YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
692354e2e7050
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 4
Bugün : 38742
Dün : 47039
Bu ay : 979704
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45383525
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Kosova’da beklenen oldu ve resmen bağımsızlığına kavuştu. Ama bir takım sorular ve sorunlar hala kafaları kurcalıyordu:

1- Otuzbeş yıldır, aynı statüdeki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yok sayan Amerika ve Avrupa, Kosova’yı neden hemen tanıyordu?

2- Kosova’da yıllardır dünyanın en büyük askeri üssünü kuran ABD, burayı gizli bir sömürge ülkesi olarak mı değerlendiriyordu?

3- Bizim Güneydoğumuzda kurulmaya çalışılan Federatif Kürdistan’ı resmen tanımaya bir emsal ve gerekçe mi oluşturuluyordu?

4- Emperyalizme ve Siyonizme karşı işbirliğine girişen Rusya ile Türkiye’nin arası mı bozulmak isteniyordu?

5- Kosova, güdümlü yönetimler eliyle, Asya-Avrupa uyuşturucu güzergâhının güvenli bir karakolu ve kara para aklama taşeronu mu yapılmaya çalışılıyordu?

Kosova’da Bağımsızlık Bayramı Kutlanıyor!

Kosovalı Türklerin tek siyasi temsilcisi Kosova Demokratik Türk Partisi’nin (KDTP) Genel Başkanı Mahir Yağcılar, ilan edilen bağımsızlığa Kosovalı Türklerin sahip çıkmaları yönünde çağrıda bulunuyor. KDTP Genel Başkanı Yağcılar, Kosova’nın bağımsızlığının tüm Kosovalılar için yeni bir geleceğin başlangıcı olacağını, bu yeni dönemde Kosova Türklerinin de, Kosova toplumunun çok önemli unsuru olarak katılımcı, yapıcı ve barışçıl yaklaşımıyla Kosova’nın çok yönlü gelişmesine katkı sunmaya hazır olduklarını belirtiyor.

AB’ye Polis ve Yargı Misyonu Veriliyor

Avrupa Birliği (AB) bağımsızlığını ilan eden Kosova’ya polis ve yargı misyonu görevlendirilmesi konusunda son hazırlıklarını tamamlamış bulunuyor. AB büyükelçilerince onaylanan EULEX adı verilen yaklaşık 2 bin kişilik polis ve yargı misyonu görevlendirilmesi, yürürlüğe girmiş oluyor.

Bölgede iç savaşın ardından faaliyete geçirilen BM geçici yönetiminden (UNMIK) 120 gün içinde görevi devralması öngörülen AB misyonu, Kosova polisi, yargısı ve gümrük görevlilerini eğiteceği söyleniyor. 27 üyeli AB’de Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi büyük ülkeler dahil olmak üzere en az 20 ülkenin Kosova’nın tek yanlı bağımsızlık ilanını hemen tanıyacağı belirtiliyor.

Arnavutluk Kosova’nın bağımsızlığını olumlu karşılıyor.

Arnavutluk Dışişleri Bakanı Luizim Basha, ‘’Kosova’nın bağımsızlığı, bütün Balkanları AB’ye yaklaştırıyor ve bölgenin istikrarını garantiliyor” diyerek çok sayıda ülkenin Kosova’nın bağımsızlığını tanıyacağını söylüyor.

Bağımsızlığının yalnız Kosova için değil, bütün bölge için çok önemli olduğunu ifade eden Basha, Kosova’nın bağımsızlığının tanınmasının da Avrupa’nın güvenliği açısından önemli olduğunu, bu nedenle AB’nin Kosova’ya misyon gönderdiğini belirtiyor.

Sırp ve Ruslar neden endişe duyuyor?

Sırbistan ve Rusya, BM Güvenlik Konseyi’nden, Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılıp resmen bağımsızlığını ilan etmesine karşı çıkmasını istiyor. Sırbistan Dışişleri Bakanı Vuk Jeremiç, Kosova’nın bağımsızlığının dünyada kontrol edilemeyecek ayrılıkçı akımlara yol açacağını iddia ederek söz konusu bağımsızlığın Sırbistan tarafından asla kabul edilmeyeceğini söylüyor. Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Vitali Çurkin de, yaptığı açıklamada, yalnızca ABD ve ABD’nin Avrupalı müttefiklerinin, Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılmasını istediklerini, diğer Konsey üyelerinin ise iki taraf arasında görüşmelerin devam etmesinden yana oldukları görüşünü dile getiriyor. Çurkin, Kosova’nın bağımsızlığının uluslararası hukuk ve BM Ana Sözleşmesi ile Konsey’in 1244 sayılı kararının ihlali olacağını ve bölgede son derece ciddi gerilime yol açacağını savunuyor.

Şimdi asıl soru şu: Acaba AB ve ABD, Türkiye’de bir Kürdistan kurulmasına emsal ve gerekçe göstermek için mi, Kosova’nın bağımsızlığını destekliyor?

Hasan Ünal bunun yanıtını şöyle veriyor:

Kosova sorunu nedir, ne değildir?

Kosova’nın bağımsızlık ilanından sonra AB üyeleri ve ABD başta olmak üzere bütün Batı tarafından tanınacağı da aşağı yukarı kesinlik kazanmış durumdadır. Böylece eski Yugoslavya’nın dağılmasından itibaren yedinci bağımsız devlet de ortaya çıkmış bulunmaktadır. Kosova Arnavutları ile aramızdaki tarihi ve kültürel bağlar hepimizin malumu. Böyle bir devletin uluslararası sisteme dahil olması Türkiye’yi de sevindirmeli ve bağımsızlığını ilk tanıyanlar arasında olmalıyız.

Kosova’nın bağımsızlığını neden tanımamız gerektiğini değerlendirebilmek için, sorunun ne olduğunu ve ne olmadığını anlamak lazımdır. Kosova sorunu Arnavut milli kimliği ile Sırp milli kimliği arasındaki bir çatışmadır ve amaç Kosova’da Arnavut veya Sırp egemenliği kurmaktır.

Bu egemenlik mücadelesini Arnavutlar kazanmış durumdadır. Sırplar son yirmi yılı aşkın bir süredir izledikleri baskıcı ve yanlış politikaların sonunda Kosova’yı buna mecbur bırakmıştır. Eski Yugoslavya içerisindeki sekiz anayasal üniteden ve tam otonom iki bölgeden birisi olan Kosova, Sırbistan’ın sıradan bir parçası sayılmamalıdır.

1974 anayasasına göre Kosova kendi devlet başkanı, kendi parlamentosu ve kendi hükümeti olan ve iç işlerini tamamen kendisi gören bir anayasal birimdi. Öyle ki, Kosova’nın otonomisine polis ve yargı yetkisi de dahildi. Ayrıca idari otoritesinin sınırları da belliydi. Yabancı ülkelerle dış politika ve güvenlik alanları dışında kültürel, ekonomik ve benzeri alanlarda işbirliği yapmak amacıyla anlaşmalar imzalama yetkisine sahipti Hatta bu anlaşmaları kendi parlamentosundan geçirmek suretiyle uygulamaya koyabiliyordu.

Ayrıca eski Yugoslavya’nın en yüksek organı olan Federal Başkanlık Konseyi’nde, Kosova, kurucu cumhuriyetlerle eşit statüde ve bir veto hakkına sahip olarak yer almaktaydı. Yugoslav anayasası, aralarında ayırım yapmaksızın altı kurucu cumhuriyet ve iki tam otonom bölgeyi Yugoslavya’nın sekiz anayasal ünitesi olarak tanımlıyordu. Hatta Tito’nun ölümünü müteakiben, her anayasal birim Yugoslavya devlet başkanlığı görevini bir yıllığına üstlenirken Kosova da bu görevi 1980’li yıllarda yerine getirmişti.

Kısaca söylemek gerekirse, Kosova herhangi bir milli devletin topraklarının bir şekilde ve zorla o devletten koparılması değildir. Tarihi, hukuki, etnik ve diğer açılardan fazlasıyla hak edilmiş bir bağımsızlık hikâyesidir. Bizim Güneydoğu sorunu ile uzaktan yakından alakalı şekilde yorumlanması mümkün değildir.

Kosova’daki Arnavutlar ile Sırplar arasında hemen hemen hiç evlilik olmamış; her iki toplum yüzyıllarca birbirlerinden ayrı yaşamış ve karışmamıştır. Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da veya başka Sırp şehirlerinde Arnavut mahalleleri oluşmamıştır. Her iki toplum da birbirlerini her zaman düşman gözüyle bakmıştır.

Türkiye’deki Güneydoğulu insanlarımız asla böyle olmamıştır. Türkiye’nin her yerine dağılmış durumdalar. Onlar Türkiye’nin her yerine yerleşirken o bölgelerin insanları onları yabancı gözüyle bakmamıştır. Bu arada Türkiye’deki karışık evlilik sayısı oldukça yaygındır. Çünkü Türkler ve Kürtler binlerce yıl birlikte yaşamış ve İslam potasında et kemik misali kaynaşmıştır.

Ama, Kosova, Kıbrıs sorununa benzemekteydi. Eski Yugoslavya Kıbrıs gibi bir ortaklık devletiydi. Dağıldı ve yerine yeni devletler meydana geldi. O devletleri Batı dünyası tanıdı. Kıbrıs da benzeri bir hikâyedir. Ortaklık devleti Rumların saldırıları ve zulümleri sonucu dağılıp bitti. Ama yerine kurulan iki devletten, sadece birini yani KKTC’yi Batı dünyası tanımamakla yetindi. İşin garip tarafı AKP hükümeti ve Talat da KKTC’nin tanınmasından yana değillerdi. Oysa ortalama milli politika izleyecek hükümetler olsaydı Kosova’nın bağımsızlığı KKTC için bir fırsat olabilirdi.[1]

BM: “Kosova’nın statüsü yakında çözülecek” diyor.

Kosova’nın batısındaki bir köyde bir grup Kosovalı Sırp’ın küfürlerine maruz kalan Birleşmiş Milletler (BM) Kosova Özel Temsilcisi Joachim Rücker, ziyaret ettiği Türk pilot belediyesi Mamuşa’da sıcak bir şekilde ağırlanmıştı. Kosova Türk Eşgüdüm Bürosu Müsteşarı Mustafa Sarnıç ve Çok Uluslu Güney Tugayı Komutanı Tuğgeneral Uğur Tarçın’ın eşliğinde Mamuşa’ya gelen UNMİK Şefi Rücker, çiçek ve alkışlarla karşılanmıştı. Mamuşa Belediye Başkanı Arif Bütüç, Kosova Demokratik Türk Partisi (KDTP) Başkanı Mahir Yağcılar ve çok sayıda Mamuşalı tarafından karşılanan UNMİK Şefi Rücker, burada olmaktan büyük mutluluk duyduğunu açıklamıştı.

Berişa; Kosova’ya yardım edeceklerini söylüyor.

Arnavutluk Başbakanı Sali Berişa, Sırbistan’ın ambargo uygulaması halinde Kosova’ya yardım yapacaklarını, Kosova bağımsızlığını ilan ettiği takdirde Sırbistan’ın olası ambargosuna karşılık sınırların açılacağını ve Kosova’ya Adriyatik’e doğru çıkış olanağı yaratılacağını tekrarlamıştı.

Teoman Alili Rus kaynaklarına dayanarak Kosova konusunda Türkiye’nin tutumunun Kıbrıs’ın durumunu etkileyeceğini söylüyor

Kosova bağımsızlığını ilan etmiş bulunuyor. Rusya Sırpların tek karış toprak vermeyiz” tezini desteklerken, Amerika bağımsızlığını açıklayan özerk Arnavut yönetimini destekliyor. Rus kaynaklarına göre, “Türkiye Kosova’nın bağımsızlığını desteklemezse, Kıbrıs konusunda önemli kazanımlar elde edebilir” deniyor.

BM Güvenlik Konseyi’nde de taraflar ikiye ayrılmış durumda. ABD kanadı Arnavutları, Rus tarafı Sırpları destekliyor.

Uluslararası uzmanlar bir noktaya dikkat çekiyor. Kosova ve Kıbrıs arasında bazı önemli benzerlikler var. Bunların en önemlisi “Kosova’da ve Kıbrıs’taki halkların birlikte yaşamasının artık imkânsız” gibi görünmesi gösteriliyor.

İkiyüzlü tutum kafa karıştırıyor.

Ancak ABD Kosova’da ayrı devlet kurulmasını desteklerken Kıbrıs’ta birleşik devleti cansiperane savunuyor. Rus kaynaklara göre bunun nedeni stratejik yerleşme. Amerika’nın Kosova’nın Ferizaj kentinde çok büyük bir askeri üssü bulunuyor. Bu üssün daha önce NATO tarafından bombalanmış olan ve Rusların geleneksel müttefiki konumundaki Sırpların denetimindeki bir toprakta kullanılması imkânsız gibi görünüyor. Bu nedenle Amerikan yönetimi üssü kullanmasına sorun çıkarmayacak Arnavutların bağımsızlık talebini destekliyor.

Kıbrıs’ta ise durum çok farklı. Rum Kesimi’nde zaten iki adet İngiliz Üssü var. Bu üsler Dikelya ve Agratur. Rum Kesimi bu iki üssü Amerikan yönetimi ve işbirlikçilerinin Ortadoğu’ya karşı kullanmasına izin veriyor. Bu durumda Amerikan tarafı topraklarında kullanabildiği iki üs olan Rum Kesimi’nin taleplerini destekliyor.

Türkiye çok şey yapabilir ama…

Bölge kaynakları Kosova’daki durumdan Türkiye’nin KKTC konusunda önemli kazanımlar elde edebileceğini ve bölge ülkelerine durumu anlatması halinde dengelerin Türk tarafı lehinde değişebileceğini belirtiyor. Tabi AKP’nin dış politikası göz önüne alındığında bu durumun bir hayal olacağı düşünülüyor.[2]

Kıbrıs sorunu, Kosova ile bağdaştırılmamalı

KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer, Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik verdiği mücadelenin Kosova’yla bağdaştırılmaması gerektiğini belirtiyor. Soyer, 24 Nisan referandumlarından sonra Kıbrıs Türk halkının varlığının ve haklılığının kabul edildiğini, kendi geleceğini belirleme yeteneğine sahip olduğunun tespit edildiğini vurguluyor ve “Bu gelişmeler küçümsenmeyecek adımlardır” diyor. Anayasa değişikliğinin şart olduğunu da ifade eden Başbakan Soyer, anayasanın artık halkın ihtiyaçlarına cevap verebilecek durumda olmadığını hatırlatıyor. Başbakan Soyer, siyasal olaylar değerlendirilirken esas ve asıl olan haklılığın sorgulanmadığını belirtiyor. 24 Nisan referandumlarından sonra meydana gelen gelişmelerin, gerek Avrupa Birliği gerek diğer ülkeler tarafından sorgulanmasının, siyasi tartışmalar yapılmasının, Kıbrıs’ta Türk tarafının varlığından dünyada söz edilmesinin, Kıbrıs Türk halkının haklılığını gösterdiğini ifade ediyor.

Doc. Dr. Oya Akgönenç’te enteresan değerlendirmelerde bulunuyor:

Balkanlarda tüten en son ocak: Kosova

Neler Oluyor:

Kosova, Balkanlarda Sırbistan Cumhuriyeti’nin güney kısımlarına rastlayan bir coğrafi bölgede yer almaktadır. Güneyinde Arnavutluk ve Makedonya devletleri bulunurken; kuzeyinde Sırbistan Cumhuriyeti ve Karadağ yer almaktadır.

Kosova, Sırbistan Cumhuriyeti içinde özerk bir bölge iken bağımsızlığını açıklamıştır ve aynı zamanda Balkanlar tarihinde çok önemli bir konumu bulunmaktadır.

Kosova, 1389’da Osmanlı Türklerinin Kosova ovasında yaptıkları büyük meydan muharebesi ile Balkanların yolunu açtıkları coğrafyadır. Nitekim, Kosova ovası, 1998’de Sırp aşırı milliyetçi liderlerinden Slobodan Miloseviç’in büyük bir toplantı yaparak Sırp üstünlüğünü ve “Büyük Sırbistan’ı Kurma” projesini başlattığı yer olarak hatırlanmalıdır.

Bu girişim 1995 yılına kadar Balkanlarda çok kan dökülmesine, eski ve güçlü Yugoslavya’nın dağılmasına, Bosna-Hersek’te 250,000’e yakın insanın ölümüne ve 20. yüzyılın sonuna doğru, Avrupa’nın orta yerinde yeni ve müthiş bir soykırımı yaşanmasına yol açmıştır.

Kosova çok eski tarihilerden itibaren Arnavutların toprakları olarak bilinmektedir. Sonraları Sırp krallığının eline geçmiştir. Osmanlı, buraları 450 yıl güçlü bir idareci olarak istikrar içinde yönetmiştir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ve Başkan Tito idaresinde de 45 yıllık bir sakin dönem geçirilmişti. Ölümünden önce Tito, Kosova’ya özerklik tanımıştır. Bunu hazırlattığı anayasanın içine de yazdırmıştır. Ne var ki, Sırplar, Tito’nun ölümünden sonra bunu tanımamışlardır. Kosova’da bulunan Arnavutlara daima eziyet etmiş ve sanki onların orada olmamaları icap ediyormuş veya Arnavutlar aniden o yerleri işgal etmişler gibi bir tavır içinde son derece huzursuz, haksız bir idare ile Kosova’ya sürekli baskı yapmışlardır.

Sırplar, 1991’lerin sonundan itibaren 1995 yılına kadar Bosna-Hersek ve diğer yerleri savaş alanına çevirip ateşe verdikten sonra Kosovalılar da bağımsızlık mücadelelerini arttırmış ve yıllarca bu uğurda büyük sıkıntılar çekmişlerdir. Sonunda İbrahim Rugova’nın kurmuş olduğu Kosova Demokrat Birliği Partisi başarılı olmuş ve zorla özerkliklerini (yani, daha önceden kendilerine verilmiş olup sonradan Sırp idaresi tarafından inkâr edilen özerkliklerini) yeniden ele geçirmişlerdir.

Bosna-Hersek savaşı Dayton anlaşması ile sona ermiş ve bugünkü siyasi durum ortaya çıkmıştır. Eski Yugoslavya’nın yerinde bugün: Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek ve Sırp Cumhuriyetleri ile Eski Yugoslavya Makedon Cumhuriyeti vardır. Son yıllarda MonteNegro (Karadağ) bölgesi de bağımsızlığına kavuşmuştur. Kosova bölgesi de sonunda bağımsızlığını ilan etmiş durumdadır. Yine sessiz problem olarak devam eden Voyvodino ve Sancak bölgeleri bulunmaktadır.

Kosova da son durum:

Bugünlerde, Balkanlardaki yeni krizin adresi Kosova olmaktadır. İşin içine ABD, UNMİK olarak bilinen barış gücü, AB ülkeleri, Rusya ve bilhassa da Sırbistan girmektedir. Bu kadar çok bilinmeyenli bir denklem olarak da Kosova’da büyük sıkıntı yaşanmaktadır. ABD, Avrupa Birliği ülkeleri ve UNMİK güçleri artık Kosova’nın tam bağımsızlığına kavuşmasından yana olmuşlardır. Yıllardır orada bulunan UNMİK adeta bu durumun altyapısını hazırlamışlardır.

Diğer taraftan, Sırbistan tamamen buna karşıdır. Rusya’dan destek almaktadır. Rusya’nın yanı sıra Yunanistan ve Güney Kıbrıs Cumhuriyeti ile İspanya da bu duruma karşı tavır takınmışlardır.

Sırplar tehdit ve şantaj yollarını kullanarak isteklerini yaptırmaya çalışmaktadırlar. Sırpların tehditleri iki noktada toplanmaktadır:

1- Eğer Kosova tek taraflı bağımsızlık ilân ederse, Kosova’nın kuzeyindeki 100 bin Sırp da kendi bağımsızlıklarını gündeme getirecektir.

2- Hemen, Bosna-Hersek içinde yaşayan ve Republika Srpska’da bulunan Sırplar da bağımsızlıklarını gündeme getirecektir.

Tabii bu gibi olayların gerçekleşmesi Balkanların yeniden kana bulanması ve Bosna-Hersek, Makedonya ve Kosova dahil pek çok yörenin bölünmesi gibi bir tehlike ortaya çıkartmaktadır.

Bu durum Dayton Uluslararası Anlaşması’na da aykırı olup Balkanlarda ve Avrupa istikrarında büyük sıkıntılara sebep olabilir.

Ruslar, yeni politikaları icabı, tekrar kendilerini büyük güç olarak kabullendirmek için hiç çekinmeden bölgesel oyunlara girmektedir. Sırplar da buna güvenmektedir.

Diğer tarafta Kosova’nın içinde de sıkıntılar vardır. Orada Arnavutlar, Sırplar, Türkler bulunmaktadır ve denge ona göre kurulmalıdır. Halbuki burada çoğu zaman kaybeden taraf Türk grubu olmaktadır. Son seçimlerde 120 kişilik meclise sadece 4 Türk milletvekili girebilmiş durumdadır.

Son seçimlerde katılım da düşük olmuştur, ama nihayet İbrahim Rugova’nın partisi büyük ölçüde gerilemiştir. Rugova tamamen Batının adamı olarak tanınan bir kişi idi. Kosovalılar sonunda onun partisine de “yeter artık” demişlerdir.

Seçimlerin dışında Kosova’daki bazı diğer sıkıntılar da şunlardır:

1-  Rüşvet çok yaygın hale gelmiştir.

2-  Belki de ekonomik sebeplerle, genç kızların çoğu Amerikanlar başta olmak üzere UNMIK askerleri ile evlenmek için sıraya girmektedir. Kosova adeta Batılılar tarafından gayri ahlâki işlerin ve uyuşturucu ticaretinin yapıldığı bir merkez haline getirilmek istenmektedir.

3- Misyonerler, % 80-85 oranında Müslüman olan halkı, Hıristiyanlaştırmak için hummalı bir çalışma içindedir.[3]

Önemli Haberler Gözden Kaçırılıyor!

Kardak ve etrafında Yunan deniz kuvvetlerine bağlı sahil güvenlik botlarının ve Yunan hava kuvvetlerinin izlediği saldırgan politikalar, maalesef marazlı gazete ve televizyonlar tarafından görmezlikten gelindi. AB’nin Aralık ayı zirve kararlarına Türkiye ile katılım müzakereleri yapılmadığına dair hususların konulması da aynı gazete ve televizyonların fazla ilgisini çekmedi. Haberler geçiştirildi.

Ermenistan Milli Meclisi’nin 19-20 Aralık günlerinde gerçekleştirdiği Türkiye özel oturumunda yapılan konuşmalar ve alınan kararlar da aynı basın tarafından bir iki sıradan haber gibi verildi. Oysa söz konusu haber de diğerleri gibi fevkalade önemliydi. Türkiye’nin 2005 yılında Ermenistan devletine yaptığı ‘tarihçiler komisyonu kuralım’ önerisine Erivan bu özel oturumda aldığı kararlar ile reddetmişti.

Türkiye’nin tarihçilerden oluşan bir komisyon kurma önerisi oldukça mantıklı ve medeni bir teklifti. Örneğin Cezayir devleti Fransa’nın 1952 ile 1962 yılları arasında Fransa’nın soykırım yaptığını söylese, Fransız yetkililer bunun tarihçilerin işi olduğunu söylüyorlar. Kaldı ki, hukuki açıdan Fransa’nın Cezayir’de yaptıkları 1952-62 arasında gerçekleştiği için 1948 yılında BM’nin hazırlatarak 1951 yılında uygulamaya giren ‘Soykırım Sözleşmesi’nin kapsamına da girerdi.

Oysa bize yönelik iftiralar Soykırım kavramının uluslararası ceza hukukuna 1948 yılında girmesinden çok önce meydana gelmişti. Kanunlar geriye doğru işletilemeyeceği için Türkiye’nin 1915 yılında meydana gelen hadiselerden sorumlu tutulması söz konusu bile olamaz. Ayrıca Türkiye’nin önerdiği tarihçiler komisyonunda sadece Türk ve Ermeni tarihçiler değil; aynı zamanda üçüncü ülkelerin konuya ilişkin ciddi araştırmalar yapmış olan tarihçileri de katılıp görüşlerini bildireceklerdi.

19-20 Aralık günleri Ermenistan Milli Meclisi’nde yapılan özel Türkiye oturumunda dile getirilenler ve varılan kararlar bu öneriyi reddetmekle katılmayıp; aynı zamanda gerek Ermenistan devletinin gerekse diaspora Ermenilerinin neleri amaçladıklarını açıkça ortaya dökmekteydi.

Öncelikle Türkiye’nin ‘soykırım’ gerçeğini (!) kabul ederek özür dilemesi isteniyor. Ve ardından istekler sıralanıyor. Türkiye’de de ‘aman canım özür dileyelim de bu iş bitsin’ diyenlerin ne kadar büyük bir gaflet hatta belki dalalet veya daha ötesi içinde bulunduklarını gösteren talepler sıralanıyor.

Buna göre, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırların Sevr antlaşması esas alınarak yeniden müzakere edilmesi gerekiyormuş. Mevcut sınırları belirleyen ve Türkiye ile Sovyetler arasında imzalanan Gümrü ve Kars antlaşmalarını Erivan yönetiminin tanımayacağı belirtiliyor.

Ayrıca Türkiye, Ermenilere 41.5 milyar dolar tazminat ödemek zorundaymış. Ermenistan’ın eski Kanada Büyükelçisi, hazırladığı raporda Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı ve onu takip eden yıllardaki zararlarını Fransız Frangı üzerinden hesaplamış; elde ettiği rakamı o zamanki Amerikan dolarının değerine çevirerek bu miktara ulaşmış.

Oturumda konuşan Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan da aynı görüşleri tekrarlamış. İlişkilerin normalleştirilmesi için Türkiye’nin mevcut sınırların tanındığına dair bir mutabakat istediğini; Ermenistan’ın işgal altındaki Azerbaycan topraklarından çıkmasını şart koştuğunu ve Ermenistan devletinin Türkiye aleyhine soykırım iftira kampanyalarına son vermesini talep ettiğini ifade etmiş ve bunların Ermenistan açısından kabul edilemez ön şartlar olduğunu vurgulamış.

Bütün bunlar AKP hükümetinin izlediği dış politikanın tam anlamıyla iflas ettiğini göstermektedir. AKP hükümetine destek veren ve soykırım iftiralarının tanınarak özür dilenmesi gerektiğini yazıp söyleyenlerin en iyimser ifadeyle ne kadar yanlış yaptıklarının resmidir. Ermenistan’a bir jest yaparak sınır kapısını açmamız gerektiğini söyleyen eski büyükelçiler ve eski dışişleri bakanlarının özür dilemesi gerekmektedir. Bu arada bizler mi paranoyakmışız, yoksa kendileri başka bir şeyler miymiş? Dahası, bir yandan Barzani öte yandan da Ermeniler açık açık Sevr’den söz etmektedir. Bu çok tehlikeli değil midir? Yoksa yine mi paranoya içindeyiz???[4]


[1] 5 Şubat 2008 / Milli Gazete

[2] 2 Aralık 2007 / Aydınlık

[3] 14.12.2007 / Milli Gazete

[4] 08.01.2008 / Hasan Ünal / Milli Gazete

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Kazım GÜLFİDAN

Kazım GÜLFİDAN

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...