Haçlı himmetiyle, Mehdilik satan
Zemzemi faize, fuhuşa katan
Verdiği her sözün üstüne yatan
Katır huysuz… suçlu; semer olur mu ?
GÜZ'ÜN GÖMLEKSİZ GEZMEK !
Ne milyonlarca insanın sofrasından çalınan lokma iade edildi, ne de milyonlarca insanın inançlarına vurulan pranganın çözülmesi için en ufak bir gayret gösterildi.
Şimdi bulunduğumuz nokta, iki yıllık bir iktidarı geride bırakırken AKP için güz mevsiminin sonunu işaret ediyor.
Cumhuriyet tarihimizin görmediği yeni bir zulme imza atmak için dünden itibaren Meclis'te hummalı bir çalışmaya başladılar. BU çalışmanın sadece bir tek satırını hatırlatmak bile ne yapmak istediklerini anlamamıza yeter: Bugüne kadar başta üniversiteler olmak üzere bir çok yerde başörtülülere yapılan zulmü bundan sonra kanunlarla pekiştirmenin kapısını açıyorlar.
Bu AKP için artık güzün de geride kalıp kış mevsiminin başladığını gösteriyor.
Çok yakında o 3 Kasım'ın gümrah kıldığı yapraklardan bir tekinin bile kalmadığımı AKP kurmayları da görecekler.
İşin özeti; gömleksiz olamayacaklarını anlayacaklar ama iş işten geçti artık.
( Milli Gazete )
SİZ ANAP'TAN BİLE AŞAĞIDASINIZ !
Yeni TCK tasarısı AKP milletvekillerini bile çileden çıkarmış. İşte Nevzat Yalçıntaş'ın tasarıya yönelik tespitleri:
"Mevcut demokrat ve muhafazakâr hükümetin değil fakat hiçbir sağ cenahtaki iktidarın yapmayacağına inandığım 'hürriyetleri kısıtlama' fiilini şimdi TCK'da getirileceğine İnanmadığımdan pek fazla titizlik göstermemiş olduğum tasarının üzerine eğildim. Tatbikattaki hukukçular ve akademisyen hukukçularla şahsen temas ettim.
Yeni tasarıyı inceleyen bilgili ve objektif düşünen herkes şunu söylüyor: Bu kanun tasarısı mevcut durumu hürriyetler bakımından geriye götürüyor. AK Parti iktidarında böyle şey olabilir mi? Son dönemki haliyle "Anap'" laşıyor" veya 'MHP'lileşiyor muyuz?' Bizlere inanmış seçmenimizin yüzüne nasıl bakacağız?" ,
Prof. Yalçıntaş bir AKP milletvekili. Öyle anlaşılıyor ki, biriler bu yasayı geldiği gibi geçirmek üzere hak ve hürriyetleri kısıtlayıcı maddeleri milletvekillerinin dikkatinden kaçırmak için gerekeni yapmışlar. Bakanlar Kurulu'nda da Adalet Bakanı Çiçek olayın sadece bir yüzünü aktarmış, Bakanlar Kurulu bu tasarının reform niteliğinde olduğuna inandırılmış.
Prof. Yalçıntaş'ın "Anap'laşıyor ya da MHP'lileşlyor muyuz?" sorusuna sevgili Abdülkadir Özkan çok güzel bir soruyla karşılık veriyor.
Sevgili Hocam, eğer daha işin başında Anaplaşmamış bir parti olarak ortaya çıkmaya kalkmış olsaydınız, şimdi aldığınız iç ve dış desteği alabilir miydiniz? Bu mümkün müydü?
Biz değiştik derken, Millî Görüş'ten Milli Görüş'ten uzaklaşarak Anap'a yakınlaştığınızı söylemiş olmuyor muydunuz ?
AKP'NİN YASALARINI İSRAİLLİ SANAYİCİ HAZIRLIYOR !
İsrail'in önde gelen sanayicilerinden Stef Werheimer'in, Türkiye'nin, girişimcileri teknoparklara yönlendirmeyi hedefleyen endüstri-teknoloji yasa tasarısı hazırlama çalışmalarında, hükümete danışmanlık yapacağı bildirildi.
Globes-İsrael's Business Arena gazetesinde yayımlanan habere göre, aynı zamanda, yabancı yatırımcıları Türkiye'ye çekmek amacıyla oluşturulan Yatırımcı Danışma Komitesi'nin tek İsrailli üyesi olan Wertheimer, önümüzdeki hafta, bu komitenin İstanbul'da yapılacak ilk toplantısına da katılacak.
Wertheimer bu arada, Türkiye'nin Gebze Organize Sanayi Bölgesi'nde kuruluş çalışmaları devam eden ilk özel teknoparkının da ortaklarından. Söz konusu teknoparkın, Galile'deki Tefen Sanayi Parkı modeline bağlı kalınarak hazırlandığı belirtiliyor. (15 Eylül 2004 Milli Gazete)
RUSYA'NIN HEDEFİ:
"İÇERİDEKİ BÜTÜN İSTİKRARSIZLIK UNSURLARINI TEMİZLEMEK"
Rusya, Fethullah okullarını kapatıyor
Rusya yönetimi, ülke içindeki Fethullah Gülen okullarını kapatmak için harekete geçti. Gülen'e bağlı çeşitli şirketleri yakın takip altına alan Rus yönetimi, okulları "Amerikan ve İngiliz casusu yetiştirme merkezi" olarak görüyor. Rusya yerel yöneticileri arasında bu okullarda okumuş bazı görevlilerin de işine son verilmesi için hazırlıklar yapılıyor (5 EYLÜL 2004 / AYDINLIK)
YAKIN GEÇMİŞİ UNUTMAYALIM !
