İMANIN ÖZÜ, İNSANIN SÜSÜ; SADAKAT!
Hâşâ, Allah Peygamber, ve Kur’an değişmedi.
Ben niye değişeyim, değişir mi hakikat…
Günah mübah olur mu, Din sona erişmedi
Hakkı eğip bükene, lanet eder mahlûkat
İman özü doğruluk, insan süsü sadakat…
Helâl haramı bilmek, farzdır aklı haize
Loto piyango olmuş, kumar girmiş caize
Erdoğan hatırına, fetva verir faize
Zina serbest bırakmış, eşcinsele refakat
Ahlâk ayar bozulmuş, nerde ehli sadakat…
Devleti mülkü sanır, iktidarda kiracı
Fren patlamış gider, nasıl alır viracı
Haçlı AB’ye uyar, Din istismar aracı
Ne tahribatlar oldu, biraz yapsan tahkikat
İman özü çürüdü, nerde kaldı sadakat…
Hıyanet siyaseti; riya yalan palavra
Bugün hava atıyor, yarın yapar manevra
İslam candır vücuda, ruhsuz ceset kadavra
Din iman edebiyat, hayâsızlık tatbikat
Hak davadan koparsan, hiç kalır mı sadakat…
Kız karı yoldan çıkmış, kocalığından utan
Şu sarık sakala bak, hocalığından utan
Hayır hizmet dernekmiş, localığından utan
Her türlü rezalete, kılıf oldu tarikat
Hak’tan ayrılan murdar, çün kayboldu sadakat…
Yirmi yılda tam kırk kat, ağırlaştı sorunlar
Harun rolüyle geldi, bak çoğaldı Karunlar
Artık dedelerine, moruk diyor torunlar
Bunlardan hayır ummak, safdiriklik hamakat
Ne iz’an insaf kaldı, ne vicdan ve sadakat…
Şişirmekle kahraman, çıkmaz uyuz tavuktan
Devlet adamı olmaz, ağzı bozuk lavuktan
Hiç evliya çıkar mı, cübbe şalvar kavuktan
Taat takva ve cihat, elbet gerek liyakat
Evliya-üş – Şeytan’dır, olmayınca sadakat…
Gerçeği söyleyince, fıttırır münafıklar
Rahman dostu geçinir, Şeytanla mutabıklar
Dindar rolü oynuyor, HAÇ’lıyla muvafıklar
Milli Görüş’ten kopmuş, bunlar ancak sakatat
Yalanla yalamadır, hiç kalmamış sadakat…
Hak söyle, halk bilmezse; Hâlık doğrudan yana
Dürüst ve dengeli ol, onur gelsin dünyana
Bir laçkalık bulaşmış, bayına ve bayana
Hiç yalansız geçmiyor, diyalog ve mülakat
Sahtekârsın vesselam, sende yoksa sadakat…
Helâl haramı bilmek, farzdır aklı haize
Loto piyango olmuş, kumar girmiş caize
Erdoğan hatırına, fetva verir faize
Zina serbest bırakmış, eşcinsele refakat
Ahlâk ayar bozulmuş, nerde ehli sadakat
aklı olanın Helali paramı bilmesi farzdır buna rağmen loto Piyango kumar bu düzende caiz olmuş, faize fetva verilmiş zina eşcinsellik vakayı adi olmuş bu Bozuk Düzen Ya Rab Ne kadar gidecek en kısa zamanda Adalet nizamını bize nasip eyle
İşte Milli Çözüm:
“Hak söyle, halk bilmezse; Hâlık doğrudan yana”
Saf suresi 12 ve 13. ayetlerinin müjfelerine erişmeyi Mevlâ nasip etsin. Amin.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla:
Sadakatin Anlamı ve Yararı
