İKTİDARIN İNSİCAMI(!) VE ALLAH’IN İNTİKAMI
Cenab-ı Hakkın bir ismi de “El Müntakim=İntikam alan”dır. Ve yine “Zu-İntikam=İntikam Sahibi” olandır. Arapça “Suçluyu cezalandırmak ve hak ettiği akıbete uğratmak” anlamındaki NAKM (Nükum) kökünden ve iftial kalıbından türetilmiş olan MÜNTAKİM=Öç alan ve zalimlerin yaptıklarını yanlarına bırakmayan manasında kullanılır. Bütün bunlar Allah’ın ADİL sıfatının da bir icabıdır. Ancak intikam sıfatında; asilere ve zalimlere bir zaman fırsat tanıma, bir müddet yularlarını uzatıp kendi hallerine bırakma ve hiç ummadıkları bir anda belaya çarptırma vardır.
“Kendisine Rabbinin ayetleri (İslam’ın hakikatleri) hatırlatıldıktan (ve gerçeği anladıktan) sonra, (dünyalık makam ve çıkar hırsıyla) bunlardan yüz çevirip uzaklaşan (ve Hakk yoldan kopup ayrılan)dan daha zalim kim olabilir? Muhakkak ki Biz mücrimlerden intikamımızı alıcıyız.” (Secde: 22)
“Şayet Biz Seni (ölümle) alıp götürürsek (bile), elbette onlardan (yine) intikam alacağız.” (Zuhruf: 41)
“Sakın ha, Allah’ı; elçilerine (ve Hakk davetçilerine) verdiği sözden (ve zafer va’adinden) dönecek sanma(yın). Gerçekten Allah Azîz’dir, İntikam sahibidir. (Ey zalimler ve hainler, sizin de zulüm ve hıyanetlerinizin hesabını soracak, saltanatınızı yıkacaktır.)” (İbrahim: 47)
“Biz de onlardan (sonunda) intikamımızı alıverdik ve ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan habersizmişler (gibi) davranmaları nedeniyle onları suda boğup (helak ettik).” (A’raf: 136)
Evet; “Cenab-ı Hak imhal eder (mühlet verip erteler), ama asla ihmal etmez (unutup geçiştirmez)di!” sözü bir Kelâm-ı Kibardır.
Peki, AKP ve Erdoğan nasıl bir akıbete uğrayacaktır?
En kritik bir süreçte ve tamamen dünyevi beklentilerle Erbakan Hoca’yı ve Milli Görüş Davasını bırakıp ayrılanlar… Malum ve mel’un odakların güdümünde iktidara taşınıp 21 yıldır bunca tahribat ve talanları yapanlar, başıboş mu bırakılacaklardı?
Bunların 2. turda kazanmaları ve iktidarda kalmaları, bize Kur’an’daki “Gazap Bulutlarını” hatırlatmıştı!
“Derken, onu (azabı ve yıkımı) kendi vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, (işte herhalde) ‘Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur’ demişlerdi. (Ve boşuna sevinmişlerdi. Zaferi ve izzeti; İslami cihadda değil, zalim güçlere yaranmakta arayanların boş umutları ve kuruntuları, rahmet zannedilen musibet bulutları gibidir.) Hayır o, kendisi için acele ettiğiniz (felaket olayıdır. Bu öyle) bir rüzgârdır ki (zafer ve bereket sanıldığı halde;) onda acı bir azap (ve yıkım) vardır. (Ve sizi kum fırtınasıyla boğacaktır!)”
“O, Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eden (bir âfattır). Böylece (o korkunç kasırga yüzünden) meskenlerinden başka, hiçbir şey(leri) görünemez duruma düşmüş (ve perperişan olmuşlardı). İşte Biz, suçlu-günahkâr bir kavmi böyle cezalandırırız.” (Ahkaf: 24-25)
“(Ancak her türlü imkân ve iktidara kavuşturulduğu halde) Ayetlerimizi yalanlayanları (Kur’ani hükümleri gereksiz ve geçersiz sayanları, yetki ve fırsatları olduğu halde dini emirleri uygulamaya çalışmayanları) ise, onları bilmeyecekleri (ve fark edemeyecekleri) bir yönden derece derece (yükseltip, riyakârlık ve istismarcılıkla yüreklendirip, sonunda çok acı ve alçaltıcı akıbetlerine) yaklaştıracağız.”
“Ben onlara (şahsi ikbal ve ihtirasları için dine ve davaya hıyanete kalkışanlara, bunların gerçek ayarları ortaya çıksın diye) belirli bir süre (mühlet ve fırsat) veriyor (yularlarını uzatıyorum. Ancak) Benim “keyd”im (planım ve tuzağım) sapasağlamdır. (Hiç kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacaktır.)” (A’raf: 182-183)
Faiz, 21 yılın zirvesine çıkmıştı
Siyasi iktidarın iktisadi olmayan “ekonomi politikası”, ne söylenirse tam tersi sonuçlar vermeye devam ediyor. Geçtiğimiz sene başında açıklanan Yeni Ekonomi Modeli’nde cari fazla vereceği söylenen ekonomi, cari açık rekorları kırarken; benzer şekilde faizin düştüğü söylense de mevduat faizleri son 20 yılın rekorunu kırdı. Ortalama mevduat faizi yüzde 40’a ulaşırken, kredi faizleri de yüzde 34’e çıktı.
Bu Nasıl Faiz Karşıtlığı!?
Kamuoyu önünde “faize karşı” söylemlerde bulunan, ancak başta Kur Korumalı Mevduat (KKM) ve devamlı surette faizli borçlanmalar eliyle rantiyeyi ve faizcileri ihya eden siyasi iktidar, Merkez Bankası’nın politika faizini “yüksek enflasyona rağmen” düşürerek yüzde 8,5’e indirdi. Böylelikle Merkez Bankası’ndan yüzde 8,5 ile para alan bankalar, yüzde 30-35’lerden kredi vererek aradaki farktan ötürü kârlarını geçen seneye göre 5 kat artırdı. Kamuoyuna “nas var” söyleminde bulunulurken, göz göre göre rantiyenin kazancını katlamasına imkân sağlandı.
Makas İyice Açıldı; Yüzde 40’a Dayandı
KKM’nin devreye girmesinden sonra bankaların verdiği mevduat faizi ile Merkez Bankası’nın politika faizi arasındaki makas iyice açıldı.
Merkez Bankası’nın istatistiklerine göre, KKM’nin devreye girdiği Aralık 2021’de 3 ay vadeli TL mevduatta ortalama faiz yüzde 17,73 seviyesindeyken; 5 Mayıs’ta yüzde 29,05’e, 12 Mayıs’ta yüzde 30,47’ye çıktı. 14 Mayıs seçimlerinin ardından ise 3 aya kadar vadeli TL mevduatlarda azami faiz oranı yüzde 39,5’e yükseldi.
İşte iflasın fotoğrafı!
• 6 Ocak 2023 kapanışı itibarıyla toplam KKM (Kur Korumalı Mevduat) 73,2 milyar dolardı. 12 Mayıs kapanışı itibarıyla toplam hacim 119,9 milyar dolara ulaştı. Yani yaklaşık 4 ayda 46,7 milyar dolar artmıştı. KKM ile döviz bozanların dövizi, swap ve zorunlu karşılıklarla TCMB’ye aktarılmıştı.
• Böylece TCMB, elindeki yeni kurşunları da sonuna kadar kullanmıştı. Başka kaynaklar da vardı, ancak uzun süredir başrol KKM’de ve bu eğilim ivmesini sürdürüyordu. İhracatçıdan toplanan dövizler ise etkisiz. Hacmi fazla ama ithalat çıktısının çok gerisinde kalıyordu.
• İhracattaki döviz geliri karşılığı sağlanan reeskont kredilerinin de önemli ölçüde düştüğü anlaşılmaktaydı. İkinci ana faktörse Rusya. Yani Türkiye’deki seçimlere hâlâ dolaylı müdahale söz konusuydu. Hatırlayalım, önce Akkuyu için önden para yollanmış, ardından oligark paraları akmıştı.
• Bu seferki ise BOTAŞ ile GAZPROM arasındaki doğalgaz sözleşmesiyle alâkalıydı. Resmi veri yoktu, çünkü Rusya bize kıyak geçmiş ve bunun karşılığında hangi ulusal çıkardan feragat ettiğimizi açıklamak istemiyorlardı. İddia edilen miktar 24 milyar dolardı. Yani bu kadar borcumuz ötelenmiş olmaktaydı.
• Geride kalan kış ılık geçti ancak yine doğalgaz yaktık ve alımlarda Rusya ana oyuncu konumundaydı. Elektrik santrallerinde ve sanayide de doğalgaz yakılmaktaydı. Peki bu sürede BOTAŞ’a TCMB’den satılan döviz ne kadardı? Tamı tamına 0 (sıfır). Hemen söyleyeyim, Kapalıçarşı BOTAŞ’ın dişinin kovuğuna bile sığmazdı.
• Sırada rezervler vardı. Brüt altın ve döviz toplam rezerv 105,1 milyar dolardı. Net rezervler sadece 2,3 milyar dolardı. En son bu düzeye düştüğünde 21 yıl önce IMF anlaşması imzalamıştık. Şimdi farklı mı? Katar’dan 15, BAE’den 5, Çin’den 6 ve G. Kore’den 2 milyar dolar swap almıştık.
• Suudi Arabistan’dan 5, Azerbaycan’dan 2 ve Libya’dan 1 milyar dolarlık mevduatı da unutmayalım. Yaklaşık 36 milyar dolarlık swap ve mevduat anlaşması yapılmıştı. Bir de Rusya’dan 24 milyar dolarlık doğalgaz limiti vardı. Hepsi büyük ölçüde kullanılmıştı. Yani ülke zaten IMF’lik halden çok beter durumdaydı.
• Hadi bunları düşelim. Sizin ticari bankalarda durduğunu sandığınız döviz mevduat hesaplarının da bu bankalarca yine TCMB’ye swapla ödünç verildiğini hatırlatalım. Hazine’nin dış borç ve döviz ödemeleri için ayırdığını unutmayalım. Kalan bakiye EKSİ 72 milyar dolardı.
• Sıra altın rezervlerinde. Çünkü Kapalıçarşı ve bankalararası piyasadaki kur farkı bu nedenle kapandı. Olağan şartlar altında yurt içindeki altın satılamaz. Çünkü işlemi yapacak platformlar Londra, New York ve İsviçre’de bulunmaktadır. 2022 sonu itibarıyla rezervlerin bir kısmı Londra’da İngiltere Merkez Bankası’ndadır. Hâlâ orada mı, yoksa satıldı veya ipotek mi verildi bilmiyoruz. Her şey olabilir, ancak spekülasyon yapmayalım. Sorunun cevabını Mart 2024’te veya iktidar değişirse ara denetimde alacağız.
• Şubat 2023 sonunda mal mukabili altın ithalatına engelleme geldi. Dolar alamayan altın alıyor ve bu da rekor düzeyde altın ithalatına neden oluyordu. TCMB nasıl kamu bankalarıyla piyasaya döviz satıyorsa, bu sefer de Kapalıçarşı’ya doğrudan altın satmaya başladı. Bu esnada altın fiyatları da yükselince bu çok fazla dikkat çekmedi. Zaten altınlar dolar karşılığı satılıyordu. Alınan altın, bankalar üzerinden piyasaya veriliyordu. Fakat Ramazan Bayramı bitince TL karşılığı altın satılmaya başlandı. Yani yeni bir müdahale yöntemi geliştirilmiş oldu. Tabii bunun neticesinde altın rezervleri hızla tükenmeye başladı. TCMB kasasındaki 844 ton altın 687 tona düştü. TCMB’nin bizzat kendine düşen altınlarda ise düşüş 558 tondan 414 tona geriledi. Bu veriler 12 Mayıs kapanış rakamlarıydı. TL karşılığı altın satılınca banka ile döviz büfeleri arasındaki kur farkı epey azaldı. Tabi başka önlemler de vardı. Misal döviz alımlarını sözlü yönlendirme ile engellemeler yapıldı. Nedense TCMB yöneticileri ıslak imza ile tebliğe cesaret edemiyorlardı. Çünkü suç işliyorlardı.
• Ayrıca TCMB TL karşılığı vadeli döviz satıyordu. Yıl başında 700 milyon dolar olan açık pozisyon, şu anda 8 milyar doları bulmuştu. Bu taahhüt KKM’ye benziyordu. Kur artarsa TCMB aradaki farkı aynen ödüyordu. Fakat KKM’de döviz olarak geri ödeme yok, TL cinsi veriliyordu.
• Son olarak TL likiditesi sıkıştırıldı. Yani TL’nin miktarı azaltılarak değeri artırılmaya çalışıldı. TL’nin ana kaynağı banknot sanılmasındı. Kredi/mevduat döngüsüyle, bankalar ve borçlananlar arasında; TCMB desteğiyle sağlanırdı. Herkes dövize kaçınca TL’yi azaltmaya başlamışlardı. İşte o yüzden kredi kartı nakit avans ve KMH gibi detaylara kadar girmek zorunda kalmışlardı. Tabii bunun sonucunda tüketimin kısılması, iç ödeme sisteminin tıkanması ve ekonominin yavaşlaması kaçınılmazdı.
• Toparlayalım. TCMB’nin kendi rezervleri eksi 72 milyar dolardı. Dışarıdan ve özellikle Siyonist bankalardan çok yüksek faizlerle ve ağır kefalet ücretleriyle, üstelik ülke çıkarlarından taviz ve feragatle borç alınmaktaydı. Bizim bankalardaki dövizlerimiz bize geri satılmaktaydı. Altınları da doğrudan veriyorlardı. 120 milyar dolarlık KKM’nin yükü Hazine’ye ve TCMB’ye yıkılmıştı. Vatandaşlık ve araziler de satışa çıkarılmıştı. Gelelim “Ülkede kriz yok ve siz bu işten anlamıyorsunuz” diyenlere… Bugün savaş çıksa silah ithal edecek dövizimiz kalmamıştı. Resmiyette 459 milyar dolar dış borç vardı. Bunun 203 milyar dolardan fazlası 1 yıldan kısa vadeli ödenmek zorundaydı. O da rekor sınırdaydı. Kur patlamasın diye ekonomi soğutuluyordu, yani işsizlik de giderek artıyordu. Oysa gerçekte Borç toplamı 1,5 trilyon dolardı.
• Ülkede neredeyse sermaye kontrolü uygulanıyordu. Faizler artmasın derken konut fiyatları da dolar cinsinden 2 katına çıkıyordu. Yani ortada bir kurnazlık veya finansal deha yoktu. Ülkenin geçmişi ve geleceği satılıyordu. Varlık fiyatları ile orta ve dar gelirli; evsiz, işsiz ve çaresizdi… Ama ahmaklara göre kriz yoktu!?
• Peki tüm bunlar nasıl mümkün oluyordu? Toplum susarsa ve gerçeklere gözlerini kaparsa, işte böyle oluyordu. Siz paranızı KKM’ye yatırıyordunuz, AKP iktidarı onları toplayıp size geri satıyordu. Altın rezervlerini takip edemediğinizden onu da kurutuyorlardı. TL karşılığı döviz satışını anlamazsanız, milyarlarca dolar yükümlülüğü imzalarlar ve geleceğimizi karartırlardı.
• Rusya’nın bize neden kıyak geçtiğini sorgulamazsanız tabi ki bunlar olurdu. Yüksek zekâya gerek yoktu. Varsayalım ki ülkedeki Hazine arazileri toplamı 150 milyar dolar ediyordu. İktidar bunu 100 milyar dolar nakde Katar’a satarsa, şimdilik belki döviz bulurdu, ama kriz daha da derinleşiyordu ve anlaşılan Erdoğan yeniden kazansa bile, sevincini kursağında bırakacak çok ağır bir ekonomik ve sosyal tufan kendilerini bekliyordu![1]
Sinan Oğan’ın Kof Sloganları ve Sonunda Tükürdüklerini Yalayıp Erdoğan’a Sığınması!
14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, ATA İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı olarak yarışan Sinan Oğan; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda, Cumhur İttifakı’nın adayı AKP Genel Başkanı Recep T. Erdoğan’a destek vereceğini açıklamıştı. Bu gelişmenin ardından Oğan’ın geçmişte Twitter’dan Erdoğan hakkında yazdıkları sosyal medyada gündeme taşınmıştı. İşte Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması durumunda oy tercihine ilişkin daha önce “Cehennemin kapılarını kapatacağız. Buradan artık kim payına ne düşerse alsın” diyen Oğan’ın Erdoğan arşivinden bazı alıntılar; bunların kalıcı, kucaklayıcı ve kutsal bir amaçlarının olmadığını, günübirlik havalar ve sloganlar atmak dışında ciddi ve gerçekçi bir programlarının bulunmadığını ortaya koymaktadır. Bunların sağcılığının gerçek “sağduyudan…”, ve ırkçılık saplantılarının, gerçek “Milliyetçi duygulardan” ne denli uzak oldukları da böylece anlaşılacaktır. Zaten Sn. Devlet Bahçeli de 19 Mayıs Bayramı mesajında Sinan Oğan’ı hedef almış ve “Olmayan siyasi gücünü varmış gibi gösterip siyaseti AT PAZARINA çevirenler, kamuoyuyla günaşırı talep listeleri paylaşanlar samimi olmadığı gibi, Milli ve ahlâki değerlere de ters düşen fırsatçı acizlerdir!” ifadelerini kullanmıştı… Öyle ya bunlar birbirlerini çok iyi tanırlardı… Hoş, Sn. Bahçeli; 15 yıl “istismarcı, tahribatcı, yalancı ve palavracı” diye saldırıp suçladığı R. T. Erdoğan’a, sonunda; “Büyük lider, Türkiye’nin kurtuluş ümidi” gibi sarılıp savunmaya başlamamış mıydı? Yahu, Sn. Bahçeli, Erdoğan’a karşı 15 yıl boyunca mı iftira atmış ve haksızca sataşmıştı, yoksa son 5-6 yılda mı hizaya sokulmuşlardı? diye soran bir yandaşı da çıkmamıştı!?
İşte Sinan Oğan’ın daha önce Tayyip Erdoğan’a tweet ayarları ve uyarıları!
1 Nisan 2023
Sevgili Türk Milleti,
Türk milliyetçileri ve Atatürkçülerin Adayı Sinan Oğan için Sn. Erdoğan “saymaya gerek bile yok” demiş. Bu bakış açısı aslında bunların bilinçaltının tezahürüdür. Bunlara göre Türk milliyetçilerinin oyu “zaten çantada kekliktir” ama Sn. Erdoğan 14 Mayıs’ta…
4 Şubat 2023
Cumhurbaşkanı Erdoğan şimdiye kadar Türk milletine çok hakaret etti ama hiç bu kadar açık açık Cumhurbaşkanı olduğu ülkenin nüfusunun en az yarısını “becereceğim” dememişti. Türkçede #Çakalım ve “bellerini doğrultamasınlar” kelimelerini yan yana kullanırsanız manası bellidir!
12 Ağustos 2015
Matematiği kuvvetli bir arkadaş hesaplayabilir mi acaba, bir Kaçak Saray kaç İHA eder?
Kur farkından şirketlerin döviz borcu 81 milyar 875 milyon lira arttı. Bu rakam Kaçak Saray’ın maliyetinin 60 katıdır.
Fakirin fukaranın hakkını KAÇ AK SARAY’larda çarçur edenlere karşı. Ya Sabır.
20 Aralık 2021
Cumhurbaşkanı Erdoğan eğer hafta sonu bu konuşmayı yapmamış olsaydı döviz güne yatay seyirde, belki de az bir düşüşle başlayacaktı. Ancak bu konuşmayı yaptığında Türk lirasının değer kaybedeceğini bile bile bu konuşmayı yaptı. Ben artık dövizi bilerek artırdıklarını düşünüyorum.
22 Temmuz 2021
Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor ki, Suriyelilerden kurtulmanız için önce bizden kurtulmanız lazım. Türk milleti ilk seçimde önce sizden kurtulacak, sonra da Suriyelileri vatanlarına kavuşturacak!..
Bu gerçeği göremiyorsanız bu tweetin altına bile bakmanız yeterli.
21 Temmuz 2021
Sn. Erdoğan “Bu ülkede iktidarda olduğumuz sürece, bize sığınan Allah’ın kullarını katillerin kucağına atmayız” demiş. Sn. Cumhurbaşkanı, Suriyeliler bu bayram da akın akın Suriye’ye katillerinin kucağına bayram tatiline gittiler. Nasıl kıyıp garipleri katillerin kucağına attınız!
5 Ağustos 2021
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirli aralıklarla televizyonlara çıkıp doları yükseltecek açıklamalar yapmasının nasıl bir sebebi olabilir merak ediyorum? Bu açıklamaların doları arttıracağını bilmiyor olamaz! Görevi CEO olmasa döviz spekülatörlüğü yapıyor diyeceğim ama niye yapsın?
9 Ekim 2021
Sn. Erdoğan bir anket yaptırın ve Türk gençlerine şu soruyu sorun lütfen; “Fırsatınız olsa ABD’ye, İngiltere’ye, Almanya’ya, Fransa’ya yaşamak için gider misiniz?” Sizce gençler “Benzin bulamayan!” bu ülkelere neden gitmek istiyorlar? Gençlerin geleceğe olan umudunu tükettiniz!
17 Ocak 2022
Türkiye’deki enflasyon ve zamlar dahil tüm sıkıntıların sebebi, 20 yıldır tek başına iktidar olan AKP değil elbette. Sebebi belli; ya dış güçlerdir ya da CEHAPE! Dolayısıyla da sorunu elbette ki sebep olan çözemez! Tabi ki AKP çözer! : )
22 Mart 2022
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Saray’da AKP eski ve yeni milletvekillerine ve il başkanlarına “Vefa” yemeği vermesi, partililerin Cumhurbaşkanlığı bütçesiyle karnının doyurulması ne kadar etik? Hadi etikliği geçtik, ne kadar helal? O bütçede yetimin hakkı var! Kul hakkı var!
18 Ağustos 2022
Erdoğan: “Suriyelileri göndermeyeceğiz” (18.04.2022)
Bakan Yanık: “2023’ten sonra Suriyeliler kalmayacak” (07.08.2022)
Ya bizim aklımızla alay ediyorsunuz veya tamamını vatandaş yapmak gibi bir çalışmanız var…
Çok muhterem bir Zat, seçimlerle ilgili bize şu hatırlatmaları yapmıştı:
Bu seçimlerin önemine ve anlamına gelince… Bu dönem, göründüğü gibi olmayanların (münafıkların ve Din istismarcılarının) dönemidir. Halkın %50’si “Allah” diyenden ürker, illallah eder hale gelmiştir. Bunun vebali kimindir? Bunun vebali “Allah” diye diye, Allah’ın hükümlerinin yarısını çiğneyip çiğneten ve bu çiğnemeyi yasa haline getirenindir! Başörtüsü serbest, fakat yasayla sabitlememiş. Tercihen serbest etmiş. Kendisinden sonra gelen “Ben istemiyorum” derse başörtüsü tekrar yasak olabilir! Ayasofya’yı kısmen ibadete açmış, fakat yasa haline getirmemiş. Tercihen açıvermiş! Kendisinden sonra gelen “Ben bu Ayasofya’yı bundan böyle pavyon olarak kullanılsın istiyorum” derse, o da o şekilde kullanabilir! Cidden yaptığını ibadet şuuruyla ve Allah’ın rızası hatırına değil, Allah adını kullanarak insanları Allah’tan uzaklaştırmaktır bu! Samimiysen bütün bunları yasa haline getirsene! Bu noktada Kemal Kılıçdaroğlu ondan daha samimi bir teklif getirmiş, ama sahte kahramanlık gösterileriyle engellenmiştir. Ama yook! Çünkü niyet Yahudi’ye hizmet! Niyet, Allah’ın Hak Dinini yeryüzünden silmek, çünkü İsrail böyle istemektedir! Şimdi bu seçimde buna verilen görev; Allah’ın hükümlerinin tamamının çiğnenmesi ve artık hükümsüz hale getirilmesidir! Bu seçim bunun için önemlidir! Fakat siz hâlâ hafife alıyorsunuz! Evet, bunlar kötü, bunlar zalim, bunlar hain, bunlar Allah’a savaş açmışlar… Fakat kötülük yapanlar, kötülük yapana çanak tutanlar, tüm dünyayı zulme boğanlar korksunlar… Tıpkı iyiliğin bir tohum olduğu gibi, kötülük de bir tohumdur. Allah, o kötülüğü yapan için yeşertir ve karşısına çıkarır.
İçiniz şu konuda rahat olsun, yolu ve niyeti kötü olanın attığı ok, önünde sonunda kendisine saplanır. Baştaki ne yaptı? Kur’an okudu. Ne yaptı? Namaz kıldı… Göreceksiniz; uygulamada ayağının altına aldığı, ama istismar amacıyla diline doladığı ayetler onu ve yanındaki herkesi öyle bir alaşağı edecek ki, tarihte daha evvel böyle bir şey yaşanmamış, yazılmamış olacak!.. Onca ümmetin, onca insanın hakkı üzerinde, elbette cezasız kalmayacak!.. Vicdansız, iz’ansız herif!.. Şimdi, bunca kul hakkını hangi Mekke temizler, hangi tekke temizler?
Sarayda ve Saltanat Koltuğunda oturup, dindarlık taslayarak ayran içip, ama tüm insanlığın zararına, tüm kutsal değerlerin mahvına çalışan; dünyada da ahirette de kurtulamaz!.. Fakat meyhanede oturup rakı içen, ama kimsenin toprağına, kutsalına, malına, canına, namusuna kastetmeyen bir kişi, önünde sonunda tevbekâr olsa, Rabbinin merhametiyle dünyada da ahirette de kazanabilir!
Şimdi bu YSK seçim sonucu ne gösterdi? Mevcut Cumhurbaşkanı’nın oyuna “%49 küsur” dedi. Moralleriniz bozuldu: “Nasıl olur? Maddi-manevi bunca yıkımın ardından, ülkenin yarısının oyunu nasıl alır? İnsanlar nasıl bu kadar kör, sağır olur yaşananlara?” dediniz. Bakın, size söyleyeyim. Bunların açıkladığı oranın yarıdan fazlası yalan. Ülkenin tümünü geçin, deprem bölgesindeki illerde bunun %60’larda oy alması aklen ve vicdanen mümkün mü? Adam şahsi hırsları ve siyasi hesapları için Ordu’ya izin vermemiş, birçok deprem ilinde Ordu üçüncü günün sonuna, bir kısmında dördüncü, beşinci gününde müdahale edebilmiş… Hükümet olarak yine tüm imkânlarıyla ancak üçüncü ve dördüncü gün sahaya inebilmiş. Depremzedeye dağıtılmak için toplanan çadırları bile, gönüllü kuruluşlara satarak depremzedeye hıyanet etmiş… Yahu bütün bunların üzerinden üç beş ay bile geçmemiş… “Kendilerini bunca ihmal eden hükümeti, tek adamın kötülüklerini bu kadar çabuk unutup nasıl oy verirler?” dediniz. Öyle bir şey olabilir mi kardeş? Bak, sana tanıdığın bir isimle örnek vereyim. İçinizden Çiğdem (Çınar) kardeşinizin annesi. Hatay’daki depremde evi yıkıldığı için oraları bırakıp geldi. Seçim günü de hem psikolojik olarak hem de maddi sıkıntılardan dolayı gidip oy veremedi. Ama sistemde oyu kullanılmış görünüyor! Nasıl bu şekilde olabiliyor peki? O gün oy kullanma işlemi kaçta bitti? 17:00’de sona erdi. 16:57’de, yani son üç dakika içinde, bazı sandık görevlileri oy kullanmak için gelememiş birçok depremzedenin ismi ile RTE isminin altına evet mührünü vurduğu, dolayısıyla o bölgelerde birinci olduğu konusunda çok ciddi ve yoğun duyumlar alındı. Bu sahte sonuca sizi inandıramadı. Peki kendi inandı mı? İnsan en usta yalancı olsa, tüm dünyayı yalanlarına inandırsa bile kendini kandıramaz. İlk seçimde o bölgede ortaya koydukları sayıya ulaşabilmek, daha güzel fırıldak düzenleyebilmek için şimdi seçim startını deprem bölgesinden verdi. Ne yaparlarsa yapsınlar, nasıl fırıldak çevirirlerse çevirsinler, bakalım Allah’ın planı ve programı nedir ve nasıl işleyecektir? Şimdi bu iş birlikçilerin içleri içlerini yiyedursun. Şeytanın ve şeytani şebekelerin, desteklerini isminin üzerinden çekmeleri an meselesidir. O zaman isminin ardı sıra koşuşturan, her yaptığına İlahi kılıf uyduran ey bu AKP bağımlıları, her biriniz o günü yaşamamış olmak isteyeceksiniz! “Biz ne yapmışız? Biz nasıl bu kadar akıllarımızı salmışız?” diyeceksiniz, fakat iş işten sizin için geçmiş olacak!.. Bunca fırıldak dönerken, kiminizin annesi, kiminizin babası, kiminizin kardeşi, oğlu, kızı, karısı, kocası bu tarihi yanlışla bir kez daha baş başa gelmek üzereyken: “Efendim, benim içim cız etti. Altı okun altına mühür basmak çok zoruma gitti. Neden Kılıçdaroğlu oldu? Bir başkası olsaydı içimiz daha rahat olmaz mıydı? Öyleydi, böyleydi, şöyleydi…” Yahu, dön bir bak… Kime verilseydi bu dönemde bu görev? Gidip direkt AKP’ye yamanan Fatih’e mi? Milli Güvenlik Kurulu Toplantıları daha bitmeden, lavabo bahanesiyle çıkıp bütün mahrem bilgileri Yahudi’ye uçuran Meral’e ve onun istediği türedi kimselere mi? Aziz Hocamızın sağlığında bile, Ondan değil de gidip SP’yi ve tüm yan birimlerini AKP’ye katmak için anlaşmışken ecelin fırsat vermediği YİK Başkanı’ndan talimat alan Kişiye mi? Yetki kendisindeyken ülkeyi ekonomik olarak yakan, yıkan Babacan’a mı? Çıkarları çatışıncaya kadar Erdoğan’ın emir erliğini yapmış Davutoğlu’na mı? Yeniden soruyorum; kime verilseydi? İçlerinde Temel dahil; en vatansever, birlikte en rahat hareket edilebilecek kişi Kılıçdaroğlu olduğu için takdir Kılıçdaroğlu’nu getirdi. Dikkat edin, söylemleri bir süredir Bizim söylemlerimiz gibi: “Hak gelecek, bâtıl yok olup gidecek” diyerek toplantı kapatıyor adam.
Bakın, “Kılıçdaroğlu bir kurtuluş rehberiydi” demiyorum, “Kılıçdaroğlu mecburiyetti, mevcutlar ve şartlar içinde en uygun tercihti” diyorum! Hatırlayın gazeteci sordu buna: “Sayın Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı seçilirseniz saray ne olacak?” Bekledik: “Bakalım ne cevap verecek?” dedik. Kılıçdaroğlu: “Sarayı eğitim için, dışarıdan gelenleri misafir etmek için kullanacağım” dedi. “Siz nerede oturacaksınız?” diye sorulunca da: “Atatürk’ün Çankaya’sında oturacağım” cevabını verdi. Nasıl oldu bütün bunlar? Bu söylemler nasıl bu kadar Adil Düzen’e yaklaştı? Ne kadar ağır aksak ne kadar eksik de olsa, İlahi Kader, SP’yi bu ittifakın içine maya olarak kattı… Millî Görüş bir mayadır. Bulunduğu ortamı kendisine yaklaştırır. “Yanında bulunan herkes Millî Görüşçü olur” demiyorum. Yanında bulunan herkesi Hakka, hayra, Millî Mücadele’ye hizmet ettirir hale taşır…
Şimdi, ilk turda kim ne aldıysa aldı. Oylar önceki turda alınan oranın üzerine sayılmayacak. İkinci turda maç 0-0 başlayacak! “Hocam, biz şimdi ne yapalım?” diyen kardeşlerime söyle:
Biir: Seçime kadar her gün en az yedi kez ve oy kullanmaya gidince sandık başında, Yasin Suresi 82-83 ayetlerini okuyun. (Sonrasında da hayır olduğunu düşündüğünüz bir işiniz olduğu zaman yine samimi niyetle bu ayet-i kerimeleri okuyun.)
“O’nun emri, bir şeyi (yaratmak) dileyince ona sadece “OL!” demektir. O da hemen oluverir. Her şeyin melekûtu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (en ince detaylarına kadar bütün mahlûkatın ve kâinatın sırlarına vakıf olan Allah) ne Yücedir. Siz (önünde sonunda mutlaka) O’na döndürüleceksiniz. (Hesaba çekilip hak ettiğinizi göreceksiniz.)” (Yâsin Suresi: 82-83)
Tabii önce bu ayetlerde Rabbimiz ne buyurmuş öğrenin. Herkes iyice bilsin ki; Kur’an’ı okuyup anlama dili Türkçe, yani Meal-i Kerim, ibadet dili ise Arapça metnidir. O sebeple her fırsatta “Meal-i Kerim, Meal-i Kerim…” diyoruz. Eğer inananlar Kur’an-ı Kerim’i meal olarak okuyup anlamaya başlarlarsa; artık kötü niyetli idarecileri onları Kur’an’la kandıramaz, saraylara çekilip lüks içinde yaşayamaz, halkının gözlerinin içine baka baka çalamaz, çırpamaz. Özellikle Milli Çözüm’ün hazırladığı Meal-i Kerim inanarak ve anlayarak okunursa; öyle yalancı, istismarcı şeyhler ve tarikatlar da barınamaz. Kur’an’la halkı istismar edip aldatamaz. Ahmet Akgül’ün hazırladığı Kur’an mealine düşmanlık o yüzden. Yeter mi? Yetmeez!
İkiii: İlk turda oy kullanamayan ancak 28 Mayıs’ta 18 yaşını dolduracak 47 bin kişi daha eklendi şimdi. Bu gençlerimize bugünlerini ve yarınlarını kurtarmayı, hayra ve hakka dayalı bir yarının nasıl kurulacağını anlatın. Sonra, 8 milyon 400 bin seçmen sandığa gitmemiş durumdadır. Hiçbir şeyin artık değişmeyeceğini düşünüp umudunu kaybetmek yanlıştır. Bu sayının on beşte beş tanesi Kılıçdaroğlu’na oy verse fark kapanır. Yedi tanesi oy verse Cumhurbaşkanlığı kazanılır. O zaman, sizin hedef kitleniz; baştakine taparcasına her yaptığı haramı helal sayan, Allah’ı ve kurallarını tamamen gündeminden çıkaran kesimlerden ziyade, Milli değerlerini, bayrağını, bağımsızlığını, toprağını önemseyenler olmalıdır!.. Şimdi bu kesime Adil Düzen’i anlatma zamanıdır. Bu kesime “Ortak değerlerde birleşirsek, netleşirsek şaha kalkarız!” deme zamanıdır. Önce kendi kalbinizi, dilinizi, üslubunuzu; sonra tüm ülkedeki, sonra tüm dünyadaki yaşayanların kalplerini ve dillerini temizleme zamanıdır!
İkinci tur için dostlarınızı, tanıdıklarınızı uyarırken: “Yeni dönemde Meclis’te çoğunluk Cumhur İttifakı’nda olacak, Cumhurbaşkanlığını yine RTE’ye verirseniz, ülke gidişatında hiçbir şey değişmeyecektir. Kılıçdaroğlu’na verirseniz; en azından Meclis çoğunluğunun yapacağı yanlış bir hamleyi Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlu’nun yapacağı yanlış bir hamleyi ise Meclis düzeltir. RTE’nin yeniden seçilmesi durumunda ise şımarıklık had safhaya çıkar ve ülkeyi uçurumdan iter, hiç kimse de bunu engelleyemeyecek ve geleceğimiz tehlikeye girecektir!” dilini kullanmalıdır!
Şu yaşananlar bize gösteriyor ki, ülkemizin yarısı maalesef ki iki aklını birden askıya almışlardır. Arkasından koştukları, “Doğru” dedikleri bu adam kendilerini doğruca cehenneme doğru sürükleyip durmaktadır. İki akıl dediğimiz; bunlar hem dünyalarını hem ahiret hayatlarını kendi elleriyle yıkmaktadır. İşte bunlara mani olmak ise hem inancımızın hem de insanlığımızın icabıdır. Vesselam.
[1] Tweet dizisi / Dr. M. Murat Kubilay
Zafer Yakındır ve Zafer İnananlarındır!
Herşey Allahın kontrolünde gerçekleşmektedir. Bize düşen; sorumluluklarımızı kuşanmak ve zulme ortak olmamaktır. Akıbet muttakilerindir.
Allah imhal eder, ihmal etmez
“Kendisine Rabbinin ayetleri (İslam’ın hakikatleri) hatırlatıldıktan (ve gerçeği anladıktan) sonra, (dünyalık makam ve çıkar hırsıyla) bunlardan yüz çevirip uzaklaşan (ve Hakk yoldan kopup ayrılan)dan daha zalim kim olabilir? Muhakkak ki Biz mücrimlerden intikamımızı alıcıyız.” (Secde: 22)
Zafer yakındır.
İçiniz şu konuda rahat olsun, yolu ve niyeti kötü olanın attığı ok, önünde sonunda kendisine saplanır. Baştaki ne yaptı? Kur’an okudu. Ne yaptı? Namaz kıldı… Göreceksiniz; uygulamada ayağının altına aldığı, ama istismar amacıyla diline doladığı ayetler onu ve yanındaki herkesi öyle bir alaşağı edecek ki, tarihte daha evvel böyle bir şey yaşanmamış, yazılmamış olacak!.. Onca ümmetin, onca insanın hakkı üzerinde, elbette cezasız kalmayacak!.. Vicdansız, iz’ansız herif!.. Şimdi, bunca kul hakkını hangi Mekke temizler, hangi tekke temizler?
…
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU, Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’n in o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
ve Yeni Bir Devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN MSP Genel Başkanı
TRT Basın Toplantısı Yazarlar Soruyor – NİSAN 1980
Kılıçdaroğlu mecburiyetti, mevcutlar ve şartlar içinde en uygun tercihti
[b]”Yeni dönemde Meclis’te çoğunluk Cumhur İttifakı’nda olacak, Cumhurbaşkanlığını yine RTE’ye verirseniz, ülke gidişatında hiçbir şey değişmeyecektir. Kılıçdaroğlu’na verirseniz; en azından Meclis çoğunluğunun yapacağı yanlış bir hamleyi Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlu’nun yapacağı yanlış bir hamleyi ise Meclis düzeltir. RTE’nin yeniden seçilmesi durumunda ise şımarıklık had safhaya çıkar ve ülkeyi uçurumdan iter, hiç kimse de bunu engelleyemeyecek ve geleceğimiz tehlikeye girecektir!”[/b]
Gün Doğarken
Ellerini attıkları ne varsa kuruyan, çürüyen bir döneme girdik. Milletin başına dert olacak ekonomik hamleleri, ahlâki çürümeye yol açan kanun düzenlemeleri, ülkeyi her an bir iç ya da dış savaşın içine dahil edecek seviyede güvenlik zafiyetleri artık bu iktidarın değişmesi gerektiğini gösteriyor. Hem bireysel anlamda hem de icraat anlamında kof kütükler gibi olan bu ekibin ülkenin üstündeki kara bulut misali duruşları, sadece ülkemiz ve bölgemizde değil tüm dünyada Adil Düzen güneşinin doğuşuna mani olma çabası taşıyor. Ama ne ederlerse etsinler! Deniz bitti kara göründü artık… Güzel ve aydınlık günlere az kaldı inşallah…
LİDERDEN MAKAM UĞRUNA KAÇANLAR VE SONUÇ
Masum Türker’beyin süreci ayıklaması
”Fazilet Partisi’nin kapatılmasını önlemek için o zaman Başbakan Ecevit bir teklifte bulundu. Bu teklifte bulunurken sayın Ecevit, hem sayın Devlet Bahçeli hem sayın Mesut Yılmaz da bu teklifi uygun buldular. Yani iktidar oluşturan 3 parti uygun buldu ve o tarihte hepimizin imzası var o teklifin altında. Görüşmeler yapıldı her şey güzel komisyonda renk veren yok çünkü Fazilet Partisi’ndekiler de taraftar gözüküyor. Komisyondan geçtikten sonra genel kurula geldi ilk oylama yapılıyor. Biz görüşme yapıyorduk plan ve bütçe üyesiyle iktidar ve muhalefet koştura koştura oy vermeye gittik.
Dönüşte birisi sayın Altan Karapaşaoğlu olmak üzere 2-3 tane sonradan AKP kurucusu olan üyelere dedim ki “hadi iyisiniz, bize saldırıyorsunuz ama Bülent Ecevit’in demokratlığını görüyorsunuz. Rakibi olan ve büyük bir çatışma oluşturduğunuz Bülent Ecevit, Erbakan hüküm giymesin, partiniz kapanmasın diye Cumhurbaşkanı’nı da ikna ettiler böyle bir düzenleme yapıyoruz hadi hayırlı uğurlu olsun artık kurtuldunuz ve bu ağlamada bitecek artık antidemokratik filan” diye konuştuk.
Onlar da bana dediler ki “biz oy vermedik ki “ ben de “anlamadım nasıl oy vermediniz” dedim. Oylama gizli yapılıyor biliyorsunuz evet ya da hayır diye oy veriliyor. Bana “hayır biz Fazillet’in kapanmasını istiyoruz” dediler. Neden diye sordum “biz parti kuracağız” dediler. “Ama biz Fazilet’ten ayrılıp parti kurarsak halk bize partisini sattı diye oy vermez ama partimiz kapanınca özgürüz kendi partimizi kuracağız, herkes kendi yoluna” dediler. Kapanmış bir parti olarak mağdur oluyoruz dediler. ”O gün AKP’yi kuranlar Erbakan’ın siyasi hayatını bitirdiler, Genel başkan olma şansını elinden aldılar
Sonuç olarak,makalede en ince detaylara kadar anlatılmış.
Gelinen noktada nerde olduğumuz.
Ve bu durumdan kurtuluş reçetesi
Üstad Ahmet Akgül Hocamızın hazırladığı Kur’an mealine düşmanlığın sebebi
“Tabii önce bu ayetlerde Rabbimiz ne buyurmuş öğrenin. Herkes iyice bilsin ki, Kur’an’ı okuyup anlama dili Türkçe, yani Meal-i Kerim, ibadet dili ise Arapça metnidir. O sebeple her fırsatta “Meal-i Kerim, Meal-i Kerim…” diyoruz. Eğer inananlar Kur’an-ı Kerim’i meal olarak okuyup anlamaya başlarlarsa; artık kötü niyetli idarecileri onları Kur’an’la kandıramaz, saraylara çekilip lüks içinde yaşayamaz, halkının gözlerinin içine baka baka çalamaz, çırpamaz. Özellikle Milli Çözüm’ün hazırladığı Meal-i Kerim inanarak ve anlayarak okunursa; öyle yalancı, istismarcı şeyhler ve tarikatlar da barınamaz. Kur’an’la halkı istismar edip aldatamaz. Ahmet Akgül’ün hazırladığı Kur’an mealine düşmanlık o yüzden.”
OL DEYİNCE OLDURUR!..
Defi mefasit,celbi menafî’den
Evla imiş dostum,bunu bildin mi
20 yıl her yönden,yıkım yürüten
İşbirlikçi yolcu, duyabildin mi!..
Temelde farkı yok,sağ ile solun
Bu seçim Ehven şer,tercihli olun
Kutlu haber öncesi,hikmetle dolun
Ol deyince oldurur,görebildin mi?!..
Kılıçdaroğlu seçilirse ; Meclis yanlış yaparsa Kılıçdaroğlu düzeltir, Eğer Kılıçdaroğlu yanlış yaparsa ise meclis düzeltir.
İkinci tur için dostlarınızı, tanıdıklarınızı uyarırken: “Yeni dönemde Meclis’te çoğunluk Cumhur İttifakı’nda olacak, Cumhurbaşkanlığını yine RTE’ye verirseniz, ülke gidişatında hiçbir şey değişmeyecektir. Kılıçdaroğlu’na verirseniz; en azından Meclis çoğunluğunun yapacağı yanlış bir hamleyi Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlu’nun yapacağı yanlış bir hamleyi ise Meclis düzeltir. RTE’nin yeniden seçilmesi durumunda ise şımarıklık had safhaya çıkar ve ülkeyi uçurumdan iter, hiç kimse de bunu engelleyemeyecek ve geleceğimiz tehlikeye girecektir!” dilini kullanmalıdır!
Acı sonları
“(Ancak her türlü imkân ve iktidara kavuşturulduğu halde) Ayetlerimizi yalanlayanları (Kur’ani hükümleri gereksiz ve geçersiz sayanları, yetki ve fırsatları olduğu halde dini emirleri uygulamaya çalışmayanları) ise, onları bilmeyecekleri (ve fark edemeyecekleri) bir yönden derece derece (yükseltip, riyakârlık ve istismarcılıkla yüreklendirip, sonunda çok acı ve alçaltıcı akıbetlerine) yaklaştıracağız.”
“Ben onlara (şahsi ikbal ve ihtirasları için dine ve davaya hıyanete kalkışanlara, bunların gerçek ayarları ortaya çıksın diye) belirli bir süre (mühlet ve fırsat) veriyor (yularlarını uzatıyorum. Ancak) Benim “keyd”im (planım ve tuzağım) sapasağlamdır. (Hiç kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacaktır.)” (A’raf: 182-183
Mevla görelim neyleer, neylerse güzel eyler
[b]Evet, bunların dindarlığı da, milliyetçiliği de, hatta Milli Görüşçülüğü de pastadan pay alana kadardır. Kof söylemler, hamasetli konuşmalar, kuru kahramanlıklar menfaat duvarına çarpıp infilak etmiştir. Gelişen olaylar adeta, herkesin ayarının da amacının da ortaya döküldüğü (ki bunları biz Milli Çözüm Dergimizden zaten biliyorduk) “Maskelerin Düşüşü” konulu tiyatro oyunu gibidir. Cenab-ı Hakka sonsuz şükür ki, biz yine Milli Çözüm Dergimizden biliyoruz ki; bu tiyatro oyununun gidişatı ve oyun perdelerinin bitişleri nasıl olursa olsun, ‘nihai son’ Hakkın zaferidir, Erbakan Devrimi’dir, Adil Düzen Medeniyeti’dir. Hepimizin bayramı şimdiden mübarek olsun![/b]
Sinan Oğan ve türevleri
Sinan Oğan ve türevlerini gördükçe, bize Süleyman Demirel’in şu sözlerini hatırlatıyorlar.
“Süleyman Demirel’e sormuşlar.
Size sövüp duran o adamı neden partinize aldınız?
Demirel: Orada iken bize bağırıyordu, şimdi bizim kapıya bağladık, karşı tarafa sövüyor…”
Esasen, RTE’nin de her ne kadar Milli Görüş kökenli olduğu gözümüze sokulsa da, malum kendileri Milli Görüş gömleğini çıkardılar ve Erbakan Hocayı ihanet edip davasını da reddettiler ve şimdi Demirel’i üstad kabul ediyorlar. Dolayısıyla üstadının yolunu iyi öğrenmişler.
Bütün insanlığın dünya ve ahiret saadetleri için…
AKP kazansa bile, bu enkazın altından kalkamaz…
Bize düşen, şerksiz şüphesiz inanmak ve itaat etmek…
Allah’ın va’adi hakk’tır ve zafer yakındır İnşAllah!
Biz Milli Çözümcüler bütün insanlığın kurtuluşu için çalışmaktayız! Bize düşmanlık eden, bizlere “vatan haini diyerek” vatana hizmet ettiğini zanneden insanların iyiliği içinde çalışıyoruz!
Gerçekleri görsünler ki, dünya ve ahiret saadetlerini kazansınlar!
Eksiklerimizden, günahlarımızdan, bazen sabredemeyişimizden dolayı Allah bizi affetsin…
Umutsuz Müslüman olmaz! Allah’ın adaleti yakında tecelli edecektir İnşAllah!