TÜRKİYE = GENERAL KIVRIKOĞLU
Ve Dünya bizi böyle görüyor !
Kendilerine ‘Sınır Tanımayan Gazeteciler' adını veren örgütün son marifeti: Paris'teki bir garın zemininde sergiledikleri ‘Basın özgürlüğünün ayaklar altına alındığı ülkeler' haritasına, çiğnensin diye Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu'nun fotoğrafını da yerleştirdiler. MİNE G. KIRIKKANAT Paris
Merkezi Fransa'da bulunan Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü, Paris'teki Saint Lazare İstasyonu'nun zemininde sergilediği büyük boyutlu "Basın özgürlüğünün ayaklar altına alındığı ülkeler" haritasında, Türkiye'nin üzerine Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun fotoğrafını yerleştirdi.
Fransız başkentinin göbeğinde, en işlek istasyonlardan biri olan Saint Lazare'a her gün giriş çıkış yapan onbinlerce insanın "basın özgürlüğünün düşmanları" diye çiğnediği diğer fotoğraflar arasında Irak lideri Saddam Hüseyin, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Suudi Veliaht Prensi Abdullah, İran'ın dini lideri Ali Hamaney de var.
BİZ DUYDUK – SİZ DE DUYDUNUZ MU ?
Bazen elimize öyle bilgiler ulaşıyor ki; sizlerle paylaşıp paylaşmama konusunda ciddi tereddütler yaşıyoruz.
Yaptığımız tetkikler elimizdeki bilgilerin %90 doğru olduğunu gösterse de; bilginin hassasiyeti dolayısı ile %10'luk yanlış olma riski bizi düşündürüyor.
Tam bir dezenformasyon sirkine dönen ülkemizde; eleştirdiğimiz noktaya düşmek istemeyeceğimiz açık.
Bu nedenle artık bilgileri "Biz Duyduk, Siz de Duydunuz mu?" köşesinde dikkatinize sunup; en azından kendi kaynaklarından bunları kontrol etme şansını okuyucularımıza sunmanın doğru olacağını düşündük. Bir de siz bakın bakalım; doğru muymuş ?
- İsrail Generlkurmay Başkanı'nın Diyarbakır doğumlu olduğunu ve Türkiye'de asker kaçağı konumunda bulunduğunu biz duyduk, siz de duydunuz mu ?
AKLIMIZA TAKILDI – GAZETECİLİK VE ETİK
Genelkurmay'ın gazetecilere ve gazetelere yönelik farklı akreditasyon uygulamaları haklı tepkiler çekiyor. Bu uygulamalara yönelik eleştiriler önceleri Vakit gibi "İslamcı" gazetelerin tekelindeyken; eleştiri yelpazesinin Ertuğrul Özkök gibi yazarları da kapsayacak şekilde genişlemesi Özkök'ün "demokrasi sevdası" ile açıklanamaz.
Yalnız bu tepkiler arasında en ilgi çekici olanı Fehmi Koru'ya ait.
Kendisi "İlişkinin doğrusu" başlıklı yazısında, gazetecilerin kurumlarla kurduğu "özel" ilişkilerin sakıncalarına değinip; gazeticilik etiği ve aşırı samimi. İlişkilerin "haber alma hakkını" nasıl zedeleyeceğine dair ahkam kesiyor.
Abdullah Gül ile olan "dostluk" ilişkisinin bu eleştiri kapsama alanı dışında tutup; kendisine üç soru soracağız:
- Son zamanlarda kendi belirlediğiniz gazetecilik etiği kapsamı dışında kalması gereken bir kurum koridorlarında çok sık görülmeye başladınız. Bu görülmelerin bu kurumda " gazeteciler" ile ilgili verdiğiniz "derslerle" ilgisi olabilir mi ?
- Bu "derslerde", gazetecilerle ilgili "kurs katılımcılara" ne tür bilgiler aktarıyorsunuz ?
- Taha Kıvanç; Fehmi Koru'nun buralarda takıldığını görse o meşhur müphem dolu sorularından birini sormaz mıydı ?
Merak ettik !
KILINÇ PAŞA ABD'YE KARŞI İRAN'I TUTTU
7. Avrasya Zirvesi'ne konuşan emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, Amerika'nın bölgeye hakim olmak istediğini iddia etti. Kılınç, ABD'ye karşı diğer ülkeleri birleşmeye çağırdı
7. Avrasya Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç ABD'yi karşı İran Rusya Çin ve Türkiye'nin birleşmesini istedi.
''BÖLGESEL GÜÇLER OLUŞTURULMALI''
Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç da, konuşmasında Avrasya bölgesinin dünyada silahlanma üzerine çalışma yapan ikinci güç olduğunu belirterek, Avrasya'nın dünya barışını tehdit edecek bir bölge olduğunu söyledi.
1990 yılından sonra dünya üzerindeki güç dengelerinin değiştiğine işaret eden Kılınç, ABD'nin de terörizm üzerine yeni bir strateji geliştirdiğini kaydetti.