Sadakat, Allah’a gönülden iman eden mü’minlerin en belirgin vasfıdır. Allah yolunda gösterdikleri samimi sadakat, onların ihlas sahibi kimseler olduklarını ortaya koymaktadır. Çünkü bir insanın Allah’a iman etmesi, hiçbir dünyevi çıkar beklemeden İslam’ı yaşaması, hayatı boyunca Allah’ın rızasını kazanmak için çaba harcaması, sahip olduğu ve sevdiği her şeyi O’nun rızasına ulaşabilmek için kullanması ve kendisine isabet eden zorluklara sabırla katlanması için kesinlikle güçlü bir sadakat ve bağlılık duygusuna ihtiyacı vardır. İnsana bu yolda ilerleyebilme gücünü ve isteğini, ancak Allah’a karşı duyduğu sevgi ve bunun getirdiği güçlü bağlılık ve sadakat kazandıracaktır. Allah’a karşı duyulan bağlılık ve teslimiyet ne kadar içten ve kuvvetli olursa, insan Allah’a o denli yakınlaşma fırsatı bulacak ve O’nun rızasını kazanmakta göstereceği çaba ve şevk de o kadar artacaktır. Mü’minlerin sahip olduğu bu manevi gücün kaynağı, Allah’a karşı duydukları içten sadakat ve güven duygularıdır. Bu nedenle sadakat, mü’mini diğer insanlardan ayıran en temel özelliklerin başındadır. Bir mü’min, hayatının sonuna kadar Allah’ın emir ve yasaklarına uyduğu takdirde, -Allah’ın izniyle- Allah’ın rahmetine ve cennetine ulaşacaktır.
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/sadakat-imanin-sigortasidir/
Hak söyle, halk bilmezse; Hâlık doğrudan yana
Dürüst ve dengeli ol, onur gelsin dünyana
Bir laçkalık bulaşmış, bayına ve bayana
Hiç yalansız geçmiyor, diyalog ve mülakat
Sahtekârsın vesselam, sende yoksa sadakat…
Elçiye gösterilecek olan bu itaat, içten gelerek yapılacaktır. Mü’min, Elçinin verdiği kararın doğru olduğuna kesin olarak kanaat getirmeli ve itaatinde hiçbir şüphe ya da kuruntu duymamalıdır. Bu son derece önemli bir konudur. Çünkü aksi bir tavır, yani gönülsüz bir itaat, Kur’an’da imansızlık göstergesi olarak tarif edilmektedir. Allah ayette şöyle buyurmaktadır:
“(Ey Nebim!) Hayır (onların zannettiği gibi) değil; Senin Rabbine andolsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde Seni hakem kılıp, sonra Senin verdiğin hükme, (hem de) içlerinde hiçbir sıkıntı (ve gizli itiraz) duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, onlar hakkıyla iman etmemişlerdir. (Çünkü iman; Ayet ve Hadisleri kutsal ölçü edinmeyi gerektirir. Bu ayete göre adil devlet ve hükümet kararlarına da itaat edilmelidir.)” (Nisa: 65)
Mü’minlerin inkârcılara karşı başarı kazanması da ayetlerde haber verildiği üzere Resullerine ve içlerindeki emir sahiplerine olan itaatlerine bağlıdır. Eğer itaat ederlerse Allah mü’minleri destekler ve onlara başarı verir. Ancak bunun tersi de geçerlidir. Eğer mü’minler emre itaat etmezlerse, inkârcılar karşısında güç kaybederler. Aşağıdaki ayette, Peygamberimiz döneminde mü’minlerin yaşadığı bu tür bir olay, şöyle haber verilmektedir:
“Andolsun (Uhud’da ve kıyamete kadar buna benzer durumlarda), Allah size verdiği sözünde sadık kaldı (ve O’nun va’adi doğru çıktı, ki önceleri) siz O’nun izniyle onları (inkârcıları) kırıp-geçiriyordunuz. Ta ki sevdiğiniz (zafer)i size gösterdikten sonra, siz yılgınlığa yöneldiniz, isyan ettiniz ve (Hz. Peygamberce: ‘Sakın yerinizden ayrılmayın!’ şeklinde verilen) emir hakkında çekiştiniz. Sizden kiminiz dünyayı, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra (Allah) denemek için (imtihan gereği) sizi (bir müddet) ondan (manevi yardımdan mahrum bıraktı, cihad şuurundan ve ahiret duygusundan) çevirip uzaklaştırdı. Ama (sonra yine de) sizi bağışladı. Allah mü’minlere karşı fazıl (ve ihsan) sahibi olandır.” (Âl-i İmrân: 152)
Kurtuluş ancak itaatle olur. İtaat etmeyen, Peygamberden ya da mü’minlerden ayrı bir yola sapan kimsenin varacağı yer ise, Kur’an’ın hükmüne göre cehennemdir. Allah, Nisa Suresi’ndeki bir ayetinde şöyle hükmetmektedir:
“Her kim kendisine ‘dosdoğru yol’ apaçık belli olduktan (hidayet ve hakikati bilip tanıdıktan, Hakk ile Bâtıl’ın farkına ve şuuruna vardıktan) sonra, (dünyalık makam ve menfaat hırsıyla) Elçiye (Peygambere ve Hakk dava rehberine) muhalefet edip (haklı ve hayırlı hareketten ayrılırsa) ve mü’minlerin yolundan başka bir yola (Siyonist ve Haçlı İttifakına ve şeytani kurallarına) uyarsa, onu dönüp gittiği yanda (şerli ortam ve ortaklıkta) bırakırız (bu hıyanet ve hakaretinden dolayı tekrar Hakka ve hidayet yoluna dönmesine fırsat tanımayız ve hidayetini karartırız) ve (ahirette de) cehenneme sokarız. O ne kötü ve sürekli bir (zindan) karargâhıdır! [Not: İmam-ı Şafii: “Bu ayet, ‘icma’ya ve Hakk hâkim olsun diye ortaya çıkan oluşuma bağlı kalmayı gerekli sayan en önemli ayetlerin başındadır” buyurmaktadır. Bak: Razi. Cilt: 11 Sh: 43]” (Nisa: 115)
Hak söyle, halk bilmezse; Hâlık doğrudan yana
Dürüst ve dengeli ol, onur gelsin dünyana
Bir laçkalık bulaşmış, bayına ve bayana
Hiç yalansız geçmiyor, diyalog ve mülakat
Sahtekârsın vesselam, sende yoksa sadakat…
…
MÜMİN KİMDİR?
Mümin; daima Haktan ve hakikatten yana olur.
Sadece Hakkın rızasını umar.
Halka gösteriş derdinde değildir.
İşinde ve gücünde, düşünce ve davranışında her zaman doğru ve dürüsttür.
Asla harama ve hilekarlığa tenezzül etmez.
Dengeli ve itidallidir. İfrat ve tefritten uzaktır.
Her türlü laçkalık ve lağviyattan beridir.
Yalanla yalama olmamıştır.
Hamlıktan ve hantallıktan kurtulmuştur.
Sahtekarlık ve bayağılıktan alakasını kesmiştir.
Rabbine, dinine, davasına ve liderine sadakatten ödün vermez.
Her konuda ve her ortamda, onurlu ve şuurlu hareket eder.
Rabbimiz bizleri, imanı kemale eren hakiki müminlerden etsin.
Âl-i İmran 77
Allah’ın ahdini (ve Hakk davasına bağlı kalacakları hususundaki sadakat) yeminlerini, (sonradan makam ve menfaat hırsıyla) az bir paha (yani dünyalık değersiz şeyler) karşılığı satanlar (var ya), işte onlar için ahirette hiçbir pay (paye ve şeref) olmayacaktır, kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, yüzlerine bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar (dinlerini ve davalarını dünyalık çıkarına satanlar) için çok acı ve alçaltıcı bir azap vardır. (Dünyada zillet ve hezimeti, ahirette ise cehennemi hak etmişlerdir.)
https://www.mealikerim.com/3/ali-imran
Fetih 10
(Ey Resulüm!) Şüphesiz (Hakk ve adalet hâkim kılınsın, zulüm ve küfür düzenleri yıkılsın diye, imani ve insani bir mesuliyetle) Sana biat edenler, (bağlılık sözü verenler, aslında ve aynen) ancak Allah’a biat etmiş (gibi)dirler. (Sanki) Allah’ın eli (Seninle biat ve itaat sözleşmesi yapan) şahısların elleri üzerindedir. (Hakk ve hayır adına biat edip sadakat gösterenler Allah’ın özel inayeti ve hidayeti içindedirler.) Bu nedenle artık kim ahdini bozar (Hakk davadan ve sadakatten ayrılır)sa, o sadece kendi aleyhine ahdini bozmuş birisidir. Her kim de Allah’a verdiği ahdine vefa gösterir (sadakat, samimiyet ve gayretini devam ettirir)se, (Allah kesinlikle) ona da büyük bir ecir (şeref ve zafer) verecektir.
https://www.mealikerim.com/48/fetih
“Sıkıntı ve zorluk anları, inkârcıların sadakatsizliklerini ve samimiyetsizliklerini deşifre ederken, mü’minlerin de Allah’a ve elçilere olan sadakatlerini ortaya çıkarmaktadır. Mü’minler, karşılaştıkları zorluk anlarında, “…Bu, Allah’ın ve Resulü’nün bize va’ad ettiği (ve haber verdiği) şeydir (zalim ve güçlü saldırganları yenmek için bize manevi yardım edilecektir); Allah ve Resulü doğru söylemiştir…” (Ahzâb Suresi: 22) diyerek, Allah’a karşı olan teslimiyetlerini ve bağlılıklarını açığa vuracaktır.
Allah; iman etmemek için bahaneler arayan bu samimiyetsiz insanların, Peygamberimiz (SAV)’den, mucize istemeleri karşısında şunları hatırlatmışlardır:
“…Size Allah’ın hazineleri yanımdadır diye (iddia etmiyorum), gaybı da bilmiyorum ve Ben size bir meleğim de demiyorum. Ben, (sadece) Bana vahyedilene uyuyorum (sizleri de uyarıyorum)…” (En’am Suresi: 50)
Bu kimseler, kendilerini yönetip idare edecek elçilerde, cahiliye kıstaslarına göre hep bir ‘üstünlük’ aramışlardır. Bu da onların, Allah’ın davetçilere verdiği ‘bilgi ve istikamet üstünlüğünü’ görüp anlamalarına engel olmuştur. Kendilerine gönderilmiş olan elçilerin ne kadar değerli ve üstün insanlar olduklarını kavrayamadıkları için, onların çağrılarını hesaba katmamışlardır. Allah aşağıdaki ayette bu kimselerin elçilere sadece bu sebeple inanmadıklarını şöyle vurgulamaktadır:
“Aslında kendilerine hidayet geldiği zaman, insanları inanmaktan alıkoyan şey, onların: ‘Allah, elçi olarak bir beşeri mi gönderdi?’ demeleri (ve bahaneleri)dir.” (İsrâ Suresi: 94)
“(Halbuki) Andolsun, daha önce ‘arkalarını dönüp kaçmayacaklarına (ve İslam davasından kaytarmayacaklarına)’ dair Allah’a söz vermişlerdi; Allah’a verilen söz (ahit) ise, (ağır bir) sorumluluktur. (Ahdine vefa etmeyenler belasını bulacaktır.)” (Ahzâb: 15)
Güçlü bir sadakat duygusu, beraberinde güçlü bir imanı da olgunlaştıracak ve bu, mü’min kişinin Allah yolunda kendisine isabet edebilecek her türlü zorluğa karşı sabretme şevkini ve gücünü arttıracaktır. Kişiyi, sürekli olarak ‘Allah’a yönelip dönen, Allah’ı zikreden, O’ndan korkup, O’nu seven ve sadece Allah’ı veli edinmiş’ salih bir kul haline sokacaktır. Allah’a karşı olan bu güçlü bağlılığı, mü’mini bu yolda sürekli salih ameller yapmaya ve ‘Allah’ın rızasını’ kazanmaya uğraştıracak ve onu üstün ahlâklı ve imani olgunluğa erişmiş saygın bir kişi konumuna taşıyacaktır. İşte Milli Çözüm Ekibi’ne hayranlık ve saygınlık kazandıran, bu sadakat ve bağlılıklarıdır.” [1]
…
Gelenek görenek, Cuma Ramazan
Dertleri dünyadır, mideler kazan
Yalan der, haram yer; cünüp her zaman
Adı farklı tadı, aynı özdeşler9
İslamsız iz’ansız, yürüyen leşler…
İşin yoksa takva, rolüyle kasıl
Allah kalbe bakar, niyettir asıl
Güçlüye güvenme, biter bu fasıl
Kurtla boğuşamaz, miskin meleşler10
Gafletten uyanmaz, yürüyen leşler…
Devletsiz Din, dinsiz devlet beladır
Alev sardı, her taraf Kerbela’dır
Alçağın tapması, makam maladır
Hak davadan kaçar, dönek kalleşler
İslam’la dirilir, yürüyen leşler… [2]
[1]https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/sadakat-imanin-sigortasidir-3/
[2] https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/yuruyen-lesler-siir/
Hak söyle, halk bilmezse; Hâlık doğrudan yana
Dürüst ve dengeli ol, onur gelsin dünyana
Bir laçkalık bulaşmış, bayına ve bayana
Hiç yalansız geçmiyor, diyalog ve mülakat
Sahtekârsın vesselam, sende yoksa sadakat…
Her durumda, her ortamda hakkı söyleyenlerden haktan yana olanlardan eylesin Rabbim bizi..
HAKK GELDİ BÂTIL ZAİL OLDU!
Kadere bak kimler, kimlerle beraber? (:
Siyasal islamcısı, ırkçısı birleşmişler
Hükümet olmak çin, kinlerini gizlemişler
Cübbelisi-küpelisi, hucuma geçmişler
Milli Çözüm yazar, bozar kirli oyunlarınızı
Allah korur bizleri, defeder fitne fesadınızı!
SADAKAT, SADAKAT, SADAKAT…
ALLAH YOLUNDA;
DAVAYA SADAKAT,
LİDERE SADAKAT,
AİLEYE SADAKAT,
KARDEŞLİĞE SADAKAT…
Tevbe 16
Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri; Allah’tan, Resulünden ve mü’minlerden başkasını asla sırdaş ve sığınak edinmeyenleri (sadakat ehlini) bilmeden, (kahramanlarla korkakları, sadıklarla sahtekârları birbirinden ayırıp seçmeden) kendi halinize terk edilip bırakılacağınızı (ve imtihandan kurtulacağınızı) mı sandınız? Allah (bütün niyet ve kasıtlarınızdan ve) yaptıklarınızdan Haberdardır.
Tevbe 119
Ey iman edenler! (Her konuda) Allah’tan korkun (Kur’an’ın ve Resulüllah’ın yoluna uyun) ve (Hakk davasında sağlam duran) doğru (sadık)larla birlikte olun (ki iman; Hakka tarafgirlik ve davaya sadakattir).
İbrahim 27
Allah iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sapasağlam sözle (Resulüne biat ve sadakat üzerinde) sabit kılacaktır. Allah zalimleri ise şaşırtıp-saptırır; Allah dilediğini (ve herkese hak ettiğini) yapar. (Her işi hikmetli ve adaletlidir.)
Hacc 15
Her kim Allah’ın ona (Hakka davet ve istikamet yolundaki sebat ve sadakat ehli kuluna) ne dünyada ne de ahirette asla yardım etmeyeceğini (başarıya eriştirmeyeceğini, zafer ve galibiyet vermeyeceğini) sanıyor (ve savunuyorsa, kesinlikle aldanıyor ve şeytani karakterinden böyle söylüyor.) Hele göğe (darağacı gibi) bir araç uzatsın (ve ipi boynuna taksın), sonra (ayaklarını yerden) kesiversin de baksın (bakalım, ruhundaki nifaktan dolayı) kurduğu tuzak içindeki öfkesini giderebilecek mi? (Halbuki hainler ve kâfirler çatlasa da, Allah elçilerini muvaffak, dinini ise hükümran kıl
ıverecektir.)
İslâm’a çağrıldığı halde (Müslüman ve Kur’an; devlet ve siyaset işine karışmaz diyerek) Allah’ın üstüne yalan ve iftira atanlardan daha zalim kim olabilir? Allah böylesi zalimleri asla hidayete eriştirmez.”[6] ayetleri bu gibileri göstermektedir.
d- Hangi dinden ve hangi kavimden olursa olsun ve hangi yolla yapılırsa yapılsın, insanların canına, malına ve namusuna hakaret ve hıyanet edenler, dininden ve düşüncesinden dolayı insanlara zahmet ve eziyet edenler de zalimdir.
e- Zalimlerden makam ve menfaat umarak veya Hak Davaya hizmetten usanarak, nefsine ve şeytana uyarak İslami hareket ve cemaatten ayrılıp kaçanlar da zalimdir.
“Kendisine Rabbinin ayetleri (İslâm’ın hakikatleri) okunduktan (ve gerçeği anladıktan) sonra, bunlardan yüz çevirip uzaklaşandan daha zalim kim olabilir? Muhakkak ki Biz mücrimlerden intikamımızı alırız.”[7] ayeti bu gerçeğe işaret etmektedir.
f- İslâm’ı bozmaya, yozlaştırmaya ve Müslümanları yoldan çıkarmaya çalışanlar. Basın, yayın ve eğitim yoluyla bu tahribatı yapanlar da zalimdir.
“İyi bilin ki Allah’ın la’neti zalimlerin üzerinedir. O zalimler ki, Allah’ın yoluna (Kur’ani hükümlerin yaşanmasına ve uygulanmasına) mâni olurlar ve O’nu (İslâm’ı) eğriltmek ve dejenere etmek isterler.”[8]
“Veyl olsun şu kâfirlerin haline ki, onlar dünya hayatını ahirete tercih ederler, Allah’ın yoluna engel olurlar ve onun eğrilmesine (ve keyiflerine göre değişmesine) çalışırlar. İşte gerçek sapıklar bunlardır.”[9] ayetleri de böylelerini göstermektedir.
Yarabbi mazluma umut olmayı, bizlere nasip eyle zalimlere ve işbirlikçilerine yer yüzünde nefes aldırma …
Mâide 105
Ey iman edenler! Üzerinizdeki (yükümlülük) kendi nefislerinizdir. (Öncelikli sorumluluğunuz kendi niyetleriniz ve amellerinizdir. Bu nedenle kendinize dikkat edin ve düzeltin.) Siz (sadakatle hidayete ve İslamiyet’e yapışıp) doğru yola eriştiğiniz takdirde, (Hakk’tan ve hayırdan ayrılıp) sapan (kimseler) size zarar veremeyeceklerdir. Tümünüzün dönüşü Allah’adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir.
YALAN ONLAR İÇİN DOĞALDI!
Çeyrek asırdır şu Aziz Millete yalan ve palavrayla ,gözlerine baka baka en alçak icraatları yaptılar ve hiç utanmadan meydanlarda ellerinde Kur’an sallayarak uyutmaktan da utanmadılar!
İnsanda biraz ar edep olur!Abd ve israil in peşine takılıp akla ziyan icraatlarla İslam Alemini tarumar ettiniz!Kafir bu kadar zulüm yapamazdı sizi kullanmasaydı…Biraz olsun onurunuz olsaydı utanırdınız!Malisef o da olmadığı için yalvarıyoruz!
