ERDOĞAN İKTİDARININ
PALAVRA POLİTİKALARININ İFLASI
İspanya, İsrail ile Yaptığı 6,5 Milyon Euroluk Askeri Anlaşmayı İptal Kararı Almıştı.
İspanya İçişleri Bakanlığı, İsrailli Guardian LTD Israel ile yaptığı yaklaşık 6,5 milyon euroluk mühimmat alımını ilişkin anlaşmayı iptal kararı almıştı. İspanya İçişleri Bakanlığı, Guardia Civil kolluk kuvveti için yaklaşık 6,5 milyon euro karşılığında İsrailli Guardian LTD Israel’den alacağı 15 milyondan fazla 9 mm mermiye ilişkin anlaşmayı iptal ettiğini açıklamıştı. İspanya, İsrail’e silah satmama taahhüdünü alımları da kapsayacak şekilde genişletmiş olmaktaydı.[1] İspanya İçişleri Bakanlığı, ayrıca söz konusu İsrailli şirketlerin de bekleyen ihalelerden dışlanacağını açıklamıştı. Evet, Erdoğan iktidarının lafta bıraktığı kararı İspanya almıştı.
İktidarın Yalan Beyanları!
İsrail’e mal göndermeyi protesto amaçlı Ambarlı liman eylemine, Erdoğan iktidarının biber gazlı müdahalesi başlamıştı. Çok sayıda yaşlı, kadın ve çocuğun olduğu barışçıl eyleme polis biber gazlı müdahaleye kalkışmıştı. “Siyonist şirket ZIM için Filistin dostlarına orantısız müdahaleyi kınıyoruz! Alanı terk etmiyoruz!” diyen duyarlı insanlarımız hakarete uğramıştı.
Sözde, Filistin’e demir-çelik ihracatımız iktidara göre %200.000 (yazıyla yüzde iki yüz bin) artmıştı. Buna göre, Filistin’in şu sıralar dünya tarihinin en büyük sanayi devrimini yaşaması lazımdı. Oysa işin aslı şuydu: İsrail’e milyonlarca dolarlık demir-çelik gönderip Filistin’e gönderilmiş gibi kayıt tutulmaktaydı. Çünkü İsrail ve Filistin konusunda bize anlatılan her şey yalandı. Evet, maalesef Gazze’nin yakılıp yıkılmasında Erdoğan iktidarı verilen rolü oynamaktaydı. Açıkça İsrail’e yardımcı olunmaktaydı.[2]
Cübbeli Ahmet, Öcalan Çağrısı Sonrası Bahçeli’ye Çatmıştı. Şimdi Kendi Balonunu Yine Kendisi Patlatmıştı!
Devlet Bahçeli’nin PKK terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan’a olan çağrısı Cübeli Ahmet’in de kafasını karıştırmıştı. Bahçeli’yi isim vermeden eleştirmeye başlayan Cübbeli Ahmet filmin sonunda çark edip geri adım atmıştı. Daha önce Devlet Bahçeli için “Muhterem büyüğüm” diye methiyeler dizdiği bir paylaşım yapan Cübbeli Ahmet, Bahçeli’nin PKK terör örgütü elebaşını Meclis’e davet etmesinden sonra Bahçeli’yi eleştiren bir paylaşım yapmıştı.
Bu gelişme üzerine milligazete.com.tr özel bir haber yaparak, “Cübbeli mi çark etti, yoksa Bahçeli mi değişti?” diye sormuştu.[3]
Cübbeli yine çark etmekten utanmamıştı!
Cübbeli Ahmet, Devlet Bahçeli’nin çabaları sonucu cezaevinden çıkan ve Bahçeli’ye oldukça yakın olan Alaattin Çakıcı ile buluşup bir de resim çektirdikten sonra çok ilginç bir gelişme yaşanmıştı. Cübbeli, Çakıcı görüşmesinden kısa süre sonra Devlet Bahçeli’yi eleştiren paylaşımını silip bu sefer Bahçeli’ye methiyeler düzen bir paylaşım yapmıştı. Bizim soru da böylece cevabını buldu.
Cübbeli Ahmet, Alaattin Çakıcı’nın elini öpmeye kalkışmıştı!
Kamuoyunda “Cübbeli Ahmet” olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü’nün, suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’nın elini öpmeye çalıştığı anların görüntüleri sosyal medyada yayılmış, vicdan ehli bunu nefretle karşılamıştı. Görüntülerde Ünlü’nün el öpmeye yeltendiği, ancak Çakıcı’nın elini geri çektiği anlar dikkatlerden kaçmamıştı. Görüşme öncesinde MHP’ye yönelik eleştirilerde bulunan Cübbeli Ahmet, PKK lideri Abdullah Öcalan için çağrı yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi eleştiren bir video yayımlamıştı. Ancak aynı gün akşam saatlerinde Ünlü, Bahçeli’nin Öcalan konusundaki tutumunu destekleyen bir açıklama yaparak, “Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi, bugünkü açıklamasıyla terör sorununun devam ettiğini vurgulamıştır. MHP’nin teröre tâviz verdiğine dair çıkarılan fitnelere itibar edilmemelidir,” diyerek cesaret görüntülü ürkeklik ve döneklik tavrını açığa vurmuşlardı.
Cübbeli Ahmet’in önce eleştirip kınadığı, sonra destekleyici ifadeler kullandığı açıklamaları ve Mafya Babası Alaattin Çakıcı ile olan cıvık ve yılışık temasları, sosyal medya kullanıcıları arasında tartışmalara yol açmıştı.
İktidarın ürkek ve dönek tavırları!
Yaklaşık iki ay kadar önce Sn. Erdoğan’ın yandaş yalakalarınca; “Üç saatte İsrail’in işini bitirir, haddini bildiririz!” havaları atılmıştı. Ardından “İsrail tehlikesi, ülkemizi de tehdit etmektedir. Bu nedenle savunma sanayimize destek olmamız gerekir!” edebiyatı başlamıştı.
Bu Erdoğan iktidarlarında, fırsatçılığın ve istismarcılığın daniskası yapılmaktaydı. “100 bin TL limitli kredi kartlarından, 750 TL katkı payı alınması” kararının yoğun baskılar üzerine geri çekilip ertelenmiş olması, plansızlık ve programsızlığın, çaresizliğin, hatta bitip tükenmişliğin açığa çıkmasıydı.
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, 100 bin lira limiti olup Kredi Kartı aidatı ödemeye karşı çıkanları “Ermenistan’ı ve Yunanistan’ı savunmakla” suçlamıştı. İyi de bu plansız ve patavatsız kararını sonradan geri çeken ve erteleyen Sn. Cumhurbaşkanı ve Cumhur İttifakı yandaşları da Destici’ye göre; vatan haini mi sayılmaktaydı? Tabi bütün bunlara rağmen hâlâ Londra’daki Sermaye Piyasaları Konferansı’nda “Türkiye ekonomisine güvendiğini açıklayan ve Mehmet Şimşek’e övgüler yağdıran” Güler Sabancı gibilerden gerçek vergi almaya ise Erdoğan iktidarları asla yanaşamazdı. Çünkü 100 bin TL’den 750 TL vergilerin toplamı Sabancı ve Koç gibilerin çerez parasıydı. Sahi bunlar yurt savunmamıza sevinmiyorlar mıydı?
“Limit; kullanılmış bir şey olmadığından, ondan vergi alınamazdı”
Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na gelir sağlamak için limiti 100 bin lirayı aşan kredi kartlarından yıllık 750 lira katılım payı alınmasını da içeren kanun teklifi görüşmelerinin ertelenmesi kafaları karıştırmıştı. Oysa “Limit üzerinden vergi veya katılım payı alınamazdı. Limit, kullanılmış bir şey sayılamazdı. Mevcut düzende; vergi ya da benzeri yükümlülük ya gelirden alınırdı ya servet unsurlarından alınırdı veya harcamadan alınır, bunların dışında bir şeyden alınamazdı. Kredi kartı limitinden vergi almak dünyanın en komik vergisi olacaktı, daha doğrusu ekonominin iflasıydı.
Oysa Erdoğan iktidarı ve yandaşları “Yeni vergi gelmeyecek” deyip duruyorlardı. ‘Hem Cumhurbaşkanı Yardımcısı hem Hazine ve Maliye Bakanı ‘Yeni bir vergi düzenlemesi yok’ diyorlardı, ama şimdi burada katılım payları alınacaktı, bu da aslında bir çeşit vergi sayılırdı.
Limit üzerinden vergi veya katılım payı alınması zulmün açığa vurulmasıydı. Adamın limiti 100 bin lira, 150 bin lira da olabilirdi, fark etmez; bundan nasıl para alırsınız, kullanmadığı parayı nasıl vergiye tabi tutarsınız? diye soranlar haklıydı. Yani, senin limitin var, şu kadar… Çünkü 100 bin lirayı bir refah göstergesi görüyorlardı. Sendikalar düzenli olarak her ay açlık ve yoksulluk sınırını açıklamaktaydı. 4 kişilik bir ailenin dengeli ve düzenli yaşaması, beslenmesi için bütün ihtiyaçları olan gıda, kira, elektrik, su, doğal gaz, eğitim, sağlık, giyim; hepsini koyduğumuz zaman oluşan yoksulluk sınırı aylık 70 bin lirayı aşmıştı.
Kredi kartı vergisi saçmalıktı?
AKP TBMM Grup Başkanı Abdullah Güler’in zorunlu kredi kartı kesintisine ilk tepkiyi verenlerden birisi de iktisatçı Mahfi Eğilmez oldu. “X” hesabında “İdarenin böyle bir hataya düşeceğini sanmam” yazan Eğilmez “Ama yine de söyleyeyim: Kredi kartı limitinden de kullanılan krediden de vergi alınamaz. Kredi borçtur. Vergi, borçludan değil krediyi veren alacaklıdan alınır. Bilimden uzaklaştıkça feci bir kavram kargaşasının içine giriyoruz.” diye uyarmıştı.
İktisatçı Fatih Özatay, “Yüksek gelirlilerden vergi almak, Kamu Özel İşbirliği gelir garantilerinin azaltılması, ‘Nereden buldun?’ yasası çıkarmak yerine bunlarla uğraşılıyor. Diğerlerini yaparsın; yetmezse bunları da devreye alırsın.” diye karşı çıkmıştı. Oysa, Özatay’ın gündeme taşıdığı Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ara sıra açıkladığı yüksek gelir sağlayıcı hedefler, bazı sermaye gruplarından gelen tepkiler üzerine sürekli erteleniyorlardı.
Bazı iktisatçılar ise, son dönemde yurt dışı çıkış harcının 500 TL’ye çıkarılması, kredi kartı limitine göre 750 TL katkı payı gibi girişimlerin alt ve üst gelir grubunu etkilemediğini söyleyerek “Olan orta sınıfa oluyor, Savunma Sanayi bahane yapılıyor; yeni vergi olmayacak dediler, dünyada eşi benzeri olmayan bir vergi uydurdular. ‘Bütçe gelirleri yetmediği için ek vergi koyduk’ demiyorlar, ‘kredi kartı limiti katılma payı’ diyerek halkı aldatıyorlar” itirazını yapmıştı. Üstelik AKP’nin teklifi yalnızca kredi kartı kesintisini içeriyor sanılmasındı. Düzenlemeyle ilk el araç alımlarında 3 bin TL, ikinci el araç alımlarında 1.500 TL tescil ücreti alınması, tapu ve kadastro işlemlerinden taşınmaz satışlarında alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı 750 lira, diğer işlemlerde adına işlem yapılandan 375 lira olarak katılma payı ve noterlik ücreti alınan diğer işlemlerde işlem başına 75 lira katılma payı kesilmesi şartı da vardı.[4]
TRT Genel Müdürü’nün: “Tahran’ı rahatsız etmek zorundayız!” Çıkışı…
TRT Genel Müdürü Zahid Sobacı, yıl sonunda TRT Farsça kanalının açılacağını açıklamıştı. “İran’ı rahatsız etmek zorunda olduklarını” söyleyen Sobacı’nın Tahran yönetimini hedef alması kafaları karıştırmıştı. Bursa Uludağ Üniversitesi’nin 2024-2025 akademik yıl açılış dersini veren TRT Genel Müdürü Prof. Dr. M. Zahid Sobacı’nın özellikle İran’a yönelik mesajları şaşkınlığa yol açmıştı.
Sobacı, “Bu yılın sonunda TRT Farsça kanalını açacağız ve İran’ı rahatsız etmek durumundayız,” ifadesini kullanmıştı. Türkiye’nin, uluslararası krizlere meydan okuyan tek ülke olduğunu öne süren Sobacı, bu nedenle Türkiye’nin daha fazla hedefe konulduğunu vurgulamıştı. İyi de Kuduz İsrail, ABD ve Haçlı AB’nin düşmanlık yaptığı ve saldırıya hazırlandığı bir sırada “İran’ı rahatsız etmekten” bahseden bu kafalar, yoksa aslında Siyonist ve emperyalist odakların mı adamlarıydı?
Karadeniz derinliklerinde Türkiye-İsrail iş birliği niye gündeme taşınmazdı?
Öldüğünde karbon salan bitkiler İsrailli bir şirket tarafından Karadeniz’in dibine gömülüyorlardı. Bu şirketi fonlayan vakıf ise anayasal düzeni ve güvenliğini tehdit ettiği gerekçesiyle Rusya’da istenmeyen örgüt ilan edilen Alman Heinrich Böll Vakfı’ydı… Türkiye, İsrail’e yalandan ambargo uyguluyor ama ticaret gemileri her gün İsrail’e mal taşıyordu. İsrail’e destek verdiği iddia edilen şirketler halk tarafından güya kara listeye alınıyor; kolalar yollara dökülüyor, Starbucks zincirleri taşlanıyor, McDonald’s protesto ediliyor, Burger King açılışına katılan AKP’li vekiller eleştiri yağmuruna tutuluyordu. Ancak medya bunlarla ilgilenirken arka planda çok daha derin bir iş birliği olduğu nedense dikkatlerden kaçırılıyordu.
Türkiye-İsrail iş birliği devam ediyordu!
Küresel medyada geçtiğimiz yıl peş peşe yayımlanan ve ‘karbon salınımına çare’ seçeneği olarak sunulan bu proje, detaylarına bakıldığında soru işaretleri uyandırıyordu. Önce yayımlanan haberleri hatırlamakta fayda vardı.
İsrail uşağı araştırmacılar, Karadeniz’in dibinde bitkiler tarafından emilen karbondioksiti depolamanın yeni bir yolunu bulmuşlardı. Bitkilerin doğal süreçleri, yeni bir azaltma yöntemi için yüzyıllarca ilham kaynağı olmuştu. Hayfa Üniversitesi’nde deniz ekolojisti olan Dror Angel, arkeolog meslektaşlarının Karadeniz’in dibindeki düşük oksijenli ortam tarafından mükemmel bir şekilde korunmuş antik gemi enkazlarından bahsettiğini yıllardır söyleyip duruyordu. Yani atık odunları deniz tabanına batırarak iklim değişikliğiyle mücadele ediyor yalanıyla böylece ağaçlar yaşarken depoladıkları karbon orada kilitli kalabiliyordu.
Karadeniz neredeyse oksijenden yoksundu. Bu, onu karbon depolamak için harika bir yer haline getiriyordu. ABD’den başlayan bu güzelleme, zincir halde diğer ülkelerin medya kuruluşlarına da sirayet ederek tazeliğini günümüze kadar korumuştu. Ancak projenin yüklenicisi Siyonist firma Rewind Earth ve onu fonlayan vakıf şüphe uyandırıyordu. İsrailli girişimci Ram Amar 2019 yılında yazılım şirketini Google’a sattıktan sonra Rewind Earth’ü kurmuştu. Karbon salınımını azaltma çalışmaları yapan Amar ilk olarak deniz yosunu yetiştirmeyi düşünüyor, ancak karbonun atmosfere gideceğini fark edip vazgeçiyordu. Ardından Alman deniz biyoloğu Peter Kroust, karbonu Karadeniz’in dibine saklama fikrini geliştiriyor ve Rewind Earth Karadeniz’de deneylere başlıyordu.
Fonlayan vakıf sabıkalıydı!
Şirket, Karadeniz’in tabanına gömü işlemi yapmayı sürdürüyordu. Ancak, Berlin merkezli ve Yeşiller Partisi’ne yakınlığı ile bilinen Heinrich Böll Vakfı’nın yayımladığı harita, vakfın şirketi fonladığını ortaya çıkarıyordu. Şüpheler tam da bu noktada ağırlaşıyordu. Zira Heinrich Böll Vakfı, ülkenin anayasal düzenini ve güvenliğini tehdit ettiği gerekçesiyle 2022 yılında Rusya’da istenmeyen örgüt ilan ediliyordu. Bağımsız politik bir sivil toplum kuruluşu olan derneğin adı birçok toplumsal olayın ardından gündeme gelmesiyle biliniyordu. Rusya, Siyonist amaçlı Alman vakfına kilit vurmuştu. Ama aynı vakıf Türkiye’de nedense destekleniyordu.
Deniz tabanına ne yerleştiriliyordu?
Rewind’in projesindeki söylenen amaç; “Milyonlarca ton zirai atığı toplayıp parçalanmayacağı bir yere, Karadeniz’in dibine göndermek ve böylelikle karbon salınımını kontrol altında tutmak, gökyüzünden ve deniz tabanlarından karbondioksiti temizlemek.” olarak gösteriliyordu. Ancak… Karadeniz’in altına neler gömüldüğü konusunda detaylı bir rapora açık kaynaklardan ulaşmak mümkün olmuyordu! Öte yandan Heinrich Böll Vakfı, Ergenekon Kumpası’nı tezgâhlayan kesimler tarafından ilgiyle takip edilen, hazırladıkları raporlarda ‘Türkiyeli’ ifadesini kullanmaktan geri kalmayan, Türkiye’ye daha geniş demokrasi ve ifade özgürlüğü tavsiyelerinde bulunan bir vakıf oluyordu. Bu nedenle Karadeniz’de sürdürülen şüpheli çalışmayı fonluyor olmasının araştırılması gerekiyordu; ama Erdoğan iktidarı bunların önünü açıyordu. Yani AKP İsrail’le gizli ve kirli ilişkilerini saman (pardon Karadeniz) altından sürdürüyordu.
TRT sayesinde tüm verilerimiz İsrail’e emanet ediliyordu!
TRT’nin mobil uygulamalarında, verilere erişip analiz etmek için İsrailli platformun kullanıldığı ortaya çıkmıştı. Gazeteci Metin Cihan’a bir takipçisi, TRT mobil uygulamalarının içinde mobil uygulama pazarlamacılarının kullanıcı edinme ve etkileşimi optimize etmelerine yardımcı olan bir platform olan İsrailli şirket AppsFlyer’ın kodunun bulunduğunu yazmıştı. Takipçi attığı mesajda, “Bunun alternatifleri bulunmasına rağmen çok daha pahalı olan İsrailli şirket kullanılıyor. Türkiye’de neredeyse hiç kullanılmayan İsrailli bir şirkete, İsrail’deki sunuculara TRT Çocuk, Tabii, TRT gibi tüm kritik uygulamaların verileri, lokasyon bilgileri gibi veriler aktarılıyor ve bu veriler İsrail’de tutuluyor” diye uyarmıştı.
Konuyu araştırdığını söyleyen Cihan, “Evet, TRT, mobil uygulamalarında verilerinize erişip analiz etmek için İsrailli platformu kullanıyor. Yani, İsrail markalarını tutarlı bir şekilde boykot etmek için TRT’nin mobil uygulamalarını da boykot etmek gerekiyor. TRT Akademi, TRT Dinle ve Tabii web sitelerinden ekran görüntüleri aldım. Bu uygulamaları kullanan vatandaşların verilerinin hâlâ İsrailli şirket tarafından toplanıp analiz edildiğini görebiliyoruz. Yani, aslında boykot listelerine önce TRT alınmalıydı.” dileğini aktarmıştı.
Sadece TRT değil; Genelkurmay Başkanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Sayıştay, BDDK, TSE, İŞKUR, SHGM, DHMİ, YÖK ve diğer devlet kurumlarının dijital güvenliği İsrail’e emanet ediliyordu. Bu durum herkese açık resmi belgelerle saptanıyordu ama yetkililer hâlâ üç maymunu oynuyordu.
2010’da şirketin Mavi Marmara’ya yaptıkları nedeniyle bu konu gündeme taşınıyor ama hiçbir şey değişmiyordu.
Çünkü, İsrail ve ABD’ye bağımlılığımız buna engel oluyordu. Bizi yönetenlerin İsrail karşıtı tüm açıklamaları bu gerçeği perdelemek için kullanılıyordu. Karşılıklı atışmalar ise İsrail ile danışıklı dövüşten ibaretti. Lafa değil icraata bakıldığında, Gazze’deki katliamlar süresince ve hâlâ İsrail ordusunun destekçisi ve tedarikçisi durumundayız.[5]
Dışişlerinin “İsrail’e karşı birlik olma çağrısı” tam bir oyalamaydı!
Dışişleri Bakanlığı; İsrail’in, Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL) üssüne girmesiyle ilgili açıklama yapmıştı. Bakanlıktan tüm devletlere çağrı yapılan açıklamada, “Saldırı, İsrail’in işgal politikası izlediğinin bir delilidir” ifadeleri kullanılmıştı. Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nü hedef alarak askeri üsse tanklarla baskın düzenleyen İsrail ile ilgili tüm devletlere çağrı yapılmıştı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve hükümetinin Lübnan’a yönelik işgal politikası izlediğinin ve silah kullanmaya hazır olduğunun vurgulandığı açıklamada:
“Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL), bölgenin güvenliğine katkıda bulunmak amacıyla görevlendirilmiştir. İsrail’in savaşı bölgeye yayma saikiyle hareket ettiği dikkate alındığında, UNIFIL’in rolü daha da fazla önem arz etmektedir. İsrail’in UNIFIL’e düzenli olarak saldırması, Netanyahu hükümetinin Lübnan’a yönelik işgal politikası izlediğinin ve her koşulda silah kullanmaya hazır olduğunun bir delilidir. BM Güvenlik Konseyi’nin her bir üyesi, bizzat görevlendirdikleri BM güçlerine karşı İsrail’in saldırılarına engel olmakla yükümlüdürler. Tüm devletleri, İsrail’e ve İsrail’i silahlandıran ülkelere karşı ortak bir tutum takınmaya çağırıyoruz.” sözleri yer almıştı.
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik de sosyal medya hesabından İsrail’in saldırısıyla ilgili paylaşımda bulunmuşlardı. Çelik, paylaşımında; “İsrail’in Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü’ne (UNIFIL) saldırması, BM üyesi tüm ülkelere saldırması demektir. Barışı korumak isteyen tüm ülkeler, İsrail’e karşı beraber hareket etmelidir.” diye çıkışmıştı.
İsrail ordusu, Lübnan’ın güneyindeki Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü tesislerine baskın düzenleyerek, tesisin kapılarını tanklarla kırıp yıkmıştı. Erdoğan ve yandaşlarının kurusıkı çıkışları ise halkın havasını almaktan ve İsrail’e zaman kazandırmaktan başka işe yaramayacaktı. Çünkü kuduz İsrail laftan değil güçten anlardı!
Belçika “Gazze’de savaş suçu işleyen çifte vatandaşına soruşturma” başlatırken, Erdoğan iktidarı Türkiye’de yaşayan katiller için hiçbir adım atmamıştı!
Belçika makamları, Gazze’de İsrail adına savaşan bir Belçikalı-İsrail askerinin işlediği muhtemel savaş suçlarıyla ilgili soruşturma başlatıldığını açıklamıştı. Federal savcılık, soruşturmanın İsrail ordusunun seçkin bir biriminde görevli, birkaç çift pasaport sahibi Belçikalı bir kişiye odaklandığını aktarmıştı. Savcılık sözcüsü AFP’ye yaptığı açıklamada, “Olası savaş suçlarıyla ilgili bir dosya açtıklarını” duyurmuşlardı. İsmi açıklanmayan şüphelinin, Brüksel’in lüks semtlerinden Uccle’da yaşayan 20’li yaşlarda bir erkek olduğu vurgulanmıştı.
Belçika’da resmen başlatılan soruşturma, Filistinli gazeteci Younis Tirawi’nin çalışmalarından kaynaklanmıştı. Tirawi, X’te yaptığı paylaşımda, İbranicede “Hayaletler” anlamına gelen “Refaim” adlı İsrail keskin nişancı birliğini “silahsız sivilleri vahşice infaz etmekle” suçlamıştı. Belçika Adalet Bakanı Paul Van Tigchelt, yaptığı açıklamada, Belçika soruşturmasının “basında yayımlanan bilgileri doğrulamayı” amaçladığını aktarmıştı.
Federal savcılığın başsavcısı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında Gazze’de işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle tutuklama emri talep eden Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi ile koordineli çalışacağını hatırlatmıştı.[6]
Oysa bizdeki Erdoğan iktidarı; Türkiye’de yaşayan ve İsrail pasaportu da taşıyan… Belli aralıklarla İsrail’e gidip mazlum Filistinli katliamlarına katılan çifte vatandaşlar için bütün uyarılara rağmen, hâlâ hiçbir adım atmamıştı!
Yunanistan’da, İsrail’e yük taşıyan gemi işçileri ayaklanmıştı!
Yunanistan’da liman işçileri, Pire Limanı’ndan İsrail’e gidecek mühimmat dolu konteynerin gemiye yüklenmesine engel olmuşlardı. Yunan Devlet Televizyonu ERT’nin haberine göre, Kuzey Makedonya üzerinden Yunanistan’a nakledilen, içinde mühimmat bulunan konteyner, İsrail’in Hayfa Limanı’na gidecek gemiye yüklenmek üzere Pire Limanı’na taşınmıştı. Sendikalarının çağrısıyla toplanan işçiler, mühimmat dolu konteynerin gemiye yüklenmesine engel olmuşlardı. İsrail’e gidecek konteynerin üzerine “Katiller, limandan çıkın” yazan işçiler, “Filistin’e özgürlük” sloganları atmıştı. İşçiler, “konteynerin gemiye yüklenmesine razı olmayacaklarını ve ellerini Filistin halkının kanlarıyla boyamayacaklarını” vurgulamıştı. Pire Liman İşçileri Birliği Başkanı Markos Bekris, yaptığı açıklamada, “Filistin halkının soykırımını devam ettirecek savaş mühimmatının Pire Limanı’ndan gönderilmesine izin vermeme kararı aldık.” ifadesini kullanmıştı.
Ne diyelim; Hristiyan, ama vicdanlı bazı Yunanlılar kadar duyarlı olmayan Dindar-Kahraman AKP yandaşları utansındı!
Hem İsrail’de hem Türkiye’de ödüller alan, İsrail ordusunun 1 numaralı çelik tedarikçisi İÇDAŞ bugün hâlâ İsrail’e çelik gönderiyordu ve bunu herkes biliyordu. Hatta bunlar Ticaret Bakanlığı gözetiminde yapılıyordu. Öyle ki İsrail’e rahat rahat çelik yollasın diye İÇDAŞ’a Erdoğan iktidarınca özel gümrük tahsis ediliyordu.
MÜSİAD üyesi İÇDAŞ’ın İsrail’e çelik sevkiyatına hâlâ devam ettiğini ve üstelik bu sevkiyatı Filistin’e yapıyormuş gibi gösterdiğini açıklayan kaynakları yalanlayan da çıkmamıştı![7]
İsrail Sevici Sözcü TV’den Alçakça ‘Yahya Sinvar’ Başlığı!
Sözcü Televizyonu, Hamas lideri Yahya Sinvar’ın şehit edildiği iddiaları yönündeki haberlerin ardından Siyonist İsrail ağzıyla manşet atmıştı. Sözcü TV’nin attığı manşet tepkilerle karşılaşmıştı.[8] Siyonist soykırımcı İsrail “Sözcü”sü, İsmail Haniye’nin 2024 Temmuz ayındaki şehadetinin ardından, Hamas lideri Yahya Sinvar’ın alçakça saldırıda şehit edildiğini soysuzca ve alçakça ifadelerle duyurmuşlardı.
Bunlar kimin ‘Sözcü’sü olmaktaydı?
Sözcü TV, Hamas lideri Yahya Sinvar’ın şehit edilişini X hesabından paylaşılan manşette, “İsrail, Hamas’ı tek tek indiriyor” ifadesiyle aktarmıştı. Sözcü TV’nin kullandığı manşette, şehit edilen Yahya Sinvar’ın karşısına soykırımcı Netanyahu’nun sinsice güldüğü fotoğrafının eklenmesi ise tam bir şeytanlık ve şarlatanlık damarıydı! Hayret; ABD eski Başkanı-Yeni adayı Donald Trump, bunak Biden ve diğer Siyonist yönetici tabakası da, Yahya Sinvar’ın şehadetine aynen “Sözcü” gibi tepki koymuşlardı; çünkü “Küfür tek millettir” gerçeğine uygun davranmışlardı.
2021 Münih ve 2024 Paris araba fuarına TOGG neden katılmamıştı?
Münih’te 11 Eylül 2021’de gerçekleştirilen araba fuarına katılan gazeteci Emre Özpeynirci, TOGG’un fuarda neden yer almadığını açıklayan bir yazı yazmıştı. Emre Özpeynirci, Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu’nun (TOGG) Münih’teki otomobil fuarına neden katılmadığı sorusunu TOGG yetkililerine sorarken aldığı cevabı okuyucularıyla paylaşmıştı. Almanya’nın Münih şehrinde Koronavirüs salgını nedeniyle ara verilen araba fuarı 3 yıl sonra yeniden yapılmıştı. Dünyanın birçok noktasından sektörle ilgili önemli isimler fuara katılmıştı. Türkiye’den de otomotiv sektörünün önemli isimlerinden gazeteci Emre Özpeynirci de fuarı yakından takip edenler arasında yer almıştı. Özpeynirci, yaşadıklarını ve gördüklerini kaleme alırken herkesin merak ettiği “Münih’teki araba fuarına TOGG neden katılmadı?” sorusunu aktarmıştı.
2022 yılı sonunda üretimi başlayan TOGG’un bu önemli fuarda yer almamasına şaşırdığını ifade ederken, TOGG yetkililerinin bu durum karşısında verdiği cevabı yazısında aktarmıştı. TOGG yetkililerinin “Fuar katılımları gelecek yıldan itibaren söz konusu olacak.” dediğini belirten Özpeynirci, “Bu 2022 yılında Cenevre veya Paris otomobil fuarlarından birine katılmak anlamına mı geliyor?” sorusuna ise şu cevabı almıştı: “Bugünden bir şey söylemek zor ama CEO’muz Gürcan Karakaş, klasik otomobil fuarlarında olmayacağımızı birkaç kez dile getirdi. Yakında nereye katılacağımız belli olur.”
Oysa TOGG, 2024 Paris Otomobil Fuarı’nda da yer almamıştı! Yoksa bu durum; motoru Alman Bosch firmasına, şasesi ve kaporta elemanları İtalyanlara ait bir otomobilin, uluslararası otoritelerce “Türk arabası” kabul edilmeyeceği kuşkusunu mu yansıtmaktaydı?
Yerli Otomobil TOGG’un İsmi, Uluslararası Alanda Türkiye Tarafından Kullanılamayacak mıydı?
Bir X hesabı tarafından 31 Ağustos 2022 tarihinde yapılan paylaşımda TOGG’un alan adı için Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’ne dava açan Türkiye’nin şikâyetinin reddedildiği ve TOGG satın almak için yapılan ön ödemelerin iade edilmeye başlandığı anlaşılmıştı. İddiada paylaşılan görselin başlığında ise “‘TOGG’ ismi uluslararası alanda kullanılamayacak” ibaresi yer almıştı.
Doğru anahtar kelimeler ile araştırıldığında iddianın çıkış noktasının Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG)’un Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’ne (WIPO) yaptığı şikâyet olduğu anlaşılmıştı. Bu şikâyet TOGG markasının kullanım hakları ile ilgili değil, “togg.com” alan adının kullanımı ile alâkalıydı. İddiada yer alan “alan adı” ibaresi en yaygın anlamıyla bir web sitesinin internetteki adı ve adresini ifade etmek için kullanılmaktaydı.
TOGG, dedikodulara konu olan web sitesi alan adının kötü niyetle satın alındığı iddiasında bulunuyor ve kullanım haklarının tamamını talep ediyordu. Bu şikâyetin muhatabı ise ABD merkezli “The Office of George Gould” oluyordu. TOGG Inc. isimli teknoloji üreticisi bir şirketin 2001-2012 yılları arasında Bilişim Kurulu Başkanı olan George Gould, tartışmalı “togg.com” alan adını 13 Temmuz 2005 yılında “The Office of George Gould” adına tescil ettiriyor ve bu tarihteki kullanımları WIPO tarafından tarihsel web verileri ile doğrulanıyordu. Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu’nun ortaya çıkışından çok daha önce yapılan bu tescil nedeniyle “togg.com” alan adının kullanımı ile alâkalı TOGG tarafından yapılan 21 Haziran 2021 tarihli şikâyet, WIPO tarafından 1 Eylül 2021 tarihinde reddediliyordu. Sonuç olarak, “togg.com” web alan adı üzerindeki fikri mülkiyet hakları Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu’na verilmiyor ve alan adı şu anda The Office of George Gould tarafından da kullanılmıyordu.[9]
2024 Paris Otomobil Fuarı’nda birçok otomotiv devi ürünlerini sergilemeye başlamıştı. Fuara 48 otomobil markası katılmıştı. Yerli otomobil firması Pilotcar, P2City isimli aracı ile güya Paris’i sallamıştı ama TOGG’un Paris Fuarı’na neden katılmadığı ise hâlâ tartışılmaktaydı.
TOGG yetkililerine göre en başından itibaren otomobil fuarına katılmayacakları açıklanmıştı. “Biz otomobil değil, akıllı cihazız” bahanesine sığınmışlardı!?
- Haber7 – 29.10.2024
- TÜİK Belgesini kendi gözleriyle görmek isteyenler için link: https://rapory.tuik.gov.tr/31-10-2024-21:51:33-7848066268588436511913137407.html
- https://www.milligazete.com.tr – 27.10.2024
- Yetkin Report
- https://arsiv.turkiyegazetesi.com.tr/teknoloji/mavi-marmara-sabikali-yazilim-ne-kadar-guvenilir-504287
https://yenisafak.com/teknoloji/israil-mali-guvenlik-yazilimlarinda-skandal-260449
https://yenisafak.com/teknoloji/turk-hackerlardan-mavi-marmara-intikami-682588 - Gzt jurnal – 18 Ekim 2024
- Oct 17, 2024 – @metcihan
- https://www.milligazete.com.tr/ – 17 Ekim 2024
- Doğruluk payı – Oğuzhan Biderci – 9 Eylül 2022
Türkiye, İsrail’e yalandan ambargo uyguluyor ama ticaret gemileri her gün İsrail’e mal taşıyordu. İsrail’e destek verdiği iddia edilen şirketler halk tarafından güya kara listeye alınıyor; kolalar yollara dökülüyor, Starbucks zincirleri taşlanıyor, McDonalds protesto ediliyor, Burger King açılışına katılan AKP’li vekiller eleştiri yağmuruna tutuluyordu. Ancak medya bunlarla ilgilenirken arka planda çok daha derin bir iş birliği olduğu nedense dikkatlerden kaçırılıyordu.
Maalesef bütün kurumlarımız, işbirlikçi akp iktidarınca, koflaşmış ve kurum-laşmıştır. Milli Devletin, yapılan bu ihanetleri kaydettiğini ve zamanı geldiğinde hesap soracağını biliyoruz.
Türkiye’nin bir an evvel; milli, onurlu, duyarlı ve tutarlı bir zihniyetin iktidarına acilen ihtiyacı vardır. Ve inşallah o günler de pek yakındır.
…
Sözde, Filistin’e demir-çelik ihracatımız iktidara göre %200.000 (yazıyla yüzde iki yüz bin) artmıştı. Buna göre, Filistin’in şu sıralar dünya tarihinin en büyük sanayi devrimini yaşaması lazımdı.
Oysa işin aslı şuydu: İsrail’e milyonlarca dolarlık demir çelik gönderip Filistin’e gönderilmiş gibi kayıt tutulmaktaydı. Çünkü İsrail ve Filistin konusunda bize anlatılan her şey yalandı. Evet, maalesef Gazze’nin yakılıp yıkılmasında Erdoğan iktidarı verilen rolü oynamaktaydı. Açıkça İsrail’e yardımcı olunmaktaydı.
…
Hem İsrail’de hem Türkiye’de ödüller alan, İsrail ordusunun 1 numaralı çelik tedarikçisi İÇDAŞ bugün hâlâ İsrail’e çelik gönderiyordu ve bunu herkes biliyordu. Hatta bunlar Ticaret Bakanlığı gözetiminde yapılıyordu. Öyle ki İsrail’e rahat rahat çelik yollasın diye İÇDAŞ’a Erdoğan iktidarınca özel gümrük tahsis ediliyordu.
MÜSİAD üyesi İÇDAŞ’ın İsrail’e çelik sevkiyatına hâlâ devam ettiğini ve üstelik bu sevkiyatı Filistin’e yapıyormuş gibi gösterdiğini açıklayan kaynakları yalanlayan da çıkmamıştı!
Cumhurbaşkanı Erdoğan; Atatürk’ün 1912 yılında Trablusgarp’ta çekildiği fotoğrafı incelerken, Bardakçı’ya, “Murat Bey, ne diyorlar bize? ‘Libya’ya niye gidiyorsunuz?’ Diyenler kim, malum. Bak gitmiş işte. Hala konuşuyorlar ya.” dedi. Bardakçı da başını sallayarak Erdoğan’ın sözlerine destek verdi. (Basından)
Birisi de çıkıp orada diyemiyor ki, Mustafa Kemal’in Trablusgarp ile olan ilişkisi emperyalizmin oyunlarına karşı bir mücadelenin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır, fakat Erdoğan’ın ilişkisi ise bizzat emperyalizmin yürüttüğü mücadelenin bir ürünüdür.
Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah’ın va’adi Hakk’tır (her dediği olacaktır); öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve (şeytan gibi birtakım) aldatıcı(lar) da, (Kur’an’ın ayetlerini, Peygamberin hadislerini istismar edip eğrilterek ve kendisine Hakk dostu havası vererek) sizi Allah ile aldatmasın. (Bundan sakının ki, en yaygın ve maalesef saygın bir sahtekârlıktır.) Fatır 5
herşey öyle çürümüş kokuşmuş ki komple bir milli restorasyon kaçınılmaz ,şart olmuştur
MÜNAFIKLARDAN USANDIK
“İnanıp şükreden azdır”1, buyurur Yüce Kur’an
Hasret kaldık has mü’mine, münafıktan usandık…
Hep Müslüman geçinir ya, Bâtıla kayar her an
Hainlerle zalimlerle, mutabıktan2 usandık…
Hele bak mel’anetine, ayet hadis uydurur
Rezil sonunu sezdikçe, biraz daha kudurur
Gemilerle mal gönderir, zahirde atıp durur
Gizlide şu İsrail’le, muvafıktan3 usandık…4
Haçlı AB kuyruğunda, kırk yıl sıra bekliyor
Riya yalan ve haramla, artık motor tekliyor
Arslan diye kükrüyor da, sırtlan bile gülüyor
Karısından ödü kopan, kılıbıktan usandık…
Her mezeye maydanozdur, sarayın her holünde
Payı var beyin millete, attığı her golünde
Her konuya burnun sokar, süper kadın rolünde
Şu kendini sultan sanan, halayıktan5 usandık…
HAMAS’ı savunmasında, İsrail’e pas vardı
Emekli köylü perişan, o hep baştan savardı
Hem dindarlık taslıyordu, hani “kesin nass vardı?”
Şu faizde şeytan ile, müsabıktan6 usandık…
“İslam Birlik, Adil Düzen”, asla dem vurmaz oldu
Siyonizm’in güdümünde, hak hayal kurmaz oldu
Her dediğin aksin yapar, va’dinde durmaz oldu
Verdiği her sözden cayan, yalabıktan7 usandık…
Erbakan’a cephe açmış, Siyon’a selam çakmış
Makam ve çıkar uğruna, din iman ne var yakmış
Dikenden beter ısırgan, soy adına gül takmış
Kokusu bile zehirli, şakayıktan8 usandık…
“Dış güç”ten ödü patlıyor, gafiller sanır keleş9
Davul gibi ses çıkarır, lakin içi boş beleş
Siyonist merkezler etti, başımıza tebelleş10
Millet yağ çıkar bekliyor, boş yayıktan usandık…
Bak ülkemde bir yangın var, soysuz benzin döküyor
Bizi bağlayan ne varsa, hepsin bir bir söküyor
Aile ahlâk yozlaştı, Milli dirlik çöküyor
Çocukları taciz eden, her sapıktan usandık…
“(Ey Nebim ve davetçim!) Sen ne kadar üstüne düşsen (ve hırs göstersen de) insanların çoğu (gerçekten) iman edecek değillerdir.” (Yusuf Suresi: 103)
Mutabık: Uyumlu.
Muvafık: Uygun işbirlikçi.
“(İşte bu) Firavun, kendi kavmini şaşırtıp saptırıyor ve onları doğruya (hidayet ve istikamet yoluna) yöneltmiyordu. (Bu yüzden belayı hak etmişti.)” (Taha: 79) Demek ki, her asırda ve her toplumda, halkı Hak nizamdan ve İslami hayattan uzaklaştırıp, Şeytani-zalim sistemlerle uzlaştıran her yönetici, FİRAVUN’un temsilcisi konumundadır!
Halayık: Huysuz cariye.
Müsabık: Yarışçı.
Yalabık: Kaypak, dönek.
Şakayık: Süs çiçeği.
Keleş: Cesur, atılgan.
Tebelleş: Başa bela olan.
https://www.millicozum.com/mc/2024/kasim-2024/munafiklardan-usandik-siir-2/
“Ayniyesi iştir kişinin lafa bakılmaz” demişler. Akp iktidarı bunu dibine kadar yaşıyordu, ekranlarda ve kalabalıklarla bir arada olduklarında her türlü Filistin istismarı ve riyakarlıkları diz boyu olurken kapalı kapılar arkasında ise her türlü taviz ve işbirliğinde AKP iktidarı sınır tanımıyorlardı.
(Bu münafıklar) İman edenlerle karşılaştıklarında (sadık din ve dava ehliyle bir arada bulunduklarında): “Biz de iman etmiş kimseleriz (ama İslam’a hizmet için kâfirlerle zahiren işbirliği görüntüsü vermekteyiz; sakın bizden şüphelenmeyiniz!)” derler. (Ancak) Şeytanları (ve şer odaklarıyla gizlice buluşup) baş başa kaldıklarında (ise); “Şüphesiz biz (asıl) sizinle beraberiz, (sizin hedeflerinize hizmet etmekteyiz.) Biz (mü’min ve Müslüman kesimleri sadece idare ve) istihza etmekteyiz” (zira “onların desteğini almak mecburiyetindeyiz”) derler. Bakara suresi 14. Ayet
Allah herkesin amacını ve ayarını ortaya çıkaracaktır. İslam alemine açık ve aleni bir şekilde ihanet edip insaflı gavurların bile yapamadıkları ihanetleri yapanları elbette Allah karşılıksız bırakmayacak ve burunlarından fitil fitil getirecektir.
TARAF OLMAK VE ŞAKİLE MESELESİ
Tevbe Suresi
23-Ey iman edenler! Eğer imana (ve İslam davasına) karşı inkârı (ve din düşmanlarını) sevip tercih ediyorlarsa; babalarınız ve kardeşleriniz bile olsa, onları dostlar (veli-idareci-yönetici) edinip (başınızda) tutmayın! Sizden kim onları (hâlâ) dostlar edinirse, işte asıl zalim onlardır.
24-(Ey Habibim) De ki: “Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz ve arkadaşlarınız, hanımlarınız, kavmü kabileniz-hısım akrabanız, kazanıp yığdığınız mallarınız, bozulmasından ve azalmasından korktuğunuz ticaret ve tezgâhınız (memuriyet ve meslek sahanız), pek hoşlandığınız evleriniz (ve konaklarınız)… Şayet (bu saydıklarımız) size Allah’tan ve Resulünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevgili ve kıymetli ise (bütün bunları kaybetmeyeyim korkusuyla cihadı ve Hakk davayı terk ediyorsanız veya nemelâzımcılık ve duyarsızlıkla milli savunmaya katkı sunmuyorsanız;) o halde Allah (zillet ve esaret) emrini getirinceye kadar bekleyip gözleyin bakalım… Çünkü Allah (cihadı ve milli savunma hazırlığını ihmal eden) fasıklar topluluğunu asla hidayete (ve selamete) ulaştırmayacaktır.”
Maide Suresi
56- Her kim Allah’ı, O’nun Resulü’nü ve (Kur’an’a uyan ve İslam’ı uygulayan) mü’minleri veli edinir (onları sever ve seçerse), muhakkak (biliniz ki) galip gelecek olanlar, yalnız Allah’ın partisidir. (Hakkın takipçileri ve tarafgirleri olan hizip ve ekip başarıya erişecektir.)
57-Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden, dininizi alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kâfirleri dostlar (veliler-yöneticiler) edinmeyin. Ve eğer (gerçekten) inanıyorsanız, Allah’tan korkup (kâfirlere ve zalimlere yaranmaktan) sakının (ve artık kâfir ve zalimlerin peşine gitmekten vazgeçin).
İsra Suresi
84-De ki: “Herkes kendi şâkilesine (fıtrat halini almış karakter ve tıynetine göre bir düşünce ve) davranış ortaya koyacak (kendi mizaç ve meşrebine göre bir iş yapacak)tır. Bu durumda, kimin haklı ve hayırlı bir yol tuttuğunu en iyi bilen Rabbiniz Teâlâ’dır.”
Çökmüş, çürümüş bir yol’a yama yapılamaz.
Kökü çürümüş bir ağacı kurtarmak için o ağacın yaprakları temizlenmez.
Devletin ve ülkenin her alanında, her sahasında büyük bir kokuşmuşluk, hadsiz hududsuz bir yozlaşma ve hastalık varsa, oraya pansuman tedavisi yapmanın hiçbir kıymeti olmayacaktır.
Görülen odur ki ; tepeden tırnağa her alanda bir Millî Restorasyona ihtiyaç vardır..Ve temeli sağlam esaslara dayanan Adil bir Düzen artık artık kaçınılmazdır..
Ve İnşallah bunu da Millî Çözüm şuuru başaracaktır
Cübbeli Ahmet, Öcalan Çağrısı Sonrası Bahçeli’ye Çatmıştı. Şimdi Kendi Balonunu Yine Kendisi Patlatmıştı!
Devlet Bahçeli’nim PKK terör örgütünüm elebaşı Abdullah Öcalan’a olan çağrısı Cübeli Ahmet’in de kafasını karıştırmıştı. Bahçeli’yi isim vermeden eleştirmeye başlayan Cübbeli Ahmet filmin sonunda çark edip geri adım atmıştı. Daha önce Devlet Bahçeli için “Muhterem büyüğüm” diye methiyeler dizdiği bir paylaşım yapan Cübbeli Ahmet, Bahçeli’nin PKK terör örgütü elebaşını Meclis’e davet etmesinden sonra Bahçeli’yi eleştiren bir paylaşım yapmıştı.
Bu gelişme üzerine milligazete.com.tr özel bir haber yaparak, “Cübbeli mi çark etti, yoksa Bahçeli mi değişti?” diye sormuştu.[3]
Cübbeli yine çark etmekten utanmamıştı!
Cübbeli Ahmet, Devlet Bahçeli’nin çabaları sonucu cezaevinden çıkan ve Bahçeli’ye oldukça yakın olan Alaattin Çakıcı ile buluşup bir de resim çektirdikten sonra çok ilginç bir gelişme yaşanmıştı. Cübbeli, Çakıcı görüşmesinden kısa süre sonra Devlet Bahçeli’yi eleştiren paylaşımını silip bu sefer Bahçeli’ye methiyeler düzen bir paylaşım yapmıştı. Bizim soru da böylece cevabını buldu.
Ama unuttukları-daha doğrusu şiddetle korktukları ve unutmaya çalıştıkları- bir şey daha var!..Amerika’nın da, Siyonist saltanatının da, işbirlikçileri olan iktidarların da sonları yaklaşmıştır.Erbakan Hoca’nın ve aklı selim erbabının tarihi uyarılarına kulak tıkayan ve bu son fırsatlarını da kaçıran zavallıların, zelil ve rezil olacakları günler kapıdadır…
Çünkü herşey aslına rücu eder ey dindar kahramanlar aslınız astarınız gözükmeye başladı.
Kur’an’ın Tercümanlığını bu asırda üstlenmiş ve hakkıyla yerine getiren MİLLİ ÇÖZÜM sayesinde 22 yıllık AKP ve Erdoğan İktidarı gibi Siyonizmin İşbirlikçiliğine soyunan kukla iktidarlara karşı durabilmeyi ve hakkı iyiyi güzeli doğruyu faydalıyı ve adil olanı hem haykırabilmeyi hem taraf olabilmeyi lütfeden rabbimize şükürler olsun. Onca maddi ve manevi tahribatlara onay verenlerden olabilirdik ama çok şükür ki Milli Çözüm var. Bu makalede geçen iktidarın palavra politikalarının iflas örneklerini öncesinden birbir dile getirmişti. Çünkü yüksek seciyeli kişiler gerçek iman ihlas ve cihat ehli kişiler daima HAKKA KULLUK VE İBADETİ , kullara ise iyiliği şiar edinirler.Herkes için iyilik düşünürler. Zalimlere hainlere karşı ciddi ve cesaretli tavırları da hem mazlumların ezilmesine engel olmak hem de onların zulümlerini artırıp cehennemin daha alt tabakalarına girmelerine mani olmaktır. Milli Çözüm; şuur ve huzuru kazanmanın ve kalbinde bu duyguların heyecanıyla yaşamanın adresi olduğuna en güzel örneklerden biridir bu 22 yıllık Erdoğan İktidarının Batıl ve Batıl’ın işbirlikçisi olduğu konusundaki yazdıkları hatırlattıkları haykırdıkları…
İYİ Kİ VARSIN MİLLİ ÇÖZÜM, İYİ Kİ VARSIN ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAM. Şükranlarımı hürmetlerimi arzederim.
Ey iman edenler! (Fitne çıkarmamak, anarşi ve ahlâksızlığı kışkırtmamak ve karşılıklı hak ve hürriyetlere saygılı bulunmak şartıyla; Ehl-i Kitapla birlikte yaşayın, komşuluk yapın, ülke ve bölge nimetlerini paylaşın, ilmi ve iktisadi konularda yardımlaşın, ama gerçekten iman ve Allah’a itimat ediyorsanız sakın ha!) Yahudilerin (ırkçı emperyalist kesimlerini ve yine haksızlık ve ahlâksızlık hedefleyen bazı) Hristiyan (merkezlerini) veliler (yöneticiler) edinmeyin. (Onları dost ve dürüst zannedip, kendinize idareci, karar verici olarak kabullenmeyin. Zulüm ve hıyanet örgütlerine ve girişimlerine destek vermeyin.) Çünkü onlar, (sizin değil) birbirlerinin dostları ve destekleyicileridir. (Artık) Sizden her kim onları dost (ve rehber) edinip (peşlerine giderse), kesinlikle o da onlardandır. Şüphesiz Allah (Siyonist Yahudilere ve emperyalist Hristiyanlara değer ve destek veren ve Müslümanlara hıyanet eden) zalimler topluluğuna hidayet etmez (onların iman nurunu karartır). [Not: Bu ayet Yahudi ve Hristiyan kimselerle iyi ve insani ilişkileri, ticari ve bilimsel işbirliğini değil; zulüm sistemlerinin ve oluşumlarının güdümüne girmeyi yasaklamaktadır.]
Maide süresi 51.ayet
Sonuç olarak, “togg.com” web alan adını bile bugüne kadar alamayanlar, motoru Alman şasesi ve kaporta elemanları İtalyanlara ait bir otomobili kendilerinin diye yutturmaya çalışan Erdoğan iktirandan; Rant, faiz ekonomisinden kurtuluş, fitne fesat ocaklarının tespiti ve kurutulması, zalim odakların karşısında cesaretle durucu ve insana huzur getirecek projeleri beklemek havanda su dövmekti!
İnsanlığın kurtuluş, huzur, adalet getirecek projeleri ve projelerin sahibini bildiği, gördüğü, duyduğu halde bu gerçeğe karşı duyarsızlık bile insanlık suçudur.
“Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla (kuru laf kalabalığıyla) söndürmek istemektedirler. Oysa Allah, Kendi nurunu tamama (başarıya) eriştirecektir; kâfirler hoş görmese (ve engellese) bile (Kur’an’ın Adil Düzenini yerleştirip yürütecektir).
O (Allah) ki, (elbette) Elçisini hidayet ve Hakk Din üzere gönderendir; öyle ki onu (Hakk Din olan İslam’ı) bütün dinlere (ve bâtıl düzenlere) karşı üstün ve galip getirecektir; (hatta) müşrikler hoş görmese (ve karşı gelse) bile (Allah bunu gerçekleştirecektir).” Saff 8-9
Sözde, Filistin’e demir-çelik ihracatımız iktidara göre %200.000 (yazıyla yüzde iki yüz bin) artmıştı. Buna göre, Filistin’in şu sıralar dünya tarihinin en büyük sanayi devrimini yaşaması lazımdı. Oysa işin aslı şuydu: İsrail’e milyonlarca dolarlık demir çelik gönderip Filistin’e gönderilmiş gibi kayıt tutulmaktaydı. Çünkü İsrail ve Filistin konusunda bize anlatılan her şey yalandı. Evet, maalesef Gazze’nin yakılıp yıkılmasında Erdoğan iktidarı verilen rolü oynamaktaydı. Açıkça İsrail’e yardımcı olunmaktaydı.[2]
ALLAH’IN KAHRINA UĞRAYANLAR
Hidayeti kararmış olanlar;
A-) Siyonizme hizmet ediyor.
B-) Siyonizme hizmet etmek için fırsat kolluyor.
Milli Görüş kaçkınlarının Erbakan Hocamıza olan düşmanlıkları, mal – makam hırsı, şahsi ihtirasları nedeniyle vicdanlı Yunanlardan beter hale geliyorlar.
Günümüzde ise Milli Görüş’ün kendisi olan Milli Çözüm’e düşman olanlar;
Ya Siyonizme hizmet ediyorlar ya da hizmet etmek için hazırda bekliyorlar..
Ey zalimler, işbirlikçiler ve münafıklar;
Bütün dünyayı aldatsanız, bin türlü tuzak kursanız dâhi, Allah’ın nuruyla bakan bir avuç sadakat ehline yenileceksiniz.
50 yıldır, inandığı değerlerden bir gram dâhi sapmayanlara selam olsun!
Nefsine tapınan; şerefini, vatanını, onurunu, haysiyetini ve namusunu satanlara yazıklar olsun…
İsrail işbirlikçisi iktidar ve yandaşları!
İsrail ve Filistin konusunda bize anlattıkları her şey yalan olan İsrail işbirlikçisi iktidar!
Siyonist İsrail karşısında ürkek ve dönek tavırlar sergileyen İsrail işbirlikçisi iktidar!
Laftan değil, sadece güçten anlayan kuduz İsrail karşısında lafla palavra politikaları uygulayan iktidar!
İsrail’e mal göndermeyi protesto amaçlı Ambarlı liman eylemine katılan duyarlı insanlarımıza biber gazlı müdahale yapan İsrail işbirlikçisi iktidar!
Türkiye’de yaşayan ve İsrail pasaportu da taşıyan… Belli aralıklarla İsrail’e gidip mazlum Filistinli katliamlarına katılan çifte vatandaşlar için bütün uyarılara rağmen, hâlâ hiçbir adım atmayan İsrail işbirlikçi iktidar!
İsrail’e milyonlarca dolarlık demir çelik gönderip Filistin’e gönderilmiş gibi kayıt tutturan İsrail işbirlikçisi iktidar!
Evet, maalesef Gazze’nin yakılıp yıkılmasında Siyonist şeytanların kendisine verdiği rolü oynayan ve açıkça İsrail’e yardımcı olan İsrail işbirlikçisi iktidar!
İsrailli şirketlerin bekleyen ihalelerden dışlanacağını açıklayan İspanya kadar bile olamayan İsrail işbirlikçisi iktidar!
Siyonist bankalardan aldıkları kredilere faiz ödeyeceğim diye kredi kartı limitinden vergi almak gibi dünyanın en komik vergilerini almaya çabalayan Siyonist işbirlikçisi iktidar!
“Katiller, limandan çıkın” yazan… “Filistin’e özgürlük” sloganları atan…, “konteynerin gemiye yüklenmesine razı olmayacaklarını ve ellerini Filistin halkının kanlarıyla boyamayacaklarını” vurgulayan… Hristiyan, ama vicdanlı bazı Yunanlılar kadar bile duyarlı olmayan Dindar-Kahraman AKP yandaşları!
Sürekli çark emekten utanmayan Dindar-Kahraman AKP yandaşı Cübbeliler!
“(Halbuki, gerçekten) İman edenler; Allah yolunda (Hakk ve adalet hâkim ve Müslümanlar galip olsun diye) çarpışıp çırpınırlar. İnkâr edenler (ve münafık kimseler) ise, tağut yolunda (şerli ve şeytani odakların zulüm ve sömürü düzenleri sürsün diye) çırpınıp çarpışırlar. O halde siz (mü’minler iseniz); şeytanın dostları olan (inkârcılar ve münafık)larla çarpışın. (Zalim güçler ve işbirlikçi hainlerle uğraşın!..) Ve kesinlikle (bilin ki) şeytanın hile ve tuzağı pek zayıf (ve temelsizdir.)” (Nisâ Suresi 76. Ayet)
“Onlara de ki: “Allah katında, sizin için kesinleşmiş bir ceza olarak (bu huysuzluk ve huzursuzluğunuzdan) daha şerlisini (ve beterini) haber vereyim mi? (Böyleleri) Allah’ın lanet ettiği kimselerdir. Allah’ın onlara gazaplandığı ve kahrına uğrattığı kişilerdir. Ki onları maymunlara ve domuzlara çevirmiştir.” (Maymunlar gibi Haçlı Batı’yı ve bâtılı taklit etme, onların hizmet ve himayesine girme aşağılığına düşmüşlerdir. Domuzlar gibi milli namus ve onurlarını kıskanmayan ve zalim güçlere kâhyalık yapan bir bayağılığa dönmüşlerdir.) Ve (onlar) tağuta tapanlar (haline getirilmiş, zalim ve kâfir düzenlerin işbirlikçisi durumuna itilmişlerdir.) İşte bunların mevkii (konumu) çok daha şerli (ve değersiz)dir ve Hakk yoldan daha çok sapıtıp gitmişlerdir.”
“(Bu münafıklar) Sizinle (karşı karşıya) geldiklerinde: (Biz de) “İnandık” (Hakk’tan tarafız. Ama o kâfir ve zalim kesimleri ise zahiren aldatıp oyalamakta ve sadece dini hizmetlerimize fırsat sağlamaktayız) demektedirler. Oysa onlar (gizli) inkârla (yanınıza) girmişlerdir ve yine onunla çıkıp gitmişlerdir. Allah (o münafıkların) gizli tuttukları (hıyanet ve işbirliği çabalarını) daha iyi bilmektedir.”
“(Bu münafık insanların) Çoğunluğunu günah işlemek, (İslami harekete) düşmanlık etmek ve (faiz ve rüşvet gibi) haram yemek hususunda adeta koşuşturup yarış ettiklerini göreceksin. (Bu) Yaptıkları ne kadar kötü bir şeydir.” (Mâide Suresi 60-62. Ayetleri)
Erdoğan İktidarının Palavra Politikalarının İflası
• Erdoğan iktidarı, İsrail’e uyguladığı ambargoyu delerek gizlice mal gönderiyor ve bunu Filistin’e gönderilmiş gibi gösteriyor.
• İspanya, İsrail ile yaptığı 6,5 milyon euroluk askeri anlaşmayı iptal etti ve İsrailli şirketleri bekleyen ihalelerden dışladı.
• Cübbeli Ahmet, Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’a çağrısı sonrası önce eleştirmiş, ardından geri adım atarak Bahçeli’ye methiyeler düzen bir paylaşım yapmıştı.
• Cübbeli Ahmet, suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ile görüştükten sonra Çakıcı’nın elini öpmeye kalkışmış, ancak Çakıcı elini geri çekmişti.
• Erdoğan iktidarı, ‘100 bin TL limitli kredi kartlarından, 750 TL katkı payı alınması’ kararını yoğun baskılar üzerine geri çekmiş ve ertelemişti.
• TRT Genel Müdürü Zahid Sobacı, yıl sonunda TRT Farsça kanalının açılacağını ve ‘İran’ı rahatsız etmek durumundayız’ demişti.
• Karadeniz derinliklerinde Türkiye-İsrail iş birliği kapsamında, İsrailli bir şirket tarafından öldüğünde karbon salan bitkiler Karadeniz’in dibine gömülüyor.
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/erdogan-iktidarinin-palavra-politikalarinin-iflasi/