YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6633eae1de098
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 6 2
Bugün : 16955
Dün : 24601
Bu ay : 41556
Geçen ay : 737322
Toplam : 23557842
IP'niz : 3.19.29.89

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

(Not: Bu yazı, askerimizin Irak’tan çekilme haberi üzerine hemen kaleme alındı. Ancak dergimizin baskıya verilmiş olması nedeniyle bu sayıya aktarıldı.)

Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, Süper Güç ABD’ye ve işbirlikçilerine rağmen, onların genel çerçevede bekledikleri, ama bilmedikleri bir günde Kuzey Irak’a girmesi ve yine çok sürpriz bir şekilde ve onların tahminlerinden çok daha önce, planlanan hedefleri gerçekleştirip geri çekilmesi; tüm dünyayı ve aklı yatanları büyük bir şaşkınlığa uğratmıştı. Bu şaşkınlık, dostlarda hayranlık, düşmanlarda korku ve kıskançlık uyandırmıştı. Bu olay kahraman Askerimizin ve Milli Türkiye’nin süper güç olduğunun da ispatı ve ilanıydı.

Evet, kara harekatının: genel hatlarıyla değil, ama özel stratejik ayrıntıları bakımından Amerika’dan habersiz başlatıldığı; Bush’tan Gates’e kadar bütün yetkililerin: “Türkiye’yi anlıyoruz ve operasyonu onaylıyoruz, amma, biran evvel çıkmasını istiyoruz..” şeklindeki sızlanmalarından ve yine Genel Kurmayından Dış bakanlarına kadar, Türkiye’nin ayağına koşmalarından anlaşılmaktaydı. Çünkü bu operasyon, PKK’dan öte, işgal ettiği bu bölgenin denetim ve yönetimini elinde tutan Amerika’ya ve Siyonist odaklara karşı yapılmış, süper şeytanların karizması çizilip, gururları kırılmıştı.

Kraldan daha kralcı bazı yerli Amerikan aşıkları ve İsrail uşakları: “ABD’nin baskılarına dayanamayan Genel Kurmay, beklenenden önce, apar topar Irak’tan çıkmak zorunda kaldı” şeklinde yayınlar yapsa da, aslında:

İspanya Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Feliz Sanz Roldan’i Genel Kurmay Karargâhı’nda resmi törenle karşılayan Büyükanıt’ın, ziyarette basın mensuplarının; Gates’in “Türkiye Kuzey Irak’tan en kısa sürede çekilmelidir” sözlerinin hatırlatılması üzerine: “Türkiye 24 yıldır terörle mücadele ediyor. Amerika da yıllardır Afganistan’da terörle mücadele ediyor. Kısa süre izafi bir kavramdır. Bazen bir gün, bazen bir yıl sürebilir.” Şeklindeki cevabında belirttiği “Bir gün” içinde, hem de tam ve sağlam bir zaferle ve önceden planlanıp, tüm istihbarat örgütlerinden ve yerli hainlerden saklanmış bir programın harfiyen uygulanması neticesinde, askerimizin birliklerine çekilmesi, gerçek bir strateji ve taktik başarısıydı.

Erbakan Hoca’nın yıllar önce anlattığı, proje aşamasından deneme uçuşlarına kadar, bazı özel firmalar kanalıyla: nasıl başarılıp ordumuzun hizmetine sunulduğunu ayrıntılarla açıkladığı ve Lübnan saldırısı sırasında İsrail’e karşı kullanılıp Siyonistleri şaşkına ve bozguna uğrattığı da sonradan anlaşıldığı, “Bayraktar” Pilotsuz Casus Uçaklarımızın, bu büyük operasyonlardaki payı da önemli bir yer tutmaktaydı. Yoksa, ABD ve İsrail’in istihbarat desteği, bütünüyle bir palavraydı.

Başbakan’ın Haberi Var mıydı?

“Askerimizin operasyonu bitirme haberi, sadece ABD’yi değil, AKP’yi de şaşırtmıştı. Çünkü başbakan’ın “planlanan hedeflere ulaşıncaya kadar, operasyonlar sürecek ve daha sonra ordumuz çekilecek” anlamında sözler sarf ettiği TV konuşmalarını iptal etmek zorunda kalmıştı.” Şeklindeki bir takım söylentiler; “Ordu TC. hükümetini ve siyasi iradeyi değil, ABD’yi dinlemekte ve onların direktifleriyle hareket etmektedir” havası oluşturmak suretiyle Genel Kurmay’ı yıpratmaya yönelikti. Amerikan taparlar, Siyonist tanrılarına rağmen, Türk Askerinin kazandığı bu başarıları ve bağımsız davranışları bir türlü içlerine sindirememişti. AKP borazanı Kanal 7’nin yalaka haber spikeri, Fehmi Koru’ya: (3 Mart 2008 akşamı)

“Sizce, ABD’nin desteği ve isteği olmadan Türk ordusunun bu harekâtı başlatıp başarması ve bu erken çekilme kararını onlardan alakasız ve bağımsız alması düşünülebilir mi?” Sorusuna daha doğrusu pasına, o şu mealde bir yanıt veriyor ve kendi aklınca gol atıyordu:

“Hayır böyle bir şey asla mümkün değildir. Genel Kurmay Başkanı Büyükanıt’ın çıkışları, tepkileri yatıştırmaya yöneliktir!.”

Böylece, aşağılık psikolojisinin ve kiralık uşaklık ruh halinin en tiksindirici tavırları sergilenmekteydi.

Ilımlı İslamcılardan, çalımlı salon solcularına; Mason Localarından TÜSİAD’cı Baronlarına; Kemalist geçinen sabataist sahtekârlarından, ikinci Cumhuriyet soytarılarına; ama hepsi de; sivil ve siyasi PKK olan DTP’nin ağzıyla, ordumuzu karalama yarışına girmişti.

Düşünmeden edemiyorduk. Bu kadar açık ve pervasız bir hıyanet hürriyetine, acaba başka hangi ülkede izin verilirdi!?

Bütün bunlar, “Kuzey Irak’a girişimiz de, çekilişimiz de, Milli Türkiye’nin inisiyatifindedir” mesajını taşımaktaydı ve zaten Genel Kurmay Başkanımız Büyükanıt Paşa’nın açıklamaları da, bunlara tercümanlıktı.

Efendim “hedeflere ulaşılamadı, tampon bölge oluşturulamadı, bunca zayiatın ve masrafın karşılığı alınamadı” şeklinde, halkımızın kafasını karıştırmaya ve ordumuzu karalamaya yönelik yayınlar kasıtlıydı ve kışkırtıcıydı.

Önce, Fehmi Koru’nun 29 Şubat Kanal 7 haber yorumunda dile getirdiği “Acaba askeri birliklerin tamamı çekildi mi? Bu belli değil!.” Şüpheleri; önemli ve yeterli sayıdaki askerimizin bölgede bırakabileceğini çağrıştırmaktaydı.

TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın Hatay’daki:

“Bu konuda Genel Kurmayın açıklamalarına itibar etmek durumundayız. Bu sözlerin altında başka şeyler aramakla bir yere varamayız” şeklindeki sözleri de, bu kesimin ve bağımlı oldukları güçlerin kaygılarını taşımaktaydı.

Ve zaten bazılarınca Kuzey Irak’a girdiği söylenen on bin kadar askerimizden, sadece üç-dört binin döndüğü hesaplanmıştı.

Kaldı ki; “Gidemediğin yer, senin değildir” sözünün zıt anlamıyla “istediğin zaman gidip gelebildiğin her yer senin güdümündedir” gerçeği doğrultusunda, önemli olan işgale kalkışmak değil, kontrol altında tutmaktır. İşte ABD, Irak’ı ve Afganistan’ı işgal etmiş, ama kontrol altına almayı başaramamıştır. Üstelik bu işgaller, Amerika’yı batağa saplatmış ve ekonomik krizlere taşımıştır. Evet, Amerika’nın Irak işgalinin faturası, Clinton dönemi Beyaz Saray Başdanışmanının itirafıyla, tam 3 trilyon doları aşmıştır. Bu korkunç miktar, 13 yıl kadar süren ve hezimetle biten Vietnam savaşı masrafının 1,5 katı, NATO’ya kabulümüz hatırına bizim de katıldığımız Kore savaşının tam iki katından fazladır.

Gurur kaynağımız ve huzur sigortamız kahraman ordumuzun, en çetin kış ortamında ve en zor coğrafi şartlardaki bu süper başarısını küçümsemeye kalkışanlar;

  • a) Türkiye’nin PKK görünümlü, Amerika ve İsrail’in desteklediği ve son sistem silahlar yanında teknolojik ve lojistik imkânlar verdiği bir gizli gerilla ordusuyla savaştığını ve kazandığını
  • b) PKK’nın yarıdan fazlasının, Suriyeli, Iraklı ve İranlı Kürtlerden ve Ermenilerden oluştuğunu ve Türkiye Kürtlerinin %40’ın altında kaldığını
  • c) Kuzey Irak’ta kurulan Fransız, İtalyan ve İsrail hastanelerinin, Merkezi ve Barzani yönetimlerinin kontrolü dışında, yaralı ve hasta PKK’lılara hizmet verildiği, hatta buraların bodrum katlarının üs olarak kullanıldığını
  • d) Yani Türk askerinin, PKK ile değil Barbar Batı dünyasıyla çarpıştığını, gözlerden saklamaktadır
  • e) En yektin ABD’li strateji uzmanları gerilla savaşında, “1 anarşiste karşı 17 asker kaybı başarı sayılır” derken, bizim 270 teröriste karşı 27 şehidi vermemiz ise, hem ordumuzun yüksek pratik ve psikolojik başarısı, hem de, ancak bir mucize ve ilahi yardım olarak algılanmalıdır.
  • f) Bu operasyonun en önemli başarılarından birisi de, tek bir sivilin burnu kanatılmadan PKK’ya büyük bir darbe indirilmesidir. Bu Müslüman Türk’ün adalet ve merhamet seciyesidir. Bu harekâtla, uşaklarının hezimetine misillime yapar gibi, masum Gazze halkına saldıran Siyonist İsrail’in iki günde yüzelliden fazla sivili katletmesi gözler önündedir.

Bu operasyonun başlatılması da, sonuçlandırılması da Genel Kurmayımızın kendi hazırlayıp uyguladığı harekât planları çerçevesindedir. Ancak bu aşamalarda ABD’nin ve AKP’nin muhtemel tepkileri ve bölge dengeleri herhalde gözetilmiştir. Bir takım bilgi alışverişleri elbette gerçekleşmiştir.

Şimdi askeri yetkililer ve stratejistler şu tespitlerimize hak vereceklerdir:

Daha önce, İsmet İnönü ve Süleyman Demirel dönemlerinde, nasıl Kıbrıs’a etkili ve netice verici bir müdahale yapılamamış, bazı horozlanma girişimleri de ABD tarafından hemen bastırılıp geri adım atılmış; bunun için Erbakan Hoca’nın içinde bulunduğu Koalisyon gibi ciddi ve cesaretli bir siyasi iradeye ihtiyaç duyulmuşsa, bugünkü AKP iktidarıyla, PKK’ya ve Kuzey Irak kışkırtmalarına karşı, kalıcı ve caydırıcı sonuçlar doğuracak harekâtların yapılamayacağı da acı bir gerçektir.

Öteden beri, güya devletin ve askerin tabii destekçisi olarak bilinen ve bunu tepe tepe istismar eden CHP ve MHP’nin, ordumuza karşı bu son tavırları ve tafraları, hem bunların gerçek niyetini ve tiyniyetini, hem de ordumuzun bütün milletimizin ortak değeri olduğu gerçeğini açığa çıkarması bakımından da, oldukça önemli bir gelişmedir. Genel Kurmay Başkanlığının ilgili açıklamasındaki: “Bazı siyasilerin askeri hedef alan ve başarılarımızı gölgelemeye çalışan yakışıksız sataşmaları, hainlerden daha çok TSK’ya zarar vermektedir” ifadeleri, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’nin buna tepkileri oldukça dikkat çekicidir.

Elbette, sadece askeri yöntemlerle, anarşi belasından kurtulamayacağımızı, bunun yanında ekonomik ve sosyal tedbir ve tedavilerinde mutlaka uygulanmasını savunmaktayız. Bunun çaresi ve çözüm reçetesi de, Erbakan Hoca’nın 40 yıl önce başlattığı:

  • Önce ahlak ve maneviyatla birlikte İslam kardeşliği prensibi,
  • Sonra yaygın kalkınma ve Milli sanayileşme seferberliğidir.

Bunu da, ne başörtüsü perdesiyle İslam’a savaş açan sapkınların ve ne de, din istismarıyla halkı aldatıp Siyonist ve emperyalist güçlere eşbaşkanlık yapan sahtekârların kesinlikle başaramayacağı artık anlaşılmıştır.

Bu arada, ABD ve özellikle AB yetkililerinin ve yerli kiralık kalemlerin ikide bir “Kürt sorunu için siyasal çözüm” önerilerinin de tam bir tuzak olduğu unutulmamalıdır. Çünkü PKK’yı siyasallaştırıp, DTP eliyle ve demokratik federatif bahanelerle Güneydoğumuzu koparmaya yönelik şeytanlıklara kapılmamalıdır.

Milliyette Derya Sezak’ından 2. cumhuriyetçi kafalara, ılımlı İslamcılardan Leyla Zana’ya kadar, bir sürü zavallının figüranlık yaptığı “Demokratik Özerk Kürdistan” safsatası, aslında Sevr’in yeni bir aşamasıdır.

Amerika’nın Irak sömürge Valisi ve PKK hamisi Celal Talabani’nin, Büyük İsrail Projesinin eşbaşkanlarınca Türkiye’ye davet edilip ağırlanması; Süleymaniye’de başımıza çuval geçiren ABD’li generalin “PKK ile Türkiye masaya oturup anlaşsın” şeklinde küstahlaşması ve dolaylı talimatları da bu endişelerimizi haklı çıkarmaktadır.

Ve zaten, Hürriyet’in Siyonist havarisi Ertuğrul Özkök’ün:

“Kürtler, eyalet sistemi, federatif yapı istiyorlarmış… Bunu tartışmanın ne zararı olacakmış?” (7 Mart 2008) sözleri de bunun başka bir ispatıdır.

Genelkurmay’dan “Yurda Dönüş” Açıklaması Göğsümüzü Kabartmaktaydı;

Kuzey Irak’a yapılan kara harekâtına ilişkin duyuruda, ”Harekâtın başlangıçtaki hedeflerine ulaştığı” vurgulanmıştı.

Açıklamada, ”Harekâtın başlangıç ve bitiş zamanı tamamen askeri gerekçe ve ihtiyaçlara göre tarafımızdan belirlenmiştir. Kaldı ki, bu konuda bazı haberlerin çıktığı gün, harekâta katılan birliklerin bir kısmı başlangıçtaki planlama gereği sınırlarımız içine çekilmiş durumdaydı.” “Türk Silahlı Kuvvetleri, hava koşulları ve aydınlık durumu gibi etkenler dikkate alınarak Terör örgütüne karşı, bir sınır ötesi kara harekâtı başlatmıştır.

Birliklerimiz sınır ötesi dağlık bir bölgede, derin kar ve şiddetli soğuklarda harekâtı başarıyla uygulamışlardır. Görev alan birlikler tamamen komando eğitimli yaya ve uçarbirlikler olup, harekâtta tank, zırhlı ve tekerlekli araçlar kullanılmamıştır.

Harekâtın başından itibaren, manevra birlikleri ve uçaklar tarafından 126 mağara, 290 barınak ve sığınak, 12 komuta merkezi, 11 muhabere tesisi, 6 eğitim tesisi, 23 lojistik tesis, 18 ulaştırma tesisi, 40 hafif silah mevzii ve 59 uçaksavar mevzii kısmen ya da tamamen tahrip edilmiştir. Harekâtın başlangıçtaki hedeflerine ulaştığı değerlendirilmiş; birliklerimiz arazi arama ve taramaları yaparak, 29 Şubat 2008 sabahı itibarıyla yurt içindeki üs bölgelerine dönmüşlerdir.  Harekâtın başlangıç ve bitiş zamanı tamamen askeri gerekçe ve ihtiyaçlara göre tarafımızdan belirlenmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu kararına içeriden ya da dışarıdan her hangi bir etki söz konusu değildir. Kaldı ki, bu konuda bazı haberlerin çıktığı gün, harekâta katılan birliklerin bir kısmı başlangıçtaki planlama gereği sınırlarımız içine çekilmiş durumdaydı.

Irak’ın kuzeyi terör örgütünün faaliyetleri açısından bundan sonra da yakından izlenecek ve bu bölgeden Türkiye’ye tehdit yöneltilmesine müsaade edilmeyecektir. Terörle mücadele yurt içi ve yurt dışında kararlılıkla yürütülmeye devam edecektir” deniyordu.

Bakanlar Bile Şaşkındı

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Irak’ın Kuzeyindeki kara harekâtının bittiği haberlerini basın müşavirinden öğrendiğini söylüyordu. Şahin, konuyla ilgili bir bilgisi olmadığını belirterek, “Başbakan ya da Milli Savunma Bakanıyla henüz görüşmedim. Ama bu konuda şunu önerebilirim. Genelkurmay Başkanımız’ın açıklamalarının dikkatle takip edilmesi gerekmektedir” diyordu. Öte yandan İçişleri Bakanı Beşir Atalay ise, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’ın kuzeyine yönelik düzenlediği kara harekâtının sona erdiği yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine, “Benim söyleyecek bir şeyim yok” cevabını veriyordu.[1]

Sabataist cuntanın (Müslüman sanılan Yahudi dönmezi elit tabakanın), Mason Localarının ve kendilerini ABD ve AB’ye sigortalayan ılımlı İslamcıların, ordumuzu yıpratmak için fırsat kollamalarını anlamakta zorlanmıyoruz. Çünkü bir zamanlar, İstanbul Ziverbey köşkünü, sabataistlerin gizli iktidarına başkaldıran veya taş koymaya çalışan kimselerin, hatta generallerin hesaba çekilip hizaya getirildikleri yer olarak kullanan;

Örneğin Em. Tümgeneral Celil Gürkan’ı, kelepçeletip tek bir hücreye tıkayan ve günlerce hakaretler yağdıran..

Genel Kurmay Başkanı Faruk Gürler’in oğlu Metin Gürler’i bir hafta boyu içeri alıp babasına küfretmek şartıyla Sultanahmet’te serbest bırakan;

Ziverbey Köşküne getirilen Subaylara, solculuk suçlamasıyla Polisler tarafından en olmaz onur kırıcı işkenceler yaptıran masonların, şimdi o şeytani saltanatlarının yıkılması telaşıyla hırçınlaştıklarını biliyoruz.

Sabahattin Önkibar’ın isabetli yorumuyla:

“Bu Harekât TSK’nın Büyüklük Tescili” olmaktaydı.

ABD’ye rağmen.

AB’ye rağmen..

Barzani ve Talabani’ye rağmen.

İşbirlikçi Araplara rağmen.

Ve içerideki malum ‘cephe’ye rağmen Türk Silahlı Kuvvetleri kara birliklerini K. Irak’a sokarak harekâta başladı. (ve başarıyla sonuçlandırdı. M.Ç.)

Diyeceksiniz ki ABD ve AB destekliyor. (Hayır öyle görünmek zorunda kalıyor.)

Doğru en azından karşı değiller ama, hem Washington’u hem de Brüksel’i o çizgiye taşıyan TSK’nın kararlı tutumu oluyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri eğer kesin tavrını ortaya koymayıp AKP hükümetinin bildik teslimiyetçiliğine endekslenseydi; değil kara, hava harekâtı  noktasına bile erişilemezdi.

Evet gelinen nokta TSK’nın K.Irak’taki çıkarlarımız için gerekirse Dünya ile bile savaşırız duruşunun sonucudur. ABD, askerimizdeki bu kararlılığı görmüş ve politika değişikliğine gitmiştir.

Öyle olmasaydı ABD gibi günlük düşünmeyen emperyal bir devlet, bir kaç ay ara ile bu biçimde180 derecelik bir çark edişin içinde olmazdı.

Zerre mübalağasız söyleyebiliriz ki bu kara harekâtı olayı TSK’nın gücü ve caydırıcılığının dünyanın en büyükleri tarafından da tescil edilmesi hadisesidir.

Kuşkusuz çetin kış şartlarında böyle bir harekâtı yapabilmek de büyük olmanın gereğidir, ancak bize göre asıl önemli olan ABD’den AB’ye herkesin TSK’nın taleplerine eyvallah etmeleridir.

Buradan hareketle Silahlı Kuvvetlerimizin Türkiye’nin ebed-müddeti için ne anlama geldiği daha iyi anlaşılıyor.

Kara harekâtının verdiği diğer mesajlar şunlardı:

  • 1) ABD TSK’nın kesin kararlılığını görüp 1 Mart tezkeresini unutma sürecine girmiştir.
  • 2) ABD işgal ettiği topraklara başka bir ülkenin yani Türkiye’nin müdahalesine izin vererek, işgal bölgesinde yani K.Irak’ta Türkiye ile beraberhareket mecburiyetini göstermiştir.
  • 3) ABD bu kabullenme tavrıyla Kerkük’ün Kürtler’e peşkeş çekilmesine yardımcı olamayacağını da kabullenmiştir.
  • 4) ABD ve AB’nin kara harekâtına katlanma tavırları, K.Irak’ta konuşulan Bağımsız Kürdistan’ın hemen eşikte olamayacağına da işarettir.
  • 5) ABD kara harekâtına rıza göstermenin karşılığında Türkiye’den Irak’ın güvenliğinde ortak hareket etmek ve Afganistan’ın güvenliği için de oraya daha fazla asker gönderilmesini istemesi, günü kurtarmaya yöneliktir.
  • 6) ABD Türkiye’den İran’a yapılacak bir müdahalede kendi safında olmasını isteyebilir. ABD kara harekâtına ses çıkarmayarak Mart ayında Türkiye’ye İran için gelecek olan başkan yardımcısı şahin Cheney’nin ziyaretinin önünü açmak ve ona psikolojik zemin hazırlamak istemiş olabilir.
  • 7) ABD enerjide Rusya ve İran’la işbirliğine giren Türkiye’yi yanına çekmek ve bölgesel terminal yapmak için K.Irak’ta esnek bir adım atmış olabilir.
  • 8) ABD bölgede yeniden palazlanan Rusya’ya karşı Türkiye’yi kaybetmemek için yeni bir açılımı politika yapmış olabilir.

Gelelim kara harekâtının sınırlarına?

Bize göre bu mevsim şartlarında böyle bir harekâta karar verildi ise belli ki bu basit ve sıradan bir gaz alma gösterisi değildir. Dolayısı ile biz bu harekâtla beraber güvenlik hattı dahil pek çok şeyin ihtimal dahilinde olduğu  kanaatindeyiz. TSK bu şartlarda böyle bir eyleme imza attıysa, bunun anlamı net ve tektir: “TSK Türkiye’nin güvenliği için her hal ve şartta savaşmaya hazırdır” demektir.

Bakın tarihe, böyle bir ordu dünyada sadece bu millette vardır…”[2]

Babacan Neden İşaret Lambasını Yakmıştı?

Ankara’da yanıtı aranan diğer bir soru, Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Moskova yolunda hiç gündemde değilken kara harekâtına neden dikkati çektiğidir… Öyle ya böyle bir soru bile sorulmamış iken adeta K. Irak’ı uyarırcasına konuyu oraya taşıyıp kara harekâtının masada olduğuna dikkat çekmesi belli ki bilinçli bir tutumdu.. Peki Babacan bunu niye mi yaptı? Spekülasyonlar muhtelif: 1) Babacan bu işareti ile kara harekâtında hükümet devre dışı değil demek istemiş olabilir. Bu şekilde son kararı kendilerinin verdiğini kanıtlamak istemiş gibidir. 2) İç ve dış kamuoyuna soğuk duş olmasın ve birden tepki oluşmasın diye, kamuoyunu hazırlamak için söylemiş de olabilir… Kuşkusuz iki amaç güdülerek de o çıkış yapılmış olabilir.. Ancak Babacan’ın o çıkışı kara harekâtı olayının günlük bir tutum olmadığını, konunun perde arkalarının olduğunu göstermektedir…[3] Ama bize göre Ali Babacan’ın bu şüpheli açıklamaları, PKK’lıların kaçmasına ve tedbir almasına yarayan bir talihsizliktir.

Ve yine Ülkemizi Sevr hedefiyle, ama siyasi yöntemlerle parçalamayı kutsal amaç haline getiren Haçlı Avrupa Birliğinin ekonomik ve psikolojik destekleriyle KİOSK gibi programlar yapan Kanal Türk’teki Ceviz Kabuğu programına katılan Hasan Kundakçı Paşa’ya, Hulki Cevizoğlu’nun:

“Askerimizin Kuzey Irak’a yaptığı kara operasyonu sonucu, önceden tarih bildirilmeden, ansızın ve sürpriz biçimde niçin çekildi? Bu bilinseydi ve ilan edilseydi ne zararı olabilirdi?” şeklinde ve “Genel Kurmay, Amerika’nın teklif ve direktifiyle harekâtı, hedefine ulaşmadan terk etmiştir” imasını çağrıştırır biçimdeki soruları

Acaba, halkın kafasında oluşturulan soruların yanıtını bulmayı mı, yoksa şeytana avukatlık yapıp, askeri kurmaylarımız aleyhine başlatılan kasıtlı kampanyaya katkı sağlamayı mı amaçlamıştı?!

Yaşar Büyükanıt Paşa’yı ve diğer komutanları açıkça “saflıkla, kolay kandırılmakla, yersiz ve gereksiz konuşmakla” suçlayıp sataşma yetkisini kimlerden almıştı?

Ve yine aynı programa katılan Yaşar Nuri Öztürk’ün, Genel Kurmay Başkanına saldıran ve psikolojik savaş başlatan CHP ve MHP’yi, defalarca saygıyla anması ve aklamaya çalışması da, safını ve sıfatını yansıtmaktaydı.

Çünkü ne de olsa Deniz Baykal, Yaşar Nuri’nin Moonculuk yoldaşıydı!..

Ve aslında Genel Kurmay Başkanına karşı Deniz Baykal’ın bayrak açması Başörtüsü düzenlemesiyle ilgili sorulara “Bizim görüşümüz bellidir” şeklindeki yanıtıyla; MHP’nin saldırısı ise “PKK Meclis çatısı altındadır” anlamındaki açıklamalarıyla başlamıştı. Yani Irak’tan çekilme bir bahane olarak kullanılmıştı.

Hatırlanacağı üzere, İsmet İnönü mantığıyla, askeri CHP’nin yaveri görme hastalığından kurtulamayan Deniz Baykal, Sn. Büyükanıt’ın başörtüsü meselesinde kendileri gibi milletin inancına saldırmayınca hırçınlaşmış ve “Gölge etmesin başka ihsan istemez” diye çıkışmıştı.

MHP’li Osman Durmuş’ta, yıllarca istismar ettikleri aziz şehitlerin kemiklerini sızlatan bir tutarsızlıkla, ellerini sıkıp sahip çıktıkları DTP’liler için “PKK Meclis çatısı altındadır” diyen Büyükanıt Paşa’yı istifaya çağırmıştı. Ama bizim marazlı medya ve garazlı münafıklar bütün bunları gizleyip, Genel Kurmaya yönelik saldırıların, geri çekilme kararıyla başladığını yaymıştı.

“Bizim muhatabımız ve muhalefetimiz, ordumuza değil, AKP iktidarına karşıdır” diyen sahtekârlar!

Erbakan’a hıyanet edip Milli Görüşü parçalamaları karşılığı Siyonist güçlerce parlatılan Recep T. Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılıp başbakanlık yolunu açan Deniz Baykal olmamış mıydı?

Şimdi PKK avukatı Talabani’yi ağırlayan Abdullah Gül’ü köşke MHP çıkarmamış mıydı?

Velhasıl ordumuzun bu büyük başarısı; Büyükanıt Paşa’mızın CHP ve MHP’nin talihsiz tepkilerine karşı tabii ve tarihi tavrı; ve bu partilerin değil, milletin hizmetinde olduklarının ilanı; dış düşmanlarımız kadar içerideki uşaklarının da ciğerine süngü gibi saplanmıştı.

Bu arada Bekir Coşkun’un uyarıları da kulaklarımızda çınlamaktaydı!

“YABAN güvercinleri” sınırı geçtiler.

İnsanın kulağına telsizlerden yayılan uğultular ve kayalardan seken kurşunların sesleri geliyordu.

Dağlar kar doluydu.

Hava soğuktu, hatta dondurucuydu.

Kaç bin annenin korku ve evham içinde ekranlara baktıkları ve çocukları için dua okudukları anlar yaşanıyordu.

İyi ama PKK (sadece) orada değildi.

PKK kentlerdeydi...

PKK masa başlarında resmi görevdeydi...

PKK devlet koltuklarına yerleşmişti...

PKK belediyelerdeydi...

PKK parlamentoda saygı görmekteydi...

PKK işte orda parti binasında (hizmet, daha doğrusu hezimet vermekteydi)...

PKK hemen gözümüzün önünde, yanı başımızda, karşımızda, içimizde, oramızda, buramızda (elini kolunu sallayarak gezmekteydi. M.Ç.)...

Parlamentodaki geyik derisi koltuklarda otura otura Türkiye Cumhuriyeti’nden maaş alanların PKK’nın siyasi parçası olduğunu bilmeyen var mıydı?

Ki gerektiğinde iktidar partisi onlarla el ele verip, işbirliği bile yapmaktaydı!.

Tüm bu esrarengiz ilişkilerden cesaret alarak daha geçen hafta, Türk bayrağını gönderden indirip üzerinde tepinerek parçalamışlardı.

Hem de devletin gözü önünde yapmışlardı…

Daha beteri:

İşte; askerimizin Kuzey Irak‘a gireceğini YouTube’da, 48 saat önceden herkese duyurmuşlardı. Hem de kaynak olarak, komutanlarımızın özel telefonlarının dinlendiği anlaşılmaktaydı!?.

O zaman asıl düşman sınırın hangi yanındaydı?”[4]


[1] (İHA)

[2] Yeniçağ / 23.02.2008

[3] Yeniçağ / 23.02.2008

[4]Hürriyet / 23.02.2008

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

AHMET AKGÜL KİMDİR?

 

Araştırmacı-Yazar, Düşünür ve Siyaset Bilimci olarak tanınan Ahmet Akgül, Milli Görüş çizgisinde önemli bir fikir adamıdır. Olaylara insan eksenli ve İslam endeksli yaklaşmaktadır.

2004 Ocak ayında, arkadaşlarıyla birlikte İstanbul’da aylık olarak yayınlanan “Milli Çözüm” Dergisini çıkarmaya başlamıştır.

Uzun süreli, ciddi ve çileli bir mücadele dönemi yaşamış ve bu duyarlı, tutarlı ve kararlı tavrını hiç bırakmamıştır. Bu yüzden pek çok sıkıntı ve saldırılara uğramış, defalarca mahkeme açılıp tutuklanmış ve hapis yatmıştır.

İnancımız ve ihtiyacımız olan evrensel hukuk kurallarının; bütün insanlığın ortak değeri ve hayat düzeni haline getirilmesi, “Demokrasi, Laiklik ve özgürlükler” gibi çağdaş kurum ve kavramların; ilmi ve insani temellere göre yeniden şekillenmesi… Ve Türkiye’nin yeni bir barış ve bereket medeniyetine öncülük etmesi konularında yoğunlaşmıştır.

Üstadımızın, başta “İnsanın Yozlaşması”, ardından “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” ve yine “Barış ve Bereket Nizamı “İslam Davası” ve YozlaştırılanCihad Kavramı” gibi birçok kitapları İngilizceye çevrilip merkezi Londra’daki Cagaloglu Yayıncılık organizesiyle; Amazon ve Bornes&Noble (bn.com) gibi dünya genelinde dağıtım yapan yüzlerce online sitesinde ve dijital (e-kitap) sayesinde 120 kadar ülkede yayınlanıp okunmaktadır. Ayrıca Üstadımızın “Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı” başlıklı Meal-i Kerim yorumları İngilizce ve Rusça tercümeleri ile “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” kitaplarının Rusça, Arapça, Çince, Japonca ve İspanyolca tercümeleri tamamlanıp basılmış olup; Almanca, Fransızca, Kırgızca ve Farsça tercümelerinde de sona yaklaşılmıştır.

Milli siyaset ve sorumluluk düşüncesini farklı bir boyutta ele alan ve yorumlayan Hocamız; yaklaşık 40 yıldır Türkiye’mizin her yerinde, Avrupa’da ve İslam ülkelerinde, önemli seminer ve konferanslara katılmaktadır.

Mili Görüş’e çöreklenmiş bazı şaibeli kişilerin gizli niyet ve tertiplerini haber vermesi, uzun vadeli hedefler ve stratejik tavizler sonucu Parti’ye girdiklerini sezmesi ve söylemesi nedeniyle, Ahmet Akgül’ün teşkilatlarda ve Milli Görüşçü kuruluşlarda hizmet vermesi engellenmeye çalışılmış; Erbakan Hoca ise, kendisinin daha bağımsız davranabilmesi ve nifak çarkı içinde körletilip kirletilmemesi için bu girişimlere karşı çıkmamış, ama kendisini uzaktan destekleyip yönlendirmekten de geri durmamıştır. Erbakan’ın “Adil Düzen” projeleri, AKP’nin siyasi hileleri ve karanlık ilişkileri, Fetullahçı Cemaatin gizli mahiyeti konularında sayılı uzmanlardandır.

1949 Elazığ doğumlu olan, çeşitli konularda yayınlanmış ve hazırlanmış 105 (yüz beş) eseri bulunan yazarımız, evli ve beş çocuk babasıdır.

 

Hocamız’ın Başlıca Kitapları:

● Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı (Türkçe Meal-i Kerim. Abdullah Akgül Yayına Hazırladı.) (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Milli Sorunlarımız ve Sorumluluklarımız (2 Cilt)

Dünyanın Değişimi ve Erbakan Devrimi

Refah-Yol’la Rantiyenin Savaşı

Cemaatin Cılkı, Erdoğan’ın Çarkı, Erbakan’ın Farkı

Türkiye Kuşatılırken, Kuklaların Kapışması

Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya (İngilizce, Rusça, Çince, Japonca, Arapça ve İspanyolcaya çevrildi.)

Bizim Atatürk

Küresel Fesatçılık ve Fetullahçılık

Dış Politika Yazıları (I) BOP’un Temel Taşları (1988-1998)

Dış Politika Yazıları (II) Tarihin En Talihsiz Yılları (2002-2015) 

Siyaset ve Strateji Bilgeliği

Osmanlı Sistemi ve Abdülhamit Siyaseti

İslam Davası ve Cihad Kavramı (İngilizceye çevrildi.)

● “İnsan”ın Yozlaşması (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Ah-u Figan’ım (Şiir)

Başörtüsü İnkârı ve İstismarı

İslamcı Münafıklar

Milli Şuur ve Ordu

20 Yıl Öncesinden; AKP Gerçeği ve Akıbeti

Bilge(!) Erdoğan’dan, İlkeli(!) Numan’a AKP Tezgâhı

Cezaevinde Yazdıklarım

Siyonizm-Deccalizm Ortaklığı

Devrim Simsarları ve Din İstismarcıları

Dilin Düğümü Çözüldü (Şiir)

Din Dengedir İslam İlericiliktir

Din – Devlet ve Demokrasi

Ergenekon Senaryosu “At Değiştirme” Operasyonu muydu?

(Kadiri - Haydari Tarikatı) Gönül Seması ve Tasavvuf Kapısı

Medeniyet Mücadelesi ve Mehdiyet Müjdesi

● Teşkilatçılık (İletişim ve İşbirliği Sanatı) Mesaj ve Metod

Milli Görüş’ün Marazlıları

● Hak Davanın Hokkabazları

ABD’li Siyonistlerin, AKP’li Piyonistleri

İsrail’in Şımarması ve Armageddon Savaşı

BDP’nin Özerklik Kalkışması

Bir Devrim Yaşanıyordu!

Dünya Dönüşüme Hazırlanıyordu

Hidayet Kıvılcımı ve Hikmet Kılıcı (Şiir)

Katı Ulusalcıların ve Ilımlı İslamcıların Din ve Devlet Tahribatı

Osmanlı’dan Cumhuriyete Kripto Yahudiler ve Pakraduniler

Yüz Kur'ani Kavram ve Yorumları

Konularına Göre: Kur’an-ı Kerim Fihristi

Siyaset Şehveti ve AKP’nin Şerbeti (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

AKP’nin Akreplikleri (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

Terör-Masonluk ve Mafia Medeniyeti

Cumhuriyet Türkiye’sinde Nifak Hareketleri

Ruhlar-Sırlar ve Uzaydaki Yaratıklar

Sabah Yakın Değil miydi?

Tarikatların Hizmet Sahası ve Islahı

Tuz Kokarsa…

Gaflet miydi, Hıyanet miydi?

Tahribat Ortakları: AKP’nin Arkası, MHP’nin Markası

Türkiye Tarihi Dönemeçteydi!

Yakın Tarihimizde Yüceler ve Cüceler (2 Cilt)

Zafer Muştuları ve Fetih Hazırlıkları

Erbakan’dan İntikam Alanlar

Suriye’de Yaklaşan Hilal-Haç Kapışması

Başkanlık Diktatoryası

15 Temmuz Hıyanetinin Gizemi: Bir Darbe Analizi ve Sistem Krizi

Pazarlık Partisi ve Palavra İktidarı

Kemalizm-Tayyibizm Uyarlaması

Başka Çare Kalmamıştı

İslam’dan Uzaklaştıkça, İnsanlıktan Çıkılması

Dert Söyletir Aşk İnletir (Şiir)

● Hainleri Haşlama, Zalimleri Taşlama (Şiir)

● İstanbul Sözleşmesi ve Ailenin Çözülmesi

Türkiye'nin Erdoğan'la Sınavı ve Ukrayna Savaşı

● Hamas, Şeytanı Şaşırtmıştı ve Dünyayı Uyandırmıştı

 

Üstadımızın hazırladığı; İlköğretimden, Üniversiteye kadar öğrencilerimize inanç ve ahlâk esaslarını ve Milli-İnsani sorumluluklarını öğretecek Ders Kitapları:

● İlkokul 4-5: Çocuklar Sizin İçin Yaratılış Harikaları ve Din Ahlâkı

● Ortaokul-1: İslam; Doğal Hayat ve Güzel Ahlâktır

● Ortaokul-2: Allah'a İman ve Ahlâk Kuralları

● Ortaokul-3: Bilimin Işığında Allah’ın Varlık Kanıtları ve İslam Ahlâkı

● Lise-1: Yaratılışın Bilimsel Kanıtları

● Lise-2: İslam'ın Aydınlığı ve İmtihanın Şartları

● Lise-3: Müslüman; Güzel Ahlâk ve Sorumluluk Taşıyandır

● Lise-4: "Gençliğin Ahlâki Sorunlarına Milli Çözüm Programı"

● Üniversite-1: Yaratılış Sırları ve İslam’ın Esasları

● Üniversite-2: Allah'ın Varlığı ve İmtihanın Sırrı

● Üniversite-3: Olgun Müslümanın Hayatı ve İslam’ın Amacı

 

Üstadımızın Kitaplarından Derlenen Yeni Kitaplar:

Ahmet Akgül’e Göre; Laiklik, Demokrasi ve Cumhuriyet Kavramları

(Hazırlayan: Nevzat Gündüz)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Milliyetçilik Anlayışı

(Hazırlayan: Orhan Atay)

Ahmet Akgül’ün; Alevilik, Bektaşilik ve Şiilik Yaklaşımı

(Hazırlayan: Veysel Uzun)

Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Kemalizm’le Atatürkçülük Farkı

(Hazırlayan: Ufuk Efe)

Ahmet Akgül’e Göre; Ülke Sorunları ve Çözüm Yolları

(Hazırlayan: Okan Ekinci)

Ahmet Akgül’e Göre; Genel Ahlâk Esasları ve Temel İnsan Haklarına Saygı

(Hazırlayan: Fatma Betül Erişkin)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Siyonizm Saptamaları

(Hazırlayan: Ali Çağıl)