Ya RABBİ! Görüyor ve biliyorsun ne olur bunların pisliklerinde rezil eyle ve ÜMMETTEN uzak eyle!Hem dünya hem ahirette zelil eyle…Amin
Tecelli ettin âlemde
Teselli verdin kalemde
Adem Nebi sülalemde
Ahyed5 suratın Allah’ım
Şükür yarattın Allah’ım…
Dost yolunda, ter akana
Hal gösterdin, her bakana
Yoldaş kıldın, Erbakan’a
Hak’tır muradın Allah’ım
Şükür yarattın Allah’ım…
Aklım gözüm, olmasaydı
Dilim sözüm, olmasaydı
Milli Çözüm, olmasaydı
Zordu Sırat’ın Allah’ım
Şükür yarattın Allah’ım…
Sâdıka uğrar selamın
Nifak huyudur Bel’amın
Tahrif ettiler Kelâmın
İncil Tevrat’ın Allah’ım
Şükür yarattın Allah’ım…
Melek ruhlar, kanat kanat
Cümle mülkündür Kâinat
Harika san’at Tabiat
Âlem hayratın Allah’ım
Şükür yarattın Allah’ım…
Yirmi yılda tam kırk kat, ağırlaştı sorunlar
Harun rolüyle geldi, bak çoğaldı Karunlar
Artık dedelerine, moruk diyor torunlar
Bunlardan hayır ummak, safdiriklik hamakat
Ne iz’an insaf kaldı, ne vicdan ve sadakat…
Bunlardan hayır ummak artık en hafif ifadeyle safdiriklik. Peşinyana kitap verirken çok mutlu. Adam zengezur koridorunu nasıl askıya aldık der gibi sırıtıyor.
Sırıtır bunlar her şerlerinde
Utanç bulamazsın bir yerlerinde
Sadakat kalmamış hiç serlerinde
Rapor vermeye koşmuş birileri
Siyonist rejimin zalim erleri….
Sadakat yoksa neye yarar sadarat
Sadakat imanın özüdür.
Hıyanet küfrün şiarıdır.
Ahzâb 23
Mü’minlerden öyle (mert ve metin) er kişiler vardır ki, Allah üzerine yaptıkları ahde (iman, itaat ve cihad sözlerine) sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirip (Hakk uğrunda canını vermiştir), kimi de (gönülden cenneti ve şehadeti umup) beklemektedirler. Onlar hiçbir vazgeçme ve yan çizme (bedel ve bahanesi) ile (Allah adına verdikleri sözlerini)değiştirmemişlerdir.
Hucurât 15
(Hakiki) Mü’minler ancak o kimselerdir ki: Allah’a (Kur’an’ın hükümlerine) ve Resulüne (Hz. Peygamberin öğretilerine tamamen ve samimiyetle) iman getirirler; sonra hiçbir kuşkuya (ve korkuya) kapılmadan (ve asla Hakk’tan caymadan) mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda (Din, Millet ve Vatan uğrunda) cihad ederler. İşte bunlar, (iman davasında) sadık olanların ta kendileridir. [Not: Demek ki Hakk hâkim olsun ve adil bir düzen kurulsun da tüm insanlık huzura kavuşsun diye, mallarıyla canlarıyla ve bütün imkânlarıyla çalışıp çabalamayanlar, milli savunmaya katılmayanlar veya dünyalık heves ve hesaplarla haklı davalarından yan çizip bâtıl yollara kayanlar ve Batılılara yaslananlar, iman şuurunu ve hidayet huzurunu kaybedeceklerdir.]
https://www.mealikerim.com/49/hucurat/15
Biz bu davaya koşarak gideriz
Koşarak ğidemessek yürüyerek gideriz
Yürüyerek ğidemessek sürünerek gideriz…
Necmettin Erbakan
Bu davaya sahip cıkmak fedakarlık şuur ister. Erbakan hocamızın dediği gibi biz bu kuşun canlı sını istiyoruz.
İçi saman dolu kuşu değil.
Hak söyle, halk bilmezse; Hâlık doğrudan yana
Dürüst ve dengeli ol, onur gelsin dünyana
Bir laçkalık bulaşmış, bayına ve bayana
Hiç yalansız geçmiyor, diyalog ve mülakat
Sahtekârsın vesselam, sende yoksa sadakat…