YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6620662af2911
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 2 9
Bugün : 10677
Dün : 32103
Bu ay : 435712
Geçen ay : 453014
Toplam : 23214676
IP'niz : 18.224.58.62

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

STRES KAVRAMI,

KORUNMA VE KURTULMA KURALLARI

        

Stres; ekonomik zorluk ve yoklukların, psikolojik sorun ve sarsıntıların ve sosyolojik baskıların, insan metabolizmasında oluşturdukları gerilim ve kasılmalardır. Evet stres; maddi sıkıntıların, manevi bunalımların ve ahlâki yozlaşmaların sebep oldukları üzüntü ve ürküntü durumlarının insanın ruh dünyasında yol açtığı problemler sonucu yaşanan mutsuzluk ve huzursuzluklardır. Umduklarını bulamamak, başarısızlıklara uğramak, yakınlarından ve sosyal ortamından dışlandığı ve itibarsızlaştığı kanaatine kapılmak, hak etmediği itham ve iftiralara uğramak, uzun zaman ağır hastalık ve sakatlıklarla uğraşmak durumunda kalmak gibi nedenlerle başlayan can sıkıntılarının, bunalımlara dönüşmesi stresin başlıca kaynaklarıdır.

Stresin sorun halini almasının ve bunalımlara yol açıp hayatımızı olumsuz kuşatmasının altında; genellikle iman zayıflığı, imtihan ve kulluk şuurunun noksanlığı, Allah’a tevekkül ve teslimiyet azlığının yattığını bizzat Cenab-ı Hak şöyle uyarmaktadır:

“Kim Benim Zikrimden (Kur’an düzeninden) yüz çevirirse, (küfür ve kötülüğe yönelirse) artık onun için (dünyada stres ve kaygı içinde) sıkıntılı bir geçim (mutsuz, doyumsuz ve huzursuz bir hayat) vardır. Kıyamet günü de kör olarak mahşere kaldırılacaktır.” (Taha: 124)

Oysa, Allah’a güvenip tevekkül eden, İlahi kadere teslimiyet gösterip zorluklara ve sorunlara direnen kimseler bunalımları aşacak ve huzura kavuşacaklardır. Demek ki stres ve bunalımların, sıkıntı ve huzursuzlukların ve tabi mutsuz ve doyumsuz bir yaşamın asıl nedeni; Kur’an düzeninden, ibadet ve istikamet disiplininden ve İslam’ın prensiplerinden, kısaca Allah’ın zikrinden uzaklaşmaktır. Evet bâtıl ve bozuk nizamlar, İslam dışı yaşam tarzları, imana, ahlâka ve vicdana aykırı bakış açıları; sadece sosyolojik ve psikolojik değil, ekonomik sorunların ve sıkıntıların da temel kaynağıdır. Mü’min, muttaki ve müstakim insanların her türlü üzüntü ve ürküntüden, stres ve problemden uzak kalacağı Kur’an’da şöyle buyurulmaktadır:

“Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana (kalbi ve ruhi hastalıklarınıza, stres ve bunalımlarınıza) bir şifa ve mü’minler için bir hidayet ve rahmet (olarak Kur’an-ı Kerim) gelmiştir. (Yunus: 57)

“İyi bilin ki; Evliyaullah’a (Allah’ın dinine ve düzenine sahip çıkan ve Allah tarafından sevilen veli kullara) asla korku ve kuşku (stres ve bunalım) yoktur; onlar mahzun ve mahrum da olmayacaklardır! (Çünkü iman tevhidi, tevhid teslimi, teslimiyet tevekkülü ve Rabbine güveni, bu ise dünya ve ahiret saadetini gerektirmekte ve getirmektedir.)(Yunus: 62)

“Onlar, (hakkıyla) iman edenler ve (Allah’tan) korkup (kötülükten sakınan, takva sahibi) olan kimselerdir.” (Yunus: 63)

Hatta bazı stres ve sıkıntıların; kendimizi toparlamak, yanlışlık ve haksızlıklardan uzaklaşmak ve ahirete hazırlanmak üzere birer ikaz ve ihtar görevi yaptıkları vurgulanmaktadır:

“Andolsun ki Senden önceki ümmetlere de (onları ikaz ve irşad etmek üzere elçiler) gönderdik. (Bu davetlere icabet ve itaat etmeyince, arkasından) Olur ki yalvarıp niyaz etmeleri (boyun eğmeleri ve pişmanlıkla Bize yönelmeleri için) onları ‘Be’sa’ (çeşitli sıkıntı ve sarsıntılar, stres ve bunalımlar) ile ve ‘Darra’ (zararlar ve zorluklar) ile yakalayıp sıkıştırdık, (maddi ve manevi darlıklara ve çeşitli hastalıklara uğrattık). Pişman olup tevazu ve tazarru-niyaz ile Bize dönüp yalvarırlar diye (böyle yaptık.)” (En’am: 42)

“De ki: Ondan ve her türlü sıkıntıdan (stres ve bunalımdan) sizi Allah kurtarmaktadır. Sonra (beladan kurtulunca) siz yine (gaflet ve nankörlükle) şirk koşmaktasınız.” (En’am: 64)

Stresin Tanımı:

Aslında stres; uyum gösterilmesi ya da tepki verilmesi gerekli herhangi bir tehlike anında vücudun gösterdiği doğal bir reaksiyon halidir. Tehlikeyle ilgili gözlenen durum gerçek bir olay olabileceği gibi, zihnin “tehlikeli olarak algıladığı” bir durum da olabilir. Kişiyi korumak adına ortaya çıkan stres tepkisinin abartılması ve sürekli tekrarlanması halinde, yaşam kalitesini ve bireyin işlevselliğini bozabilir. Gündelik yaşam içinde okul, ev, aile, iş ortamında yaşanan pek çok sıkıntı stres verici hale gelebilir. Bedensel, duygusal, düşünce ve davranış düzeyinde ortaya çıkan stres, yalnızca olumsuz yaşam olayları karşısında değil; iş ya da şehir değişikliği gibi uyum gerektiren herhangi durumda da gözlenebilir. Gündelik yaşam olaylarının yanı sıra; travmatik sarsıntılar söz konusu olduğunda, öncesinde hesap edilemeyen ya da belirsizlik içeren durumlarda içsel çatışmalar ortaya çıkar ve bu da stresi doğurabilir. Değişim ve bu değişime uyum gerektiren durumlarda, mevcut baş etme yöntemleri yetersiz kaldığında stres kaçınılmaz hale gelir.

Stresin Kaynakları:

Stres, çoğu zaman olumsuz bir durum olarak adlandırılmasına rağmen insan yaşamında oldukça hayati ve koruyucu bir anlama sahiptir. Vahşi bir yırtıcının veya freni patlamış bir aracın üzerine doğru geldiğini gören kişinin vücudunda “alarm sistemi” devreye girmektedir. Bir tehlike anında sinir sistemi hemen kortizol (stres hormonu) ve adrenalin hormonları salgılamaya girişir. Bu hormonlar sayesinde beden “alarm konumuna” geçmektedir. Kalp atımı hızlanır, kaslar gerilip sıkılaşır, nefes alımı artar ve vücut tehlike karşısında savaşmaya hazır hale gelir. Sinir sisteminin verdiği bu tepki Savaş-Kaç tepkisi olarak bilinir ve otomatik olarak devreye girmektedir. Hızlanan kan akışıyla kişi, kendisini hayatta kalmak adına savaşmak ya da kaçmak zorunda hissetmektedir. Ne var ki gündelik hayatta neredeyse hiç kimse vahşi bir yırtıcıyla karşı karşıya olmamasına rağmen sık sık kortizol ve adrenalin salınımı gerçekleşmekte, kaslar gerilmekte, kan akışı hızlanıvermekte, nefes alıp verme artarak sinirler gerilmektedir.

Bazen bedenimiz ve zihnimiz gündelik yaşamdaki sorunların ne denli tehlikeler saçtığını ayırt etmekte zorlanıverir; içsel ya da dışsal tehlikeye dair sinyalleri aldığında “Savaş-Kaç” tepkisini devreye sokabilir. Bir musibet anında ya da giriş tarihi yaklaşmış bir imtihanla ilgili olarak stres baş gösterebilir. Beyin yaklaşan bir “tehlike karşısında” hayatta kalmak için bedensel, duygusal, düşünsel ve davranışsal olarak alarm sistemini çalıştırır. Sürekli tetikte olmak ve tehlike ile baş etmeye çalışmak uzun vadede oldukça yorucu hale gelmeye başlar ve işlevselliği azaltır. Birey, rutin işlerini sürdüremez hale gelebilir. Hayati bir alarm sistemi, çok fazla kullanıldığında işlevi bozan ve psikolojik iyilik halini olumsuz etkileyen bir konuma ulaşır.

Stresin Ortaya Çıkışı:

Gündelik yaşamda pek çok konuda insan stresli bir konuma taşınmasına rağmen; yine pek çok durumda kişi stres yaşadığının farkına varmayabilir. Çok sık tekrar ettiğinde birey bu duruma alışabilir, normal kabul edebilir ya da yaşadığı sorunları stresle ilişkilendirmeyebilir. Ancak stresin çok çeşitli bedensel, duygusal, düşünsel/bilişsel ve davranışsal belirtileri görülmektedir.

Bedensel belirtiler: Kalp çarpıntısı, şeker ve tansiyon fırlaması, ağrı ve yorgunluk hissi, kaslarda gerilme, nefes alıp verişte hızlanma, gastrointestinal sorunlar (kabızlık, ishal, mide ve bağırsak rahatsızlıkları), halsizlik, göğüs ağrısı, bulantı, baş dönmesi, sık hastalanmak, bağışıklık sisteminin zayıflaması, cinsel arzunun kaybı şeklinde gözlenebilir.

Duygusal belirtiler: İsteksizlik, eskiden arzulanan şeylerden zevk alamamak, yalnızlık hissine kapılmak, depresyon, mutsuz ve uyumsuz olma, karamsarlık ve bunalmışlık duyguları, huzursuzluk, alınganlık, asabiyet, öfke patlamaları, kaygı bozukluğu şeklinde görülebilir.

Düşünsel/Bilişsel belirtiler: Unutkanlık ve şaşkınlık yaşama, kararsızlığa ve karamsarlığa kapılma, sürekli endişe ve şüpheler duyma, olayların olumsuz tarafına odaklanma, muhakeme becerilerinin zayıflaması, bellek problemleri, odaklanmada güçlük yaşanabilir.

Davranışsal belirtiler: Uyku bozuklukları (çok uyumak, uykuya dalamamak ve uykunun bölünmesi gibi), iştah sorunları (aşırı yemek ya da iştahsızlık), kaygı belirtisi davranışlar (tırnak yeme, saç yolma gibi), erteleme davranışı, bir işe başlayamamak ya da başlanan işi sürdürmekte zorlanmak, insanlardan ve toplumdan kendini soyutlamak, içe kapanmak, alkol ya da madde kullanımına başlamak şeklinde görülmektedir.

“Ve onlardan yüz(ünü) çevirdi ve: ‘Ey Yusuf’a karşı (artan dayanılmaz) kahrım, (hüzün ve hasret duygularım!)’ dedi ve gözleri üzüntüsünden (ve stresten ağardıkça) ağardı (ve kapandı). Ki yutkundukça yutkunmakta (hilekâr evlatlarına olan kırgınlığını içine atmaktaydı ve acısını kalbine gömmekteydi).” (Yusuf: 84) ayetinde bu durumlara dikkat çekilmiş olmaktadır.

Stresin Yoğunlaşması:

Kaygılı ve karamsar bir mizaca sahip olmak, aşırı derecede endişe duymak, irrasyonel tarzda düşünce yapısında olmak da bireyin içsel stres tetikleyicileri arasında yer almaktadır. Belirsizlikleri aşamamak, esneme becerisinin zayıf olması, mükemmeliyetçilik saplantısına kapılmak, ya hep ya hiç tarzı düşüncelere başlamak, kendilik değeriyle ilgili olumsuz algılara yoğunlaşmak, olumsuz yöndeki kuşkuların fazla olması (olmayacak, yapamayacak duygularını aşamamak) gibi durumlar da stresin içsel nedenleri arasında gözlenen faktörleri oluşturmaktadır. Ancak stres, her zaman olumsuz sonuçlar oluşturmamaktadır; tabii ve belirli miktardaki stres, itici bir güçtür ve motivasyonu arttırır. Ancak süreğen şekilde strese maruz kalmak bir müddet sonra kronikleşip benliğimizi kuşatır; bireyin hayatında yorgunluk ve aşırı yüklenmiş hissetme duygusu yaratır. Yaklaşan sınavlar, evle ilgili sorumluluklar, beklentilerinin olmaması gibi pek çok konu kronik stresi ortaya çıkarmaktadır. Çalışma prensibi gereği, bu denli yoğunluk gerektiren durumlarda zihin tetiklenir ve ortada gerçek bir tehlike varmışçasına hareket etmeye başlanır. Bir tür alarm sistemi devreye girer ve özellikle bedensel olarak değişimler gözlenir. Kalp atım hızı artar, nefes alıp verme yoğunlaşabilir. Kronik olarak strese maruz kalınan durumlarda kaygı bozuklukları, depresyon, uyku sorunları, düşünce ve bellekle (unutkanlık gibi) ilgili klinik tablolar ortaya çıkabilir. Stres anında vücut, ortada bir tehdit varmışçasına hareket etmeye yönelir ve dolayısıyla beden harekete geçmektedir. Yoğun ve kronik stres durumunda, bedenin alarm sistemini (Savaş-Kaç tepkisi) çalıştırmasıyla beraber otoimmün hastalıklar, kronik ağrılar, gastrointestinal sorunlar (reflü, ülser gibi), kardiyovasküler hastalıklar (kalp, şeker, tansiyon gibi), iştahsızlık, cilt sorunları (egzama, ürtiker/kurdeşen gibi) ortaya çıkabilir.

Bu durumlarda; “(Ey Resulüm!) Onların yaptıklarına karşı üzülme ve sakın kurdukları hile ve tuzaklardan dolayı da (gönlünü strese, ümitsizliğe ve) sıkıntıya düşürme.” (Neml: 70) ayetinin emrine uymak, insanı stres ve sıkıntılardan kurtaracaktır.

Stresle Baş Etmenin Yolları?

Stresten etkilenme düzeyini azaltabilmek için bu sıkıntı ve sarsıntıları nelerin başlattığını keşfetmek oldukça önemlidir. Kaynağın belirlenmesi, baş etme konusunda yöntem geliştirmeyi kolaylaştırıp izlenecek yolun ilk doğru adımını oluşturuverir. Çok yoğun stres yaşandığı ve baş etmenin zorlaştığı durumlarda bir ruh sağlığı uzmanından yardım almak, ilim ve hikmet ehline danışmak oldukça önemlidir. Gerekli görüldüğü takdirde medikal tedaviye başlanabilir. Psikoterapide ise stres kaynağını keşfedip, baş etme yollarını güçlendirecek müdahaleler gerekebilir. Stresle ilgili günlük kayıtlar tutmak (olay, başlatıcı, o sırada akıldan geçen düşünceler, duygu, davranış kaydı) farkındalığı arttıracaktır. Bu sayede tetikleyicilerin anlaşılması ve çözüm bulunması kolaylaşır. Stres anında uygulanabilecek nefes ve gevşeme egzersizleri, bedendeki stres düzeyini azaltıp kontrol altına almayı sağlayacaktır. Psikoterapi uygulamalarında danışanlara nefes ve gevşeme egzersizleri öğretilerek, stres anında bedensel olarak gevşemeyi öğrenmeleri amaçlanır. Aynı zamanda stresi tetikleyen olay-düşünce-duygu-davranış arasında bağ kurularak düşünce sisteminde değişim ve uygun=olumlu gelişme sağlanır.

Stresle baş etmek için; fiziksel egzersiz, sağlıklı beslenme, düzenli uyku ve dinlenme, insanlarla doğru ve doyurucu iletişim geliştirme, sosyal bağları sürdürme, geçmişe ya da geleceğe değil o ana odaklanıverme ve gevşemeyi öğrenme yanında özellikle, imana, Kur’an’a, ibadet ve duaya yönelme uygulanabilecek yöntemlerin başında gelmektedir. “(Hidayeti ve istikameti bulan) Şunlardır ki, onlar iman etmiştir ve kalpleri Allah’ın zikriyle itminana (huzur ve sükûnete) erişmiştir. Şunu kesinlikle biliniz ki kalpler ancak Allah’ı zikretmekle (O’nu devamlı hatırlayıverip, emir ve yasak çizgisinde hareket etmekle ve sürekli Kur’an meali okuyup düşünmekle) mutmain olup huzur iklimine ve Hakke’l-yakin -kesin iman- derecesine yetişir.) (Ra’d: 28) 

Stressiz Bir Hayat İmkânsızdır!

Yukarıda değindiğimiz gibi, aslında stres, insan hayatındaki itici güç ve motivasyon kaynağıdır. Hiç var olmadığında da sıkıntıdır, aşırı düzeye ulaştığında da işlevselliği bozmaktadır. Stresi; beceri ve yetenekleri desteklemek için yaratıcı bir güç olarak kullanmak stresin olumsuz etkilerini azaltacak ve yapılan işe odaklanmayı, gündelik rutini sağlıklı şekilde sürdürmeyi sağlayacaktır. Evlilik hazırlığı, boşanma sarsıntısı, sevilen kişinin kaybı, işsiz kalınması, geçim sıkıntısı, ebeveyn olma sorumlulukları, kayıp ve yas ortamı, ayrılık, hastalık, emeklilik gibi yaşam olaylarını ortadan kaldırmak mümkün olmadığı gibi stressiz bir hayat da imkânsızdır. Stresli durumdan kaçınmak, stresle baş etmenin bir yoludur ancak uzun vadede bir problem çözme yöntemine dönüştüğünde farklı sorunları beraberinde doğurmaktadır. Çünkü her yeni ortam, uyum sağlama ve kendini uyarlama süreci açısından bir başka stres kaynağı olarak ortaya çıkmaktadır. İhtiyaç doğrultusunda stresi azaltmak adına yaşamda ve bakış açısında değişiklik yoluna gidilmesi kaçınılmazdır. Ancak uzun vadede benzer yönde rahatsızlıkların yaşanmaması için stres oluşturan kaynakları tespit etmek ve baş etme yolları geliştirmek oldukça önemli ve psikolojik iyilik halini arttırma konusunda en anlamlı müdahale olacaktır. Aile ortamı ve sosyal çevrenin varlığı stresle baş etme yolunda oldukça önemli bir sağaltım aracıdır. Stresin yoğun olduğu durumlarda kişiler bazen, yalnız kalmayı tercih edebilir, ancak insanlarla vakit geçirmek ve sosyalleşmek oldukça koruyucu bir faktör konumundadır. Alınan kararlarda bireyin kendi yaşamıyla ilgili kontrol hissi oldukça önemli sayılmaktadır. Yaşanan kötü olayları yorumlarken olumsuz atıfları azaltma, tevekkül ve teslimiyet sahibi olma bizleri rahatlandıracaktır. Duygularıyla baş etme becerisi yüksek iyimser bireylerin daha az stres yaşadığı ve/veya stresle daha iyi başa çıktığı saptanmıştır.[1]

Özetle:

Kur’an-ı Kerim’de 1430 sene önce, hem nedenleri hem çareleri gösterilen stres, Batı dünyasında 17. yüzyılda tanımlanmaya başlanıvermiş, günümüzde çok sık telaffuz edilen bir kavram haline gelmiştir. Kısaca özetlemek gerekirse stres; zorlu ya da rahatsız edici bir durum karşısında kişinin hissettiği duygusal ve fiziksel gerilim halidir. Bir miktar stres; genel bir uyarılmışlık yaratarak potansiyelimizi açığa çıkaran motivasyon kaynağı olarak direncimize ve gelişmemize yardımcı olsa da, stres deyince çoğu kez olumsuz yönleri akla gelir. Stresin bedenimizdeki belirtileri; fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal olmak üzere 4 ana başlık altında toplanabilir. Kişiden kişiye değişiklik göstermekle birlikte insanın stres karşısında zorlanan ruhu ve bedeni, karşılaştığı bu yeni duruma “stres tepkisi” göstererek uyum göstermeye girişir. Organizmanın strese tepkisi;

1- Alarm ve Uyarı Dönemi,

2- Uyum ya da Direnme Dönemi,

3- Tükenme ve Bunalım Dönemi, olmak üzere 3 aşamalıdır. Bu süreçler içerisinde stres organizmada psikolojik ve davranışsal pek çok bozukluktan, deri ve sindirim sisteminden bağışıklık sistemine kadar pek çok sistem üzerinde negatif etki gösterir. Stresin bedenimizde hastalığa yol açmasının nedeni, bağışıklık sistemi üzerindeki zayıflatıcısı etkisidir. Kronik strese maruz kalan kişilerde pek çok fiziksel ve psikosomatik kökenli hastalıklar görülebilmektedir. İş yaşamı içerisinde veya sorumluluklar çerçevesinde karşımıza çıkan stres faktörleri arasında; görev ve yetki belirsizliği, organizasyon içerisindeki olumsuz etkileşim, düşük ücret, aşırı iş yükü gibi faktörlerden bahsedilebilir. Zamanla kronikleşen strese maruz kalındığında; aşırı tedirginlik, korku, kaygı, çabuk öfkelenme, yaşamdan zevk almama, panik, durgunluk, unutkanlık, dikkat dağınıklığı, depresyon, anksiyete bozukluğu, kilo kaybı ya da aşırı yeme, sık görülen baş ağrıları, uyku ile ilgili sorunlar, ağrı ve kramplar, mide ve sindirim sistemi hastalıklarıyla ilgili olumsuz sonuçlar gözlenmektedir. Stresle sürekli ama etkisiz ve yetersiz bir mücadele biçimi ise maalesef çoğu kez bir tükenmeyi getirmektedir.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV), stres ve sıkıntının hastalıklara yol açtığını şu hadisi şeriflerinde buyurmuşlardır:

“Her kimin huyu kötü olsa, onun nefsini sıkıntılar tutar, bunaltır, kendisini stres kuşatır ve her kimin kederi çok olsa, kendisini çeşitli hastalıkların kucağına atacaktır.” 

“Çok türlü kaygılanmalar, çok türlü hastalıklara yol açacaktır.” 

“Hak Teâlâ’nın yarattığı mahlûkta kaygıdan (stres ve sıkıntıdan) daha kötü ve daha şiddetli bir belâ dokunmamıştır.” 

“Hak Teâlâ şifasını yaratmadığı hiçbir türlü dert yaratmamıştır. Her kim o şifayı bilirse ilâç edip kurtulur, her kim bilemezse (tedavi edilmezse) o dertle kalır. Fakat sadece ölümün dermanı yoktur.”

Sıkıntılı -günümüz ifadesiyle stresli- yaşam, imandan ve İslam’dan uzak insanların, Kur’an’ın kazandırdığı güzel ahlâktan uzak yaşamalarının neticesidir. Bugün doktorlar ve uzmanlar; stresin etkilerinden korunmak için huzurlu ve sakin bir kalbe, rahat, güvenli ve endişelerden uzak bir psikolojiye sahip olunması gerektiğini ifade etmektedirler. Huzurlu ve rahat bir psikoloji ise, ancak Kur’an ahlâkının yaşanmasıyla mümkündür. Rabbimizin iman eden kulları için vaadi ise şöyle bildirilmektedir:

“Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla (stres ve sıkıntıdan uzak ve rahat) yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.” 

Aslında “kişinin hedeflerini gerçekleştiremediği veya sahip olduğu nimetleri ve güzellikleri yitirdiği veya bu tür kayıp ihtimâllerini fark ettiğinde düştüğü ümitsizlik hâli” olarak tarif edilen stres ve depresyon, sadece bu çağın değil, tarih boyunca tüm insanlığın derdi gibidir. Zira insan yaratılış itibariyle acizdir, fakirdir, fanidir, ölümlüdür ve hayvanların zıddına bunları bilmektedir. Her şeyi isteyen, ama hiçbir şeye gerçek anlamda sahiplik edemeyen, her şeyden korkup ürken, etkilenen, incinen ama hiçbirine gücü yetmeyen, en güzel zamanlarında bile fâni, geçici olduğunu, her şeyin bir gün biteceğini bilen bir insanın; Allah’a iman etmesi, Kur’an’a yönelmesi, gafletten ve kötülüklerden vazgeçmesi, stresten kurtulmanın en etkin ve kesin çaresidir.

Bunun yerine inançsız ve amaçsız bir hayat ise stresi körükleyecek; stres ise:

Verimliliği düşürecek, kararsızlığı ve karamsarlığı büyütecek, yaşamdan zevk almayı engelleyecek, sosyal ve duygusal ilişkilerinizi bozabilecek, öfke, düşmanlık ve kızgınlığa neden olabilecek, değersizlik ve güvensizlik gibi duyguları yeşertecektir. Hatta uzun süreli ve ciddi stres özellikle gençlerde:

Kişilik değişiklikleri, intihar düşüncesi veya girişimi gibi kendine zarar verici davranışlara dönüşecektir. Çünkü stres kişinin bedensel ve ruhsal sınırlarının zorlanması ve dayanma gücünün zayıflaması sonucu ortaya çıkıvermektedir. Oysa stresle baş etmede ilk anda çözüm gibi görünen sigara, uyuşturucu ve internet bağımlılığı gibi şeylerin yol açtığı sağlık sorunları bile tek başına stres kaynağına dönüşebilir. Görmezlikten gelip aldırmama, başkalarını suçlama, duygularımızı bastırma veya inkâr yoluna sapma gibi davranışlar da çözüm değil çaresizliktir.

Özellikle ergenlik çağındaki çocuklarımız, yaşadığı hayal kırıklıklarından ya da başarısızlıklardan olumsuz etkilenmesi ile oluşan stresi aşırı tepki gösterme olarak dışa vurabilir. Bu aşırı tepki vermeleri, öfke nöbetleri, kırıcı olma ve kaygılanma halleri gibi çeşitli ve tehlikeli durumlar ortaya çıkabilir. Bu çocuklarımız, stres etkenleri karşısında tepki göstermeme hatta ortamdan kaçıverme gibi davranışlara da yönelebilir. Ancak bu davranışlar, stresi çözümleme yerine onu içinde biriktirmesine ve farkında olmadan stresin büyümesine sebebiyet verecektir.

Bu durumlarda çocuklarımızın veya strese kapılan yakınlarımızın bizimle konuşmasına izin vermeliyiz, bizimle ne kadar çok paylaşırlarsa stresi azaltmalarına o kadar yardımcı olacağımızı bilmeliyiz. Çocuklarımızı ve yakınlarımızı dinlemek bile, bazen çözüm bulmamızdan çok daha önemlidir. Unutmayın, bizim için küçük ve basit olan olaylar onlar için büyük anlamlar taşıyabilir, bunlara saygı duymamız gerekir.

