HİKMET SOFRASI VE ŞÜKÜR DUASI
Çok sarsıcı ve sıkıntılı bir imtihan süreci yaşadık… Beşeriyet icabı; şaşırdık, kızdık, kırıldık… Ama gözden kaçan zaafiyetlerimizi tanımak, yanlışlıklarımızın farkına varmak ve kutlu dönüşüme daha sağlıklı ve hazırlıklı yoğunlaşmak için, bunların bir fırsat olduğunun da, çok şükür farkına vardık… Hatalarımızın “varta”lara dönüşmemesi ve Şeytanın kurduğu tuzağın etkisiz hale getirilmesi için, geçmişimizin karanlık yönleriyle yüzleşme imkânı yakaladık… Geleceğe daha temiz, daha samimi ve daha seviyeli yürümek ve kâinat çapındaki sorumluluklarımızı yüklenmek şuurunu yeniden kazandık…
Bundan böyle -şahsi ve maddi hakların ödenmesi dışında- artık hiçbir kardeşimiz suçlanmayacak ve dışlanmayacaktır. En zor zamanlarda ve en tehlikeli ortamlarda; hayatını, rahatını ve menfaatini kutlu davamızın hizmetine adamış sadık dostlarımızla -bazı şahsi ve nefsi tavırları bahanesiyle- manevi kardeşlik bağlarımızı koparmak, zaten bunu amaçlayan Şeytana kolaylık sağlamaktır. Gerçek dostlar işte bu günler için vardır, şimdi hiçbir Milli Çözüm ehlinin, böylesi ayak sürçmeleriyle, sadık dava erlerini terk etmediklerini ispatlama zamanıdır. Hadis-i şerifte buyrulduğu gibi: “Kör Şeytanın kurduğu bu tuzağın ardından, aramızdaki uhuvvet, muhabbet ve meveddeti daha da sağlamlaştırıp, İblis’i yaptığına pişman etme ve tezgâhını kendi başına geçirme” zamanıdır.
Ebu Said el-Hudri’nin (RA) rivayet ettiği: “Cihadın en efdali, zalim yöneticilere (ve bâtıl sistemlere) karşı gerçekleri ve adaletli (düzen ölçülerini) konuşup-yazıp hatırlatmaktır.” (İbni Mâce – Fiten: 20, Ebu Davud – Melahim: 17) hadis-i şerifinin muhatabı ve mazharı olan yazarlar, hatipler ve âlimler, insanlığa ve mazlum Müslümanlara huzur ve onur yolunu gösteren kutup yıldızlarıdır!.. Ve Milli Çözüm erbabı dostlar, çağımızın örnek fedakârları ve saygıdeğer kahramanlarıdır.
Mürekkebi, iman ve Kur’an’dan süzülen ilim ve ilaç olan kalemini; hainlere kılıç, gafillere iğne, mü’minlere ise merhem gibi kullanan bilge yiğitlerin, vücutları halkın arasında, ama ruhları ve ufukları Hakkın katındadır ve her işte O’nun rızası aranmaktadır. Fahr-i Kâinat Efendimizin buyurdukları gibi: “Cennet; Hakk yolunda yazan kalemlerin ve gaza meydanlarında savrulan kılıçların (ve füzelerin) gölgesi altındadır.” Kınında, zalimlere karşı hançer, elinde kalem, yüreğinde ise iman cesareti ve vicdan şefkati bulunmayanlara, esaret ve zillet altında kıvranmak müstahaktır. Çünkü cihadsız cerbezeler (hoş ama boş gevezelikler) konuşan cenazeler konumundadır. Evet; İslam’ın ve insanlığın felahını, kendi nefsi çıkar ve rahatlarından daha çok düşünmeyen aydınlar ve yazarlar için, küfrün ve kötülerin zelil köleleri olmaları kaçınılmazdır. Ve unutmayınız, kalplerindeki nifak ve şikak küllerini savurup, imanlarının özünü ateşleyip parlatamayan kimselere, kıyamet sonrası Arasât Meydanında ve Livâü’l-hamd sancağı altında toplanmalarının yolu kapalıdır!..
Oysa Hakkı dost edinene, bütün dünya düşman olsa da, ona zerre kadar zarar ulaştıramayacaklardır. Ve yine Hakka düşmanlık edene, bütün dünya dost olup sahip çıksa da, onu İlahi azaptan ve gazaptan kurtaramayacaktır. Ve tabi aynı anda, hem Hakka ve Hakk dostuna, hem de Hakkın düşmanına dost olunamayacaktır; bu tür iddiaların sahipleri ancak münafıklardır!.. Zira Rahman’la beraber Şeytanın dostluğunu birlikte arayanlar, yerde de göklerde de yalnız ve yardımsız kalacaklardır!..
Kalemini zalimlere ve hainlere hançer, ama mü’min ve masum kimselere ise neşter gibi kullanan bir Hakk Dostu şöyle buyurmuşlardı:
Allah korusun, şayet hain ve nankör olsaydık, Kader-i İlahi ve Adalet-i Rabbani bizi bu kutlu hareketin başına hizmetkâr kılmazdı. Çünkü ilgili ayet ve hadislerin işaretine göre, Allah; gafil, cahil ve hain şahısları “3 H” faziletinden mahrum bırakmaktaydı.
1- Hidayet ve istikametten…
2- Hikmet ve ilmi dirayetten…
3- Hayırlı hizmet ve Dini gayretten…
Şeytani dürtülere ve nefsani düşüncelere kapılanlarda ise, maalesef “3 B” çıbanı ortaya çıkmaktaydı:
1- Beyne, doğrudan lidere hücum edilmekte ve vücudun felç olması hedeflenmektedir.
2- Birlik ve dirliği bozma girişimlerine yönelmektedir.
3- Bilgiçlik taslayıp, Benlik güdülmektedir.
Elbette lider de bir beşerdir. Birçok hata ve günaha düşebilir. Zaten bir kişiyi, hâşâ günahsız, kusursuz ve hatasız sayıp saygı göstermek şirktir. Bir şahsiyeti; hataları ve zaaflarıyla beraber, Dini ve ilmi hizmetleri ve insanlığın huzuruna vesile olacak projeleri için sevmek ve sahiplenmek gerekir. “3 B” yanlışına kapılan kardeşlerimizin, bu tuzaklardan kurtulmaları için samimi ve sürekli duacı olmamız icap etmektedir. Allah korusun, inat etmeleri ise mahrumiyet ve helâket sebebidir. Çok şükür ki, Şeytanın bu tuzağı fark edilmiş ve vazgeçilmiştir.
Bundan sonra şu ayetlerin emrine göre hareket edilecektir:
“(Ey Nebim!) Kullarıma, (herkese karşı) sözün en güzel olanını konuşmalarını söyle. Çünkü şeytan (katı ve kötü sözlerle) aralarını açıp bozmak ister. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır. (Onun kışkırtmalarına dikkat etmelidir.)
(Elbette) Sizi (amelinizi, niyetinizi, gerçek mahiyetinizi) en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet edip (bağışlayıverir), dilerse sizi azaplandırıp (cezanızı) verir. Biz Seni onların üzerine bir vekil (ve sorumlu kefil) olarak göndermedik. (Görevin sadece tebliğdir ve Hakkın hâkimiyeti için gayrettir.)” (İsrâ: 53-54)
Allah’ın lütfuyla ve Kur’an’ın nuruyla şuurlu ve sorumlu bir kardeşimiz şu itirafta bulunmuşlardı:
Elbette bizim de kusurlarımız ve noksanlıklarımız vardı.
1- Yaptığımız tarihi ve talihli hizmetlerin, daha huzurlu ve onurlu yürütülmesi için; durumu müsait olan sadık kardeşlerimizin, Milli Çözüm’e samimi ve gönüllü destekleri elbette gerekliydi. Ancak bu iyilikleri başımıza kakacak ve bizi minnet altına sokacak kişileri ve girişimleri sezip önlemeliydik.
2- Maddi ve zaruri ihtiyaçların karşılanması, sorumluluğumuz altındakilerin sıkıntılarının aşılması bakımından, “Kafamız rahat olsun!..” gerekçesinin; “kanaat” noktasından çıkıp “lüks ve rahat” sanılacak ve kıskançlığa yol açacak konuma gelmesine meydan vermemeliydik!..
“Siyasi Siyaset”te Aziz Erbakan Hocamız buyurmuşlardı:
“Kadın nadide bir çiçektir; sevilip sahiplenilirse çabuk açar, güzel kokar… Ama bakımsız bırakılır ve kırılırsa çabuk solar!..”
Özellikle dul kadınlar, yara almış ceylan gibidirler, bir de siz yaralamayın!.. Bunlar toplumların sürekli kanayan yarasıdır, onlara kötü gözle bakmayın, kem sözle karalamayın!.. Çok hassastırlar, onlara hürmet ve şefkatle yaklaşın, asla horlamaya kalkışmayın!.. Bunlar, dallarında yarı açmış çiçek domurlarıdır, sakın ola ki goncaları koparmayın!..
Son söz: Berkarar ol dürüstlükte ey insan, kararlı ol ve yoğrul… Şu üç günlük dünyada, ey ihvan, ya tam eğri ol, ya da tam doğrul!..
Şu ayet-i kerimeler üzerinde dikkatle durulmalı ve defalarca okunmalıydı… Sonra da hangi hizmet ve harekete niye sataşıldığı üzerinde durulmalıydı!..
“Birbiri ardınca ve iyilik amacıyla (örfen; zamanın şartlarına ve ihtiyaçlarına uygun olarak) gönderilenlere (uyarıcılara, Hakka çağırıcılara) yemin olsun ki;
Derken (sert ve çetin rüzgârlar gibi, her hayırlı hizmete koşturup, şeytani odakları ve münafıkları) kökünden koparıp savuranlara…
Ardından (hakikat prensiplerini ve huzur projelerini, neşriyat yoluyla) korkmadan ve yılmadan yaydıkça yayanlara,
Sonra, (rahatının ve menfaatinin kölesi ve nefsani arzularının esiri olanlardan uzaklaşıp, Hakkı bâtıldan, sadıkı sahtekârdan, mü’mini münafıktan çok kesin ve keskin biçimde) ayırdıkça ayıranlara… (Mutlak doğruları ve mutlu oluşumları topluma tanıtanlara,)
(Ve gelecek nesillere de) Bir zikir ve öğüt (olacak eserler) bırakanlara!
Böylece (hiç kimsenin ‘bilmiyordum, başka türlü sanıyordum’ gibi) bir bahanesi ve mazereti (kalmasın), veya (herkes apaçık şekilde) uyarılsın! (diye gerçekleri, hem de gerekçeleriyle birlikte ortaya koyanlara yemin olsun ki,)
Şüphesiz size va’ad edilen (zalimlerin hezimeti, ezilen mü’minlerin zafer ve hâkimiyeti ve kıyamet haberi) mutlaka vuku bulacaktır.” (Mürselât: 1-7)
“Andolsun safflar (ve samimi dayanışmalar) halinde dizilip (görev taksimiyle disiplin altına girerek hizaya ve hizmete) geçenlere (Allah’a itaat ve yolunda cihad edenlere… Ve yine zerrelerden kürrelere, nuranilerden ruhanilere Allah’ın emrindeki tüm görevlilere,)
(O gerçekleri) Haykırıp (halkı Hakka ve hayra) sürükleyenlere, (olumlu ve onurlu şekilde sevk ve idare edenlere… Ve bulutları yürüten meleklere,)
(Sürekli) Zikir (Kur’an) okuyarak (ve Allah’ı çağırıp O’na yalvararak ibadet ve hizmet edenlere) yemin olsun ki;
Kesinlikle, sizin İlahınız gerçekten “BİR” (tek)dir.” (Sâffât: 1-4)
ŞİİR:
HER SUÇ BENİMDİR!
Birbirin suçlamak, saçmalamaktır
Hata günah benim, her suç benimdir!..
Marifet tozları, fırçalamaktır
Mevlâ’ya açılan, avuç benimdir
Hata günah benim, her suç benimdir!..
Şeytanlara fırsat, verilmemeli
Fitne ekip fesat, derilmemeli
Dava hariç nefs çin, gerilmemeli
Has kundura sizin, pabuç benimdir
Hata günah benim, her suç benimdir!..
Hakk dostların sevmek, Hakkı sevmektir
En büyük bedbahtlık, dosta sövmektir
Mezyet; dövmek değil, hürmet övmektir
Gümüş bardak size, boduç1 benimdir
Hata günah benim, her suç benimdir!..
Biz bizim yaramız, saralım kardeş
Hakça Adil Düzen, kuralım kardeş
Hep birlikte hayra, varalım kardeş
Saray sizin olsun, kulyuç2 benimdir
Hata günah benim, her suç benimdir!..
Muhabbet adavet, karılmaz imiş
Hasetle huzura, varılmaz imiş
Alınsa da dostlar, darılmaz imiş
Dolu sofra size, oruç benimdir
Hata günah benim, her suç benimdir!..
İblis kuyruğuna, böyle yapışmak
Yaraşır mı dünya, için kapışmak
Çarparmış insanı, Hak’la çarpışmak
Muz ve mango size, havuç benimdir
Hata günah benim, her suç benimdir!..
Hakk için çırpınan, tuşa gider mi
Halk kıymet bilmesin, boşa gider mi
Hak dostunu üzmek, hoşa gider mi
Umarım hayırlı, sonuç bizimdir
Hata günah benim, her suç benimdir!..
Fani olan için, bakiy savuran
Makam hırsı için, ihvan kavuran
Benlik dava edip, birlik dem vuran
Dünya devran size, huruç3 benimdir
Hata günah benim, her suç benimdir!..
İhlasmış imanın, canı ve ruhu
Riya kirin yumaz, döksen Çoruh’u
Bırak oyalansın, gafil güruhu
İnşallah mahşerde, sorguç4 bizimdir
Hata günah benim, her suç benimdir!..
1- Boduç: Ağaç ve topraktan yapılan su kabı.
2- Kulyuç: Geniş ağızlı derin mağara.
3- Huruç: Çıkış, kaçış.
4- Sorguç: Taç ve başlığa takılan tuğ.
TEVBE İLAÇTIR VE HER KUL TEVBEYE MUHTAÇTIR!
Özür ifadeleriniz, pişmanlık haliniz ve şiiriniz, samimi bir tevbenin ve nedametin alâmetleridir.
“Günahından hakkıyla tevbe eden, onu hiç işlememiş gibidir.” (İbni Mace; Zühd: 30) hadisinin müjdesine muhatap olmamız en ciddi temennimizdir. Tabi, kul haklarını ödeme gayreti güdülmelidir. Allah korusun “Allah onların kalplerini mühürlemiştir!” (Bakara: 7) durumuna gelinmediği için Rabbimize şükretmeli; tüm kardeşler olarak dava arkadaşlarımızın bu sıkıntı ve sarsıntılardan kurtulmaları için sürekli dua etmelidir.
Ancak:
“(Çocukları da:) ‘Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten (nefsimizin şeytani dürtüleriyle büyük) hataya düşenler (ve hıyanete yönelenler) oluverdik!’ deyip (kötülüklerini itiraf etmişlerdi).
(Hz. Yakub ise şöyle) Demişti: ‘(Şimdilik değil; ama pişmanlıkta ve tevbekârlıkta samimi olduğunuzu görürsem) İleride sizin için Rabbimden bağışlanma dilerim. Çünkü O, Bağışlayandır, Esirgeyendir’ (cevabını vermişti).” (Yusuf: 97-98) ayetlerinin öğretisi ve samimiyet testi gereği, bir müddet tavırlarınızın izlenmesi tabiidir.
“Ey iman edenler! ‘Tevbe-i Nasuh’ ile (yani kesin bir niyetle, günahlara geri dönmemek azmiyle, samimi ve halis bir pişmanlık düşüncesiyle, açılan bir yarığı en sağlam bir iple ve bir daha kopmaz biçimde diker gibi) Allah’a tevbe edin (ve kötülüklerden vazgeçin. Günahına sevinmenin, günahıyla övünmenin, günahını küçümsemenin ve günahlarda ısrar etmenin Allah’ın kahrına uğratacağını bilin!). Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi altından ırmaklar (ve havuzlu şelaleler) akan cennetlere sokuverir. O gün (mahşerde) Allah, Peygamberi ve (kıyamete kadar) Onunla beraber iman edenleri (asla) utandırıp küçük düşürmeyecektir. (Mahcup ve mahrum etmeyecektir.) Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar-parıldar (vaziyette huzurla yürüyecekler ve): ‘Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz Sen, her şeye güç yetirensin’ diyeceklerdir.” (Tahrim: 8)
ayetini dikkatle okuyup, emirlerini yerine getirmelidir. Umuyoruz ve bekliyoruz ki, Şeytan bu tuzakları kurduğuna bin pişman edilecektir.
Cenab-ı Hak tevbelerimizi kabul etsin ve gereğini yerine getirme azmi ve gayreti versin. Amin! Ya Muin… Ve ya Erhamür-Rahimin!..
Rahmet Pakgül
Devran Milli Çözüm’ündür!
Çatlasanız da, patlasanız da, kin ve hasedinizden kıvranıp dursanız da… Beklenen ve müjdelenen zafer ve şeref MİLLİ ÇÖZÜM’e ait olacaktır!.. İşte bizzat Aziz Erbakan Hocamızın o tarihi ve talihli hatırlatmaları:
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki; TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Faruk Bulut
Super bir tesbit
HATALARDAN GERİ DÖNMEKTE BİR İLERLEMEDİR .
YAŞATTIĞIN YAŞARSIN!
İyilik yap iyilik bul, kötülük başa bela
Bir gün karşına çıkar, hiç ummazken şaşarsın…
Haksızlık ahlaksızlık, hayat olur Kerbela
Pişmanlık fayda vermez, dövünmeye başlarsın
Aman sakın unutma, yaşattığın yaşarsın…
Hiç yanına kâr kalmaz, bulursun ettiğini
Tohumunu toplarsın, biçersin ektiğini
Kendi yaptığından bil, ey dostum çektiğini
Sen Rabbini unutur, hep haddini aşarsın
Hiç aklından çıkarma, yaşattığın yaşarsın…
Sana nasıl davransın, istiyorsan öyle yap
“Etme bulma dünyası…”, bu sözümden hisse kap
Eğri çürük sırıklar, olmaz bir baltaya sap
Sen boşuna yırtınır, başkasını haşlarsın
Hiç kimseyi suçlama, yaşattığın yaşarsın…
Akrabana sahip çık, dostlarına sadık kal
Allah rızası olsun, aranızdaki tutkal
Elinde kanlı hançer, dilinde yağ ile bal
Kırk yıllık arkadaşın, bir çırpıda boşarsın
Hiç kendini aklama, yaşattığın yaşarsın…
Sadık; Hak davasının, uğrunda ölesidir
Münafık; itirazcı, Kur’an’ı bölesidir
Kötülük düşünenler, şeytanın kölesidir
Zehirli fikirlerle, sen kalbin aşılarsın
Başkasında arama, yaşattığın yaşarsın…
İyi geçinirsin ya, ne kötü bir beşersin
Başkası düşsün diye, hep kuyular eşersin
Allah seni şaşırtır, sonra kendin düşersin
Uğraşına ulaştın, boşa coşup taşarsın
Feryat işe yaramaz, yaşattığın yaşarsın…
Hain kişi kahveye, bal yerine tuz atmış
Hakikati görmüyor, Rab gözünü puslatmış
Allah fırsat vermiş de, yularını uzatmış
Yanlış yolda kötü bir, akıbete koşarsın
Yakınların dışlama, yaşattığın yaşarsın…
İyilik ve kötülük, kendi içinde ara
Vicdani huzursuzluk, ruhunda dinmez yara
Siyah camlı gözlükle, herkes görünür kara
Kendin yüceltmek üzre, onu bunu taşlarsın
İnsanları horlama, yaşattığın yaşarsın…
İlim amel uyuşmaz, özün sözünü tutmaz
Âlemi ahmak sanma, kimse numara yutmaz
Eğer çürümemişse, vicdan seni uyutmaz
Hakkını gasp ettiğin, yetim başı okşarsın
Bunun ne yararı var, yaşattığın yaşarsın…
Boştun ya başkan oldun, nefsin puta çevirdin
Sonra o nefs putunu, aç kaldıkça kemirdin
Hak ölçülerin tek tek, din namına devirdin
Şimdi sanki küflenmiş, acı çürük kaşarsın
Hiç boşuna çırpınma, yaşattığın yaşarsın…
https://www.millicozum.com/mc/2019/ocak-2019/yasattigin-yasarsin-siir/
“İhlasmış imanın, canı ve ruhu
Riya kirin yumaz, döksen Çoruh’u
Bırak oyalansın, gafil güruhu
İnşallah mahşerde, sorguç4 bizimdir
Hata günah benim, her suç benimdir!..”
Allahım’ ben ettim, Sen etme…
Her türlü hata kusur Bendedir
Ne olur ben ettim Sen etme…
Ne olur beni itirazlarımla başbaşa kopma…
Ya Rabbi ben ettim Sen etme…
Abilik kardeşlik uhuvvet anlattım.
Ya Rabbi Ben ettim Sen etme…
Riya bir çok zulme bulaştım…
Ne olur Ben ettim, Sen etme…
“Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra, bir daha kalplerimizi caydırma (ayaklarımızı kaydırma), bize katından rahmet ve inayet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen.” (Âl-i İmrân: 8)
Estağfirullah…
Muhterem Ahmet Hocamızın uzun süredir üzerinde durduğu uhuvvetinizi ve kardeşliğinizi pekiştirin çabalarının önemi şimdilerde daha fazla anlaşılmış oldu.
” Allah korusun, şayet hain ve nankör olsaydık, Kader-i İlahi ve Adalet-i Rabbani bizi bu kutlu hareketin başına hizmetkâr kılmazdı. Çünkü ilgili ayet ve hadislerin işaretine göre, Allah; gafil, cahil ve hain şahısları “3 H” faziletinden mahrum bırakmaktaydı.
1- Hidayet ve istikametten…
2- Hikmet ve ilmi dirayetten…
3- Hayırlı hizmet ve Dini gayretten…”
Yine muhterem Hocamızın bizlere öğrettiği, Yarabbi Fethi Mübin gerçekleşmeden! Zalimlerden hesap sorulmadan! Kardeşlik Hukukumuz pekişmeden! İmanımız yanımıza yoldaş olmadan canlarımızı alma Ya Rabbi! Duasına devam etmeliyiz.
Şeytani dürtülere ve nefsani düşüncelere kapılanlarda ise, maalesef “3 B” çıbanı ortaya çıkmaktaydı:
1- Beyne, doğrudan lidere hücum edilmekte ve vücudun felç olması hedeflenmektedir.
2- Birlik ve dirliği bozma girişimlerine yönelmektedir.
3- Bilgiçlik taslayıp, Benlik güdülmektedir.
Bu uyarıların muhatabı olmamak için kendimizi sorgulayıp Allah’a sığınmalıyız.
Şeytanı Sevindirmeyelim…
Sonsuz şükürler olsun, Milli Çözüm insanlık için Hz. Nuh’un Gemisi konumundadır. Şeytanların en gizli, en önemli tuzağı ve amacı, hizmet ve istikamet erbabını bu gemiden uzaklaştırıp dalâlet bataklığında yok etmektir.
Şeytanın bu tuzağına düşmemek için bizlere yakışan, Ahmet Akgül Üstadımızın her nasihatini, ikaz ve uyarılarını hemen kendi üzerimize almalı ve kalplerimiz titreyerek samimiyetle tevbe etmeliyiz. Bize Rabbimizin ayetlerini hatırlattığı zaman, emir ve yasaklara karşı kör, dilsiz ve sağır kalmamalıyız. Üstadımıza karşı itaat ve sadakatte kusur göstermemeli, emirlerini titizlikle hayatımıza geçirip yine o emirlerin hepsinin ülkemizde ve yeryüzünde yaşanılır hale gelmesi için Onun gösterdiği yolda bütün gücümüzle çalışmalıyız.
Bundan sonra hepimize en fazla gereken ve yakışan da; çok sabırlı, metanetli ve kararlı davranmak, kardeşlerimizin Milli Çözüm davasından ayağını kaydıracak kışkırtma ve kıskançlıklardan, haset ve fesatlıklardan kesinlikle uzak durmak ve Allah rızası için birbirimizi kalpten severek sahip çıkmaktır.
“Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra, bir daha kalplerimizi caydırma (ayaklarımızı kaydırma), bize katından rahmet ve inayet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen.” (Âl-i İmrân: 8)
Oysa Hakkı dost edinene, bütün dünya düşman olsa da, ona zerre kadar zarar ulaştıramayacaklardır. Ve yine Hakka düşmanlık edene, bütün dünya dost olup sahip çıksa da, onu İlahi azaptan ve gazaptan kurtaramayacaktır. Ve tabi aynı anda, hem Hakka ve Hakk dostuna, hem de Hakkın düşmanına dost olunamayacaktır; bu tür iddiaların sahipleri ancak münafıklardır!.. Zira Rahman’la beraber Şeytanın dostluğunu birlikte arayanlar, yerde de göklerde de yalnız ve yardımsız kalacaklardır! Mürekkebi, iman ve Kur’an’dan süzülen ilim ve ilaç olan kalemini; hainlere kılıç, gafillere iğne, mü’minlere ise merhem gibi kullanan bilge yiğitlerin, vücutları halkın arasında, ama ruhları ve ufukları Hakkın katındadır ve her işte O’nun rızası aranmaktadır. Fahr-i Kâinat Efendimizin buyurdukları gibi: “Cennet; Hakk yolunda yazan kalemlerin ve gaza meydanlarında savrulan kılıçların (ve füzelerin) gölgesi altındadır.” Kınında, zalimlere karşı hançer, elinde kalem, yüreğinde ise iman cesareti ve vicdan şefkati bulunmayanlara, esaret ve zillet altında kıvranmak müstahaktır. Çünkü cihadsız cerbezeler (hoş ama boş gevezelikler) konuşan cenazeler konumundadır.
SON NEFESİMİZE KADAR SADAKAT ÜZERE YAŞAYABİLMEK DUASIYLA
Rabbimiz bizlere, Milli Çözüm ve Üstad Ahmet AKGÜL Hocamız gibi; iman-ilim sofrasından ve Hikmet pınarından hakkıyla istifade edebilmeyi, dünya ve ahirette huzura ve Onur’a kavuşmayı lütfeylesin.
Ya Rabbi!
İmanlarımız olgunlaşmadan canlarımızı alma.
Kardeşliğimiz pekişmeden canlarımızı alma.
Feth-i Mübin gerçekleşmeden ve bu uğurda samimiyetle gayret göstermeden canlarımızı alma.
Tüm kusurlarımızı, tembelliklerimizi, aşırılıklarımızı ve bayağılıklarımızı affeyle.
Sana layık bir kul,
Peygamber Efendimize layık bir ümmet,
Aziz Erbakan Hocamıza layık bir asker,
Üstad Ahmet Akgül Hocamıza sadık bir talebe eyle.
İmanımızı, davamıza ve Ahmet Hocamıza olan sadakatimizi son nefesimize kadar muhafaza edebilmeyi bizlere nasib eyle. Amin.
Âl-i İmran 172
Kendilerine (Hakk dinlerinde ve davalarında dik durmalarından dolayı çeşitli sıkıntılar ve) yaralar dokunduktan sonra (bile), Allah ve Elçisinin (cihad) çağrısına icabet edip (hizmete koşanlar), onlardan ihsan (ve ikramda bulunup davaları için harcayanlar) ve (her türlü kötülük ve kirlenmeden) sakınanlar için büyük bir ecir vardır.
https://www.mealikerim.com/3/ali-imran/172
NEFSİME
Dava dava dedin de bir gram olmadı gayretin
Şimdi eşin dostun kesti ziyaretin
Başına gelen felakete neden hayretin
İpini kuyuya salan sen değil miydin
Ne bir yorum yazdın ne derse vardın
Aklın bir karış havada dünyaya sardın
Herkesin “Deli” demesini velilik sandın
Tımarhane gömleğin dolanan sen değil miydin
Onca hatana rağmen Mevla etmişti rahmet
Önüne sunulmuştu Milli Çözüm gibi bir nimet
Yine de uslanıp durulmadın bilmedin kıymet
Ayağın çamura bulayan sen değil miydin
Ahmet Hoca hep uyardı: “Aman ha kardeş!”
Seninse yüzünde samimiyet içinde kalleş
Haydi şimdi davandan yurdundan uzağa yerleş
Kendi elinle kuyusun kazan sen değil miydin
Mevla düz eyledikçe yolun sen yokuş oldun
Şimdi gurbet ellerde kanadı kırık bir kuş oldun
Hani yiğit pehlivandın nasıl da tuş oldun
Kendi sırtın yere çalan sen değil miydin
Herkes çilesindeyken davanın sen keyif sürdün
Ayağın gazdan kesmedin, azdın kudurdun
Dünya hayatın bitmeden amel defterin dürdün
İnişte frenin boşaltan sen değil miydin
Şimdi oturda yan haline ne baharın ne yazın kaldı
Git de bir bak sayfalara ne şiirin ne yazın kaldı
Elinde derdine düştüğün bir “tazın” kaldı
Davayı bırakıp derdine yanan sen değil miydin
Bak da haline yan insan içine çıkamaz oldun
Yavrundan yuvandan ayrı gurbete vardın
Şimdi boşa sızlanma belayı başına sen sardın
Dünyaya bu kadar bağlanan sen değil miydin
Onca ikaz onca uyarı duymadı kulağın
Al buna anlat deyip uzattın külahın
Bak nasıl da düştü gardın kalmadı silahın
Mermiyi boşa harcayan sen değil miydin
Şimdi gözünde tütsün Makam-ı Şerif
Bir daha ne yüzle gideceksin ey kaypak herif
Dünya sana kalır sanıp koca bir döşek serip
Uyanılmaz gaflet uykusuna dalan sen değil miydin
İlahi adalet; şubatın yirmiyedisi mahkeme
Hani bülbül gibi şakırdın nasılda oldun kekeme
Sonun ya mapus damı ya tımarhane
Bu hali kendine reva gören sen değil miydin
Özgürlüğü zindan olana en büyük özgürlük zindan
Dermanın yok, takatin kesik, bak nasıl düştün zinden
Kadrin kıymetin bilmediğin Milli Çözüm’den
İpini bağını koparan sen değil miydin
MİLLİ ÇÖZÜM EHLİNE
Makalede geçen;
“Bundan böyle -şahsi ve maddi hakların ödenmesi dışında- artık hiçbir kardeşimiz suçlanmayacak ve dışlanmayacaktır. En zor zamanlarda ve en tehlikeli ortamlarda; hayatını, rahatını ve menfaatini kutlu davamızın hizmetine adamış sadık dostlarımızla -bazı şahsi ve nefsi tavırları bahanesiyle- manevi kardeşlik bağlarımızı koparmak, zaten bunu amaçlayan Şeytana kolaylık sağlamaktır. Gerçek dostlar işte bu günler için vardır, şimdi hiçbir Milli Çözüm ehlinin, böylesi ayak sürçmeleriyle, sadık dava erlerini terk etmediklerini ispatlama zamanıdır. Hadis-i şerifte buyrulduğu gibi: “Kör Şeytanın kurduğu bu tuzağın ardından, aramızdaki uhuvvet, muhabbet ve meveddeti daha da sağlamlaştırıp, İblis’i yaptığına pişman etme ve tezgâhını kendi başına geçirme” zamanıdır.”
Kısmı bu günahkar kadir kıymet bilmezi heyecanlandırdı tüm dava erleri adına sevindirdi.
Davadan uzak kalan her türlü fiili irtibatı kesilen (bunu fazlasıyla hak eden) eski bir kardeşiniz olarak yaşadıklarımın ve yaşattıklarımın hepinize ibret olması temennisiyle (kabul görecek duam kaldıysa) bundan sonra hiç bir Milli Çözüm ehlinin bu davadan kopmamasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Aziz Erbakan Hocamızın kutlu davasına bilerek veya bilmeyerek vermiş olduğum affı mümkün olmayan büyük zarardan dolayı başta Muhterem Ahmet Hocam olmak üzere tüm abilerimden kardeşlerimden özür diliyorum. Elbette hiç kimse davaya vermiş olduğum zararı helal etme makamında değildir ve eden bulur misali Allah bunun bedelini daha dünyadayken ödetmeye başladı ahrette halimiz nola kimbilir. Ancak hepinizden şahsi anlamda ne kadar hakkınız varsa helal etmenizi bu sayede eski bir kardeşinizin cehennem ateşinin bir nebze de olsa kısılmasına vesile olmanızı rica ediyorum.
Dualarınızda yer varsa eksik etmeyin, gitmeye yüzüm yok Makama her gidişinizde Aziz Hocamdan şahsım adına selam ve özürlerimi iletin.
Allah’a emanet olun
Milli Çözüm büyük bir nasiptir. Bence bu yolda abilerimiz ve kardeşlerimizle birlikte olarak hizmet ve gayret şuuru ile dava kardeşliğimizi pekiştirmek ise bu nasibin en önemli çarpanlarından biridir. Bu kardeşlik sayesinde bizler normal koşullarda “yetkinlik bazında içinde bulunamayacağımız” çok talihli hizmetlerin az da olsa içerisinde yer alma fırsatı yakalamışızdır.
Tesis edilen bu kardeşlik bağları sayesinde söz konusu çalışmalar gerçekleştirilirken, çalışmayı koordine eden şahıslar diğer kardeşlerimize gayreti ve yeteneği nispetinde işlerin bir kısmını taksim etmektedirler. Bence bu gerçekten yüce Allah’ın günümüzde kuluna nasip edebileceği en güzel nasiplerden biridir.
Milli Çözüm ehlinin bu kuvvetli bağı sayesinde hayırlar katlanarak çoğalmakta, Allah’ın izniyle hak yolunda kullanmak üzere yetkinlik ve gayretler artmaktadır. Yüce Allah ayağımızı sabit kılsın, bağlarımızı kuvvetlendirsin inşallah.
İhlasmış imanın, canı ve ruhu
Riya kirin yumaz, döksen Çoruh’u
Bırak oyalansın, gafil güruhu
İnşallah mahşerde, sorguç4 bizimdir
Hata günah benim, her suç benimdir!..
Tecrübe dolu günleri dünde bırakıp, bugünleri yaşamazsan eğer,
Hadiselerin ardından değil, aşıp ardından önünde gitmezsen eğer,
Her görünenin gerçek yüzünü, görünenin ardında aramazsan eğer,
Bil ki, bugünün yarınlarında inancın başka inançlara boyun eğer.
Uçurumun kenarında da olsa, düşmeyi düşünebilmek bir basiret işidir. Lakin düşerken düşme sonucunu düşünmek ise faydasız bir akıllılık gösterisidir. Bak: Siyasi Siyaset – Sh: 14
Bismillahirrahmanirrahim.
Hani o zaman (Hz. İsa’ya tâbi olan) Havarilere: “Bana ve Elçime iman edin” diye vahy (ilham) etmiştim de; onlar da: “İman ettik, gerçekten Müslümanlar olduğumuza Sen de şahit ol” demişlerdi.
Bir vakit Havariler: “Ey Meryem oğlu İsa, (kalbimiz mutmain olsun diye) Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” demişlerdi. O da: “Eğer (samimiyetle) inanmış (insan)larsanız (böyle mucizeler istemekten dolayı) Allah’tan korkup (haddinizi aşmaktan) sakının” demişti.
Bu sefer (Havariler): “Ondan (Allah’ın mucizevi ikramından) yemek istiyoruz ki, kalplerimiz tatmin olsun, senin de gerçekten bize doğru söylediğini bilip (vesveseden kurtulalım) ve buna şahitlerden olalım” demişlerdi.
Meryem oğlu İsa: “Ey Rabbimiz (olan) Allah’ım! Bize gökten bir sofra (maide-faide) indir ki; öncemiz ve sonramız için bir bayram (şöleni) ve Senden de bir (mucize) belgesi olsun. Bizi (her türlü nimet ve faziletinle) rızıklandır, Sen rızık vericilerin en hayırlısısın” demişti. [Not: Maide; “Tepsi şeklindeki arz dairesi (ekvator) üzerinde, (yani yeryüzünde) Hakk davetimizin hâkimiyetiyle bizleri sevindirip şereflendir.” şeklinde bir teşbih ve temenni de olabilir ki, bu Hz. İsa’nın dünyaya ikinci gelişinde gerçekleşecektir.]
Allah (CC) şöyle buyurup: “Şüphesiz Ben bunu size indireceğim. (Ancak) Artık (bundan) sonra sizden kim inkâr (ve nankörlük) ederse, Ben onu, gerçekten âlemlerden hiç kimseyi azaplandırmayacağım bir azapla, azaplandırıp (cezalarını vereceğim)” diye (uyarıvermişti. Çünkü mucizeyi gördükten sonra hainlik ve döneklik edenlerin vebali daha yüksekti.)
Maide Suresi: 111-115
Mürekkebi, iman ve Kur’an’dan süzülen ilim ve ilaç olan kalemini ; hainlere kılıç, gafillere iğne, mü’minlere ise merhem gibi kullanan bilge yiğitlerin, vücutları halkın arasında, ama ruhları ve ufukları Hakkın katındadır ve her işte O’nun rızası aranmaktadır. Fahr-i Kâinat Efendimizin buyurdukları gibi: “Cennet; Hakk yolunda yazan kalemlerin ve gaza meydanlarında savrulan kılıçların (ve füzelerin) gölgesi altındadır.” Kınında, zalimlere karşı hançer, elinde kalem, yüreğinde ise iman cesareti ve vicdan şefkati bulunmayanlara, esaret ve zillet altında kıvranmak müstahaktır. Çünkü cihadsız cerbezeler (hoş ama boş gevezelikler) konuşan cenazeler konumundadır. Evet; İslam’ın ve insanlığın felahını, kendi nefsi çıkar ve rahatlarından daha çok düşünmeyen aydınlar ve yazarlar için, küfrün ve kötülerin zelil köleleri olmaları kaçınılmazdır. Ve unutmayınız, kalplerindeki nifak ve şikak küllerini savurup, imanlarının özünü ateşleyip parlatamayan kimselere, kıyamet sonrası Arasât Meydanında ve Livâü’l-hamd sancağı altında toplanmalarının yolu kapalıdır!..
***Allah CC şu geçici dünyayı kalıcı dünyaya varmak için bir basamak olarak kullanmayı nasip eylesinn..
Heran imtihanda olduğumuzu unutmadan inşaAllah son nefesimize kadar imanımızı diri tutabiliriz…Amiin
Bu kutlu yolda hakkıyla çalışanlardan eyle Ya Rabbi ,bizleri sana alemleri hürmetine yarattığın efendimize ,aziz Erbakan hocamıza ,kutlu liderimiz sayın Ahmet Akgül hocamıza ,dünyanın binbir köşesinde siyonizmin pençesinde Allah ım yardımın ne zaman diye kıvranan mazlum ümmete ve tüm insanlığa mahcub eyleme mahcub eyleme mahcub eyleme..! Amin
33 yıldır kendilerini tanımayı lütfedip,talebe olma (layık olup ,gereğini yapamasak ta) şerefini bahşeden Rabbimize sonsuz hamd ediyorum…
İslamın gerçeğini…Tevhid’in hakikatini…Hakkı-Batılı…Hakka şartlar ne olursa olsun nasıl hizmet edilir,batıldan nasıl ictinap edilir,kuvveti kırılır, ortadan kaldırılmak için uğraşılır…gösterilmektedir!..
En başta Meali Kerim gibi muhteşem bir hizmetle Kuran nasıl anlaşılmalıdır,yaşanmalıdır!..100 ‘den fazla hepsi telif niteliğindeki eserle gerçeğin yolları öğretilmekte ve batılın beyni hedeflenmektedir!..
İman için,Dava için adanmak,fedakarlık,risk almak nedir ve nasıl olmalıdır!..
Allah için sevgi ve buğzun aslı nedir ve nasıl gösterilir…
İman varsa imkan nasıl oluşturulur!..
Gerçek imanın gereği olan cesaret nasıl bir şeydir ve nasıl sergilenir!..
Apaçık düşman olarak bildirilen şeytanın sinsi telkinleri ve büyük hileleri nasıl sezilir ve karşı konabilir!..Nefsin ayak oyunları,hırsları,hıyanetleri…Bazen hizmet ve samimiyet perdesi altındaki oyun ve vartaları nasıl farkedilir, ne tür önlemler alınmalı ve hangi tedaviler uygulanmalıdır!..
Nefsimize dokunan ,şeytanlarımızı hoplatan kızmalar aslında nasıl KURTARMA AMAÇLI KESKİN BİR İLAÇTIR!..
Bazan dağlayarak ve cerrahi yöntemler uygulayarak deştikleri çıbanlarımızda aslında bize şu gerçek de öğretilmektedir:Kardeşlerini gerçekten sevmenin aslı;onları batıldan Hakka döndürmek,uçurumdan kurtarmak,ateşten korumaktır!..Bunun için MERTLİK ve METİNLİK esas olmalı,gerekirse sertlik ve çetinlik nasıl gösterilmelidir!..Tabi aslında bunun özündeki ŞEFKAT ve MERHAMET’i farketmenin gerekliliği,öğretilmektedir!..
Düşenin elinden nasıl tutulur… Yaralar nasıl sarılır!..Allah rızası merkezinde,bozulan dengeler nasıl kurulur,kardeşlik tekraren nasıl sağlanır!..
Tüm yollar kapandığı vakit yep yeni yollar nasıl açılır!..Nasıl canla başla cihat edilir!..
Yeryüzünde zulme maruz kalan milyar mazlumun acısı nasıl yürekten anlaşılır- yaşanır!..Bu bağlamda başta Gazze-Filistin ,Doğu Türkistan,Keşmir,Arakan…vb..kurtuluşları için nasıl çırpınılır,kıvranılır!..
İnsanlık tarihinin en büyük örgütlü kötülüğü olan siyonizm-deccalizm’e,onun tüm alt üst teşkilatlarına!..Yerli işbirlikçisi masonik,din düşmanı mihraklara!..Ve din istismarcısı odaklara!.. Tıpkı Aziz ERBAKAN HOCAMIZ gibi TEK KİŞİLİK ORDU MİSALİ!..Kardeşlerininde bundan nasiptar olması amacıyla nasıl bir mücadele yürütülür!..Tüm bunları çok mahdut imkanlarla,en güzel şekilde gösterdiniz öğrettiniz!..
Burada sayılamayacak kadar önemli-tarihi hizmetlerin yanı sıra:
Aziz Erbakan Hocamız ASLINDA KİMDİR ,neyi temsil etmektedir ve nasıl sevilmelidir…Adanılmalıdır!..gösterdiniz,öğrettiniz!..Böyle bir bilgeye tanımasaydık en iyi ihtimalle “Temel”lerin peşinde sürüklenirdik!..
Muhterem Hocam; yaptığımız tüm hatalar ve hadsizlikler nedeniyle Rabbimizden af, başta Sizden ve tüm kardeşlerimizden samimiyetle, tekraren özür dileriz!.. Dua ve himmetlerinizi bekler, Rabbimizin bizleri bu kutlu yoldan-Sizden dünya ve ahirette ayırmamasını niyaz ederiz!..
İki cihan serverimiz, islam Güneşimiz, Onun ümmeti olarak yaratilma şerefine nail olan Bizlerin sultanı olan , hz Muhammed mustafa SAV EFEndimizden, ( insanlara mesaj )
“Birlikte oturduğunuz dostlarınızın en hayırlısı, görünüşüyle size Allah’ı hatırlatan, sohbetiyle sizin güzel amellerinizi arttıran, salih ameliyle/güzel fiil ve davranışlarıyla size ahireti hatırlatan kimsedir.”(Suyutî, Camiu’s-Sağir, II/14).
“Dostun hayırlısı; Allah’ı zikrettiğinde sana yardım eden, Onu unuttuğunda sana hatırlatandır.”(Suyutî, Camiu’s-sağir, II/11)
“Bazı insanlar Zikrullahın anahtarlarıdır. Bunlar görülünce, Allah zikredilir / hatırlanır / anılır.” (Mecmau’z-Zevaid, 10/78).
3. “Ümmetimin en hayırlıları, görüldüklerinde Allah hatırlanan kimselerdir. En şerlileri ise, söz götürüp getiren, birbirini seven insanların arasını açan, suçsuz ve masumlara sıkıntı vermeyi meslek edinen kimselerdir.” (Müsned, IV/277)
Nûr 51
Aralarında hükmedip (karar vermesi) için Allah’a ve Elçisine (Kur’an ve Sünnet kaynaklı hükümlere ve düzene) çağrıldıkları zaman mü’min olanların sözü: “(Hay hay, başımız üstüne!) İşittik (kabul ve) itaat ettik” demeleridir. İşte ancak bunlar (ve böyle davrananlar) kurtuluşa ereceklerdir.
Hiç bir şart altında sadıkların elini bırakmayan Üstadımıza sonsuz teşekkürler. Bizleri her zaman kuyumcu misali işleyip değerimize değer katan Hocamızın hakkı ödenmez…
Çoğu zaman Güneş’e çıplak gözle bakılması mümkün olmadığı gibi büyük Lideri tam manasıyla anlamak öyle kolaylıkla mümkün olmayacağından araya yumuşatıcı koymak lazımdır ki öyle Güneş’e bakalım ve O’nu takip edelim…
**Kardeşlik ve Adil Düzen Duası**
Allah’ım, kardeşliğimizi zedeleyici, sarsıcı ve kırıcı hale getirme. Diyaloglarımızı kuvvetlendir, aramızdaki bağı sağlamlaştır. Nefsimizin ve menfaatlerin peşine düşerek çıkar ilişkilerine dönüşen bağlardan bizleri koru. Birbirimize olan sevgi ve muhabbeti artır, kalplerimizi samimiyetle doldur.
Ey Rabbim, Necmettin Erbakan Hocamızın tasarladığı, bizatihi mimarı olduğu adil düzen medeniyeti projesini hayata geçirmeyi bizlere nasip eyle. Bu kutlu davada birlik ve beraberlik içinde olmayı, kardeşlik hukukuna riayet ederek, adil bir düzeni inşa etmeyi bizlere ihsan eyle.
Adil düzen medeniyeti, senin rızanı gözeten, hakkaniyeti ve adaleti esas alan bir nizamdır. Bu düzeni hayata geçirmek için bizlere güç, azim ve kararlılık ver. Kalplerimizi bu yolda birleştir, nefislerimizi terbiye et ve menfaat peşinde koşmaktan bizleri muhafaza eyle.
Kardeşlik bağlarımızı kuvvetlendirmek, birbirimize olan sevgi ve muhabbeti artırmak, Erbakan Hocamızın çizdiği yolda ilerlemek için bizlere yardım et. Adil düzen medeniyetini kurarken, senin yardımını ve rehberliğini her daim yanımızda hissetmeyi nasip eyle.
Allah’ım, bizleri bu kutlu davada muvaffak kıl. Kalplerimize hikmet ver, zihinlerimize feraset, işlerimize bereket ihsan eyle. Adil düzen medeniyeti projesini hayata geçirirken, kardeşlik ruhuyla hareket etmeyi, samimiyetle ve fedakarlıkla bu yolda ilerlemeyi bizlere nasip eyle.
Amin.
Hucurât 10
(Unutmayınız ki!) Ancak (ve muhakkak) mü’minler kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin (ve bu amaçla, yeryüzünde etkin ve yetkin bir barış ve bereket düzenini yerleştirin) ve Allah’tan korkup (haksızlık ve ahlâksızlıktan) sakınıverin; umulur ki esirgenirsiniz.
Üstad Ahmet Akgül Hocamız kalemiyle; İslam’ın, Aziz Erbakan Hocamızın nice düşmanlarına diz çöktürdü…
Karşısında nice bilgiç geçinenler; Fetö’nün, sapkın tarikat şeyhlerinin, zanlarının velhasıl şeytanın-nefsin peşine takılıp ömürlerini heba ettiler!
İnsani kusurlara takılıp, hakikat dolu sözlerini duymazdan gelenlerin hangi vartalara yuvarlandıklarına bir bakmamız bizlere ders olarak yetecektir.
Hakkın tercümanı olduğuna, kalben şahit olup, tabi olmuşsan, hakikate; annen-baban- -malın-benliğin-zanların-abin-ablan-eşin-evladın seni bir vesile ile hakikatten ayrı/ters düşürüyorsa bu iman hakiki iman değil!
Çünkü iblis artık senin iman zincirdeki en zayıf halkanı bulmuş ve çözmüş demektir!
“Hani o zaman Musa, kavmine: “Ey kavmim! Gerçekten benim, sizin için Allah’tan gönderilmiş bir elçi olduğumu bildiğiniz halde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?” demişti (ama onlar dinlememişti). İşte onlar (böylece Hakk’tan) eğrilip-sapınca Allah da onların kalplerini eğriltip saptırmış idi. Allah, fasık bir kavmi hidayete erdirmeyecektir.” Saf Suresi 5
“(Oysa) Kendilerinden evvel yıkıma uğrattığımız hiçbir ülke (halkı gördüğü mucize ile) iman etmemişti (tam aksine, yine küfürde inat edip diretmişlerdi); şimdi bunlar mı iman edeceklerdi?” Enbiya 6
Muhterem Ahmet Akgül Hocamızın bir sohbetinden almaya çalıştığımız notlardan.
İnsanı Küfre ve Nankörlüğe Götüren 5 Basamak
1)İŞTİYAK :Bir dünyalık nimete ve nefsani zevke aşırı istek duymak. Onu elde etmek için bazen haram ve haksız yöntemlere başvurmak.
2)İHTİRAS :Bunları elde etmek için kişi aşırı istek ve ihtirasa başvurucak, hak ve ahlak kavramlarını hiçe saymak..
3)İTİRAZ :Ulaşamadığı nimetlerinden ve yetkilerin başkalarına verilmesini kıskanmak, Kendisine haksızlık ve vefasızlık yapıldığı zannına kapılmak. Şeytan gibi sonunda itiraza başlamak.
4)İSYAN :Bazı itirazlara başvurup isyana kalkışmak. Rabbine Resulüne ve itaatle görevli olduğu emrine cephe açmak, kendisinin haklı kendisi dışındaki herkesin haksız olduğunu savunmak.
5)İNKAR:Bütün bunlardan sonra da esfali safiline inerek küfür ve gayya kuyusuna yuvarlanarak inkara düşmek.
…….
Duamız odur ki
Yarabbi kabul olmuş imanı bize nasip etmeden canımızı alma..
Kardeşlik ve uhuvvetimi perçinlemeden canımızı alma.
Söylediğimiz her türlü iddiamızı Amelllerimizle ispata döndürmeden, dinde ve davamızda samimi bir kul olmadan canımızı alma.
Amin
Şuurlu ferasetli olmak!..
Oysa Hakkı dost edinene, bütün dünya düşman olsa da, ona zerre kadar zarar ulaştıramayacaklardır. Ve yine Hakka düşmanlık edene, bütün dünya dost olup sahip çıksa da, onu İlahi azaptan ve gazaptan kurtaramayacaktır. Ve tabi aynı anda, hem Hakka ve Hakk dostuna, hem de Hakkın düşmanına dost olunamayacaktır; bu tür iddiaların sahipleri ancak münafıklardır!.. Zira Rahman’la beraber Şeytanın dostluğunu birlikte arayanlar, yerde de göklerde de yalnız ve yardımsız kalacaklardır!..
…
Oysa Hakkı dost edinene, bütün dünya düşman olsa da, ona zerre kadar zarar ulaştıramayacaklardır. Ve yine Hakka düşmanlık edene, bütün dünya dost olup sahip çıksa da, onu İlahi azaptan ve gazaptan kurtaramayacaktır. Ve tabi aynı anda, hem Hakka ve Hakk dostuna, hem de Hakkın düşmanına dost olunamayacaktır; bu tür iddiaların sahipleri ancak münafıklardır!.. Zira Rahman’la beraber Şeytanın dostluğunu birlikte arayanlar, yerde de göklerde de yalnız ve yardımsız kalacaklardır!..
Hocam bizi affedin. Önlememiz ve meydan vermememiz gereken konuların asıl suçlusu bizleriz. Önlenmesi için aklımızı kullanamadık …Siz bizlerin olgunlaşması yolunda her türlü gayreti çabayı gösterdiğinize şahidiz. Ancak bizler gereğini yerine getiremedik sizleri çok üzdük sadece bu hadisede bile hakkınızı nasıl öderiz ki sadece bu olayda bile hakkınızı ödeyemeyiz. Ancak bu süreçte Allah’ın izni ve dilemesiyle sizlerin uyguladığı metodla her bir gerçek Milli Çözümcü kardeşlerimize, geçmişimizin karanlık yönleriyle yüzleşmemizi sağladınız, şeytanın kurduğu tuzağın etkisiz hale gelmesi için uygulanan stratejilerle, ve ömrümüz olursa önümüzdeki günlerde işlenebilecek bir kısım yanlışlar çirkinlikler zararlı şeylerden muhafaza edilebilmemiz için son derece etkili bir aşı vurdunuz aşılanmamızı sağladınız inşaallah bu emeklerinizi zayi etmez gereğini yerine getiririz..
Yazıda geçen Mürselat Suresi 1-7. ayetlerini tekraren dikkatle okumak, bu şuuru her daim korumak , Milli Çözüm’ü – Üstadımızı anlama kavrama ve uygulama konusunda, Milli Çözüm’ün asli vazifeleriyle ömrümüzü harcamak Üstadımızın tüm yorgunluğunu giderecektir ve inşaallah memnuniyet sağlayacaktır…Başımıza ne geliyorsa büyük sözü – Üstad Sözünü dinlememeden geliyor … Söyleneni söylendiği için – söylendiği kadar – söylendiği miktarda – söylendiği zamanda ve mekanda ve önem ve öncelik sırasına koyarak yapmak bizlere dünya ve ahiret saadeti verecektir inşaallah…. Çünkü Milli Çözüm 21 yıllık yayın hayatında okurlarını takipçilerini bir kez olsun ne mahçup etti ne mağdur etti ne yanılttı… Elhamdülillah… Milli Çözüm’ü takip edenler hep iyiyi doğruyu güzeli faydalıyı ve adil olanı seçti tercih etti ve hep dünyada da tabiri caizse cennet hayatı yaşamak süpriz olmadı… Çok şükür… İyiki varsın Milli Çözüm İyi Ki Varsınız Muhterem Hocam.
ÂL-İ İMRAN SURESİ 55. AYET
Hani Allah, buyurmuştu ki: “Ey İsa, doğrusu Ben senin (dünya) hayatına (şimdilik) son vereceğim, seni (insanların erişemeyeceği şekilde onlardan uzaklaştırıp) Kendime yükselteceğim, seni kâfirlerin (ithamlarından) temizleyeceğim ve (yeniden yeryüzünde zuhur edip Deccalizm’le mücadelende) sana uyanları (zafere eriştireceğim ve) kıyamete kadar inkâra sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedip (yargılayacağım).”
ALLAH’IM! BİZE ÖMRÜMÜZ BOYUNCA HAKKI HAK OLARAK GÖSTER VE ONA TABİ OLMAYI NASİP EYLE.
BÂTILI DA BÂTIL OLARAK GÖSTER VE ONDAN GEREĞİNCE UZAK DURMAYI NASİP EYLE! AMİN…
Biz bizim yaramız, saralım kardeş
Hakça Adil Düzen, kuralım kardeş
Hep birlikte hayra, varalım kardeş
Saray sizin olsun, kulyuç2 benimdir
Hata günah benim, her suç benimdir!..
“Berkarar ol dürüstlükte ey insan, kararlı ol ve yoğrul… Şu üç günlük dünyada, ey ihvan, ya tam eğri ol, ya da tam doğrul!..”
…MUHTEREM ÜSTADIMIZIN SULTANIMIZA SESLENİŞİ KULAKLARIMIZDA ÇINLIYOR…
AZİZ HOCAM’A SESLENİŞ!
Hakikat mesajına son tercüman gibiydin
Bu garip ruhumuza, taze güman gibiydin
Münafıklara maraz, bize derman gibiydin
Gönüllerin duası, gözlerin yaşı mıydın?
Ey şerefli şahsiyet, Sen sabır taşı mıydın?
Kesin olgunlaşmadan çıbanları deşmezdin
Teşhis, tespit olmadan, tedaviye geçmezdin
Hainlerin kurduğu, tuzaklara düşmezdin
Zalimlerin kâbusu, bilginler başı mıydın?
Bu ne soylu tavırdır, Sen sabır taşı mıydın?
Sen Hakka sevdalıydın, haksızı kayırmazdın
Ucuz kahramanlığa, tenezzül buyurmazdın
Uzun, ince hesaplar, şeytana duyurmazdın
Himmeti huzur veren, veliler şahı mıydın?
Yorulmaz ve yılmazdın, Sen sabır taşı mıydın?
Hiç bileğin bükülmez, devamlı dipdirisin
Sevgi bağın sökülmez, sadıkların pirisin
Sırrına akıl ermez, ulaşılmaz birisin
Dokunan cezbe alır, hikmet kumaşı mıydın?
Hiç acele etmezdin, Sen sabır taşı mıydın?
Siyonist canavarı, can evinden vuracak
Zulüm ve sömürüye, son verip durduracak
Türkiye eserinle, fermanlar buyuracak
Nebi ve sıddıkların salih yoldaşı mıydın?
Bu ne onurlu sebat, Sen sabır taşı mıydın?
Dünyayı değiştirmeğe, soyunan adam Sendin
Bıkmadan mazlumları, savunan adam Sendin
Has gönülde sevilip, sayılan adam Sendin
Ters görene sormalı: Yahu, Sen şaşı mıydın?
Ey korkusuz kahraman, Sen sabır taşı mıydın?
Zuhurat bekliyoruz, gayrı bitsin bu sancı
Nasipsiz nankörlerin, yüze vursun utancı
Sen Aziz Hocamızsın, başlarımızın tacı
Sohbetlerin sağaltır, ruhlara aşı mıydın?
O ne bitmez bereket, Sen sabır taşı mıydın?
Soruna ürkek değil, tam da erce bakardın
Saadet ikliminde, şimdi yüce Hakandın
Ey mutluluk müjdesi, çünkü Sen Erbakan’dın
Sen Süleyman mührünün, o sırlı kaşı mıydın?
Bu ne büyük dirayet, Sen sabır taşı mıydın?
Göklere mi çekildin, gaybubet mi başladı
Bu ne acı haberdir, beyin yürek haşladı
Gafiller ölüm sanır, hayat yeni taçlandı
Mübarek vücudunla, nur beden naşı mıydın?
Aziz Asil Hocamız; Sen Sabır taşı mıydın?
Mürekkebi, iman ve Kur’an’dan süzülen ilim ve ilaç olan kalemini; hainlere kılıç, gafillere iğne, mü’minlere ise merhem gibi kullanan bilge yiğitlerin, vücutları halkın arasında, ama ruhları ve ufukları Hakkın katındadır ve her işte O’nun rızası aranmaktadır. Fahr-i Kâinat Efendimizin buyurdukları gibi: “Cennet; Hakk yolunda yazan kalemlerin ve gaza meydanlarında savrulan kılıçların (ve füzelerin) gölgesi altındadır.” Kınında, zalimlere karşı hançer, elinde kalem, yüreğinde ise iman cesareti ve vicdan şefkati bulunmayanlara, esaret ve zillet altında kıvranmak müstahaktır. Çünkü cihadsız cerbezeler (hoş ama boş gevezelikler) konuşan cenazeler konumundadır. Evet; İslam’ın ve insanlığın felahını, kendi nefsi çıkar ve rahatlarından daha çok düşünmeyen aydınlar ve yazarlar için, küfrün ve kötülerin zelil köleleri olmaları kaçınılmazdır. Ve unutmayınız, kalplerindeki nifak ve şikak küllerini savurup, imanlarının özünü ateşleyip parlatamayan kimselere, kıyamet sonrası Arasât Meydanında ve Livâü’l-hamd sancağı altında toplanmalarının yolu kapalıdır!.. https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/hikmet-sofrasi-ve-sukur-duasi/
Andolsun safflar (ve samimi dayanışmalar) halinde dizilip (görev taksimiyle disiplin altına girerek hizaya ve hizmete) geçenlere (Allah’a itaat ve yolunda cihad edenlere… Ve yine zerrelerden kürrelere, nuranilerden ruhanilere Allah’ın emrindeki tüm görevlilere,)
(O gerçekleri) Haykırıp (halkı Hakka ve hayra) sürükleyenlere, (olumlu ve onurlu şekilde sevk ve idare edenlere… Ve bulutları yürüten meleklere,)
(Sürekli) Zikir (Kur’an) okuyarak (ve Allah’ı çağırıp O’na yalvararak ibadet ve hizmet edenlere) yemin olsun ki;
Kesinlikle, sizin İlahınız gerçekten “BİR” (tek)dir.” (Sâffât: 1-4)
Suç?
Bu nasıl bir iştir, anlamak pek güç
Hata bizden ama yok bizde hiç suç!
Kalbimizde sivilce üstü iltihaplı uç
Hata bizde Hocam, büyüklük Sizde
Ders olsun bu olan, son şanstır bizde
Kahve köşeleri yurdum olmuştu
Malayani haller, zevkim olmuştu
Nice vartalardan Dost korumuştu
Hata bizde Hocam, büyüklük Sizde
Nimet gider eyvah! Kalırız biz de
Oysa düşünelim, fırsat kaçmadan
Milli Çözüm talihi elden uçmadan
Çıkmayalım bu vadiden zümrüt seçmeden
Hata bizde Hocam, büyüklük Sizde
Dökülsün kabuğumuz, canlanalım biz de
Yâsîn 2
Andolsun hikmetli Kur’an’a (muhkem ayetler ve hikmetli örnekler içeren bu Kitaba ki Ey Nebim!)
Yâsîn 3
Gerçekten Sen, (seçilip) gönderilen (elçi)lerdensin.
Yâsîn 4
(Ve elbette) Dosdoğru ve en uygun bir yol üzerinde(sin).
Yâsîn 5
(Bu Kur’an) Güçlü ve Üstün olan, Esirgeyip acıyan (Allah’)ın indirmesidir (ve O’nun hükümleri ve öğütleridir).
Yâsîn 6
Babaları (yakın ataları bir peygambere muhatap olmamış ve) uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin ve görevlendirildin).
https://www.mealikerim.com/36/yasin#
Ne muhteşem satırlar, ne muhteşem bir şefkat, ne muhteşem bir merhamet, ne muhteşem bir meveddet dersi… Elhamdulillah. O kalemi tutan ellerinizden öpüyorum.
**Mürekkebi, iman ve Kur’an’dan süzülen ilim ve ilaç olan kalemini; hainlere kılıç, gafillere iğne, mü’minlere ise merhem gibi kullanan bilge yiğitlerin, vücutları halkın arasında, ama ruhları ve ufukları Hakkın katındadır ve her işte O’nun rızası aranmaktadır. Fahr-i Kâinat Efendimizin buyurdukları gibi: “Cennet; Hakk yolunda yazan kalemlerin ve gaza meydanlarında savrulan kılıçların (ve füzelerin) gölgesi altındadır.” Kınında, zalimlere karşı hançer, elinde kalem, yüreğinde ise iman cesareti ve vicdan şefkati bulunmayanlara, esaret ve zillet altında kıvranmak müstahaktır.
***Gerçek dostlar işte bu günler için vardır, şimdi hiçbir Milli Çözüm ehlinin, böylesi ayak sürçmeleriyle, sadık dava erlerini terk etmediklerini ispatlama zamanıdır. Hadis-i şerifte buyrulduğu gibi: “Kör Şeytanın kurduğu bu tuzağın ardından, aramızdaki uhuvvet, muhabbet ve meveddeti daha da sağlamlaştırıp, İblis’i yaptığına pişman etme ve tezgâhını kendi başına geçirme” zamanıdır.
***Kalemini zalimlere ve hainlere hançer, ama mü’min ve masum kimselere ise neşter gibi kullanan bir Hakk Dostu şöyle buyurmuşlardı:
***Allah korusun, şayet hain ve nankör olsaydık, Kader-i İlahi ve Adalet-i Rabbani bizi bu kutlu hareketin başına hizmetkâr kılmazdı. Çünkü ilgili ayet ve hadislerin işaretine göre, Allah; gafil, cahil ve hain şahısları “3 H” faziletinden mahrum bırakmaktaydı.
1- Hidayet ve istikametten…
2- Hikmet ve ilmi dirayetten…
3- Hayırlı hizmet ve Dini gayretten…
Şeytani dürtülere ve nefsani düşüncelere kapılanlarda ise, maalesef “3 B” çıbanı ortaya çıkmaktaydı:
1- Beyne, doğrudan lidere hücum edilmekte ve vücudun felç olması hedeflenmektedir.
2- Birlik ve dirliği bozma girişimlerine yönelmektedir.
3- Bilgiçlik taslayıp, Benlik güdülmektedir.
“3 B” yanlışına kapılan kardeşlerimizin, bu tuzaklardan kurtulmaları için samimi ve sürekli duacı olmamız icap etmektedir. Allah korusun, inat etmeleri ise mahrumiyet ve helâket sebebidir.
***Son söz: Berkarar ol dürüstlükte ey insan, kararlı ol ve yoğrul… Şu üç günlük dünyada, ey ihvan, ya tam eğri ol, ya da tam doğrul!..
***“Birbiri ardınca ve iyilik amacıyla (örfen; zamanın şartlarına ve ihtiyaçlarına uygun olarak) gönderilenlere (uyarıcılara, Hakka çağırıcılara) yemin olsun ki;
Derken (sert ve çetin rüzgârlar gibi, her hayırlı hizmete koşturup, şeytani odakları ve münafıkları) kökünden koparıp savuranlara…
Ardından (hakikat prensiplerini ve huzur projelerini, neşriyat yoluyla) korkmadan ve yılmadan yaydıkça yayanlara,
Sonra, (rahatının ve menfaatinin kölesi ve nefsani arzularının esiri olanlardan uzaklaşıp, Hakkı bâtıldan, sadıkı sahtekârdan, mü’mini münafıktan çok kesin ve keskin biçimde) ayırdıkça ayıranlara… (Mutlak doğruları ve mutlu oluşumları topluma tanıtanlara,)
(Ve gelecek nesillere de) Bir zikir ve öğüt (olacak eserler) bırakanlara!
Böylece (hiç kimsenin ‘bilmiyordum, başka türlü sanıyordum’ gibi) bir bahanesi ve mazereti (kalmasın), veya (herkes apaçık şekilde) uyarılsın! (diye gerçekleri, hem de gerekçeleriyle birlikte ortaya koyanlara yemin olsun ki,)
Şüphesiz size va’ad edilen (zalimlerin hezimeti, ezilen mü’minlerin zafer ve hâkimiyeti ve kıyamet haberi) mutlaka vuku bulacaktır.” (Mürselât: 1-7)
“Andolsun safflar (ve samimi dayanışmalar) halinde dizilip (görev taksimiyle disiplin altına girerek hizaya ve hizmete) geçenlere (Allah’a itaat ve yolunda cihad edenlere… Ve yine zerrelerden kürrelere, nuranilerden ruhanilere Allah’ın emrindeki tüm görevlilere,)
(O gerçekleri) Haykırıp (halkı Hakka ve hayra) sürükleyenlere, (olumlu ve onurlu şekilde sevk ve idare edenlere… Ve bulutları yürüten meleklere,)
(Sürekli) Zikir (Kur’an) okuyarak (ve Allah’ı çağırıp O’na yalvararak ibadet ve hizmet edenlere) yemin olsun ki;
Kesinlikle, sizin İlahınız gerçekten “BİR” (tek)dir.” (Sâffât: 1-4)
Allah’ı
Şartsız
Kabul etmektir AŞK!..
Her buyruğuna, her çağrısına şartsız, koşulsuz, amasız, niyesiz koşmaktır… Aşk vardır, doğrudur ve hep var olacaktır. Sana cennetin kapılarını sonuna kadar açacak olan da Allah ve dava aşkıdır! O halde dünyada da ahirette de cennet istiyorsan, Allah’a Şartsız Koşacaksın… “Yap” dediğini yapacak, “bırak” dediğinden uzaklaşacaksın! Şunu unutmayın ki; insanın acıları, kederleri, sıkıntıları, huzursuzlukları Rabbinden uzaklığı kadardır!
Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, ey Allah’ın kulları, kardeş olun! Mü’min cana yakındır. İnsanlarla yakınlık kuramayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan kimsede hayır yoktur!
Allah emrettiği gibi gayret sarf edip sabredene, vadettiğini müjdeler.
“(Ey Nebim!) Kullarıma, (herkese karşı) sözün en güzel olanını konuşmalarını söyle. Çünkü şeytan (katı ve kötü sözlerle) aralarını açıp bozmak ister. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır. (Onun kışkırtmalarına dikkat etmelidir.)
(Elbette) Sizi (amelinizi, niyetinizi, gerçek mahiyetinizi) en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet edip (bağışlayıverir), dilerse sizi azaplandırıp (cezanızı) verir. Biz Seni onların üzerine bir vekil (ve sorumlu kefil) olarak göndermedik. (Görevin sadece tebliğdir ve Hakkın hâkimiyeti için gayrettir.)” (İsrâ: 53-54)
Biz bizim yaramız, saralım kardeş
Hakça Adil Düzen, kuralım kardeş
Hep birlikte hayra, varalım kardeş
Saray sizin olsun, kulyuç2 benimdir
Hata günah benim, her suç benimdir!..