YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6574d8b5e34fc
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 3 3 4
Bugün : 66
Dün : 11955
Bu ay : 110936
Geçen ay : 302569
Toplam : 21353918
IP'niz : 18.205.26.39

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

ALLAH’IN YARATICILIĞINI VE YASALARINI İNKÂR; EN BÜYÜK AKILSIZLIKTIR

 

ALLAH’IN YARATICILIĞINI VE YASALARINI İNKÂR;

EN BÜYÜK AKILSIZLIKTIR.

          

Mehmet Ali Güller’in, Doğru Saptamaları ve Saptırmacaları!

Cumhuriyet yazarı Mehmet Ali Güller “Tanrı’nın Dengesi” başlıklı yazısında, hem; “Allah virüsleri neden yaratmıştır? Çünkü insanların belli bir sayının üzerinde çoğalmalarını önlemek lazımdır!” iddiasında bulunan… Yani, dolaylı olarak: “İnsanları Allah yaratmış ama, besleyip doyuramayınca bu sefer onları öldürmek üzere virüsleri ve hastalık çeşitlerini yollamıştır.” demeye çalışan bazı Prof.ların sakat mantığını eleştirip:

“Sorun; dünya nüfusunun, mevcut yiyecek-içecek imkânlarından daha fazla olması değil, küçük ve zalim bir azınlığın yiyeceklerin, ihtiyaç maddelerinin ve gelirlerin büyük kısmına, sömürü sistemleri ve işbirlikçi hükümetleri sayesinde el koymalarıdır!” şeklinde onurlu ve olumlu bir tavır takınmakta… Ve din istismarcısı, vahşi kapitalizmin emek avcısı bazı Hoca takımının küresel sermaye ve sömürü baronlarına kiralık fetvacılık yapmalarına karşı çıkmaktaydı.

Ama aynı yazar, Korona virüsünün varlığını ve tahribatını, ruhsuz ve şuursuz tesadüflere bağlayan Evrim ve Darwinizm safsatasıyla izaha çalışmakta ve üstelik Mustafa Kemal’in “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözünü kendince evrim inkârcılığına delil gösterip, çok çiğ ve çirkin bir Atatürk istismarcılığına sığınmaktaydı.

Oysa başta NUTUK olmak üzere, Atatürk’ün Allah’a, Kur’an’a, Resulüllah’a ve İslam’a samimiyetle inandığını ispatlayan binlerce örnek vardır. Bazılarınca “Atatürk, Müslüman halkı ürkütmemek ve onları peşinden sürüklemek için inançlı bir tavır takınmış, ama sonradan bunları bırakmıştır!..” iddiaları ise, Atatürk’ü korkaklık ve münafıklıkla suçlamaktır ve açık bir iftiradır.

Enzim ve protein yapısı ve Darwinizmin iflası:

Sadece tek bir uzvumuzu hareket ettirmek için vücudumuzda birçok işlemin gerçekleşmesi lazımdır. Bu işlemler, aldığımız karar ile başlamakta ve temele doğru inildikçe daha da kompleks bir hal almaktadır. Beynimizde emrin oluşması ile başlayan reaksiyonlar silsilesi, sayı olarak belki de milyarları bulmakta, bunların tümü için vücudumuzda sayısız enzim görev yapmaktadır. Yapmak istediğimiz sıradan bir hareket için dahi, hücreler içinde çok sayıda işlem birbiri ardınca yapılmaktadır. Tek bir hareketimiz için milyarlarca işlem gerçekleşirken, aynı anda beynimiz çalışmakta, kalbimiz atmakta, vücudumuza giren besinler sindirilmekte, kan akışı tüm hızıyla devam etmekte, hücrelerimiz çoğalmakta, tüm organlar fonksiyonlarını hatasız ve sistemli şekilde sürdürüp durmaktadır. Bu arada hücrelerimizdeki hareketlilik hiç durmamakta ve aksamamaktadır. Biz bunların farkında bile olmayız, bunları kontrol etmemiz de imkânsızdır. Böylece yaşamımızı devam ettirebilmek için onların bizim için yapmakla görevli oldukları milyarlarca işlem durmadan tekrarlanır.

Ancak işin gerçeği, enzimlerin de diğer proteinlerin de ve onları kontrol altında tutan büyük moleküllerin de herhangi bir şey yapmaya güçlerinin olmadığıdır. Onlar bir şey yapmaya güç yetiremedikleri gibi, bunların kontrolü de bizim dışımızdadır. Bedenimizde gerçekleşen tüm bu işlemler Allah’ın kontrolündedir ve siz de bu mükemmel sisteme dayanıp güvenerek aslında Allah’a teslim olmuşsunuzdur. Hastalık halleri dışında hiçbir aksamanın oluşmayacağını çok iyi bilerek huzurla yaşarız. Bu güvenin sebebi, bizi kusursuz yaratmış olan Allah’ın üstün gücünü biliyor ve buna güveniyor olmamızdır. Tesadüflere inandığını iddia eden hiçbir insanın, tesadüfen kopyalanan bir DNA sistemine, tesadüfen reaksiyona giren enzimlere, tesadüfen atan kalbine güvenerek hayatına sakin, sorunsuz ve huzurlu bir şekilde devam edebilmesi akıl dışıdır. İnsanın bu konuda sorunsuz ve huzurlu yaşayabilmesinin sebebi, bedenindeki sistemlerin hatasız çalışabildiğine dair inancıdır. Bunun tesadüflerle mümkün olamayacağının kuşkusuz kendisi de farkındadır.

Eğer bir insan, vücudundaki tek bir sistemin, örneğin enzim sisteminin nasıl çalıştığını, neleri kapsadığını, nasıl harikalar başardığını bilirse, bedeninde rastgele hiçbir şeyin oluşmayacağını daha iyi kavrayacaktır. Bir mucizeye tanık olduğunu ve bunun kendisine bir nimet olarak sunulduğunu anlayacaktır. Farkında bile olmadığı, gözle görülmeyen moleküllerin, kendisini yaşatmak için hiç durmadan çalıştıklarının ve bunun için adeta programlanmış olduklarının farkına varacaktır. Bunların, çeşitli “kararlar aldıklarını”, “tasarruflu davrandıklarını”, “iş bölümü yaptıklarını”, “kontrollü davrandıklarını”, kısaca şuurlu birer varlık gibi görev yaptıklarını anlayacaktır. Cansız bir moleküle şuur gerektiren hareketler yaptıranın da ancak Allah olduğunu, yeryüzündeki canlı cansız tüm varlıkların sahip oldukları her bir molekülün Allah’ın ilhamı ile harika işler başardığını kavrayacaktır. Bunu fark etmek insan için bir nimet ve huzur kaynağıdır. Çünkü bu gerçeğin şuuruna varan bir insan, tüm yaşamı boyunca Allah’a güvenerek yaşayacaktır. Kendisini yaşatanın, kendisini sorumlu konumda imtihana tabi tutanın, sürekli olarak sayısız nimetler bağışlayanın Allah olduğunu anlayacaktır. Dünyada kendisine hayat verenin ahirette de kendisine hayat vereceğini ve dilerse cennetle ödüllendireceğini bilerek huzura kavuşacaktır. Allah’a yönelecek, Allah’a güvenecek ve tüm yaşamı boyunca gereksiz kaygılardan uzak kalacaktır. Allah’ın, Kendi sanatının mükemmel örneklerini yaratma sebeplerinden biri de zaten bu gerçeği ortaya koymaktır.

Mükemmel Özellikleriyle Enzimler ve İşlevleri, İnsanı Hayran Bırakmaktadır!

Eğer Allah bu denli kolaylık dilemeseydi, bir anlık gülümsememiz bile onlarca yıl alabilirdi. Yemek yiyebilmemiz, hareket edip düşünebilmemiz, konuşabilmemiz için yıllarca beklememiz gerekirdi. Ancak sistemlerimiz anında harekete geçiyor, istediğimiz an gülümseyebiliyor, yürüyüp koşabiliyor, sınırsız düşünebiliyor, saliseler içinde göz kırpabiliyor, yapmayı planladığımız hemen her şeyi istediğimiz an gerçekleştirebiliyoruz. Çünkü Yüce Allah, kusursuzca var ettiği bedenimizin, işlevlerini hızlı bir şekilde yerine getirmesini sağlayan bir sistemi bize nimet olarak vermiştir. Bu sistemin en önemli elemanlarından biri de olağanüstü yapıları ile dikkat çeken enzimlerdir.

Bir enzim, içinde mikroskobik boyutta yüzden fazla yapı taşının üç boyutlu bir şekilde birleşip uzlaştığı, insan aklının kavramakta güçlük çekeceği ve zorlukla çözebileceği kadar detaylı, kimyasal bir mucizedir. Vücuttaki görevi, tüm işlemleri “hızlandırıvermektedir”. Gözümüzü kırpabilmemiz, elimizi hareket ettirebilmemiz, görebilmemiz, besinleri sindirebilmemiz, kısacası yaşayabilmemiz için enzimler gereklidir. Vücudumuzdaki enzimlerden biri tümüyle işlevini yitirse, yaşamımız sona erecektir. Örneğin biz bu yazıları okurken enzim denen kimyasal makinelerden milyarlarcası görevini yürütmektedir. Aynı anda sayısız işlem yaparak, bizim yaşamamız için gereken sayısız fonksiyonu harekete geçirmektedirler. Enzimler bedeninizde bir olayı başlatmadıkça, değil bu satırlarda yazılanları anlayıvermeniz, bunları okuyabilmeniz, gözlerinizi bir harften diğerine çevirebilmeniz, hatta bu esnada nefes alabilmeniz bile mümkün değildir. Bir buruna, nefes borusuna, akciğerlere, oksijen taşıyan kan hücrelerine, kısacası nefes alabilmek için gerekli tüm donanımlara sahip olabilirsiniz. Ama eğer bedeninizdeki enzimler işlevsizse, nefes almayı başarabilmeniz mümkün değildir.

İşte, Allah’ın rahmeti ile böyle üstün yardımcılara sahibiz. Allah’ın dilemesiyle onlar bedenimizde hiç durmadan faaliyet halindeler. Yine Allah’ın rahmeti nedeniyle onlar yaşayabilmemiz için birer sebeptirler. Eğer onlar olmasaydı, bizleri hayatta tutan milyonlarca sebepten sadece biri devreden çıkacak ve yaşamımız sona erecekti. Gözle görülmeyen bir proteinin; bir insanın yaşamasına veya yaşamının son bulmasına vesile olabilmesi Allah’ın eşsiz bir sanatı değil midir? Rabbimiz enzim denen mikroskobik yapıları sebep kılarak, insan üzerindeki hâkimiyetini bizlere göstermektedir.

Enzimlerin Yapısı:

Sadece tek bir adım atmak istediğimizde bile, bedenimizde gerçekleşen olaylar hayranlık vericidir. Önce beynimizin içinde sayısız sinir hücresi, bacağımızı hareketlendirmek için minik elektrik akımları göndermeye yönelir. Bu akımlar omurilik soğanı ve omurilik aracılığıyla beyinden vücudun diğer kısımlarına, ardından da bacağımıza iletilir. Beynimizden yola çıkan bu elektrik akımı bacağımıza vardığında, o bölgede bulunan kas hücrelerinin kasılmasına ve dolayısıyla bacağımızın hareket etmesine sebebiyet verir. Bütün bu olaylar neredeyse eş zamanlı olarak gerçekleşirken aynı anda da hem gözlerimizden, hem bacağımızdan ve diğer duyularımıza hitap eden her bölgeden beynimize süratli ve kesintisiz bilgi akışı devam etmektedir. Aynı anda beyin, bacağımızın hareket etmesi için verdiği emrin ve ardından gerçekleşecek olan hareketin işleyişini de kontrol etmektedir. Sadece bir adım atabilmek için gerçekleşen olaylar, yukarıdaki paragrafta oldukça yüzeysel olarak belirtilmiştir. Ancak bilinmesi gereken, bu olayların tümünün ancak enzimlerin varlığı ile gerçekleştiğidir.

Çok uzun yıllar enzimler konusunda araştırma yapmış olan Dr. Edward Howel, enzimlerin insan için önemini ve etkilerini şu sözlerle özetlemişti:

“Enzimler yaşamı mümkün kılan parçalardır. İnsan bedeninde gerçekleşen kimyasal reaksiyonların her biri için bunlar mutlaka lazımdır. Enzimler olmadan hiçbir mineral, vitamin veya hormon görev yapamaz. Bedenimiz, organlarımızın tümü, dokularımız ve vücuttaki her hücre metabolik enzimler tarafından çalışır. Onlar, bedenimizi protein, karbonhidrat ve yağlardan inşa eden işçiler konumundadır. Tıpkı evimizi inşa eden işçiler gibi. İnşayı gerçekleştirmek için hammaddeniz olabilir ama işçiler (enzimler) olmadan işe başlayamazsınız bile.”

Evet enzimler; bir hücreyi bir düzen içinde çalışan son derece gelişmiş minyatür bir fabrika haline dönüştüren proteinlerdir. Şu ana kadar tanımlanmış 2000 kadar enzim vardır. Sadece damarlar 98 ayrı enzim tarafından kontrol edilmektedir. Kalbin, beynin veya karaciğerin ise kaç enzim tarafından kontrol edildiği henüz bilinmemektedir. Enzimler, hücre içinde sayısız reaksiyonu harekete geçirir, gerektiğinde durdurur, moleküllerin şekillerini değiştirir, yeniden meydana getirir veya yok ederler. Ancak kendileri bozulup değişmezler. Yapmaları gereken işlemleri yerine getirmelerinin ardından, enzimler yeni görevleri gerçekleştirmek için hazır beklemektedir.

Enzimler katalizör görevi yürütmektedir. Kendileri bir kimyasal tepkimeye katılmadan tepkimenin hızını artırıverirler. Bunu daha iyi anlayabilmek için kataliz işleminin ne olduğunu bilmemiz gerekir. Bir maddeyi enzimlerin olmadığı bir ortamda parçalayabilmek için aşırı ısı, şiddetli asidik veya bazik ortam gibi çok yoğun şartlar ve yüksek enerji gerekmektedir. Buna aktivasyon enerjisi denir. Laboratuvarda aktivasyon enerjisinin sağlanması oldukça zorlu koşullara bağlıdır. En önemli şart ise yüksek ısıdır. Ancak hücre içinde binlerce reaksiyon aynı anda gerçekleşir ve aktivasyon enerjisi ısı ile sağlanamaz. Çünkü bu kadar yüksek ısı hücre içinde gerçekleşen tüm reaksiyonları olumsuz etkileyip tamamen bozar. Isıya maruz kalan hücre, sitoplazmasını tümüyle kaybeder. Dahası yüksek ısı, hidrojen bağlarını parçalar, DNA kopyalanmasını olumsuz şekilde etkiler ve hücre içinde daha birçok sistemin devre dışı kalmasına neden olur. Dolayısıyla hücre içinde sürekli olarak gerekli olan aktivasyon enerjisini ısı ile sağlamak mümkün değildir. İşte, canlı organizmalar içinde reaksiyonların, yüksek ısı gibi şartlara gerek kalmadan gerçekleşebilmeleri için enzimler gereklidir. Çünkü enzimler, reaksiyonlar için gereken aktivasyon enerjisini düşürürler. İşte kataliz, bu enerjinin düşürülmesi ile gerçekleşen işlemdir.

Enzimler kataliz işlemini, reaksiyona girdikleri moleküllerle geçici bir birliktelik kurarak yapmaktadır. Bu geçici birliktelik, mevcut kimyasal bağları zayıflatıp yenilerinin oluşmasını sağlamaktadır. Dolayısıyla reaksiyonun oluşması için az bir miktar dışında enerji kullanılmamaktadır. Enzimler bu yolla, katıldıkları reaksiyonları, katalize edilmemiş reaksiyonlara göre 1 milyon ila 1 trilyon kat hızlandırırlar. Tek bir enzim molekülünün, birbiriyle aynı on binlerce molekülü tek bir saniyede katalize edebilmesi bir mucize sayılır ve elbette Allah’ın sonsuz aklına ve kudretine bağlıdır. Bunu kör tesadüflerle izaha çalışmak akla ziyandır. Kimyacıların yüksek sıcaklık, parçalayıcı asitler ve özel araçlarla yapmayı ancak başarabildikleri işlemleri enzimler o kadar kolay ve seri bir şekilde yaparlar ki, ne asite, ne özel araçlara, ne basınca, ne yüksek sıcaklığa ve ne de uzun bir zamana ihtiyaçları vardır. Az miktarda ısı üretmek suretiyle, bir saniyeden çok daha kısa bir zaman içinde görevlerini hatasız şekilde başarırlar. Bu özel proteinler; yağları işler, şekerin yapısını değiştirir, nişastayı parçalar, yeni besin maddeleri oluşturur, artıkları atar ve kanı temizlerler. Aynı zamanda yaşlanmayı geciktirir, bağışıklık sisteminin direncini artırır, hafızayı güçlendirir, kasları meydana getirir, ciğerlerden karbondioksiti temizleyip arındırırlar. Enzimler, insanı yaşatmak için sürekli olarak uğraşan özel yardımcılar gibi görev yaparlar. İşte Korona virüs de, yine Allah’ın yaratmasıyla bu hayati işlemi zorlaştırıp akciğerlerin iflasına yol açmaktadır.

Enzimler, tüm vücut fonksiyonlarının çalışması için gereklidir. Dolayısıyla enzimlerin varlığı da fonksiyonları da büyük bir komplekslik içerir. Bu durum, tüm canlılığın bir seri tesadüfi aşamalarla kendi kendine meydana geldiğini iddia eden evrim teorisini deli saçmasına çevirmektedir. Çünkü evrimciler, yaşamın tesadüflerle gelişim gösterdiğini iddia ederken, bunu sağlayan yapıların “basit” oldukları varsayımına dayanıvermektedirler. Ancak her geçen gün insan bedenine ait yepyeni kompleksliklerle karşılaşmaları, evrimcileri çıkmaza sürüklemektedir. Böylece yaratılış gerçeğine karşı uydurulan evrim teorisi sürekli olarak geçersiz hale gelmektedir.

Bu önemli gerçeğin farkında olan Cambridge Üniversitesi’nden evrimci Dixon ve Webb, evrim teorisi için en büyük saçmalıklardan birini oluşturan enzimler ile ilgili olarak şu tanımı yapmaktadır:

“Enzimlerin temelini içeren her şey, hayatın temeli gibi -ki bunlar temelde aynı şeylerdir- harika zorluklar ve koşullar içermektedir. Enzimlerin ortaya çıkışının, yani Hopkins’in tabiriyle yaşamın ortaya çıkışının, evrenin tarihindeki en olağandışı ve en anlamlı olay olduğunu itiraf etmemiz gerekir.”

Dixon ve Webb’in “zorluk” olarak tanımladıkları şey, evrimin açıklayamadığı komplekslikler ve mükemmelliklerdir. Bir evrimci için enzimin sahip olduğu olağanüstü kompleksliğin hiçbir açıklaması yoktur. Çünkü bu üstün eserin tek Yaratıcısı Allah’tır ve Allah, tüm varlıkları kusursuz şekilde yaratandır. Bir evrimci biyolog olan Frank Salisbury de, enzimlerdeki -evrimcilerin açıklayamadığı- bu üstün kompleksliği şu sözlerle ifade etmiştir:

“Artık hücrenin düşündüğümüzden çok daha kompleks olduğunu biliyoruz. İçinde binlerce fonksiyonel enzim bulunmaktadır. Bunların her biri kendi başına kompleks birer makinedir. Dahası her enzim, DNA’nın bir parçası olan bir gene karşılık olarak ortaya çıkmıştır. Gende bulunan bilginin içeriği -genin kompleksliği- onun kontrol ettiği enzim kadar büyük olmalıdır.”[1]

Bu çok önemli bir bilgidir. Enzimler, Allah’ın dilemesiyle genlerin kontrolünde oluşan ve yine onların kontrolünde hareket eden proteinlerdir. Dolayısıyla genlerin sahip oldukları komplekslik de enzimlerdeki kadar büyük olması gerekir. Genlerin sahip oldukları kompleksliği ise şu sözlerden hatırlayabiliriz:

Örneğin bizlere, genin içerdiği bilginin onun kontrol ettiği enzimler kadar büyük olması gerektiği söyleniyor. Orta büyüklükteki bir proteinde yaklaşık olarak 300 amino asit bulunmaktadır. Bu protein bir DNA geni tarafından yapılmakta ve bunun da kendi zincirinde 1000 nükleotidi bulunması lazımdır. Bir DNA zincirinde dört tip nükleotid bulunması gerektiğine göre, eğer tesadüfen olsaydı 1000 tane bağlantısı olan bir genin ortaya çıkışı 41000 farklı şekilde olacaktı. Bunun anlamı 4’ün ardından gelen bin tane sıfırdır ve tesadüfen oluşması imkânsızdır. Bütün bu komplekslik sadece basit bir hücrenin ve virüsün meydana gelişi için lazımdır.

Evrimcilerin, canlılığı oluşturan her bir yapının, uzun ve ağır aşamalar sonucunda, çeşitli hayali mekanizmalar yoluyla tesadüfen şekillenip oluştuğunu iddia etmeleri tam bir çarpıtmadır. Oysa evrimcilerin, evrimleştirici bir unsur olarak öne sürdükleri mutasyon ve doğal seleksiyon mekanizmalarının herhangi bir evrimleştirici özelliği bulunmamaktadır. Şimdiye kadar bir canlının, yapısındaki herhangi bir organelin evrimleşip değiştiği ve başka bir canlıya fayda sağlayacak yeni bir yapı haline geldiği asla vaki olmamıştır. Dahası; genetik, tıp, biyoloji ve mikrobiyoloji bilimleri, bir canlının protein veya genlerindeki herhangi bir değişimin, o canlının genetik bilgisinde kopmalar, bozulmalar ve ciddi hasarlar meydana getirdiğini kesin olarak ortaya çıkarmış ve herhangi bir genin veya proteinin, tamamen farklı fonksiyonlara sahip başka genlere ve proteinlere dönüşümünün imkânsızlığını açıkça kanıtlamıştır. Evrimcilerin, tümüyle kontrolsüz şartlar altında tesadüfen meydana geldiğini iddia ettikleri proteinler ise, henüz laboratuvar ortamında bile oluşturulamamıştır. Günümüz koşullarında, günümüz teknolojisi ve imkânlarıyla, tam kapasiteli laboratuvarlarda en nitelikli bilim adamlarının oluşturamadıkları böylesine kompleks bir yapının, kendi kendine, rastgele aşamalarla oluşması, kesin olarak imkânsızdır.

Enzimler de birer proteindir ve tesadüfen meydana gelmesi imkânsız olan bir genin içerdiği olağanüstü bilgilerle oluşan ve Allah’ın dilemesiyle söz konusu genin kontrolü altında çalışan kompleks yapılardır. Dolayısıyla enzimlerin de tesadüfen meydana gelebilmeleri imkânsızdır, içerdikleri bilgi oldukça akılcı ve karmaşıktır. Cambridge Üniversitesi’nden matematikçi ve astronom Sir Fred Hoyle, bir evrimci olmasına rağmen, enzimlerin tesadüfen meydana gelemeyecekleri gerçeğini şu şekilde aktarmıştır:

“Eğer maddenin, organik sistemleri hayata sürükleyen temel bir prensibi varsa, bunun varlığı laboratuvarda kolaylıkla gösterilebilmelidir. Örneğin ilkel çorbayı gösterebilmek için bir yüzme havuzu edinebilirsiniz. Bunu biyolojik temeli olmayan istediğiniz kimyasal ile doldurabilirsiniz. Bunun üzerine veya içine istediğiniz gazı pompalayabilir ve onu hoşunuza giden herhangi tip bir radyasyona maruz bırakabilirsiniz. Deneyi bir sene kadar sürdürebilir ve 2000 enzimden kaç tanesinin oluştuğunu gözlemleyebilirsiniz. Ben size cevabı verebilirim, böylelikle deney için gereken zaman, zahmet ve harcamadan kurtulursunuz. Deney sonunda, amino asitlerin ve diğer basit organik kimyasalların oluşturduğu katranlı bir çamur dışında elinize hiçbir şey geçmeyecektir. Bu konuda nasıl bu kadar kendime güveniyorum? Eğer bunun tam tersi olsaydı, bu deney çoktan yapılırdı ve bütün dünyada oldukça ünlü ve tanınmış bir deney olurdu. Ve bunun maliyeti, insanın Ay’a ayak basması için gereken maliyet dikkate alındığında oldukça önemsiz kalırdı.”[2]

İnkârcılık, akılsızlık ve sapkınlıktır!

Şuursuz atomlar birleşerek dünyanın en kaliteli televizyonlarından bile daha iyi görüntü veren gözleri meydana getiremezler. Şuursuz atomlar tesadüfen birleşerek dünyanın en kaliteli teybinden daha iyi stereo işitme sistemi kulakları var edemezler. Şuursuz atomlar tuttuğu bir şeyi hissedemez, tattığı bir şeyi anlayamazlar. Şuursuz atomlar bir gülün kokusunu algılayamazlar. Şuursuz atomlar bunların hiçbirini yapabilecek güce sahip değildirler. Şuursuz atomlar; koşan, gülen, düşünen, laboratuvarda kendi hücrelerini inceleyen insanı meydana getiremezler. Onda, hücrelerinin tümüne ulaşan bir dolaşım sistemi, tüm yediklerini yeni hücrelere dönüştüren bir sindirim sistemi, tüm bedenine emir veren bir beyin var edemezler. Şuursuz atomlar, laboratuvarlardaki en üstün cihazlardan daha hızlı çalışan, besinleri parçalayıp küçük yapılara dönüştüren, DNA’yı kopyalayabilen, atık maddeleri yok eden, mesajları ileten, 100 trilyon hücrenin her birinde her saniye yüz binlerce reaksiyon gerçekleştiren enzimleri meydana getiremezler.

Ama Darwinizm bu açık gerçeği kabul etmek istemez. Bir enzimin son derece kompleks ve üstün bir yapıya sahip olmasını, milyarlarca yıllık işlemleri saniyenin en küçük birimlerine indirmesini, sözde tesadüflerin bir eseri olarak gösterir. Görmeyen, duymayan, hissetmeyen şuursuz atomların bir araya geldiklerinde birbirleriyle haberleşebildiklerini, diğer atomları tanıyabildiklerini, onlarla işbirliği yapabildiklerini iddia eder. Bunun sonucunda; gören, duyan, hisseden şuurlu insanlar meydana gelmesinin tesadüflerin sözde gücünden kaynaklandığını öne sürer. Darwinizm; dağları, denizleri ve tüm canlıları kör tesadüflerin var ettiğine inanır. Çünkü bu sözde güç, yani tesadüfler; Darwinizm’in kompleks varlıklar var eden, mucizeler meydana getiren yalancı ilahı yerindedir. Darwinistler, işte bu şeytani büyünün etkisindedirler. Son iki yüzyılın en büyük kitle aldatmacasının temeli, işte bu yalancı ve asılsız inanç sistemidir.

Darwinizm safsatası ve evrim yanılgısı.

Darwinizm, yani evrim teorisi, Yaratılış gerçeğini reddetmek amacıyla ortaya atılmış, ancak başarılı olamamış bilim dışı bir safsatadan başka bir şey değildir. Tabiattaki harika canlılığın, cansız maddelerden tesadüfen oluştuğunu iddia eden bu teori, evrende ve canlılarda çok açık bir “düzen” bulunduğunun bilim tarafından ispat edilmesiyle çürümüş ve çöpe atılmış uyduruk bir düşüncedir. Böylece Allah’ın tüm evreni ve canlıları yaratmış olduğu gerçeği, bilim tarafından da kanıtlanmış vaziyettedir. Bugün evrim teorisini ayakta tutmak için dünya çapında yürütülen propaganda, sadece bilimsel gerçeklerin çarpıtılmasına, taraflı yorumlanmasına, bilim görüntüsü altında söylenen bir sürü yalanlara ve yapılan sahtekârlıklara dayalı olarak yürütülmektedir.

Ancak bu propaganda ve palavralar, bilimsel gerçeği gizleyememektedir. Evrim teorisinin bilim tarihindeki en büyük yanılgı olduğu, son 40 yıldır bilim dünyasında giderek daha yüksek sesle dile getirilmektedir. Özellikle 1980’lerden sonra yapılan araştırmalar, Darwinist iddiaların tamamen yanlış olduğunu ortaya sermiş ve bu gerçek pek çok bilim adamı tarafından dile getirilmiştir. Özellikle bağımsız ve vicdanlı; biyoloji, biyokimya, paleontoloji gibi farklı alanlardan gelen çok sayıda bilim adamı, Darwinizm’in geçersizliğini görmekte, canlıların kökenini “Yaratılış gerçeğiyle” açıklamaya yönelmektedir.

Darwin’i çaresiz bırakan sorular!

Evrim teorisi, tarihi eski Yunan’a kadar uzanan pagan bir öğreti olmakla birlikte, kasıtlı ve kapsamlı olarak 19. yüzyılda ortaya atılmıştı. Teoriyi bilim dünyasının gündemine sokan en önemli gelişme, Charles Darwin’in 1859 yılında yayınlanan Türlerin Kökeni adlı kitabıydı. Darwin bu kitapta dünya üzerindeki farklı canlı türlerini, Allah’ın ayrı ayrı yarattığı gerçeğine kendince karşı çıkmaktaydı. Darwin’e göre, tüm türler ortak bir atadan geliyorlardı ve zaman içinde bazı değişimlerle farklılaşmışlardı. Darwin’in teorisi, hiçbir somut bilimsel bulguya dayanmamaktaydı; kendisinin de kabul ettiği gibi sadece bir “mantık yürütme” kurgularıydı. Hatta Darwin’in kitabındaki “Teorinin Zorlukları” başlıklı uzun bölümde itiraf ettiği gibi, teori pek çok önemli soru karşısında şaşkındı.

Darwin, teorisinin önündeki zorlukların; zamanla gelişen bilim tarafından giderileceğini, yeni bilimsel bulguların kendi temelsiz teorisini güçlendireceğini umarak bunu kitabında sıkça vurgulamıştı. Ancak gelişen bilim, Darwin’in umutlarının tam aksine, teorinin temel iddialarını birer birer dayanaksız bırakmıştır.

Darwinizm’in bilim karşısındaki yenilgisi, üç temel noktadan kaynaklıydı:

1) Darwinist Teori, hayatın yeryüzünde ilk kez nasıl ortaya çıktığını asla açıklayamamaktaydı.

2) Teorinin öne sürdüğü “evrim mekanizmaları”nın, gerçekte evrimleştirici bir etkiye sahip olduğunu gösteren hiçbir bilimsel bulguya rastlanmamıştı.

3) Fosil kayıtları, evrim teorisinin öngörülerinin tam aksine bir tablo ortaya koymaktaydı. Yani yüzbinlerce yıl önceki canlılarla bugünküler hemen hemen aynıydı.

Aşılamayan İlk Basamak: Hayatın Kökeni, Yüce bir Yaratıcıya ihtiyaç duymaktaydı!

Evrimciler, tüm canlı türlerinin, bundan yaklaşık 3.8 milyar yıl önce ilkel dünyada ortaya çıkan tek bir canlı hücreden geldiklerini iddia ediyorlardı. Tek bir hücrenin nasıl olup da milyonlarca kompleks canlı türünü oluşturduğu ve eğer gerçekten bu tür bir evrim gerçekleşmişse neden bunun izlerinin fosil kayıtlarında bulunamadığı, teorinin açıklayamadığı sorulardandı. Ancak tüm bunlardan önce, iddia edilen evrim sürecinin ilk basamağı üzerinde durmak lazımdı. Evet sözü edilen o “ilk hücre” nasıl ortaya çıkmıştı?

Evrim teorisi, Yaratılış’ı reddettiği, hiçbir doğaüstü müdahaleyi kabul etmediği için, o “ilk hücre”nin, hiçbir tasarım, plan ve düzenleme olmadan, kendi başına rastlantısal olarak meydana geldiğini savunmakta, yani safsataya inanmaktaydı. Bu akıl ve mantık dışı teoriye göre, cansız maddeler tesadüfler sonucunda ortaya canlı bir hücre çıkarmıştı!? Ancak bu, bilinen en temel biyoloji kanunlarına aykırı bir iddiaydı, akıl ve mantık dışıydı. Çünkü küçücük bir enzim proteini dahi kendiliğinden oluşamaz ve harika işler başaramazdı!.. Darwinizm densizliğine inanmak, bir maymunun en gelişmiş bir bilgisayarı yapmasına inanmaktan daha beter bir zavallılıktı!..

 

Bu makaleyi sesli olarak dinleyebilirsiniz:

{mp3}allahinyaraticiligi{/mp3}

 


[1] American Biology Teacher, Eylül 1971

[2] http://www.strengthsandweaknesses.org

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

AHMET AKGÜL KİMDİR?

 

Araştırmacı-Yazar, Düşünür ve Siyaset Bilimci olarak tanınan Ahmet Akgül, Milli Görüş çizgisinde önemli bir fikir adamıdır. Olaylara insan eksenli ve İslam endeksli yaklaşmaktadır.

2004 Ocak ayında, arkadaşlarıyla birlikte İstanbul’da aylık olarak yayınlanan “Milli Çözüm” Dergisini çıkarmaya başlamıştır.

Uzun süreli, ciddi ve çileli bir mücadele dönemi yaşamış ve bu duyarlı, tutarlı ve kararlı tavrını hiç bırakmamıştır. Bu yüzden pek çok sıkıntı ve saldırılara uğramış, defalarca mahkeme açılıp tutuklanmış ve hapis yatmıştır.

İnancımız ve ihtiyacımız olan evrensel hukuk kurallarının; bütün insanlığın ortak değeri ve hayat düzeni haline getirilmesi, “Demokrasi, Laiklik ve özgürlükler” gibi çağdaş kurum ve kavramların; ilmi ve insani temellere göre yeniden şekillenmesi… Ve Türkiye’nin yeni bir barış ve bereket medeniyetine öncülük etmesi konularında yoğunlaşmıştır.

Üstadımızın, başta “İnsanın Yozlaşması”, ardından “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” ve yine “Barış ve Bereket Nizamı “İslam Davası” ve Yozlaştırılan “Cihat Kavramı” gibi birçok kitapları İngilizceye çevrilip merkezi Londra’daki Cagaloglu Yayıncılık organizesiyle; Amazon ve Bornes&Noble (bn.com) gibi dünya genelinde dağıtım yapan yüzlerce online sitesinde ve dijital (e-kitap) sayesinde 120 kadar ülkede yayınlanıp okunmaktadır. Ayrıca Üstadımızın “Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı” başlıklı Meal-i Kerim yorumları İngilizce ve Rusça tercümeleri ile “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” kitaplarının Rusça, Arapça, Çince, Japonca ve İspanyolca tercümeleri tamamlanıp basılmış olup; Almanca, Fransızca, Kırgızca ve Farsça tercümelerinde de sona yaklaşılmıştır.

Milli siyaset ve sorumluluk düşüncesini farklı bir boyutta ele alan ve yorumlayan Hocamız; yaklaşık 40 yıldır Türkiye’mizin her yerinde, Avrupa’da ve İslam ülkelerinde, önemli seminer ve konferanslara katılmaktadır.

Mili Görüş’e çöreklenmiş bazı şaibeli kişilerin gizli niyet ve tertiplerini haber vermesi, uzun vadeli hedefler ve stratejik tavizler sonucu Parti’ye girdiklerini sezmesi ve söylemesi nedeniyle, Ahmet Akgül’ün teşkilatlarda ve Milli Görüşçü kuruluşlarda hizmet vermesi engellenmeye çalışılmış; Erbakan Hoca ise, kendisinin daha bağımsız davranabilmesi ve nifak çarkı içinde körletilip kirletilmemesi için bu girişimlere karşı çıkmamış, ama kendisini uzaktan destekleyip yönlendirmekten de geri durmamıştır. Erbakan’ın “Adil Düzen” projeleri, AKP’nin siyasi hileleri ve karanlık ilişkileri, Fetullahçı Cemaatin gizli mahiyeti konularında sayılı uzmanlardandır.

1949 Elazığ doğumlu olan, çeşitli konularda yayınlanmış ve hazırlanmış 105 (yüz beş) eseri bulunan yazarımız, evli ve beş çocuk babasıdır.

 

Hocamız’ın Başlıca Kitapları:

● Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı (Türkçe Meal-i Kerim. Abdullah Akgül Yayına Hazırladı.) (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Milli Sorunlarımız ve Sorumluluklarımız (2 Cilt)

Dünyanın Değişimi ve Erbakan Devrimi

Refah-Yol’la Rantiyenin Savaşı

Cemaatin Cılkı, Erdoğan’ın Çarkı, Erbakan’ın Farkı

Türkiye Kuşatılırken, Kuklaların Kapışması

Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya (İngilizce, Rusça, Çince, Japonca, Arapça ve İspanyolcaya çevrildi.)

Bizim Atatürk

Küresel Fesatçılık ve Fetullahçılık

Dış Politika Yazıları (I) BOP’un Temel Taşları (1988-1998)

Dış Politika Yazıları (II) Tarihin En Talihsiz Yılları (2002-2015) 

Siyaset ve Strateji Bilgeliği

Osmanlı Sistemi ve Abdülhamit Siyaseti

İslam Davası ve Cihat Kavramı (İngilizceye çevrildi.)

● “İnsan”ın Yozlaşması (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Ah-u Figan’ım (Şiir)

Başörtüsü İnkârı ve İstismarı

İslamcı Münafıklar

Milli Şuur ve Ordu

20 Yıl Öncesinden; AKP Gerçeği ve Akıbeti

Bilge(!) Erdoğan’dan, İlkeli(!) Numan’a AKP Tezgâhı

Cezaevinde Yazdıklarım

Siyonizm-Deccalizm Ortaklığı

Devrim Simsarları ve Din İstismarcıları

Dilin Düğümü Çözüldü (Şiir)

Din Dengedir İslam İlericiliktir

Din – Devlet ve Demokrasi

Ergenekon Senaryosu “At Değiştirme” Operasyonu muydu?

(Kadiri - Haydari Tarikatı) Gönül Seması ve Tasavvuf Kapısı

Medeniyet Mücadelesi ve Mehdiyet Müjdesi

● Teşkilatçılık (İletişim ve İşbirliği Sanatı) Mesaj ve Metod

● Milli Görüş’ün Marazlıları

● Hak Davanın Hokkabazları

ABD’li Siyonistlerin, AKP’li Piyonistleri

İsrail'in Şımarması ve Armageddon Savaşı

BDP’nin Özerklik Kalkışması

Bir Devrim Yaşanıyordu!

Dünya Dönüşüme Hazırlanıyordu

Hidayet Kıvılcımı ve Hikmet Kılıcı (Şiir)

Katı Ulusalcıların ve Ilımlı İslamcıların Din ve Devlet Tahribatı

Osmanlı’dan Cumhuriyete Kripto Yahudiler ve Pakraduniler

Yüz Kur'ani Kavram ve Yorumları

Konularına Göre: Kur’an-ı Kerim Fihristi

Siyaset Şehveti ve AKP’nin Şerbeti (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

AKP’nin Akreplikleri (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

Terör-Masonluk ve Mafia Medeniyeti

Cumhuriyet Türkiye’sinde Nifak Hareketleri

Ruhlar-Sırlar ve Uzaydaki Yaratıklar

Sabah Yakın Değil miydi?

Tarikatların Hizmet Sahası ve Islahı

Tuz Kokarsa…

Gaflet miydi, Hıyanet miydi?

Tahribat Ortakları: AKP’nin Arkası, MHP’nin Markası

Türkiye Tarihi Dönemeçteydi!

Yakın Tarihimizde Yüceler ve Cüceler (2 Cilt)

Zafer Muştuları ve Fetih Hazırlıkları

Erbakan’dan İntikam Alanlar

Suriye’de Yaklaşan Hilal-Haç Kapışması

Başkanlık Diktatoryası

15 Temmuz Hıyanetinin Gizemi: Bir Darbe Analizi ve Sistem Krizi

Pazarlık Partisi ve Palavra İktidarı

Kemalizm-Tayyibizm Uyarlaması

Başka Çare Kalmamıştı

İslam’dan Uzaklaştıkça, İnsanlıktan Çıkılması

Dert Söyletir Aşk İnletir (Şiir)

● Hainleri Haşlama, Zalimleri Taşlama (Şiir)

● İstanbul Sözleşmesi ve Ailenin Çözülmesi

Türkiye'nin Erdoğan'la Sınavı ve Ukrayna Savaşı

 

Üstadımızın hazırladığı; İlköğretimden, Üniversiteye kadar öğrencilerimize inanç ve ahlâk esaslarını ve Milli-İnsani sorumluluklarını öğretecek Ders Kitapları:

● İlkokul 4-5: Çocuklar Sizin İçin Yaratılış Harikaları ve Din Ahlâkı

● Ortaokul-1: İslam; Doğal Hayat ve Güzel Ahlâktır

● Ortaokul-2: Allah'a İman ve Ahlâk Kuralları

● Ortaokul-3: Bilimin Işığında Allah’ın Varlık Kanıtları ve İslam Ahlâkı

● Lise-1: Yaratılışın Bilimsel Kanıtları

● Lise-2: İslam'ın Aydınlığı ve İmtihanın Şartları

● Lise-3: Müslüman; Güzel Ahlâk ve Sorumluluk Taşıyandır

● Lise-4: "Gençliğin Ahlâki Sorunlarına Milli Çözüm Programı"

● Üniversite-1: Yaratılış Sırları ve İslam’ın Esasları

● Üniversite-2: Allah'ın Varlığı ve İmtihanın Sırrı

● Üniversite-3: Olgun Müslümanın Hayatı ve İslam’ın Amacı

 

Üstadımızın Kitaplarından Derlenen Yeni Kitaplar:

● Ahmet Akgül’e Göre; Laiklik, Demokrasi ve Cumhuriyet Kavramları (Hazırlayan: Nevzat Gündüz)

● Üstat Ahmet Akgül’ün; Milliyetçilik Anlayışı (Hazırlayan: Orhan Atay)

● Ahmet Akgül’ün; Alevilik, Bektaşilik ve Şiilik Yaklaşımı (Hazırlayan: Veysel Uzun)

● Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Kemalizm’le Atatürkçülük Farkı (Hazırlayan: Ufuk Efe)

● Ahmet Akgül’e Göre; Ülke Sorunları ve Çözüm Yolları (Hazırlayan: Okan Ekinci)

● Ahmet Akgül’e Göre; Genel Ahlâk Esasları ve Temel İnsan Haklarına Saygı (Hazırlayan: Fatma Betül Erişkin)

● Üstat Ahmet Akgül’ün; Siyonizm Saptamaları (Hazırlayan: Ali Çağıl)

● Ahmet Akgül’e Göre; Yaratılış Sırları ve İman Unsurları (Hazırlayan: Halil Yaman)

● Ahmet Akgül’e Göre; Din İstismarcıları ve Devrim Simsarları (Hazırlayan: Akın Cengiz)

● Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Tarikat Yozlaşması ve Tasavvuf İhtiyacı (Hazırlayan: Abdussamet Çağıl)

● Üstat Ahmet Akgül’ün; Adil Medeniyet Programları (Hazırlayan: Osman Nuri Çelik)

● Ahmet Akgül’ün; Tarih Yorumları – 2 Cilt (Hazırlayan: Kâzım Gülfidan-Halil Altuntaş)

● Üstat Ahmet Akgül’ün; İlginç Anıları ve Rüyaları (Hazırlayan: Ramazan Yücel)

● Ahmet Akgül’ün; İçtihat Perspektifi ve Orijinal Projeleri (Hazırlayan: Abdullah Akgül-Ali Mert)

● Ahmet Akgül’ün; Hikmet Uyarıları ve Veciz Uyarlamaları (Hazırlayan: Neslihan Bayraktar)

● Üstat Ahmet Akgül Hocamızın; Tenkit (ve Tebrik) Yazıları – 2 Cilt (Hazırlayan: Mus’ab Eryıldız-İsmail Erkut)

● Ahmet Akgül’den; Siyaset ve Strateji Kuralları (Hazırlayan: Necati Akgül)

● Ahmet Akgül’e Göre; Yönetme ve Liderlik Sanatı (Hazırlayan: Yakup Gözübüyük)

● Ahmet Akgül’ün Saptamalarıyla; Erbakan ve İnsanlık Davası (Hazırlayan: Ahmet Cömert)

● Ahmet Akgül’e Göre; Erdoğan ve Takımının Ayarı ve Tahribatları – 3 Cilt (Hazırlayan: Nail Kızılkan-Sezai Kurt-Mehmet Sıtmapınar)

● Ahmet Akgül’e Göre; Fetullah Gülen’in Perde Arkası (Hazırlayan: Mehmet Akif Avcı)

● Ahmet Akgül’ün Gözüyle; Farklı Kesimlerden İnsan Manzaraları – 2 Cilt (Hazırlayan: Osman Eraydın)

● Ahmet Akgül Üstadımızdan; Erbakan Hoca’ya Yönelik İthamlara Yanıtlar (Hazırlayan: Necmettin Musa Bişkin)

● Ahmet Akgül'den Kahramanlık Şiirleri (Hazırlayan: İsmet Sezgin)

● Ahmet Akgül’den; Seçme Şiirler (Hazırlayan: Ömer Çağıl)

● Ahmet Akgül'den Şiirler Harmanı (Hazırlayan: Orhan Yılan)

● Ahmet Akgül'den Edep-İstikamet-Hikmet ve Hakikati Öğreten Şiirler (Hazırlayan: Yalçın Gözübüyük-Erdem Kaya)

 

Hocamızın Önsözünü Yazdığı Milli Çözüm Yayınları:

● Üstad Ahmet Akgül’ün Özgeçmişi ve Öğretileri (Yakup Gözübüyük)

● Haykırış (Şiir - Ali Çağıl)

AKP Yönetimi ve Tahribat Yöntemi Sistem Tahlili ve Siyaset Tenkidi (Nevzat Gündüz)

● Sözün Çözüme Dönüşmesi (Siyasi Fıkralar - Osman Eraydın)

● Ayar Aynası ve Nokta Atışı (Sosyal ve Siyasi Fıkralar - Erdoğan Bişkin)

Milli Çözüm Ekibinden: İlginç Rüyalar ve Manevi Uyarılar (2 Cilt - Hazırlayanlar: Fatma Betül Erişkin – Nail Kızılkan – Neslihan Bayraktar)

 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
16 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Metin ışık

Atatürk
Rahmetli Atatürk’ü de solcular ataist muhafazakarlar din düşmanı Süfyan gibi gösterip aziz milletimize en büyük kötülüğü yapmışlardir. Ahmet hocamız dan Allah razı olsun bizleri bu konudada aydınlattı, bu fitne İnşaallah son bulacaktır.

Mus ab

Milli Çözüm var Saptırmaya Geçit Yok
Cumhuriyet yazarı Mehmet Ali Güller! Gerçekleri örtme, hakikatleri yozlaştırma, zanlarla kuruntularla kafaları karıştırma taktikleri-dönemi bitti, bitti. Doğmalarınız, ilim dışı kuruntularınız artık sırıtıyor.
Çünkü Adil Bir Dünya Düzeni kuruluyor, insanlığa gerçekler duyuruluyor, bayağı basit fikirlere fırsat verilmiyor.
Çünkü Milli Çözüm var; hakkı ayan eden ilmi, yüreklere tesir eden sözü, oyununuzu bozan müjdesi var. Elhamdülillah

ELİF.ÇAGIL

Zalim Düzen Yıkılıyor…
Rabbimiz milyonlarca nimetini yarattı ve bereketlendirdi…Helal haram çizgisini belirledi…Bu cizgi de kalanlar kurtuldular fakat cizgiyi taşıranlar ise
virüs belası ile başa çıkamayıp helak oldular…

Bu corona denilen illeti labaratuvar ortamında yaptılar ve on yıl öncesinden hem Abd li hem de kore yapımı filmlerini yapıp piyasaya sürdüler..

Bir Fransız Bilim Adami şöyle diyor…Bu Covit 19 virüsü nasıl bir virüs ki içinde hem aıts hem domuz gribi hem de virüs var…Bu ancak bir mühendislik harikası olabilir..” Ne kadar güzel bir tesbit…

Evet dünyada bir milat yapmaya çalışıyorlar…Rabbim bu vesile ile siyonizmi yıkacak ve Adil bir düzen oluşumu hazırlayacak insaAllah… Çünkü bu zalim düzenden tüm dünya nefret etti….

Okan E.

Niyet kötü
Bunların niyeti doğru değil. Bu milletin doğru kabul edeceği bazı noktalardan çıkıp, yani damardan girip asıl zehrini sonra zerk etmek. Bir taşla bir kaç kuş vurmak istiyorlar. Önce bilim dışı ve uydurma olduğu her yönden ispatlanmasına rağmen evrim teorisini hala bilimsel bir gerçeklik gibi bu millete dayatmaya çalışıyorlar. Bunu yapabilmek için kabullenilecek bir doğrudan yazmaya konuşmaya başlıyorlar. Yetmez muhafazakarlık duyguları hassas olan kesimi Atatürk düşmanı yapmak için, kendi uyduruk fikirlerini Atatürk’ün görüşüymüş gibi sunuyorlar. Allah razı olsun Ahmet hocamızdan, Bizim Atatürk kitabıyla bunların tüm uydurmaları çöpe atılmıştır.

Mustafa

Adil Düzen
Sapkın darwinist düşünceyi dayanak alarak siyonizm 1. Ve 2. Dünya savaşları ve devamında tüm insanlığı felakete sürüklemiş milyonlarca insanın ölümüne ve sarılmaz yaralara maruz kalmasına sebep olmuştur. Ancak İnşallah Kutlu Şafak’ın atması yakındır. Erbakan Hocamızın Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya projelerinin hayata geçmesiyle insanlık ve tüm mazlumlar nefes alacak, yaralar sarılacak ve bolluk bereket ve adalet günlerine kavuşacaktır. Bu mübarek günler ve ezilenler hürmetine en kısa sürede o günlere kavuşmak niyazıyla.

Ömer Ali

İLAHİ TASARIM VE ALLAHI BULMAKEvet din, bilimi teşvik eder ve bilimle uğraşan akıl ve vicdan sahibi insanlar Allah’ın varlığının delillerine çok yakından şahit oldukları için, aynı zamanda güçlü bir imana da sahip olurlar. Çünkü bu insanlar yaptıkları her incelemede, her yeni buluşta Allah’ın yarattığı mükemmel bir sistem, kusursuz bir detay ile karşılaşırlar. Örneğin, gözler üzerinde inceleme yapan bir bilim adamı, yalnızca insan gözündeki kompleks sistemi gördüğünde bile bunun asla tesadüflerle ve aşamalı geçişlerle meydana gelemeyeceğini anlayacaktır. Biraz daha incelediğinde, gözün oluşumundaki her detayın mucizevi bir yaratılışı olduğuna şahit olacaktır. Gözün birbiriyle tam bir uyum içinde çalışan onlarca ayrı parçadan oluştuğunu fark edip onu yaratmış olan Allah’a olan hayranlığı kat kat artacaktır.Aynı şekilde evreni inceleyen bir bilim adamı, kendini bir anda binlerce mucizevi dengeyle karşı karşıya bulacaktır. Sınırlarını belirlemenin mümkün olmadığı uçsuz bucaksız uzayda yer alan milyarlarca galaksi ve bu galaksilerdeki milyarlarca yıldızın büyük bir uyum içinde varlıklarını sürdürebilmesi ona büyük bir araştırma şevki kazandıracaktır. Bunlardan dolayı, iman sahibi bir insan bilimsel araştırmalar yapmak ve evrenin sırlarını öğrenmek konusunda, son derece istekli ve kararlı olacaktır. Çağımızın en büyük dehası olarak kabul edilen Albert Einstein bir yazısında iman eden bilim adamlarının dinden aldıkları bu ateşleyici gücü şöyle açıklamıştır:“Evrenle ilgili dini duygunun bilimsel araştırmaların en güçlü ve en soylu nedeni olduğu kanaatindeyim. Şüphesiz ki bu duyguyu, bilimsel zihniyeti ile ilk kuranlar en kuvvetli sezmişlerdi. Evrenin yapısını, bilimsel ve akılcı bir şekilde anlamak, insana en derin iman duygusu verir. Yıllarca mesai sonunda kavradıkları evren anlayışı, Kepler ve Newton’a böyle derin duygular vermiştir. Bilimsel araştırmaların yalnız pratik alanında kalanlar, bu konuda her zaman her yerde yanlış açıklamalara düşmüşlerdir. Ancak hayatlarını tamamen bilimsel araştırmalara vermiş olanlarındır ki, bu seziş ve ilham, kalplerine dolar ve ancak bu çapta adamlardır ki, binbir güçlüğe rağmen bu aramalarına devam ederler. Onlar bu kuvveti din duygusundan alırlar. Bir çağdaşımız pek doğru olarak şöyle demiştir: Bizim materyalist çağımızda en derin din duygusunu, pozitif bilim yolunun ilk arayıcıları sezmişlerdir.”[2]Johannes Kepler ise: Yaratıcı’nın eserlerindeki lezzeti tatmak için bilimle ilgilendiğini söylerken, tarihin en büyük bilim adamlarından biri olan Isaac Newton, bilimsel araştırmalarını yapma çabasının ardındaki sebebin Allah’ı bulup tanımak isteği olduğunu ifade etmiştir. Bu sözler dünya tarihinin en önemli bilim adamlarından sadece birkaçına aittir. Bu kişiler ve – ileriki bölümlerde inceleyeceğimiz – bunlar gibi daha yüzlerce bilim adamı evreni inceleyerek Allah’ın varlığına iman eden, Allah’ın ihtişamla yarattığı kanunlardan ve olaylardan etkilenerek, daha fazlasını keşfetme isteği duyan kimselerdir.Görüldüğü gibi, Allah’ın evreni nasıl bir yaratılışla var ettiğini görebilme isteği, tarihte pek çok bilim adamının en büyük motivasyon kaynağıdır. Çünkü evrenin ve canlıların yaratılmış olduklarını kavrayan bir insan, aynı zamanda bu yaratılışta bir amaç olduğunu da kavrayacaktır. Amaç ise doğal olarak bir anlam oluşturacaktır. Bu anlamı kavrayabilmek, delillerini bulmak, detaylarını incelemek isteği, bilimsel çalışmalara büyük bir güç kazandıracaktır. Ancak eğer evrenin ve canlıların yaratılmış oldukları gerçeği reddedilirse, bu anlam ve amaç da ortadan kalkacaktır. Örneğin materyalist felsefeye ve Darwinizm’e inanan bir bilim adamı, evrende hiçbir amaç olmadığını, her şeyin kör tesadüflerin sonucu ortaya çıktığını savunmaktadır. Bu durumda evreni ve canlıları araştırmanın da gerçek bir anlamı kalmamaktadır. Einstein bu… Devamını oku

Necmettin

ADAM GİBİ ADAMLIK!..
Nerede bir haksızlık, zulüm ve acı varsa
Hangi yalan hileyle,beşer kandırılırsa
Hak namına her sahip,çıkılacak ne varsa
Orda O’nun gayreti,eserini,görürsün!

Kur’an İle Sünnettin,esaslarına bağlı
Erbakan Hocamızdan, gerçek bir diplomalı
Hakikat Sarayı’nın, en sağlam Muhafız’ı
İman,hikmet,feraset dirayeti görürsün!..

Bazan zalime kalkmış, elmas bir kılıç gibi
Bazan yüksek ilimle,yıkar sahte alimi
Bazan seccadesinde,yakarır Yunus gibi
Hakka sadık nasıl bir,kul olunur görürsün!..

Allah aşkı-korkusu bürümüş benliğini
Adanmış varlığıyla,yok etmiş benliğini
Ne etse rıza için,eder tüm ettiğini
O’nda edep-marifet, hem asalet görürsün

Alemde ne olursa,kendin sorumlu bilir
Tevhid gerçeğin ermiş,şirki yere serdirir
Tek kişilik bir ordu,Deccale had bildirir
Üstadda adam gibi adamlık ne görürsün!..

ALİ ÇAĞLAYAN

ELHAMDÜLİLLAH!
Elhamdülillah;
Bilim ve teknoloji ilerledikçe, Kur an ve sünnet ışığında bakış açısıyla Allah (cc) nın Kudretini, Vahdetini daha geniş anlama ve anlatma imkanı bulunmakta, Şeytani sistemlerin ve en yaygın Darvinist teorinin iflası akla ve vicdana uygun yöntemlerle her kezin anlayacağı şekilde çürütülmekte ve her varlığın bir varlık sebebi olduğu ve gerekliliği ispat edilmektedir.

Makaledeki bu kadar geniş izahtan sonra tekraren;

Eğuzubillahimineşşeydanirracim
Bismillahirrahmanirrahim

(Ey Resulüm, “Allah’ın nasıl bir varlık olduğunu bize açıkla” diyenlere) De ki: “O Allah, birdir. (Eşi, dengi, benzeri, şeriki, yardım edicisi, ihtiyaç hissettiği, öncesi, ölmesi, acizliği, eksikliği, bilgi yetersizliği ve beceriksizliği asla bulunmayan tek ve gerçek İlah’tır.)”

“Allah, Samed’dir. (Her yaratığın Kendisine muhtaç bulunduğu şekilde, sonsuz ve kusursuz zengin olandır. Hiçbir şeye, hiç kimseye ve hiçbir şekilde asla ihtiyaç duymayandır, ama her şey O’na muhtaçtır.)”

“O, (asla ve hâşâ çocuk) doğurmamıştır ve (bir anadan) doğmamıştır. (Allah C.C. böyle eksiklik ve acizliklerden uzaktır).”

“Hiçbir şey (hiçbir kimse ve hiçbir şekilde), O’na denk olmamıştır (ve zaten olması imkânsızdır.
http://www.mealikerim.com/112/ihlas/

Bu yüce kudretin Azametini biraz olsun görsel olarak anlayıp tefekkür etmek için aşağıdaki lingi verilen kanalı tıklayıp dünya, güneş sistemi, 300 milyar galaksinin ve her birinde mevcut 250 bin yıldız kümelerinin ahenginde ki Yüce Allah (cc) nın ‘Tekvin’ yani yoktan var etme, ‘Vahdet’ varlığın birliği sırrını görebiliriz. Elhamdülillah..Allahu ekber…Subhanallah…

Linge bir gözatalım.
https://youtu.be/GoW8Tf7hTGA

Necmiye

Adil düzen kurmak akli düşünce gerek
Her konuda, seminerler, kitaplar,
Makalelerle insanlığın kurtuluş çarelerini tabiri caizse reçeteler şeklinde istifademize sunan muhterem Ahmet Akgül hocamıza teşekkür ederiz..
Bugün dünyanın pek çok ülkesinde İslam inancından Kurani kurallardan ve din ahlakından uzak olmanın sıkıntısı ve acıları yaşanmaktadır.
din dışı ahlâkın neden olduğu şiddet kültürü,pek çok toplumu etkisi altına almıştır. bu kültür insanları,kaosa,bunalımlara, yoksulluğa,karanlığa, savaşa, çatışmaya, sömürüye iten bir yapıdadır.
Bu kültürün oluşturduğu şeytani sistem ise tüm çarpıklıkları ile deşifre olmuş durumdadır. akademisyenler ve sosyologlar, posmodern kültürün içine düştüğü kaosu, ancak bu kültürün dışından gelen bir anlayışın ortadan kaldırabileceğini savunmaktadırlar.
bu anlayış ise, yüce Allah’ın insanlara Kuran da bildirdiği hak dinin kuralları ve ahlakıdır. ancak İslam Ahkâmı yani Kur’an‘ın hayatın tümünü kuşatan ilahi kurallarını esas alan bir hayat nizami kurulmadan, İslam ahlakını yaşamak da imkansızdır. insanlar Kur’an ahkamının rehberliği olmadan, şahsi ve toplumsal sorunlarına hiçbir zaman köklü ve tatmin edici çözümler bulamayacaktır. Kur’an’da haber verilen bu üstün ahlak modelini yaşayan insanlardan oluşan bir toplum elbette, asırlardır Özlenen ideal yapısına kavuşacaktır. evet İnsanlığın ve müslümanların tek kurtuluş çaresi ve huzur reçetesi kuran ahkâmını ve İslam ahlakına dönmektir. Yani Adil düzeni kurmaktır

Kemal Serkan

Subhanallah Subhanallah Subhanallah….. Ya rabbi tövbe….. Ya VEDUD……. Ya Rahman Ya Rahim Ya Kerim….ELHAMDÜLİLLAH
Öncelikle muazzam -muhteşem bir anlatım ve konuyla Allah’ımızın sonsuz kuvvet ve kudretini mutlak varlığını kalplerimize tereddütsüz nakşeden , rabbimize karşı ne kadar az şükrettiğimizi , bizleri tevbeye sevkeden , gafletimizi hatırlatıp büyük bir heyecanla gafletten kurtarabilen, aklımıza hitap eden, tefekkür etmemizi sağlayan, acizliğimizi hatırlatan, Allah’ın sadece bu konuda bile sonsuz kudret ve ihtişamını anlatan [b]secdelere kapandıran[/b] ……. bir makaleyle başbaşayız. Kaleminize kuvvet Muhterem Hocam….

Aziz Erbakan Hocamızın hizmetlerinden dikkat çeken konulardan sadece 2 tanesi :
1) Evrim Teorisinin çökmesini sağlaması,
2) Dünya insanlığını ezen sömüren Siyonizm Hakikatını deşifre etmesi…

Bu 2 şey herşeyin temeli olsa gerek. Bu 2 şeyin hakikatını bilmeyen anlamayan dünya hayatında ve ahiret hayatında SAADETİ elde edemeyeceği gerçeği…

Rabbimize her an her dem zikir halinde hamd halinde tevbe halinde olmamız , rabbimizin ihtişamını yüceliğini biran olsun unutmamak gaflet haline bürünmemek için bütün çabamızla UYANIK KALMAYA çalışmamız , ve tabi ki bu hakikatleri hatırlayarak öğreterek bizlerin UYANIK KALMASINA- DİRİ KALMASINA vesile olan Üstadımıza her daim dualarımızda yer vermek , bende olmak, kıymet bilmek , ….. için gereğini yerine getirenlerden olmak için çaba sarfetmemiz lüzumuna….

Veysel

Rabbimizin mucizeleri
Toprağa bakıp, ardındaki mucizevi muhtevayı ve sanatı idrak edemeyen.. Toprağa atılıp orada çürüyen ancak daha sonra mucizevi ve sanatlı bir şekilde yetişen tohumu göremeyen.. Kupkuru kesilip ardından yaprak ve çiçekle donanıp, türlü meyvelerle mucizevi bir kaynak olan bitkilerin hikmetini ve kıymetini sezemeyen.. Her birinin kendine has özellikleri ve kendine mahsus halleri bulunan ve yaşamsal döngüleri ve özellikleri ve de bizlere sundukları sayısız faydaları ile mucizevi ibretler sunan hayvanlar aleminden ders çıkaramayan.. Ve nihayet; şuur, idrak, akıl, ahlak, erdem gibi üstün özellikler yanında, iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, faydalı ile zararlıyı ayırma melekeleri ile donatıltılmış, kendini ve Rabbini bilme fırsatı tanınmış insanı alçaltmak, halini kıymetsiz ve değersiz göstermeye çalışan.. Ya ahmak ve akılsızdır.. Yani bu safsatalara ya kör kütük kara cahil olması nedeniyle düşüyordur.. Veyahut bu hazineleri emrinize sunan Rabbimizin izzetini ve azametini bile bile inkar edip, gerçeğin üstüne örtme çabasına gayret eden bir sahtekardır. Rabbimizin bunca delil ile gözlerimizin önüne serdiği hazinelerini görmezden gelip, deli saçması bahanelerle iftira atan, yine Rabbimizin bizlere öğrettiği ahlak ve adalet değerlerini bizlere sanki kendilerine delilmiş gibi sunanlara en güzel bir şekilde cevap verilmiş bulunmaktadır. İnşallah istifade ederler ve içinde bulundukları komik ve zelil durumdan kurtulurlar.

Elif G.

İnkarcılık = Akılsızlık
İnsan aklı olan ve düşünen bir varlıktır. Şüphesiz bu, insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliktir. Dinimiz bizlere: “Aklı olmayanın dini de yoktur.” Demektedir.
Bakara 164 . Ayette şöyle buyuruyor:
Şüphesiz, göklerin ve yerin (böylesine mükemmel ve muhteşem yaratılıp) halk edilişinde, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde yüzen gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurla yeryüzünde her çeşit canlıyı yayıp (hayat vermesinde), rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre âmade bulutları evirip çevirmesinde; (evet her şeyde) elbette düşünen bir topluluk için deliller (mucizevi ayetler) vardır.
Rabbimiz binlerce yıl öncesinde kelamı olan Kur’an-ı Kerim’de akleden insanların anlayabileceği birçok ayetiyle kainatın yaratılışının bir tesadüften ibaret olmadığını herşeyin Allah’ın kudret ve azametiyle sünnetullaha uygun şekilde yaratıldığını dile getirmiştir. O dönemde kimsenin bilmediği, Atlas Okyanusuyla Akdeniz suyunun birbirine karışmaması durumunu Kur’an-ı Kerim’in binlerce yıl önceden haber vermesi bu ayetlerden biridir.
Rahman 19
Birbirleriyle kavuşmak üzere (Allah suları acı ve tatlı olan) iki denizi (bir boğazda) salıvermiştir.
Rahman 20
İkisi arasında (suların yoğunluk farklılığı yüzünden) bir engel vardır; birbirlerinin sınırını geçmemektedir.
Düşünen ve akleden insanlar için bu gibi ayetlerde ibretler vardır.
Bununla birlikte akıl tek başına kesinlikle yeterli değildir. Eğer böyle olsaydı Peygamberler gönderilmezdi. Aklımızın yetmediği yerde peygamberler mürşidlik yaparak bizleri aydınlatmışlardır.
Aziz Erbakan Hocamız: “Biz her taşın altında Yahudi var demiyoruz ama Yahudi hiçbir taşın altını boş bırakmaz.” Derken ne kadar da doğru söylemiştir. Darwin teorisi Siyonizmin bize dayattığı safsatalardan biridir. İnsanları İslam’dan, imandan uzaklaştırmak için ortaya atılmış bir projedir. Ne kadar saçma ve hiçbir bilimsel dayanağı olmadığı yine birçok bilimsel deney ve kanıtlarla dile getirilmiştir.
Günümüzde yaşadığımız virüs hadisesini Darwin teorisiyle açıklamaya çalışanlar da büyük bir yanılgı içindedir. Çünkü yazıdada belirtildiği üzere sadece bir enzimin yapısı ve işlevi araştırıldığında en donanımlı labaratuvar ortamlarında bile incelenmesi zor olan bu enzimin insan vücudunda mükemmel ve şaşmaz bir işleyişle görevini sürdürmesi bize bu teoriyi çökertmek için yeter de artar bile…

Erdem Kaya

ELHAMDULİLLAH
Ahmet Akgül Üstadımız, Darwinizm saçmalık ve ahmaklık teorisini tahlilleri ile birlikte tarihe geçecek bu makalesinde muazzam bir şekilde Elhamdulillah çökertmiştir.

A’lâ Suresi 5. Ayet
(Ey Nebim ve Ümmeti!) Rabbinin Yüce ismini tesbih et. (Her türlü noksanlık, haksızlık ve yanlışlıktan uzak bulunduğunu an ve anlat, ki O Rahim ve Rahman’dır).

A’lâ Suresi 2. Ayet
(O Rabbin hepinizi ve her şeyi hiç yoktan) Yaratan, (mükemmel bir sistem içinde biçim verip) düzene koyandır (ki her şeyi her an yeniden yaratmaktadır, mükemmel şekilde donatmaktadır).

A’lâ Suresi 3. Ayet
(O her şeyin biçimini, özelliğini, süresini en ince ayrıntılarıyla) Takdir edip, böylece (yaratılış gayesine ulaşması için yol gösterip) hidayet buyurandır.

Hadîd Suresi 2. Ayet
Göklerin ve yerin (her şeyin ve herkesin) mülkü O’nundur. (Her şeyi ve her an) Dirilten ve öldürendir. O, her şeye güç yetirendir.

Yakup G.

Siyonizm-Darwinizm-Evrim Teorisi
Muazzam ve akıl, mantık ve gerçek ilim ile kaleme alınmış ve sistematik izahat ile iframe nakşeden bir makale, teşekkürler.

Darwinizmin -Evrim Teorisinin, Siyonizmin insanlığa biçtiği bir rol olduğu, Yuval Harari’nin kitaplarında aslında bunu ifşa ettiği, ve son korona virüsü ile bu kontrolü sağlamaya çalıştıklarını, fakat kendilerini ilahlaştırarak başlattıkları bu çalışmayı bir virüsü bile kontrol edemeyerek Allah tarafından başlarına geçirilmesi şeklinde okumak evrim teorisine inananların kendilerin nasıl kandırıldığını anlamaya yardımcı olur belki.

Malum Siyonizmin kenidisinin üstün ırk geri kalan insanların ise maymundan evrilme olduğu teorisini Evrim Teorisi ile insanlığa aşılamaya, böylece üstünlüğünü ve sapık inancını ispat etmeye çalışmaktadır. Bu sapık düşünceden yola çıkarak bugün dünya nüfusunu kontrol etme ve tanrılık iddiarlarıyla maymundan gelen değil yapay zeka ile sözde oluşturacakları yarı robotları kendilerine hizmetçi olarak seçerek yaşamlarına devam edeceklerine inanmaktadırlar.

Yani evrim teorisi ile insanların Allah’ı inkar etmesini isteyen siyonizm aslında kendisini ilah yerine koymaktadır. Bunun içinde çerçevesini kendilerinin çizdiği safsata temelli sözde akıl ve bilimi putlaştırıp, inançsızlığı bir din haline getirerek böylece insanları kendilerine köle haline getirmekte ve kendilerini bir nevi tanrı ilan etmektedirler.

İşte evrim teorisine inanan zavallılar bu köleliği (siyonizme göre kulluğu) peşin kabul etmiş zavallılardır.

Makalede de zikredildiği gibi “Darwinizm densizliğine inanmak, bir maymunun en gelişmiş bir bilgisayarı yapmasına inanmaktan daha beter bir zavallılıktı!..”

Cansel

SELÂMETLE İki temsil ile bir hakikati izah etmek isterim, nacizane. Mimari açıdan her şarta dayanıklı, gelenlerin rahatı için her şey düşünülmüş, gözlere zevk vermesi için ince ince detaylarla bezenmiş bir camii düşünelim. İçine girdiğinizde ilk merak ettiğiniz şey muhtemelen bu yapıyı kimin yaptığı olacaktır. Sonra bir adam çıkıp gelse ve size camiyi kimin yaptığını buldum dese ve başlasa anlatmaya… Caminin minaresi şu kadar yükseklikte, işlemelerin boyası için şu kg boya kullanıldı, yapımında şu kadar taş kullanıldı, şu kadar zaman sürdü vs vs. Yani siz kimin yaptığını sorarken o size nasıl yapıldığını anlatsa. Ve sorunuza asla bir yanıt vermese. Nasıl karşılarsınız? Siz sorum bu değildi dedikçe o daha da fazla detaydan bahsetse… Yahut bize bir kitap verilse ve o kitabı anlamamız istense biz tutup içindeki yazıların harflerinin şekilleriyle ilgilensek, hangi kelimenin kaç adet kullanıldığını, dil bilgisi özelliklerini, söz sanatlarını sayfalarca anlatsak. Fakat tek bir cümlenin dahi manasıyla ilgilenmesek… İşte yaradılış inkârcılarının tam olarak yaptığı budur. Evrenin işleyişini herkesten iyi araştırır gözlemlerler. Fakat tüm çalışmalarını mânâsızlıkla çürütürler, itham ederler, kıymetsizleştirirler. Bahsi geçen enzimlerin olsun insan vücudunun olsun evrenin olsun işleyişine yapısına dair keşiflerin büyük bir kısmını da onlar keşfetmiştir. Kendilerini bilime adamışlardır kendi tabirleriyle. Ömürlerini bilim uğrunda çürütürler. Ve buldukları tek şey tıpkı cami örneğindeki gibi ancak ve ancak caminin mekânsal özellikleridir, kitap örneğindeki gibi ancak ve ancak dış görünüştür.Buldukları tek şey evrenin “nasıl” işlediğidir. Yaptıkları şey sebepleri fail ilan etmektir ve bu sayede asıl faili unutturmaya çalışmaktır.Yağmuru buluttan çıkıyor görüp yağmuru yapan buluttur demektir. Oysa bunca ilmi bir tek yaradana dayandırsalar ve ömür tüketip buldukları, açıkladıkları işleyişi yapan şuur ilim ve irade sahibi bir zaatı kabul etseler en azından çabaları ve emekleri zayi olmayacaktır. Zaten bu işleyişin keşfedilmesine bizleri aday kılan da Allah’tır. Evreni ve kendini bilip Rabbini bilmek amaçtır. Allah istemese tek bir işleyişi dahi ifşa etmezdi yahut bize bunu merak etme ve araştırma yetisini ve aklını vermezdi. Verdi çğnkü Rabbimiz okumamızı, kainâtı kendimizi Kur’anı okumamızı ve onu bulmamızı istiyor. Allah düşmanları sırf garezlerinden tek bir Allah’ı kabul etmeyip her atoma haşa Allah’lık vasfı vermek gibi bir cahilliğe düşmüşlerdir. Çünkü milyonlarca olasılıkta bir oluşan bir maddeyi oluşturma ‘kararı’ nı o maddeyi oluşturan her bir zerreye yüklemiş ve bir ilahı reddedip milyonlarca şuursuz ilah edinmişlerdir. Kendilerince, materyalizme ve naturalizme dayanan bilim diye bir din oluşturmuşlardır. Ve bu dine göre yalnızca gözlerinin gördüğünü kanıt saymışlar ve basit bir mantıkla dinlerine uymayanı bilim dışı olarak nitelendirmişlerdir. Oysa en basit bir ilacı hazırlarken 0.0001 miligram fazla veya eksik bir madde olması durumda ilacın etkisini göstermeyeceğini düşünürsek… Zira evren ve içindekilerin milyarlarca farklı maddelerden ve bu maddelerin milyarlarca farklı miktarlarıyla oluştuğunu göz önünde bulundurursak… Basit bir ilaç için gereken malzemeleri birer tüpe koyup tesadüf(!) bir rüzgarla tüplerin devrilip gerektiği miktarda karışıp bir ilaç oluşmasına dahi şahit olmadıkları halde, Milyarlarca maddeden oluşan evrenin tesadüfle gereken miktarlarla gerektiği sırayla bir araya geldiğini savunmuşlardır. Bunun neresi akıldır neresi mantıktır? Bu argümanla ancak rezil olmaktadırlar da farkında değillerdir.Kur’anda da geçtiği gibi Allah düşmanları hem bu dünyada hem de ahirette rezil ve zelil olmaya mahkumdur. Bu dünyada akılsızlıklarından ve imansızlıklarından… Devamını oku

Fatih Çetinkaya

Allah razı olsun
Mükemmel bir makale hocam Allah razı olsun

YORUMLAR

Son Yorumlar
16
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx