YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
662ef6381b589
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 5 3
Bugün : 3472
Dün : 29208
Bu ay : 688002
Geçen ay : 453014
Toplam : 23466966
IP'niz : 3.21.244.14

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Hem aklen, hem ilmen, hem de vicdanen kesindir ki, elbette Allah vardır, hücrelerden galaksilere her şeyin yaratıcısıdır. Basit bir tükenmez kalemin bile kendiliğinden ve tesadüfen meydana geldiğini söyleyene, ya yalancı veya kaçık gözüyle bakılır. İnsanları her şeyden üstün ve farklı yaratan ve gerçek saadet ve adalet kuralları olarak Kur’an’ı yollayan Allah’tır.

Kur’an-ı Kerim, temel ve genel kurallar kaynağıdır

Kur’an-ı Kerim’in muhkem ayetleri: “Mutlak Delil”; sahih hadisi şerifler: “Delil”; Bu iki delile uygun yapılan akli ve ilmi içtihatlar: “Hüküm”; üzerinde ulemanın icma ve ittifak ettiği içtihatlar ise “Mutlak Hüküm” sayılır. Hz. Peygamberin (SAV) sünnetini (Hadisi şerifleri ve hayat prensiplerini) gereksiz ve geçersiz saymak, “Kur’an-ı Kerim bize yeterlidir” iddiasında bulunmak, yanlıştır ve yanıltıcıdır. Çünkü bu düşünce, önce Kur’an-ı Kerim’in emirlerine aykırıdır. Onlarca ayeti kerimede “Allah’a itaatle birlikte, Resulüne itaat de” farz buyrulmaktadır. Peki, Allah’a itaat; Kur’an ayetlerine uymak ise, ayrıca Resulüne uymak ne anlamdadır? Evet, Resule itaat; Onun sünnetine, hayat sistemine ve ayetlerde belirtildiği gibi: “Kur’an-ı açıklayan, bizzat yaparak ve yaşayarak ümmetine örnek-model olan” Hz. Peygamberin öğretilerine tabi olmaktır. Hz. Peygamberi örnek almadan bir rekât namaz kılmak bile imkânsızdır, çünkü Kur’an’ı Kerim namazı emir buyurmakta, ama onun kılınış şeklini, dua biçimini, nelerin okunması gerektiğini anlatmamakta, bunları Resulüllahı’n eğitim ve öğretimine bırakmaktadır.

Peygamberin öğretileri gereksizdir, Kur’an’ın emirleri yeterlidir” iddiasında bulunanlar, ayetleri kendi keyiflerince yorumlamak, ibadet ve istikamet sorumluluğundan kaytarma yolları aramak için çırpınmakta, bazı gafil ve cahil kimseler de bunlara aldanmaktadır.

Yani Kur’an-ı Kerim, hazır bir fetva kitabı veya ansiklopedik bir başvuru kaynağı değil; sürekli değişen ve gelişen bütün şartların ve zamanların ortaya çıkaracağı, içtimai, idari, hukuki, ahlaki ve ekonomik her türlü sorunların çözümüne esas olacak “genel kaideler ve temel prensipler” içeren Allah’ın kelamıdır.

Mutlak delil: Bir konuda, sorunların çözümüne esas olacak ve mihenk yapılacak genel ve temel kural ve kaidelerdir. Bunlar her zaman için gerekli ve geçerli olan kaynak ve dayanak yerindedir. Çok açık ve net anlaşılan; kesin emir ve nehiy makamında vahyolunan Kur’an’ı Kerim’in muhkem ayetleri böyledir.

Delil: Hakkında böylesi ayetler bulunmayan hususlarda, problemlerin aşılmasında ve uygun proje ve pratiklerin hazırlanmasında, sağlam hadisi şerifler ve Hz. Peygamberin (SAV) sünneti, yani sorunlara yaklaşım yöntemi ve sistemi de elbette önemli bir örnektir.

Hüküm: Delil ve dayanaklara uygun olarak verilmiş, akli, vicdani, hukuki ve ahlaki karar ve içtihatlar demektir.

Kesin hüküm: Farklı ilim ve içtihat ehlinin aynı konuda, aynı ortak kanaate varmaları; bir sorunun çözümü hususunda ittifak ve içtihat birliği oluşturmaları ise, daha belirgin ve güvenilir bir karar ve hüküm meydana getirir.

 Delil ve dayanaklar, sabit ve süreklidir. Hüküm ve içtihatlar ise, şartlara, ihtiyaçlara ve gelişen hayat standartlarına göre değişmeye ve yenilenmeye müsaittir.

“Delil”ler ilahi ve naklidir. Hüküm ve içtihatlar ise “akli ve beşeridir”. Ancak, bu içtihatlar, vahye istinat ettiğinden özel bir öneme haizdir. Sadece insan aklının ve nefsani arzu ve kurguların eseri değildir. Muhkem ayetler ve sağlam hadislerden çıkan “delil”ler, mutlak ve değişmez doğrular olan HAK’tır. Ama içtihatlar ise, hem sevap, hem hata ihtimalini barındıran “yorum”lardır. Şartlara ve ortamlara göre uygun olan; ama değişme özelliği de bulunan “doğru”lardır. Böylece İslam hukukunun  iki temel “delil”i  ortaya çıkmaktadır:

1- Nakli deliller

2- Akli delillerdir.

  • Laiklik ve demokrasi gibi çağdaş kurum ve kavramların da, onlarca farklı, hatta birbirine aykırı tanımları ve tatbikatları yapıla gelmektedir. Bu nedenle her türlü istismar ve suiistimale açık vaziyettedir. Öyle ise, bunların da evrensel hukuk kurallarına ve temel insan haklarına uygun, yeni anayasal hükümlerinin belirlenip çerçevesinin konulması ve Türkçe tariflerinin yapılması kaçınılmaz görünmektedir. Üstelik bu tanım ve kalıpların da, doğal değişimlere ve sosyal gelişmelere açık tutulması gerekir.

Şu gerçekler asla unutulmamalıdır:

Kur’an ve sünnet, geçmişe değil, bugüne ve bize hitap etmektedir, tarihi örnekleri ve meseleleri de ibret ve hikmet dersleridir.

Kur’an’ı Kerim; Felsefi ve statik bir kitap değil, devamlı diri ve dinamiktir ve pratik çözümler üretmeye müsaittir.

Kur’an’ı Kerim; Hem mümin bireyler ve topluluklar, hem de farklı konum ve kapasitedeki kurum ve kuruluşlar için; pratik, psikolojik, sosyolojik ve stratejik prensip ve projeler üretmeye yarayacak ilahi bilgi merkezidir.

Kur’an’ı Kerim; Sürekli gelişen ve değişen: siyasi, iktisadi, ilmi ve içtimai hayatı her halde ve yeniden düzenleyip disiplinize edecek, değişmez hakikat ve hikmetler içermektedir.

İslam: Akla, araştırmaya, bilimsel ve teknolojik buluşlara oldukça önem verip sürekli teşvik eden; ama beynin ve bilimin, şeytani odakların zulüm ve sömürü aracı yapılmaması için de, imani ve vicdani emniyet sigortalarını ve Rabbani kuralları merkeze yerleştiren bir hayat ve imtihan dinidir.

İslami hayatı ve mümin toplumları içten çürüten, çağın ve medeniyet yarışının dışına iten en büyük talihsizlik ve tehlikelerin başında ise;

Kur’an’ı Kerim’le alakayı koparıp onu araştırmayı ve hayatın temel kaynağı yapmayı bırakıp, yani “mutlak delil ve dayanak”ları askıya alıp; asırlar önceki şartların ve ihtiyaçların gereği olarak Kutsal Kitabımızdan çıkarılan içtihatları (karar ve yorumları), dinin temel esasları ve hayatın vazgeçilmez hususları saymak” şeklindeki şuursuz taklitçilik ve ruhsuz şekilcilik gelmektedir.

Ancak, bu gerçeği istismar ederek, Müslümanları tamamen dünyevileştirmeye ve manevi disiplini dejenere etmeye çalışan modernistlerin yozlaştırma niyetleri de; takva ve fetva bahanesiyle Müslümanları sosyal, siyasal ve ekonomik hayattan kopmasından ve emperyalizmin kulları ve kuklaları yapılmasından başka sonuç doğurmayan, “kör taklitçilik ve köhne şekilcilik” heveslilerinin yobazlaştırma gayretleri de, yani hem ifrat hem tefrit aynı ölçüde zarar verici ve tahrip edicidir.

“Kur’an’ı Kerim Tefsiri” diye, tahrif girişimleri yoğunlaşmıştır!

İsrail, Kur’an-ı Kerim’i sözde tefsir etmek için kurduğu internet sitesinde modern İsrailiyat yöntemlerini deneyerek Kur’ân’ı tahrif etmeye çalışmaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Kur’an-ı Kerim’i çarpıtmak ve kendi amaçları doğrultusunda kullanmak için yazdırdığı sözde tefsirden sonra, şimdi de İsrail Dışişleri Bakanlığı Kur’an-ı Kerim’i tefsir etmek için Yahudi bir profesör olan Ofer Grosbard’ın yönettiği bir internet sitesi kurmuş bulunmaktadır. Ofer Grosbard Yahudisinin “Kur’an-ı Peygamber öğretilerinden ve ilmi tefsir prensiplerinden bağımsız ve akılcı bir yöntemle algılayıp yorumlama” önerileri de bunların şeytanlık damarını ve İslam’ı yozlaştırma amacını ortaya koymaktadır.

“Yahudi gibi inanan Müslüman” isteniyor

Filistin İslâmi Hareket Sözcüsü Şeyh Zahi Nüceydat, İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın duyurduğu “Yahudilerin Kur’an-ı Kerim tefsir projesinin” çok tehlikeli ve sinsi bir girişim olduğunu kaydederek, bu projenin asıl amacının Kur’an’ı İsrail ve ABD’nin istediği tarzda anlayan “Müslüman” bir nesil yetiştirmek olduğunu vurgulamaktadır. Fetullahçıların “Dinlerarası Diyalog salatası” ve AKP iktidarının ve yandaş fetvacıların “ılımlı İslam” safsatası böylesi şeytani ve Siyonist hesaplara hizmetkârlıktır.

İsrail bu yolla, İslâm dünyasında yayılmakta olan emperyalizm ve Siyonizm karşıtı direnişi pasifleştirmeye çalışmaktadır. Dünyanın birçok yerindeki Müslüman bilim adamları ve kuruluşlar, İsrail’in bu girişimiyle Kur’an ayetlerini İsrail ve ABD’nin istediği şekilde yorumlatacağı uyarısında bulunmaktadır.

Fetullah Gülen’in “Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü” kitabını İngilizce bastırıp bedava dağıtan Siyonist ADL örgütüyle İsrailli Prof. Ofer Grosbard’ın işbirliği dikkat çeken çok önemli bir ayrıntıdır.

Ahlak dışı gönül ilişkileri, medyaya malzeme olacak kadar sorumsuz ve doyumsuz birtakım sözde ilahiyat Proflarının patavatsız yorumları da, bu Siyonist kâfirlere ve cahil kesimlere, maalesef gerekçe oluşturmaktadır.

Sana bu kitabı (Kur’an’ı) indiren O’dur. Ondan bir kısım ayetler muhkemdir, bunlar kitabın (ve hayatın) anası (temeli)dir.” (Ali İmran:7)

“(Ey Resulüm) De ki eğer siz (gerçekten ve gereği gibi) Allah’ı seviyorsanız, (öyle ise bunun göstergesi olarak) bana (sünnetime ve hayat sistemine) tabi olunuz, ki Allah ta sizi sevsin ve mağfiret etsin.” (Ali İmran: 31)

“… Resul size ne verirse (hangi konuda neyi münasip görürse) artık onu alın; her neyi de yasaklayıp sakındırırsa, ondan uzaklaşın (ve Hz. Peygambere uymak hususunda dikkatli davranın ve) Allah’tan korkun!” (Haşr: 7)

Allah ve Resulü, bir meselede hüküm ve karar verdiği zaman, artık mümin erkekler ve kadınlar için, o işte kendi tercih ve isteklerine göre davranma hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse, gerçekten o, açık bir dalaletle sapıtmıştır.” (Ahzap: 36)

 “(Allah’a) iftira edip uydura geldikleri (yalan-yanlış düzmece ve hurafelerden) dolayı, onlar dinlerinde aldandı. (Din diye bir takım yorum ve yanılgılara sapıldı)” (Ali İmran: 24)

“(Artık) İman edenlerin, Allah’ın ve Haktan inmiş olan (Kur’an’ın) zikri (ayetler üzerinde dikkatle düşünülmesi ve gereğinin yerine getirilmesi) için, kalplerinin huşu (saygı ve korku) ile yumuşayıp düzeleceği, (müminlerin tekrar Kur’an’i gerçeklere döneceği) zaman hala gelmedi mi?” (Hadid: 16) ayetleri hem bu konudaki sorunlarımızın nedenlerini, hem de kuruluş çarelerini ortaya koymaktadır.

“Bu konu Kur’an’da geçmez”, “Şu gibi sorunlarla Kur’an ilgilenmez” veya “Kur’an o soruların yanıtını vermez” şeklindeki kanaatler de yanlıştır, Kur’an’ı tanımamaktır ve cehalet sonucu yapılan hatalardır. Ve hele: “Kur’an ortaçağ kitabıdır. Çok eski dönemler için yararlı bazı yasalardır. Günümüzde bunlara ihtiyaç kalmamıştır. Akıl ve bilim bunların yerini almıştır” şeklindeki iddialar, sadece sapıklık ve inkârcılık değil, aynı zamanda utanç verici bir bilgisizlik ve akıl noksanlığıdır.

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Ramazan YÜCEL

Ramazan YÜCEL

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx