Alman Devletini kuran, Sultan Abdulhamitle yakın dost olan, ilim ve irfan erbabı Prens Bismark’ın (1815-1898) Hz. Peygamberimize seslenişi:
Ben, şuna inanıyor
Ve iddia ediyorum ki;
Hz. Muhammed mümtaz bir kuvvettir!
İlahi kudret elinin,
O’nun gibi ikinci bir şahsiyeti;
Tekrar zuhura getirmesine
İhtimal vermiyorum.
Çünkü, O Muhammed’dir, örnek medeniyettir, gerçek uhuvvettir
Ey Muhammed..!
Sana çağdaş ve arkadaş
Olamadığım için
Bilsen, ne kadar müteessirim…
Doğru söylemektesin:
Muallimi ve mübelliği olduğun
Kur’anı Kerim Kutsidir ve lahutidir…
Bu kitap;
-Ki insanlığa son hitap
–Senin eserin değildir…
Kur’anın ilahi olduğunu inkar etmek,
Mevcut bütün müsbet ilimlerin
Yanlış olduğunu ileri sürmek
Gibi gülünç bir şeydir..
Senin gibi mümtaz
Senin gibi müstesna bir kudreti
İnsanlık bir defa görmüştür…
Benzerinin çıkması,
Bu şerefli şansın bir daha yakalanması,
Maalesef mümkün olmaz!…
Ey Muhammed!Ne yazık ki,
Sana yetişemedim
Şimdi huzur-u muhabbetinde
Kemali hürmetle eğilmekteyim.
(Ahmet Yalçınkaya çevirisinden uyarlama)

Muhteşem!
“Felekde mâh-i nev, Bâbüsselâm’ın sîne-çâkıdır…
Bunun kandili Cevzâ, matla’-i ziyâdır”…
(Bu Gökteki yeni ay, Bâbüsselâm kapısının yüreği yanık aşığıdır.
Ayın kandili Cevzâ yıldızı bile ışığının nurunu ondan almaktadır.)
17. Yüzyıl Osmanlı şairi Nâbî’nin
“Sakın Terk-i Edebden…” şiirinden