İslamcılar Arasında “Siyonizm’e Yaranmacılığın” Yeni Kılıfı:
ERBAKAN’I VE PROGRAMLARINI YOK SAYMAK!
Şeytanlık ve kaypaklık ayrıntılarda saklıdır. Bunun farkına varmak ve gerekli tedbirleri almak ise feraset ve dirayetle alâkalıdır.
Saadet Partisi’nde, her kademesinde hizmet vermiş ve Milli Görüş’ü=Adil Düzen’i benimsemiş herkesin Genel Başkan adayı olması normal ve doğaldır. Ancak Abdullah Gül gibi, Erbakan’a ve Davamıza açıkça başkaldırmış ve karanlık odaklarla irtibatı kanıtlanmış birisine, DEVA ve GELECEK Partileriyle birlikte SP’yi de katıp, onun yönetimine bırakılması hazırlıkları ise hıyanetin daniskasıdır. Biz “Mahmut Arıkan’ın, ‘İstanbul İngiltere Başkonsolosluğu’ yetkilileriyle, Teşkilatımızdan ve halkımızdan habersiz sürekli görüşmeler yaptığı!?” yolundaki duyumları yazıp, böyle bir girişiminin olup olmadığı… Veya Genel Merkezin bilgisi dahilinde, şu maksatlarla yapıldığı yolunda bir açıklama beklerken, tam aksine suskun kalması da kafalarımızı iyice karıştırmıştı.
Maalesef ne Genel Başkan’dan, ne Mahmut Arıkan’dan ve ne de diğer Genel Başkan adaylarından ve dava kurmaylarından bu konunun açıklığa kavuşturulması… En azından, üç Partinin birleştirilip Abdullah Gül’ün Başkanlığına bırakılması gibi bir duruma asla razı olunmayacağı hususunda hiçbir açıklama yapılmamıştı.
Oda TV: “Saadet’te Karamollaoğlu oyunu: Dediğini yaptı!” diye manşete taşımıştı!
Saadet Partisi’ndeki kongre krizinde Genel Başkan Temel Karamollaoğlu’nun halefi olarak bildirilen Mahmut Arıkan, süreci yönetecek kişi olarak atanmış ve Genel Başkan adaylığı garantiye alınmıştı.
“Güya, kongreye gidecek olan Saadet Partisi’nde krize dönüşen süreçte taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Kongre sürecini yönetecek kişi ise Mahmut Arıkan olarak belirlenmiş durumdaydı.
Birol Aydın’ın, Karamollaoğlu açıklama yapmadan önce adaylığını duyurması, Saadet Partisi Genel Merkezi’nde ‘darbe girişimi’ eleştirilerine yol açmıştı. Parti Genel İdare Kurulu üyelerinden Ahmet Maruf, Aydın’a tepkisini Kurumun resmi hesabından, kurumun Genel Başkanının bilgisi ve onayı olmadan paylaşım yaparak korsan adaylık açıklamak Genel Başkanın, Yüksek İstişare Kurulunun iradesine karşı açık bir darbe girişimidir” ifadelerini kullanmıştı.
Merhum Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan’ın 25 yıl boyunca Özel Kalemliği görevinde bulunmuş olan Mehmet Karaman’ın da Arıkan’ın adaylığı konusunda müdahalesi ve etkisi olduğu kulislere yansımıştı!” (06 Ağustos 2024)
Saadet Partisi Kayseri Milletvekili, SP Genel Başkan Vekili ve SP Genel Başkan adaylarından biri olan Mahmut Arıkan – x (Twitter) hesabından şunları paylaşmıştı[1]:
“Şehit Komutan İsmail Haniye’nin ardından Hamas Hareketi’nin yeni Siyasi Büro Başkanı olarak seçilen Yahya Sinvar’a muvaffakiyetler diliyorum.
Yeni başlayan süreçle birlikte artık tüm bölge ülkeleri, üzerine düşeni yapmalı ve Siyonizm’e karşı somut adımlar atmalıdır.
7 Ekim’den itibaren Gazze’ye karşı uygulanan işgal ve soykırımın sadece kınamakla bitmeyeceği anlaşılmıştır. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın öncülüğünde tüm Müslüman devletler Filistin davasına sahip çıkmalı, yaşanan vahşete son vermek için eldeki tüm imkânları seferber etmelidir.”
Dikkatinizi çekmiştir; SP’ye Genel Başkan Vekili olarak atanan Mahmut Arıkan kendi Facebook sayfasından yaptığı açıklamada; kurtuluşun Erbakan projeleri ve D-8 öncülüğünde olacağını söylemiyor, İslam İşbirliği Teşkilatı öncülüğünde olacağını belirtiyordu.
Mahmut Arıkan, Yahya Sinvar’a bu mesajı göndermeden önce, Abdullah Gül’le görüşüp birlikte kararlaştırmış olmasındı!.. Çünkü Sn. Abdullah Gül daha önce: “İslam İşbirliği Teşkilatı, BM ve AB gibi oluşumların alternatifi ve karşıtı değil, tamamlayıcı ve destek çıkıcı bir misyonu vardır” şeklinde ifadeler kullanmıştı.
Sn. Mahmut Arıkan’ın bu teklif ve temennisi, yoksa malum ve mel’un odaklara “Biz Erbakan’ın proje ve planlarından ve Yeni Bir Dünya oluşturacak ilmi ve tarihi programlarından uzaklaşıp, Küresel güçleri ürkütmeyecek “İslam İşbirliği Teşkilatı” gibi kurumlarının istikametinde hareket etme kararı aldık!” mesajları mıydı?
Sn. Mahmut Arıkan, Erbakan Hoca’nın “İslam Birliği ve D-8 Girişimi”nden habersiz, gafil ve konunun cahili ise, nasıl Saadet Partisi’ne Genel Başkan yapılacaktı? Yok eğer bile bile Erbakan Projelerini unutturup örtmeye çalışıyorsa, İstanbul İngiltere Konsolosluğu yetkilileri ve Chatham House üyeleriyle, özel ve gizli irtibatlarının kirli amacı ortaya mı çıkmaktaydı?
“İslam İşbirliği Teşkilatı”nın maalesef dış odakların güdümüne alındığını da hatırlatmak lazımdı.
25 Eylül 1969 tarihinde kurulan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) gayesi, İslam Dünyasının hak ve çıkarlarını korumak, üye devletler arasında işbirliği ve dayanışmayı güçlendirmek olarak belirlenmiştir.
Teşkilat; Cidde-Suudi Arabistan merkezli faaliyet göstermekte olup, Teşkilatın Genel Sekreterliğini şu anda Hüseyin İbrahim Taha yürütmektedir. (Hissein Brahim Taha) 57 üyeye sahip İİT, BM’den sonra ikinci en büyük hükümetler arası siyasi teşkilat ve dünyadaki tüm Müslümanları temsil eden tek resmi yapı olma özelliğine sahiptir.
Türkiye, Teşkilat’a kuruluşundan bu yana üyedir. İİT nezdindeki daimî Temsilcilik 24 Temmuz 2015 tarihinden beri Cidde’de faaliyettedir. Üstelik İslam İşbirliği Teşkilatı’nda; Rusya Federasyonu, ABD kuklası Tayland gibi ülkeler bile gözlemci statüsündedir.
Bakınız, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi üç Arap ülkesi, ABD’nin Gazze’ye barış gücü gönderme talebine yanaşmamıştı!
ABD’nin Gazze Şeridi’nde savaş sonrası barış misyonuna katılma talebini; Ürdün, Katar ve Suudi Arabistan’ın reddettiği, Mısır ve BAE’nin bazı şartlar koşarak misyona katılmayı kabul ettiği ortaya çıkmıştı. Oysa bunlar İslam İşbirliği Teşkilatı’nın en önemli üyeleri konumundaydı.
The Times of Israel gazetesine konuşan iki kaynak bu bilgiyi doğrulamıştı. Mısır ve BAE ise misyona katılmak için birkaç şart koşmuşlardı. Bu şartlar arasında misyonun “iki halk için iki devlet” konsepti kapsamında yapılması talebi yer almıştı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bu konsepti kabule yanaşmamıştı.[2]
Bu bağlamda, 2004 yılında örgütün Genel Sekreteri bir Türk vatandaşı Ekmeleddin İhsanoğlu olmuşlardır. Güya Türkiye, örgüt içindeki ağırlığını arttırarak 2008 yılında somutlaştırılan yeniden yapılanmasının da öncülüğünü yapmıştır. Ekmeleddin İhsanoğlu 2004 yılında gizli oy sistemiyle Genel Sekreterliğe taşınmıştır. Bu Genel Sekreterlik seçiminde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün 2003’te yaptığı konuşmanın önemine vurgu yapılmıştır. Abdullah Gül “İslam dünyasının değişim ve reform ihtiyacının olduğunu ifade etmekte ve İslam İşbirliği Teşkilatı ile ilişkileri, AB’yle ilişkilere alternatif değil, onu tamamlayıcı bir boyut olduğunu” vurgulamışlardır.
Üstelik bu Ekmeleddin İhsanoğlu, daha sonra CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olmuşlardı!
İstismarcı İslamcıların Erbakan’sız Kurtuluş Arayışları!
Yusuf Kaplan “Rüya Gibi Bir Kamptı” (05.08.2024) Yazısında:
Türkiye’nin varoluş sorunlarını hatırlatıp:
“Türkiye’nin sorunu eğitim sorunu değil. Türkiye’nin sorunu varoluş sorunudur. Türkiye’nin ‘kim’liği, ‘ne’liği, nereden gelip nereye gittiği ya da sürüklendiği meselesi. Türkiye, ne olduğunu bilmeyen tek ülkesi dünyanın. Ne olduğunu ve başına ne geldiğini bilmeyen tek ülkesi. İnanılır gibi değil ama gerçek bu.”
“Bin yıl dünya tarihini yapan bir toplum adım adım yok oluyor, yok oluşun eşiğine sürükleniyor… Genç kuşaklarını kaybediyor. Toplum sosyolojik olarak kabuk değiştiriyor. Kültürel olarak da çok büyük dejenerasyon, bir çürüme, çözülme yaşıyor. Aydınları; ülkesinden, inançlarından, değerlerinden, insanından uzaklaşıyor, hatta giderek iğrenir hâle geliyor… Bir toplumun zihnen, epistemik olarak köleleşmesine, mankurtlaşmasına, sosyo-kültürel olarak dejenere olarak çürümesine ve yok olmasına tanık oluyor.
Herhangi bir toplumun değil, tarih yapan bir toplumun ‘eğitim’de, ‘kültür’de, ‘fikir’de, ‘sanat’ta, hayatın her alanında köklerine dönerek, asliyetine kavuşarak devrim niteliğinde büyük atılımlar yapmadığı zaman, yok olmaktan kurtulamayacağı bir felâketten söz ediyoruz. Durum vahim ama çözümsüz değil.” diyor ve bir çözüm sunuyor:
“Teslim bayrağı çekmek yok. Dünya bize gebe, biz hakikate. Bunun bilinciyle uykuyu haram ederek ülkemizi yok oluşun eşiğinden kurtaracak, yeniden ayağa kaldıracak uzun soluklu bir medeniyet tasavvuru yolculuğuna çıkmış durumdayız ‘Medeniyet Tasavvuru Okulu (MTO) ile…’
Bir okul düşünün… Bir okul… Talebenin bütün sorunlarıyla ilgileniyor. Benzersiz bir kardeşlik ruhu tesis ediyor. Herkesi birbirine bağlıyor, tanıştırıyor, kardeş kılıyor, ruh üretiyor, dertlerine ortak ediyor, güzel bir yardımlaşma, dayanışma, paylaşma ve kardeşlik modeli geliştiriyor. Umut kıvılcımı oluyor. MTO ruhu diye bir şey icat ediliyor.
Evet bir okul düşünün… Okula girme şartı, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Bediüzzaman, Cemil Meriç, İsmet Özel, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Tanpınar, Garaudy, Aliya, Mustafa Kutlu kitapları okumak!” diye bir kurtarıcı model sunmuşlardı…
İyi de bu isimler içinde, niye ERBAKAN hiç anılmamıştı, yazılmamıştı? Erbakan Hoca’nın kitaplarını, Onun tarihi programlarını, kendisi hakkında yazılanları okuyanlar, bu “MTO”ya niye alınmazlardı?
Bu sayılan isimler de elbette muhterem ve müstesna şahsiyetler arasındaydı. Ama hiçbirinin, İslam dünyasının ve insanlığın kurtuluş programı olarak Erbakan Hoca’nın hazırladığı: “Adil Düzen ve Yeni Bir dünya”, “İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı, İslam Ortak Pazarı, İslam Savunma Paktı, İslam Dinarı, İslam Kültür ve Eğitim Dayanışma Vakfı” gibi evrensel ve bilimsel proje ve planları bulunmamaktaydı. Kısaca; artık Siyonist ve emperyalist odaklara yaranmanın kılıfı: Erbakan’ı ve programlarını gündemden çıkarmaktı!..
Ey Bay Yusuf Kaplan!..
Sizin bu dediklerinizi en iyi yapan ve talebelerine Bediüzzaman gibilerin eserlerini okutan Fetullah Gülen idi ve sonuçları ortadaydı!.. Ama maalesef SP’nin Genel Başkan adayları bile, Erbakan’ın kurduğu: “İslam Birliği ve D-8 girişimi” yerine, HAMAS’ın yeni lideri Yahya Sinvar’a İslam İşbirliği Teşkilatına takılmayı öneriyorlarsa, başkalarına söyleyecek söz kalmamıştı.
MHP Genel Başkanı Bahçeli’den ‘Kudüs Paktı’ çağrısı!
“Kudüs’ün kalbi Mescid-i Aksa, Mescid-i Aksa’nın kalbi ise Muallak Kayası’dır. Altın kubbeli Kubbetü’s Sahra ise Kudüs’ün sembolüdür. Efendimizin Recep ayının 27. gecesi Cenab-ı Allah’ın lütfu üzerine yücelerin yücesi İlahi makamlara mucizevi yükselişinin ilk adım ve anısıdır Kudüs. Kudüs inancımızın namusu, İslam’ın nigehbanı, dinlerin, kültürlerin ve medeniyetlerin buluşma ve kucaklaşma nirengisidir. Kudüs mukaddesatımızın kemer taşı, inanç haklarımızın ebedi yadigârıdır. Kudüs ilk kıblemiz ve ortak kaderimizdir. Mescid-i Aksa Miraç Mucizesinin kutlu yadigârıdır. Kudüs zalimlerin tasallutu altında inim inim inlemekte, manen feryat etmektedir. Yeryüzünün en faziletli mekânları camiler, camilerin en faziletlileri Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve kuşatılmış, hüzne boğulmuş, için için yanmış Mescid-i Aksa’dır.”
“Eğer böyle giderse, vahşet durmazsa, inanç ve insan haklarına kategorik saldırılar ısrarla devam ederse ya küresel ya da bölgesel bir savaş son tercih olarak karşımıza çıkacaktır. Geldiğimiz noktada öncelikle katliamı durduracak bir ateşkes rejiminin süratle hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ardından Ortadoğu’da barış ve huzuru sürdürebilir kılacak adımların süratle atılması gerekmektedir.
Bu amaçla Türkiye, Suriye, Irak, Mısır başta olmak üzere bölge ülkelerinin girişimiyle bir “Kudüs Paktı” oluşturulmalıdır.” (TRT HABER – 05.08.2024)
Peki, asıl amaç, İsrail’in durdurulması ve bağımsız Filistin Devletinin kurulması ise, bunu mümkün kılacak kalıcı ve akılcı projeleri Erbakan Hoca zaten en mükemmel şekilde ortaya koymuşlardı. Eğer bu iddialarında samimi iseler, hem istismarcı İslamcıların, hem Sn. Devlet Bahçeli ve MHP kurmaylarının: “Gelin, rahmetli Erbakan Hoca’nın hazırladığı hem ilmi, hem insani, hem de İslami programlarına sahip çıkalım!” demeleri lazımdı!?
Ya Milli Çözüm Ekibi de olmayaydı!?
Azerbaycan, Zengezur Koridoru talebini geri çektiğini açıklamıştı!
Azerbaycan’ın, Erivan ile imzalanacak barış antlaşmasından, Ermenistan’ın güneyinden geçecek Zengezur Koridoru talebini geri çekmeyi kabul ettiği anlaşılmıştı.[3]
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Özel Görevler Temsilcisi Elçin Emirbeyov, Hür Avrupa Radyosu’na (RFE/RL) yaptığı açıklamada, “Bakü ile Erivan’ın ulaşım yollarının düzenlenmesini erteleme konusunda anlaştıklarını” vurgulamıştı.
Ermenistan Dışişleri Bakanlığı ise konuya ilişkin henüz bir açıklama yapmamıştı.
Emirbeyov, “Karşılıklı mutabakatla, bu paragrafı barış anlaşmasından çıkarmaya ve daha sonraki bir aşamada ele almaya karar verdik,” ifadelerini kullanmıştı. Oysa Zengezur Koridoru Türkiye ve Türki Cumhuriyetler için hayati önem taşımaktaydı. Azerbaycan’ın Türkiye aleyhine olan bu kararı, İsrail ve ABD’nin sıkıştırmasıyla aldığı açıktı.
Ayrıca Azeri yetkili, “Ermenistan’la barış antlaşmasının nihayete erdirilmesi görevini daha da karmaşık hale getirmek yanlış olacaktır. Bu nedenle bu konuyu metinden çıkarma kararı aldık, fakat bunun ülkelerin bir noktada tartışmak ve ortak bir anlaşmaya varmak üzere geri gelebilecekleri diğer konulardan biri olduğu gerçeğini metne yansıtabiliriz,” gibi bir mazerete sığınmıştı.
Rusya’nın kontrolünde, Azerbaycan anakarasını Nahçıvan’a bağlayan bir koridorun kurulması, 2020 yılında İkinci Dağlık Karabağ Savaşı’na son veren ateşkes anlaşmasının bir parçasıydı.
İran ve Azerbaycan’ın 2023’ün sonlarında İran üzerinden alternatif bir güzergâh inşa etmeye başlamasına rağmen, Azerbaycan ile Türkiye yılın başında Zengezur Koridoru görüşmelerine yeniden başlamıştı. Ve şimdi bu tarihi girişim askıya alınmışsa bunun arkasında kimler vardı ve Türkiye düşmanlığını kimler yaptırmaktaydı?
Asıl sorumuz, hatta sorunumuz şuydu: Sn. Erdoğan’dan ve Sn. Devlet Bahçeli’den niye hâlâ bu konuda hiçbir tepki çıkmamıştı?
Erbakan ne yapsındı!?
Şimdi kalkıp: “Bunlar böyle ise, Erbakan niye sadakatli, karakterli ve kabiliyetli insanlar yetiştirmemişti?” diyenler haksızdı… Çünkü;
1- Siyonist Şeytani güçlerin “Islahat Fermanı” dedikleri tahribat döneminden itibaren yaklaşık bir asırda; bin yıl boyunca İslam’a bayraktarlık yapmış bir Milleti, “Siyonist Yahudi şaheseri” denebilecek şekilde, o denli bozmuş ve yozlaştırmıştır ki, elde kalanlarla Milli Görüş davasını başlatmak, hayret ve hayranlık verici başarılara taşımak Erbakan Hocamızın yüksek meziyet ve marifeti sayılmaktadır.
2- İnsanların asıl ayarı ve fıtratı, edebiyat masalarında değil, yük ve sorumluluk altında belli olup ortaya çıkmaktadır.
3- Âdiyât Suresi 6. ayetinde:
“Ki kesinlikle (gafil ve kâfir) insan, Rabbine karşı oldukça nankör (nimetlerine teşekkür etmekte duyarsız ve kulluk görevlerinde isteksiz ve tutarsız) davranmaktadır.” şeklinde bu nankörlük damarı kınanmaktadır.
4- Şimdi, Temel Karamollaoğlu’ndan Mehmet Karaman’ına, Recai Kutan’ından Mustafa Kamalak’ına; Erbakan ve Milli Görüş davası sayesinde Milletvekili, Bakan, Belediye Başkanı ve Parti Genel Başkanı yapılmış bu insanlar, Siyonizm’in gizli hükümeti sayılan Bilderberg’in en belirgin katılımcılarından Ali Babacan’ın DEVA Partisi’yle, GELECEK ve SAADET Partilerini birleştirip, hepsinin başına İngiltere CFR’si sayılan CHATHAM HOUSE bağlantılı ABDULLAH GÜL’ü oturtma şeytanlıklarına karşı hiçbir tepki ve tenkitleri çıkmıyorsa… Ve hele bu Abdullah Gül bizzat Erbakan tarafından “İsrail baltasının yerli sapı!..” olarak tanımlanmışsa… Allah aşkına söyleyin suç Erbakan’ın mıydı?
5- Bütün bu; “Milli Görüş’ü yerin dibine batırma, Erbakan’ı ve Programlarını unutturma” çabaları karşısında, SP’nin İl ve İlçe Başkanlarından, ve diğer yan kuruluşlardan hiçbir itiraz çıkmıyorsa… Tam tersine, bu hıyanet ve hakaretler konusunda dik duran ve camiamızı uyaran MİLLİ ÇÖZÜM’e hücum ediyorlarsa, Erbakan bu duyarsızlık ve ayarsızlığa ne yapsındı?
6- Erbakan Hocamız; “Saadet, son imtihanı kazananların partisidir!” buyurmuşlardı. Bunun “şu anda SP’li olan herkes imtihanı kazanmıştır” şeklinde anlaşılması yanlıştır ve kolaycılıktır. Hocamız: “Saadet içinde ve çeşitli hıyanet süreçlerinde, asla nemelazım demeyerek ve her türlü haksızlığa tepki göstererek, davasının hatırını ve Allah’ın rızasını her şeyin üstünde tutanlar kazanacaktır” mesajını ulaştırmışlardı…
- https://twitter.com/mahmutarikansp/status/1820928524787556791
- https://anlatilaninotesi.com.tr/-sputnik – 07.08.2024
- 08.08.2024 – harici.com.tr
- https://twitter.com/mahmutarikansp/…
- https://anlatilaninotesi.com.tr/-sputnik – 07.08.2024
- 08.08.2024 – harici.com.tr
Herkesin ayarı, tarafıyla belli olur. Şeytani güçlerin safında olanların, Rahmani görüntülerine aldanmak saflıktır. Zalimleri destekleyen, dolayısıyla mazlumları ezen konumundadır.
***
Şahsi heves ve hesapları için, Saadet Partili olmakla, diğer sağcı veya solcu partilerden birine katılmak arasında fark yoktur. Allah ne aradığına bakar, nerede aradığına değil. Tabi bu arada makul ve makbul amaçlar için, gayri meşru araçların kullanılmayacağını da bilmek gerekir.
Üstad Ahmet Akgül
“Abdullah Gül “İslam dünyasının değişim ve reform ihtiyacının olduğunu ifade etmekte ve İslam İşbirliği Teşkilatı ile ilişkileri, AB’yle ilişkilere alternatif değil, onu tamamlayıcı bir boyut olduğunu” vurgulamışlardır.”Herkes amacını ve ayarını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu dünyanın birde ahireti vardı, münafık münafıklığını yapacaktı elinden geleni ardına koymayacaktı ve fıtratının gereğini yapacaktı.
Bir şeyin en büyük düşmanı onun taklitcileridir. Çünkü o ortaya çıkınca kendilerinin taklit ve foyaları ne oldukları ortaya çıkacaktı. Evet Hocamızın ifadesi ile Saadet Partisi Milli Görüş’ün adresi idi, insanlara gösterilmesi gereken bir yerdi ama Milli Çözüm Milli Görüş’ün kendisi idi ki Türkiyenin ve Dünya’nın kurtuluşu Milli Çözümü inanan bir Cumhurbaşkanı makamına oturması ile olacaktı.
Bahçelinin açıklaması o kadar istismar kokuyor ki insanın midesi bulanıyordu. O zaman sorarlardı; 11 aydır nerede idiniz, 100 bin insan katledilirken, bir yandan ortağı olduğunuz akp iktidarı gemiler ile israilin ihtiyaçlarını karşılarken, Kürecik’ten hava savunması için bilgi akışı sağlanırken, İncirlikten kalkan ABD uçakları katliam yaparken ve ortak olurken bunları durdurmak için ne yaptınız? Ama bunlarda Gazze için çözüm üretecek iman ve vicdan nerede idi, bunlar yapsa yapsa sadece Gazzenin istismarını yaparlardı.
Zengezur koridoru Türkiyemiz için çok stratejik bir öneme sahip bir hattı buda seneler öncesinden bilen ve geleceği gören Atatürk kendi döneminde kendisine düşeni yapmıştı ama ne Atatürk istismarcıları nede inkarcısı olan iki kesimde bu işe gereken sahipliği maalesef yapmamıştı. Bu koridorun askıya alınmasında ABD ve İsrail’in yanında İran’ın da menfaatleriyle uyuşmamasından dolayı nasıl bir Türk düşmanlığı ile karşı karşıya kaldığımızı görmekteyiz ve bu olay aynı zamanda iki devlet tek millet dediğimiz Azerbaycan devlet başkanı olan Aliyevin de Türklüğünü sorgulatıyordu.
“6-Erbakan Hocamız; “Saadet, son imtihanı kazananların partisidir!” buyurmuşlardı. Bunun “şu anda SP’li olan herkes imtihanı kazanmıştır” şeklinde anlaşılması yanlıştır ve kolaycılıktır. Hocamız: “Saadet içinde ve çeşitli hıyanet süreçlerinde, asla nemelazım demeyerek ve her türlü haksızlığa tepki göstererek, davasının hatırını ve Allah’ın rızasını her şeyin üstünde tutanlar kazanacaktır” mesajını ulaştırmışlardı…” işte gerçekte imtihan kazananlar bu gerçekleri haykıran sadıklardı
Aşağıdaki tespit ve tahlillerimizi herkes aklına, vicdanına ve Kur’anına göre değerlendirip; doğru ve olumlu bulduklarını alıp sahip çıksın, yanlış ve yararsız bulduklarını ise bize bıraksın. Bunları ön yargıları ve saplantılarıyla değil; İz’an, insaf ve irfanıyla okumaya ve anlamaya çalışsın. Özellikle Milli Görüşçüler ve davasının derdini çekenler için yazılmıştır. Bu bir imtihandır, belki de son sınavdır.
