BAZI NURSUZLARIN FESATLIK FELSEFESİ
Nurcu Yeni Asya gazetesi yazarı Orhan Ali Yılmaz, Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı “Aksa Tufanı”nı kınayan ve nursuz ayarını ortaya koyan bir yazı hazırlamıştı. “‘Savaş’ yoluyla ‘cihad’ dönemi bitmiştir…” başlıklı yazısında bu adam; “Cihad kavramı, İlahî dinlerin gayesi olarak kabul edilen şu; ‘Canı korumak, malı korumak, aklı korumak ve de dini korumak’ şeklinde belirtilen kavramların sonuncusu ile ilgili.” ifadelerini kullanmış, dolaylı biçimde, askeri cihadın Dinin gayesine uygun olmadığını anlatmaya çalışmıştı.
“7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e karşı başlattığı ve atılan yüzlerce füzelerle, kadın, çocuk ve de sivil ayrımı yapmaksızın 1500’e yakın İsraillinin ölümüne ve üç yüze yakın insanın, yine şu ‘misilleme’ amaçlı, sivil asker fark etmeksizin rehin alınmasına yol açan şu ‘Aksa Tufanı’ adını verdikleri operasyon yukarıdaki şu ‘şaşmaz ölçüleri’ yeniden yeniye bana bir hatırlattı” diyerek HAMAS’ı suçlu ve saldırgan taraf gibi gösterme çabasıyla, aslında öz vatanlarını ve özgürlük haklarını savunan Hamas’ı, terörist sayan soysuzların safına kaymıştı. Oysa kuduz ve Siyonist İsrail, gasp ettiği topraklarda kurulduğu günden bugüne sınırlarını yüz kat artırmış, mazlum Filistin halkını açık hapishane şartlarına mahkûm bırakmıştı.
“Bu durumu gören, ‘hakperest ve insaflı her bir insan’ ve de ‘Müslüman’, benim şu kanaatime iştirak edecektir diye tahmin ederim: Savaş yoluyla ‘cihad’ dönemi artık bitmiştir; çünkü mazarratı menfaatine, yani zararı faydasına galip gelmiş, sonucu itibarıyla büyük bir ‘zulme’ dönüşmüştür” diyen bu nursuz yazar, iyice haddini aşmış ve Kur’an’ın CİHAD (MİLLİ SAVUNMA) emrine bir nevi savaş açmıştır.
Şu ayet-i kerimeler, kıyamete kadar her türlü cihadın devam edeceğini net olarak beyan buyurmaktadır:
“(Ülkenizde ve yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya, (temel insan haklarına aykırı tüm fesat odakları kurutuluncaya ve böylece) Dinin (adalet düzeninin) hepsi Allah’ın (rızasına ve temel insan haklarına uygun) oluncaya kadar (zalim ve kâfirlerle) çarpışın (ve mücadeleyi bırakmayın). Şayet (zulüm ve fitneden) vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını Görendir (siz de onları kendi hallerine bırakın).” (Enfâl Suresi: 39)
“Sizinle (Dininiz, devletiniz, ülkeniz ve hürriyetiniz konusunda ve çeşitli yollarla) savaşanlara karşı, (siz de) Allah yolunda (ve geçerli olan silah ve metotlarla) çarpışın; (ancak) aşırılığa kaymayın! Kesinlikle Allah aşırı gidenleri sevmez. (Bu nedenle haddi aşmayın ve haksızlığa sapmayın.)” (Bakara Suresi: 190)
“(Bununla beraber, ülkenizde, bölgenizde ve yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya (herkese temel insan haklarını sağlayan bir düzen kuruluncaya; adalet ve hürriyet ortamını bozmaya kalkışan fesat odakları etkisiz bırakılıncaya) kadar onlarla (zulüm odaklarıyla) çarpışıp (Hakkı hâkim kılmaya çalışın!) [“Onlara (gizli, açık düşmanlara) karşı gücünüzün yettiği kadar (bütün imkânları kullanarak siyasi, askeri ve iktisadi her türlü) kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar, (bugün ise üretilip devamlı bakımı yapılan uçaklar, füzeler ve tanklar) hazırlayın.” (Enfâl: 60)] Eğer (kâfir ve hain odaklar saldırı ve fesatlıktan) vazgeçerlerse, artık zalimlerden başkasına karşı düşmanlık yoktur (saldırganlık ve zulümkârlık caiz değildir).” (Bakara Suresi: 193)
“Onlara (gizli, açık düşmanlara) karşı gücünüzün yettiği kadar (bütün imkânları kullanarak siyasi, askeri ve iktisadi her türlü) kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar, (bugün ise üretilip devamlı bakımı yapılan uçaklar, füzeler ve tanklar) hazırlayın. Ki bunlarla Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve Allah’ın bildiği (ama) sizin bilmediğiniz diğer (gizli şer ve nifak odaklarını) korkutasınız (ve caydırıcılık gücüne sahip olasınız. Bu konuda cimrilik ve tedbirsizlik yapmayasınız). Allah yolunda (cihad uğrunda ve milli savunma amacıyla) her ne harcarsanız, (nasıl bir katkı sunarsanız, o ahirette) size tam olarak ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız. (Allah adalet sahibidir.)” (Enfâl Suresi: 60)
“Aslında (o münafıklar) eğer (cihad için yola) çıkmak isteselerdi (herhalde) bu maksatla bir hazırlık görür (ve gayret gösterirlerdi). Ancak Allah, onların harekete geçip (aranıza katılmalarını) kerih bulup (münasip görmemiştir) de (bu yüzden) ayaklarını dolayıp oyalayıvermiş ve (onlara); ‘siz de (evlerinde) oturanlarla birlikte oturun (da Allah’ın rahmetinden mahrum olun!..)’ denilmiştir.” (Tevbe Suresi: 46)
“(Halbuki, gerçekten) İman edenler; Allah yolunda (Hakk ve adalet hâkim ve Müslümanlar galip olsun diye) çarpışıp çırpınırlar. İnkâr edenler (ve münafık kimseler) ise, tağut yolunda (şerli ve şeytani odakların zulüm ve sömürü düzenleri sürsün diye) çırpınıp çarpışırlar. O halde siz (mü’minler iseniz); şeytanın dostları olan (inkârcılar ve münafık)larla çarpışın. Ve kesinlikle (bilin ki) şeytanın hile ve tuzağı pek zayıf (ve temelsizdir.)” (Nisa Suresi: 76)
Bediüzzaman ve Cihad Anlayışı:
1977 senesinde, Rahmetullah Seyyid Ma’şuk Arvasi Hz.leriyle, Van’ın Gürpınar kazasının uzak bir köyüne yaptığımız ziyaret sırasında, Üstat Said Nursi Hz.lerine şaşırtıcı derecede benzeyen yaşlı bir amca şu hatırasını aktarmıştı: “Bediüzzaman Hz.leri köyümüze uğradı. Bizleri Rus işgaline karşı silahlı çarpışmaya çağırdı ve ‘İslam’ın şartı altıdır; altıncısı ise cihaddır!’ buyurup köyümüzden ayrıldı.”
Hatta Bediüzzaman Şanlı Kurtuluş Mücadelemizi ve Kuvay-ı Milliye Hareketini “İSYAN VE TUĞYAN” sayan fetvalara:
“İşgal altındaki bir memlekette, İngilizlerin emri ve tazyiki altındaki bir idarenin fetvası geçersizdir. Düşman işgaline karşı harekete geçenler asi değil mücahittirler!”[1] anlamında karşı çıkmıştır.
Şimdi bu Kur’an’sız nursuzlar, Şeriatsız nursuzlar, Cihadsız nursuzlar ve Bediüzzaman’sız nursuzlar “Artık savaş yoluyla cihad döneminin bittiğini” söyleyecek kadar sapıtmışlardı. Ne yani, yarın ABD ve AB (Haçlı Batı) veya Rusya, Türkiye’mize saldırıp işgale kalkışsalar… Bizi tüm insan haklarımızdan ve kutsallarımızdan mahrum bıraksalar, namusumuza ve onurumuza el uzatsalar öyle oturup dua ve kitap okumakla mı uğraşacaktık!? Bu ne iz’ansız, irfansız ve vicdansız bir yaklaşımdır. Bu marazlı mantığa göre; Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerimizdeki bütün ordularımızı da dağıtmamız, bu kadar büyük masraftan kurtulmamız lazımdı!?
Bu bâtıl kafalılar ve aklı bozuklar, acaba gerçekten gafil ve cahil adamlar mıydı, yoksa Nurculara sızmış gâvur ajanları mıydı?
Çünkü Hz. Peygamber Efendimiz “Küçük cihaddan (askeri ve silahlı çarpışma sonucu kazanılan huzur ve hürriyet ortamından), Büyük cihada (nefsani arzulardan, makam ve çıkar sevdasından uzak durmaya) döndüklerini” buyurmuşlardı. Öyle ise; Küçük cihadı (askeri ve siyasi bağımsızlığı) kazanmadan, Büyük cihadla (nefsi olgunlaşma aşamalarıyla) uğraşılamazdı. Çünkü ibadet ve hizmetlerin yapılış ve öncelik sırasını koymak, Hz. Peygambere (SAV) ait bir haktı.
HAMAS destanlar yazmış, süper şeytanları şaşkınlığa uğratmıştı!
Hamas’ın mü’min ve mücahit kahramanları, “asla karşı gelinmez, baş edilmez ve yenilmez” sanılan ve başta ABD, İngiltere ve AB ülkeleri, tüm zalim ve kâfir güçleri arkasına alan kuduz İsrail’i şaşkınlığa uğratmış, onları Hamas’la anlaşma yapmaya mecbur bırakmış ve iki ay geçmesine rağmen tükenip tıkanmışlardı… Ve az daha bekleyin, sizin gibiler de, süper İblisleriniz de daha ne yenilgiler yaşayacaktı.
İbretle bakıp ders alınız ve Amerika’ya değil Allah’a sığınınız!
Hamas’ın planlı, programlı ve stratejik akıllı saldırıları sonucu yaşanan süreç sayesinde İsrail işgaline ve soykırımına ilişkin farkındalık küresel çapta artmıştır. İsrailli rehinelerin araca binerken HAMAS mücahitlerine içten gülümseyerek el sallamaları, veda etmeleri dahi HAMAS zaferinin en anlamlı fotoğraf karelerinden biri olmaktadır. İsrail gaddarlığı karşısında Müslüman merhameti ve metaneti öne çıkmıştır. Türkiye başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde başarıyla ve yayılarak devam eden boykotlar küresel Siyonist markaları titretmeye başlamıştır. Bu boykotlar, ortak hareket edildiğinde devlerin yıkılabileceğini, diz çökebileceğini yeni nesillere de göstermiş bulunmaktadır. Tüm dünya ile birlikte İslâm dünyası, özellikle de gençler, az ve zayıf bir topluluğun çok güçlü sanılan süper şeytanları nasıl yenebileceğini, imkânsızın nasıl mümkün hale geldiğini anlamıştır. HAMAS direnişi tüm dünyada zulme başkaldırının rol modeli sayılmıştır. Müslümanlar HAMAS’ın direnişi sayesinde kendilerini, kimliklerini yeniden keşfetmiş durumdadır. Şuurlu Müslüman olmanın onları nasıl hedef yaptığının farkına varılmıştır. Müslüman kimliğine başkalarının nasıl baktığını anlamış ve kanıtlamışlardır. Dost sandıklarının bir anda nasıl azılı, acımasız, vahşi bir düşmana dönüştüğünü anlamışlardır. HAMAS, Müslüman devletlerin de maskesini düşürmüş, onların nasıl korkak, pısırık, şahsi çıkarlar peşinde koşan samimiyetsiz kuklalar olduklarını ve münafık tavırlarla günü kurtarmaya çalıştıklarını açığa vurmuşlardır.
HAMAS, nice ülkenin içine sızmış Siyonistleri ve Siyonist işbirlikçilerini su yüzüne çıkarmıştır. HAMAS, nice ilim insanı, düşünür, yazar, sinemacı, müzisyen, felsefeci ve şair meşhurun da maskesini düşürmüş; onların fırsatçılığını, çıkarcılığını, korkaklığını, içlerinde gerçek İslam’a karşı taşıdıkları öfke ve nefret duygularını deşifre etmeyi başarmıştır. HAMAS, Siyonizm’in cezalandıracağı korkusuyla susanları, sinip saklananları ortaya koymuş; sahte vicdanlarını pazara çıkarmıştır. HAMAS, dünya genelinde bazı sanatçı, bilim insanı ve düşünürün de gerçekten ne kadar samimi, ne kadar yürekli, vicdanlı ve duyarlı olduklarını ispatlamıştır. HAMAS öyle bir direniş sergilemiştir ki, dünyanın bundan sonra aynı kalabilmesi artık imkânsızdır.”
Evet… Daha önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz üzere… Tekrar tekrar acilen yapılması gerekenleri hatırlatıyor ve insanlığa diyoruz ki;
-Bu faizci-emperyalist-sömürücü-zalim dünya düzeninin -özellikle Gazze’deki bu son soykırım ve katliamlardan sonra- aynı kalabilmesi imkânsızdır.
-Bu faizci-emperyalist-sömürücü-zalim dünya düzeninin “sonunun başlangıcı” özellikle Gazze’deki bu son soykırım ve katliamlardan sonra başlamıştır.
-Bu faizci-emperyalist-sömürücü-zalim dünya düzeni sona ermeye başlamıştır, bütün insanlık bu vesileyle uyanıp alternatif çare ve çözümlerin peşine düşmek ve Adil Düzen’e dönmek zorundadır.
-Necmettin Erbakan Hocamızın ifadesiyle, bu faizci-emperyalist-sömürücü-zalim dünya düzeninin tek çare ve çözümü de özel olarak ülkeler için “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen” ile genel olarak bütün insanlık için “Adil Dünya Düzeni, Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”dır; ve bütün bunlar kısa zamanda benimsenip uygulanacaktır…” [2]
Kutlu Gazze diyarında, yerle bir olmuş mekânlarda insanların hâlâ yaşamaya devam ettiği bu mübarek topraklarda… Sokaklarda yemek yapılıyor, çaylar demleniyor ve çocuklar top oynamaya devam ediyordu. Hâlâ Gazze sokaklarında umut ile yaşam kol kola geziyordu. Bu arada zevk, eğlence ve haz kültürü tüm hızıyla dünyanın dört bir yanında kol gezmeye devam ediyordu. Bir yanda savaşın acı yüzü, patlayan bombalar ve parçalanan vücutlar; diğer yanda sıcacık evlerinde gaflet uykusunda, yaşanan acıları hiç umursamayan sorumsuz ve onursuz hayatlar vardı!..
Şükür, Aksa Tufanı’ndan dolayı dünya toplumlarının gündemine uzun zamandır yansımayan Filistin’de yaşanan işgalci İsrail’in yaptıkları taşınmıştı. Bazı iz’an ve vicdan ehli aktivistler ise o günden beri Filistin’in halkını ve hakkını savunmaya devam ediyorlardı. Hatta bu konu hakkında gayrimüslim vicdan sahipleri Müslümanlardan daha cesur ve duyarlıydı. Katil İsrail’in yaptıklarına karşı her ülkede meydanlarda büyük mitingler yapılmaktaydı. Hatta bazı ülkelerde Filistin’e destek yürüyüşleri yasaklanmış olmasına rağmen o ülkenin meydanlarına çıkmaktan korkmamışlar ve özellikle hafta sonları meydanları doldurmuşlardı. Bazı ülkelerde vicdan sahibi insanlar İsrail’e mal taşıyan gemilerin hareket etmesini engelleyen protestolar yapmışlar; kimi gemilerin önünü kesmeye çalışmış, kimi gemi çalışanları İsrail’e mal götürecek gemilere mal yüklemeye yanaşmamıştı.
Eski İsrail Başbakanı Barak’ın: “Hamas’ın yenilme ihtimali çok zayıf” İtirafı…
Eski İsrail Başbakanı Siyonist Ehud Barak, HAMAS Hareketi’nin Gazze Şeridi’nin kuzeyinde gücünü koruduğunu, güneyde de yenilme ihtimalinin düşük olduğunu açıklamıştı. Netanyahu’yu beceriksizlikle suçlayan Barak, savaş sonrası döneme ilişkin, “ABD’nin, HAMAS’ı yok etmeyi ve Gazze’nin işbirlikçilere devredilmesini” planladığını vurgulamıştı. 50 günde, çoğu kadın ve çocuk, 15 bin Filistinliyi katleden terörist İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nin güneyinde güya ‘büyük kazanımlara’ ulaştığını, ancak yaklaşık 2 aylık savaşın ardından keskin bir yol ayrımına yaklaştığını kaydeden Barak, “HAMAS’ın, Gazze Şeridi’nin güneyinde yenilme ihtimali düşük. Üstelik kuzeydeki gücünü de henüz koruyor” ifadelerini kullanmıştı. “Bu işin gerçekleşmesi, aylar belki daha fazla zaman alacaktır” değerlendirmesini yapan Barak, dış baskılara rağmen HAMAS’ın askeri ve yönetim becerilerini yok etme görevinin tamamlanması gerektiğini zırvalamıştı.
Eski Siyonist Başbakan Barak, “Savaşa uluslararası destek hızla tükeniyor. ABD de dahil, kapalı kapılar ardında üst üste biriken endişeler artabilir” sözleriyle uluslararası kamuoyunda İsrail’e desteğin gün geçtikçe azaldığı değerlendirmelerine katıldığını hatırlatmıştı. Ehud Barak, Başbakan Netanyahu’nun başarısız olduğunu, bu yüzden keskin bir yol ayrımına yaklaştığını kaydetti. Netanyahu’yu “Ülkenin hedeflerini gerçekleştirirken ABD’nin önemini görmezden gelmekle” suçlayan Barak, “Beyaz Saray ile güven ilişkisi, İsrail’in hedeflerini gerçekleştirmesi için büyük bir öneme sahip” diye yazmıştı.
Chatham House – Koç Holding Yuvarlak Masa Toplantısı’nın dördüncüsü yapılmıştı!
Chatham House – Koç Holding Yuvarlak Masa Toplantısı’nın dördüncüsü, Rahmi M. Koç Müzesi’nde yapılmıştı. İngiltere’nin Chatham House’u, ABD’nin CFR’si kamuoyunda bir Siyonist sermaye yapılanmasıydı. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Chatham House Mütevelli Heyeti Üyesi Ali Y. Koç, güç çekişmesinin, jeopolitik kamplaşmaların ve korumacı politikaların arttığı bir dönemde olunduğunu belirterek, ‘Bu şartlar altında risk ve fırsatları doğru analiz etmenin yanı sıra ortak çıkarlara yönelik stratejik iş birlikleri kurmak rekabette öne geçmede kritik öneme sahip.’ ifadelerini kullanmıştı.
Koç Holding’in ev sahipliği yaptığı toplantıya, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Birleşik Krallık’ın Avrupa’dan Sorumlu Devlet Bakanı Leo Docherty onur konukları olarak katılmıştı. Toplantı aynı zamanda, Türkiye, Birleşik Krallık ve Avrupa ülkelerinden siyaset ve iş dünyasının önde gelen isimlerini, sivil toplum temsilcilerini ve akademisyenleri bir araya toplamıştı. Artan jeopolitik rekabetle şekillenen küresel siyasetin geleceği hakkında fikir alışverişleri ve değerlendirmelerin yapıldığı toplantının 2023 yılı başlığı ‘Bölünmüş Dünyada Avrupa: Rekabet veya iş birliği?’ olarak saptanmıştı. Bu kapsamda değişen jeopolitik risklerin küresel ekonomiyi, ticareti, ekonomik güvenliği, uluslararası iş birliğini ve ulusal güvenlik çıkarlarını nasıl etkilediği, güç rekabetinin ve bölünmüş düzenin şekillendirdiği yeni jeopolitik düzenin Avrupa ve müttefikleri için ne anlama geldiği ve Ukrayna’nın Avrupa’nın güvenliğine olan etkisi toplantıda tartışılmıştı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, değişen dünyada Türk dış politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulunurken, Birleşik Krallık’ın Avrupa’dan Sorumlu Devlet Bakanı Leo Docherty de konuşmasında, iki ülke ilişkilerine verdikleri önemi hatırlatmıştı.
Chatham House Direktörü Bronwen Maddox da ‘İngiltere ve Türkiye, Ukrayna, Gazze gibi güncel krizlerde küresel sorunlara çözüm bulma konusunda kritik rol oynuyor. Chatham House için, kurumsal ortağı Koç Holding ile birlikte bu toplantıyı hayata geçirmek için bundan daha iyi bir zaman olamazdı. Ekonomik güvenlik ve çatışma çözümünden, yeni teknolojilerin faydalarını nasıl en üst düzeye çıkarabileceğimize ve risklerini nasıl azaltabileceğimize kadar geniş bir konu aralığında fikri tartışmalar yaptık. Ekonomi ve kamu politikasından paydaşları bir araya getirerek, perspektif çeşitliliğini teşvik eden ve üretken bir toplantı gerçekleştirdik’ ifadeleriyle ağzındaki baklayı çıkarmıştı. Yani, Gazze ve Ukrayna sorunları konusunda Siyonist Chatham House ile Erdoğan iktidarı aynı sinsi amaçlar doğrultusunda birlikte çalışmaktalardı!?
Türkiye Erdoğan’la nereye kaydırılmaktaydı?
İstanbul Tahtakale’de çekilen fotoğraftan, vatandaşın bir çuval dolusu Türk lirası taşıdığı anlaşılmıştı. Bir çuval dolusu paranın 55 bin dolara denk geldiği tahminleri yapılmıştı. Bu hiperenflasyon Türkiye’den önce Almanya’da yaşanmıştı.
1923 yılında Almanya’da hiperenflasyon yaşanmış ve bir ekmek 200 milyar marka satılmıştı.
Almanya Weimar Cumhuriyeti’nde meydana gelen bu enflasyon %29.500 oranındaydı ve fiyatlar sadece 3 günde iki katına çıkmıştı. Ekonomideki çöküşün ana nedeni ise savaşa yönelik aşırı harcamalar yapılması ve bu harcamaların savaş kazanıldıktan sonra tazminatla geri ödeme olarak alınacağı varsayımıydı. Ancak beklenen olmamış ve Almanya savaşı kaybetmiş, sonuçta hiperenflasyon yaşanmıştı. Almanya’daki hiperenflasyon, 1923 yılında Weimar Cumhuriyeti’nde yaşanan ve paranın değerinin çok hızlı bir şekilde düştüğü bir ekonomik krizle başlamıştı. Hiperenflasyonun başlıca nedeni, I. Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın ödemek zorunda kaldığı savaş tazminatları ve hükümetin kontrolsüz bir şekilde para basmasıydı. Hiperenflasyon, Alman halkı için çok zorlu bir dönem olmuş ve fiyatlar sürekli artmıştı. Hiperenflasyon, 1923 yılı sonunda yeni bir para birimi olan Rentenmark’ın tanıtılmasıyla sonlanmıştı. Hiperenflasyonun siyasi ve sosyal sonuçları yaşanmış, Almanya’nın iç karışıklıklarını, milliyetçi ve faşist hareketlerin azıtmasını ve Nazi Partisi’nin iktidara taşınmasını sağlamıştı.
Erdoğancı Cem Küçük’ün telaşı!
İktidar yandaşı Türkiye Gazetesi yazarı Cem Küçük, “Ekonomide işler iyi gitmiyor” ifadelerini kullanarak beklenen gelişmeleri aktarmıştı. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın uyguladığı ekonomi politikalarını eleştiren Cem Küçük, “Ekonomide işler iyi gitmiyor” diye yakınmıştı. Vatandaşın yakasında yük olan faizin tekrar arttırılmasının gündemde olduğunu ifade eden AKP’li Cem Küçük, piyasada bir durgunluk yaşanmasının beklendiğini açıklamıştı.
“Bugün faizler 5 puan daha artarsa yüzde 40 bandına gelecek.” diyerek Merkez Bankası’nın açıklanacak kararına dikkat çeken yandaş Türkiye gazetesi yazarı Cem Küçük, “O zaman bireysel faizler artacak. Bu, tüketici ve iş kredilerine de yansıyacak. Bu, piyasada bir miktar durgunluk çıkacağı anlamına geliyor. Ama en azından döviz sabit kalacağı için ev-araba fiyatlarının dengelenmesi bekleniyor” diyerek, kendi aklınca ve ayarınca Erdoğan’ı uyarmıştı! Oysa hem doğal hem sosyal yasalara ve tabii Kur’ani kurallara ters davranan bu iktidar, yeni değil 21 yıldır faizli borçla ayakta kalmaya çalışmaktaydı, yani Allah ve Peygamberle savaşmaktaydı!
Erdoğan Türkiye’yi Batı’nın açık pazarı ve makine mezarı yapmıştı!
THY, 355 uçak alımı için Airbus ile prensipte anlaşmıştı.
Türk Hava Yolları’nın (THY) tarihinin en büyük uçak siparişi için Airbus yetkilileri ile görüşmesinin ardından Airbus sözcüsü, THY ile prensipte anlaşmaya vardıklarını açıklamıştı. Airbus sözcüsü, Airbus ve Türk Hava Yolları’nın ‘büyük çaplı ticari uçak siparişi’ için prensipte anlaşmaya vardığını doğrulamıştı. THY’nin KAP’a yaptığı açıklamada ise, Airbus ile 2026-2036 yılları arasında teslim alınmak üzere 240 adedi kesin, 115 adedi opsiyon olmak üzere toplamda 355 adet uçağın satın alınmasına ilişkin görüşüldüğü vurgulanmıştı. Görüşmede, THY’nin satın alınmasına karar verdiği 10 adet A350-900 uçağa ilave olarak; 75 adet A350-900, 15 adet A350-1000, 250 adet A321 NEO ve 5 adet A350F kargo uçağı için görüşme yapılmıştı.
Evet, 350 adet Airbus yolcu uçağının tutarı, ortalama her biri 400 milyondan toplam 140 milyar dolardı… İşte böyle, dindar kahraman Erdoğan iktidarıyla Türkiye bu şekilde dolandırılmaktaydı!? Yahu, hakikaten yeni alınacak bu 350 adet Airbus yolcu uçağına, kaç milyar dolar borçlanılacağını ve bu paranın nasıl karşılanacağını THY yetkilileri ve Cumhur İttifakı yöneticileri niye açıklamazlardı?
- Asar-ı Bediyye Sh: 103 – Tarihce-i Hayat s. 495 Badıllı
- resatnurierol@milligazete.com.tr
Bediüzzaman ve Cihad Anlayışı:
1977 senesinde, Rahmetullah Seyyid Ma’şuk Arvasi Hz.leriyle, Van’ın Gürpınar kazasının uzak bir köyüne yaptığımız ziyaret sırasında, Üstat Said Nursi Hz.lerine şaşırtıcı derecede benzeyen yaşlı bir amca şu hatırasını aktarmıştı: “Bediüzzaman Hz.leri köyümüze uğradı. Bizleri Rus işgaline karşı silahlı çarpışmaya çağırdı ve ‘İslam’ın şartı altıdır; altıncısı ise cihaddır!’ buyurup köyümüzden ayrıldı.”
Hatta Bediüzzaman Şanlı Kurtuluş Mücadelemizi ve Kuvay-ı Milliye Hareketini “İSYAN VE TUĞYAN” sayan fetvalara:
“İşgal altındaki bir memlekette, İngilizlerin emri ve tazyiki altındaki bir idarenin fetvası geçersizdir. Düşman işgaline karşı harekete geçenler asi değil mücahittirler!”[1] anlamında karşı çıkmıştır.
Şimdi bu Kur’an’sız nursuzlar, Şeriatsız nursuzlar, Cihadsız nursuzlar ve Bediüzzaman’sız nursuzlar “Artık savaş yoluyla cihad döneminin bittiğini” söyleyecek kadar sapıtmışlardı. Ne yani, yarın ABD ve AB (Haçlı Batı) veya Rusya, Türkiye’mize saldırıp işgale kalkışsalar… Bizi tüm insan haklarımızdan ve kutsallarımızdan mahrum bıraksalar, namusumuza ve onurumuza el uzatsalar öyle oturup dua ve kitap okumakla mı uğraşacaktık!? Bu ne iz’ansız, irfansız ve vicdansız bir yaklaşımdır. Bu marazlı mantığa göre; Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerimizdeki bütün ordularımızı da dağıtmamız, bu kadar büyük masraftan kurtulmamız lazımdı!?
Bu bâtıl kafalılar ve aklı bozuklar, acaba gerçekten gafil ve cahil adamlar mıydı, yoksa Nurculara sızmış gâvur ajanları mıydı?
Allah bizleri Hamas’ı savunanlardan, Filistin davasına samimiyetle sahip çıkanlardan ayrımasın.
Bu fesatçıların Haması savunmaya yürekleri yetmedikleri gibi memleketin hayrına en ufak bir şeyi de dile getirmeye ne akılları, ne cesaretleri yetiyor.
Aksa Tufanı ne mübarekmiş ki memlekette herkese safını belli ettiriyor.
Şu ayet-i kerimeler, kıyamete kadar her türlü cihadın devam edeceğini net olarak beyan buyurmaktadır:
“(Ülkenizde ve yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya, (temel insan haklarına aykırı tüm fesat odakları kurutuluncaya ve böylece) Dinin (adalet düzeninin) hepsi Allah’ın (rızasına ve temel insan haklarına uygun) oluncaya kadar (zalim ve kâfirlerle) çarpışın (ve mücadeleyi bırakmayın). Şayet (zulüm ve fitneden) vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını Görendir (siz de onları kendi hallerine bırakın).” (Enfâl Suresi: 39)
“Sizinle (Dininiz, devletiniz, ülkeniz ve hürriyetiniz konusunda ve çeşitli yollarla) savaşanlara karşı, (siz de) Allah yolunda (ve geçerli olan silah ve metotlarla) çarpışın; (ancak) aşırılığa kaymayın! Kesinlikle Allah aşırı gidenleri sevmez. (Bu nedenle haddi aşmayın ve haksızlığa sapmayın.)” (Bakara Suresi: 190)
Şüphesiz iman edenler hicret edenler Allah yolunda Cihat edenler, işte onlar Allah’ın Rahmetini umabilirler hak hakim olsun diye Cihat etmeden Cennet özleyenler ise boş bir aldanış içindedirler Allah bağışlayandır Esirgeyendir. Bakara süresi 218
“Fiili icraata geçmek gerekir. İsrail laftan anlamaz. İsrail ancak güçten anlar”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
Namaz dinin direği, cihad ise zirvesidir.
Allah nurunu tamamlayacaktır.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
İslamın 6 şartı vardır. Altıncısı cihaddır.
Bediüzzaman
Lokman 17
“Ey oğulcuğum! (Allah’a teslimiyet ve vicdani hürriyet alâmeti olan) Namazı dosdoğru kıl, ma’rufu (iyi ve güzel olanı) emret, (insanları) münkerden (kötü ve çirkin işlerden) menet; (bunları uygulayacak adil bir düzen kurmaya çalış) ve bunları yaparken sana dokunacak zarar ve saldırılara karşı da sabret. Çünkü bunlar azim (kararlılık) gösterilmesi gereken (ve özgüven isteyen önemli ve öncelikli) işlerin (başındadır).”
https://www.mealikerim.com/31/lokman/17
“(Ülkenizde ve yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya, (temel insan haklarına aykırı tüm fesat odakları kurutuluncaya ve böylece) Dinin (adalet düzeninin) hepsi Allah’ın (rızasına ve temel insan haklarına uygun) oluncaya kadar (zalim ve kâfirlerle) çarpışın (ve mücadeleyi bırakmayın). Şayet (zulüm ve fitneden) vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını Görendir (siz de onları kendi hallerine bırakın).” (Enfâl Suresi: 39)
Bazı Nursuzların Fesatlık Felsefesi
• Nurcu Yeni Asya gazetesi yazarı Orhan Ali Yılmaz, Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı “Aksa Tufanı”nı kınayan ve nursuz ayarını ortaya koyan bir yazı hazırlamıştı.
• Yazar, “Savaş yoluyla ‘cihad’ dönemi bitmiştir…” başlıklı yazısında, “Cihad kavramı, İlahî dinlerin gayesi olarak kabul edilen şu; ‘Canı korumak, malı korumak, aklı korumak ve de dini korumak’ şeklinde belirtilen kavramların sonuncusu ile ilgili.” ifadelerini kullanmış ve dolaylı biçimde, askeri cihadın Dinin gayesine uygun olmadığını anlatmaya çalışmıştı.
• Yazar, HAMAS’ı suçlu ve saldırgan taraf gibi gösterme çabasıyla, öz vatanlarını ve özgürlük haklarını savunan Hamas’ı, terörist sayan soysuzların safına kaymıştı.
• Oysa kuduz ve Siyonist İsrail, gasp ettiği topraklarda kurulduğu günden bugüne sınırlarını yüz kat artırmış, mazlum Filistin halkını açık hapishane şartlarına mahkûm bırakmıştı.
• Yazar, “Bu durumu gören, ‘hakperest ve insaflı her bir insan’ ve de ‘Müslüman’, benim şu kanaatime iştirak edecektir diye tahmin ederim: Savaş yoluyla ‘cihad’ dönemi artık bitmiştir; çünkü mazarratı menfaatine, yani zararı faydasına galip gelmiş, sonucu itibarıyla büyük bir ‘zulme’ dönüşmüştür” diyerek, Kur’an’ın CİHAD (MİLLİ SAVUNMA) emrine bir nevi savaş açmıştır.
• Yazar, Bediüzzaman Said Nursi’nin cihad anlayışına da karşı çıkmış ve “Artık savaş yoluyla cihad döneminin bittiğini” söyleyecek kadar sapmıştır.
• Yazar, Hamas’ın İsrail’e karşı verdiği mücadeleyi küçümseyerek, “Bu ne iz’ansız, irfansız ve vicdansız bir yaklaşımdır. Bu marazlı mantığa göre; Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerimizdeki bütün ordularımızı da dağıtmamız, bu kadar büyük masraftan kurtulmamız lazımdı!?” demiştir.
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/bazi-nursuzlarin-fesatlik-felsefesi/
“İyi bilin ki Allah’ın la’neti zalimlerin üzerinedir. O zalimler ki, Allah’ın yoluna (Kur’ani hükümlerin yaşanmasına ve uygulanmasına) mâni olurlar ve O’nu (İslâm’ı) eğriltmek ve dejenere etmek isterler.”[8]
“Veyl olsun şu kâfirlerin haline ki, onlar dünya hayatını ahirete tercih ederler, Allah’ın yoluna engel olurlar ve onun eğrilmesine (ve keyiflerine göre değişmesine) çalışırlar. İşte gerçek sapıklar bunlardır.”[9] ayetleri de böylelerini göstermektedir.
g- Her türlü zulmü ortadan kaldırmak, Hak’kı ve adaleti hâkim kılmak için yapılan hizmeti terk edenler, farz olan fikri ve siyasi cihadı bırakıp nafile işler ve ibadetlerle vakit geçirenler…
Meclisin, mektebin, basın, yayın ve eğitim müesseselerinin Hak’kın ve hayrın hizmetine girmesi için gayret göstermeyenler, bu etkili ve yetkili araçları haksızlık ve ahlaksızlık yolunda kullanacak olanlara destek verenler de, elbette zalimdir;
“Ve Allah (cihat etmeyen) zalimler topluluğuna asla hidayet vermeyecektir.”[10]
Necmettin Erbakan Hocamızın ifadesiyle, bu faizci-emperyalist-sömürücü-zalim dünya düzeninin tek çare ve çözümü de özel olarak ülkeler için “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen” ile genel olarak bütün insanlık için “Adil Dünya Düzeni, Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”dır; ve bütün bunlar kısa zamanda benimsenip uygulanacaktır…” [2]
Bu sütüne mikrop bulaşmış yazar takımı Kurtuluş Savaşı döneminde yaşamış olsalardı aynı salyalarını o zamanki Anadolunun Hamas’ı olan Kuva-i Milliye içinde akıtacaktı. Aslı ne ise ona hizmet etmek için çabalayacaktı.
İslamın canı cihattır, cihat ibadeti olmaz ise dinimiz tam manasıyla yaşamamız imkansızdır. Bugün müslümanların ve bütün insanların yerlerde sürünen izzet ve onuru cihat ibadetiyle ancak olması gereken yere kaldırılabilir. Cihatsız bir islam layt İslamdır, tabiki cihat deyince işid vari islam anlaşılmaması lazımdır. Cihat konusunda kendimize örnek almamız gereken tek kişi Aziz Erbakan Hocamızdır. Başka türlü ya namaz kılan köleler haline geliriz yada radikal islam dedikleri caniler haline gelirizki bu ikisi de islama yapılacak en büyük kötülüklerdendir.
Zaten bu nursuz sözde nurculara göre istiklal harbimiz de (haşa) bir başkaldırı, onun kutlu lideri de asi, … yahu sizin şerrinizden Allah kafirleri de korusun
HAMAS, nice ülkenin içine sızmış Siyonistleri ve Siyonist işbirlikçilerini su yüzüne çıkarmıştır.
Kur’an’sız nursuzlar, Şeriatsız nursuzlar, Cihadsız nursuzlar ve Bediüzzaman’sız nursuzlar!
“Savaş yoluyla ‘cihad’ dönemi artık bitmiştir” söyleyecek kadar sapıtmış nursuzlar!
Bu bâtıl kafalılar ve aklı bozuklar demek istiyorlar ki;
“ABD ve AB (Haçlı Batı) veya Rusya, Türkiye’mize saldırıp işgale kalkışsalar… Bizi tüm insan haklarımızdan ve kutsallarımızdan mahrum bıraksalar, namusumuza ve onurumuza el uzatsalar bile Savaş yoluyla cihat etmeyeceğiz, öyle oturup dua ve kitap okumakla uğraşacağız!?”
Bu ne iz’ansız, irfansız ve vicdansız bir yaklaşımdır.
Bu marazlı mantığa göre; Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerimizdeki bütün ordularımızı da dağıtmamız, bu kadar büyük masraftan kurtulmamız lazımdı!?
Bu nursuzlar acaba gerçekten gafil ve cahil adamlar mıydı, yoksa Nurculara sızmış gâvur ajanları mıydı?
HAMAS destanlar yazmış, süper şeytanları şaşkınlığa uğratmıştı!
Tüm dünya ile birlikte İslâm dünyası, özellikle de gençler, az ve zayıf bir topluluğun çok güçlü sanılan süper şeytanları nasıl yenebileceğini, imkânsızın nasıl mümkün hale geldiğini anlamıştır.
HAMAS direnişine İbretle bakıp ders alınız ve Amerika’ya değil Allah’a sığınınız!
HAMAS, nice ülkenin içine sızmış Siyonistleri ve Siyonist işbirlikçilerini su yüzüne çıkarmıştır. HAMAS, nice ilim insanı, düşünür, yazar, sinemacı, müzisyen, felsefeci ve şair meşhurun da maskesini düşürmüş; onların fırsatçılığını, çıkarcılığını, korkaklığını, içlerinde gerçek İslam’a karşı taşıdıkları öfke ve nefret duygularını deşifre etmeyi başarmıştır. HAMAS, Siyonizm’in cezalandıracağı korkusuyla susanları, sinip saklananları ortaya koymuş; sahte vicdanlarını pazara çıkarmıştır. HAMAS, dünya genelinde bazı sanatçı, bilim insanı ve düşünürün de gerçekten ne kadar samimi, ne kadar yürekli, vicdanlı ve duyarlı olduklarını ispatlamıştır. HAMAS öyle bir direniş sergilemiştir ki, dünyanın bundan sonra aynı kalabilmesi artık imkânsızdır.”
-Bu faizci-emperyalist-sömürücü-zalim dünya düzeni sona ermeye başlamıştır, bütün insanlık bu vesileyle uyanıp alternatif çare ve çözümlerin peşine düşmek ve Adil Düzen’e dönmek zorundadır.
Tekrar tekrar acilen yapılması gerekenleri hatırlatıyor ve insanlığa diyoruz ki;
-Bu faizci-emperyalist-sömürücü-zalim dünya düzeninin -özellikle Gazze’deki bu son soykırım ve katliamlardan sonra- aynı kalabilmesi imkânsızdır.
-Bu faizci-emperyalist-sömürücü-zalim dünya düzeninin “sonunun başlangıcı” özellikle Gazze’deki bu son soykırım ve katliamlardan sonra başlamıştır.
-Bu faizci-emperyalist-sömürücü-zalim dünya düzeni sona ermeye başlamıştır, bütün insanlık bu vesileyle uyanıp alternatif çare ve çözümlerin peşine düşmek ve Adil Düzen’e dönmek zorundadır.
-Necmettin Erbakan Hocamızın ifadesiyle, bu faizci-emperyalist-sömürücü-zalim dünya düzeninin tek çare ve çözümü de özel olarak ülkeler için “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen” ile genel olarak bütün insanlık için “Adil Dünya Düzeni, Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”dır; ve bütün bunlar kısa zamanda benimsenip uygulanacaktır…”
Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla (kuru laf kalabalığıyla) söndürmek istemektedirler. Oysa Allah, Kendi nurunu tamama (başarıya) eriştirecektir; kâfirler hoş görmese (ve engellese) bile (Kur’an’ın Adil Düzenini yerleştirip yürütecektir).Saf 8
Kuvvet kudret sahibi Amerika değil ALLAH tır ALLAH !!!
Yıkılmaz sandığınız süper kaleleriniz tepenize çökecek,belki o zaman anlarsınız…
İşbirlikçilere İTHAFEN:
BİZLER İSE FARKLIYIZ!
Siz, Haçlı’nın uşakları; Biz Hilal’in âşıkları
Siz hesabi, biz hasbani; Siz o taraf, biz bu taraf!
Siz Papa’nın piyonları; Biz Peygamber bağlıları
Siz Haccac’i, biz Haydari; siz o taraf, biz bu taraf!
Siz diyalog davulcusu; Biz Adil Düzen yolcusu
Siz nefsani, biz Rabbani; Siz o taraf, biz bu taraf!
Siz gavurun puştlarısız; Biz mağdurun dostlarıyız
Siz küfrani, biz şükrani; Siz o taraf, biz bu taraf!
Sizler kuyruk, biz öncüyüz; Sizler kukla biz yöncüyüz
Siz kitabi, biz Kur’ani; Siz o taraf, biz bu taraf!
Siz Amerkan hizmetkârı; Biz Erbakan hürmetkârı
Siz hasmani, biz vicdani; Siz o taraf, biz bu taraf!
Alıntı: http://www.millicozum.com
Milli Çözümün en büyük özelliği; sadıklarla sahtekarları ortaya çıkarmasıdır. İman, izan ve vicdan ehli ile, istismarcıları birbirinden ayırt edip mücadele yürütecek, hidayet-feraset-dirayete sahip olmasıdır.
Aşağıdaki cümleler, meseleyi gayet açık, net ve öz olarak ortaya koymaktadır:
….
Şimdi bu Kur’an’sız nursuzlar, Şeriatsız nursuzlar, Cihadsız nursuzlar ve Bediüzzaman’sız nursuzlar; “Artık savaş yoluyla cihad döneminin bittiğini” söyleyecek kadar sapıtmışlardı.
Ne yani, yarın ABD ve AB (Haçlı Batı) veya Rusya, Türkiye’mize saldırıp işgale kalkışsalar… Bizi tüm insan haklarımızdan ve kutsallarımızdan mahrum bıraksalar, namusumuza ve onurumuza el uzatsalar öyle oturup dua ve kitap okumakla mı uğraşacaktık!?
Bu ne iz’ansız, irfansız ve vicdansız bir yaklaşımdır. Bu marazlı mantığa göre; Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerimizdeki bütün ordularımızı da dağıtmamız, bu kadar büyük masraftan kurtulmamız lazımdı!?
Bu bâtıl kafalılar ve aklı bozuklar, acaba gerçekten gafil ve cahil adamlar mıydı, yoksa Nurculara sızmış gâvur ajanları mıydı?
Hz. Peygamber Efendimiz; “Küçük cihaddan (askeri ve silahlı çarpışma sonucu kazanılan huzur ve hürriyet ortamından), Büyük cihada (nefsani arzulardan, makam ve çıkar sevdasından uzak durmaya) döndüklerini” buyurmuşlardı. Öyle ise; Küçük cihadı (askeri ve siyasi bağımsızlığı) kazanmadan, Büyük cihadla (nefsi olgunlaşma aşamalarıyla) uğraşılamazdı. Çünkü ibadet ve hizmetlerin yapılış ve öncelik sırasını koymak, Hz. Peygambere (SAV) ait bir haktı.
….
HAMAS direnişi tüm dünyada zulme başkaldırının rol modeli sayılmıştır.
Müslümanlar HAMAS’ın direnişi sayesinde kendilerini, kimliklerini yeniden keşfetmiş durumdadır. Şuurlu Müslüman olmanın onları nasıl hedef yaptığının farkına varılmıştır. Müslüman kimliğine başkalarının nasıl baktığını anlamış ve kanıtlamışlardır. Dost sandıklarının bir anda nasıl azılı, acımasız, vahşi bir düşmana dönüştüğünü anlamışlardır.
HAMAS, Müslüman devletlerin de maskesini düşürmüş, onların nasıl korkak, pısırık, şahsi çıkarlar peşinde koşan samimiyetsiz kuklalar olduklarını ve münafık tavırlarla günü kurtarmaya çalıştıklarını açığa vurmuşlardır.
HAMAS, nice ülkenin içine sızmış Siyonistleri ve Siyonist işbirlikçilerini su yüzüne çıkarmıştır.
HAMAS, nice ilim insanı, düşünür, yazar, sinemacı, müzisyen, felsefeci ve şair meşhurun da maskesini düşürmüş; onların fırsatçılığını, çıkarcılığını, korkaklığını, içlerinde gerçek İslam’a karşı taşıdıkları öfke ve nefret duygularını deşifre etmeyi başarmıştır.
HAMAS, Siyonizm’in cezalandıracağı korkusuyla susanları, sinip saklananları ortaya koymuş; sahte vicdanlarını pazara çıkarmıştır.
HAMAS, dünya genelinde bazı sanatçı, bilim insanı ve düşünürün de gerçekten ne kadar samimi, ne kadar yürekli, vicdanlı ve duyarlı olduklarını ispatlamıştır.
HAMAS öyle bir direniş sergilemiştir ki, dünyanın bundan sonra aynı kalabilmesi artık imkânsızdır.
…
Şimdi bu Kur’an’sız nursuzlar, Şeriatsız nursuzlar, Cihadsız nursuzlar ve Bediüzzaman’sız nursuzlar “Artık savaş yoluyla cihad döneminin bittiğini” söyleyecek kadar sapıtmışlardı. Ne yani, yarın ABD ve AB (Haçlı Batı) veya Rusya, Türkiye’mize saldırıp işgale kalkışsalar… Bizi tüm insan haklarımızdan ve kutsallarımızdan mahrum bıraksalar, namusumuza ve onurumuza el uzatsalar öyle oturup dua ve kitap okumakla mı uğraşacaktık!? Bu ne iz’ansız, irfansız ve vicdansız bir yaklaşımdır. Bu marazlı mantığa göre; Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerimizdeki bütün ordularımızı da dağıtmamız, bu kadar büyük masraftan kurtulmamız lazımdı!?
Bu bâtıl kafalılar ve aklı bozuklar, acaba gerçekten gafil ve cahil adamlar mıydı, yoksa Nurculara sızmış gâvur ajanları mıydı?
…
Makalede geçen bu satırları okuyunca Üstadım Ahmet AKGÜL Hocamızın şu hatırlatmalarını da ifade etmek yerinde olacağını sanıyorum:
Kur’an-ı terk etmek ve Allah kelâmına sırt çevirmek, genellikle şu şekillerde olmaktadır.
1- İnsanların, hatta kendisinin Müslüman olduğunu savunanların önemli bir kısmı, ne iman ve istikamet esaslarında, ne günlük hayat ve muamelat hususunda ve ne de adalet ve siyaset sahasında asla Kur’an’ı hesaba katmamakta, hiçbir konuda Kur’an’a ilgi ve ihtiyaç duymamaktadır.
Beşeri ve şeytani ideolojilerin ve tağuti düzenlerin kulluğunu ve kahramanlığını yapmaktadırlar. İşte bunlar zaten Kur’an’ı terk etmiş ve sırt çevirmiş durumdadırlar.
2- İnsanların bir kısmı da, Kur’an’dan işine ve kolayına gelen kısmını alıp, zoruna giden tarafını atmak suretiyle sapıtmakta ve Kur’an’dan kopmaktadır.
“Onlar ki Kur’an’ı parça parça edip bölümlere ayırmışlar (işlerine gelen kısmını alıp, diğer hükümlerini önemsiz ve gereksiz saymışlar, böylece sapıtıp azıtmışlar)dı.” (Hicr: 91) ayetinin haber verdiği bu kimseler, namazını kılar, zekâta karşı çıkarlar. Orucu tutar tesettürü çağ dışı sayarlar. Hacca gider, cihadı fitne çıkarmakla bir tutarlar. İslam ahlâkını över, Kur’an ahkâmına saldırırlar… Kısaca, sözde Allah’ın dinine hayran, ama O’nun düzenine düşmandırlar. Bunlar da Kur’an’ı terk etmiş sayılırlar.
Evet, günümüzde hakkını vererek Hz. Kur’an’la meydan okuyan ve yine hakkını vererek Hz. Kur’an’a Tercüman olan sadece Milli Çözüm ve Üstad Ahmet AKGÜL Hoca bulunmaktadır. İyi ki varsınız?!!!
Hamas Herkesin Gerçek Yüzünü Ortaya Dökmeye Devam Etmekteydi.
Tüm dünya ile birlikte İslâm dünyası, özellikle de gençler, az ve zayıf bir topluluğun çok güçlü sanılan süper şeytanları nasıl yenebileceğini, imkânsızın nasıl mümkün hale geldiğini anlamıştır.
HAMAS direnişi tüm dünyada zulme başkaldırının rol modeli sayılmıştır. Müslümanlar HAMAS’ın direnişi sayesinde kendilerini, kimliklerini yeniden keşfetmiş durumdadır. Şuurlu Müslüman olmanın onları nasıl hedef yaptığının farkına varılmıştır. Müslüman kimliğine başkalarının nasıl baktığını anlamış ve kanıtlamışlardır.
Dost sandıklarının bir anda nasıl azılı, acımasız, vahşi bir düşmana dönüştüğünü anlamışlardır. HAMAS, Müslüman devletlerin de maskesini düşürmüş, onların nasıl korkak, pısırık, şahsi çıkarlar peşinde koşan samimiyetsiz kuklalar olduklarını ve münafık tavırlarla günü kurtarmaya çalıştıklarını açığa vurmuşlardır.
HAMAS, nice ülkenin içine sızmış Siyonistleri ve Siyonist işbirlikçilerini su yüzüne çıkarmıştır.
HAMAS, nice ilim insanı, düşünür, yazar, sinemacı, müzisyen, felsefeci ve şair meşhurun da maskesini düşürmüş; onların fırsatçılığını, çıkarcılığını, korkaklığını, içlerinde gerçek İslam’a karşı taşıdıkları öfke ve nefret duygularını deşifre etmeyi başarmıştır.
HAMAS, Siyonizm’in cezalandıracağı korkusuyla susanları, sinip saklananları ortaya koymuş; sahte vicdanlarını pazara çıkarmıştır.
HAMAS, dünya genelinde bazı sanatçı, bilim insanı ve düşünürün de gerçekten ne kadar samimi, ne kadar yürekli, vicdanlı ve duyarlı olduklarını ispatlamıştır.
HAMAS öyle bir direniş sergilemiştir ki, dünyanın bundan sonra aynı kalabilmesi artık imkânsızdır.”
Evet… Daha önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz üzere…
TEKRAR TEKRAR ACİLEN YAPILMASI GEREKENLERİ HATIRLATIYOR VE İNSANLIĞA DİYORUZ Kİ;
-Bu faizci-emperyalist-sömürücü-zalim dünya düzeninin -özellikle Gazze’deki bu son soykırım ve katliamlardan sonra- aynı kalabilmesi imkânsızdır.
-Bu faizci-emperyalist-sömürücü-zalim dünya düzeninin “sonunun başlangıcı” özellikle Gazze’deki bu son soykırım ve katliamlardan sonra başlamıştır.
-Bu faizci-emperyalist-sömürücü-zalim dünya düzeni sona ermeye başlamıştır, bütün insanlık bu vesileyle uyanıp alternatif çare ve çözümlerin peşine düşmek ve Adil Düzen’e dönmek zorundadır.
-Necmettin Erbakan Hocamızın ifadesiyle, bu faizci-emperyalist-sömürücü-zalim dünya düzeninin tek çare ve çözümü de özel olarak ülkeler için “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen” ile genel olarak bütün insanlık için “Adil Dünya Düzeni, Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”dır; ve bütün bunlar kısa zamanda benimsenip uygulanacaktır…”
Bakara 174
Allah’ın indirdiği Kitaptan (kendilerinin ve iktidar sahiplerinin işine gelmeyen) bir şeyi göz ardı edip saklayanlar (Allah’ın emir ve hükümlerini gündeme taşımayanlar) ve (buna karşılık) onunla değeri az (bir şeyi, dünya menfaatini) satın alanlar (böylece güç odaklarının ve iktidarların keyfine göre fetva uyduranlar var ya); onların (din istismarıyla kazanıp) yedikleri, karınlarındaki ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak ve onları arındırıp temize çıkarmayacaktır. Ve onlar için acı bir azap vardır.
https://www.mealikerim.com/2/bakara/174
Bakara 175
Onlar, hidayete karşılık sapkınlığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. (Bu gafiller acaba) Ateşe karşı ne kadar da sabırlı ve dayanıklıdırlar! (Bu ne şaşkınlık ve sapkınlıktır.)
https://www.mealikerim.com/2/bakara/175
Tevbe 32
(Zavallılar) Allah’ın nurunu, ağızlarıyla söndürmek istiyorlar, (ama Allah buna asla fırsat vermeyecektir. Ahmaklar, üfürmekle Güneş’i karartmaya çalışıyorlar;) halbuki kâfirler hoşlanmasa da, Allah mutlaka nurunu tamamlayıverecektir. (Çünkü Allah, dinini ve düzenini hâkim kılmayı murad etmiştir ve takdiri kesinleşmiştir. Bundan asla vazgeçmeyecek, Kur’an’ın hidayeti ve İslam’ın hakikatleri kıyamete kadar devam edecektir.)
https://www.mealikerim.com/9/tevbe/32
Tevbe 33
Velev müşrikler (ve münafık kesimler) kerih (çirkin ve tehlikeli) görüp (engel olmaya çalışsalar da), O (Allah) Dinini bütün (bâtıl düzen ve) dinlere üstün kılmak üzere, Elçisini hidayetle ve Hakk Din ile göndermiştir.
https://www.mealikerim.com/9/tevbe/33
“Bu bâtıl kafalılar ve aklı bozuklar, acaba gerçekten gafil ve cahil adamlar mıydı, yoksa Nurculara sızmış gâvur ajanları mıydı?”
“Çünkü Hz. Peygamber Efendimiz “Küçük cihaddan (askeri ve silahlı çarpışma sonucu kazanılan huzur ve hürriyet ortamından), Büyük cihada (nefsani arzulardan, makam ve çıkar sevdasından uzak durmaya) döndüklerini” buyurmuşlardı. Öyle ise; Küçük cihadı (askeri ve siyasi bağımsızlığı) kazanmadan, Büyük cihadla (nefsi olgunlaşma aşamalarıyla) uğraşılamazdı. Çünkü ibadet ve hizmetlerin yapılış ve öncelik sırasını koymak, Hz. Peygambere (SAV) ait bir haktı.”
Bir milletin kendi vatanını savunmak için savaşmasını gereksiz ve anlamsız görmek, ancak yabancı unsurların ajanı, işbirlikçisi olan kişilerin ve kuruluşların yapacağı işlerdendir. Siyonizmin ve bağlılarının en çok düşmanlık yaptığı Erbakan Hocamıza bu tipler de düşmanlık yapmışlardı ve hala da Hocamızın projelerine düşmandırlar. Bu durum hangi safta olduklarını bilmemiz açısından önemlidir. Bu dönemde savaşla mücadele olmaz demelerinin altında da; milletimizin kutsal değerlerimiz uğruna mücadele edecek inanç ve kararlılığını yok etmek, bir daha kurutuluş savaşındaki gibi millet ve ordu birlikteliğini ortadan kaldırmak gibi siyonizm işbirlikçiliği kafası yatmaktadır. Böylece uyuşturulmuş bir millet oluşturup, yumuşak lokma yapıp efendilerinin kolayca işgal edebileceği bir zemini inşaa etmeye çalışmaktadırlar. İşte, Hamas’ın şanlı mücadelesi üzerinden milletimizin aklını çelmeye çalışan bu işbirlikçiler “Hamas nerden çıkarttı bu savaşı” diyerek milletimizin Hamas’a ola desteğini yok etmek için fitne çıkarırken aynı zamanda üst düzey işbirlikçilerini de koruma görevi üstleniyorlar. Yani üst düzey işbirlikçilerini durup dururken zora soktuğunu ifade etmeye çalışırken, aslında onların da millet nezdinde itibar ve menfaat kaybına uğramamak için Hamas’tan tarafmış gibi gözüktüklerini de bir nevi itiraf etmiş oluyorlar.
Uçak konusunda da; taa 2036 ya kadar olan bir süreçten bahsediliyor. Niye bu kadar zaman içerisinde uçak fabrikası kurulmuyor? Böyle davranılırsa biz nasıl üreten ülke olacağız?
Yerli İsrail Yandaşlarının Yamuklukları ve Bunlara Cevap Vermenin Önemi!
“Emin Çölaşan ayarsızı, 14 Ekim 2023 tarihli “Arap Âlemi” yazısında; “Efendim ne İslam dünyası! Hepsi perperişan, hepsi birbirine düşman…”mış… “Bunlar Türkleri hep arkadan vurmuşlar”mış…
Falih Rıfkı Atay şöyle aktarmışlarmış; “Suriye, Lübnan (gibi Arap ülkelerinde)” birilerine benzetip “Sen Türk müsün?” diye sorulunca, “Estağfirullah” diyorlarmış.
14 Ekim 2023 tarihli, yine Sözcü gazetesinde Uğur Dündar; “Atatürk’ün Ortadoğu’ya bakışı” yazısında: Falih Rıfkı Atay’ın naklettiğine göre güya Atatürk; “Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizden değildir!” buyurmuşlarmış…
Din ve Milliyetçilik istismarında AKP’den geri kalmayan Ümit Özdağ gibi, farklı partilerdeki Türkçü Irkçıların, tam bir dinsizlik damarıyla HAMAS’a sataşmaları ve Arap karşıtlığı kılıfıyla İslam gıcıklıklarını kusmaları [1]
Ve Nurcu Yeni Asya gazetesi yazarı Orhan Ali Yılmaz, Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı “Aksa Tufanı”nı kınayan ve nursuz ayarını ortaya koyan yazı hazırlamaları…
Evet, zıt kesimler gibi görünseler de sonuçta hepsinin ortak çıkardığı çığlık “yerli İsrail yandaşlıklarını” ortaya koyuyordu!
Yerli İsrail yandaşlarının yalan yanlış bilgilerine “itiraz edilemez nitelikte cevaplar” ise tarihi öneme sahipti ve Filistin’e, Ülkemize yani insanlığa en büyük ve en stratejik destek niteliğindeydi!
İşte bunların foyasını dökmek ve işin aslını “Mustafa Kemal’in Filistin Duyarlılığı!”nı “Mustafa Kemal’in, dönemin Kudüs Müftüsü’ne büyük destek sağlaması” ve Filistin duyarlılığının ülkemiz, insanlık ve İslam adına vazgeçilmez önemini -itiraz edilemez nitelikte- açıklamak “Siyonizm’e/İsrail’e atom bombası atmaktan” daha etkiliydi.
İsrail’e kurşun sıkmak mücahitlikti, Siyonizm’in ve yerli yandaşların fikirlerini kurutup onları maymuna çevirmek ise İsrail’i gömmek “yetmez” üzerine beton dökmekti. Kapitalizmin yerine insanlığa huzur getirecek adil bir düzen sunmak ise tarihte görülmemiş bir bilgelikti!
[1] https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/yerli-israil-yandaslari-ve-siyonizmin-son-cirpinislari/
“Bu bâtıl kafalılar ve aklı bozuklar, acaba gerçekten gafil ve cahil adamlar mıydı, yoksa Nurculara sızmış gâvur ajanları mıydı?”
Makalemizde geçen bu soru üzerinden, bütün İslam dünyasındaki yecüc-mecüc tipli kafaların tahlilinin yapılması artık şarttır. Bunların beyin yakan tespitleri, insanlıktan utandıran tavırları hepimizi bunaltmıştır. İslamlık bir yana insanlıktan bile nasibini alamamış bu yaratıkların, İsrail denen habis urla birlikte yerin dibine battığı günleri görebilmek; en büyük beklentimiz, en samimi duamızdır.
Öncekiler ve şimdikiler
1977 senesinde, Rahmetullah Seyyid Ma’şuk Arvasi Hz.leriyle, Van’ın Gürpınar kazasının uzak bir köyüne yaptığımız ziyaret sırasında, Üstat Said Nursi Hz.lerine şaşırtıcı derecede benzeyen yaşlı bir amca şu hatırasını aktarmıştı: “Bediüzzaman Hz.leri köyümüze uğradı. Bizleri Rus işgaline karşı silahlı çarpışmaya çağırdı ve ‘İslam’ın şartı altıdır; altıncısı ise cihaddır!’ buyurup köyümüzden ayrıldı.”
(Bununla beraber, ülkenizde, bölgenizde ve yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya (herkese temel insan haklarını sağlayan bir düzen kuruluncaya; adalet ve hürriyet ortamını bozmaya kalkışan fesat odakları etkisiz bırakılıncaya) kadar onlarla (zulüm odaklarıyla) çarpışıp (Hakkı hâkim kılmaya çalışın!) [“Onlara (gizli, açık düşmanlara) karşı gücünüzün yettiği kadar (bütün imkânları kullanarak siyasi, askeri ve iktisadi her türlü) kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar, (bugün ise üretilip devamlı bakımı yapılan uçaklar, füzeler ve tanklar) hazırlayın.” (Enfâl: 60)] Eğer (kâfir ve hain odaklar saldırı ve fesatlıktan) vazgeçerlerse, artık zalimlerden başkasına karşı düşmanlık yoktur (saldırganlık ve zulümkârlık caiz değildir).” (Bakara Suresi: 193)
“Onlara (gizli, açık düşmanlara) karşı gücünüzün yettiği kadar (bütün imkânları kullanarak siyasi, askeri ve iktisadi her türlü) kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar, (bugün ise üretilip devamlı bakımı yapılan uçaklar, füzeler ve tanklar) hazırlayın. Ki bunlarla Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve Allah’ın bildiği (ama) sizin bilmediğiniz diğer (gizli şer ve nifak odaklarını) korkutasınız (ve caydırıcılık gücüne sahip olasınız. Bu konuda cimrilik ve tedbirsizlik yapmayasınız). Allah yolunda (cihad uğrunda ve milli savunma amacıyla) her ne harcarsanız, (nasıl bir katkı sunarsanız, o ahirette) size tam olarak ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız. (Allah adalet sahibidir.)” (Enfâl Suresi: 60)
NURSUZ YOBAZLAR!
Cihatla bir alakaları olmayan nursuz ve isbirlikçi kafalardan pek bişey beklemiyoruz fakat saçmalıklarını görmek gayet çekilmez bir hâl aldı!Yahu mecbur muyuz bu Aziz Vatanı ve Ümmeti bu kadar madur ve mahsun eden yolsuzluk abidesi guruhu izlemeye !Yıllardır zalim abd/ itrailin peşine takılmışsınız bu kadar vebale girmişsiniz şimdide edebiyat ve pişkinlik derdindesiniz!İnsanların psikolojilerini bozdunuz…Yolsuzluğunuzun sonu gelmiyor,kimse size engel olamaz gibi Karunlaştınız…Heryerde mevcut olan Firanvunluğunuz dayanılmaz boyutlara ulaştı…
Ya Rabbi ne olur Dinimize savaş açan kafirleri ve münafıkları hakettikleri sona ulaştır…Amiiin
İSLAMIN CANI CİHADDIR
İslam’ın içerisinden Cihadı çıkarmak açıkça Allaha ve Kur’ana savaş açmaktır. Kur’anın Mealini okumayan , anlamayan yada dünyalık bir takım beklentilerle anlamak istemeyen çevreler Dini istismar ederek toplumu kandırma ve oyalama peşindedirler. Ümmetin birlik ve beraberliği ancak Cihat şuuruyla sağlanabilirdi. Yıllarca Nursuz bu cemaatler müslümanları uyuşturarak Namaz kılan ibadet eden ama ABD ve siyonizme itaat eden müslaman yetiştirmişlerdir. Bugünkü Müslüman ülke yönetimlerinin Filistin deki şahsiyetsiz duruşları tamda bu durumu açıklamaktadır.
Uyuşturulan toplumu tekrar fabrika ayarlarına getirmek için ümmetin mutlaka Cihad şuuruyla bilinçlenmesi ve yetiştirilmesi gerekmektedir. Yoksa bu tipler hem ülkemize hemde islama zarar vermektedirler.Dini, dünyada yaşanan bunca zulümlere rağmen sadece kınama mesajlarıyla geçiştirilmekten ibaret sayanlar bilinçli ihanet etmektedirler. Muhterem üstadımız Ahmet AKGÜL Hocamız bu büyük tehlikeyi yıllar önce görmüş kimsenin yazmaya cesaret edemediği Cihad İlmihalini hazırlamıştır.
“Din istismarı yapanlar ve dünyalık kazanmak için kutsalını pazarlayanlar;parasıyla fuhuş yapan kadınlardan ve karısını-kızını satanlardan daha aşağı ve bayağı mahluklardır. Açıkca Dine ve İlahi düzene düşmanlık yapanlar ise, insan suretli şeytanlardır” Hz. İsa (AS) (Barnabas İncilinden)
HAMAS, dünyayı uyandırmış ve İmanın imkânagalip geldiğini kanıtlamıştır!
HAMAS’ın bu şanlı direnişi, İslam’ın tüm insanlığa tebliğatıdır!
HAMAS’a sahip çıkmak, kendi gelecek ve güvenliğimizi garantiye almaktır!..
HAMAS sayesinde, Batı halkları İslam’ı araştırmakta ve İmana sarılmaktadır…
HAMAS, Siyonizm tehlikesini dünyaya tanıtmıştır!
Gazze; Rahmetli Erbakan Hocamızın “İsrail gavuru laftan ve barış çağrılarından değil, güçten ve silahtan anlar!” buyurdukları… Ve işte bunun için:
1- İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı
2- İslam Ortak Pazarı
3- Ortak İslam Dinarı
4- İslam Savunma Paktı
5- İslam İlim ve Kültür Dayanışma Vakfı
gibi evrensel projeleri hazırladıkları… Ve bütün bunların resmen ve fiilen gerçekleşebildiğinin kanıtı olarak D-8’leri kurdukları ve çalıştırmaya başladıkları tarihi adımların ve talihli atılımların ne denli haklı, hayırlı ve gerekli olduğunun fotoğrafıdır!
İbretle bakıp ders alınız ve Amerika’ya değil Allah’a sığınınız!
CIA-MAAT ın ŞAKİRTLERİ
Şimdi bu Kur’an’sız nursuzlar, Şeriatsız nursuzlar, Cihadsız nursuzlar ve Bediüzzaman’sız nursuzlar “Artık savaş yoluyla cihad döneminin bittiğini” söyleyecek kadar sapıtmışlardı. Ne yani, yarın ABD ve AB (Haçlı Batı) veya Rusya, Türkiye’mize saldırıp işgale kalkışsalar… Bizi tüm insan haklarımızdan ve kutsallarımızdan mahrum bıraksalar, namusumuza ve onurumuza el uzatsalar öyle oturup dua ve kitap okumakla mı uğraşacaktık!? Bu ne iz’ansız, irfansız ve vicdansız bir yaklaşımdır. Bu marazlı mantığa göre; Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerimizdeki bütün ordularımızı da dağıtmamız, bu kadar büyük masraftan kurtulmamız lazımdı!?
Bu bâtıl kafalılar ve aklı bozuklar, acaba gerçekten gafil ve cahil adamlar mıydı, yoksa Nurculara sızmış gâvur ajanları mıydı?
(Makaleden özet alıntı)