin ediyordu.

Washington’un alternatif olarak Rusya sınırı yerine, İran’a daha yakın bir lokasyona ve daha kısa menzili olan bir başka sistemin kurulması ile ilgili değerlendirmelerde bulunduğu da kaydediliyordu. Washington’un yeni lokasyon arayışlarında Türkiye’nin de adı geçerken, Körfez ülkeleri de listede yer alıyordu.

Rusya: Füze savunma sistemi S-500’ler 2012’ye hazırlanıyor

Savunma sanayinde ekonomik krize rağmen gelişim ve modernleşme çalışmalarını sürdüren Rusya’nın yeni hedefi S-500 füze savunma sistemleri oluyordu. Rusya Hava Kuvvetleri Komutanı Aleksander Zelin, yeni füze savunma sistemleri ile ilgili çalışmaların sürdürüldüğünü, birkaç yıl içinde çalışmaların tamamlanacağını açıklıyordu.

Ria Novosti haber ajansına göre, ABD’nin Patriot füzelerine denk olan Rus yapımı S-400 Triumf’ların gelişmiş modeli sayılıyordu. Aynı anda altı hedefe kilitlenebilen S-400’ler 400 kilometrede hedefleri yok etme kapasitesine sahipken, 600 kilometre menzile ulaşabilecek S-500’ler aynı anda 10 hedefe kilitlenebiliyordu.

Rusya askeri gücünün modernleştirilmesi çerçevesinde S-400’lerin üretimine devam edileceğini de kaydeden Zelin, başta Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri olmak üzere sistemin diğer ülkelere satışının da yapılacağını belirtiyordu.

Rusya’nın savunma gücünün uzay savunma kapasitesi ile eş güdümlü hale getirileceği bilgisini veren Zelin, S-400 ve S-500’lerin kapasite artırımına katkı sağlamaya devam edeceğini ifade ederek Moskova ve endüstri bölgelerinin korunması için iki adet S-400 füze savunma sistemi kuran Rusya’nın, son olarak Kuzey Kore’den yönelebilecek füzelere karşı da Uzak Doğu bölgesinde S-400 taburu oluşturduğunu vurguluyordu.

Taraf Gazetesinin Siyonist eniştesi Mathew Byrza, ABD’nin Azerbaycan büyükelçisi oluyor

ABD düşünce kuruluşları ve Dışişlerinin önemli elemanlarından Siyonist Yahudi Matthew Byrza, Bakû’ye ABD Büyükelçisi olarak atandı. Türkiye’nin Kıbrıs Meselesi ve Ordu-sivil toplum ilişkilerinde “uzmanlaşmış” bir eleman olarak gösterilen Matthew Byrza, ABD Dışişlerinde Avrasya İşleri Bürosu’nda çalışmakta ve büronun sözcülüğünü yapmaktaydı.  Bu büronun başında Richard Holbrooke bulunuyordu. Holbrooke, Yugoslavya’nın parçalanması ve ABD’nin Irak işgali sonrasındaki rolüyle tanınıyordu. Bryza için Holbrooke’un prensi deniliyordu. Gazeteci Zeyno Baran’ın eşi olan Bryza’nın özellikle Azerbaycan-Ermenistan görüşmeleri sırasında etkin rol oynadığı biliniyordu.

7 Mayıs 2009’da Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, ABD’nin Prag Büyükelçiliği’nde üç saate yakın bir süre görüşmüştü. Görüşmeye ev sahipliği yapan ABD temsilcisi Büyükelçi Matthew Bryza, “iki ülke arasındaki sorunların çözüm yöntemleri konusunda mutabakat sağlandığını” öne sürmüştü. Ancak bu açıklamanın asılsız olduğu kısa süre içinde ortaya çıktı, çünkü iki ülke arasındaki ilişkilerde herhangi bir gelişme olmuyordu. Hatta Ermenistan üzerindeki etkisi belli olan Rusya Azerbaycan üzerinde de etkin hale geliyordu. İşte tam bu ortamda Bryza’nın Bakû Büyükelçiliği’ne atanması dikkat çekiyordu.

Bryza’nın bir başka özelliği de Atlantik Konseyi isimli düşünce kuruluşunun önemli isimlerinden birisi olmasıydı. Söz konusu konsey, AKP’nin Kürt ve Ermeni Açılımı’nda akıl hocalığı yaptığı biliniyordu. Bryza’nın “Türk Ermeni Uzlaştırma Komisyonu” adı altında kurulan ve kuruculuğunu David Philips’in yaptığı kuruluşta da görevli bulunuyordu.

Bryza ve Çalık grubu

Matthew Bryza, ABD Dışişleri Bakanlığı Enerji’den sorumlu Müsteşar Yardımcısı sıfatıyla, 9 Mart’ta İstanbul’da yapılan “6. Enerji Arenası” toplantısı sırasında yaptığı açıklamada, “Irak’ta çıkacak gaz, Türkiye ile stratejik ortaklığımızı pekiştirecektir. Türk, Irak ve ABD yetkilileri olarak Irak doğalgazını Kuzey Irak’tan geçirip Türkiye’den Avrupa’ya ulaştıracak proje hakkında görüşeceğiz” demişti. Bu sözleri söyleyen Matthew Bryza ile Çalık arasındaki yakınlık ta dikkat çekiyordu. Matthew Byrza, 1 Temmuz 2009 günü İstanbul’da Ahmet Çalık ve ekibiyle görüşüyordu. Bazı kaynaklara göre Amerikalı diplomatın Çalık grubuyla iş ilişkisi olma ihtimali de konuşuluyordu. Bu, dolaylı olarak Recep Erdoğan’la iş ilişkileri anlamına geliyordu!

 

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Hakan EKMEKÇİ

Hakan EKMEKÇİ

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx