ERBAKAN’IN ŞANLI KIBRIS ÇIKARMASI VE KARARLILIĞI!
Bazı küçük beyinlerin, büyük olayları idrak etmesini beklemek boşunadır. Kindar ve kıskanç kimselere, Lider şahsiyetlerin birtakım üstün başarılarını kabul ettirmek gerçekten kolay olmamaktadır. Bu bakımdan, Erbakan Hoca’nın, 74 Kıbrıs Zaferini hafife alanların ve asıl kahramanlığı Ecevit’e yamamaya çalışanların bu tavırları da, ya bu olayın boyutlarını kavrayamadıklarından veya kıskançlık damarlarındandır. Demirel, Ecevit ve Özal dönemleri Masonik Medya’nın, hem Kıbrıs konusunda hem diğer tarihi ve talihli atılımlarında, Erbakan’ı yok sayma veya O’nun başarılarını başkalarına yamama nankörlüğünü, maalesef 20 yıllık iktidarları boyunca AKP’li kurmayları ve yandaşları da sürdürmeye çalışmışlardır.
Şimdi Kıbrıs Barış Harekâtı’nın hem stratejik, hem psikolojik, hem de siyasi ve askeri sahadaki üstün başarılarının ve mutlu sonuçlarının bir kısmını hatırlatalım:
Her şeyden önce bilinmesi ve kabul edilmesi gereken gerçek şudur ki, 74 Kıbrıs Harekâtı’nın asıl mimarı ve kahramanı Erbakan’dır. Sadece muhalefetteki Demirel’in Adalet Partisi değil, koalisyon ortağı Ecevit’in Halk Partisi de böyle bir harekâta karşıydı. Çünkü korkuyorlardı ve Amerika ve Avrupa’nın baskısı nedeniyle çıkarma yapmaya cesaret edemiyorlardı. Hükümetin CHP kanadının bu harekâta razı edilmesi için, Erbakan’ın ilk mücadelesini koalisyon içerisinde ve Büyük Millet Meclisi’nde kazandığını belirtmemiz lazımdır. Umuyorum ki pek yakın bir gelecekte, bütün bu gerçekler, belgeleriyle ortaya konulacak ve milletimiz olup bitenleri o zaman daha iyi anlayacaktır.
Bilindiği gibi 15 Temmuz 1974’te Sampson adlı EOKA’cı, Kıbrıs’ta Makaryos’u devirip darbe yapmış ve adayı Yunanistan’a katacağını ilan etmiş bulunmaktaydı. Artık Kıbrıs’a müdahale etmemiz kaçınılmazdı. Ama maalesef hem Ecevit, hem de başta Demirel olmak üzere bütün muhalefet, askeri çıkarmayı çılgınlık olarak nitelemekte ve karşı çıkmaktaydı.
Sonunda İngiliz Başkanı Callaghan’la konuyu görüşmek üzere Ecevit, Oğuzhan Asiltürk’le birlikte Londra’ya gönderiliyor, böylece Erbakan, artık tam yetkili başbakan vekili oluyordu. Erbakan Hoca, CHP ile koalisyon protokolüne, “Başbakan’ın (Ecevit’in) yurt dışına çıkması durumunda, Başbakan Yardımcısının “Her konuda ve tam yetkili sayılması” şartını yazdırıyor ve bu maddenin ne işe yarayacağının ve ne maksatla kullanılacağının farkına kimse varmıyordu!? Havaalanında Ecevit uğurlandıktan hemen sonra, Genelkurmay Başkanı Semih Sancar ve Kuvvet Komutanları; Erbakan’la birlikte özel bir odaya geçiyor ve orada bulunan Süleyman Arif Emre Bey bile içeri alınmıyordu. Bu uzun ve tarihi toplantıda, Kıbrıs’a derhal çıkarma kararı üzerinde anlaşmaya varılıyordu. Kuvvet Komutanları: “Yıllardır böylesine onurlu ve olumlu bir karara hasret çektiklerini… Düşmanların dikkatini çekmesin diye, dağıtılarak Dörtyol, İskenderun ve Mersin’de konuşlandırılan birliklerimizin çıkarmaya hazır hale gelmesi için 2–3 gün gerekeceğini” bildiriyordu. Bu arada daha önce İnönü ve Demirel’in yaptığı gibi verilen karardan geri dönülmemesi için, Erbakan’dan özellikle ricada bulunuyorlardı. Ve artık Ecevit, Türkiye’ye döndüğünde alınan bu karar gereği, hazırlıkları tamamlanan ve Kıbrıs’a doğru yola çıkan kahraman Ordu’muza mani olmaya kalkışamıyordu.
Ecevit, Kıbrıs çıkarması ve sonrasında:
1- Önce çıkarmaya çekingen ve ürkek davranmak, kararın alınmasını uzatmak ve Rumlara vakit kazandırmak,
2- Batı’nın baskısıyla, daha çıkarmanın ilk gününde Bakanlar Kurulu’nu toplayarak “ateşkes kararı” için çırpınmak,
3- Bu ateşkes kararını saat 17.00’yi bile beklemeden gündüz 11.00’de açıklamak,
4- “Kanton Çözüm” gibi yanlış ve milli çıkarlarımıza aykırı bir öneriyi karşı tarafa acelecilikle sunmak,
5- 2’nci Harekâta şiddetle karşı çıkmak ve harekâtın durdurulması için koalisyon ortağından habersiz gizli talimatlar yağdırmak,
6- Kıbrıs’ta Ordu’muzun rahatlıkla alabileceği stratejik ve ekonomik bölgelerin ele geçmesine engel olmak,
7- Maraş’ı boş bırakıp pazarlık gücümüzü zayıflatmak,
8- “Federe Devlet” sözünü ağzına sakız yapıp Kıbrıs’ta kesin ve kalıcı bir çözümü zora sokmak gibi; 8 tane tarihi ve talihsiz hata yapmıştır. Ama buna rağmen Kıbrıs Fatihi rolü oynamaktan da geri durmamıştır.
Kıbrıs üzerinde, her ne kadar Yunanistan’ın heves ve hesapları bulunduğu ve orayı bütünüyle bir Rum adası yapmayı planladığı biliniyorsa da, Kıbrıs asıl İsrail için önemlidir. Birleşmiş Milletler’in, ABD ve İngiltere’nin Kıbrıs’ı karıştırmak ve Türk Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak için çırpınmaları işte bu yüzdendir. Bir dünya haritasını önünüze alıp baktığınızda görülecektir ki, İsrail’in çevresi hep İslam ülkeleriyle çevrilidir. Bu ülkelerdeki kabuk yönetimler ve kiralık beyinler de, eninde sonunda devrilip gidecektir. İsrail ise, sonunun geldiğini hissetmekte ve bunca yıldır Müslümanlara ve İslam dünyasına yaptığı hıyanet ve hakaretlerin, mutlaka hesabının sorulacağını düşünmekte ve psikolojik bir suçluluk korkusu ve kompleksi içinde debelenmektedir. Akdeniz dışında, İsrail’in bütün yardım kapıları ve kaçış yolları kapalı vaziyettedir. Çünkü Müslüman ülkelerin kontrolündedir. Akdeniz yollarının kalesi ve kapısı ise Kıbrıs olduğu için, terör şebekesi İsrail Siyonist stratejileri açısından Ada’nın kendi güdümünde olmasını istemektedir. İşte bu yüzden; “Kıbrıs’ın Müslüman Türklerden arındırılması, İsrail’in güvenliği ve geleceği açısından hayati bir önem” arz etmektedir.
Kıbrıs, İslam âlemine yeniden lider ve lokomotif olacak bir potansiyeli bulunan, ve bu nedenle tarihi ve tabii bir sorumluluğu üzerinde taşıyan Türkiye açısından da oldukça önemlidir. Ege ve Akdeniz’de, burnumuzun dibindeki adalar bile maalesef tamamen Yunanlıların ve düşmanların elindedir. Akdeniz’de batmayan bir donanma konumundaki Kıbrıs’ın da bütünüyle elimizden çıkması, Türkiye’nin kolunun kanadının kırılması demektir. Zaten vaktiyle Sokullu Mehmet Paşa’nın Kıbrıs’ın Fethi’nden sonra İnebahtı’da Osmanlı Donanması’nı yakan Haçlı elçilerine, “Siz bizim gemilerimizi yakmakla sadece sakalımızı tıraş etmiş oldunuz. Ama biz sizden Kıbrıs’ı almakla kolunuzu kırmış olduk” demesi de bu yüzdendir.
Bu durumu çok iyi bilen ve ortaya çıkan fırsatı yerinde değerlendiren Erbakan, “Daha yakın temaslarda bulunmak(!)” üzere Ecevit’i Londra’ya uğurluyor ve resmen bütün yetkileri üstlenmiş Başbakan Yardımcısı sıfatıyla; “Ordular ilk hedefiniz Kıbrıs’tır!” komutunu veriyordu. Nice yıllardır böylesine onurlu ve olumlu bir karara hasret çeken kahraman Ordu’muz, hem geçmişte bu Peygamber ocağında şehadet rütbesine ulaşmış evliya makamındaki mücahitlerin manevi duası ve himmeti, hem de yakın bir gelecekte yeniden Hak ve adaletin bekçileri olmanın peşin bereketiyle, bir nevi imkânsızı başarıyor, Amerika ve Avrupa’sıyla bütün Batılıları ve bâtıl kafalıları hayret ve dehşete düşüren bir cesaret ve hareketle, ismini Peygamberlerinden alan Mehmetçikler Kıbrıs’a çıkıyordu.
Kıbrıs Zaferinin mutlu sonuçlarına gelince:
a- İslam dünyasındaki, pek çoğu danışıklı dövüş, şüpheli ve şaibeli bulunan ve maalesef sonunda Müslümanları kültüründen ve kimliğinden uzaklaştırıp emperyalistlerin yarı sömürgesi durumuna sokan, bazı kurtuluş hareketlerini hesaba katmazsanız; Kıbrıs Barış Harekâtı, yakın tarihte Haçlılara karşı yüzde yüz milli amaçlar ve yerli imkânlarla kazanılan en önemli zaferlerden biri olma özelliğini ve önemini taşımaktadır. Kıbrıs’ta; Amerika’sı, Avrupa’sı, Rusya’sı, İngiliz’i, Fransız’ı, Yunan’ı, İsrail’i, kısaca Yahudi ve Hristiyan dünyası yeni bir Haçlı İttifakı kurup karşımıza çıktıkları… Sözde müttefikimiz olan NATO ülkeleri bile aleyhimize tavır aldıkları… Parasını peşin verdiğimiz silahlara, gemi ve uçaklara el koydukları ve her türlü ambargoyu uyguladıkları halde, Türkiye’nin Kıbrıs’a çıkması ve yarısını kurtarması, yeni bir Kosova’dır, Niğbolu’dur, Mohaç’tır…
b- Şanlı Kurtuluş Mücadelemizden sonraki, en milli ve cesaretli girişim olan Kıbrıs Zaferi; Afgan direnişi, Bosna mücadelesi ve Çeçenistan zaferi gibi destanlara, dolaylı şekilde zemin hazırlamıştır. Zira Kıbrıs’taki bu beklenmedik başarının bereketli ve cesaretli sonuçları, her tarafa yansımıştır. Yeryüzündeki İslami diriliş ve direniş hareketleri Kıbrıs zaferiyle yeni bir hız ve heyecan kazanmıştır. Böylece; “Batı yenilmez, Haçlılara karşı gelinmez” korkusu ve kompleksi yıkılmıştır.
c- Kıbrıs çıkarması yüzünden ülkemize uygulanan ambargolar sebebiyle, Türkiye kendi ihtiyaç duyduğu başta savunma sanayiini kurup geliştirmeye, bütün harp silah ve gereçlerini üretmeye yönelmiş ve bu sahada başarılı olabileceğini kanıtlamıştır.
Velhâsıl 74 Kıbrıs Harekâtı; Cumhuriyet tarihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır. Kıbrıs’ın sadece alınmasının değil, o günden bugüne elimizde kalmasının da kahramanı, yine Erbakan’dır. Erbakan Türkiye’de yıllarca ikinci ve üçüncü sınıf insan muamelesi gören, her vesileyle horlanan ve ezilen dindar insanlarımızın, yeniden kendilerine güven duygusu ve girişimcilik ruhu kazanmalarını sağlamıştır. İnancını yaşayan ve bunu en büyük şeref sayan ve Hakk’ı savunan insanlar, Meclis’e taşınmış… Bunlara Bakanlık yaptırılmış ve yönetim kademelerinde en üst görevlere atanmıştır. Bunun üzerine, Nurculuk ve Süleymancılık gibi kesimlere, tarikat ve İslami hizmet ehli kimselere; sırf Erbakan’a kaymasınlar diye, düzenin partileri ve hükümetleri tarafından müsaade ve müsamaha edilmeye başlanmıştır… Bu da onların daha rahat hizmet vermelerini ve İslami düşünce ve davranışların daha bir gelişmesini ve yerleşmesini sağladığı sanılsa da, aslında Fetullahçılar gibi işbirlikçi hainlerin ve din istismarcısı kesimlerin önünü açmıştır. Yani Selamet ve Refah Partisi dışındaki, manevi hizmetlerin ve İslami gelişmelerin şerefine ve sevabına da, dolaylı olarak Erbakan yine ortaktır; ama Dini yozlaştırmak, dindarları yobazlaştırmak ve Dış Güçlerin maşalığını yapmak gibi tahribatların büyük vebali AKP iktidarının sırtındadır.
Özetle: “Önce ahlâk ve maneviyat” diyerek yola çıkan, manevi kalkınma hamlesini başlatan ve başaran Erbakan, hemen ardından ve özellikle Kıbrıs Zaferinin arkasından tarihi “Ağır Sanayi” hamlesini başlatmış ve bütün iç ve dış mihrakların karşısına dikilmesine rağmen, temelini attığı 200 fabrikanın 68 tanesini tamamlamıştır. Geri kalanları da hizmete sokmak ve sadece yeni bir Türkiye değil, yepyeni bir dünya kurmak üzere, Selamet gemisi, Refah birikimi ve Fazilet kadrosuyla, Saadet burcunda zafer limanına yaklaşmışken; makam ve çıkar uğruna Siyonist odaklarla irtibat ve ittifak kuran Erdoğan ve arkadaşlarının gaflet ve hıyanetiyle, bu tarihi adımlar ve planlar, geçici olarak akamete uğratılmıştır. Erbakan Hoca’mızın ölümü ise bu kutlu gidişatı aksatmayacak, bilakis hızlandıracaktır. Çünkü O’nun sadık talebeleri ve takipçileri Milli Çözüm projelerini uygulayacak inkılap ve iktidarın yolunu açacaktır!
Bu makaleyi sesli olarak dinleyebilirsiniz:
{mp3}erbakankibriscikarmasi{/mp3}
KIBRIS FATİHİ ERBAKAN HOCAMIZI RAHMET VE MİNNETLE ANIYORUZ!
Kıbrıs Harekâtı; Cumhuriyet tarihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır. Kıbrıs’ın sadece alınmasının değil, o günden bugüne elimizde kalmasının da kahramanı, yine Erbakan’dır. Erbakan Türkiye’de yıllarca ikinci ve üçüncü sınıf insan muamelesi gören, her vesileyle horlanan ve ezilen dindar insanlarımızın, yeniden kendilerine güven duygusu ve girişimcilik ruhu kazanmalarını sağlamıştır. İnancını yaşayan ve bunu en büyük şeref sayan ve Hakk’ı savunan insanlar, Meclis’e taşınmış… Bunlara Bakanlık yaptırılmış ve yönetim kademelerinde en üst görevlere atanmıştır. Bunun üzerine, Nurculuk ve Süleymancılık gibi kesimlere, tarikat ve İslami hizmet ehli kimselere; sırf Erbakan’a kaymasınlar diye, düzenin partileri ve hükümetleri tarafından müsaade ve müsamaha edilmeye başlanmıştır… Bu da onların daha rahat hizmet vermelerini ve İslami düşünce ve davranışların daha bir gelişmesini ve yerleşmesini sağladığı sanılsa da, aslında Fetullahçılar gibi işbirlikçi hainlerin ve din istismarcısı kesimlerin önünü açmıştır. Yani Selamet ve Refah Partisi dışındaki, manevi hizmetlerin ve İslami gelişmelerin şerefine ve sevabına da, dolaylı olarak Erbakan yine ortaktır; ama Dini yozlaştırmak, dindarları yobazlaştırmak ve Dış Güçlerin maşalığını yapmak gibi tahribatların büyük vebali AKP iktidarının sırtındadır.
Özetle: “Önce ahlâk ve maneviyat” diyerek yola çıkan, manevi kalkınma hamlesini başlatan ve başaran Erbakan, hemen ardından ve özellikle Kıbrıs Zaferinin arkasından tarihi “Ağır Sanayi” hamlesini başlatmış ve bütün iç ve dış mihrakların karşısına dikilmesine rağmen, temelini attığı 200 fabrikanın 68 tanesini tamamlamıştır. Geri kalanları da hizmete sokmak ve sadece yeni bir Türkiye değil, yepyeni bir dünya kurmak üzere, Selamet gemisi, Refah birikimi ve Fazilet kadrosuyla, Saadet burcunda zafer limanına yaklaşmışken; makam ve çıkar uğruna Siyonist odaklarca irtibat ve ittifak kuran Erdoğan ve arkadaşlarının gaflet ve hıyanetiyle, bu tarihi adımlar ve planlar, geçici olarak akamete uğratılmıştır. Erbakan Hoca’mızın ölümü ise bu kutlu gidişatı aksatmayacak, bilakis hızlandıracaktır. Çünkü O’nun sadık talebeleri ve takipçileri Milli Çözüm projelerini uygulayacak inkılap ve iktidarın yolunu açacaktır!
Erbakan hocamız,Hem Kıbrıs harekatıni başlatmış ve kurtarmış, yetmez siyonizme karşı devlet olarak varlığını korumuştur.
Ulusal basında sürekli “Ecevit Kıbrıs çıkarmasını yaptı “diye lanse ediyor,
Oysa 1960 başlayan Kıbrıs’ta ki vahşeterde,
Taaki 1974 de Erbakan hocamız koalisyon olana dek,
Hiç bir solcu ve sağ parti hükümetleri Kıbrıs a Türk askeri harekati başlatamadi, yukarıda yazdıği gibi,
Amerikan ve Avrupa İsrail li lobiler buna izin vermiyordu.
1974 şanlı Kıbrıs Türk harekatı Erbakan hocamız tarafından yapılmıştır ,ve aynı zamanda herşeye
Rağmen KKTC’ devlet olarak bizlere bırakmıştır.
ERBAKAN’I SİYONİZM’DEN ÖNCE ANLAYABİLMEK!
Erbakan Hocamız,[i][b] “Ey milyonlar! Allah aşkına, ne olursunuz bir defa benim ne demek istediğimi şu Siyonizm’den önce siz anlayın yahu, siz anlayın!” [/b][/i]diye seslenerek milyonların “denilmek isteneni” anlayamadıklarını veciz bir şekilde ifade buyurmaktaydı.
Erbakan Hocamızın çağrılarını Milli Çözüm’den başka ne duyan ve ne de karşılık veren bulunmamaktaydı!
[i][b]“Bir kere de bizim ne dediğimizi Siyonizm’den önce siz anlayın…!”[/b][/i] çağrısını şimdi de Milli Çözüm yapmaktaydı.
Erbakan Hocamızın Kıbrıs Barış Harekâtı’ndaki hem stratejik, hem psikolojik, hem de siyasi ve askeri sahadaki üstün başarılarının ve mutlu sonuçlarının hala farkına varamayan küçük beyinlerin, büyük olayları idrak etmesini beklemek boşunaydı.
“Önce ahlâk ve maneviyat” diyerek yola çıkan, manevi kalkınma hamlesini başlatan ve başaran Erbakan, hemen ardından ve özellikle Kıbrıs Zaferinin arkasından tarihi “Ağır Sanayi” hamlesini başlatmış ve bütün iç ve dış mihrakların karşısına dikilmesine rağmen, temelini attığı 200 fabrikanın 68 tanesini tamamlamıştır. Geri kalanları da hizmete sokmak ve sadece yeni bir Türkiye değil, yepyeni bir dünya kurmak üzere, Selamet gemisi, Refah birikimi ve Fazilet kadrosuyla, Saadet burcunda zafer limanına yaklaşmışken; makam ve çıkar uğruna Siyonist odaklarca irtibat ve ittifak kuran Erdoğan ve arkadaşlarının gaflet ve hıyanetiyle, bu tarihi adımlar ve planlar, geçici olarak akamete uğratılmıştır. Erbakan Hoca’mızın ölümü ise bu kutlu gidişatı aksatmayacak, bilakis hızlandıracaktır.
Çünkü O’nun sadık talebeleri ve takipçileri Milli Çözüm projelerini uygulayacak inkılâp ve iktidarın yolunu açacaktır!
Sözünün Eri Kahraman Hocam
Aziz Erbakan Hocamızın, her toplantıda gür bir eda ile seslenip ve bizlerden de söz aldığı o günler geldi aklıma… “Milletimizin saadet ve selameti için…” diye başlayıp yürekleri titreterek bizzat kendisinin verdiği ve bizlere de verdirdiği o sözünde sadık kalan, bu vatan için bu ümmet için her sıkıntıya göğüs gerip; her yaptığını Allah rızası için yapan büyük Lider, Aziz Erbakan Hocamızı takip etme şerefine erdiren Rabbimize sonsuz şükürler olsun. Ve yine, Erbakan Hocamızı ve hizmetlerini anlayıp öğrenmemize vesile olan Üstad Ahmet Akgül Hocamız ve Milli Çözüm Ekibi gibi şerefli, onurlu bir ekibi tanıma takip etme bahtiyarlığına erme nimetine de binler şükür. Göğsümüz kabararak, onur ve şeref duyarak okuduğumuz bu yazı için ve herkes susarken sahibine hakkı teslim ettiğiniz için şükranlarımı arz ederim.
Erbakan Hocamızın gerçeği aşikar olursa Milli Çözüm haklılığı ayan olur.
İlgili kuruluşların, iktidarın, muhalefetin/Kıbrıs’ın Fatihi Erbakan Hocamızı, Kıbrıs’ın Fethi gününde bile görmezden gelmesi, yok sayması, hakkını yok sayması, TV ‘de “Kıbrıs’ın Fatihi Erbakan’dır” diye bir kez bile geçmemesi vebal olarak yeter, artar.
Bu nasıl bir nankörlüktür.
Belediyecilik-sanayi hamlesi ile Yaşanabilir Türkiye olmuş, D-8,iha teknolojik(stratejik) hamleleri ile Yeniden Büyük Türkiye olmuş, Kıbrıs’ı, muhalefetin ve ortağının tüm engellemelerine rağmen üstün bir dirayet ve akılla Batil’dan söküp almış!
Ülkemiz için yaptıklarını günlerce konuşsak bitmez.
“Bizde Erbakancıyız, Erbakan Hocamızı Cumhurbaşkanı yapacağız…” diyerek iktidara gelindiği de unutulmazsa Kıbrıs’ın Fethi gününde Kıbrıs’ın Fatihi Aziz Erbakan Hocamızın isminin bir tek TV programında bile “Kıbrıs’ın Fatihi” olarak isminin geçmemesi nankörlüğün, vefasızlığın, gerçeği inkarın ala’si.
Bu gerçekleri saklayan, görmezden gelen, inkar eden; karekterden, kuruluştan, partiden, topluluktan, insana ne fayda gelir?
Tabi Erbakan gerçeği aşikar olursa Milli Çözüm haklılığı ayan olur. Milli Çözüm ayan olur iktidar olursa; münafıklar, işbirlikçiler, fitne zalimler mat olur. Hepsinin ortak korkusu “Milli Çözümün=Aziz Erbakan Hocamızın Görüşünün” iktidar olması.
Korkunun ecele faydası yok!..
Her yönden kalkınmış ve saygın bir Türkiye’nin mimarlığına soyunan ve yürütülen sömürü saltanatına çomak sokan bu büyük şahsiyeti ve hizmetlerini topluma tanıtmayı tarihi ve talihli bir görev addeden Milli Çözüm’ü tebrik ediyorum.
ERBAKAN gibi ender şahsiyetlerin , yüceltilmeye ve reklam edilmeye asla ihtiyaçları olmadığı, bu gibi Zaatları tanımaya ve örnek almaya bizlerin muhtaç olduğu gerçeğinden hareketle, Aziz Erbakan Hocamızın binlerce şanlı mücadelesinden biri olan KIBRIS ÇIKARMASI ve KARARLILIĞI konulu bu özetin özeti şeklinde verilen muhteşem aydınlatıcı makale için Milli Çözüm’e ve saygıdeğer yazarımıza şükranlarımı arzederim.
Aziz Erbakan Hocamızın despotizme ve Siyonist dünya düzenine karşı başlattığı ve artık kutlu projelerinin başarıya ve uygulanma aşamasına yaklaştığı örnek ve orjinal mücadelesini , bu mücadele sürecindeki gerçek siyaset ve stratejisini ve bizlere ve gelecek nesillere ışık tutacak yüksek prensip ve projelerini anlamamıza vesile olan Milli Görüş’ün tek temsilcisi Milli Çözüm’e ve Şahsi Manevisi Üstad Ahmet Akgül Hocamıza minnettarlığımızı arzederim.
NASIL OLACAK??.. KIBRISTA NASIL OLDUYSA ÖYLE OLACAK İNŞALLAH!!
Çok üzüldük gayrı, mahzun eyleme
Mahcubiyetimiz, uzun eyleme
Yazı bekler iken, buzluk eyleme
Bu zulüm esaret, bu zillet yeter
İlahi sevindir, va’dini göster…
Şems-i Kur’an doğsun, zulümat2 gitsin
Adil Düzen gelsin, adilik bitsin
İslamsız dünyayı, bu kulun netsin
Ya Rabbi Hak nizam, gözümde tüter
Nolur artık kutlu, haberi göster…
Hocamız, Süper Şeytani güçlerin Atom başlıklı balistik füzelerine, uçak gemilerine, son sistem savaş teknolojilerine karşı Milli Harp Sanayimizin temellerini atan… İHA’ların, SİHA’ların ve TİHA’ların projelerini hazırlayıp ilgili sivil ve askeri makamlara
1960 yılında karma bir Cumhuriyet kurdular. 1963 katliamları yapıldı, 1967 katliamları yapıldı, 1974’te Kıbrıs’ta makarios’a karşı darbe yapan eoka lideri Sampson, adayı Yunanistan’a inhak edeceğini ilan etti. Adada bir kez daha katliamlar başladı.
biz 1974’te hükümet olduğumuz zaman, Kıbrıs’ı huzursuzluklar ve katliamlar içerisinde bir ada olarak bulduk. Bizden önce, bilindiği gibi sayın İsmet İnönü başbakandı. Kıbrıs’ta büyük katliamlar oldu. Bu katliamlar karşısında sadece adanın üstünde bir uçak uçurdu. Oluk oluk kan akarken hiçbir şey yapmadı. onun arkasından sayın Demirel geldi.o uçağı da uçuramadı. Ama, ne vakit, 1974’te milli görüş hükümeti koalisyon ortağı olarak dahi olsa iştirak edince iş değişti. Adada katliam başladığı zaman, Samsun ensesinde hakkın, adaletin, milli görüşün pençesini buldu, Kıbrıs Barış harekatıyla Kıbrıs’ta Mücahitler ve kahraman ordumuz modern savaşın en ileri örneklerini bütün dünyaya parmak sırıtacak şekilde gösterdi. çünkü Kıbrıs savaşı, denizde, havada ve karada yapılmış kombine bir savaştır. Parlak bir askeri harekatla Kıbrıs kurtarılmıştır. o günden bugüne kadar da Kıbrıs’ta oluk oluk akan kan durmuş, Adaya huzur ve barış gelmiştir…Bazıları Aziz Erbakan Hocamıza “SAVUNAN ADAM!” diyorlardı. Ama Onun sadece haksız açılan mahkemeler huzurunda, Siyonist ve masonik mahfiller karşısında haklı davasını savunduğunu sanıyorlardı. Oysa Hocamız, Süper Şeytani güçlerin Atom başlıklı balistik füzelerine, uçak gemilerine, son sistem savaş teknolojilerine karşı Milli Harp Sanayimizin temellerini atan… İHA’ların, SİHA’ların ve TİHA’ların projelerini hazırlayıp ilgili sivil ve askeri makamlara bizzat aktaran kahramandı… Allah’ım, şimdi O zatın huzurundan Sana seslenip yalvarıyoruz!..
Siyonizmin burnu kırıldı…
Kıbrıs Fatihi, Bosna ve Çeçen direnişinin kahramanı Erbakan Hocam;
Vefatından sonra, Suriye’de ve Karabağ’da hazırlamış olduğun teknolojik silahlar ile siyonizmin burnunu kırdık!
Mührünün bulutlarda görüneceği siyonizmin yeryüzünden silineceği kutlu gün için sabırsızlıkla bekliyoruz selam ve dua ile…
Kıbrıs ‘ın Fatihi Erbakan…
15 Ağustos 2015 tarihinde Milli Gazete röportajı -Eski KKTC Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş, “Erbakan Hoca, her görüşmemizde Kıbrıs’ın tamamen alınması gerektiğini söylerdi. Türkiye ayak uydurabilseydi, Erbakan Hoca 41 sene önce Kıbrıs’ın tamamını alacaktı” dedi.
Denktaş, “Erbakan Hoca, Kıbrıs’ın kurtuluşunda en çok emeği olan insanların başındadır. Ben Ankara’ya her gidişimde kendisini ziyaret ederdim. Hoca da, her görüşmemizde Kıbrıs’ın tamamen alınması gerektiğini söylerdi. Eğer 1974’te Türk ordusu yürüyüşüne 24 saat daha devam etseydi adanın tamamı alınacaktı” diye konuştu.
74 Kıbrıs Harekâtı’nın asıl mimarı ve kahramanı Erbakan’dır.
[b]Velhâsıl 74 Kıbrıs Harekâtı; Cumhuriyet tarihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır. Kıbrıs’ın sadece alınmasının değil, o günden bugüne elimizde kalmasının da kahramanı, yine Erbakan’dır.[/b]
Umuyorum ki pek yakın bir gelecekte, bütün bu gerçekler, belgeleriyle ortaya konulacak ve milletimiz olup bitenleri o zaman daha iyi anlayacaktır.
kıbrıs çıkarmasını birde ERBAKAN HOCAMIZ dinlemek için linkleri tıklayın
1) https://www.youtube.com/watch?v=Gb8kRFJRh-A
2) https://www.youtube.com/watch?v=TEO65P-3ybk&t=5s
Ecevit, Kıbrıs çıkarması ve sonrasında:
1- Önce çıkarmaya çekingen ve ürkek davranmak, kararın alınmasını uzatmak ve Rumlara vakit kazandırmak,
2- Batı’nın baskısıyla, daha çıkarmanın ilk gününde Bakanlar Kurulu’nu toplayarak “ateşkes kararı” için çırpınmak,
3- Bu ateşkes kararını saat 17.00’yi bile beklemeden gündüz 11.00’de açıklamak,
4- “Kanton Çözüm” gibi yanlış ve milli çıkarlarımıza aykırı bir öneriyi karşı tarafa acelecilikle sunmak,
5- 2’nci Harekâta şiddetle karşı çıkmak ve harekâtın durdurulması için koalisyon ortağından habersiz gizli talimatlar yağdırmak,
6- Kıbrıs’ta Ordu’muzun rahatlıkla alabileceği stratejik ve ekonomik bölgelerin ele geçmesine engel olmak,
7- Maraş’ı boş bırakıp pazarlık gücümüzü zayıflatmak,
8- “Federe Devlet” sözünü ağzına sakız yapıp Kıbrıs’ta kesin ve kalıcı bir çözümü zora sokmak gibi; 8 tane tarihi ve talihsiz hata yapmıştır. Ama buna rağmen Kıbrıs Fatihi rolü oynamaktan da geri durmamıştır.
YİĞİDİ ÖLDÜRME HAKKINI DA VER
Malesef Aziz Erbakan Hocamız yaşamı boyunca hak ettiği değer verilmeyen yüce bir şahsiyetti. Elbette yıllardır sahibinin sesi yazar-çizerler özellikle bu son yüzyılın en önemli başarısını gizlemişlerdi. Zaten onların bu tavrı şaşırtmamıştı da! Fakat önceki yıl Kıbrıs zaferinin kutlamalarına giden SP YİK başkanı Oğuz Han Asiltürk’ün katıldığı programda Erbakan ismini özellikle gizleyenlere Milli Görüşü temsilen ses çıkarmaması, Erbakan’ın isminin anılmaması Saadet Partisinin bu duruma tepkisizliği çok daha büyük bir kinin açığa çıkmasıydı. Sadece o mu?..Aynı programda Sn. Fatih Erbakan’ın da olması ve onun da ses çıkarmaması daha büyük bir vakıaydı. Tabi sonradan gelen tepkiler üzerine “onlardan ne beklenirdi” cevabı düşündürücüydü. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Tiwitter da ki tebrik mesajında diğer isimlere yer verilirken Erbakan’ın isminin bile anılmaması gaflet değilse gizli bir kindarlık mıydı? Tüm bunlara rağmen CHP Genel Başkanı Sn. Kılıçdaroğlu’nun Kıbrıs kutlamasında Erbakan’ı şükranla anması takdire şayandı.
Yiğidi öldürme, hakkını da ver.
KIBRISIN FATİHİ ERBAKAN HOCAMA
Kahraman Ordum, çıkartma yaptı Kıbrısa
Siyon itin hevesi, kaldı kursağında
Boyun büktü sonunda, Türkiye ve Erbakana
Şahit oldu bu şanlı mücadeleye, tüm Dünya
Düşman siperleri, birer birer aşıldı
O destensı mekân, beş parmak dağlarıydı
Milli Görüş, Mehmetçiğin heyecanıydı
Milli kahraman, Mücahit Erbakandı
Paşalar Hocasından, zafer emrini bekler
Fetih Suresi ile, imanlı yürekler ilerler
Manevi Ordular, tam kadro cephedeler
Bayrak burca çekilince; Yaşa Erbakan, derler
Hedefe ulaşamayan, Siyon şeytan
Kudurdu bu duruma, an be an
Kurtulmuştu zulümden, yavru vatan
Çünkü işin başındaydı, başkomutan Erbakan
GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANAMAZ!
[b]Her Kıbrıs Zaferi yıl dönümünde, bu kindar ve kıskanç tabir edilen küçük beyinli insansıların, Aziz Erbakan’ı yok sayıp, Fetullah Gülen hamisi Ecevit’i şişirip, Kıbrıs fatihi olarak hatırlamaları elbette GÜNEŞ gibi apaçık hakikatlerin üstünü örtemezdi. Zaten yarasalar da Güneş’e bakamazlardı.
İngiliz arşivlerinde bile, Kıbrıs’ın Fatihi Erbakan olarak geçmekte idi. Yani sağır sultan bile Kıbrıs Zaferi’nin Fatihi’ni tanımaktaydı.
Yine de, biz merak ettik, medyada kim ne dedi, Hoca’ya karşı bu boyalı basının, acaba var mı bir pişmanlıkları, özürleri, itirafları diye takip ettik.
Milli Görüşçüler dışında, tek bir ilginç tweetle karşılaştık.
Daha önce Balyoz davasından tutuklu yargılanıp berat eden Sn. Ergün Saygun Paşa şöyle bir tweet yazmıştı:
“20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, Kara, hava, hava indirme, Uçar birlik, amfibi ve özel harekat, büyük bir başarıyla icra edilmiştir. Böyle bir harekatın dünya harp tarihinde örneği yoktur. Şehitlerimize rahmet Gazilerimize sağlıklı uzun ömürler dilerim.”
Balyoz günlükleri kitabında; “Batı emperyalizmine karşı, Milli, İslami ve insani yeni bir dünya hedefi, projeleri ve girişimleri yüzünden dış güçlerin hücumuna uğrayıp, 28 Şubat darbesiyle devre dışı bırakıldığını” yazmıştı. Ama ne hikmetse, o da Kıbrıs Barış Harekâtını anarken, Aziz Hocamızı ağzına almamıştı.
Ne diyelim. Herkes layık olduğunu yaşardı. Bu millet her ferdiyle Erbakan’a özür borçluydu. Artık mahşerde hesaplaşırlar. [/b]