YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6922c46f3c248
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 3
Bugün : 8508
Dün : 47039
Bu ay : 949470
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45353291
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

EN YAYGIN ŞİRK:
İNSANPERESTLİK SAPKINLIĞIDIR!

4.8 23 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

Subscribe
Bildir
13 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Cenab-ı Hakkın değil, halkın ve iktidarın rızasını aramak, şirktir!

.

Tarikat ve tasavvuf, mü’minleri gerçek vahdete ve muhabbete ulaştırma ve gizli şirk olan riyadan, yani insan taparlıktan kurtarıp, Hakka ve hayra yaklaştırma ocağıdır.

.

Sana zarar vermesinden ve alâkasını kesmesinden en çok korktuğun… Ve yine, sana yarar vereceğini ve mutlu edeceğini en fazla umduğun kimse veya nesne ne ise, “TANRIN” da, “TAPINDIĞIN” da işte odur.

.

Kimileri, bankasına ve para kasasına tapınmaktadır.

Kimileri, makamına, koltuğuna ve masasına tapınmaktadır.

Kimileri, şirketine, atölyesine, fabrikasına tapınmaktadır.

Kimileri, arazisine, villasına, arsasına ve son model arabasına tapınmaktadır.

Kimisi, paralı ve yakışıklı kocasına, kimisi de genç ve güzel karısına tapınmaktadır.

.

Kur’an, müşrik kavimlerde iki ana sınıfın varlığını ortaya koymaktadır.

1- Hevâ ve heveslerini ilahlaştırıp hevâları doğrultusunda bâtıl ve beşeri “dinler” ortaya koyan tağutlar, zalimler yani “müstekbirler” sınıfı.

2- Tağuta ve müstekbirlere itaat ve ibadet eden ve onları rableştiren “müstaz’aflar” tabakası.

.

Müşrikler aslında Allah’a inanırlar, ama Allah’ın; sıfatlarında, yaratmasında, icraatında ve şeriatında O’na ortak koşarlar.

“İnsanlar içinde, Allah’tan başkasını (O’na) denk tutanlar vardır ki, onlar bunları Allah’ı sever gibi severler. (Hâlbuki) İman edenlerin ise, Allah’a olan sevgileri (başka her şeyden ve herkesten) daha güçlüdür.” (Bakara: 165)

“(Mü’min ve muttaki geçinen öyleleri vardır ki) Onlar, ahiretin (varlığını bile bile, peşin olan) dünya hayatını tercih edip severler.” (İbrahim: 3)

Oysa Hz. Süleyman’ın dediği gibi; “Gerçekten ben, mal sevgisini (sadece) Rabbimi zikretmek (ve O’nun yolunda değerlendirip şükretmek)ten dolayı sevip tercih ettim.” (Sâd: 32)

Evet, insanları Allah için sevmek, yani Allah’a yakınlıklarına ve insanlığa yararlılıklarına göre kıymet vermek ne kadar güzel ve gerekli ise, insanları Allah gibi sevmek de, o denli çirkindir ve şirktir!.. Bu ayetler, kâfirlerden ziyade Müslümanlara hitap ve ikaz etmektedir.

Müşrikler;
Allah’a inandıkları halde,
Allah’ın sıfatlarında…
Allah’ın yaratmasında…
Allah’ın icraatında…
Allah’ın şeriatında…
Allah’a ortak koşan kimselerdir.

Toplum Taparlar!
Her işlerinde ve ibadetlerinde;
Yüce Allah’ın rızasını aramazlar…
Cenab-ı Hakkın hoşnutluğunu ve yakınlığını amaçlamazlar…
Zarar vermesinden ve alâkasını kesmesinden en çok korktukları…
Yarar vereceğini ve mutlu edeceğini en fazla umdukları…
Topluma ve zalim iktidara tapınırlar.

Müstaz’af müşrikler;
Tüm kâinata hâkim bir İlahın varlığını kabul etmekle beraber…
Zarar vermesinden ve alâkasını kesmesinden en çok korktukları…
Yarar vereceğini ve mutlu edeceğini en fazla umdukları…
Müstekbir müşriklerin kendi izin ve müsaadeleri çerçevesinde inanıp ibadet ederler.
Yani zalim ve hain iktidarın müsaade ettiği kadar Müslümanlık rolü oynarlar.

Toplum taparlar, Cenab-ı Hakkın değil, halkın ve iktidarın rızasını ararlar;
Allah’tan çok toplumdan ve zalim iktidardan korkup çekinirler…
Allah’ı sever gibi toplumu ve zalim iktidarı severler…
Toplumun ve zalim iktidarın apaçık haksızlıklarına, yanlışlıklarına, hatta hırsızlık ve ahlâksızlıklarına göz yumarlar ve fetva uydururlar.

Hâlbuki tek bir Allah’a tapınan, her şeyi O’ndan umup, sadece O’ndan korkup sakınan insan, gerçek bir hürriyete, yüksek bir haysiyete ve örnek bir şahsiyete sahiptir.
Allah’ın inayetiyle minnetsiz ve mihnetsiz bir hayat sürecektir.
Ama böyle bir iman olgunluğuna ve doygunluğuna (mutmain) olmayanlar, Allah’a hakkıyla saygı ve kaygı duymayanlar, bin bir tanrıya tapınmak zilletine düşecektir.
Çünkü ihtiyaç ve iştiyak duydukları her şey ve herkes bunların tanrısı yerine geçecektir.
Ve Allah’tan gayrısından hakiki korku ve umut, küfrün en önemli sebeplerindendir.

Last edited 3 ay önce by Necati Akgül

Korkmamız ve sakınmamız gereken tek Zat Allah’tır. İnsan vahdete doğru olgunlaşma yolculuğunda putlarından sıyrıldıkça Allah’ın nurundan olan iletkenliği artacaktır. Herşeyin Allah’tan olduğuna dil ile değil kalp ile inandıkça desinlerden, tüm tehditlerden, insan taparlıktan kurtulacak, gerçek özgürlüğe kavuşacak ve Hakka ve hayra daha dayaklaşacaktır. Böylece olgunlaşmış bir mümin tek başına kalsa bile dünyaya meydan okuyabilecektir. Rabbim tüm şirklerden bizleri kurtarsın, boyası ile bizi boyasın ve gölgesine alsın inşallah.

İNSANLARI ALLAH GİBİ Mİ YOKSA ALLAH RIZASI İÇİN Mİ SEVİYORUZ

Partiler, dernekler, dergiler, cemaatler, cemiyetler ve tarikatler toplumun ana yönlendiricileri yerindedir. Parti ve dernek başkanları, cemaat ve tarikat liderleri ve şeyhleri bu yönlendirmede önemli rol oynamaktadırlar. İnsanlar kendi hissiyatlarıyla orantısal olarak hareket edemediklerinden toplum önderlerinin bu yönlendirmeleriyle sonuca ulaşacaklarını benimsemişler ve tarih boyunca da o doğrultuda hareket etmişlerdir. Buraya kadar herşey normal. Ama normal olmayan ve yolunda gitmeyen birşey var. O da, insanların başkan, lider ve şeh efendilere aşırı bağlılıkları ve tamamiyle teslim olmaları. Bunlardan herhangi birisi yanlış ve hata yapsa ve bu hata büyük yıkımlara dahi sebebiyet verse, teşkilat mensupları ve müridler bin türlü kılıf ve keramet uydurarak lider veya şeyhlerini temize çıkarmanın mücadelesinde olmaya gayet gösterirler. İşte bu liderini veya şeyhini Allah Rızası için sevmek değil onları tam tersine haşa Allah gibi sevmenin bir göstergesidir. İşte bu sebeple kim olursa olsun; başkan, lider, Şeyh..vb insanları Allah rızası için sevmek ve desteklemek gerekir. Hata ve yanlışları olursa da, edep ve usulünce düzeltilmesi yönünde gayret sarfetmek en büyük olgunluk ve şuur alametidir.

“”Tapınmak nedir? Sana zarar vermesinden ve alâkasını kesmesinden en çok korktuğun… Ve yine, sana yarar vereceğini ve mutlu edeceğini en fazla umduğun kimse veya nesne ne ise, “TANRIN” da, “TAPINDIĞIN” da işte odur.””

Yazıda geçen tapınma tanımı gerçekten çok çarpıcı olduğunu, ve tanımda geçen soruların yani ;

  • Sana zarar vermesinden ve alâkasını kesmesinden en çok korktuğun kim ??
  • Ve yine, sana yarar vereceğini ve mutlu edeceğini en fazla umduğun kimse veya nesne ne ??

sorularının her müslümanın kendine sürekli bir kontrol unsuru olarak sorması gerektiğini düşünüyorum. En sağlam bir terazi mahiyetinde olan bu sorulara en içten ve en samimi şekilde ALLAH diyebilmeyi, eylem ve davranışlarımızı bu teraziye göre şekillendirebilmeyi, hizmet ve gayretlerimizi yine bu terazi ile ölçerek değerlendirebilmeyi yüce Allah bizlere nasip etsin. Allah sizlerden razı olsun.

Hâlbuki tek bir Allah’a tapınan, her şeyi O’ndan umup, sadece O’ndan korkup sakınan insan, gerçek bir hürriyete, yüksek bir haysiyete ve örnek bir şahsiyete sahiptir. Allah’ın inayetiyle minnetsiz ve mihnetsiz bir hayat sürecektir.

Ama böyle bir iman olgunluğuna ve doygunluğuna (mutmain) olmayanlar, Allah’a hakkıyla saygı ve kaygı duymayanlar, binbir tanrıya tapınmak zilletine düşecektir. Çünkü ihtiyaç ve iştiyak duydukları her şey ve herkes bunların tanrısı yerine geçecektir. Ve Allah’tan gayrısından hakiki korku ve umut, küfrün en önemli sebeplerindendir.

Zümer 17
Tağut’a (zalim yönetimlere ve şeytani düzenlere) ibadet ve hizmet etmekten kaçınan ve içtenlikle Allah’a yönelip bağlananlara gelince, onlar için (kutlu ve mutlu bir) müjde vardır; bu nedenle (tağuti otoritelere tâbi olanlara değil) Benim (sadık ve samimi) kullarıma müjde ver (ki onlar nasipli ve şerefli kimselerdir).

https://www.mealikerim.com/39/zumer/17

Zümer 18
Ki onlar (müjdelenmiş mü’min kullar, her konuda yazılan ve konuşulan) sözü (dikkatle) dinleyip duyarlar, (ama bunlardan Kur’an’a ve vicdana en yakın bulduklarına ve) en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir.

https://www.mealikerim.com/39/zumer/18

Makalemizle ilgili Ahzab Suresi 66.67. ve 68. Ayetler…

33:66
(Dünyada Siyonist Yahudiler gibi ğadaba uğramış ve emperyalist Hristiyanlar gibi sapıtmış zihniyet ve şahsiyetlere ve bunların işbirlikçilerine ve diğer tüm zalim münkir ve müşriklere uyarak, İslam’ın özünden ve Kur’an’ın izinden uzaklaşarak, doğrudan veya dolaylı biçimde küfre ve kötülüğe bulaşanların, cehennemde) Yüzlerinin (ve tüm bedenlerinin) ateşte çevrildiği gün: “Eyvahlar-yazıklar olsun bize! Keşke Allah’a itaat etseydik. Ve Resulüne uyup peşine gitseydik” diyerek (pişmanlık duyacaklardır).
33:67
Ve diyecekler ki: “Ey Rabbimiz! Gerçekten biz ‘Sadat’ımıza (bazı kötü niyetli tarikat ve maneviyat rehberlerimize ve hoca efendilerimize) ve ‘Kübera’mıza (devlet, siyaset ve servet büyüklerimize ve hizmet ağabeylerimize aldanıp haksız ve ahlâksız işlerine) itaat ettik. (Bu iki sınıfın vaazlarına ve va’adlerine inanıp peşlerinden gittik. Onlar ise bizim iyi niyetimizi ve teslimiyetimizi istismar edip, bizleri kâfir ve zalim sistemlere peşkeş çekip aldatmışlardı.) Böylece onlar bizi Hakk yoldan saptırmışlardı.”
33:68
“Ey Rabbimiz! Şimdi onlara (talebelerini ve tâbilerini hain ve zalim güçlere peşkeş çeken hoca efendilere ve dünyası için davasından dönen siyasetçilere, dünyamızı ve ahiretimizi mahveden bu din ve devlet büyüklerimize, bize vereceğin) azaptan iki katını ver ve onları büyük bir lanetle kahret” (deyip kurtulmaya çalışacaklardır).

Şirk konusunu böylesine derinlemesine ve vurucu şekilde hiç başka bir yazı makale kaleme alındığına şahit olmamıştım. Öncelikle Muhterem Üstadımıza Ahmet Hocamıza kaleme aldıkları bu müstesna makalesi için şükranlarımı arz ederim…

Bu şirk konusunda yine Milli Çözüm yayınlarından okumuştum ” şirkin çeşitleri ve yansıma şekilleri ” olarak: EN ŞİDDETLİ VE TEHLİKELİ DÜŞMAN OLARAK SİYONİST YAHUDİ’Yİ GÖRMEMENİN ŞİRK OLDUĞU konusuydu. Maide Suresi 82. ayette rabbimiz: “Andolsun, insanlar içinde, mü’minlere en şiddetli (ve tehlikeli) düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri (ve Protestan, Evanjelik gibi Siyonistleşmiş Hristiyan kesimleri ve sözde Müslüman geçinen işbirlikçileri) bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: ‘Biz Nasarayız (Hz. İsa’nın doğduğu Filistin-NASIRA’dan dolayı NASARA diye tanımlanan, Hakka ve hayra yardımcı Hristiyanlarız.)’ diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım iyi niyetli ve istikamet ehli) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları (Kur’an’a ve İslam’a saygılı davranmaları) nedeniyledir.” diye buyurmaktadır.

Buradan anlaşıldığı üzere, batıl bir kısım sistemlerden olan kapitalizdir kominizmdir , ABD’yi ve AB’yi ve diğer şer güçleri asıl tehdit ve tehlike görüp, bunların arkasındaki Siyonist Yahudi şebekesini hafife almak, insanları şirke ve kötü işlere sürüklemektedir. Yâr yüzü dediğimiz şu hayatta bu hakikatin farkında olmak her hadiseyi anlamanın yolu bu gerçeği kavramaktan geçtiği ve bu gerçeğe karşı uyanık kalmak hazırlıklar yapmak gerektiği sonucuna varmak en büyük nimet ve en büyük farkındalık olsa gerek. İşte MİLLİ ÇÖZÜM FARKI diyebileceğimiz bu gerçeğe sadece ve sadece Aziz Erbakan Hocamız ve devamı olan takipçisi ve sadığı olan Milli Çözüm gündemine almakta hazırlıklar yapmakta ve bu hakikati fikri mücadeleyle etkisiz kılmada başarılı dolduğunu hep birlikte görmekteyiz ve şahit olmaktayız, inşaallah yakın bir gelecekte de Hak ve adalet anlayışına, halkın çıkarına ve ahlaki kurallara aykırı, zulüm ve sömürü amaçlı her şeytani KİŞİ ve SİSTEMİ – DECCAL’İ VE SİYONİZM’İ tarumar edecek tarihin çöplüğüne gömecek, Türkiye Merkezli MİLLİ ÇÖZÜMLÜ MİLLİ MUTABAKAT İKTİDARI ile yeni bir devir başlayacak inşaallah.

Last edited 3 ay önce by Osman Nuri ÇELİK

Şeytanın tehlikeleri çok çeşitlidir. Ama akıllı ve kararlı mümin bu tuzağı hemen fark eder, tövbe edip Allah’a, davaya ve Hocamızın emanet bıraktığı hak yola yönelir.

“İşte bu şeytan, ancak kendi dost ve avanesini (Allah’tan başka güçler ve kişilerle) korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer (gerçek) mü’minlerseniz (sadece) Benden korkun”
(Âl-i İmrân: 175)

“Cenab-ı Hakkın değil, halkın ve iktidarın rızasını aramak, şirktir!”

Hâlbuki tek bir Allah’a tapınan, her şeyi O’ndan umup, sadece O’ndan korkup sakınan insan, gerçek bir hürriyete, yüksek bir haysiyete ve örnek bir şahsiyete sahiptir. Allah’ın inayetiyle minnetsiz ve mihnetsiz bir hayat sürecektir. Ama böyle bir iman olgunluğuna ve doygunluğuna (mutmain) olmayanlar, Allah’a hakkıyla saygı ve kaygı duymayanlar, binbir tanrıya tapınmak zilletine düşecektir. Çünkü ihtiyaç ve iştiyak duydukları her şey ve herkes bunların tanrısı yerine geçecektir. Ve Allah’tan gayrısından hakiki korku ve umut, küfrün en önemli sebeplerindendir.”

“Firavun ve yakın adamlarının kendilerine kötülük yapmasından korktukları için, Musa’ya kavminden, sadece bir grup (genç) inandı.” (Yunus: 83)

Evet; tarikatlar geçmiş dönemlerde tüm bu cihat alanlarında bir üniversite görevi yapmışlardır. Fakat günümüzde, geneli itibarı ile sultanın sofrasına oturan, kendi dünyalık ikballeri için yapılan haksızlıklara ve zulümlere ses çıkartmadıkları gibi aynı zamanda tebalarını ve etki altına aldıkları kesimleri bu zulüm ve haksızlıkların destekçisi konumuna taşıyan müesseselere dönmüş durumdadırlar. Bu durum Meali Kerim’de Müzemmil suresi 9. ayette şu şekilde anlatılmaktadır;
(Allah) Doğu’nun ve Batı’nın (bütün yönlerin ve ülkelerin) Rabbidir. O’ndan başka ilah yoktur. Şu halde (yalnızca) O’nu vekil tut (Allah’ın va’adine güvenip sarıl). [Not: Gece ibadeti, huzurlu ve sürekli zikir, sadece Allah’a tevekkül ve teslimiyet, dünyanın geçici nimet ve zevklerini kalpten atıvermek… Bunların hepsi İslam tasavvufunun da prensipleri konumundadır. Asr-ı Saadet’te tasavvufun kendisi vardı, fiilen yaşanmaktaydı, ancak ismi konulmamıştı. Maalesef günümüzde ise, ismi vardı, ama birçok tarikatta tasavvufun kendisi ve hakikati kaybolmuş veya yozlaşmıştı.]
Bütün bu zulüm ve haksızlıklara dünyanın geçici nimet ve zevklerini önceledikleri için razı oluyorlar ve kendi müntesiplerini de birer mankurt gibi zulüm ve sömürü sisteminin birer askeri yapıyorlar.
Halbuki “cihadın en faziletlisi zalim sultanın karşısında hakkı ve adaleti söylemektir” buyuruyor Efendimiz SAV. Zalimlerin icraatlarına dini kılıflar uyduran, böylece insanların hakkı görmesine mani olan güya tarikat önderlerinin hangi kaygıyla bunu yaparlarsa yapsınlar şirke düşmekten kendilerini nasıl koruyacaklar acaba? Belam sıfatına düşmekten kurtulabilirler mi acaba?

Makalede o kadar güzel anlatılmış ki şirkin çeşitleri Allah bizi şirkin her türlüsünden korusun rızasına uygun şekilde amel edip şirkten ve şekavetten emin kılsın Erbakan hocamızın çizdiği o güzel milli görüş yolundan ayırmasın da nihayetinde adil bir düzen kurup bu yolda çabalayıp Mümin Müslüman olarak kendisine kavuşanlardan eylesin Ahmet Akgül Beyefendinin yazmış olduğu bu güzel makaleden de istifade edebilmeyi cümlemize nasip etsin

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
13
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...