Stresle Baş Etmenin Etkili Yolları:

a) Olumlu düşünmeye çalışmak:

Kendimize yönelik yaptığımız olumsuz söylemler veya düşünceler sürekli devam ettikçe yanlışlıklarımızın ve saplantılarımızın olumlu hale dönüşmesi zorlaşacaktır. Oysa olumsuz düşüncelerimizin farkına varmak ve olumlu düşünmeye çalışmak ise, hem stresi azaltmaya yardımcıdır hem de sağlıklı kararlar almamızı sağlayacaktır.

b) Başka konulara yoğunlaşmak:

Yaşanan korku, tedirginlik, kızgınlık gibi duygular üzerinde odaklaşmak yerine, elde etmeyi istediğiniz başka hayırlı ve yararlı konular ve sonuçlar üzerine yoğunlaşmak lazımdır. Çünkü sürekli yaşanan olumsuzlukları düşünmek stresi arttırarak daha da sıkıntılı ve sarsıcı olacaktır.

c) Paylaşmak ve dayanışmak:

Stresli durumlar, insanlar arası ilişkilerimizden kaynaklanıyorsa, sorunlarımızı ve kuşkularımızı bu kişilerle paylaşmalıyız. Çocuklarımızın arkadaşlarıyla yaşadığı sıkıntılarda ise, doğrudan müdahale etmeden, onları arkadaşıyla açıkça konuşmaya cesaretlendirerek çözüm sağlamalıyız.

ç) Uykumuzun düzenli olmasını sağlamak:

Uykudan önce gerginliğe neden olan durumlardan uzak durulmalı, vaktinde yatmalı, TV ve internetten uzak durmalıdır. Uyuduğumuz odada uykuya dalmayı güçleştirecek ışıklı gece lambaları, sesli saatler gibi uyaranlar bulunmamalıdır…

d) Saygı duyduğunuz, değerli ve geçerli bulduğunuz inançlarınız, duygularınız, kutsallarınız ve bağlantılarınız olmalıdır. Manevi hayatınıza, uhrevi sorumluluklarınıza ve sosyal çalışmalarınıza zaman ayırmalıdır.

e) Sorunlarınızı biriktirip arttırmayın, ortaya çıktıklarında hemen çözmeye çalışın, küçük sorunların birikip büyümesine fırsat tanımayın. Problemlerinizi saptama, çözüm çarelerini ve seçenekleri sıralama ve bunları önem ve öncelik durumuna göre ele alma cesaretine sarılın.

f) Bazıları zekâlarını her işi zorlaştırmak için kullanır. Siz ise kolaylaştırmak için kullanın ve sadece çözüme odaklanın… Birinin izinde yürüyerek, en fazla onun kadar ileri gidebileceğinizi unutmayın. Siz, kimi takip ettiğinize ve örnek aldığınız şahsiyetlere iyi bakın… Senin için başkalarının ve hele dostlarının ve yakınlarının ne kadar ağır yükler taşıdığını sıkça hatırlayın ve onların kadr-ü kıymetini bilmeye çalışın…

 Bu makaleyi sesli olarak dinleyebilirsiniz:

{mp3}streskavrami{/mp3}

 


[1] Uzm. Psk. Ayşenur Güngör

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
6 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Necmettin

TEK İLACA SARILMAK
Bugün insanlık için en yaygın ve etkili hastalık olarak bilinen stres konusundaki bu makale;insanlığa nefes aldıracak aciliyet ve etkiye sahip şafi bir ilaç yerindedir.

İlmi ve evrensel yaklaşımlarla,hem tüm çeşit ve yönleriyle stres ele alınmış,gerçek sebeb ve itici kuvvetleri irdelenmiş,hem gerçek anlamda sadra şifa bilgece önerilerle nasıl başedilebilineceği ortaya konulmuştur!..

Bu gün seküler sapkınlıkların etkisinde kalarak,pek çok sorunu batıl ideolojilerinin daraltıcı-kısıtlayıcı yöntemleriyle ele alarak çözmeye çalışan yaklaşımşarın tümüyle iflas ettiği… İnsanlığın fiziksel ve psikolojik huzuru ve gerçek mutluluğunun tek ilacının, ancak yüce İslam Dininin ulvi prensipleri olduğu,makalemiz vesilesiyle bir kez daha anlaşılmıştır!..

N. Gündüz

İnanç varsa imkan da vardır..
İnsanlardaki dizginlenemeyen hırs, beklenti düzeyinin yükseldiği kişinin gücünü aştığında ne kadar varlıklı olursa olsun fakir konumuna düşer ve böylece önlenemez stres başlar. Yetinme duygusu ne büyük nimet ve şanştır ve zenginliktir. Bu da kişideki inanç ve iman ile alakalıdır.
İnsanın günümüzde kontrol duygusunu kaybetme korkusu, gelecek korkusu kendini tehlike ve tehdit altında hissettiği anda sığınılacak bir liman arayacaktır.
Çaresiz ve ümitsiz durumlarda her şeyi duyan, her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten Yüce Allah’a sığınan kişi de güven duygusunun artığını ve korkularını yendiği görülecektir.

Mücahit BACAK

YÜKÜMÜZÜN VE SORUMLULUĞUMUZUN FAKINDA OLMAK
İşsizlik oranlarının zirveye ulaştığı, ekonomik çöküntünün bunalım ve intiharları tetiklediği, İstanbul sözleşmesi gibi aile hayatını tahrip edici anlaşmazlığın imzalandığı, gençliğimizin manevi lezzetten uzaklaştırılan eğitim sistemiyle ruhlarının çürümeye terk edildiği dönemde evvela bizlere tüm olumsuzluklara rağmen kurtuluş yollarını ortaya koyan ve Aziz Erbakan hocamızın işaret ettikleri gibi Milli Çözüme inanan ( siyasi, hukuki ekonomik ve ahlaki alanda en gerekli ve gerçekçi çözümleri ortaya koyabilen ; bu sayede işçinin köylünün emeklinin esnafın emeklinin memurun kısaca tüm halkın yüzünü güldürüp umutlarını yeşertebilen ve dolayısıyla insanlara stress ve sıkıntıdan uzak bir yaşam vaad eden) bir hükümetin kurulması için canla başla çalışmamız gerektiğini, yükümüzün ve sorumluluğun bu kadar büyük ve ağır olmasına karşın inanç ve azimle herşeyin üstesinden gelebileceğimizi hatırlatan çok kıymetli bir makale. Allah razı olsun.

Yakup G.

İmam varsa imkan da vardır ve gerçek Milli Görüşçü tekeden süt çıkarır…
Başlangıç itibariyle psikolojik, süreç ve sonuçları itibarıyla çok farklı alanları kapsayan bir savunma mekanizmasını veya hastalığı tüm yönleriyle ele alan ve eksik bir nokta bırakmadan teşhis ve tedavi sunan hayran bırakıcı bir makale, emeğinize ve kaleminize sağlık.

Tüm herkesin ve başta insan ilişkileri esas işi olanların muhakkak okuyup önce kendinde farkındalık uyandırmak, eksiklerini tamamlamak, doğru bildiği yanlışlarını düzeltmek ve deyim yerindeyse cephane niyetiyle verilen bilgileri özümsemek gerektiği STRESLE MÜCADELE REHBERİ niteliğinde bir yazı.

Aziz Erbakan Hocamızın buyurdukları gibi;

İman varsa imkan da vardır…
Gerçek Milli Görüşçü tekeden süt çıkarır…

Bu iki söz hem bu makalenin hazırlanabilmesi açısından, hem de makaleye konu stresle başedebilme açısından rehber cümlelerdir.

Erdem Kaya

Stresle Mücadelemizde; Bizlere Şifa Olacak Mükemmel Bir Makale Olmuş.
Üstadımız, hem Kuran-ı Kerim hem Hadisler hem de bilimsel kanıtlar eşliğinde “Stresle Mücadelemizde” kendimizi nasıl tedavi edeceğimizi ve etrafımızda ki yakınlarımızla olan ilişkilerimizde de onların stresle mücadelelerini nasıl kolaylaştıracağımızı bize öğreten ve bizleri tedavi eden muazzam bir yazı kaleme almışlar. İnşallah okuyan her birimize şifa olur bu yazı. Üstadımıza teşekkür ederim. Allah razı olsun.

Aykut

Müslümanca yaşamak olumsuz stresten kurtarır..
İnan bir kişi, inandığı gibi yaşıyorsa, başına iyi yada kötü her ne gelirse gelsin o kişi bilir ki, iyilik ve güzellikler Rabbinden,
kötülükler ve hatalar ise kendi nefsinden.. işte bu inançta olduğu için, kendini stres girdabında boğdurmak yerine nefsiyle yüzleşerek, Kuran (meal) okuyarak hatalarını düzeltme yoluna gider.. hem sorunlarını çözer hemde stresten kurtulup ferahlar.. karşılaştığı sorunlar heleki Hakk için, davası için ise, yaşadığı stres ona olumlu katkı yapar azmini ve kararlılığını artırır. Velev ki gücünün yetmeyeceği bir sıkıntı ile karşılaşsa onuda Allah cc ye havale eder.. ve iç huzuru ile stresin olumsuz etkilerinden kurtulur..

“Sıkıntıdan kurtuluş ümidi, içteki imandan gelir. İman zayıflığından da ümitsizliğe, iç sıkıntısına uğrarsın.”– Hz. Mevlana

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
6
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx