2023 Seçim Sonuçları:
BU DURUM BAŞARI MIYDI
ACI SONUN BAŞLANGICI MIYDI?
Bu seçimi ille de kazanmak için; bütün devlet imkânlarını, hatta siyaset dışı kalması gereken bütün resmi bürokrat ve elemanlarını hoyratça devreye sokmalarına… Onlarca TV kanalının ve yüzlerce yazar ve yorumcu takımının manipülasyonlarına ve beyin yıkama metotlarına… Muhalif davranacak halk kesimlerine ve sivil örgütlere hatta şirketlere açıkça ve küstahça tehditler yağdırmalarına… Kısaca bin türlü yalan, iftira ve karalama kampanyalarına… Yetmez, Ülkenin ve Milletin geleceğini düşünmeden, seçimi kotarma ve paçayı kurtarma adına sorumsuz bir israf ekonomisi uygulamalarına ve seçim ulufeleri dağıtmalarına… Ve kitabına uydurulan oy hırsızlıklarına ve sandık hilekârlıklarına rağmen… Üstelik Sinan Oğan’ın, kim bilir hangi vaatler karşılığı oylarını Erdoğan’a pazarlamasına rağmen Sn. Erdoğan 2. turda birkaç puan farkla tekrar Cumhurbaşkanı seçilmiş durumdaydı. Bu sonucu Erdoğan’ın zaferi olarak yorumlayanlar yanılmaktaydı. Çünkü ekonomisi çökmeye, sosyal birlikteliği ve ahlâki değerleri çürümeye, dış politikadaki dengesizliği yüzünden saygınlığı ve ağırlığı çözülmeye başlamış… Ve tam 21 yıldır bu kötü sonucu kendilerinin hazırlamış olduğu bir enkaz, birkaç ay sonrasında bu iktidarın başına yıkılacaktı!..
Rahmet Pakgül’ün bir dörtlüğünü hatırlatalım:
“Ahmak hain o kişidir, zulümden çark etmiyor
Son nefsani hedefime, ‘Oh be uzandım!’ sanır…
Uçurumun kenarına, geldiğin fark etmiyor
Bir adım sonra düşecek, yine kazandım sanır.”
Sn. Erdoğan’ın 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçiminin 2. turunu kazanma şaşkınlığı bize, Kur’an’daki Gazap Bulutlarını hatırlatmıştı:
“Derken, onu (azabı ve yıkımı) kendi vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, (işte herhalde) ‘Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur’ demişlerdi. (Ve boşuna sevinmişlerdi. Zaferi ve izzeti; İslami cihadda değil, zalim güçlere yaranmakta arayanların boş umutları ve kuruntuları, rahmet zannedilen musibet bulutları gibidir.) Hayır o, kendisi için acele ettiğiniz (felaket olayıdır. Bu öyle) bir rüzgârdır ki (zafer ve bereket sanıldığı halde;) onda acı bir azap (ve yıkım) vardır. (Ve sizi kum fırtınasıyla boğacaktır!)”
“O, Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eden (bir âfattır). Böylece (o korkunç kasırga yüzünden) meskenlerinden başka, hiçbir şey(leri) görünemez duruma düşmüş (ve perperişan olmuşlardı). İşte Biz, suçlu-günahkâr bir kavmi böyle cezalandırırız.” (Ahkaf: 24-25)
CNN TÜRK – YouTube 10 Aralık 2019 tarihli “Cumhurbaşkanı Gençlerle Birlikte” programında “Sizin zihin dünyanızı şekillendiren ve sizi en çok etkileyen Lider kimdir?” sorusunu Sn. Erdoğan şöyle yanıtlamıştı:
“Elbette tek önderimiz, tek rehberimiz, Hz. Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam Efendimizdir. Sonra Adalet timsali Halife Ömer Hazretleridir. Tabi Osmanlı’da, Selçuklu’da örnek liderlerimiz var… Tabi geliyoruz Cumhuriyet’in kuruluşunda Gazi… Önem arz etmektedir…
Şu anda yaşayan liderlere gelince… Valla bunlara bakıyoruz, oturup konuşuyoruz, tabi dara zora giriyorum. (Yani benim ayarımda kimseyi göremiyorum.) Bu arada Körfez’de genç-dinamik Katar Emiri Şeyh Tamimi’yi gösterebilirim. Çünkü yoksul ve düşkün ülkelere çok yardım edici bir liderdir.”
İşte R. T. Erdoğan’ın hayran olduğu ve örnek sunduğu o Katar Emiri, 2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği uğruna 300 milyar dolar harcamıştı. Bunun 400 milyar dolar olduğunu söyleyenler de vardı… Bu para; başta Filistin, Yemen, Arakan, Afganistan, Doğu Türkistan, Sudan, Eritre ve Suriye’de yoksullukla boğuşan İslam ülkelerine dağıtılsaydı… Veya Asya ve Afrika’daki perişan ülkelerin kalkınma altyapısına harcansaydı, aç ve biilaç insan kalmayacaktı…
Sn. Erdoğan’ın en etkili ve önemli lider olarak Hz. Peygamberimizi söylemesi ise, tamamen istismar amaçlıydı ve sahte bir tavırdı. Çünkü iktidarda kaldığı 21 yılını Onun Sünnetini, Sistemini ve Şeriatını yozlaştırmak; bunların yerine AB kriterlerini ve Haçlı zihniyetini yerleştirmekle geçirmiş bir insandı. “Cumhuriyet’in kuruluşunda Gazi… Önem arz etmektedir…” ifadeleri ise tam bir riyakârlıktı… İsmini bile tam zikredemeyip, ortamı yumuşatma çabaları sırıtmaktaydı…
Ve hele; Sn. Erdoğan’ın Türkiye’de tanınmasının, öne çıkarılmasının, İstanbul RP İl Başkanı ve sonra Belediye Başkanı yapılmasının… Ve derken Ona hıyanetinin karşılığı Başbakanlığa ve şimdi Cumhurbaşkanlığı’na oturtulmasının asıl sebebi ve çağımızın tartışmasız en büyük lideri olan Rahmetli Erbakan Hocamızı ağzına bile alamaması, bunların insaf ve iz’an ayarını, iman ve vicdan aynasını, vefakârlık ve kadirşinaslık duyarlılığını ortaya koymaktaydı.
Peki bir insan, Erbakan Hoca’yı ağzına bile almaktan ve hayırla anmaktan, niye bu denli korkardı?.. Çünkü Ona vefalı ve saygılı bir tavrı, kişinin İsrail ve Siyonist merkezler tarafından üzerinin çizilmesine yol açardı!..
Oysa Sn. Erdoğan, Milli Görüş’te gelecek gördüğü dönemlerde “Erbakan’ı çağın lideri, İslam ve insanlık âleminin kurtuluş rehberi” olarak tanıtmakta ve Ona yaranmak için ne taklalar atmaktaydı. Hatta oğlu Bilal’in ön adını “Necmettin” koymuşlardı ve devamlı “Necmettin Bilal…” diye çağırırlardı. Ancak Milli Görüş gömleğini çıkardıktan sonradır ki, ne kendisi ne de yandaş kesimi Bilal Bey’in “Necmettin” ismini artık ağızlarına bile almıyorlardı.
Bundan daha da acısı ve mide bulandırıcı olanı, Erbakan Hoca’nın her türlü mirasına konan ve daha önce 100 kere “Bu AKP iktidarının ve Erdoğan’ın günahına asla ortak olmayacaklarını” vurgulayan… Ama sonunda 2023 seçimlerinde Erdoğan’ın koltuk değneği ve yedek lastiği olmaktan sakınmayan ve sıkılmayan Sn. Fatih Erbakan’ın, o duyarsız ve tutarsız yaklaşımıydı. Üstelik Sn. Erdoğan’ın zinayı suç olmaktan çıkardıklarını, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun maddesi ile eşcinselliği serbest bıraktıklarını bizden iyi biliyorlardı.
Ekonomik ve sosyal patlamalar karşısında Erdoğan iktidarı zorla ve barbarlıkla halkı sindirmeye kalkışırsa, elbette Devlet müdahale etmek durumunda kalacaktı!
Sn. Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin saldırgan ve kışkırtıcı tavrından… Ve yine yandaş takımının ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı konuşmalarından anlaşılıyor ki, bunlar 2. turda Cumhurbaşkanlığı’nı kaybetmeleri veya 5-6 ay içerisinde her şeyi bin berbat etmeleri ve ülkeyi yönetemez hale gelmeleri halinde, oturdukları makamları ve çıkarları yitirmemek adına ortalığı karıştırmaktan sakınmayacaklardı. Hatta bu günler için özel hazırlanmış ekipleri, muhaliflerini bastırmak ve geri adım attırmak için, belki de sokaklara salacaklardı. Umarız, ülkemizi kaos ve kargaşaya sürükleyecek ve kardeş kavgasını körükleyecek böyle bir yola başvurmayacaklardı. İstanbul Sultangazi’deki bir cami imamının, seçimi kaybetmeleri halinde; Erdoğan’ı kimseye harcatmayacaklarını ve gerekirse zor kullanarak Başkanlık makamında tutacaklarını ima ederek: “Kardeşim, silahlarınızı hazırlayın!.. 28 Mayıs akşamı benim iki silahım ağzına kadar dolu, bekliyoruz!..” zırvaları, bunların ayarını ve amacını ortaya koymaktaydı… Ayrıca, çeşitli entrika ve manipülasyonlarla seçimleri kazansalar bile; yirmi yıldır üretim yerine dış borçla sürekli tüketim ve israf ekonomisi ve özellikle son aylarda bol keseden dağıtılan seçim ulufeleri yüzünden iflasa sürüklenen… Ve bu mecburiyet ve mahkûmiyetle küresel Siyonist sömürü sermayesinin güdümüne giren ülkede artan yoksulluk ve azıtan pahalılık nedeniyle başlayan sosyal patlamaları, despotik yöntemlerle bastırmaya, umarız kalkışmayacaklardı!.. Ancak Devlet, böylesi ihtimaller ve endişeler için herhalde gerekli hazırlıkları yapmıştır ve zaten Devlet bu gibi krizlere ve kaotik süreçlere müdahale için vardır. Çünkü bu konudaki ihmaller, telafisi çok zor sıkıntılara ve tedavisi imkânsız yaralara yol açacaktır!
2023 seçimlerinde ilk turda 81 il, 922 ilçede, 32.164 mahalle ve 18.241 köyde, birçok elçilik ve konsolosluk merkezinde, 64 milyon 145 bin 504 seçmenin 56 milyon kadarı 200 bin civarındaki sandıkta oy kullanmıştı. Burada şöyle ilginç bir durum vardı: Bir önceki seçimde seçmen sayısı 59 milyon civarındaydı. Bunun %86’sı oy kullanmıştı. O da 51 milyon kadardı. Partilerin üye sayısına baktığımızda, kullanılan oyların üçte biri parti üyesi olanlardı. Bu sayı aynı zamanda toplam seçmen sayısının dörtte birini oluşturmaktaydı. Genel oy sıralamasında 1. olan, üye sayısına göre en az oy alan AKP’nin güya 11 milyon üyesi vardı. Bu rakamın şişirme, hatta uydurma olduğu sırıtmaktaydı. CHP’nin 1,4 milyon üyesi vardı ve üye sayısının 8 katı oy almıştı. İYİ Parti de öyle. MHP, üye sayısının 11 katı oy almıştı. Türkiye’deki parti üyelerinin %72’si AKP’li ama, AKP’nin oyu toplam oyun %40’ı civarındaydı. Türkiye’de 120 siyasi parti vardı. Bu partilerin 25 tanesi, sol, sosyalist, komünist sayılmaktaydı. Yaklaşık 50 parti sağcı, milliyetçi, muhafazakârdı. 20 kadar liberal demokrat parti vardı. 25 merkez, karma, köylü ve marjinal partiler ise diğer gruptaydı.
2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk turda sonuç alınamamıştı. Adaylardan hiçbiri sistemin şart koştuğu ‘%50+1’ şartına ulaşamamıştı. Bu anlamda Erdoğan da istediği sonucu yakalayamamıştı. Dahası, Milletvekili seçiminde AKP’nin oyunda ve elde edebildiği sandalye sayısında ciddi bir azalma vardı. AKP’nin 2023 seçimindeki oyu -yaklaşık %35-, yani iktidara geldiği 2002 seçiminde aldığı %34,28 oy kadardı. Tek başına seçime girseydi aldığı oyla çıkarabileceği Milletvekili sayısı 268’de kalacağı için tek başına iktidar olamayacaktı. Bu yüzden iktidarda kalmayı bir kez daha MHP desteğiyle sağlayacaktı. Ancak Erdoğan’ın 1. turu kaybetmekle tattığı yenilgi, bu seçime gidilirken taraflı-tarafsız gözlemciler ile kamuoyu araştırmalarının bekledikleri çapta olmamıştı. Eski bir Başbakan ve Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel’in, siyaset literatürüne kazandırdığı “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” özdeyişi hafızalarda sımsıkı yerleşmiş bir ülkede, derin ekonomik sıkıntılarla boğuşulurken, yine de Meclis çoğunluğunu Cumhur İttifakı’na kazandırabilmek Cumhurbaşkanı Erdoğan için bir başarıydı. Tarihin kaydettiği en büyük depremlerden birinin yaşandığı ve kalabalık bir seçmen grubunun çadır kentlerde yaşamak zorunda kaldığı bir bölgede bile, en çok oyu alan partinin Erdoğan’ın partisi olması da enteresandı.
Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise aldığı %45 civarındaki oyla ilk turda aranan ‘%50+1’ şartının ve anketlerin saptamalarının gerisinde kalmıştı. Ancak Kılıçdaroğlu’nun da hakkını yememek lazımdı. Cumhuriyet Halk Partisi gibi oyu son 30 yıl boyunca hiçbir seçimde %25 tavanına yaklaşamamış, 2018 Genel Seçimleri’nde %22,65’te kalmıştı. O süreçte Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterdiği Muharrem İnce ancak %30,64 oy alabilmişken, şimdi onun aldığı %45 oy önemli bir başarıydı. Ve Kılıçdaroğlu’nun ikinci turda seçilme ihtimali de vardı. Ama HDP seçmeninin %7 kadarının 2. turda sandığa gitmemesi ve Sinan Oğan’ın %5 oyunun Erdoğan’a verilmesi Erdoğan’a yaramıştı. Bu arada, bu sonuçları fırsat bilen hem Cumhur İttifakı yandaş yazar ve yorumcularından hem Meral Akşener ve takımından… Hatta CHP kanadından “Sn. Kılıçdaroğlu’nun istifa etmesi gerektiği” konusunda baskılar yoğunlaşacaktır. Bizce Sn. Kılıçdaroğlu bunlara asla aldırmamalı ve geri adım atmamalıdır.
Meclis’te ilk kez çok partili bir tablo olacaktı. AKP; Cumhur İttifakı’yla, MHP yanında Yeniden Refah Partisi’ni de Meclis’e taşımıştı. Yeşil Sol Parti ile İYİ Parti de hatırı sayılır sayıda milletvekiliyle Meclis’te temsil olunacaktı. Ayrıca CHP’nin başını çektiği Millet İttifakı’nın içerisinde bulunan DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat Partilerinin Milletvekilleri de Meclis’te yer alacaklardı. Türkiye İşçi Partisi de 4 Milletvekili çıkarmıştı.
Süleyman Soylu, 14 Mayıs 2023 Seçim Sonuçlarını Nasıl Tutturmuşlardı?
İktidara yakınlığıyla bilinen Sabah yazarı Mahmut Övür, 14 Mayıs seçimleri öncesi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun seçimlere ilişkin tahminini yazmıştı. “Bu seçim öncesi söylediklerine gerçekten şaşırdım” diyen Övür, Soylu’nun “Seçim yüzde 49,50 gibi biter. Çok uğraştık ama yarım puan ileri götüremedik” dediğini aktarmıştı. Yazısında Soylu’yu överek, “Araştırma şirketleri ve anketler bu seçimde çok tartışıldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun siyasi araştırma ve analiz konusunda iddialı olduğunu yakın geçmişten biliyorum. Bu seçim öncesi söylediklerine gerçekten şaşırdım” diyen Övür, seçim günü Soylu’nun şu tahminde bulunduğunu hatırlatmıştı:
“Araştırma şirketleri ve anketler bu seçimde çok tartışıldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun siyasi araştırma ve analiz konusunda iddialı olduğunu yakın geçmişten biliyorum. Sadece bugün değil, 2 binli yılların başından beri her seçim öncesi konuştuğumda aşağı yukarı gidişata ilişkin söyledikleri büyük oranda tutardı. Ama bu seçim öncesi söylediklerine gerçekten şaşırdım. Seçim günü bile aynen şöyle diyordu: ‘Seçim yüzde 49,50 gibi biter. Çok uğraştık ama yarım puan ileri götüremedik. Sahada biraz farklı görünse de sonuç böyle olacak gibi. Meclis’teyse rahatız. Cumhur İttifakı 320-325 arası Milletvekili çıkartır.”
Şimdi asıl soru şuydu: Sayın Süleyman Soylu’nun kerameti mi vardı, yoksa bu sonuçlar özellikle ve suni şekilde mi hazırlanmıştı?!
Hatırlayınız, Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından adım adım oyların nasıl çalındığını açıklamış ve şunları aktarmıştı:
“Bu operasyon için merkezi bir dijital üs, bu üssün başında da Süleyman Soylu bulunmaktadır. Özellikle Karadeniz ve İç Anadolu sandıklarında bu operasyon yıllardır yapılır. 20 bin sandığın her birinden 150 oy çalınsa 3 milyon oy eder ve bu sayı, seçimin sonucunu değiştirmeye yeterli olacaktır!..”
Cumhurbaşkanlığı’nı nokta atışla tahmin eden Soylu, hayret, vekil sayısını da tutturmuşlardı. Seçim sonuçlarına göre Cumhur İttifakı 323 vekil çıkarmıştı.
1. Turda MHP İlçe Başkanı eski seçim kâğıdıyla mükerrer oy kullanırken yakalanmıştı!
Dört yıl sakladığı seçmen kâğıdıyla mükerrer oy kullanmaya çalışırken yakalanan MHP Gülnar İlçe Başkanı Celal Kadim hakkında tutanak tutulması üzerine sandık görevlilerini suçlamıştı. Mersin’in Gülnar ilçesinde MHP İlçe Başkanı Celal Kadim, 2019 yerel seçimlerinde oy kullandığı seçmen kâğıdını saklamıştı. Kadim’in eski seçmen kâğıdıyla isminin bulunmadığı sandığa gidip oy kullanmasının ardından isminin bulunduğu sandıkta da oy kullandığı ortaya çıkmıştı.
Gülnar’ın Sesi gazetesinde yer alan habere göre MHP’li başkan önce 2019 yılına ait seçmen kâğıdıyla 1010 no’lu sandıkta oy kullanmaya varmıştı. Sandık görevlileri başkanı tanıdıkları için isim listesini kontrol etmeyerek kendisine oy pusulalarını uzatmışlardı. Zarf sandığa atıldıktan sonra sıra imzaya geldiğinde Celal Kadim’in ismi bulunmayınca görevliler tutanak hazırlamıştı. MHP’li başkan bunun üzerine 1012 no’lu sandığa giderek yeniden oyunu kullanmıştı. Telefonla ulaşılan MHP İlçe Başkanı Celal Kadim, 2019 yılına ait seçmen kâğıdını yanlışlıkla yanında bulundurduğunu belirterek hatanın sandık görevlilerinde olduğunu açıklamıştı. Başkan Kadim tutanak tutulduktan sonra gerçek sandığında oy attığını da doğrulamıştı.[1]
Mükerrer Oy Kullanmak İsteyen Kişi, Kendisini Yakalayan CHP’li Sandık Görevlisine Tehditler Yağdırmıştı!
CHP İstanbul İl Başkanı mükerrer oy kullanan bir kişinin CHP’li görevli tarafından yakalandığını açıklamıştı. Yetkili, bu kişinin CHP’li görevliyi tehdit ettiğini de vurgulamıştı. Mükerrer oy kullanmak isteyen kişi kendisini yakalayan CHP’li sandık görevlisini tehdit etmeye başlamıştı.[2]
Bu durum bize şu fıkrayı hatırlatmıştı. Şehrin kadısı, ileri gelen bir ailenin dul hanımına tacizde bulunmuşlardı. Evin genç oğlunun dadısı; “Git, annene bunu yapanları şikâyet et!..” diye zorlayınca, genç şöyle yakınmıştı:
“Anama sataşan Kadı…
Kime başvurayım dadı!?”
Aykut Erdoğdu’nun İtirafları ve Devletin Genel Fotoğrafı!
Bundan bir ay önce Genel Başkanımız beni çağırdı. “Seçimi kazanmamız halinde neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Ankara’ya geç ve bütün kurumlardan uzmanları çağır. Bir heyet kur ve devletimizin durumunu, ilk ve ivedi işleri ve hasar tespitini çıkar” diye talimat verdi.
Ankara’da üç hafta süren çalışmalarımız sonucunda vahim bir tabloyla karşılaştık. Normalde bu çalışmanın sonuçlarını kesinlikle paylaşmayacaktık. Çünkü sonuçlar ürkütücü boyutlardaydı. Elden geldiğince sessiz sedasız halletmeye çalışacaktık. Ancak geldiğimiz aşamada yaptığımız çalışmanın bazı sonuçlarını paylaşmak zorunda kaldım. Çalışmamızın sonuçlarının tamamını, devletimizin ve milletimizin bekası için paylaşmayacağım.
Bu çalışmamızın çoğunu açık kaynaklarla yaptık. Bu yazdıklarımın öneminin benim ve çalışma arkadaşlarım adına yarattığı tehlikenin farkındayım. Sadece şunu hatırlatayım; bizim genlerimizde Kuvay-ı Milliye vardır. Bedel ödemek istemeyiz. Ama ödenecek bir bedel varsa da korkup kaçmayız.
15 Temmuz Sonrası…
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası, FETÖ’den boşalan kadroları dolduracak nitelikli kadroları olmadığı için Milliyetçi ve Atatürkçü kadrolarla çalışmak zorunda kalmışlar. Ancak bu kadrolara asla güvenmedikleri için her bir kuruma aileden gördükleri tarikat ve cemaatlerden personel sokmuşlardı. Mahrem işlerini, yerleştirdikleri bu personel ile yürütüyorlar. Bu personel aynı zamanda hiç güvenmedikleri ama çalışmaya mecbur oldukları Milliyetçi ve Atatürkçü personeli sürekli izlemeye almışlar.
Şu an devletimizin en mahrem bilgileri bu tarikatların elinde bulunmaktadır. En güçlü ekip ise Esat Coşan taifesi HAKYOLCULAR’dır. Devlet adamlarını en çok rahatsız edense, atanan “küçük prensler” (Erdoğan’ın gölgesi sayılan etkili ve yetkili kişiler) olmaktadır.
Milli Güvenlik Alanı…
Bu konuda yaptığımız çalışmanın bütün sonuçlarını paylaşamam. Ancak şu kadarını söyleyeyim; Genelkurmay Başkanlığımız, MİT Müsteşarlığımız ve Emniyet Genel Müdürlüğümüzde, her kademede el üstünde tutmamız gereken kahramanlar vardır. Bu kahramanlar siyasi baskılara direnerek ellerinden geldiğince görevlerini yapmaya çalışıyorlar. Zaten devletin güvenliğini bu kadrolar sağlıyorlar. Devletin düşürüldüğü bu durumdan çok rahatsızlar. Her fırsatta bu durumu en üst makamlara iletiyorlar.
Polisimiz ve askerimiz sürekli bir soruşturma baskısı altındadır. Maalesef personel arasında ailevi sorunlar, geçim sıkıntısı, borçluluk, psikolojik sorunlar ve intiharlar çok yaygındır.
Milli güvenliğimizi yakın tehdit altına sokan riskler vardır. Bu riskleri azaltacak diplomasi zayıf kalmaktadır. Özellikle ekonomimizin iyice güçsüz düşmesini ve devletimizin daha da çürümesini bekleyen odaklar bulunmaktadır. En zayıf anımızda en olmaz taleplerle karşımıza çıkacaklardır. Durumun farkındayız. Ve sürekli takipçisi olacağız.
Maliye Tarafı…
Maliye tarafında, vergi toplanma konusunda altyapı kurulmuş durumdadır. Ancak vergi ödemeyen imtiyazlı şirketler vardır. Bunlara göz yumulması, vergi inceleme raporları sonuçlarının uygulanmaması, uzlaşma komisyonlarında bazı yandaş grupların vergilerinin silinip bağışlanması konusunda, teknokratlarda büyük rahatsızlık göze çarpmaktadır. MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu) tamamı ile kör edilmiş durumdadır. Uzmanlar çalıştırılmamaktadır. MASAK’ın izleme yetkisi sadece siyasi işler için kullanılmaktadır.
Hazine Tamtakırdır!
Hazine’de tablo çok ağırdır. Kadrolar tarumar edilmiş bulunmaktadır. Bakan Yardımcıları işleri birkaç devşirme danışman ile götürmeye çalışmaktadır. Teknik ve uzman kadrolar işlere karıştırılmamaktadır. Hazine’de gelir yönünden sistem çalışsa da, ancak giderlerde, borçlarda ve koşullu yükümlülüklerde korkunç bir artış vardır. Seçim dolayısıyla Hazine boşaltılmıştır. Yıllık bütçede öngörülen açığın neredeyse tamamı harcanmıştır. Sadece BOTAŞ’ın birikmiş görev zararı 300 milyar lirayı aşmıştır. EYT’den gelecek yük yaklaşık 200 milyardır. KKM (Kur Korumalı Mevduat) pimi çekilmiş el bombası konumundadır.
Deprem için en az 600 milyar lira ek kaynağa ihtiyacımız vardır. Oysa gelirlerin çoğu yol, köprü, tünel, hastane ve havalimanı için verilen garanti ödemelerine aktarılmaktadır. Hazinenin nakit parası var gibi görünüyor. Ancak bu mevduat kamu bankalarından çekilemiyor. Çünkü kamu bankaları kara deliğe dönmüş. Hazine parayı çekse faizler zıplıyor. Kamu bankaları ile ilgili detayları yazamıyorum. Şu kadarını söyleyeyim. Kurda veya faizde bir hareket olursa (ki olmak zorunda) yandık. Hem de ne yandık! Mevcut bütçe ile eylül başını görmemiz mümkün değil. En az 1,5 trilyon liralık ek bütçe gerekiyor. Hepiniz ek vergilere hazırlıklı olun.
Özel bankalar kendilerini KGF ve KKM ile bir miktar garanti altına almışlar. Ancak yaşanacak bir kur veya faiz şoku hazinenin kapısına çok sayıda kurtarılacak banka bırakacaktır. Bankalarla ilgili son sözüm takipteki kredi rakamının doğru olmadığıdır. Bundan daha fazlasını söylememe Bankalar Kanunu yasak koymaktadır.
Merkez Bankası…
En ağır tablo Merkez Bankası’ndadır. Döviz rezervlerimiz eksi 70 milyar dolara kadar inmiş bulunmaktadır. Üstelik 100 milyar doların üzerinde KKM (Kur Korumalı Mevduat) olmasına rağmen bu rakama ulaşılmıştır. Şu an zorunlu ithalatımızı karşılayacak kadar dahi dövizimiz kalmamıştır. Dış ticaret açığımız tarihin en yüksek seviyesine çıkmıştır. Bir yıl içinde 200 milyar dolar finansman bulmak zorundayız.
CDS (Faizli alınan kredi risk primi ve kefalet ücreti) tarihin en yüksek seviyesine çıkmıştır. Yani tefeci faiziyle borçlanıyoruz. Buna rağmen döviz bulamıyoruz. Şu an döviz satışı ve altın ithalatı fiilen durmuş durumda. Çünkü döviz yok. Merkez Bankası teknik olarak iflas etmiş görüntüsü veriyor. Her an dış borç ödeme krizi kapıdadır.
Bunlar Kriz Değil, İflastır!
Devletin kalanı ile ilgili bir şey yazmaya gerek görmüyorum. Devletimizin kolonları çürütülmüş, sütunları kesilmiş konumdadır. 6-9 ay içerisinde yaşanacak bir siyasi deprem ile ekonomimiz yıkılacaktır. Erdoğan ve ekibi milletimizi bu enkazın altında bırakacaktır. Deprem ne kadar şiddetli ve yıkım ne kadar büyük olursa, baskı ve yıldırma da o kadar yüksek olacaktır. Ama aç bir Milleti hiçbir güç bastıramaz. Bu yüzden Erdoğan kazansa dahi 5 yıl ülkeyi taşıyamayacak ve erken seçim yapılacaktır.
Kurtuluş Var Ancak Sorumluluğu Ağırdır!
Şimdi soracaksınız. Nasıl kurtuluruz? Sözü eğip bükmeden söyleyeyim. Kurtuluşun bedeli vardır ve bu bedeli hep beraber ödemek zorundayız. Sorun, kimin ne kadar bedel ödemeye yanaşacağı, ülke ve millet uğruna hangi fedakârlıkları yapacağı konusundadır.[3]
[1] haber.sol.org.tr – 14.05.2023
[2] Yeniçağ – 14 Mayıs 2023
[3] (@aykuterdogdu)
Gazap bulutları!..
Sn. Erdoğan’ın 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçiminin 2. turunu kazanma şaşkınlığı bize, Kur’an’daki Gazap Bulutlarını hatırlatmıştı:
“Derken, onu (azabı ve yıkımı) kendi vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, (işte herhalde) ‘Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur’ demişlerdi. (Ve boşuna sevinmişlerdi. Zaferi ve izzeti; İslami cihadda değil, zalim güçlere yaranmakta arayanların boş umutları ve kuruntuları, rahmet zannedilen musibet bulutları gibidir.) Hayır o, kendisi için acele ettiğiniz (felaket olayıdır. Bu öyle) bir rüzgârdır ki (zafer ve bereket sanıldığı halde;) onda acı bir azap (ve yıkım) vardır. (Ve sizi kum fırtınasıyla boğacaktır!)”
“O, Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eden (bir âfattır). Böylece (o korkunç kasırga yüzünden) meskenlerinden başka, hiçbir şey(leri) görünemez duruma düşmüş (ve perperişan olmuşlardı). İşte Biz, suçlu-günahkâr bir kavmi böyle cezalandırırız.” (Ahkaf: 24-25)
İNANANLAR KAZANIR!..
Felaket bulutun, rahmet sanırlar
Hakka hıyanet eden,iflah olmazmış
Siyonu dost,mümini, düşman tanırlar
Ayarı bozukktan, adam çıkmazmış!..
Kazandık sandıkları,oysa felaket
Yaptıkları yıkımın,sonu helaket
Sen sonunu seyreyle,nasıl akıbet
Hakta sebat edenler,moral bozmazmış!..
Tüm mazlumlar inliyor,kurtuluş bekler
Bütün yollar mecburi,menzile gider
Adil Düzen bayramı,inanan gözler
Milli Çözümden gayrı,ümit kalmamış!..
Niçin bu kadarına katlanıyoruz
Kendi ülkemizde karın tokluğuna yaşadığımız açıktır. Ancak yabancıların gayri menkul satın aldığı rahatça yaşadığı ortadadır.Dinimizi yaşıyoruz avuntusu adına mevcut düzeni destekleyenler ahlaki düzen olmadığını ne zaman fark edecekler!Memleketin hali ortadadır Allah akıl fikir ihsan eylesin.
Bir adım sonra düşecek, yine kazandım sanır.”
“Ahmak hain o kişidir, zulümden çark etmiyor
Son nefsani hedefime, ‘Oh be uzandım!’ sanır…
Uçurumun kenarına, geldiğin fark etmiyor
Bir adım sonra düşecek, yine kazandım sanır.”
“Derken, onu (azabı ve yıkımı) kendi vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, (işte herhalde) ‘Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur’ demişlerdi. (Ve boşuna sevinmişlerdi. Zaferi ve izzeti; İslami cihadda değil, zalim güçlere yaranmakta arayanların boş umutları ve kuruntuları, rahmet zannedilen musibet bulutları gibidir.) Hayır o, kendisi için acele ettiğiniz (felaket olayıdır. Bu öyle) bir rüzgârdır ki (zafer ve bereket sanıldığı halde;) onda acı bir azap (ve yıkım) vardır. (Ve sizi kum fırtınasıyla boğacaktır!)”
“O, Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eden (bir âfattır). Böylece (o korkunç kasırga yüzünden) meskenlerinden başka, hiçbir şey(leri) görünemez duruma düşmüş (ve perperişan olmuşlardı). İşte Biz, suçlu-günahkâr bir kavmi böyle cezalandırırız.” (Ahkaf: 24-25)
iktidar seçim öncesi muhalefeti, İsrail ve Amerika başkanları ile beraber yürümekle suçladı, Seçim sonrası RTE yi tebrik eden , İsrail ve Amerika oldu…
Kılıçdaroğlu na karşı aleyhinde yapılan karalama ve montaj video kampanyası bu kadarda olmaz dedirtti,
Sürekli aşağılama dili kullanıldı,” zillet illet çıban PKK, terörist” gibi cümleler kullanıldı iktidar tarafından,
Oysa muhalefete 25 milyon küsur oy verenlere , ki bu 25 milyon içersinde,
Devletinne milletine, dinine bayrağına ezanı Muhammediyeye
Tam bağımlı olan, askerlik vazifesini yapan vergisini ödeyen, hatta son deprem de, Türk Kürt Alevi Sünni ayırmadan sivil toplum kuruluşları ile veya ferdi bireysel olarak koşan insanlarada bu muhalefet partisi ne oy veren insanlar di.
muhalefet e hakaret eden bir iktidar.. vardı
Bu iktidarın, İsrail Amerika ve Avrupa li zalim dostlarına gösterdiği sevgi ve muhabbettini , %2 sini muhalefet e ve Kılıçdaroğlu na göstermediler,
Hatta ve hatta yurtdışından kaçak ülkeye giriş yapan mülteciler bile bu iktidarın sorunu değildi, ama muhalefet ve seçmeni sorundu.!?
Kılıçdaroğlu TV programına rakibi RTE yi defalarca karşılıkli milletin önünde programa davet etti, ama gelen olmadı…
Sn. Kılıçdaroğlu hakikaten çok sabırlı deneyimli bir siyasetçi olduğunu görmüş bulunmaktayım.
Asagilanan iftiraya Haksızlığa uğrayan bir muhalefet lideri ve ekibi var idi…
Not; iktidar seçim öncesi muhalefeti, İsrail ve Amerika başkanları ile beraber yürümekle suçladı,
Seçim sonrası RTE yi tebrik eden , İsrail ve Amerika oldu…
ADİL DÜZEN KAÇINILMAZ HALE GELMİŞTİR! ANAHTARLARI TESLİM ETMELERİ YAKINDIR!
Yüce Allah’ın kusursuz planı işlemeye devam etmektedir.
İktidar, kazandığı halde mecburen teslim bayrağını çekip anahtarları teslim edecek…
Muhalefet ise, kaybettiği için hiçbir hak iddia edip böbürlenemeyecektir…
Yani zafere bir adım daha yaklaşılmıştır.
İktidar ki, Allah ve Resulü ile harp etmektedir. Allah ile savaşanlar, elbette mutlak yenilgiye uğrayacaktır. Mekrin (tuzağın) en hayırlısının ve şaşmaz intikamın sahibinin Yüce Allah olduğu asla unutulmamalıdır.
Seçim Sonrası Halimiz
Bitmiş bir ekonomiye çare olması için Cumhurbaşkanı 61 ve 62. Hükümetlerde Maliye Bakanlığı,. 64 ve 65. Hükümette Başbakan Yardımcısı olarak görev yapan Mehmet Şimşekle görüşmelere başlamıştı belliki yeni kabineye onuda alacaktı Çünkü AB ve IMF gibi kuruluşlarla arası iyi olan Bakan Aracı olarak kullanılacaktı. 20 Yıllık iktidarın geldiği ekonomide geldiği nokta eskisinden daha kötü hatta iflasdı.Daha 2 gün geçmeden zam haberleri arka arkaya gelmektedir. Yeni vergilerin açıklanması kaçınılmazdır. Döviz hızla tırmanmaya başlamıştır. Tefeci mantığıyla piyasada bulunamayan döviz 3 farklı kur ile karaborsada satılmaktadır. Ziraat hesabımdaki parayı bankadan çekmek istediğimde banka için komik bir rakam olan 10bin liradan fazla veremeyeceğini söyledi. Anlaşılıyor ki kasada para bitmiş devlet nakiti kısıtlamaya başlamıştı. Yakında belliki Şahsi hesaplara da el koyulacaktı. Hain Nahum doktirini başarıya ulaşmış Halk ve Devlet borçlandırılıp köşeye sıkıştırılmıştır. Denize düşen yılana sarılmaktadır. Ancak Faizsiz Adil Düzen’e acil olarak ihtiyaç vardır. Bu dirayeti gösterecek Milli Çözüm iktidarına ihtiyaç vardır.
Kema tekûnu yüvellâ aleyküm./ Nasılsanız öyle yönetilirsiniz. (Hadis)
” Üç gündür ne diyor ve ne yapıyorduk? Seçim sonrası değerlendirmelerimizi yaptıktan sonra; bir de seçmen, fert ve toplum olarak kendimizi sorguluyorduk, kendi kendimizi sigaya çeken Molla Kasım oluyor ve diyorduk ki: Acaba fert/kişi/birey ve cemaat/kurum/topluluk olarak nerde hata yaptık, neleri eksik bıraktık, hayatımızın “ilmî ve dinî” alanlarından başlayarak “iktisadî ve siyasî” yani topyekün bütün “sosyal” alanlarında kendimizi ne kadar düzelttik ki “daha iyi bir yönetime” lâyık olalım ve iyi yöneticiler tarafından yönetilelim?.. Acaba fert/kişi/birey ve cemaat/kurum/topluluk olarak vazifelerimizi yerine getirdik mi?..
Erbakan Hocamız ne diyordu? “…Bütün mesele, sizin bu davada nasıl bir imtihan vereceğiniz, nasıl bir karşılık elde edeceğiniz ile ilgilidir. Yapabileceğiniz tek şey bu davada tuzunuzun bulunmasıdır.” Peki, imtihanı verebildik mi? Çorbadaki tuzumuz ne kadar? Ya da, “Bâtılda zirvede olmaktansa; Hakta, hakikatte zerre olmayı tercih ederim.” (Necmettin Erbakan) sözünü iyi anlayıp “Hak”ta yani “Millî Görüş ve Adil Düzen”de zerre olmayı tercih ettikten sonra, bâtılda “zirve” olmaktansa Hakta “zerre” olmayı becerebildik mi?!.
Bir zamanlar beraber yürüyorken Hak yollarında; zaman zaman ve dönem dönem yolda kalanlara, yoldan çıkanlara, sağa sola savrulanlara, hidayeti kararanlara bakıyorum da… Bu konuda daha ne diyeyim, ne yazayım; anlayanlara bu kadarı da yetmez mi?..
İbret alınası son bir örnekle bu bahsi kapatalım.
Mesela, zulmüyle şöhret yapmış Haccac-ı Zalim‘in devrine bakalım. Bu meşhur zalime bir gün halktan gelen teklif şöyle oldu: “-Sen Hazreti Ömer‘in halkına karşı takındığı adaletli tavrını biliyorsun. Ne olur, biraz da ona benze, onun gibi adaletli davran bize…”
Halkın bu isteğine Haccac-ı Zalim‘in tarihî cevabını bilenler biliyor ama bilen ve bilmeyenlere bir kere daha hatırlatıyorum; Haccac‘ın bugün bile ibret alınası cevabını:
“-Doğru söylüyorsunuz! Ömer‘in halka adaleti öyle idi. Fakat şu gerçeği de unutmayın, Ömer‘in zamanında Ebu Zer gibi de halk vardı. Siz Ebu Zer gibi yoksulu, yetimi, komşusunu düşünen halk olun, ben de Ömer gibi halkı düşünen yönetici olayım. Siz Ebu Zer gibi halk olmuyorsunuz ama benden Ömer gibi yöneticilik istiyorsunuz. Allah iyi insanlara kötü yöneticiyi musallat etmez, kötü insanlara da iyi yönetici nasip etmez. Halk neye lâyık halde ise yönetici de ona münasip şekilde gelir. Bunu böyle bilin, kendinizi iyi yönetime lâyık hâle getirin ki, istediğiniz iyi yönetime kavuşasınız”!”
Alıntı: 22 Haziran 2011 Milli Gazete den
NASILSANIZ ÖYLE YÖNETİLİRSİNİZ…!
Allah kimseyi evinin kirasını ödeyemiyorken sarayda oturanları savunacak kadar akılsız..
Çocuğuna süt alamıyorken hergün elektriğe, suya, doğalgaza, benzine zam yapanları alkışlayacak kadar şuursuz yapmasın….
Hocamızın Her Zaman Dediği Gibi.;
Bu imtihanın sırrı,
devamlı maddi imkan, iktidar, fırsat, kalabalık, sayı çokluğu şeytâni tarafta olacak.
İman, iz’an, vicdan, cihat şuuru Rahmâni tarafta olacak.
Ama Rahmâniler hep az olacak fakat Allah O azlar eliyle kalabalıkları şeytâni güçleri dağıtacak ve böylece sadık Mü’min mücahidler şeref kazanacak.*
*Üstad Ahmet AKGÜL*
AMENNA VE SADDAKNA
NASILSANIZ ÖYLE YÖNETİLİRSİNİZ…!
Allah kimseyi evinin kirasını ödeyemiyorken sarayda oturanları savunacak kadar akılsız;
Çocuğuna süt alacak parası yokken, hergün elektriğe , suya, doğalgaza, benzine .. zam yapanları alkışlayacak kadar şuursuz yapmasın…!!
Hocamızın her zaman dediği gibi..;
Bu imtihanın sırrı;
devamlı maddi imkan, iktidar, fırsat, kalabalık, sayı çokluğu şeytâni tarafta olacak.
İman, iz’an, vicdan, cihat şuuru Rahmâni tarafta olacak.
Ama Rahmâniler hep az olacak fakat Allah O azlar eliyle kalabalıkları şeytâni güçleri dağıtacak ve böylece sadık Mü’min mücahidler şeref kazanacak.*
*Üstad Ahmet AKGÜL*
Amenna ve Saddakna…..
Harun Arslan’a cevaben
[quote name=”Harun Aslan”]”Ancak Devlet, böylesi ihtimaller ve endişeler için herhalde gerekli hazırlıkları yapmıştır ve zaten Devlet bu gibi krizlere ve kaotik süreçlere müdahale için vardır.”
Peki, nerede bu devlet? Sadece Antalya Havaalaninda cebe 1 Milyar Dolar indirmelerine nasil musaade ediliyor? Bu milletin en az 500 Milyar Dolar kaynagi bu sekilde carcur edildi.[/quote]
Bazı özellikler öyle durmadan ortaya serilmez elbet… Bitti denilen yerde yetti diyecek hamleler, bir sefere mahsus kullanılacak araçlar ile icra edilir. Hala Adil Düzen istemeyen, faizden ve AB’ci kafalardan vazgeçmeyen, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 numaralı kanun gibi onca garabet karşısında susan kalabalığa rağmen bir işe girişmek, o işi boşa çıkarmanın yollarından biridir… Ve en önemlisi kahraman beklemek yerine insanlığa huzur getirecek Adil Düzen projeleri üzerine gayret çekmektir. Mevlamız muvafaak kılsın.
DAHA YEMİNLER EDİLMEDEN ZAMLAR BAŞLADI!
Seçim biteli daha 48 saat olmamışken ve vekiller yeminlerini dahi etmemişlerken, piyasada zam haberleri çıkmaya başladı. Ey millet, kemerleri sıkın. Ekonomist Erdoğan geliyor….
Kurtuluş Var Ancak Sorumluluğu Ağırdır! Şimdi soracaksınız. Nasıl kurtuluruz? Sözü eğip bükmeden söyleyeyim. Kurtuluşun bedeli vardır ve bu bedeli hep beraber ödemek zorundayız. Sorun, kimin ne kadar bedel ödemeye yanaşacağı, ülke ve millet uğruna hangi
Derken, onu (azabı ve yıkımı) kendi vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, (işte herhalde) “Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur” demişlerdi. (Ve boşuna sevinmişlerdi. Zaferi ve izzeti; İslami cihadda değil, zalim güçlere yaranmakta arayanların boş umutları ve kuruntuları, rahmet zannedilen musibet bulutları gibidir.) Hayır o, kendisi için acele ettiğiniz (felaket olayıdır. Bu öyle) bir rüzgârdır ki (zafer ve bereket sanıldığı halde;) onda acı bir azap (ve yıkım) vardır. (Ve sizi kum fırtınasıyla boğacaktır!) [Ahkaf 24]
Yolu ve niyeti kötü olanın attığı ok, önünde sonunda kendisine saplanır.
Sarayda ve Saltanat Koltuğunda oturup, dindarlık taslayarak ayran içip, ama tüm insanlığın zararına, tüm kutsal değerlerin mahvına çalışan; dünyada da ahirette de kurtulamaz!..
https://www.millicozum.com/mc/duyurular/iktidarin-insicami-ve-allahin-intikami
Ramazan müsade etti, Kurban etmeyecek..!
“Nasreddin Hoca eşeğinin sıkıldığını düşünerek biraz hava alsın ister ve eşeği dama çıkarır. Bir saat, iki saat, üç saat derken neredeyse tüm günü damda dinlenip hava alarak geçirir eşek. Hocanın her indirmeye çalışışında ise hocayı tekmeler ve inmek istemeez. Hoca öfkelenir: “Seni buraya çıkaranda suç” der ve söylene söylene eşeği damda bırakıp aşağı iner. Eşek mutlu, mesut bir o tarafa, bir bu tarafa çite atıp saatlerce koşturur ve dama zarar verir. Ammaa bir süre sonra hesap edemediği bir çifte ile eşek damdan düşer ve ölüür. Nasreddin Hoca: “Demek ki eşeğin mertebesini hak etmediği şekilde yükseltirsen, hem bulunduğu yere zarar verir hem de kendi sonunu getirir!”
Ülkenin Anahtarları
Devletimizin düşürüldüğü durum içler açısı bir hal almıştır. Devletini seven liyakat sahibi bürokratların milli güvenlik sorunu olan başta ekonomi olmak üzere tüm sorunlar hakkında tedbirlerini mutlaka alması gerekmektedir.
Aykut Erdoğdu’nun yapmış olduğu tespitleri 20 yıldır Milli Çözüm Dergisi yazmakta ve Üstad Ahmet Akgül konferanslarıyla milletimizi uyarmaktadır.
Evet, artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Ülkenin birçok alanda olduğu gibi ekonomik durumu da iflastır ama bu gerçekler maalesef örtbas edilmektedir. Kıskanan Almanya’nın 4.3 trilyon dolar yıllık üretimi varken Türkiye’nin 800 milyar dolarlık yıllık üretimi bulunmaktadır. Devletimizin sırtında ise 1.5 trilyon dolarlık devasa bir borç vardır. CDS primi uluslararası fon sağlayıcı yahudi tefeci finansal kuruluşların bile borç vermekten çekindiği 700-800’lü rakamlara ulaşmıştır. (350-400 puanın üzeri riskli ülke sayılmaktadır.) Uzmanlar makyajlı olan verilere göre Türkiye’nin net rezervlerinin swap yani ülkelerden alınan takas borçları da eklendiğinde Merkez Bankamızın rezervlerinin eksi 75 milyar dolar olduğunu, ekonominin acilen 200 milyar dolar ihtiyacının bulunduğunu, İMF kefaletiyle tefeciden borçlanılsa bile maksimum 10-20 milyar dolar verebileceklerini ifade etmektedir. Bu da demektir ki AKP ülkeyi soktuğu bu darboğazdan çıkarabilmek için ülkenin milli kaynaklarını, topraklarını ve şirketlerini satacaktır. Katar’a Tank Palet fabrikasının anahtarlarının teslim edilmesi gibi Rusya’ya da enerji bağımlılığı sebebiyle BOTAŞ’ın verilebileceği piyasalarda konuşulmaktadır. Bunlar kuvvetle muhtemel tehlikelerdir. Bununla da yetinmeyip harami ve talan anlayışıyla ekonomiyi yönetmeye devam etmektedirler. 25 milyar dolarlık yatırım olan Akkuyu Nükleer enerji santralindeki gibi yap işlet devret modeliyle yatırımın yarısına devlet yerine özel sektörü ortak edip milletin parasını kendi cebine aktaran sermaye aktarımlarıyla ülkeyi daha kötü yerlere sürükleyeceklerdir. Ev sahibiyken kiracı yapılan Devlet kötü ekonomik koşullarda kapıya konma tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmaktadır.
BOP Eşbaşkanı sıfatıyla süreç yönetilemiyor görüntüsüyle ülkenin anahtarları tamamen teslim mi edilmek istenmektedir?
Ülke ekonomisinin iflasının detaylarını aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz:
https://twitter.com/mmkubilay/status/1661756568281415680?s=48&t=xMk4rEKiuFvJfQQpk6CBtA
HİLELERLE DOLU BİR SEÇİM!
Bunlar Kriz Değil, İflastır!
Devletin kalanı ile ilgili bir şey yazmaya gerek görmüyorum. Devletimizin kolonları çürütülmüş, sütunları kesilmiş konumdadır. 6-9 ay içerisinde yaşanacak bir siyasi deprem ile ekonomimiz yıkılacaktır. Erdoğan ve ekibi Milletimizi bu enkazın altında bırakacaktır. Deprem ne kadar şiddetli ve yıkım ne kadar büyük olursa, baskı ve yıldırma da o kadar yüksek olacaktır. Ama aç bir Milleti hiçbir güç bastıramaz. Bu yüzden Erdoğan kazansa dahi 5 yıl ülkeyi taşıyamayacak ve erken seçim yapılacaktır.
Kurtuluş Var Ancak Sorumluluğu Ağırdır!
Şimdi soracaksınız. Nasıl kurtuluruz? Sözü eğip bükmeden söyleyeyim. Kurtuluşun bedeli vardır ve bu bedeli hep beraber ödemek zorundayız. Sorun, kimin ne kadar bedel ödemeye yanaşacağı, ülke ve millet uğruna hangi fedakârlığı yapacağı konusundadır”…
Evet hilelerle dolu , Hdp nin sandığa gitmeyerek dolaylı destekledikleri,suriyeli seçmenlerin ülkelerine dönmemek için R.T.E ‘e oy vermesi ve deprem bölgesinde ölen kişilerin bile yerine oy kullanıldığı demokraturlarla dolu bir seçimi atlattık…Yalan dolanlarla dolu olan bir seçimi!
Şaşırdık mı? HAYIR !
Bunların hayatları yalan !
Seçmene dayatılan bir seçimdi!
Ve Türkiyem yine tecrübeden bi haber ,koltuk ,makam düşkünü insanlara mecbur bırakıldı…
Allah CC bunların şerrinden ülkemizi biran önce kurtarsın inşaAllah!
Peki, nerede bu devlet?
“Ancak Devlet, böylesi ihtimaller ve endişeler için herhalde gerekli hazırlıkları yapmıştır ve zaten Devlet bu gibi krizlere ve kaotik süreçlere müdahale için vardır.”
Peki, nerede bu devlet? Sadece Antalya Havaalaninda cebe 1 Milyar Dolar indirmelerine nasil musaade ediliyor? Bu milletin en az 500 Milyar Dolar kaynagi bu sekilde carcur edildi.
Haim Nahum Doktrininde Sona Gelinmişti…
Faiz, fuhuş, kumar, mafya ve zulüm yani kısaca köle düzenine razı olarak erdemini yitiren milletler, bir gün bağımsızlığını da yitirir ve köle olarak uyanırlar…
Ne demiş şair?
“Tarih”i “tekerrür” diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
Aziz Erbakan Hocamızın bizlere öğretisi; Haim Nahum Doktrini 7 Maddedir:
1- Aç bırakacaksın.
2- İşsiz bırakacaksın.
3- Borca esir edeceksin.
4- Dininden uzaklaştıracaksın.
5- Böleceksin.
6- Böldüklerini birbiri ile çarpıştıracaksın.
7- Yumuşak lokma haline getirip yutacaksın.
Endülüs’te yaklaşık 300 yıllık hâkimiyetten sonra Gırnata’yı gâvura eliyle teslim edip bir tepeden şehrin işgalini gözyaşları içinde izleyen Ebu Abdullah’ın anası şu tarihi sözleri etmiştir.
“Ağla oğul ağla… Erkek gibi savunamadın ülkeni, şimdi karılar gibi ağla!..”
Bugün İstanbul’un fethi günü aynı zamanda… 21 yaşında dünyayı değiştiren, çağ açıp çağ kapatan bir nesil, ve o nesli yetiştiren analardan bugünlere…
Evet, erdemini yitiren milletler eninde sonunda bağımsızlıklarını da yitirirler…
Dileğimiz odur ki; sonumuz Endülüs gibi olmasın.
Bu İsrail işbirlikçisi AKP iktidarı bugün, Milli hiçbir kurum bırakmayarak ve tarihin en yüksek borçlanması ile geleceğimizi ipotek ettirerek ülkemizi yumuşak lokma haline getirmiştir. Görünen o ki, şimdi Haim Nahum doktrininin son evresindeyiz.
Allah sonumuzu hayretsin…
SEÇİMİN ARDINDAN!
Türkiye iki turlu seçimi dün itibari ile tamamladı. Tüm devlet imkanlarını kullanan, rakiplerine her türlü iftiralarla algı oluşturan, TRT başta olmak üzere medyanın büyük bölümünü elinde tutan, güvenlik sorununu ön plânda tutarak oy avcılığına bürünen Cumhur ittifakının adayı Erdoğan sonuç olarak bir seçimi daha kazanmış oldu. Şimdi muhalefet kanadının ciddi ciddi nerede yanlışlık, hata ve eksiklik yapıldığını sorgulama zamanı. Türkiye kazandı mı, Yoksa kaybetti mi, önümüzdeki zamanlarda göreceğiz.. Unutmamak lazım; Allah imhal eder ama ihmal etmez. Kartallar dahi en zirveye ulaştıkları bir anda son hız yere çakılırlarmış. Görelim Mevlam neyler neylerse güzel eyler..
Oyları halk verir ama Hakk’ın dediği olur…
Hangi netice çıkarsa çıksın, Allah ol der olur. O vaadini gerçekleştirendir. Akp kazansa bile 5-6 ay içinde daha önce hocaefendi diye keramet uydurup peşine gidenler fetö ele başına nasıl söverek kaçtılarsa, aynı şekilde kendi putlarını yiyecektir.
A’raf 193
(Ne var ki; aklını ve vicdanını kullanmayanları) Onları hidayete (Hakk dine ve doğru istikamete) çağırsanız da (icabet edip) size uymayacaklardır. Onları davet edip (uyarsanız) da, suskun dursanız da size karşı (tutumları) birdir.
A’raf 198
(Öyle ki) Onları (Hakka ve) hidayete davet etseniz (veya doğru yolu görsünler ve başkalarına da göstersinler diye gayrete çağırıverseniz), sizi işitmeyecek (ve ilgilenmeyecek)lerdir: Ve (üstelik) onları Sana bakar görürsün (ya), halbuki onlar (gerçekleri) görmez haldedirler.
Milli Çözüm
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın iktidara gelmesi bir seçenek değil tek kurtuluş yoludur.
Yazıklar olsun …
Hocam seneler önce söylemişti uçurumun eşiğindeyiz diye.Şimdi uçurumdan düştük yuvarlaniyoruz.Allah sonumuzu hayir etsin
Allah Nurunu Tamamlayacaktır
Mü’minlerin müjdeli konuşma üslupları, imanlarından kaynaklanır. Allah’a sonsuz bir güvenle bağlı olan mü’minler, Rabbimizin yarattığı kadere her koşulda razı olmuşlardır. Bu nedenle, kötü veya zor gibi görünen olayların da Yüce Allah’ın kontrolü altında gerçekleştiğini ve ancak O’nun dilemesiyle başlarına geldiğini bilerek davranılır. ‘Allah, mü’minler için her zaman en hayırlı olanı diler’ bilinciyle hareket ederek her şeye hayır gözüyle bakılır. Allah’ın iman edenlerin dostu olduğundan; inananlara her zaman yardım edip sahip çıkacağından ve tüm işleri onların lehine sonuçlandıracağından emin bir tavır takınılır.
Allah’ın asla va’adinden dönmeyeceğini bilen mü’minler, dünya hayatında yaşadıkları tüm olayları bu şuurla yorumlayacaktır. Bu nedenle mü’minler yaşadıkları her olayın kendi lehlerine olduğunun şuurundadır. Karşılaştıkları zorlukların hikmetlerini ve müjdeli yönlerini dikkate alır, bu olayları daima hayra yoran, müjde ve sevinç veren bir tarzda konuşurlar. İçlerinde Allah’a dayanıp güvenmenin huzuru vardır. Zorluklara ve yaşadıkları sıkıntılara güzel bir sabırla sabretmenin ecrini alırlar. Bu sabrın ahiretteki güzel karşılığını düşünüp diğer mü’minlerle müjdeleşmenin neşesini yaşarlar.
Hayır bildiklerimizde şer, şer bildiklerimizde hayır vardır
“Derken, onu (azabı ve yıkımı) kendi vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, (işte herhalde) ‘Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur’ demişlerdi. (Ve boşuna sevinmişlerdi. Zaferi ve izzeti; İslami cihadda değil, zalim güçlere yaranmakta arayanların boş umutları ve kuruntuları, rahmet zannedilen musibet bulutları gibidir.) Hayır o, kendisi için acele ettiğiniz (felaket olayıdır. Bu öyle) bir rüzgârdır ki (zafer ve bereket sanıldığı halde;) onda acı bir azap (ve yıkım) vardır. (Ve sizi kum fırtınasıyla boğacaktır!)”
Kendilerini bekleyen acı sonu zafer konvoyu ile kutlayanlar… Felâketi büyük bir coşku ve havai fişekler ile karşılayanlar… Rabbimizin ayetleri öyle açık ki aslında. Görmezden duymazdan gelip acıklı bir ateşe odun hazırlayanlar… Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler.
Ahmak hain o kişidir, zulümden çark etmiyor /Son nefsani hedefime, ‘Oh be uzandım!’ sanır… / Uçurumun kenarına, geldiğin fark etmiyor / Bir adım sonra düşecek, yine kazandım sanır
“Derken, onu (azabı ve yıkımı) kendi vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, (işte herhalde) ‘Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur’ demişlerdi. (Ve boşuna sevinmişlerdi. Zaferi ve izzeti; İslami cihadda değil, zalim güçlere yaranmakta arayanların boş umutları ve kuruntuları, rahmet zannedilen musibet bulutları gibidir.) Hayır o, kendisi için acele ettiğiniz (felaket olayıdır. Bu öyle) bir rüzgârdır ki (zafer ve bereket sanıldığı halde;) onda acı bir azap (ve yıkım) vardır. (Ve sizi kum fırtınasıyla boğacaktır!)”
“O, Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eden (bir âfattır). Böylece (o korkunç kasırga yüzünden) meskenlerinden başka, hiçbir şey(leri) görünemez duruma düşmüş (ve perperişan olmuşlardı). İşte Biz, suçlu-günahkâr bir kavmi böyle cezalandırırız.” (Ahkaf: 24-25)
Milli bir Çözüm diline ve metoduna olan İhtiyaç!
♦️ Proğramları ve kafa yapıları itibariyle Millet ve Cumhur ittifaklarının birbirinden herhangi bir farkı yoktur.
♦️ Her ikisi de faizci,her ikisi de Amerikancı, her ikisi de Avrupa Birlikçidir.
♦️ İstanbul Sözleşmesinin TBMM den elbirliği ile geçirilmesinde Akp nin, Chp nin, Mhp nin, Hdp nin, İyi Partinin tamamının oyları etkili olmuştur.
♦️ Ancak Mecelle hukukunun ilk maddesi şöyledir ;
-İyiliğin hakim olmasının ilk şartı Kötülüğün kaldırılmasıdır..
-Bu niyetle Kılıçdaroğlu seçimlerde desteklenmiştir.
♦️ Karakter ve fıtrat itibariyle Kılıçdaroğlu, RTE’den daha dürüst, daha donanımlı bürokrasiyi tanıyan ve daha Milli bir kişidir.
♦️ Kılıçdaroğlunun yapmış olduğu helalleşme çağrısı, her ne kadar sandık mesajında göreceli olarak etkinliğini göstermiyor gibi görünse de, önümüzdeki süreçte Türkiyenin mütedeyyin ve sol jenerasyonunda, karşılığını gösterecek birlikte, adil şartlar ve temel üzerine kurulu bir düzende, yaşama bilincine katkıda bulunacaktır.
♦️ Artık Chp, İslamın temel prensipleriyle, vazgeçilmez şiarlarıyla bütünleşme, barışma sürecine daha çok sarılmak mecburiyetindedir.
♦️ Saadet Partisinin ve Yeniden Refahçıların ısrar ve inatla sergiledikleri ayrılık siyaseti kaybetmek olan RTE nin elini güçlendirmiştir. Yani bu iki partinin bu konuda vebali vardır..
♦️ Zira bu iki partinin birlikte seçime girmeleri takdirde en az 50 mlv çıkaracaklarını, hatta Cumhurbaşkanı adayının mutlaka Milli Görüşcü bir kişiden belirlenmesi ile büyük bir zaferin kaçınılmaz olduğunu ısrarla ifade ettik.
♦️ Ne var ki, bu iki partinin biri bir tarafa diğeri başka bir tarafa yanaştı.
♦️ Türkiye, bu süreci uzun süre taşıyamayacaktır.. Büyük bir finansal kriz, ekonomik yıkım süreci ülkenin başında bir karabasan gibi kendini hissettirmektedir.
♦️ RTE nin kazanmasından dolayı sevinç çığlıkları atan özellikle islamcı kitle;
-İslam Birliğinin kurulması
-Adil Ekonomik Düzene geçiş
-D8 lerin yeniden canlandırılması
-Ahlak ve Maneviyata dayalı bir eğitim sisteminin tesisi
-Faizin topyekün kaldırılması, konularında göstermedikleri hassasiyeti RTE nin seçilmesinde gösteriyorsa, burada bir itikadi sakatlıklarla dolu, İslam anlayışı bulunmaktadır.
♦️ Muhalefetin dilinin ve muktesebatının, Milli bir Çözüm diline, Adil Düzen prensiplerine matuf olarak, her dilden, her dinden, her mezhepten, her renkten, bütün toplum kesimlerinin birlikte yaşayacağı bir düzene namzet olarak, yeniden dizayn edilmesi ve şekillenmesi kaçınılmaz bir durumdur..
♦️ Türkiye 1,5 trilyon dolar faizli borcun altında rehin tutulmaktadır..
Faizin, Karşılıksız Paranın, Dalgalı Döviz kur’unun, Bâtıl bozuk banka sisteminin, Haksız Vergi düzeninin altında, milletin en az 65 milyon kesimi, inim inim inlemektedir.
♦️ Büyük bir Ekonomik yıkım ve borca dayalı finansal sistem, tüm etkinliğini acımasızca hissettirecektir.!
♦️ Unutmayalım ki Faiz, kırk çeşit belanın yüzlerce hastalığın baş sebebidir.. Her türlü ahlaksızlığa ve sapkınlığa açılan bir kapıdır…
Ve bu melanetten kurtulmanın yegane yolu da Adil Düzenin ilan edilmesiyle Milli Çözüme inanan bir Cumhurbaşkanının o makama oturması ve Milli Çözüme inanan bir Hükmetin kurulması mümkündür!
Rahmet Pakgül’ün bir dörtlüğünü hatırlatalım:
“Ahmak hain o kişidir, zulümden çark etmiyor
Son nefsani hedefime, ‘Oh be uzandım!’ sanır…
Uçurumun kenarına, geldiğin fark etmiyor
Bir adım sonra düşecek, yine kazandım sanır.”
Allah’ın dediği olur!
Selçuklu yıkılırken Osmanlı, Osmanlı Yıkılırken Türkiye Cumhuriyetini inşaa eden Milli Akıl, uçurumun kenarında ki ülkemizin yuvarlanmasına izin vermeyecektir.
BOP projesinin son aşamasına gelindiği bu günlerde;
Ülkemiz borç batağında Siyon – Haçlı Birliği tarafından esir alınmış durumdadır.
“Bâtıl kendini en güçlü zannettiği dönemde yıkılmaya mahkumdur.”