Bedir günü Resulüllah (SAV) Rabbine şöyle yalvarıyordu:
“Allah’ım!.. Bana vaat ettiğini gerçekleştir… Allah’ım!.. Senden ahdini ve vaadini arzu ediyorum…”
Şiddetli çarpışmaların başladığı ve savaşın kızıştığı anda ise, Efendimiz şöyle dua ediyordu:
“Allah’ım!.. Bugün eğer bu (bir avuç) topluluk yok olursa, artık sana ibadet eden kalmayacak!”
Bunun üzerine şu ayeti Kerime iniyordu:
“Şüphesiz ben size biri biri ardınca bin melek ile yardım ediciyim.” diye cevap veriyordu.”
Allah’ın Resulü: “Bugün eğer bu topluluk yok olursa artık sana kulluk yapan kalmaz Allah’ım” buyururken;
. Her türlü küfür ve kötülükten kaçınacak
. Zulme, sömürüye ve köleliğe savaş açacak
. İlahi emir ve yasaklar çerçevesinde hayat yaşayacak şuurlu ve onurlu bir çekirdek kadronun mahvolmasının doğuracağı sonuçları düşünüp dertleniyordu.
https://www.millicozum.com/mc/2010/eylul-2010/saadette-sadakat-imtihani/
Evet yıllardır milli görüşçü kardeşlerimizi uyarıp neler yapılması gerektiğini yani kısaca sorun ve çözümü bizlere sunan milli çözüm Ahmet Akgül hocamız olmasaydı. Milli görüş kimlere teslim edilecekti .
Evet, evet,
Ya Milli Çözüm Ekibi de olmayaydı!?
Milli Çözüm‘ün uyarılarından sonra artık görülüyor ki Sn. Mahmut Arıkan Erbakan Hocamızın kurduğu D-8‘lerden bahsetmeye başlamış.
Bu günlerde yine gündemde olan AKP benzeri bir oluşum için Ali Babacan, YRP genel başkanı Fatih Erbakan ile de buluştular. Gayet de anlaşmış görünüyorlar.
Bakalım Mahmut Arıkan, bu Siyonist projeye Saadet Partisi’ni de katıp Erbakan Hocamızın Milli Görüş hareketinin üzerine beton dökülmesine karşı nasıl bir duruş sergileyecek!?
Milli Görüş‘ün tek siyasi adresi Saadet Partisi‘nin kutlu davamızı temsil etmekteki haklı ve hayırlı tüm hizmetlerinin yanındayız fakat Erbakan Hocamızın “Yaşanabilir bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni bir Dünya” hedefli proje ve uygulamalarına muhalif ve Siyonizm’in at değiştirme operasyonlarına katkıda bulunacak davranışlarınızda da karşınızda olacağız.
Sn. Mahmut Arıkan; bir de konuşmalarınızda iktidardan bahsederken onları ‘ak’lamaya çalışmayın, çekinmeyin Akp deyin!
Ya Milli Çözüm Ekibi de olmayaydı!?
Pek yakında ERBAKAN kimmiş? MİLLİ ÇÖZÜM neymiş? Herkes görüp anlayacaktır.
Siyonizm; elinde kalan son işbirlikcilerini de sahaya sürmüş durumda. Maalesef ki Milli Görüşcüler de sessiz kalarak bu kirli planlara karşı pes etmiş durumda gözükmektedir. Hayal ve umutlarını ve heyecanlarını kaybedenler zaten savaşı kaybetmiş olurlar. Bu kirli hesabı fark etmelerine rağmen sessiz kalanlar biliniz ki sessizliğiniz sadece kendinize zarar verir. İman gerçekleri bilmek değildir. İnancının gereğini yerine getirmeyenler imtihanı kaybetmiş olur. Korkumuz dünyalıklar elimizden gitmesin diye susuyorsak, bunun ne anlama geldiğini her Milli Görüşcü iyi bilmektedir. Bahanelere ve hikmet uydurmalara sığınmakla imanımızı kurtaramayız. Aslında herkes de Milli Çözüme hak veriyor. Ama işine gelmediği için iftira diyerek kaytarmayı tercih ediyor. Ben inanıyorum ki gerçek sadık Milli Görüşcüler vicdanlarını harekete geçirseler, işbirlikci hainler ve planları paramparça olacaktır. Bu temenni ve dua ile hayırlı günleri bekliyoruz.
…
Şimdi, Temel Karamollaoğlu’ndan Mehmet Karaman’ına, Recai Kutan’ından Mustafa Kamalak’ına; Erbakan ve Milli Görüş davası sayesinde Milletvekili, Bakan, Belediye Başkanı ve Parti Genel Başkanı yapılmış bu insanlar, Siyonizm’in gizli hükümeti sayılan Bilderberg’in en belirgin katılımcılarından Ali Babacan’ın DEVA Partisi’yle, GELECEK ve SAADET Partilerini birleştirip, hepsinin başına İngiltere CFR’si sayılan CHATHAM HOUSE bağlantılı ABDULLAH GÜL’ü oturtma şeytanlıklarına karşı hiçbir tepki ve tenkitleri çıkmıyorsa… Ve hele bu Abdullah Gül bizzat Erbakan tarafından “İsrail baltasının yerli sapı!..” olarak tanımlanmışsa… Allah aşkına söyleyin suç Erbakan’ın mıydı?
Bütün bu; “Milli Görüş’ü yerin dibine batırma, Erbakan’ı ve Programlarını unutturma” çabaları karşısında, SP’nin İl ve İlçe Başkanlarından, ve diğer yan kuruluşlardan hiçbir itiraz çıkmıyorsa… Tam tersine, bu hıyanet ve hakaretler konusunda dik duran ve camiamızı uyaran MİLLİ ÇÖZÜM’e hücum ediyorlarsa, Erbakan bu duyarsızlık ve ayarsızlığa ne yapsındı?
…
Milli Çözüm’ün bu tespitleri oldukça önemli ve yerindedir. Milli Çözüm Dergisi , çıktığı günden buyana (OCAK 2004),bu yazının manşeti olan : İslamcılar Arasında “Siyonizm’e Yaranmacılığın” Yeni Kılıfı: ERBAKAN’I VE PROGRAMLARINI YOK SAYMAK! bu makaleden de anlıyoruz ve anlıyorsunuz ki Aziz Erbakan Hocamızı en iyi anlamış ve gereğini yerine getirmek konusunda hakkını veren Milli Çözüm ve hassaten Üstad Ahmet Akgül, Erbakan projelerine öğretilerine öğütlerine harfiyyen sahip çıkan olgunlaştıran ve hayatını bu minvalde insanlığın saadetine adayan olmuştur. Hiçkimseye şirin görünme derdine düşmeden , HAKKI HER DAİM HAYKIRAN VE BATILI VE İŞBİRLİKÇİLERİNİ DE DEŞİFRE ETME özelliğini her daim korumuş ve korumaktadır.
Şeytanlık ve kaypaklık ayrıntılarda saklıdır. Bunun farkına varmak ve gerekli tedbirleri almak ise feraset ve dirayetle alâkalıdır.
Erbakan Hocamız; “Saadet, son imtihanı kazananların partisidir!” buyurmuşlardı. Bunun “şu anda SP’li olan herkes imtihanı kazanmıştır” şeklinde anlaşılması yanlıştır ve kolaycılıktır. Hocamız: “Saadet içinde ve çeşitli hıyanet süreçlerinde, asla nemelazım demeyerek ve her türlü haksızlığa tepki göstererek, davasının hatırını ve Allah’ın rızasını her şeyin üstünde tutanlar kazanacaktır” mesajını ulaştırmışlardı…
Tüm hile, hıyanet ve tutarsızlıklar izah edilip açıkça anlatıldıktan sonra hala daha duyarsızlık ve ayarsızlık gösterenlere Milli Çözüm ne yapsın?
Herhangi bir konu ve problem üzerinde yapılan kritikleri, analizleri değerli kılan en temel unsur, problemlere üretilen öneri ve çözümlerin nitelikleridir.
Şüphesiz, sayısız konularda sayısız çareler ve çözüm yollarını ortaya koyan, düşünce yöntemleri hep olagelmiştir.!
Milli Çözüm’ü bütün bunlardan ayıran en temel bakış açısı, problemleri tesbit ve teşhis ederken,konuya parça yöntemler üzerinden değil, bütüncül bir yaklaşım sergilemesindendir.. Bütüncül yaklaşımdan kastınız nedir sualinin cevabı, Prof Necmettin Erbakan Hocamızın “Meselenin Özünü kavrama” metodundadır.
Dış Politika tutarsızları, İktisadi bunalım ve yıkım süreci, Ahlaki yozlaşma ve tahribat göstergeleri, Siyonist İsrailin Gazze yıkımı ve daha nice sorunlar yumağına karşı çözüm üretme, çareler koyma zenginliği ve derinliği, Millî Çözümün ismiyle müsemma olan muktesebatında yatmaktadır!
İslam Aleminin içinde kıvrandığı, sayısız girdaplardan kurtulma yöntemi ve insanlığa rahmet olacak bir Sistemi yeniden inşa etme ihtiyacını, giderme noktasında Prof Necmettin Erbakan Hocamızın ve Üstad Ahmet Akgül Hocamızın varlıkları, İslam dünyasında çok büyük bir nimet olarak bilinmiştir, bilinmelidir.!
Milli Çözüm’ün sahip olduğu değerlere ve Milli Çözümü bizim önümüze koyan “Değere” hakkıyla sahip çıkmak, ve O’nu anlamaya çalışmak ise en temel vazifemizdir.
İstismarcı İslamcıların Erbakan’sız Kurtuluş Arayışları!
Erbakan’ın projelerine sahip çıkmak, onları anlayıp kavramaya çalışmak, Erbakan Hocamızın Siyonizmi kökünden kurutacak projelerin tek sahibi olduğu gerçeğini dile getirmek gerçek anlamda cesaret, akıl, inanç ve sabır meselesidir. Bu şeref Milli Çözüm’e nasip olmuştur.
Bkz :
Ya Milli Çözüm Ekibi de olmayaydı!?
Ya Milli Çözüm olmayaydı, Saadet içinde ve çeşitli hıyanet süreçlerinde, asla nemelazım demeyerek ve her türlü haksızlığa tepki göstererek, davasının hatırını ve Allah’ın rızasını her şeyin üstünde tutan kimse olmayacaktı.
Ya Milli Çözüm olmayaydı, İslam dünyasının ve insanlığın kurtuluş programı olarak Erbakan Hocamızın hazırladığı: “Adil Düzen ve Yeni Bir dünya”, “İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı, İslam Ortak Pazarı, İslam Savunma Paktı, İslam Dinarı, İslam Kültür ve Eğitim Dayanışma Vakfı” gibi evrensel ve bilimsel proje ve planlarına sahip çıkan olmayacaktı.
Ya Milli Çözüm olmayaydı, Erbakan ve Milli Görüş davası sayesinde Milletvekili, Bakan, Belediye Başkanı ve Parti Genel Başkanı yapılmış, Temel Karamollaoğlu’ndan Mehmet Karaman’ına, Recai Kutan’ından Mustafa Kamalak’ına; Siyonizm’in gizli hükümeti sayılan Bilderberg’in en belirgin katılımcılarından Ali Babacan’ın DEVA Partisi’yle, GELECEK ve SAADET Partilerini birleştirip, hepsinin başına İngiltere CFR’si sayılan CHATHAM HOUSE bağlantılı, bizzat Erbakan Hocamız tarafından “İsrail baltasının yerli sapı!..” olarak tanımlanmış ABDULLAH GÜL’ü oturtma şeytanlıklarına karşı tepki ve tenkit çıkaran olmayacaktı!
Ya Milli Çözüm olmayaydı, Siyonist ve emperyalist odaklara yaranmak için Erbakan Hocamızı ve programlarını gündemden çıkaran Milli Görüş istismarcılarının… Erbakan’sız kurtuluş arayan İstismarcı İslamcıların Şeytanlık ve kaypaklıklarını kimse anlamayacaktı.
Evet, Milli Çözüm olmayaydı, “Milli Görüş’ü yerin dibine batırma, Erbakan’ı ve Programlarını unutturma” hıyanetleri ve hakaretleri karşısında dik duran ve camiamızı uyaran kimse olmayacaktı
Milli Görüş içerisindeki Şeytanlık ve kaypaklıklar karşısında dik duran ve camiamızı uyaran MİLLİ ÇÖZÜM’e hücum eden ferasetsiz ve dirayetsizler!
Son imtihanı kazanabilmek için; Saadet içinde ve çeşitli hıyanet süreçlerinde, asla nemelazım demeyerek ve her türlü haksızlığa tepki gösteriniz, davanın hatırını ve Allah’ın rızasını her şeyin üstünde tutunuz!
HEY HAT!
İyi insan gibi görünüp ,iyi işler yapıyor gibi görünüp zalime maşa olanlar sizlere yazıklar olsun…İki yüzlü degil çok yüzlü olan zavallılar yakında İslam ın hakimiyetini gördüğünüz zaman ne acınası haliniz olduğunu göreceksiniz!!Bu kadar mazlumun ahını aldınız hesabıniz çok çetin olacak!
Rabbimiz kendi rızasını herşeyden üstün tutan kullarından olmayı nasip eylesin…Amin…Mazluma dost olmak hem İSLAM ın hem insanlığın geregidir…
Şeytanlık ve kaypaklık ayrıntılarda saklıdır. Bunun farkına varmak ve gerekli tedbirleri almak ise feraset ve dirayetle alâkalıdır.
Âdiyât Suresi 6. ayetinde:
“Ki kesinlikle (gafil ve kâfir) insan, Rabbine karşı oldukça nankör (nimetlerine teşekkür etmekte duyarsız ve kulluk görevlerinde isteksiz ve tutarsız) davranmaktadır.”
Şeytanlık ve kaypaklık ayrıntılarda saklıdır. Bunun farkına varmak ve gerekli tedbirleri almak ise, feraset ve dirayetle alâkalıdır.
.
Şimdi, Temel Karamollaoğlu’ndan Mehmet Karaman’ına, Recai Kutan’ından Mustafa Kamalak’ına; Erbakan ve Milli Görüş davası sayesinde Milletvekili, Bakan, Belediye Başkanı ve Parti Genel Başkanı yapılmış bu insanlar, Siyonizm’in gizli hükümeti sayılan Bilderberg’in en belirgin katılımcılarından Ali Babacan’ın DEVA Partisi’yle, GELECEK ve SAADET Partilerini birleştirip, hepsinin başına İngiltere CFR’si sayılan CHATHAM HOUSE bağlantılı ABDULLAH GÜL’ü oturtma şeytanlıklarına karşı hiçbir tepki ve tenkitleri çıkmıyorsa… Ve hele bu Abdullah Gül bizzat Erbakan tarafından, “İsrail baltasının yerli sapı!..” olarak tanımlanmışsa…
.
Bütün bu; “Milli Görüş’ü yerin dibine batırma, Erbakan’ı ve Programlarını unutturma” çabaları karşısında, SP’nin İl ve İlçe Başkanlarından, ve diğer yan kuruluşlardan hiçbir itiraz çıkmıyorsa… Tam tersine, bu hıyanet ve hakaretler konusunda dik duran ve camiamızı uyaran MİLLİ ÇÖZÜM’e hücum ediyorlarsa… SP yönetici ve görevlileri, içler acısı hallerde demektir.
.
Erbakan Hocamız; “Saadet, son imtihanı kazananların partisidir!” buyurmuşlardı. Bunun “şu anda SP’li olan herkes imtihanı kazanmıştır” şeklinde anlaşılması yanlıştır ve kolaycılıktır. Hocamız: “Saadet içinde ve çeşitli hıyanet süreçlerinde, asla nemelazım demeyerek ve her türlü haksızlığa tepki göstererek, davasının hatırını ve Allah’ın rızasını her şeyin üstünde tutanlar kazanacaktır” mesajını ulaştırmışlardı…
İmtihan dünyası… İyiler de gayret içinde kötüler de… Çağımızda tüm delilleri ele alarak değerlendirme yaptığımızda, dünyada iyilik düzeninin temsilcisi konumunda Milli Görüş ve Adil Düzen projeleri bulunmaktadır. Herkes tarafından malum kötülük meselesine gelince, insanlığı isfat etmek için adres doğrudan lanetli şeytana ve onun cisimleşmiş sistemi olan siyonizm’e çıkıyor. Bu iki taraf da birbirini çok iyi tanıdığından dolayı bir taraf ıslah düzenini kuracak tedbirleri alırken diğer taraf ifsat düzeninin gayretini çekiyor.
Bu bakış açısıyla baktığımız zaman, Milli Görüş’ün lideri Aziz Erbakan Hocamıza ve onun hazırlamış olduğu Adil Düzen projelerine karşı yapılan saldırıları daha iyi anlayabiliyoruz. Her yolu deneyen bu şeytani er, elbette içeriden ve dışarıdan müdahale edecek, Erbakan Hocamızın kim olduğunu iyi bildiği için tüm aparatlarını devreye sokacaktır. İşte bugün Aziz Erbakan Hocamızın ismini özellikle anmayan, onun kurduğu teşkilatta onu yok saymaya çalışan kim varsa bu şeytani düzenin aparatıdır. Yine akıllı kafaların, idraki olan zihinlerin anlayacağı bir husus daha var ki bugün kim Aziz Erbakan Hocamızın fikirlerini savunuyorsa, kim onun mücadelesine hürmeten hatırasına sahip çıkıyorsa, kim onun Adil Düzen projeleri üzerine kafa yoruyorsa Milli Görüş de o’dur, Milli Çözüm de o’dur. Hepsini söylemeyelim, anlayabilen anlar…
Milli Görüş’ün yaptığı 5 temel hizmet vardır:
1- Milletimizin özünü, Milli ve manevi gücünü temsil etmiştir. Çünkü Milli Görüş varsa millet ayakta kalabilir. Eğer, Milli Görüş çıksa millet dağılıp çözülecektir.
2- Bu milletin kurtuluş ilacının tohumu Milli Görüştedir.
3- Erbakan Hocamızın katıldığı koalisyonlar, işbirlikçi ve gayri milli iktidarların bütün tahribatını önlemiş ve tedavi etmiştir.
4- Milli Görüş, bu milletin İsrail’e vilayet olmasını ve parçalanmasını engellemiştir. Yani Milli Görüş, varlığımızın ve bekamızın garantisidir.
5- Milli Görüş, Türkiye’yi aslına özüne çeken bir römorkör gibidir. Varlığı bile Batıl zihniyetleri hizaya getirmeye yeterlidir.
Milli Görüş’ün yapacağı 2 büyük hizmet kalmıştır, bunlar da inşallah yakında, yine Milli Görüş ve Milli Çözümle başarılacaktır.
1- İnşaallah önce Yeniden Büyük Türkiye’yi Kuracağız
2- Ardından Yeni Bir Dünyayı Kuracağız! Bunun için de, elbette İsrail çıbanını deşmiş olacağız.
Şimdi kim bunları istiyorsa o Milli Görüş’teki yerini almalıdır:
1- Kim, maneviyatçılık olmadan, sorumluluk ve hesap duygusu taşımadan saadet olmayacağına inanıyorsa.
2- Kim, Hakkı üstün tutuyor, haklıyı savunuyor ve zulme karşı çıkıyorsa.
3- Kim, barışı korumak, savaş ve anarşiden kurtulmak istiyorsa.
4- Kim, milletiyle, ülkesiyle ve devletiyle bütünlük içinde varlığını ve bağımsızlığını sürdürmeyi amaçlıyorsa.
5- Kim, tarihteki şerefli yerini tekrar almayı hedefliyorsa.
6- Kim, her yönden bağımsız ve kalkınmış bir Türkiye arzuluyorsa.
7- Kim, gerçek bir hürriyet ve demokrasinin sağlandığı, temel insan haklarının kollandığı kamil manada din hürriyetine (yani ifade, eğitim, örgütlenme, inancına uygun yaşama özgürlüğüne) sahip kılındığı bir ülkenin hasretini çekiyorsa.
8- Kim, müreffeh ve mutlu bir hayat düşlüyorsa.
9- Ve her kim, “Önce Türkiye” deyip, Milli çıkarlarını şahsi hesaplarının üstünde tutuyorsa işte bunlar artık biran evvel Milli Görüş saflarına katılmalıdır.
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki; TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”(Erbakan Hocamızın TRT Basın Toplantısı Yazarlar Soruyor-Nisan 1980) https://www.youtube.com/watch?v=JK3meUHiZiY
Erbakan Hocamız; “Saadet, son imtihanı kazananların partisidir!” buyurmuşlardı. Bunun “şu anda SP’li olan herkes imtihanı kazanmıştır” şeklinde anlaşılması yanlıştır ve kolaycılıktır. Hocamız: “Saadet içinde ve çeşitli hıyanet süreçlerinde, asla nemelazım demeyerek ve her türlü haksızlığa tepki göstererek, davasının hatırını ve Allah’ın rızasını her şeyin üstünde tutanlar kazanacaktır” mesajını ulaştırmışlardı…
Erbakan hocamızı yok saymak, Türkiye’nin milli sanayi ve bağımsızlık hedeflerini göz ardı etmek demektir; onun vizyonu, gelecek nesillere mirastır.
İman varsa imkanda vardır, milli görüşçü asla vazgeçmez.
Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN
Bütün bu; “Milli Görüş’ü yerin dibine batırma, Erbakan’ı ve Programlarını unutturma” çabaları karşısında, SP’nin İl ve İlçe Başkanlarından, ve diğer yan kuruluşlardan hiçbir itiraz çıkmıyorsa… Tam tersine, bu hıyanet ve hakaretler konusunda dik duran ve camiamızı uyaran MİLLİ ÇÖZÜM’e hücum ediyorlarsa, Erbakan bu duyarsızlık ve ayarsızlığa ne yapsındı?
İyiki varsın milli çözüm.
ERBAKAN HOCAYI VE PROJELERİNİ YOK SAYMAYA ÇALIŞANLAR;
YAKINDA ERBAKAN HOCANIN ADİL DÜZEN PROJELERİNİN HAYATA GEÇTİĞİNİ GÖRDÜKLERİNDE ACABA NE YAPACAKLAR??? (:
Saadet Partisi Kayseri Milletvekili, SP Genel Başkan Vekili ve SP Genel Başkan adaylarından biri olan Mahmut Arıkan – x (Twitter) hesabından şunları paylaşmıştı[1]:
“Şehit Komutan İsmail Haniye’nin ardından Hamas Hareketi’nin yeni Siyasi Büro Başkanı olarak seçilen Yahya Sinvar’a muvaffakiyetler diliyorum.
Yeni başlayan süreçle birlikte artık tüm bölge ülkeleri, üzerine düşeni yapmalı ve Siyonizm’e karşı somut adımlar atmalıdır.
7 Ekim’den itibaren Gazze’ye karşı uygulanan işgal ve soykırımın sadece kınamakla bitmeyeceği anlaşılmıştır. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın öncülüğünde tüm Müslüman devletler Filistin davasına sahip çıkmalı, yaşanan vahşete son vermek için eldeki tüm imkânları seferber etmelidir.”
Dikkatinizi çekmiştir; SP’ye Genel Başkan Vekili olarak atanan Mahmut Arıkan kendi Facebook sayfasından yaptığı açıklamada; kurtuluşun Erbakan projeleri ve D-8 öncülüğünde olacağını söylemiyor, İslam İşbirliği Teşkilatı öncülüğünde olacağını belirtiyordu.
Mahmut Arıkan, Yahya Sinvar’a bu mesajı göndermeden önce, Abdullah Gül’le görüşüp birlikte kararlaştırmış olmasındı!.. Çünkü Sn. Abdullah Gül daha önce: “İslam İşbirliği Teşkilatı, BM ve AB gibi oluşumların alternatifi ve karşıtı değil, tamamlayıcı ve destek çıkıcı bir misyonu vardır” şeklinde ifadeler kullanmıştı.
Sn. Mahmut Arıkan’ın bu teklif ve temennisi, yoksa malum ve mel’un odaklara “Biz Erbakan’ın proje ve planlarından ve Yeni Bir Dünya oluşturacak ilmi ve tarihi programlarından uzaklaşıp, Küresel güçleri ürkütmeyecek “İslam İşbirliği Teşkilatı” gibikurumlarının istikametinde hareket etme kararı aldık!” mesajları mıydı?
Sn. Mahmut Arıkan, Erbakan Hoca’nın “İslam Birliği ve D-8 Girişimi”nden habersiz, gafil ve konunun cahili ise, nasıl Saadet Partisi’ne Genel Başkan yapılacaktı? Yok eğer bile bile Erbakan Projelerini unutturup örtmeye çalışıyorsa, İstanbul İngiltere Konsolosluğu yetkilileri ve Chatham House üyeleriyle, özel ve gizli irtibatlarının kirli amacı ortaya mı çıkmaktaydı?
ALLAH’IN İNAYETİYLE
Hidayet buyurdun, inayet ile
Amacım rızandır, davandır kastım…
Hıyanet özdeştir, cinayet ile
Kutlu davan için, dünyamdan kıstım…
Kendime bıraksan, azar sapardım
Dindarlık rolüyle, nefse tapardım
Bâtıla tağuta, kulluk yapardım
Çok şükür Kur’an’ı, bağrıma bastım…
Günahkârım amma, Hakk’tan caymadım
Hakikat yolumdan, adım kaymadım
Çok tehditler aldım, fakat saymadım
Şeytana kanmadım, çün hayra hastım…
Tenezzül etmedim, yalan riyaya
Şükür aldatmadın, fani rü’yaya
Daldıkça uyardın, gaflet hülyaya
Ayete Hadise, can kulak astım…
Dinim hatırına, dişim sıkarım
Hak davam uğruna, dünyam yıkarım
İslam için teptim, makam çıkarım
Ne menfaat umdum, ne korkup tırstım…
Rahmaniler sevdi, Şeytani sövdü
Salih hürmet etti, hainler dövdü
Münafık kin tuttu, mü’minler övdü
Düşmanlara bela, dostlara şanstım…
Herkesin hakkını, saydım savundum
Sadece rızanla, kandım avundum
Adil bir Düzen kur-maya soyundum
Sadıka heyecan, zındıka hırstım…
Sarımsak çiğneyen, esans kokmazmış
Dönekler başını, derde sokmazmış
Hakkı tutan halktan, asla korkmazmış
Mazluma Panda’ydım, zalime Pars’tım…
Siyona hizmetkâr, süfyan; manidar
Hain destekleyen, suça hissedar
Bize savaş açtı, koca iktidar
Nifak cephesini, temelden sarstım…
(2021 Milli Çözüm Dergisi Şiiri)