YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
69185233da983
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 2 6
Bugün : 19303
Dün : 37133
Bu ay : 621108
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45024929
IP'niz : 216.73.216.10

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Prof. Hayrettin Karaman 23.04.2006 tarihli Yeni Şafak Gazetesindeki "İman Tazelemek" başlıklı yazısının sonunda "Erbakan hareketinin, Türkiye'deki Müslümanların yıllar boyu süren emek ve birikimlerini silip süpürdüğünü" söylemeye çalışıyor.

"Erbakan ve arkadaşları tarafından kurulan MNP'den itibaren belli sayıdaki Müslüman, yukarıdakilere ek olarak "ülkenin İslam'a göre yönetilmesi" talebini de dile getirmeye başlamışlardır. Bu talep, yine belli (oldukça az) sayıdaki Müslümanlar tarafından bazı partilerde, vakıflarda, örgütlerde, yayın organlarında toplu veya ferdi olarak dile getirilmiş, ihtiraslı bazı siyasetçiler tarafından da -olmayacağı bilindiği halde ve çoğu kez kapalı kapılar arkasında- propaganda konusu edinilmiştir. Müslümanların masum ve naif dini taleplerinden ve bunların pek az da olsa gerçekleşmesinden rahatsız olan laikçilerin ekmeklerine yağ süren bu politik hata, yılların emek, alın teri, çile ve masrafı ile elde edilen imkan ve hakları da zaman zaman silip süpürmüş veya geriye götürmüştür." Diyor.

 

Şimdi gelin, Erbakan Hoca'nın hangi ortamda ve ne gibi şartların zorlamasıyla siyasi hayata atıldığını ve Milli Görüş hareketinin, doğrudan ve dolaylı olarak, hangi hayırlı değişim ve devrimlere yol açtığını hatırlamaya çalışalım.

"Demirel'in politika elbisesi, bir bacağı yeşil, öbürü siyah kumaştan bir pantolon manzarası arz ediyor. Renklerin ikisi de Demirel'in üzerinde birlik olduğu halde Genel Başkanın hangisi üzerinde sıklet merkezi kurduğu belli değildir. Fakat o, siyasi dans zıplamalarını daha ziyade siyah renkli bacak üzerinde yapmaktadır." Tespitini yapan Necip Fazıl KISAKÜREK, dönemin Adalet Partisini dört gruba ayırıyordu:

  • 1- Eşya ve hadiselerden habersiz, imanlarını yeryüzüne tatbik ve (aksiyon) planına nakşetmek iktidarından mahrum, (otomat) Müslümanlar…
  • Nispetleri: Mecliste %3, Genel İdare Kurulunda sıfır…
  • 2- Türkün ruh köküne bağlı ve bu kökü çürütücü iç ve dış bütün menfi aşılara aykırı, milli toprak oyunlarına karşı, tarihi nefs muhasebesi iktidarında ruhçular, şahsiyetçiler ve milliyetçiler…
  • Nispetleri: Mecliste %2, Genel İdare Kurulunda % 10…
  • 3- Sözde ilerici, ilkeci, uygarlıkçı, milliyetsiz karanlık sermaye medyumu, demokrasi ve laisizm perdesi arkasında milli birlik mihrakını körletici ve böyle bir iklim içinde devlet ve menfaat kollayıcı, sözüm ona (modern) ler..:
  • Nispetleri: Mecliste %20, Genel İdare Meclisinde % 70…
  • 4- İş başa düşünce (modern) ler tarafına eğilimli, ne oradan ve ne buradan, bir şey olmak kaygısı çekmeyen günübirlikçiler…
  • Nispetleri: Mecliste %75, Genel İdare Kurulunda % 20…
  • Genel İdare Kuruluna ait nispetler, aynen hükümette de kabul edilebilir.
  • Demirel'e gelince, o, bütün bu nispetlerin riyaziyeci müellifi olduğu halde hiçbirinden değil, fakat hepsinin tek ümidi olmak imtiyazına malik, kurnaz idareci…" (Salname: sh-119)

 

Demirel'in AP'si üzerinden, çok çirkin ve etkin bir din istismarı yaşanıyor, hatta:

Bazı köylerde iç kapağına bir at resmi yapıştırılmış Kuran-ı kerimin dağıtılması üzerine, CHP'li milletvekili adayı Mehmet Bakır, Dursunbey Kaymakamlığına başvurarak, bunları dağıtanların tespitini ve haklarında kanuni işlem yapılmasını istiyordu.

Akkan Suver adlı mason "TC Kanunları karşısında kurulmuş Genelevlere kaydolmanızla, masonluk gibi bir kültür derneğine kayıtlı olmanız arasında ne fark var?" diye soruyor.

Ve " mason olmak, takunyalı (Müslüman) olmaktan daha iyidir" diyebiliyordu.

ABD Başkanı Nixon ile görüşen Başbakan S. Demirel:

"NATO, hür dünyayı koruyor. Onun sayesinde halkımız rahat uyuyor!" açıklamasını yapıyordu..

3. Mayıs. 1970 tarihinde, Demirel'in Turizm Bakanı Nihat Kürşat'ın himayesinde düzenlenen Efes Festivalinde Roma kıyafetli Türk kızları açık artırma ile satılıyordu!..

Nurcu, Süleymancı, Tarikatçı olarak bilinen dindar Müslümanların oylarıyla ve "aman komünist Ecevit'in CHP'si gelmesin" palavralarıyla iktidar olan S. Demirel'in Tekel Bakanı İhsan Birincioğlu:

5. Kasım. 1970 günü:

"Ülkemizde sigara ve içki satışının artması, kalkınmışlık ve çağdaşlık alametidir" şeklinde demeçler veriyordu.

Ve 7. Mart. 1970 tarihli gazete haberleri "Demirel Hükümetinin, devlet hesabına eğitim yapmak üzere yurt dışına gönderilen binlerce kişiden birisi olan Doç. Burhan Cahit Ünal'ın, İtalya Komünist Partisi Kongresine katıldığını yazıyordu.

Ve işte, böyle bir dönemde, 19 Ağustos 1969 tarihli gazetelerde:

Konya Milletvekili aday adaylığı için başvuran Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın, AP tarafından veto edildiği ve kendilerine "Yeminli Ekip" denilen masonların Erbakan'ı istemediği haber veriliyordu.

Ve bundan bir hafta sonra 28 Ağustos tarihinde: Türkiye'nin İslam Zirvesi Toplantısına "Hayır" dediği ve S. Demirel'in İslam Zirvesine gitmeyeceği konuşuluyordu. Evet, S. Demirel, Müslümanların oylarıyla seçiliyor, ama masonların keyfine göre oynuyordu..

Yani, Hayrettin Karaman'ın, Erbakan ve arkadaşları tarafından çar-çur edildiğini söylediği "Müslümanların dini hizmet ve gayretleri", aslında, maalesef masonların iktidarına ve gizli tahribatına zemin hazırlıyor ve Erbakan Hoca'nın nefis benzetmesiyle:

"Safdil ve samimi Müslümanların Cami yapılmak üzere ve binbir emek ve zahmetle hazırladığı malzemeler, bazılarının gaflet ve hıyanetiyle, masonlar tarafından kullanılıp Havra'ya  ve Kiliseye dönüşüyordu.."

Hayrettin Karaman gibi diyalogcu İslamcılar, taşıdıkları "Prof. etiketini bile, dolaylı şekilde, Erbakan Hoca'ya borçlu olduklarını hala fark etmiyorlar. Çünkü Prof Yalçın Küçük'ün "Şebeke"sinde "Kenan Evren, Erbakanizmi aynen uygulamıştır" diye yakındığı 12 Eylül devrimi yaşanmasaydı ve İslam Enstitüleri Fakülte yapılmasaydı, Hayrettin Karaman gibiler rüyasında bile Prof. olamayacaklardı.. Her gün, esen farklı rüzgara göre kıble ve kanaat değiştiren ve şimdi "Türbanlılar Suudi Arabistan'a gitsin" diyen Süleyman Demirel gibilerinin güdümünde basit birer figüran olarak kalacaklardı.

 

Erbakan Gerçeği

Gümüş motor girişiminin sekteye uğratılması üzerine, Ticaret Odaları Başkanlığına aday olup kazanan, ama masonların tahrikiyle Ticaret Bakanlığının tertibiyle, ve Süleyman Demirel'in talimatıyla geçersiz sayılan bu seçim, Danıştay tarafından kabul edilip 16 Temmuz'da koltuğuna oturan Erbakan 29 Temmuz 1969'de "Aya iniş ve Müslümanların Müspet ilme hizmetleri" konferanslarını başlatıyordu.

Ama 8 Ağustos'ta, polis zoruyla ve kanunsuz olarak Erbakan ve arkadaşları Odalar Birliğinden çıkarılıyor 9 Ağustos'ta ise Başkanlık Mason Sırrı Enver Batur'a teslim ediliyordu.

Mason Sırrı Enver Batur'u ilk tebrik telgrafı ise İsrail'den geliyordu..!?

AP'den veto edilen Erbakan Hoca 6 Eylül 1969 tarihinde, Konya'dan bağımsız adaylığını açıklıyor, masonlara ve Siyonist odaklara, tek başına meydan okuyordu.

Neden Konya?  Sorusunu, Erbakan Hoca şöyle cevaplandırıyordu:

 "Konya, Anadolu'nun tam ortasında asırlarca Türk ve Müslüman devletlerin merkezi olmuştur. Büyük Türk milletinin büyük hamlelerine her zaman bir kaynak ve destek olan bir merkez ve istinatgahtır. Memlekete hizmet için adaylık koymamız mevzubahis olunca 20 vilayetin ısrarlı taleplerine rağmen gönlümüz Konya'yı çekti. Daha doğrusu Konya bizi çekti. Parlamentoda Konya'yı temsil etmek bana nasip olursa, bunu en büyük bir şeref vesilesi sayacağım. Bu şerefin heyecanı daha bugünlerde taşıp gelmiş ve beni sarmış bulunmaktadır."

Bu arada bir gazetecinin "Odalar Birliği Başkanlığı sırasında Süleyman Demirel ile mücadeleye devam edeceğim demiştiniz. Bu mücadele parti içinde ve parlamento içinde mi olacaktır?" sorusunu Erbakan, şöyle cevaplandırmıştır:

"Halen Odalar Birliğinin hukuki başkanlığını taşımakla müsterihim. Siyasi hayata atılmak şu veya bu sebeplerin ötesinde bir reaksiyon olarak değil, memleketime faydalı olmak arzusundan doğmuştur."  (9 Ekim 1969 Cumhuriyet) Şunları yazıyordu:

KONYA, (Sofya TUĞRUL bildiriyor) – Konya Bağımsız Adayı Prof. Necmettin Erbakan, Konya'daki hükümet Alanında düzenlediği ve 5 bini aşkın bir topluluğun izlediği "imanlı Türkiye" mitinginde özellikle masonlara çatmış ve Anadolu'nun müreffeh Türkiye sloganından bir zerre bile nasibini alamadığını söylemiştir.

Ellerinde, "Mebus değil, Türkiye'ye istikamet seçiyoruz", "Konya'da bir demek Türkiye'de 50 demektir", "Her şeyin millisini istiyoruz", "Doğum kontrolü değil, mason ve komünist kontrolü istiyoruz", Müreffeh  Türkiye kime?.. Masonlara, "Veto hakkı milletindir", istikbale ümitle bakın yeni bir kadro geliyor" cümlelerini taşıyan dövizlerle meydanı dolduran 5 bin, kişilik bir kalabalığa hitap eden Prof. Erbakan, "Memurların masasına solcuların kafasına, masonların locasına; hak yol İslam yazacağız" nakaratı ile başlayan konuşmasında meseleleri maddi ve manevi diye ikiye ayırdığını söylemiş ve şunları söylemiştir:

"Bizim ölçülerimiz aslında maddeye sığmaz. Kuvvetli bir Türkiye isteyen, fabrikaların tanzim ve dağıtımında bunların Anadolu'ya götürülmesinde özel bir sanayi politikası gerekir.."

"Biz kalkınmada imanlı bir politika istiyoruz Yabancı sermaye istemiyoruz. Dolaştığımız yerlerde Cenab-ı Hakkın lütfü ile çok şeyler öğrendim.. Maalesef buralarda bahsedilen müreffeh Türkiye'yi görmedim. Sadece faizini ödemeyen bir Anadolu gördüm. Bumu müreffeh Türkiye dedikleri?.."

Erbakan, daha sonra bir parti lideri gibi programını açıklamış, mali ekonomik ve Milli Savunma konularına değinerek, "ordunun silahlarının imanlı kimselerce yapılmasını istiyoruz" demiştir.

Erbakan Hoca, bağımsızlar hareketinin amacını şöyle açıklıyordu:

"Türkiye'de, fikir cereyanlarını iki ayrı grupta toplayıp, birine sağ, ötekine sol demek, yanlıştır.

Hakikatte, üç ayrı fikir cereyanı mevcuttur. Bunlar: 1- Komünizm 2- Masonluk kozmopolitlik ve siyonizm 3- Milliyetçilik ve mukaddesatçılık. Herhangi bir kimsenin çıkıp da ben bu fikir sistemlerinden hiç birine bağlı değilim demesi, sadece kendisini aldatmasından ibarettir. Nötr insan olamaz. Herkes mutlaka bu üç fikir sisteminden birine ya şuurla bağlıdır veya şuurla bağlı olanların bir vasıtasından ibarettir.

Tasnif sağ ve sol diye yapılınca; Mason, siyonist ve kozmopolitler sağcıların içine karışmakta ve bunun için, milliyetçi ve mukaddesatçıların organize olmaları zorlaşmakta, dolayısıyla bunları kendi gayretleri için kolaylıkla kullanmaktadırlar. Bu istismar siyaseti Türkiye'nin ve Anadolu'nun kalkınmasındaki en büyük engeli teşkil etmektedir. Türkiye'nin iç huzuru: Bu üç sistemden milliyetçilik ve mukaddesatçılık prensibine sarılmasına bağlıdır.

 

Bu neticeye varabilmek için, önce siyasi partilerin katkısız bir şekilde ve sarahaten bu sistemlerden hangisine bağlı olduklarını açıklamaları lazımdır. Karışık partiler için huzura sahip olmaktadırlar. Bu durum Türkiye'de halk iradesini yansıtmakta ve istikbale emniyetle bakışı rahatsız eden bir sonuca yol açmaktadır.

Türkiye, 1960 dan sonra bir sol tehlikeyi sezmiş, buna karşı kendini koruyucu tedbirleri almış ve bugünkü güne kadar gelmiştir. Ancak henüz kendisini bulamamıştır. Türkiye'nin kendisini bulucu ikinci cephenin açıklanmasıyla mümkündür. Bu cephe; masonlara, kozmopolitlere ve siyonistlere karşı açılmak zaruretindedir. Türk milleti komünizmi kabul etmediği gibi; mason, siyonist ve kozmopolitleri de bünyesinden uzaklaştırmak mecburiyetindedir.

Bundan sonraki adımlar: Fikir cereyanı olarak komünizmin ve masonluğun .bünyeden tesfiyesi ve gövdenin hastalıksız sıhhatli bir yapıya sahip olması neticesine giden adımlar olacaktır.

Müstakiller, bu ikinci cepheyi açmak için yola çıkan kimselerdir. Türkiye de katıksız bir şekilde; Milliyetçilik ve mukaddesatçılık prensibinin doğması ve yerleşmesi bu hareketle başlamaktadır.

"Cenab-ı hak, milletimize tarihteki parlak devirlerine yeniden kavuşmasını ve 1969 seçimlerini Türk Milletinin yeni parlak şuurlu ve manalı bir devresinin başlangıcı olmasını nasip etsin. Amin."

Derken, Erbakan Hoca'nın Bağımsızlar Hareketi Milli Nizam'a dönüşüyor ve rahmetli halk şairimiz Rizeli Hafız Ethem şöyle sesleniyordu:

               

                                             HAFIZ ETHEM'DEN ERBAKAN'A!

 

Ey azizim seni Allah, şad-u handan eylesin

Her ne muradın var ise, lütfü ihsan eylesin

Razıdır Senden mü'minler ve bütün muvahhitler

Sana düşman olanları, kahru perşan eylesin

Bağrı yanık Müslümanlar, bekliyor senden medet

Hak Teala yurdumuza, seni başkan eylesin

Elli yıldır Müslümanlar, ne zulümler gördüler

Dine düşman olanların, hepsini viran eylesin

Dinledim ben nutkunuzu, mesti hayran olmuşum

Cenneti alada Rabbim, Seni mihman eylesin

Ne mübarek kimsesin ki, kalbin imanla dolu

Seni ve yarenlerini, ehli cinan eylesin

İnşallah Türkiye'mize, olacak faydan Senin

Her işinde seni galip, Ulu Yezdan eylesin

Sen azizim Hakka yaslan, sıdk ile iman ile

Cümle müşkül hallerini, hal ve san eylesin

Birleşin ey Müslümanlar, Erbakan gelsin başa

Kirli rezaleti silip, nurlu devran eylesin

Allah'ı inkar ediyor, bir sürü zındık haşa

Bu kadar Mü'mine karşı, nasıl tuğyan eylesin

Ülkemizde nice yüz bin, belki milyar şehit var

Yeni nesil ne sebepten, Hakka isyan eylesin

Öyle bir devre geçirdik, din dersi olmuş yasak

Şu masonların yerini, narı zindan eylesin

Erbakan'a nusret eyle, ya ilahel alemin

Oda bizim dertlerimize, şimdi derman eylesin

Hafız Ethem duacıdır, daima müminlere

Dilerim ki beni Allah, ehli irfan eylesin.

 

Rahmetli mütefekkir Eşref Edip:

İlahi beşaret ve makalesinde şunları yazıyordu: Felah ve Saadet kapıları açılıyor   

Nice zamandan beridir Müslüman Türk Milleti; ufukları saran zulmetleri dağıtacak, bunalan, ye'is ve fütura düşen muzdarip gönüllere ümid verecek, din ve vicdan hürriyetinin boynuna takılan zincirleri çözecek, insanlığı köleleştiren putperestliği yıkacak, gönüllere Ma'bud-i Hakikiyi getirecek, yerlere serilen fazileti tutup kaldıracak, yıkılan haneleri yeniden kuracak, fitne ve fesadları yok edip milleti sulh ve saadete kavuşturacak, dalalet kapılarını kapayıp hidayet yollarını açacak, ecdad ile yeni nesiller arasında kopan bağları bağlayacak, evlat ile ana – babayı birbirinden ayıracak derecelere varan cemiyet arasındaki dağılmayı, perişanlığı kaldırıp, sevgi ve vahdeti temin edecek, milli kültür hazinelerinin kapılarını açacak; türlü türlü kanuni kayıtlar, keyfi emir ve iradelerle, uydurma ideolojilerle milli ilmi irfanı, milli değerleri, milli örf ve Adatı, milli secaya ve mümeyyizatı,  milli mukaddesatı baskı altında, hakaret altında bulunmaktan kurtaracak ve koruyacak, Anayasanın ruhuna ve özüne, bütün medeni dünyaca tanınmış temel ana haklara aykırı 163. ve 6187. maddeler gibi din ve vicdan hürriyetini zincirleyen kanunları kaldıracak, yolunu şaşıran gençleri irşad edecek, sükun ve istikrarı temin edecek, sokağa dökülen milli iffet ve ahlakı mezelletten kurtaracak.. Komünizm, masonluk, siyonizm gibi dünya nizamını sarsan, milli hüviyyet ve varlıkları tehlikeye düşüren, bozguncu cereyanlara karşı ciddi surette savaşacak, milli iradeyi her türlü kayıttan azade olarak mutlak surette hakim kılacak, milletin hazinesini israf ve suistimalden koruyacak, hasılı maddi, manevi her şeye yeni bir düzen verecek, marufu emir, münkeri nehy edecek ilahi bir tecelliye intizar ediyordu.

Müslüman Türk milleti, kalbinin, ruhunun bütün sıdku samimiyeti ile Cenabı Rabb-i zülcelalden diler ki:. Bugün ortaya çıkan bu "milli nizam", bu İahi tecelliye mazhar olsun. Bu, öyle ilahi bir fazlı keremdir ki, Allah onu ancak dilediğine ihsan eder. Bir kerre de nusret ve fetih ihsan buyurursa, bu Hak yoluna insanlar fevç fevç, bölük bölük koşarlar  "İzacae nasrullahi velfethü…"

Hak yolundan dönenlere karşı, Cenab-ı Hak fazlu keremiyle ortaya çıkaracağını Kur'an Kerimde maide suresinde "Ya eyyühellezine amenu men yertedde minküm…" ayeti celilesinde tebşir buyurduğu bu Hak ehlini şöyle tavsif ediyor:

1- Allah onları sever.

2- Onlar da Allah'ı severler.

3- Onlar Müminlere şefkatkar,

4- Kafirlere karşı celaletlidirler

5- Onlar Allah yolunda mücahede ederler.

6-  Hiç bir laimin levminden, itabından korkmazlar

Ey fazilet ve imanıyla, salabet ve celadetiyle,  kudret ve liyakatiyle, adlü ihsanile mümtaz, "Milli Nizam" müessisi; Muhterem Necmeddin Beyefendi Kardeşimiz! Allah'ın büyük bir fazlü keremi olarak size bahşettiği bu emanet-i kübradan, bu vazife-i uzmadan dolayı sizi ve muhterem arkadaşlarınızı Müslüman Türk milleti namına canu gönülden tebrik eder, başarılar dilerim.

Ve yine rahmetli Necip Fazıl sevincini şu sözlerle açıklıyordu:

"Anadolu; hizası, üniforması, bölümleri, teçhizatı, mühimmatı, her şeyi tamam, sadece başkumandanı eksik bir ordu halinde beklemektedir." Ve Milli Nizam bunun müjdesidir!

5 Kasım 1969 tarihli B.Anadolu Dergisinde M. Aytuğ Göknur, Odalar Birliği seçimleriyle ilgili şunları yazıyordu:

Milliyetçi tüccarın masonlara yeni savaşı

Uyanan milli şuur ile yıllardır azınlık dönmelerin, farmasonların çiftliği haline gelmiş Türk ekonomisinin can damarı olan müesseselerde çetin, şiddetli ve o kadar sessiz bir mücadele devam etmektedir.

Necmeddin Erbakan'la bu mücadelenin en yakın örneklerinden birini veren milliyetçi ruh, önümüzdeki günlerde daha verimli, daha, güçlü bir mücadele verme kararındadır. Senelerdir İstanbul ve Anadolu piyasasını ellerinde tutan, yerli sanayiye düşman, eyyamcı kozmopolit azınlıklar, İsrail uşağı mason biraderler gözlerden kaçmayan bir kuşku ve endişe içindeler. Farmason başı Sırrı Enver Batur'un tepetaklak edilmesi şaşkınlıklarını daha da artırdı, şok geçirdiler.

Masonluğa asırlık kin taşıyan milletimizin gözleri önünde utanmadan, sıkılmadan masonluğuyla iftihar ettiğini zırvalayan kocamış loca şaşkınını bile bile, kasten kanunsuz olarak, polis zoruyla iş başına getiren bir iktidara bu zorbalık milyonlarca reye mal olmuştur. Milliyetçi güçler masonlara ve onları destekleyenlerin utanmak bilmez suratlarına 1969 seçimlerinde şiddetli bir şamar indirmiştir.

Efendimiz dedikleri milletin reyine rağmen locaların keyfine uyanlar 1970 genel kongresinde localardan nasıl bir vesika getirecekleri merak konusudur.

Evet.. 1970 AP genel kongresinde Odalar Birliği hikayesi gündeme alınacak, kimlerin "gazel okuduğu" ortaya çıkacaktır.

18 Kasıma Doğru

Necmeddin Erbakan'ın Odalar Birliği Başkanlığı Danıştayca bir kez daha tescil edildiği, mason uydusu Enver Batur'un giderayak yeni entrikalar çevirdiği şu günlerde milliyetçi tüccarlar bütün güçleriyle İstanbul Ticaret Odaları seçimlerine hazırlanıyorlar.

18 Kasım, milliyetçiler için yeni bir savaş ve yeni bir imtihandır. Masonları liste dışı, komünistleri parlamento dışı bırakan milliyetçi ruh bütün kaleleri yeniden kendi eline geçirecek, batının bu gayri milli moloz artıklarını yurt dışına sürecektir.

Seçim kulisleriyle uğraşan milliyetçi tüccarlardan, İstanbul ticaret odaları idare heyetini yakından tanıyan milliyetçi bir tüccar sualimize karşılık olarak özetle şöyle dedi: "Bundan önceki seçimlerde mason ve dönme azınlıklar mütevelli heyet gibi musallat oldukları ticaret odalarında güçlerini kaybedeceklerdir. Ticaret odalarına kayıtlı bütün milliyetçi uyanık tüccarlar kendi meslek gruplarında bu memleketin gerçek sahiplerini ön plana alacak masonperver azınlığın eyyamcı uşaklarına fırsat tanımayacaklardır.

Memleket ekonomisini felç ettiren bu azınlıklar hammadde sıkıntılarıyla iktisadi piyasa buhranlarını bizzat teşvik ve tahrik ediyorlar. Çinko, Cam, Profil Demir, Plastik ithalini şaşırtma kararlarla 5 – 6 liraya olan çinkoyu 15 – 16, 2,5 – 3 lira olan plastiği 9 – 10 liradan karaborsaya sürdürenler, birer engerek yılanı haline gelmiş piyasa canavarlarına milyonları yutturuyorlar.

Biz, seçimlerde oynanan oyunları ve ticaret odasında dönen dolapların hepsini biliyoruz, zamanı geldiğinde kamuoyuna tek tek açıklayacağız

Ancak şimdi İstanbul tüccarları ve bütün milliyetçi güçleri demokratik yollardan mücadelemize katılmağa davet ediyoruz. Ticaret odalarına sahip ve hakim olma kararındayız. Zafer milliyetçilerin ve ona inananlarındır."

Milli ekonomi, Anadolu ruhu adına alkışla karşıladığımız bu mücadelenin zaferle biteceğine inananlardanız. Elbette milliyetçi tüccarları bu mücadelede milliyetçi, mukaddesatçı bütün kuruluşlar sendika, dernek, basın, yayın adına ne gücümüz varsa topyekün seferber edip elimizle, dilimizle, kalemlerimizle, paramızla ve canımızla bu mücadeleye katılacak bu davete icabet edeceğiz.

EL'HAK ZAFER DAİMA HAKK'IN VE HAKK'A İNANANLARINDIR.[1]

Odalar birliğiyle ilgili bir ifşaat

"Sayın Aytuğ Göknur,Bugünkü yazının büyük bir zevkle okuduk,. "Yerli Masonlarımızı" çok güzel bir şekilde ele almışsınız. Sizi cidden tebrik ederiz.

Türkiye Odalar Birliği Başkanı Sırrı Enver Batur: "Ben masonluğumla iftihar ederim", dedikten sonra, bizim odalar birliği'nde sekiz yüksek dereceli memur hemen mason oldular. Şimdi bizim gibi Müslüman Anadolu'nun çocuklarını, tabirimizi Mazur görün, canına okuyorlar. Hele Bilgiççiler kabineye girmedikten sonra., daha da azıttılar. Bizim Bilgiç veya milgiçle bir ilişkimiz yok ama, bizi ister istemez onlara bağlıyorlar. Bu ülkede yaşamak için mason mu olmak lazım.. Ankara belediyesinde çalışan üç arkadaşımız, mason belediye başkanı Ekrem Barlas tarafından işlerinden oldular. Hemen bir kulp takıp, insanı kapının önüne bırakıveriyorlar. Günah değil mi bizlere.

Odalar Birliğinin matbaa Müdürü Oktay Dizdaroğlu, muavini Orhan Köseoğlu, masonluğu kabul edince süratle maaş terfilerine kavuştular. Genel sekreterliğe getirilen Namık Kemal Savun da bir numaralı masondur. Eski Odalar Birliği Başkanları Faruk Sünter ile Cihat İren bir numaralı masondurlar.

Türkiye'de kadrolar, masonlarla doldurulmaktadır. Hükümette de masonlar işbaşı yapmışlardır. Kumarbaz Refet Sezgin, yeni, devlet Bakanı Gürkan Titrek, Turhan Bilgin, Savunma Bakanı Ahmet Topaloğlu, Adalet Bakanı Ziya Önder, Ticaret Bakanı Ahmet Dallı, Maliye Bakanı Mes'ut Erez, Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, Ulaştırma Bakanı Nahit Menteş, Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk, Sanayi Bakanı Selahattin Kılıç, İmar Bakanı Hayrettin Nakiboğlu, Köyişleri Bakanı Turhan Kapanlı, Spor toto Bakanı İsmet Sezgin… Bunların hepsi de masondur. Başbakanlık müsteşarı Munis Faik Ozansoy masonların ağababasıdır.

Masonlar içeri, memleket sever Müslümanlar dışarı! Allah güzel memleketimizi korusun.. Amin.. Dahası var: Bu gün Türk Tarih Kurumunu idare eden Genel Müdür Uluğ İğdemir 1 nolu masondur. Prof. Afet İnan, Prof Şevket Aziz Kansu, Prof Enver Ziya Karal masondur. Ve kurum bir mason teşkilatı olarak hizmet görmektedir. Saygılarımızla (İmza, isim ve adres mahfuz)[2]

Sonuç:

Milli Görüş davasının haklılığını ve hayırlarını, Erbakan hareketinin başarılarını ve kazanımlarını fark etmemek:

  • Ya anlayış kısırlığı ve akıl noksanlığıdır
  • Veya, nankörlük numarası ve vicdan sakatlığıdır"

 

 


[1] M. Aytuğ Göknur  – B.Anadoludan

[2] Salname- İst. 1970 sh:05

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Tevfik BALA

Tevfik BALA

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...