Ahmet Akgül’e Göre; Yaratılış Sırları ve İman Unsurları

(Hazırlayan: Halil Yaman)

Ahmet Akgül’e Göre; Din İstismarcıları ve Devrim Simsarları

(Hazırlayan: Akın Cengiz)

Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Tarikat Yozlaşması ve Tasavvuf İhtiyacı

(Hazırlayan: Abdussamet Çağıl)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Adil Medeniyet Programları

(Hazırlayan: Osman Nuri Çelik)

Ahmet Akgül’ün; Tarih Yorumları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Kâzım Gülfidan-Halil Altuntaş)

Üstat Ahmet Akgül’ün; İlginç Anıları ve Rüyaları

(Hazırlayan: Ramazan Yücel)

Ahmet Akgül’ün; İçtihad Perspektifi ve Orijinal Projeleri

(Hazırlayan: Abdullah Akgül)

Ahmet Akgül’ün; Hikmet Uyarıları ve Veciz Uyarlamaları

(Hazırlayan: Neslihan Bayraktar)

Üstat Ahmet Akgül Hocamızın; Tenkit (ve Tebrik) Yazıları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Mus’ab Eryıldız-İsmail Erkut)

Ahmet Akgül’den; Siyaset ve Strateji Kuralları

(Hazırlayan: Necati Akgül-Ali Mert)

Ahmet Akgül’e Göre; Yönetme ve Liderlik Sanatı

(Hazırlayan: Yakup Gözübüyük)

Ahmet Akgül’ün Saptamalarıyla; Erbakan ve İnsanlık Davası

(Hazırlayan: Ahmet Cömert)

Ahmet Akgül’e Göre; Erdoğan ve Takımının Ayarı ve Tahribatları – 3 Cilt

(Hazırlayan: Nail Kızılkan-Sezai Kurt-Mehmet Sıtmapınar)

Ahmet Akgül’e Göre; Fetullah Gülen’in Perde Arkası

(Hazırlayan: Mehmet Akif Avcı)

Ahmet Akgül’ün Gözüyle; Farklı Kesimlerden İnsan Manzaraları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Osman Eraydın)

Ahmet Akgül Üstadımızdan; Erbakan Hoca’ya Yönelik İthamlara Yanıtlar

(Hazırlayan: Necmettin Musa Bişkin)

Ahmet Akgül'den Kahramanlık Şiirleri (Hazırlayan: İsmet Sezgin)

Ahmet Akgül’den; Seçme Şiirler (Hazırlayan: Ömer Çağıl)

Ahmet Akgül'den Şiirler Harmanı (Hazırlayan: Orhan Yılan)

Ahmet Akgül'den Edep-İstikamet-Hikmet ve Hakikati Öğreten Şiirler

(Hazırlayan: Yalçın Gözübüyük-Erdem Kaya)

 

Hocamızın Önsözünü Yazdığı Milli Çözüm Yayınları:

Üstad Ahmet Akgül’ün Özgeçmişi ve Öğretileri

(Yakup Gözübüyük)

● Haykırış (Şiir - Ali Çağıl)

AKP Yönetimi ve Tahribat Yöntemi Sistem Tahlili ve Siyaset Tenkidi

(Nevzat Gündüz)

● Sözün Çözüme Dönüşmesi (Siyasi Fıkralar - Osman Eraydın)

● Ayar Aynası ve Nokta Atışı (Sosyal ve Siyasi Fıkralar - Erdoğan Bişkin)

Milli Çözüm Ekibinden: İlginç Rüyalar ve Manevi Uyarılar – 2 Cilt

(Hazırlayanlar: Fatma Betül Erişkin – Nail Kızılkan – Neslihan Bayraktar)

 

 

INTRODUCTION OF USTADH AHMET AKGÜL

 

Before the ADİL DÜZEN (JUST ORDER) conference at the Kyrgyzstan Arabayev University, which we were attended, an academician had introduced Ustadh Ahmet Akgül in the following way:

Ahmet Akgül is an outstanding scholar and thinker in Türkiye who amalgamate ideas of; Islamic principles and human needs, Atatürk's thoughts on change, Positive Nationalism, and social balance. He has written around 100 books, some in three volumes, all original and unique works. Ten of these books have been translated into English, Russian, Japanese, Persian, French and Arabic. He is considered the most distinguished disciple and follower of Türkiye's legendary Prime Minister Prof. Dr. Necmettin Erbakan. For about 40 years, he has participated in scientific conferences throughout Türkiye, Europe, and the Islamic world. He is a man of wisdom and a visionary who has sensed and explained significant developments in Türkiye, the region, and the world decades in advance, facing many difficulties and attacks, yet always proving to be right in the end. He is the editor in chief of the MİLLİ ÇÖZÜM MAGAZINE (A strategic magazine published in Türkiye) which closely followed by Türkiye's military and civilian senior bureaucrats, university professors, prominent writers and commentators, and state officials. Our Ustadh advocates for original ADİL DÜZEN (Just Order) programs based on reason, science, history, conscience, and the Quran, incorporating the beneficial aspects of capitalist, socialist, and liberalist systems while discarding their harmful elements. He is 74 years old and has five children. He leads a modest life, far from luxury and comfort, never accepting royalties for any of his books, magazines, articles or conferences with all expenses covered by about 40 voluntary and dedicated friends of the cause and for the sake of Allah. He maintains that it is forbidden to preach religion and knowledge for money, position, and personal gain, thus owing no favors to any group or power. Besides his nearly 105 books, our Ustadh has also prepared RELIGION and ETHICS textbooks suitable for scientific truths and the essence of Islam without adhering to any sects, for Primary School (grades 4-5), Secondary School (grades 1-2-3), High School (grades 1-2-3-4), and University (grades 1-2-3), topics often overlooked even by political parties and governments.

During our so special conversations, as his sincere students and followers, we asked him: 'How did you prepare these (over 100) books? How did you manage your time?' Our Ustadh Ahmet Akgül answered us in a way that would be an example and encouragement for us:

"1- Except for serious illness and major difficulties, for almost 60 years, I have never put off today's work until tomorrow, and even beyond that, I never attempted to delay the morning's work to the afternoon or the afternoon's to the evening. Because it was necessary not to waste my limited lifetime capital on idle pursuits, which the Quran warns against as 'LAĞVİYAT' (futile activities).

2- I never hesitated to listen to and learn from anyone who had knowledge and experience in a subject, even if they were much younger than me... or just an ordinary and simple person, because the biggest obstacle to learning and acquiring knowledge is pride and arrogance.

3- I have tried to read and understand every piece of writing and book by people, whether local or foreign, left-wing or right-wing, known or unknown to me, loved or disliked by me.

4- From these or from what I heard on TV programs and in conferences, I took notes of the information that I learned and found important, and never hesitated to write and convey them, mentioning their sources.

5- Without getting stuck on the whimsical desires and objections of my closest ones, my fellow companions, my Political Party members, those in active and competent positions... Or considering the account and favor of my personal comfort and interests, I never hid the TRUTHS that my mind and conscience found beneficial and right, nor did I wrap them in various covers to make them difficult to understand.

6- I strived to help all people whom I met on any occasion, whom I had enough closeness to drink a tea or share a traveling on a plane for an hour, to gain and enhance their moral and conscientious awareness and honor, and especially their eternal and spiritual peace. In other words, my aim was not to benefit from their position, resources and compliments, but to be beneficial to them.

7- Perhaps as a fruit and grace of these sincere goals and effortsAnd certainly, as a grace and blessing of Almighty God (Allah), thankfully, it became easy for us to read an average 700-page book in an hour or two, to read quickly, and to produce intended 10-page notes of congratulations and criticism about that book."

 

 

رسالة تعريفية لمعلمنا أحمد أكجول

قبل مؤتمر النظام العادل في جامعة قيرغيزستان أراباييف، والذي حضرناه، قدم أحد المحاضرين أستاذنا أحمد أكجول على النحو التالي: أحمد أكجول موجود في تركيا؛ إنه عالم ومثقف نادر جدًا يجمع بين المبادئ الإسلامية والمتطلبات الإنسانية، وفكر أتاتورك في التغيير والقومية الإيجابية والتوازن الاجتماعي. ألف حوالي 100 كتاب، بعضها في 3 مجلدات، وجميعها أعمال فريدة وأصيلة. 10 من الكتب؛ تمت ترجمته إلى الإنجليزية والروسية واليابانية والفارسية والفرنسية والعربية. البروفيسور الراحل، أحد رؤساء وزراء تركيا الأسطوريين. دكتور. ويعتبر من أكثر الطلاب المميزين وأتباع نجم الدين أربكان.
لقد حضر المؤتمرات العلمية في جميع أنحاء تركيا وأوروبا والجغرافيا الإسلامية منذ ما يقرب من 40 عامًا. إنه رجل حكيم تنبأ وشرح التطورات المهمة في تركيا ومنطقته والعالم قبل عقود، وتعرض للعديد من المشاكل والهجمات لهذا السبب، لكنه كان دائما على حق في النهاية. وهو رئيس تحرير مجلة الحل الوطني، التي يتابعها عن كثب كبار البيروقراطيين العسكريين والمدنيين، وأساتذة الجامعات، والكتاب والمعلقين المهمين، ومسؤولي الدولة في تركيا. ضد الأنظمة الرأسمالية والاشتراكية والليبرالية في العالم؛ فهو يحتوي على الجوانب الجيدة والمفيدة لجميعها، لكنه يترك الجوانب السيئة والضارة؛ سيدنا، الذي أعد ودافع عن برامج النظام العادل الأصلية القائمة على العقل والعلم والتاريخ والضمير والقرآن، يبلغ من العمر 74 عامًا وأب لخمسة أطفال. لا يتقاضى إتاوات أبدًا عن أي من كتبه أو مجلاته أو مقالاته أو مؤتمراته، ويعيش حياة متواضعة بعيدًا عن الترف والراحة، ويغطي نفقات كل ذلك بحوالي 40 من الرفاق المتطوعين والمخلصين في سبيل الله. المعلم الذي يدافع عن "حرمة التبشير بالعلم" وبالتالي لا يدين بالشكر لأي مركز أو حكومة. باستثناء ما يقرب من 105 من أعمال أستاذنا، حتى الأحزاب والحكومات تظل غير مبالية؛ الدين والأخلاق في المرحلة الابتدائية: 4-5، المرحلة المتوسطة: 1-2-3، المرحلة الثانوية: 1-2-3-4 والجامعة: 1-2-3، وفقاً للحقائق العلمية وجوهر الإسلام. ولكن بغض النظر عن أي طائفة، فقد أعد كتب العلم. خلال أحاديثهم المميزة جداً، كتلاميذه ومتابعيه المخلصين: "كيف أعددتم هذه (100) كتاباً يزيد عن مائة، كيف رتبتم وقتكم؟" أجاب أستاذنا أحمد أكجول على أسئلتنا كالتالي، ليكون قدوة وتشجيعًا لنا:



1- منذ ما يقرب من 60 عامًا، باستثناء الأمراض الخطيرة والصعوبات الكبيرة؛ ولم أؤجل عمل اليوم إلى الغد، كما أنني لم أحاول تأجيل عمل الصباح إلى الظهر أو عمل الظهر إلى المساء. لأنه لا ينبغي لي أن أضيع رأس مال حياتي المحدود في مساعي فارغة ومجانية يسميها القرآن الإلغاء ويحرمها

 

2- حتى لو كان شخصًا لديه معرفة وخبرة في موضوع ما، حتى لو كان أصغر منا كثيرًا... حتى لو كان شخصًا عاديًا وبسيطًا، فأنا لا أشعر بالإهانة أبدًا عند الاستماع إليه أو تعلم شيء ما، لأن أكبر عائق أمام التعلم والحصول على العلم هو الكبرياء والكبر

-3ما حصلنا عليه؛ حاولت أن أقرأ وأفهم كتابات وكتب الجميع، محليًا أو أجنبيًا، يساريًا أو يمينيًا، أعرفه أو لا أعرفه، أحبه أو أكرهه.
4- كنت أسجل المعلومات التي تعلمتها وأجد أهميتها منها أو مما سمعته في البرامج والمؤتمرات التليفزيونية، ولم أتردد قط في كتابتها ونقلها بذكر أصحابها
5- من خلال الوقوع في الرغبات والاعتراضات التعسفية من أقرب أقاربي ورفاقي وأعضاء الحزب وذوي المناصب ذات النفوذ والكفاءة... أو من منطلق حرصي على راحتي ومصالحي الشخصية، لم أخفي أبدًا الحقيقة التي قالها لي يجدها العقل والضمير نافعة ومفيدة، ولم أصعب فهمها بتغليفها بأغلفة مختلفة
6- كل الأشخاص الذين التقينا بهم في أي مناسبة وأصبحنا قريبين بما يكفي لتناول كوب من الشاي أو السفر لمدة ساعة على متن الطائرة؛ حاولت مساعدتهم على اكتساب وزيادة وعيهم الأخلاقي والضميري وكرامتهم، وخاصة سلامهم الروحي والعالمي. بمعنى آخر، كنت أهدف إلى أن أكون مفيداً له، وليس أن أستفيد من منصبه وفرصه ومجاملاته.
7- ولعل ذلك يعتبر ثمرة ومعجزة للأهداف والجهود المخلصة... وطبعا بفضل الله تعالى وفضله لا بد من قراءة كتاب ما يقارب 700 صفحة بسرعة في ساعة أو ساعتين. وتهنئة هذا الكتاب وانتقاده عمدا، والحمد لله أن إنتاج ملاحظات من 10 صفحات أصبح أسهل بالنسبة لنا.
أطيب التحيات…

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx