İKTİDARIN KOF İSVEÇ ÇIKIŞLARI
VE
İSRAİL’İN SON ÇIRPINIŞLARI!
Riyad’dan Kınama Mesajı veya Kafaları Uyuşturma Masalı!
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da, Gazze’deki katliamların 35. gününde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 8’inci olağanüstü toplantısında, Gazze’de yaşananlardan İsrail sorumlu tutulurken, herhangi bir askeri ve etkili seçenek sunulmadığı gibi sadece ateşkes çağrısı ve uluslararası topluma yardım uyarısı yapılmış ve İsrail’in katliamları kınanmıştı!.. Riyad’da düzenlenen 8’inci Olağanüstü İslam Zirvesi’nde, uzun yıllar sonra önemli ilkler de yaşanmıştı. 2011 yılında başlayan Suriye İç Savaşı’yla Beşşar Esad ile tüm ilişkileri kesen Cumhurbaşkanı Erdoğan 12 yıl sonra ilk defa Suriye Devlet Başkanı Esad ile aynı karede yer almıştı. Erdoğan, ayrıca yıllarca hakaretler yağdırdığı Sisi ile tokalaşarak verdiği samimi pozlarla şaşırtmıştı.
Oysa Bebek Katili Siyonist Netanyahu, bu tür zirvelerde ve bildirilerde kullanılan kelimelere dikkat etmeleri hususunda İslam ülkeleri yöneticilerini uyarmıştı: “Sizlerin o makamlara taşınması ve birtakım imkân ve imtiyazlara kavuşması, bizim (Dünya Siyonizm’inin) sayesinde olmaktadır!..” anlamında bir mesaj yayınlamıştı.
Sn. Erdoğan’ın ve diğer Arap Krallarının sıkça gündeme taşıdıkları:
“İki devletli çözüme rıza gösterilmesi ve İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi” ise;
• Hem Yahudi Dini ve Siyonist ideolojisi açısından…
• Hem de, BM, NATO, AB ve ABD’nin… Hatta Hindistan ve Çin’in, yani dünyanın mevcut yönetim zihniyeti bakımından imkânsız bir çağrıdır ve mazlum Filistin halkını boşuna avutup oyalamaktır. Öyle ise yeni bir dünya kurulmalıdır ve Milli Çözüm’e acilen ihtiyaç vardır!
Bir kişinin; kendisinin de asla inanmadığı ve gerçekleşeceğine ihtimal tanımadığı bir şeyi, çözüm önerisi ve barış teklifi olarak sunması ve savunması ise tek kelime ile, sahte bir tavırdır, münafıklıktır. Daha doğrusu, İsrail’in işini kolaylaştırmak ve Siyonist vahşetini meşrulaştırmaktır.
Tekrar hatırlatalım; Netanyahu, iyice şımarıp küstahlaşmış ve Riyad Zirvesi sonucu İsrail’e kurusıkı atan İslam liderlerini şöyle uyarmıştı:
“Çıkarlarınızı ve makamlarınızı-iktidarlarınızı korumak istiyorsanız, İsrail hakkında konuşmalarınıza dikkat etmeniz lazımdır!”
Bu arsız ifadeler, İslam ülkeleri yöneticilerinin Siyonist ve emperyalist odakların onayı ile işbaşına taşındıklarını açığa vurmaktaydı.
Artık son ve tek çare, azgın İsrail’in durdurulması ve yaptığı zulümlerin kusturulmasıdır. Bu da ancak Milli Çözüm inancı ve Erbakan icraatıyla mümkün olacaktır. Ve ümitvar olunuz, ki o kutlu günler yakındır!.. İşte bakın ve heyecanlanıp hazırlanın; artık her gün onlarca İsrail tankı ve yüzlerce terörist militanı etkisiz bırakılmaktadır. İsrail yırtıcı domuz gibi Gazze kapanına yakalanmıştır!
İslam Ülkeleri Zirvesi’nden “yaptırım” değil, zırvalık çıkmıştı.
Riyad’da gerçekleştirilen İslam Zirvesi tamamlanmış ve yine fos çıkmıştı. Zirvede, Filistin’deki katliamın son bulması ve İsrail’in saldırılarının savaş suçu sayılması konusunda mutabık kalınmıştı.
İsrail’in Gazze’ye saldırısının “misilleme” veya “meşru müdafaa” gibi bahanelere sığınılarak tanımlanmasının reddedildiği bildiride, bunun derhal durdurulmasının talep edildiği vurgulanmıştı.
Bildiride, “Tüm devletleri, işgal yetkililerinin, ordusunun ve terörist yerleşimcilerin, Filistin halkını öldürmek, evleri, okulları, cami ve kiliseleri ile tüm mallarını yok etmek için kullandığı silah ve mühimmat ihracatını derhal durdurmaya çağırıyoruz.” ifadeleri yer almıştı.
BMGK’den, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki hastaneleri barbarca yok etmesini, bölgeye ilaç, gıda ve yakıt girişini engellemesini, elektrik, su, internet dahil tüm temel hizmetleri kesmesini kınaması ve bunların savaş suçu olarak betimlenmesi yönünde karar alması için çağrı yapılması tam bir gevezelik hatta zırvalıktı. Çünkü bu tür teklif ve temenniler aciz ve çaresiz halka yaraşırdı; ama iktidarlara icraat lazımdı.
Aynı zirvede Filistinli gruplara da çağrı yapılmıştı!
Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ), Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğuna vurgu yapılan bildiride, “Tüm Filistinli grup ve güçlere FKÖ çatısı altında toplanma ve FKÖ’nün liderliğindeki ulusal ortaklık çerçevesindeki sorumluluklarını yerine getirme” çağrısı yapılmıştı. Bunun anlamı; Hamas’ın gayrimeşru sayılması, ve tüm Filistinlilerin İsrail egemenliğine razı olunmasıydı.
Bildiride, “Gazze’nin Doğu Kudüs dahil olmak üzere Batı Şeria’dan ayrılmasını içeren tüm önerileri reddediyoruz ve Gazze’nin geleceğine yönelik tüm yaklaşımların, Gazze ve Batı Şeria’nın özgür, bağımsız, egemen, Doğu Kudüs başkentli ve 4 Haziran 1967 sınırları çerçevesinde kurulmuş Filistin Devleti içindeki birliğini garanti altına alacak kapsayıcı bir çözüm içinde yer alması konusunda ısrarımızı belirtiyoruz.” ifadeleri ise ayıp savma ve hıyanete hizmet kılıfı sarma çabasıydı!
Doğu Akdeniz’de ABD’ye ait askeri uçakların ve helikopterlerin düşmesinin sırrı!
ABD Avrupa Komutanlığı, 10 Kasım 2023 Cuma günü Doğu Akdeniz’de ABD’ye ait bir askeri uçağın düştüğünü açıklamıştı. Açıklamaya göre uçak, eğitim görevi icra ediyordu ve kaza(!) sonucu düşmüştü. Olayla ilgili soruşturma başlatılmıştı.
Düşen uçakta bulunan mürettebatın sağlık durumu hakkında bilgi verilmezken, ABD Avrupa Komutanlığı tarafından yapılan, “Olaydan etkilenen ailelerden ötürü şu anda olaya karışan personel hakkında daha fazla bilgi veremeyeceğiz.” açıklaması kafaları karıştırmıştı. Yoksa ABD’nin şaşkınlığa uğradığı ve açıklamaktan sakındığı çok özel ve etkili teknolojilerle mi bu uçaklar düşürülüp devre dışı bırakılmıştı?
Uçağın tamamen eğitim amaçlı sorti gerçekleştirdiğini açıklayan Komutanlığın, “Herhangi bir düşman faaliyeti belirtisinin bulunmadığını kesin olarak söyleyebiliriz.” ifadeleri bu kuşkuyu yansıtmaktaydı.
Düşen askeri hava aracının, helikopter olma ihtimali de vardı. ABD’ye ait USS Gerald R. Ford Uçak Gemisi Görev Gücü’nün, bir süredir Doğu Akdeniz’de olduğu açıklanmıştı. USS Gerald R. Ford’a; Boeing F/A-18E/F Super Hornet, Boeing EA-18G Growler, Grumman C-2 Greyhound, Northrop Grumman E-2 Hawkeye, Lockheed Martin F-35C Lightning II, Sikorsky SH-60 Seahawk ve SİHA’lar konuşlandırılmıştı.
Öte yandan yine USS Gerald. R. Ford Uçak Gemisi Görev Gücü içerisinde yer alan diğer yüzer unsurları ve çeşitli helikopterleri taşımaktaydı. Bu konuda ABD ve İsrail’in açıklamaktan sakındığı gerçek; takibe alınamayan manevi görevlilerin ve harika teknolojilerin işbaşında olmasıydı!
New York Belediye Başkanına FBI baskını; “Hangi Türklerden rüşvet paralar alınmıştı?”
FBI, 2021 seçim kampanyasında Türk bağışçılardan para almakla suçlanan New York Belediye Başkanının elektronik cihazlarına el koymuşlardı. Başkanın aldığı fonlar karşılığında bağışçılarına herhangi bir ‘iyilik’ yapıp yapmadığı araştırılmaktaydı. Konunun Türk hükümetine kadar uzanabileceği konuşulmaktaydı.
FBI, Türk basınında sıklıkla “Türk dostu” olarak anılan New York Belediye Başkanı Eric Adams’ın, 2021 seçim kampanyasında Türkiye’den bağış kabul ettiğine ilişkin süren soruşturmada yeni gelişmeler vardı. FBI, New York Belediye Başkanı Adams’ın cep telefonlarına ve iPad’ine el koymuşlardı.
FBI ajanları yaptıkları baskında, New York Belediye Başkanı Eric Adams’ın cep telefonlarına ve iPad’ine el koyduklarını açıklamıştı. Bağışçıların Türk hükümeti hatta bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilişkili olabileceği de soruşturma kapsamındaydı. FBI, elde edilen bağışların karşılığında Eric Adams’ın Türk bağışçılarına herhangi bir ‘iyilik’ yapıp yapmadığını araştırmaktaydı.
Amerikan basınında çıkan haberlere göre Hollywood filmlerini hatırlatan baskında ajanlar, Belediye Başkanına fark ettirmeden yaklaştı, ardından korumaların geri çekilmesi için uyarıldı. Adams’ı bir arabaya bindirerek ona hâkimin imzaladığı arama emri uzatıldı. Ajanlar, Başkanın elektronik cihazlarına el koymuşlardı. Ardından Başkanın bağış toplamaktan sorumlu olan 25 yaşındaki Brianna Suggs’un evinde yine FBI tarafından arama yapılmıştı.
Belediye Başkanı Adams’ın ofisi, cihazlara el konulduğunu doğrulamıştı. New York Belediye Başkanı yaptığı açıklamada, ”Eski bir emniyet teşkilatı mensubu olarak, tüm personelimin kanunlara saygı duymasını ve soruşturmalarda tam iş birliği yapmasını bekliyorum. Ve ben de tam olarak bunu yapmaya devam edeceğim. Saklayacak hiçbir şeyim yoktur” demesi bir suçluluk psikolojisini yansıtmaktaydı.
“Soruşturma Derinleşebilir!” Kuşkuları
Müfettişler, Adams’ın yabancı kuruluşlardan para almayı yasaklayan Siyasi Finansman Yasası’nı ihlal ettiğine ilişkin kanıt arıyorlardı. FBI, bundan bir hafta önce yine aynı sebeple Başkanın bağış toplamaktan sorumlu olan 25 yaşındaki Brianna Suggs’un evinde arama yapmıştı ve gerçekleşen FBI baskını üzerine, konunun daha da derinleşebileceğine dair iddialar vardı.
Bu Arada Güya Barışın Sigortası BM, Kıbrıs’ı da Karıştırmaktaydı!
Kıbrıs’ta ağustos ayında KKTC’nin ara bölgedeki Türk ve Rumların ortak yaşadığı Pile Köyüne yaptığı yol çalışmasının önünü kesen BM Barış Gücü, bölgede tansiyonu yükselten adımlar atmaya devam ediyorlardı. Bölgedeki kaynaklar, Rumların engellemeye devam etmesi durumunda Türk askerinin bölgeye gireceğini belirtiyorlardı.
Kıbrıs’ta ağustos ayında KKTC’nin ara bölgedeki Türk ve Rumların ortak yaşadığı Pile Köyüne yaptığı yol çalışmasının önünü kesen BM Barış Gücü, krizin çözümünde de Rum yanlısı tavırlar ortaya koymuşlardı. Pile-Yiğitler yolunda şimdi de ‘parselasyon krizi’ yaşanmaktaydı. Pile Türklerinin KKTC’ye geçişini sağlayacak yolun 7,5 kilometresi tamamlanırken, ara bölgede yer alan 4 kilometrelik bölüm için parselasyon sorunu çıkmıştı. Türk askerinin bölgeye sevki üzerine geri adım atan Rumların girişimine ses çıkarmayan Barış Gücü de BM’ye şikâyet edilmişti. Bölgedeki kaynaklar, Rumların engellemeye devam etmesi durumunda Türk askerinin bölgeye gireceğini söylüyorlardı.
Pile-Yiğitler yolunda yaşanan parselasyon sorunu devam ederken bölgeye geçmek isteyen basın mensuplarının geçişine izin çıkmamıştı. Pile’ye geçmek için Beyarmudu Kara Geçiş Kapısı’na giden çok sayıda basın mensubunun kimliği alınırken, gazeteciler geri dönmek zorunda kalmıştı.
Zafer İnananlarındır ve Zafer Yakındır!
Rahmetli Erbakan Hocamızın, rüya mesajıyla anlattığı ilginç ve müjdeli Filistin cihadı ve Siyonist Kuduz İsrail’in son çırpınışları:
Bakara: 30. “(Kullarıma hatırlat!) Hani bir zamanlar, Rabbin meleklere: ‘Ben gerçekten yeryüzünde (Hakkın ve hayrın temsilcisi ve takipçisi olacak, hükümlerimi uygulayacak, ilim, imkân ve istidadı sürekli gelişip artacak) bir halife (var edip görevli) kılacağım (Ademoğlunu adil bir düzen ve devlet disiplini kurmakla sorumlu ve yetkili yaparak dünyaya yollayacağım)” demişti…”
Ayetinde belirtildiği üzere, Cenab-ı Hakkın en salih abdi ve en halis halifesi olma sorumluluğuyla çırpınan… Hz. Peygamber Efendimiz Aleyhisselam’ın en örnek takipçisi, en gerçek varisi ve en yüksek temsilcisi olma şuuruyla bir ömür Siyonist odaklarla çarpışan Aziz Erbakan Hocamız, mana âleminde samimi ve seviyeli bir kardeşimize şunları aktarmışlardı:
“Rüyamda: Aziz Erbakan Hocamızı İstanbul’da, Ortaköy Camii’nde ikindi namazını kılıyorlarken görüyorum. Yalnız değillermiş, yanlarında birkaç kişi daha bulunuyor. Hemen niyetimi alıp arkalarında namaza duruyorum. Namaz bitiyor. Orada bulunan zatlardan birisi tesbihat çektiriyor ve ardından gözyaşları içinde uzun uzun, başta Filistin olmak üzere, tüm insanlık için dua ediyor. Diğer katılımcılar ile birlikte ben de duaya “Âmin” diyorum. Erbakan Hocamız arkalarına dönüp namaza katılanlarla kucaklaşıyorlar. Hz. Yuşa, Hz. Hızır, Kanuni Sultan Süleyman, Ebussuud Efendi, Zembilli Ali Efendi, Yahya Efendi, Kassam Tugayları sözcüsü Ebu Ubeyde ve birkaç kişi daha oluyor.
Ebu Ubeyde; Gazze’den, yaptıkları harekâttan, oradaki kardeşlerimizin durumlarından, İsrail’in verdiği kayıplardan uzun uzun bahsedip, anladığım kadarı ile rapor veriyor. Tamamını hatırlayamıyorum, ama Kassam Tugayı öncülerinden Muhammed Deyf; “Gazze savunması sorumlularından Mervan İsa ve Ebu Ubeyde’nin verdiği bilgi ve demeçlerin dışında, gelen haberlere, sosyal medyada dolaşan felaket tellallarına itibar etmeyin. Evet, gerçekten çok ciddi bir mücadele ve ölüm kalım savaşı veriliyor, doğrudur, fakat silah tehdidi ile Şifa Hastanesi’nde çalışanların, kuvözdeki bebekleri ölüme terk edip çıktıkları katiyen doğru değildir. Gerçek bir Müslüman asla tehditlere boyun eğmez, emanet aldıkları, himayelerinde tuttukları canları, kendi canları pahasına korur, kollar, gerekirse onlarla birlikte ölürler, şehit olurlar, fakat görev yerini terk etmezler. Bu tür haberler moral bozmak, Kassam Tugayları’na olan güveni baltalamak, direniş azmini kırmak içindir. Ve maalesef en önemlisi de Allah’ın o minik ve masum yavrulara (hâşâ) merhamet etmeyip, onlar bağırarak ağlarken, ciğerlerinin patlaması sonucu o bebekleri tek başlarına ölümlerine terk etmiş olduğu mesajını vermek içindir. İsrail medyasında: ‘Allah, bebeğinden yaşlısına Kudüs’ü terk etti!’ mesajları, haberleri dönmektedir ve emin olun ki, Allah hiçbir inananı çaresizliğe terk etmemiştir!” şeklinde bazı açıklamalar yaptı. Sonra Kanuni Sultan Süleyman dev bir kayık hazırlamış, o kayığı Ortaköy Camii’nin önünde bekletiyordu. Hep birlikte o kayığa bindik.
Erbakan Hocamız Ebu Ubeyde’ye: “Sen hiç tasalanma, yüreğinde zerre kadar gam olmasın aslanım. Tüm dünya sessiz kalsa, kör-sağır ve dilsiz olsa, Müslüman olduğunu söyleyen işbirlikçi hainler sadece ve yalandan kınamakla yetinip dursa… Ve tüm dünya, pabucumun süper gücü İsrail’in arkasında olsa, daha akla hayale gelebilecek tüm olumsuzluklar ve çaresizlik durumları sizinle, ama zahiren başarı gibi görünen tüm gidişat düşmanınıza ait görünse de, kendi adından emin olduğun gibi emin ol ki, keser dönecek sap dönecek ve yakında bir an gelecek bu şeytani hesap da dönecektir! Yalnız Siyonizm’in değil, bütün işbirlikçilerinin, zulme sessiz kalıp seyredenlerin ve yalandan kınayıp şahsi sefasını ve keyfini sürenlerin… Hepsinin birden defterleri dürülecek, hesapları görülecek ve şeytani hâkimiyetleri bitecektir, Allah’ın izniyle.
Bak, bu iki sütkardeş var ya; Kanuni ile Yahya Efendi ve Yahya’nın yoldaşı Hızır (AS)… Ayrıca Yahya’nın kabrini bulup tanış olduğu Hz. Yuşa (AS), biz Allah’ın izniyle bunları senin hemen ardına yerleştirdik. Seninle nefes alıp seninle yürüyor, seninle açıklama yapıp seninle küffara korku salıyorlar. Çık ve eline yazıp verdiğimiz, zihnine yerleştiriverdiğimiz tüm cümleleri, açıklamaları hiç çekinmeden oku!.. Arkandaki bu manevi gücü ve desteği binlerle katlanmış olarak hissederek oku! Artık tüm vicdanlı inananlar için sevinme, karşısındaki zalimler içinse hesap verme günleridir!
Şimdi, Mescid-i Aksa semalarına yükseldiği vakit Aleyhisselatü Vesselam Efendimize, namazla birlikte hediye edilen Amene’r-Rasulü ayetlerini yalnızca Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın değil, tüm insanlığın kurtuluşu umudu ve şuuruyla, Yaratanına secdeye varıp okuma ve bu gibi ayetleri bilip, anlayıp, yaşamaya ve yaşatmaya sarılma vaktidir!
Bizler inanıyoruz ki, kıyasıya mücadele yeryüzünde yapılır, ama hüküm ise semadan gelir!..
Rabbimiz İsrâ Suresi 13’üncü ayet-i kerimesinde: “Biz her insanın (can) kuşunu (ruhunu ve amel durumunu) kendi boynuna doladık, kıyamet gününde (ise) onun için açılmış olarak önüne konacak ve (amellerine) kavuşacak bir kitap çıkarırız.” buyurmaktadır. Ve Vallahi Bizler bizzat şahit oluyoruz ki, Kudüs’te kardeşlerimiz imanları, canları ve malları ile çaba ve mücadele içerisindedir. O halde yazılacak kader bellidir; o da İslam’ın mutlak zaferidir!..
Şimdi; anneciğine sığınır gibi ölüme sığınan yavrulara bakıp, fıtri iman teslimiyetini onlardan daha güzel hiçbir yerde gözlemleyemeyeceğinizi ve onlardan başka hiç kimseden öğrenemeyeceğinizi bilme günleridir! Siyonizm’in karşısında görev alanlar her nerede ise, orada dimdik ve aslanlar gibi durma, Siyonist çetelerin ve işbirlikçilerinin gözlerinin içine cesaretle bakma, korkak yüreklerinin taa içine tükürüp gerçekleri yüzlerine haykırma günleridir!
Katil İsrail ordusu, Gazze’de katliamlarını bir taraftan sürdürüyorken, diğer taraftan Netanyahu kameraların karşısına geçerek bir basın açıklaması yaptı. Açıklamasında İslam ülkelerinin liderlerine tehditler savuran Netanyahu: “İslam ülkelerinin liderlerine söylüyorum, eğer çıkarlarınızı ve makamlarınızı korumak istiyorsanız, tek bir şey yapmak zorundasınız: (İsrail aleyhinde atıp tutmayın ve) Sessiz kalın!” ifadesini kullandı. Bu, ne kadar acı ve işbirlikçileri alçaltıcı bir durumdur. Bir tanesi de çıkıp: “Sen ne diyorsun? Ne biçim konuşuyorsun? Senden korkan senin gibi olsun!” demedi, diyemedi. Çünkü yularlarını onlara kaptırmışlardı!.. Çünkü artık, herkesin tarafını belli etme, safını seçme zamanıydı.
Evet, iki taraf vardı; Hak ve Bâtıl!.. Hak; iman ve İslam adına ve bir nevi Kuvay-ı Milliye heyecanıyla çarpışan Filistin halkının yanındaydı… Ümmetin namusunu, Mescid-i Aksa’nın onurunu canları pahasına ayakta tutma mücadelesi veren Hamas’tı, Kassam Tugayları’ydı ve yedisinden yetmişine mücadeleye katılan Filistinli kahramanlardı… Bâtıl ise; bu Milli Mücadeleye destek çıkmayan, Türkiye’deki ABD ve İsrail üslerini bile kapatmayıp daha kanlı ve önü alınması imkânsız ölümlere sebep olan, zulme sessiz kalarak Siyonizm’in, yani bâtılın yanında olmayı seçen herkesin tarafıydı… Ve yakında hepsinin beli Siyonizm ile birlikte kırılacaktı!..
İslam dünyasının bütün işbirlikçi liderleri ve arkalarında her fırsat ve koşulda kendilerini destekleyenleri ve oy verenleri görüyoruz ki, bu zulme sessiz ve sağır davranmaktadırlar… Fakat çok iyi bilsinler ki, zalimin zulmüne sessiz kalarak hemen yarın girecekleri cehennemin zebanileri var ya, onlar da sessiz ve sağırdırlar. O zebaniler kendilerini enselerinden tutup ateşe atarlarken hiçbirinin feryadını, figanını, son dakika pişmanlığını duymayacak ve dikkate almayacaklardır!..
Herkes bilsin ve emin olsun ki, gerçek İslam’dan, gerçekten İslam’ı yaşayan ve sistemli bir şekilde yaşatmak için çabalayandan başka hiçbir davanın cenneti yoktur!
Ya Rabbi, dünyanın bütün mazlumlarını en kısa zamanda sevindir! Ya Rabbi, dünyanın bütün mazlumlarını en kısa zamanda sevindir! Ya Rabbi, dünyanın bütün mazlumlarını en kısa zamanda sevindir! Âmin” buyurdular. O esnada uyandım.
Gazze Kahramanları ve Kuvvet Kaynakları!
“Cumartesi günü Doha’daydım. Halid Meşal, İsmail Haniye, Ebu Merzuk gibi Hamas’ın liderleriyle beraberdik. Farklı ülkelerden gelen âlimler de vardı. Orada, Halit Meşal’le buluşup konuştuk. İsmail Haniye’nin de Ebu Merzuk’un da hepsinin söylediği şuydu: “Kassam mücahitleri bu kutlu mücadeleye, günde sadece 7 hurma yiyerek hazırlandılar, başka yiyecekleri yoktu, her gün birkaç hurma, şu kadar su… Günlük bütün yiyecekleri bu kadardı…” Bu mücahitlerin pek çoğu hafızdı… Örneğin sürekli tünel kazıyorlar, yorulunca Kur’an-ı Kerim okuyorlardı. Dinlenince ayağa kalkıyorlar, yine kaldıkları yerden tünel kazmaya devam ediyorlardı. Yüzlerinde namazın mührü ve secdenin izleri vardı. Bir de hepsi Peygamber Aleyhisselam’a ulaşabilmenin aşk ve heyecanını taşımaktaydı. Yani, ölüm meleği gelir de bizi de alır, Resulüllah Aleyhisselam’a götürür mü? Efendimiz Aleyhisselam’a; “Ya Resulallah, Mescid-i Aksa’yı, Kudüs’ü korurken, ümmetin başı dik olsun diye canımı verdim de geldim ey Allah’ın Resulü diyebilir miyim?” diyen aşık-ı sadıklar vardı.
Hepsinin söylediği şu mucizeye bakın; “3 tane kurşun atıyorlar, ama 10 tane İsrail askerinin cesedini buluyorlardı!”
Oysa tünelden çıkmıyorlardı, henüz daha tanksavarları atmamışlardı, ama tankların parçalandığını görüyorlardı. Elbette bizler şuna inanıyoruz; nasıl Peygamber Aleyhisselam Bedir’e varmış ve orada ellerini kaldırmış: “Ya Rabbi, şu bir avuç Müslüman burada şehit olursa, Sana yeryüzünde secde edecek kimseler kalmayacak, bizi muvaffak ve muzaffer kıl!” diye yalvarıp dua ediyorlardı. Efendimiz Aleyhisselam’ın duasına Allah Azze ve Celle, önce 1.000, sonra 3.000, sonra 5.000 melek indiriyorlardı. Bunlar Kur’an’ın ayetleri ve müjdeleri kapsamındadır. Yani diyor ki Kur’an: “Ey Müslümanlar! Peygamber Aleyhisselam’ın Ashabı gibi, o Bedir’in ruhunu kuşanırsanız, 2 milyar Müslümanın yapamadığını yaparsınız! Siyonist canavarı ve süper güç sanılan azgınları hizaya sokarsınız!..
Gazze 17 yıldır kuşatma altındaydı… Ekmek sınırlı, su kısıtlıydı… Çoğu; yerin altındaydı, tünellerde yaşamaktaydı. Karşıda en yeni silahları kullanan, üstelik Amerika’yı, İngiltere’yi, Fransa’yı arkasına alan Kuduz İsrail vardı, ama karşılarında çok kısıtlı olan kurşunlarını saya saya atan Kassam’ın Mücahit Kahramanları vardı. Haniye ve Halit Meşal diyor ki: Aynen Kur’an’ın buyurduğu gibi; “Biz atmıyoruz, ellerimiz tetikte, ama Allah atıyor, o isabet ettiriyor! Allah’ın inayetiyle, Gazze’de üçüncü dirilişimizin miladı yaşanıyor… Siyonizm’in, conilerin hezimeti olacak günler yaklaşıyor!” [1]
İktidar, İsveç konusunda Meclis’ten ve Milli iradeden kaçmıştı!
TBMM Dışişleri Komisyonunda, İsveç’in NATO’ya katılım protokolünün onaylanmasıyla ilgili kanun teklifinin, Meclis’te müzakeresinin ertelenmesi kararı alınmıştı. İlgili önerge AKP’li Milletvekilleri tarafından hazırlanmıştı. Anlaşılan, İsveç’in birtakım göstermelik adımlar atması ve güya PKK ve FETÖ’ye mesafe koyması için bir fırsat tanınmıştı…
Siyonist ve azgın İsrail’in Gazze’ye ve diğer Filistin bölgelerine yönelik vahşi saldırılarının ve soykırımlarının etkisi ve Batılı ülkelerin hâlâ bu vampir iblisi desteklemesi yüzünden, toplumda oluşan yoğun duygular ve duyarlılıklar nedeniyle, Cumhur İttifakı, hatta Özgür Özel’li CHP’nin de katkısıyla, halkın havasını almak üzere şimdilik İsveç’in NATO’ya katılımı konusunda Meclis’ten HAYIR kararı çıkarsa bile bu tavrın kalıcı olması lazımdı. Yoksa ileride, “Şartlarımıza riayet edildi…” gerekçesiyle İSVEÇ’in NATO’ya girişinin Meclis’e onaylatılması, toplumun oyalanıp avutularak aldatıldığını açığa vuracaktı. Böyle bir durumda aşağıdaki sorular mutlaka gündeme taşınacaktı.
İslam ve Kur’an düşmanı, PKK ve İsrail Yandaşı İsveç’i NATO’ya almak; Kahramanlık mıydı, Kalpazanlık mıydı?
Bu bir duyarlılık ve tutarlılık mıydı, yoksa kaypaklık ve korkaklık mıydı?
Bu bir dik duruş ve kararlılık mıydı, yoksa kolaycılık ve kaytarıcılık mıydı?
Bu bir, etkin ve onurlu devlet adamlığı mıydı, yoksa sünepe ve Siyonist dünya sistemine entegre bir kancıklık tavrı mıydı?
Zerre kadar aklı, vicdanı ve ahlâkı olanlar yanıtlasındı: İslam’a ve Kur’an’a düşmanlığı, PKK ve İsrail yandaşlığı ve özellikle Türkiye karşıtlığı açık olan, şu küstah İsveç’i, bugün veya yarın tutup NATO’ya almak… Hatta karşılığında güya şart koştukları; bırakın parasını 10 yıldır peşin verdiğimiz F-35 savaş uçaklarını, hatta eski F-16’ları bile almayı başaramadıkları Amerika’nın talimat ve tavsiyesine uymak, gerçekten kahramanlık mıydı, yoksa kiralık bir münafıklık mıydı?
Biz; “Kaypaktan kahraman, kiralık muavinden kararlı kaptan olmayacağının” farkındaydık… Ancak İSVEÇ gibi PKK, FETÖ ve İsrail hizmetkârı bir ülkenin NATO’ya girişine izin verilmesinin aslında; Kur’an’ın yırtılıp yakılmasına, PKK ve YPG’nin dallanıp budaklanmasına, Siyonist ve terörist İsrail’in vahşi Filistin katliamlarına fırsat ve imkân vermek anlamı taşıdığını, iz’an ve insaf sahiplerine bir kez daha hatırlatmayı amaçlamıştık.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un Sn. Erdoğan’a karşı küstahlığı
“Hamas’ı bir terör örgütü sayıyoruz ve İsrail’e, sivillere yaptığı saldırıyı şiddetle kınıyoruz. İsrail’in varlığının ve kendisini savunma hakkının Almanya’nın kırmızıçizgisi olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Yahudi karşıtlığına ve İsrail düşmanlığına asla müsamaha göstermeyeceğimizi herkesin bilmesi gerektiğini yineliyoruz.” şeklinde Sn. Erdoğan’ın yüzüne karşı küstah bir tavır ortaya koyan Almanya Başbakanı Olaf Scholz’a, “Hayır, Hamas gasbedilen vatan topraklarını savunan Filistin halkının meşru temsilcisidir!” diyecek cesareti kendisinde bulamamıştı.
Evet, Scholz’un çarpıttığı birçok gerçekleri açıklamıştı, ama öncelikle ve özellikle Hamas’ın terör örgütü olmadığını haykırması lazımdı. Bunu yapamadıktan sonra gerisi laf-ı güzaf sayılırdı. Asıl marifet ve cesaret, TBM Meclisi’ndeki grup toplantısında “Hamas, halkının büyük çoğunluğunun hür seçimiyle meşruiyet kazanmış bir harekettir!” diye hava atmak kolaydı ve ucuz kahramanlıktı.
Üstelik Scholz, soru-cevap kısmında bile yine Hamas’ı terör örgütü sayarak Sn. Erdoğan’ın ağırlığını ve saygınlığını hiçe saymak küstahlığından sakınmamıştı.
Hamas’ın El-Kassam Tugayları sözcüsü Ebu Ubeyde’nin posterini indirme talimatı İsrail makamlarından mıydı, yoksa Amerika’dan mıydı?
Hamas’ın El-Kassam Tugayları sözcüsü Ebu Ubeyde’nin Diyarbakır’ın tarihi surlarına asılan büyük posteri Valilik emriyle, gece sökülüp kaldırılmıştı. Posterin üzerinde; “Diyarbakır’dan Ebu Ubeyde’ye selam!..” yazılıydı. Acaba Sn. Vali, bu talimatı kimlerden almıştı? Dindar kahraman Erdoğan ve iktidarı, Gazze kahramanlarının posterine bile sahip çıkamazken mazlum Filistin halkına nasıl sahip çıkacaklardı?..
Ayrıca, Diyarbakır On Gözlü Köprü’ye asılan diğer posterde ise: “Sizden asker istemiyoruz, silah istemiyoruz… Sadece halkımıza gönderilen gıda ve ilaçların Gazze’ye alınmasını sağlamanızı bekliyoruz… Ey Müslüman liderler, bu kadar mı aciz, çaresiz ve beceriksiz durumdasınız?!” yazılıydı…
Şu gerekçeye bakın… Diyarbakır surlarındaki Ebu Ubeyde posterinin; “Surların UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alındığı” bahanesiyle indirildiği açıklanmıştı. Ne o, Dünya Mirası Listesi’ne alınan tarihi yapılarımız, Türkiye’nin tapusundan da mı çıkarılmıştı?.. Yoksa ABD ve İsrail’in tepkisinden korkan kahramanların (!) talimatıyla mı bu icraat yapılmıştı?
[1] 15 Kasım 2023 / https://www.youtube.com/watch?v=GrHLcIRYagg / İhsan Şenocak

Her bir makalesi,şiiri,yaklaşımı nitelikli bilgi, şuur,ümit ,iman…aşılayan Milli Çözümün,bu çok orijinal makalesi de akıl -vicdan taşıyan insanlar için yeni bir müjde olmuştur.Öyleyse bu müjdeyi,yine Üstad Ahmet AKGÜL Hocamızın yıllar önce yazdıkları MÜJDE isimli şiirleri ile perçinleeyelim!..
FİLİSTİNLİ MÜCAHİTLERE VE BAĞRI YANAN MÜ’MİNLERE MÜJDE!
Yakında ağlayacak saltanatının yıkılışına
Büyük Şeytan
Ve kırılacak
İki kolu Kudüs’te, iki kolu Moskova’da
Ve, üç kolu Washington’da bulunan
Yedi kollu şamdan!..
Ve bir akın başlayacak Filistin’e
Ankara’dan, Kahire’den ve Şam’dan…
Ölüm kusan nükleer silahlar
Kendi, soysuz sahiplerini haşlayacak
Ve tekbir sesleri yükselecek
Mescid-i Aksa’dan…
Nur yağacak yeryüzüne
Huzur yağacak
Artık açlık ve ahlâksızlık yaşanmayacak
Barbarlık, tarihin çöplüğüne gömülecek
Bereket doğacak, sabahtan
Barış ve bayram türküleri yayılacak, akşamdan
Zulüm ve zillet geberecek
Ve yakında ağlayacak
Sömürü saltanatının yıkılışına
Baş terörist ve Siyonist Şeytan!..
Senin yüzünden, ey Siyonist Deccal
Bizi bulur, her bela
Senin yüzünden, her gün ızdırap
Her yer Kerbelâ!..
Ey kanlı katil
Ey hilekâr hain…
Ey dünyanın çıban başı
Ve insanlığın baş belası İsrail!..
Tanrıya ve kullarına savaş açmanın bedeli
Burnundan getirilecek, fitil fitil…
Senin de ecelin yakın,
Senin de peşinde Azrail!..
Sonra, yan yana, kol kola
Ve koyun koyuna dolaşacak,
Dayanışmaya ve paylaşmaya koşacak insanlar
Akın akın…
Selam size, ey saadet medeniyetinin bebeleri
Jozef, Hazekiel ve İsmail…
Ve yazıklar olsun size
Ey hâlâ Hamas’ı suçlayan
Ve şanlı vatan savunmasına sataşan
Sütü bozuk takımı!..
Özünüz karardığı gibi
Yakında yüzünüz de kararacaktır!
Çünkü tapındığınız İsrail putu
Yakında yıkılıp ortadan kalkacaktır!..
UMUT VE ÜMİTLERİN BİTTİĞİ YERDE ZAFERE YÜRÜYENLER KİMLERDİ
Görüldüğü üzere a dan z ye her alınan kararlarda sonuç olarak kimlerin işine yaradığı görülmekte idi.Ekranda konuşurken milletin gazını alanlar arka planda karanlık pazarlıklar içerisindeydi tabiki bütün bunlar gizli sanılsada gerçekleri görüp yazan açıklayanlar vardı.
Elbet zafer gelecektir,ülkelerden en bireysele kadar,inananlar liderin komutasında hem ülkeleri kurtaracak hemse insanları maddi ve manevi anlamda kurtaracaktır.
Çözüme inanmış,şuanki yaşananları en güzel şekilde tesbit etmiş ve zaferin sonrasında bütün insanlığın yüzünün güleceği sistemide hazırlamıştır.
bireysel ve genel olarak
Benim istisnasız her konudaki tercihim ve hedefim:
1- İman ve itaat mı, İtiraz ve inkâr mı?
2- İslam’a (Hakka) teslim olmak mı, Fırsatçılık ve isyan mı?
3- Kur’an’ın Rahmani esasları mı, Batı’nın şeytani yasaları mı?
4- Faizsiz bir nizam mı, Faizli sömürü çarkı mı?
5- İslam ülkeleri ittifakı mı, Haçlı ortaklığı mı?
6- Farz-helâl kuralları mı, Haramların mübahlığı mı?
7- Hidayet aydınlığı mı, Dalâlet karanlığı mı?
8- Hakk ve hayır mı, Şer ve bâtıl mı?
9- Nübüvvet ve Sünnet bağlayıcılığı mı, Nefsaniyet ve şehvet bataklığı mı?
10- Ahiret ve adalet amaçlı mı, Dünya ve menfaat ağırlıklı mı? Evet, bu 10 şıktan sadece 1 tanesinde bile ikinci maddeyi tercih ve tensip edenlerin, iman ve İslam şuuru yara almaya ve hidayeti kararmaya başlamış demektir. Baskıcı ve zorlayıcı durumlarda aciz ve çaresiz fertlere ve müstaz’af kesimlere İkrâh-ı Mülci=Ölüm ve sakatlama cinsinden ağır tehditler gibi bazı mecburiyetler bir mazeret sayılsa bile, imkân ve iktidar sahipleri için bu tür mazeretlere sığınmak geçersizdir.
artık Abd de ve bir kaç Avrupa ülkesinde halklar biz neden israile yardım yapıyoruz diye mitinglerde dile getirmeye başladılar.sinegoglarda yaşanan rezillikleri de gün yüzüne çıkardı.
Meşhur sözde olduğu gibi… “ERBAKAN YİNE HAKLI ÇIKTI!” Velev ki mana aleminde olsa dahi…
” Katil İsrail ordusu, Gazze’de katliamlarını bir taraftan sürdürüyorken, diğer taraftan Netanyahu kameraların karşısına geçerek bir basın açıklaması yaptı. Açıklamasında İslam ülkelerinin liderlerine tehditler savuran Netanyahu: “İslam ülkelerinin liderlerine söylüyorum, eğer çıkarlarınızı ve makamlarınızı korumak istiyorsanız, tek bir şey yapmak zorundasınız: (İsrail aleyhinde atıp tutmayın ve) Sessiz kalın!” ifadesini kullandı. Bu, ne kadar acı ve işbirlikçileri alçaltıcı bir durumdur. Bir tanesi de çıkıp: “Sen ne diyorsun? Ne biçim konuşuyorsun? Senden korkan senin gibi olsun!” demedi, diyemedi. Çünkü yularlarını onlara kaptırmışlardı!.. Çünkü artık, herkesin tarafını belli etme, safını seçme zamanıydı.”
İslam dünyasının bütün işbirlikçi liderleri ve arkalarında her fırsat ve koşulda kendilerini destekleyenleri ve oy verenleri görüyoruz ki, bu zulme sessiz ve sağır davranmaktadırlar… Fakat çok iyi bilsinler ki, zalimin zulmüne sessiz kalarak hemen yarın girecekleri cehennemin zebanileri var ya, onlar da sessiz ve sağırdırlar. O zebaniler kendilerini enselerinden tutup ateşe atarlarken hiçbirinin feryadını, figanını, son dakika pişmanlığını duymayacak ve dikkate almayacaklardır!..
evet şimdi tüm İslam âlemi kahraman dindarlar ,makam mevki saltanat uğruna
siz mazluma kör sağır olduğunuz
Ahiretinizi cehennem ,dünyanızı cennet yurdu edindiniz , şunu unutmayın Allah adildir, intikam sahibidir , öyle peroerisan olacak ve isbirlikcilerinizle beraber yenilecek ve yıkilacaksınızki, kahırınızdan beyniniz darmadağın olacak…geliyor gelmekte olan .mazluma umut, zalime kahroluş.. Yarabbi mazlumun göz yaşını silen eyle …
Siyonizm tüm gücüyle işbirlikçeliyle Hamasa Filistine ve tüm Müslüman ve mazlumlara saldırıyordu!.. ancak hesab edemediği Allah cc nin gücü ve kudreti idi.. bu güç elbette sadıklardı.. Erbakan teknolojileri ile siyonizm yok olacak ve başta mazlumlar olmak üzere tüm insanlık kurtulacaktı.. İslam ülkelerinin işbirlikçi iktidarları ve destekçileri de bu enkazın altında kalacakalrdı..
İslam ve Kur’an düşmanı, PKK ve İsrail Yandaşı İsveç’i NATO’ya almak; Kahramanlık mıydı, Kalpazanlık mıydı?
Bu bir duyarlılık ve tutarlılık mıydı, yoksa kaypaklık ve korkaklık mıydı?
Bu bir dik duruş ve kararlılık mıydı, yoksa kolaycılık ve kaytarıcılık mıydı?
Bu bir, etkin ve onurlu devlet adamlığı mıydı, yoksa sünepe ve Siyonist dünya sistemine entegre bir kancıklık tavrı mıydı?
Zerre kadar aklı, vicdanı ve ahlâkı olanlar yanıtlasındı: İslam’a ve Kur’an’a düşmanlığı, PKK ve İsrail yandaşlığı ve özellikle Türkiye karşıtlığı açık olan, şu küstah İsveç’i, bugün veya yarın tutup NATO’ya almak… Hatta karşılığında güya şart koştukları; bırakın parasını 10 yıldır peşin verdiğimiz F-35 savaş uçaklarını, hatta eski F-16’ları bile almayı başaramadıkları Amerika’nın talimat ve tavsiyesine uymak, gerçekten kahramanlık mıydı, yoksa kiralık bir münafıklık mıydı?
Biz; “Kaypaktan kahraman, kiralık muavinden kararlı kaptan olmayacağının” farkındaydık… Ancak İSVEÇ gibi PKK, FETÖ ve İsrail hizmetkârı bir ülkenin NATO’ya girişine izin verilmesinin aslında; Kur’an’ın yırtılıp yakılmasına, PKK ve YPG’nin dallanıp budaklanmasına, Siyonist ve terörist İsrail’in vahşi Filistin katliamlarına fırsat ve imkân vermek anlamı taşıdığını, iz’an ve insaf sahiplerine bir kez daha hatırlatmayı amaçlamıştık.
Tarih zalimleri son kez yazacak ve zafer inananların olacak inşaAllah…Fakat malisef müslüman ülkelerin zalim liderleri bu sahnede olmayacaklar…Çünkü zulme rıza da zulüm sayılmaktadır…Sizde hîç merhamet kalmamış !Bu kadar zalimliği tarih ilk defa yazacak…
Bu devran da bitecek elbet!
Adınız tarihe zalim yazıldı!
Sizinde piliniz tükendi artık..
Tarihi cesurlar değiştirecek!
”AKP’yi iş başında tutmak, Siyonizm’in ana vazifesidir!”
Prof.DR. Necmettin ERBAKAN
Filistin’e açık desteğini dile getiren Kemal Kılıçdaroğlu yerine Hamas’a ”terörist” diyen Özgür Özel’in CHP genel başkanı olması…
Daha öncesinde TBMM’de gereksiz ve samimiyetsiz tartışmalara giren hatta yumruk yumruğa kavga eden İktidar ve Muhalefet, konu AB uyum yasalarına gelince her konuda anlaşıveriyorlardı!
Yıllardır CHP içinde ki Kemalistlerin, İslam düşmanlığı yaparak halkı İktidarın kucağına itmesi BOP Projesinin bir parçasıydı.
İsveç’in NATO’ya alınması konusunda anlaşıveren AB uşaklarının, konu; vatan ve millete geldiğinde ise halkı nasıl aldattıklarını ve Siyonistlerin iş başında tutmak istediği AKP İktidarının kucağına insanları nasıl ittiklerini görebiliyoruz!
Ancaakk; 2024 yılında Mescid-i Aksa’yı yıkıp, Filistinleri sürgün edip Büyük İsrail’i kurmak isteyenlerin hesabı terse dönmüştü!
Büyük İsrail’i kurmak isteyenler, şuan küçük İsrail’in yok olmaması için uğraşıyorlardı!
Fakat dünyayı yöneten sapkınlardan kurtulma vakti gelmiş, işbirlikçi hainlerin ayarları gün yüzüne çıkmıştı.
Yeni tek kutuplu dünya düzeni isteyenlerin, Adil Bir Dünya’da, adil bir şekilde adalet önüne çıkmaları artık an meselesiydi!
ZAFER İNANANLARINDIR ve ZAFER YAKINDIR!
Rahman ve Rahim Allahın Adıyla!
Ey iman edenler! (Fitne çıkarmamak, anarşi ve ahlâksızlığı kışkırtmamak ve karşılıklı hak ve hürriyetlere saygılı bulunmak şartıyla; onlarla birlikte yaşayın, komşuluk yapın, ülke ve bölge nimetlerini paylaşın, ilmi ve iktisadi konularda yardımlaşın, ama gerçekten iman ve Allah’a itimat ediyorsanız sakın ha!) Yahudilerin (ırkçı emperyalist kesimlerini ve yine haksızlık ve ahlâksızlık hedefleyen bazı) Hristiyan (merkezlerini) veliler (yöneticiler) edinmeyin. (Onları dost ve dürüst zannedip, kendinize idareci, karar verici olarak kabullenmeyin. Zulüm ve hıyanet örgütlerine ve girişimlerine destek vermeyin.) Çünkü onlar, (sizin değil) birbirlerinin dostları ve destekleyicileridir. (Artık) Sizden her kim onları dost (ve rehber) edinip (peşlerine giderse), kesinlikle o da onlardandır. Şüphesiz Allah (Siyonist Yahudilere ve emperyalist Hristiyanlara değer ve destek veren ve Müslümanlara hıyanet eden) zalimler topluluğuna hidayet etmez (onların iman nurunu karartır). [Not: Bu ayet Yahudi ve Hristiyan kimselerle iyi ve insani ilişkileri, ticari ve bilimsel işbirliğini değil; zulüm sistemlerinin ve oluşumlarının güdümüne girmeyi yasaklamaktadır.
(Bu İlahi ikazlarımıza rağmen) Kalbinde maraz bulunan (şuursuz Müslüman)ları görürsün ki, hâlâ (Yahudi ve Hristiyanlarla ve onlara ait bâtıl kural ve kurumlarla dostluk hususunda) onların arasına koşuşturup yarışırlar (kâfirlere yaranmaya çalışırlar ve bu münafıklıklarına bahane olarak da); “Aleyhimize gelişen ve değişen zaman içinde, başımıza bir felaket gelmesinden (ve Müslümanların mağlup olmasından) korkuyoruz. (Bari hiç değilse, Yahudi ve Hristiyanların yardımını kaçırmayalım, diye düşünüyoruz)” diyerek (sahte mazeretlere sığınırlar). Fakat pek yakında Allah (Müslümanlara) umulmadık bir zaferi veya Kendi katından mutlu bir emri (ve haberi) gönderecek de (o münafıklar) kendi içlerinde gizledikleri (şeytani heves ve hesaplarına) bin pişman (ve perişan) olacaklardır.
(O küfür cephesi ve köle düzeni yıkıldığı zaman şuurlu ve onurlu) Mü’minler (münafıklara) şöyle (seslenip) diyeceklerdir: “Bunlar mıydı o, bütün güçleriyle sizinle beraber olduklarına yemin edenler?” (Bakın tapınıp sığındığınız şeytani güç odakları nasıl da yıkılmış ve sizi sahipsiz bırakmışlardır?) Artık (münafıkların) bütün çabaları boşa çıkmış ve hüsrana uğramışlardır.
Ey iman edenler! İçinizden kim (ve hangi kesim) dininden (haklı ve hayırlı çizgisinden) geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerlerine) Kendisinin onları sevdiği, onların da Kendisini sevdiği; mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise ‘güçlü ve onurlu’ olan, Allah yolunda cihad edip (çaba harcayan) ve (gerçekleri savunmak hususunda hiçbir) kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk (ve ekip) getirir. İşte bu Allah’ın bir (ikramı ve) fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle Vâsi) geniş ve kuşatıcıdır, Alîm’dir. (Her şeyi ayrıntılarıyla Bilendir.
(Maide Suresi:51-54)
Artık, herkesin tarafını belli etme, safını seçme zamanıydı.
Evet, iki taraf vardı; Hak ve Bâtıl!..
Hak; iman ve İslam adına ve bir nevi Kuvay-ı Milliye heyecanıyla çarpışan Filistin halkının yanındaydı… Ümmetin namusunu, Mescid-i Aksa’nın onurunu canları pahasına ayakta tutma mücadelesi veren Hamas’tı, Kassam Tugayları’ydı ve yedisinden yetmişine mücadeleye katılan Filistinli kahramanlardı…
Bâtıl ise; bu Milli Mücadeleye destek çıkmayan, Türkiye’deki ABD ve İsrail üslerini bile kapatmayıp daha kanlı ve önü alınması imkânsız ölümlere sebep olan, zulme sessiz kalarak Siyonizm’in, yani bâtılın yanında olmayı seçen herkesin tarafıydı… Ve yakında hepsinin beli Siyonizm ile birlikte kırılacaktı!..
Hala Siyonist Yahudilere ve emperyalist Hristiyanlara değer ve destek veren ve Müslümanlara hıyanet eden işbirlikçi zalimler!
“Bunlardan önceki (zalim)ler de (mü’minlere) tuzak kurmuşlar (şeytanca hile ve hesaplar yapmışlar)dı. Fakat bütün tuzaklar Allah’ındır. (Allah kâfirlerin oyunlarını boşa çıkaracaktır.) Allah herkesin ne yaptığını ve ne kazandığını çok iyi bilir. Ve pek yakında (o zalimler) akıbet yurdunun (kutlu ve mutlu sonucun) kimin olacağını (izzet ve iktidarın kime kalacağını) bilecek (ve görecek)lerdir.” (Ra’d Suresi 42. Ayet)
“Ve onları seyret ki; (zalimlerin hezimetini ve acı akıbetini, mücahit mü’minlerin ise galibiyet ve hâkimiyetini) yakında göreceklerdir.” (Sâffât Suresi 175. Ayet)
Evet, İşbirlikçi hainler de Siyonist şeytanlarla aynı acı ve alçaltıcı akıbete uğrayacaklardır!
Ve hala İsrail işbirlikçisi hainleri destekleyen gafiller!
“(Bu İlahi ikazlarımıza rağmen) Kalbinde maraz bulunan (şuursuz Müslüman)ları görürsün ki, hâlâ (Yahudi ve Hristiyanlarla ve onlara ait bâtıl kural ve kurumlarla dostluk hususunda) onların arasına koşuşturup yarışırlar (kâfirlere yaranmaya çalışırlar ve bu münafıklıklarına bahane olarak da); “Aleyhimize gelişen ve değişen zaman içinde, başımıza bir felaket gelmesinden (ve Müslümanların mağlup olmasından) korkuyoruz. (Bari hiç değilse, Yahudi ve Hristiyanların yardımını kaçırmayalım, diye düşünüyoruz)” diyerek (sahte mazeretlere sığınırlar). Fakat pek yakında Allah (Müslümanlara) umulmadık bir zaferi veya Kendi katından mutlu bir emri (ve haberi) gönderecek de (o münafıklar) kendi içlerinde gizledikleri (şeytani heves ve hesaplarına) bin pişman (ve perişan) olacaklardır.” (Mâide Suresi 52. Ayet)
Arkadaş öncelikle bu yorumunuzu okuyan normal biri bile çarpıtma yaptığınızı anlar…
1- İsrail’e devlet denmemiş… Siz uydurdunuz…
2- Bu sitenin müdavimlerinden olan birine “Hiç mi Erbakan’ı dinlemediniz?” sorusuna gümeyiz bile, ancak sataşma olur ki bu davete kimse gelmez…
Hiç mi okumadınız diye soran da keşke kendine yazılan yorumu okuyaydı…
Zİra:
3- Keşke Osman bey veya bir başkasına sataşaydınız, zira kimse şahsi hesap için burada değil ama sizin muhalefetiniz Kur’an’a, Hadislere ve bu hadislerden süze süze yorumlar çıkaratarak, onca korkak sünepe münafığa rağmen gerçekleri haykıran ve iddiasından hiç geri adım atmayan Ahmet Akgül ve Milli Çözümedir…
Şahsa, nefislerimize yapılan her türlü sataşma kabul edilebilir, sineye çekilebilir… Ama asla değişmez, şaşmaz ve yalan söylemez Hakk davaya atılan bir kem nazara bile bir cevabımız vardır ki bu imanın bir şartı ve yansımasıdır….
Onun içindir ki bu uyarıya alınacağınıza, “Ben neden ümidimi kestim? Neye değil de “KİME” itirazım, diye kendinize sormanızdır…
Siz; “Fakat nasıl anladınız ilginç” diyorsunuz ya ; Biz buna feraset, basiret diyoruz…
Selametle….
Özellikle Kassam Tugaylarının 7 Eylül harekâtından önce İsrail tarihin çöplüğüne gömülseydi “Yahudilere zulmediliyor” diye milyonluk mitingler “Siyonistler” için yapılacaktı.
Şimdi ise “Aziz Erbakan Hocamızın ve Milli
Çözüm’ün” insanlık için en büyük tehdit/düşman olarak gösterdiği
“Siyonizm”in gerçek yüzü insanlığa ayan oldu.
Evet bu gibi (sadece Üstad Ahmet Akgül
Hocamızın önemle üzerinde durduğu daha sonra kamuoyu tarafından kabul edilip
medyadan konuşulur olduğu) kırk tane örnek vermek mümkün.
Ve her biri sırandan olaylar değildi! “Yeni Bir Dünya”nın habercisi ve kurulması yönünde olmazsa olmaz dev adımlar niteliğindeydi.
Neredeyse her biri zafer kadar önemli/sevindirici gelişmelerdi.
Siyonizm’i ve uşaklarının sinsi hileli
oyunlarını asrımızda en iyi bilen “Milli Çözüm” Üstad Ahmet Akgül
Hocamızın öncülüğünde ve Aziz Erbakan Hocamızın üstün teknolojik silahları
sayesinde (inşallah bu ay çıkmadan) “Siyonizm” Filistin topraklarına
gömülecek veya sürülecek.
Dünyanın en büyük devriminin geçte olsa en kamil manada gerçekleşmesi; İnsanlığın bu durumdan memnun kalmasına, minnettar olup alkış tutmasına vesile olacaktır.
Gâvur insafa geldi, müslüman sessiz
Münafıklık zirvede, cübbe giymiş şerefsiz
Domuzdan aşağı, geneli oldu haysiyetsiz
Dindar görünümlü, soyu bozuk dinsiz
Sağa sola saldırır, postu delik ipsiz
Laftan anlamıyor, kuduz köpek Siyonist
Onlara gizli destekçi, bir sürü it oğlu it
Haktan taraf değilsen, Cehenneme git
Çıkar elbet hesap sormaya, bir babayiğit
Dönüş yok artık, ya olursun gazi, yada şehit
Esteîzu Billah
(Kur’an’da ve Peygamber lisanıyla bildirilen) Her haberin gerçekleşeceği bir “müstekar” (karar kılınan bir zaman ve mekân) vardır. Yakında siz de gerçeği bilecek (ve anlayacaksınız). En’am: 67
Şimdi sizin bu siteminiz Milli Çözüm’e mi, Allah’a mı?
Biz; İsrail’in yok olacağına iman ettik!..
Ve Biz Allah’ın Hakk vaadine inanmışlar olarak; inancımız doğrultusunda Hakkı-Hakikati yazdık-yazıyoruz-yazacağız!..
Velhasıl; şek ve şüphe şeytandandır ve imanı çürüten bir hastalıktır.
Riyad’dan Kınama Mesajı veya Kafaları Uyuşturma Masalı!
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da, Gazze’deki katliamların 35. gününde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 8’inci olağanüstü toplantısında, Gazze’de yaşananlardan İsrail sorumlu tutulurken, herhangi bir askeri ve etkili seçenek sunulmadığı gibi sadece ateşkes çağrısı ve uluslararası topluma yardım uyarısı yapılmış ve İsrail’in katliamları kınanmıştı!.. Riyad’da düzenlenen 8’inci Olağanüstü İslam Zirvesi’nde, uzun yıllar sonra önemli ilkler de yaşanmıştı. 2011 yılında başlayan Suriye İç Savaşı’yla Beşşar Esad ile tüm ilişkileri kesen Cumhurbaşkanı Erdoğan 12 yıl sonra ilk defa Suriye Devlet Başkanı Esad ile aynı karede yer almıştı. Erdoğan, ayrıca yıllarca hakaretler yağdırdığı Sisi ile tokalaşarak verdiği samimi pozlarla şaşırtmıştı.
Oysa Bebek Katili Siyonist Netanyahu, bu tür zirvelerde ve bildirilerde kullanılan kelimelere dikkat etmeleri hususunda İslam ülkeleri yöneticilerini uyarmıştı: “Sizlerin o makamlara taşınması ve birtakım imkân ve imtiyazlara kavuşması, bizim (Dünya Siyonizm’inin) sayesinde olmaktadır!..” anlamında bir mesaj yayınlamıştı.
Sn. Erdoğan’ın ve diğer Arap Krallarının sıkça gündeme taşıdıkları:
“İki devletli çözüme rıza gösterilmesi ve İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi” ise;
• Hem Yahudi Dini ve Siyonist ideolojisi açısından…
• Hem de, BM, NATO, AB ve ABD’nin… Hatta Hindistan ve Çin’in, yani dünyanın mevcut yönetim zihniyeti bakımından imkânsız bir çağrıdır ve mazlum Filistin halkını boşuna avutup oyalamaktır. Öyle ise yeni bir dünya kurulmalıdır ve Milli Çözüm’e acilen ihtiyaç vardır!
Bir kişinin; kendisinin de asla inanmadığı ve gerçekleşeceğine ihtimal tanımadığı bir şeyi, çözüm önerisi ve barış teklifi olarak sunması ve savunması ise tek kelime ile, sahte bir tavırdır, münafıklıktır. Daha doğrusu, İsrail’in işini kolaylaştırmak ve Siyonist vahşetini meşrulaştırmaktır.
Tekrar hatırlatalım; Netanyahu, iyice şımarıp küstahlaşmış ve Riyad Zirvesi sonucu İsrail’e kurusıkı atan İslam liderlerini şöyle uyarmıştı:
“Çıkarlarınızı ve makamlarınızı-iktidarlarınızı korumak istiyorsanız, İsrail hakkında konuşmalarınıza dikkat etmeniz lazımdır!”
Bu arsız ifadeler, İslam ülkeleri yöneticilerinin Siyonist ve emperyalist odakların onayı ile işbaşına taşındıklarını açığa vurmaktaydı.
Artık son ve tek çare, azgın İsrail’in durdurulması ve yaptığı zulümlerin kusturulmasıdır. Bu da ancak Milli Çözüm inancı ve Erbakan icraatıyla mümkün olacaktır. Ve ümitvar olunuz, ki o kutlu günler yakındır!.. İşte bakın ve heyecanlanıp hazırlanın; artık her gün onlarca İsrail tankı ve yüzlerce terörist militanı etkisiz bırakılmaktadır. İsrail yırtıcı domuz gibi Gazze kapanına yakalanmıştır!
**Allah CC razı olsun Hocam..
Hiçbir yerde bulamayacağımız bilgilere ulaşabiliyoruz ve zalimlerin münafıkların niyetlerini daha net okuyabiliyoruz…
“ŞAHSİYETLİ DIŞ POLİTİKA”
“Şahsiyetli dış politika anlayışının mimarı olarak kabul edilen Aziz Erbakan Hocamızın en dikkat çekici özelliklerinden biri de, söylem ve görüşlerindeki tutarlılık, kararlılık ve sürekliliktir. Bu özelliklerinin eylemde de kendini göstermesi, Aziz Erbakan Hocamızı “Sözde Değil, Özde Bir Lider” yapmıştır.
Bu özelliği O’na dostları arasında saygı ve güven sağlarken; karşı cenahta temkinlilik, dikkat, tepki ve hasmane bir takım tutum ve davranışlara yol açmıştır. En azından şakası olmayan bir Lider olduğu görülmüş ve O’nun nezdinde Türkiye’ye karşı daha dikkatli bir tavır izlenmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır, aynen Kıbrıs Barış Harekatı sürecinde olduğu üzere…
Öyle ki, Kıbrıs Barış Harekatı öncesi Erbakan Hocamızın, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı pilotların bulunduğu bir birliği teftiş ederken yaptığı şu çıkış halen hafızalardadır: “Aranızda Japon pilotların yaptığı gibi uçağını kamikaze ile bu gemilerin bacasından sokacak askerler bir adım öne çıksın.” Bu adım, hem içeride bu Barış Harekatı’nı engellemeye yönelik olanlara hem de Amerikan 6. Filosu’na yönelikti…
Nerde şimdikilerde şahsiyet?
Emir geldi “sesler kısıldı”.
Nerde mi, şahsiyetli dış politika?
O’da yirmi iki yıl önce satıldı.!
Bizler inanıyoruz ki, kıyasıya mücadele yeryüzünde yapılır, ama hüküm ise semadan gelir!..
Herkes bilsin ve emin olsun ki, gerçek İslam’dan, gerçekten İslam’ı yaşayan ve sistemli bir şekilde yaşatmak için çabalayandan başka hiçbir davanın cenneti yoktur!
Şimdi; anneciğine sığınır gibi ölüme sığınan yavrulara bakıp, fıtri iman teslimiyetini onlardan daha güzel hiçbir yerde gözlemleyemeyeceğinizi ve onlardan başka hiç kimseden öğrenemeyeceğinizi bilme günleridir! Siyonizm’in karşısında görev alanlar her nerede ise, orada dimdik ve aslanlar gibi durma, Siyonist çetelerin ve işbirlikçilerinin gözlerinin içine cesaretle bakma, korkak yüreklerinin taa içine tükürüp gerçekleri yüzlerine haykırma günleridir!
Selam ve dua ile….
BAY YUNUS!..
İnsanların ortalama ömrü 60-70 sene ise, Medeniyetlerin ve Devletlerin ömrü de ortalama 600-700 sene kadardır. Siyonist ve Terörist İsrail’in ise şurada 76 yıllık bir ömrü vardır ve inşallah sonuna yaklaşmıştır.
İsrail’in yıkılacağını haber veren İsra:6-7 gibi ayetler ve çeşitli hadislerdir. Milli Çözümün ve Ahmet Hoca’nın iddialarını boşa çıkarayım derken aslında ilgili ayet ve hadislere itimat ve itibar etmediğiniz ortaya çıkıyor.
Üstadımızın yaptığı sadece Kur’an’a tercümanlıktır ve zalimlerin yıkılışı için duadır. Dindar Kahraman rolü oynadığı halde, Mel’un İsrail’e hâlâ her gün gemiler dolusu mazot, gıda, su, çimento, demir ve elektrik gönderen Erdoğan iktidarını destekleyen şuursuz ve onursuz kimselere hiçbir lafınız yok da, Ahmet Hoca’nın İsrail’in yıkılış müjdesine mi takıldınız?!
Eh ne yapalım bu bir ayar meselesidir.
Osman Nuri Çelik – Konya
Osman bey, öncelikle İsrail bir devlet değilki ömrüde şu kadar yıl olsun Hiç mi Merhum Erbakanı dinlemediniz. Hem beni niye eleştirdiniz anlamadım. Size muhalif yorumum yok. Geberesi İsrail gebersin inşallah temennili bir söz paylaştım. Fakat nasıl anladınız ilginç
Artık son ve tek çare, azgın İsrail’in durdurulması ve yaptığı zulümlerin kusturulmasıdır. Bu da ancak Milli Çözüm inancı ve Erbakan icraatıyla mümkün olacaktır. Ve ümitvar olunuz, ki o kutlu günler yakındır!.. İşte bakın ve heyecanlanıp hazırlanın; artık her gün onlarca İsrail tankı ve yüzlerce terörist militanı etkisiz bırakılmaktadır. İsrail yırtıcı domuz gibi Gazze kapanına yakalanmıştır!
alıntı
HAYKIRIŞ
Mücadele asla bitmez, can bu bedenden çıkmadıkça.
Zirve zırva karışmış, cinnette ruh halimiz.
Boş lakırtı, gevezelik ayyuka çıkmış gitmiş.
Paraya tapan dünya, rüşvete boyun eğmiş.
Zalim Siyon vuruyor, kahbe dünya bakıyor.
Dikkat sona yakınız, hazırlığın tam olsun.
İhtiyaç olduğunda,birliklere göz olsun.
Zafer İnananlarındır ve Zafer Yakındır!
Yıllardır İsrail çırpınıyor deniyor, ne bileyim bir türlü geberesi gebermedi gitti.