Kılınç, ABD'nin ''terörizmi yerinde yok etme'' bahanesiyle Afganistan ve Irak'a saldırdığını savunarak, ''Bu saldırılara yeni bir saldırı olabilir, o da İran. İran'ın bu gerçeği görmesi gerekir'' dedi.
Bu gelişmelere karşı Türkiye, Çin, Rusya ve İran'ın işbirliği yaparak ABD'nin yayılma politikasının engellenmesi gerektiğine dikkat çeken Kılınç, Avrasya ülkelerinin karşılıklı güveni sağlayarak ulusal çıkarları daha geniş çerçevede koruyacak anlaşmalar yapmaları gerektiğini söyledi.
Kılınç, ABD'nin bu gelişmelere paralel olarak Büyük Orta Doğu Projesi ile bölgenin tamamını ele geçirmek istediğini de kaydederek, ''Buna karşı bölgesel güçler oluşturulmalıdır. Aksi takdirde Irak'ta yaşanan acı olaylar diğer bölgelere de yayılacaktır'' dedi.
CENGİZ ÇANDAR'IN PUTİN ALLERJİSİ
New York Times'in dünkü başyazısının son iki paragrafı aynen şöyle:
"Putin, cumhuriyetin son serbest seçimle işbaşına gelmiş cumhurbaşkanı Aslan Meşhedoy'un altında ana akım niteliğindeki Çeçen ayrılıkçılarını, konvansiyonel savaş alanında başarıyla bozguna uğrattı. Ama işte tam da bu, son günlerde olaylarla hiçbir ilgisi olmayan masum insanları boğazlayan canavar aşırıların sahneye çıkmasına yol açtı.
Başkan Putin, diplomatik nüans konusunda hiçbir zaman başarılı olmamıştır. Fakat Moskova'nın kuklası (Çeçenistan) hükümet dışındaki meşru Çeçen lideriyle ciddi bir müzakere kanalını şimdi açmazsa, olaylar daha kötü hale gelecek. Ve böyle olursa, bunun fiyatını ödeyecek tek ülke Rusya olmayacak."
İşte böyle "Asimetrik savaş"ın "cephesi" yok. Çeçen sorunu, Rusya'nın (ve Putin'in yanlışlıklarından ötürü) Dağıstan'da, bugün Osetya'da kan dökülmesine yol açtı. Yarın bir başka yer olabilir.
O yüzden, Türkiye'nin yöneticilerinin, "Ankara ziyaretine hasret kaldıkları" Putin'e "destek mesajı" vermekte acele etmesinler, dikkatli davransınlar. Sebepleri malum.
5 EYLÜL 2004 – TERCÜMAN
HÜKÜMET BANTTA KOŞUYUR !
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Mehmet Yıldırım'ı aradık, çünkü..
Yıldırım sözünü dolaştırmadan söyleyen, güçlü bir sivil toplum örgütünin lideri. İşte Yıldırım'ın dedikleri:
– Başbakan iyi niyetle çabalıyor ama 'arkası' boş.
– Bakanlara başarılı denilemez. Bürokrasiye teslim olmuş hali var hükümetin.
– Bürokrat, eldeki yasalara göre davranır; tek suçlu sayılamazlar. Sen büyük çoğunlukla hükümet olmuşsun. Yasaları değiştirecek ve bürokratı bu yasalara göre çalıştıracaksın ama..
– Bu hükümet iki yıldır köklü bir değişiklik yapamadı. Böyle gitmez, gitmiyor da zaten. Bakanlıklarda da bürokratların koltuk savaşları sürüyor.
– Milletteki iyimser bekleyiş havası tersine dönmeye başladı; ekim-kasım aylarında tepkisini ortaya koyar.
– Bizim gibi sivil toplum örgütleri aracılığıyla tabii… İşsizlik tam bir perişanlık.
– O, ithal ikamesine bağlı büyüme? 2003'te yüzde 6 büyüdüysek, 900 bin kişiye iş bulunması gerekirdi ama 150 bin kişi daha işsiz kaldı! 2004'te de durum daha iyi değil!
– Bugünkü vergi sistemi, harç, bürokrasi ve IMF dayatmaları sürerken yatırım olmaz ve bunların değiştirilmesi için de ciddi bir çaba yok.
– Hiç umudunuz yok mu?
– Zina, türban gibi konulardan başlarını kaldıramıyor hükümet ve asıl gündemi yakalayamıyor. İşler de yürümüyor, onlar da yürümüyor.
– Nasıl?
– Tut ki, evlerine 'bant' almışlar, onun üzerinde güya koşuyorlar; yani yerlerinde sayıyorlar. 57. Hükümetin devamı gibi ama onun bile gerisindeler! (7 EYLÜL 2004 -AKŞAM – Şakir SÜTER)
AK Parti Fettullahcı Milletvekili İbrahim Özdoğan:
"Museviler insanlığın onurudur"
Cemaat Başkanı Silvyo Ovadya'yı yeni görevi vesilesiyle ziyaret eden AKP Erzurum milletvekili İbrahim Özdoğan, Ovadya'ya görevinde başarılar dilerken Türk Yahudileri ile ilgili olarak ilginç sözler sarfetti.
Görüşmede gazetemiz konuk yazarı Prof. Dr. Erdoğan Sürat ve Cemaat Başkan vekili Lina Filiba da hazır bulundu.
Özdoğan görüşmede şöyle konuştu: "İnsanlık bugün ulaştığı baş döndürcü teknolojik ve bilimsel ilerlemelerde Yahudi ırkına çok şey borçludur. Museviler hak bir dinin mensubudurlar. Hak semavi dinlerin kitapları olan Tevrat ve Kur'an birçok hususiyetleriyle Museviler'i övmektedir. Gönderilen ayetlerde başka içbir kavme verilmeyen birçok nimetin Yahudilere verildiğinden bahsedilmektedir. Hz. Musa'nın kavmi ile birlikte yurtlarından sürgün edilişi ve firavunla olan mücadeleleri Tevrat'ta olduğu gibi Kur'an'da da zikredilmiş zalimler Allah tarafından lanetlenmiş ve Yahudiler'e Allah'ın yardım ve ikramlarından bahsedilmiştir.
Tarihin çok eski dönemlerinden beri toplumsal kıskançlık ve cinnet yüzünden Yahudilere yapılan zulüm ve soykırım insanlığın yüzkarasıdır. Yine insanlığın mayasında olan toplumsal vicdan bunu asla affetmeyecektir. Yirminci asrın zalim diktatörü Hitler'i affetmediği gibi.
Bir politikacı olarak günümüzde de, zaman zaman Museviler'e yapılan saldırılar beni fevkalâde üzmektedir. Geçtiğimiz Kasım ayında da ülkemiz Musevilerin kutsal günlerinde Sinagoglarda uğradıkları saldırıları şiddetle lanetliyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Musevi vatandaşlarımızın can ve mal emniyetini sağlamada daha dikkatli davranmak zorundadır. Yine Türkiye'de bir kısım yazar ve çizerlerin insafa sığmayan bir şekilde yazılarında Yahudilere saldırdıklarına şahit olmaktayız. Bu yazarları, gerginlik ortamı oluşturdukları için kınıyor ve kendilerini insaf ve vicdana davet ediyorum."
Erzurum milletvekili Özdoğan, Türk musevilerinin bu ülkenin bir şansı olduğunu, sayısal olarak daha fazla olmalarını dilediğini söylerken terörizme karşı tüm dünyanın ortak mücadele vermesi gerektiğini ifade etti.
Ovadya ve Filiba da İbrahim Özdoğan ve Erdoğan Sürat'e ziyaretlerinden dolayı teşekkür ederek kendileriyle tanışmaktan son derece memnun olduklarını dile getirdiler. (ŞALOM – 1 EYLÜL 2004)
Bunların elebaşı Fettullah Gülen'de Irak'ta Müslümanlar doğranırken ses çıkarmıyor, ama Saddam'ın bir serseri füzesi Telavive düşünce salya-sümük ağlıyordu !?
MİLLİ GÜÇLER İŞİ GÖTÜRÜYOR, HÜKÜMETİN HABERİ BİLE OLMUYOR !
Kıbrıs vetosu haberliydi:
Putin, Kıbrıs'la ilgili yaptığı açıklamada da, Ada'daki referandumdan birkaç gün önce, Rumlar'ın "Evet" diyebilmesini sağlamak için BM Güvenlik Konseyi'nden geçirilmek istenen karar tasarısını Ankara'ya danıştıktan sonra veto ettiklerini söyledi. Putin, şöyle konuştu: "Bizim vetomuz Türkiye için sürpriz olmadı. Önceden haber verdik ve konuyu Ankara ile görüştükten sonra bu kararı aldık. Bu da birlikte çalışmamızın örneği oldu. Bu veto KKTC'ye karşı atılmış bir adım değil." (Abdullah Gül bundan haberimiz yok diyor.)
Dışişleri Bakanı Gül'ün " Metinde yeni hiçbir şey yok " açıklamasına rağmen, Dışişleri bürokratları Türkiye'nin acil bir durumda adaya müdahalesini zorlaştıran ifadeler içerdiği gerekçesiyle kararın çıkmaması için gizli diplomasi yürütmüş ve arlarında Rusya'nın da bulunduğu Güvenlik Konseyi üyeleriyle temasa geçerek veto kulisi yapmıştı. Ancak Rusya'nın vetosu, kamuoyuna "Rumlar istedi, Rusya veto etti" biçiminde yansımış ve Rumların planı reddetmesinin etkili olduğu öne sürülmüştü. ( Milliyet – M.Ali BİRAND)
YENİ BİR DÜNYA DOĞUYOR !
Ancak Türkiye: NATO'nun (ve ABD'nin) kendi çevresinde giriştiği her harekatta, kendisine, milli menfaatlerine aykırı görevler 'Yaratıldığını' artık biliyordu. İlaveten, NATO'yu (ve ABD'yi) Karadeniz'e sokarak, kuzey komşusu ve kıyıdaşı Rusya'yı rahatsız etmenin kendi menfaatine uygun olmadığının da 'Artık' farkındaydı. Ve böylece, NATO'nun (Gerçekte ABD'nin) bu girişimi, gerçekleşemedi.
Türkiye, bu konudaki baskıların devam edeceğini, daha önceki deneyimlerinden bildiği için, geçtiğimiz temmuz ayının 7'sinde, Rusya ile birlikte masaya oturup, 'Karadeniz Gücü'nün 'Görev Yönergesi'ni genişleterek, organize suçlar ve terörist tehditlere karşı mücadeleyi, yönergenin kapsamına ilave ettiler. Böylece NATO'-nun, bu konuyu ileriye sürerek Karadeniz'e 'Girme' teşebbüsüne tedbir getirdiler. Bununla da yetinmeyerek, Karadeniz Gücü'nü 'Terörizmle Mücadele Operasyonu' adı altında 5:27 Ağustos'ta bir tatbikata sevk ettiler.
Bütün bu faaliyetler, özellikle Türk kamuoyuna, önemli ölçüde, duyurulmadan yürütüldü. Fakat gerçekte, bu olayda Türkiye'nin oynadığı rol, çok önemliydi ve Türk dış politikası için en azından bir 'viraj' dönülmüştü. Türkiye'nin dış politikasını yönetenlerin, tek yönlü, 'Ben sana mecburum' politikalarıyla, sağlam noktalara varılamayacağını, yakın geçmişteki acı tecrübelerin de etkisiyle, artık idrak etmeye başladıkları anlaşılıyor. Bu, çok iyi bir işarettir ve dileriz önümüzdeki olaylarda da bu anlayış devam eder.
Bilgi Notu: 1 Eylül tarihli gazetelerde, Putin'le görüşme yapan gazetecilerimizin oluşturduğu haberler yayımlandı. Söyleşide, satır arasında kalan, oysa çok önemli bir 'mesaj' var. Bu husus, konuşma konusu olmadığı halde, Putin diyor ki: 'Bugünkü ordumuzun durumu da 90'lı yıllardaki gibi değil. Bu sözüme önem verin!' Bu 'ikaz'ın 'önemli' anlamları üzerinde düşünmemiz gerekmiyor mu, ne dersiniz? (AKŞAM – 5 EYLÜL 2004 – Kemal YAVUZ )
Yani Putin; ABD ile gerekirse hesaplaşmaya da hazırız, diyor !..
Hatadan dönmek fazilettir
İktidarla muhalefet TCK'yı şimdiki biçimiyle Meclis gündemine taşımada müthiş bir uyum sergiliyorlar. Bazen hangi politikacı iktidar partisinden hangisinin muhalefete mensup olduğunu çıkarmakta zorlanıyoruz. İki haftadır "TCK" eleştirisi diye tartışılıyorsa zerre kadar önemi yok; aynı süre içerisinde hiç gündeme getirilmeyenler ise müthiş önemli.
AKP, günlerdir bu sütunda işlediğimiz TCK'daki temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı maddeler için hiç bahane arayışına girmedi. Devlete yönelik ciddi bir eleştiri dahi duyulmuyor; buna karşılık, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı, devleti "kutsal" sayan anlayışı pekiştiren bir dizi madde TCK bünyesi içerisine sokuşturulmuş durumda.
İktidarla muhalefet TCK'yı şimdiki biçimiyle Meclis gündemine taşımada müthiş bir uyum sergiliyorlar. Her şey onların vardığı uzlaşmayla gerçekleştiriliyor. İki partinin temsilcileri oturup daha az özgür bir mâhiyet kazandırıyorlar yasa metnine. Eski dönemde AB'ye uyum amacıyla yapılmış özgürleştirici müdahalelerden (TCK 159 ve 312'de olduğu gibi) geriye dönüşte bugün erişilen uzlaşma göz yaşartıcı. Bazen hangi politikacının iktidar partisinden hangisinin muhalefete mensup olduğunu çıkarmakta zorlanıyoruz; bakıyorsunuz iktidarın gevşediği noktada kısıtlayıcı maddelerin savunmasını devreye giren muhalefet üstlenebiliyor…
İki haftadır "TCK" eleştirisi diye tartışılıyorsa zerre kadar önemi yok; aynı süre içerisinde hiç gündeme getirilmeyenler ise müthiş önemli. Bu arada, tasarıda yer almayan "önemsiz" konunun öne çıkartılarak tartışılması, o konunun gözümüz gibi değer taşıyan esas önemli yönünü de yerle bir etmeye yetti. Hatadan dönmek fazilettir, değil mi ?
Sn. Fehmi KORU, Amerika'nın oluruyla, AKP'yi pohpohlayıp iktidara taşımak ve 2 yıldır her yanlış hareketine bir hikmet uydurmak hatanızdan dönerek biraz fazilette siz gösterin.
ABD'DE CESETLERE TECAVÜZ OLAYLARINDA ARTIŞ !
ABD'nin California eyaletinde cesetlere tecavüz yeni çıkarılan bir yasa ile yasaklandı. Yeni yasa, cesetlerle cinsel ilişkiye girenlere 8 yıla kadar hapis cezası getiriyor. Santa Clara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Tyler Ochoa, son on yılda bu alanda işlenen suçların sayısının, bir yasa çıkarılmasın gerektirecek çoklukta olduğunu söyledi. Ochoa, savcıların bu kişileri cesedin bulunduğu yere girme dışında bir şeyle suçlayamadıklarını, eğer bu suçu işleyen kişi morgda çalışıyorsa bununla bile suçlanamayacağını kaydetti.
Avrupa ve ABD arasında İran krizi
VİYANA / Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) Viyana'da başlayan yönetim kurulu toplantısı, İran'ın nükleer programına ilişkin ABD ile AB üyesi ülkelerinin tartışmalarına sahne oldu. UAEA Yönetim kurulu toplantısına sunduğu karar tasarısında İran'ın ''anlaşmalara aykırı olarak uranyum zenginleştirdiği ve nükleer silah yapmayı planladığını'' ileri süren ABD, İran'ın BM Güvenlik Konseyi'ne şikayet edilmesini talep ederken, AB üyesi ülkeler adına toplantıya ayrı bir karar tasarısı sunan Almanya, Fransa ve İngiltere ise ''İran'a nükleer enerji programı üzerindeki endişelerin giderilmesi için kasım ayına kadar süre tanınmasını'' talep ediyor.
İran yönetiminin, nükleer programını UAEA ile imzaladığı Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşmasına (NPT) uygun olarak yürüttüğü yolundaki güvencelere rağmen, ülkedeki bazı tesislerde uranyum zenginleştirdiği iddia ediliyor.
UAEA Yönetim Kurulu toplantısında, kararların ''oybirliğiyle'' alındığını anımsatan diplomatik kaynaklar, ABD'nin sunduğu ''İran'ın BM Güvenlik Konseyi'ne şikayet edilmesi'' yolundaki karar tasarısının kabul edilme şansının zayıf olduğunu belirtiyor.
OSMANLI ADALETİ !
Osmanlı ve Osmanlı İmparatorluğu'nu anmışken, bugünkü yazımı şöyle bir Osmanlı hatırlatması ile bitirerek ecdadımızı hayır ve rahmetle yâd etmiş olalım.
Bir İsrail Başbakanı, eski Dışişleri Bakanımız Hikmet Çetin'e bakanlık yaptığı dönemde şunları anlatmış: "Mısır'a yakın bir kasabamıza gitmiştim. Yahudi olan belediye başkanı açtı ağzını, yumdu gözünü, Araplara çattı, döndü İsrail hükümetine çattı… Konuşması bitince ‘Sen herkese veryansın ediyorsun! Peki ne istiyorsun?' dedim. Bana dönüp ‘Ben Osmanlı adaleti istiyorum' dedi."
Hazreti Ömer, Kudüs'ün yönetimini sadece kendisi, kölesi ve devesi ile teslim almıştı…
Osmanlılar ise "adaletli yönetim" sayesinde Filistin'i asırlarca bir manga askerle yönettiler…
Günümüzde ise Filistin, İsrail, Irak ve Ortadoğu kan gölü gibi; "zulüm yönetimleri" altında inliyor.
Adaletli bir dünya duâ ve dileğiyle, Allah'a emanet olunuz…
ÖNCE İFTİRA, SONRA İLTİFAT !
Fahişelik ?
Gazeteci Hakan Aygün, yıllardır Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'e atfedilen "Flört Fahişeliktir" sözünü, 1990 yılında Cumhuriyet Gazetesinde Çiçek söylemediği halde kendilerinin uydurduğunu itiraf etti. Cumhuriyet, geçen salı günü birinci sayfasından zina tartışmalarını işlerken ‘Bakan Çiçek Hiç Değişmedi' başlığıyla demeci yeniden hatırlatınca, Çiçek o dönemde bu haberin Cumhuriyet Ankara bürosundaki mimarı olan gazeteci Hasan AYGÜN'ün 6 Haziran 2003 tarihinde Haber Türk'ün Basın Kulübü programında yaptığı itirafı hatırlattı. Bu program da Aygün, Çiçek'e, ‘Ben bir itirafta bulunmak istiyorum' diyerek, şunları söyledi:
‘O günlerde Cumhuriyet gazetesindeyiz. Genç bir muhabir arkadaşım var. Ben yönlendirdim, Çiçek'le bir röportaj yapın, bak bunlar mukaddesatçı falan. İşte flörtü sorun, iyi mal çıkar, tabiri caizse. Ancak röportajın içinde ‘Flört fahişeliktir' sözü yoktu. Bunun için en iyi şahidi benim. O röportaj bir iki gün bekledikten sonra Cumhuriyet'in arka sayfasında yayınlandı, ‘Flört fahişeliktir' denildi. Diğer gazeteler de birinci sayfalarına taşıdı. Cumhuriyet de birinci sayfasından işi yürüttü'.
ADİL BİR DÜNYANIN DOĞUM SANCILARI
AKP Amerika'ya sığınıp Irak'a saldırıyor, Hindistan-Pakistanla anlaşyor.
YENİ DELHİ/ Hindistan, Pakistan'la barış sağlanması için çalışmalarını derinleştireceğini ve genişleteceğini bildirdi. Pakistanlı meslektaşıyla 2 gün süren görüşmelerinden sonra bir açıklama yapan Hindistan Dışişleri Bakanı Natwar Singh, görüşmelerde az da olsa ilerleme sağladıklarını söyledi ve bunun da önemli olduğunu dile getirdi.
Singh, "Hindistan, meselelerin halli, terörizm ve şiddet atmosferinden arınmış bir Güney Asya'da, kalıcı bir barış ve istikrar ortamı oluşturmak için Pakistan'la temaslarını derinleştirmek ve genişletmekte kararlıdır" dedi.
Hindistanlı Bakan, Keşmir'de geçen seneden beri devam eden ateşkesin uzatılması konusunda da Pakistan'la anlaştıklarını ifade etti. Keşmir'de ateşkes, 25 Kasım 2003'te, önceki Hindistan hükümeti döneminde başlatılmıştı.
EDILMAN, ELÇİDEN ÖTE… O AMERİKA'NIN TÜRKİYE SÖMÜRGE VALİSİ
Ankara'daki ABD Büyükelçisi Eric Edelman'ı, sadece diplomatik misyonu çerçevesinde kavrarsak, ona da ayıp olur.
O her şeyden önce bir "ideolog".
Demokrasi ve özgürlük getirmek, barış tesis etmek, terörizmle mücadele etmek gibi dillere pelesenk laflar onun da ağzında tabii.
Ancak, o bu savaşların, bu işgallerin ideologlarından başlıcası.
Söylediklerini, yaklaşımlarını, "Hürriyet için yazdı" diye süfli gazetecilik böbürlenmelerini onun asli kimliğinden koparıp dinlemek, yayınlamak, aktarmak, "cehalet" değilse, açık bir kandırmaca.
Alet olmaca!
Katip gibi gazetecileri yönlendirmeye alışmış Elçi Bey sağa sola fırça çekecek…
Sen, gazeteci olup onun kimliğiyle, esas fikirleriyle ilgilenmeden, sadece dedikleriyle yatıp kalkacaksın.
Adam "dünyaya her yolla hakim olma"nın kitabını yazmış, sen bunu demokrasi, özgürlük, piyasa… kendini "stratejik ortak" sanacaksın!
Saf mısınız, Sayın Erdoğan, Sayın Gül ve sevgili meslektaşlar!
BENİM ATATÜRK'ÜM !
Atatürk'ün, babası Ali Rıza Efendi'yi küçük yaşta yitirdiğini hepiniz biliyorsunuz. Peki, Zübeyde Hanım'ın yeniden evlendiğini biliyor muydunuz?
Belki bunu da duymuşluğunuz vardır da, Atatürk'ün üvey babasının adını bilen var mı aranızda?
Söyleyeyim: Ragıp Efendi.
Ragıp Efendi'nin, başka bir hanımdan iki oğlu vardı: Hasan ve Süreyya. Atatürk'ün üvey kardeşi Hasan da, tıpkı Ali Rıza Efendi gibi gümrük memuruydu. Süreyya'nın intihar ettiği söylenir.
İşte ünlü Fikriye Hanım da, o Ragıp Efendi'nin kardeşi Albay Hüsamettin Bey'in kızıdır!
Attila İlhan'ın dediği gibi, keşke Zübeyde Hanım karşı çıkmasaydı da, Atatürk, mizacı kendisine taban tabana zıt olan Latife Hanım'la değil, onu çok seven ve onun da çok sevdiği Fikriye Hanım'la evlenseydi…
Fikriye bu umutsuz aşk yüzünden genç yaşında kendi canına kıymaz, Atatürk de mutlu olurdu.
Oysa çevresindeki hiç kimsenin çapı ona yetişemediğinden, yalnız ve mutsuz öldü.
Hayrola, Atatürk'ün birçok öz ve üvey kardeşi, bir de üvey babası olması sizi rahatsız mı etti?
Çünkü size onu tanımayı, anlamayı ve sevmeyi değil, onu putlaştırıp tapmayı öğrettiler de ondan!
Sizi bilmem ama ben, sekiz yaşında üvey baba eline düşmüş ve bu yüzden anasını bir daha hiç affetmemiş, evden kurtulmak için Selanik'ten Manastır'a yatılı okula gitmiş, çocukluğu çok mutsuz geçmiş ve kronik uykusuzluk çeken, bu yüzden içki içen bir Atatürk'ü kendime çok daha yakın buluyor ve daha çok seviyorum.
Avrupa'da Türkiye korkusu…
Frits Bolkestein, AB Komisyonu'nun iç Pazar üyesi, aynı zamanda Türkiye hayati önemdeki ilerleme raporunu yazan komisyonun bir üyesi. Bu Hollandalı Avrupa'nın Türkiye'ye karşı olan tarih bilincinin Türkiye'yi AB'ye almamayı gerektirdiğini savunuyor ve Viyana Kuşatmasını hatırlatıyor.
Elbette Avrupa'lı da Türk'e karşı bir tarih bilinci var, fakat bu viyana kuşatması 1683 tarihli. Yine de Bolkestein'in Hollanda'da bir üniversite'de yaptığı konuşmada savunduğu görüşleri görmekte fayda var: "Türkiye'nin AB üyeliği Avrupa'yı içten çökertir". Tarihçi Bernard Lewis Avrupa'nın bu yüzyılın sonunda bütünüyle İslam olacağını söylüyor. Bunu bilemem, fakat bu doğruysa ve Türkleri AB'ye alacaksak, 1683'de Türkleri Viyana'dan niçin kovduk ki!" ( 10.9.2004/NUH GÖNÜLTAŞ/TERCÜMAN)
FULLER'İN KORKUSU
CIA eski Ortadoğu Masası şefi, "Siyasal İslamın, Ortadoğu bölgesindeki otoriteryen rejimleri dönüştürücü etkisini kabul etmekle birlikte bu hareketler liberalleşmez ve küresel gündemler geliştirmezlerse marjinalleşmeye mahkûmdurlar" diyor.
Ve şimdi… Tam bu kesişme noktasında Fuller'ın Los Angeles Times Gazetesi'nde yayınlanan bir makalesini aktaralım. Fuller şöyle diyor: "Geçenlerde Türkiye'ye yaptığım Ziyaret sırasında ABD'nin niyetlerine yönelik yaygın kuşku beslendiğini gördüm; birçokları Washington'un bölgeyi yeniden şekillendirmek için giriştiği belirsiz güç oyununda bir sonraki kurbanın Türkiye'nin kendisi olabileceğinden korkuyor. Türkiye'de Washington'a dair yaygın kanı, onun Türk ulusal çıkarlarına karşı saldırgan ve düşmanca niyetler besleyen bir oyuncu olduğu yönünde. Bunların hiçbiri doğru olmasa bile, algılama her şey demek.
Ankara artık, geleceğinin Washington'la beraber olup olmadığını, belki de AB ve Rusya, Çin, Hindistan gibi diğer bölgesel güçlerle ittifak yapıp yapmamayı tartışıyor. Türkiye'de Amerikan karşıtlığı yükseliyor ve Türk solu ile aşırı sağcı Türk milliyetçileri arasında beklenmedik bir koalisyon kurulmuş durumda. Bu gruplar Amerikan düşmanlığı noktasında birleşiyor."
TÜRKİYE'NİN KIRMIZI ÇİZGİLERİNE DÜŞMANLIK
AB içinde yapılan tartışmalarda güncel meselelerde de Türkiye aleyhinde fikirlerin tartışıldığı ortada.
Amerika zaten Kıbrıs ve Irak'ın kuzeyi konusunda nerede durduğunu defalarca açıkladı. Türkiye'nin NATO içindeki "müttefikleri" Türkiye'nin kırmızı çizgilerinin hiçbirini kabul etmiyor. Tam tersine NATO üyesi ülkeler Kıbrıs ve Irak'ın kuzeyi konularında Türkiye'nin çıkarlarının tam tersine faaliyet yürütüyorlar.
Amerika'nın faaliyetlerini defalarca özetledik, AB'nin fikirleriyle ilgili bir yazı ise iki ay önce Alman Süddeutsche Zeitung gazetesindeki bir yazıda ele alındı. Yazıda, "Türk ordusunun bir Kürt devletinin kurulmasını engellemek için Kuzey Irak'taki birliklerinin sayısını çabucak maksimum seviyeye çıkartmanın cazibesine kapılabileceği, ancak böyle bir durumda 2005 yılının ortasında başlatılması planlanan AB'ye katılım müzakerelerinin ciddi olarak tehlikeye düşeceğine" işaret edildi.
Yazıda, AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Gunther Verheugen'in, "Eğer Türkiye bunu yaparsa, bunun zararı muhtemelen kendi karşılaşacağı zarardan çok daha fazla olacak" derken, AB'nin Ortak Savunma ve Dış Politika Temsilcisi Javier Solana'nın, "Sınırı geçmek İçin gerekçe yok" diye uyardığı, diğer yandan Belçika Dışişleri Bakanı Louis Michel'in de, Brüksel'de herkesin düşündüğünü, ama kimsenin söylemeye cesaret edemediği, "Eğer Türkiye Kürdistan'a girerse, AB'ye katılması düşünülemez" şeklindeki değerlendirmeyi dile getirdiği ifade edildi.
Dikkatinizi çekmiştir, NATO'nun da merkezinin bulunduğu Belçika'nın Dışişleri Bakanı Irak'ın kuzeyine "Kurdistan" diyor..

CÜBBELİ AHMET “BEL’AM”CIK’I VE MAHMUT EFENDİ YAKINLARINA UYARI!
FETULLAH GÜLEN DOSYASI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
Dünyanın Fikri Değişimi Türkiye’den, FİİLİ DEĞİŞİMİ İSE FİLİSTİN’DEN BAŞLAMIŞTIR!
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
OĞUZHAN ASİLTÜRK’ÜN ERBAKAN’A İFTİRALARI
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
Yahudi kucağında keramet satan O ırzı kırık, sahte; ermişe lanet! Hem parsel parsel elden; giderken…
Ve bekleyin göreceksiniz, Kur’an’ın İsrâ Suresi 4-7 ayetlerinde haber verildiği gibi, İslam coğrafyasının çıbanbaşı ve…
BUGÜN "HAMAS"SIZ KURULMAK İSTENEN BİR GAZZE VAR. O HAMAS VAR YA O HAMAS AZİZ ERBAKAN…
Atatürkçülük adına uydurulan Kemalizm sizi kurtarmaya yetecek mi? “Bugünün Türkiyesi’nde, AKP hükümeti ve yandaşlarının hemen…
Siyonist Merkezler, Türkiye için yeni bir izm arayışlarına başlamışlardı 40 sene önce diyebiliriz... Hatırlayınız Üstad…
A'raf 2 (Bu Kur’an öyle) Bir Kitap'tır ki Onunla (insanları) uyarman için ve mü'minlere bir…
Bil ilimsiz, irfansız; yol yok ümrana Ya Kur’an’a uyarız, ya da buhrana İslamsız bütün yollar,…
"...Kula kulluğu bozan, cumhuriyettir İslam’a uygun nizam, çün hürriyettir..." Ne güzel mısralar! İşte aydın olmak…
AHZAP SURESİ 67. AYETİ KERİME TAM DA BU KİMSELERDEN BAHSETMEKTE. LANET OLSUN KAFİR VE ZALİM…
İmam Gazali'nin Nasihatül Mülük (Hükümdarlık Ahlakı) adlı eserinde Yöneticilere yaptığı uyarılardan birisi de şöyledir: "Kalbinde…