İSMAİL HANİYE SUİKASTİ
PKK VE DEAŞ'IN İSRAİL ORDUSUNA KATILMASI
Daha önce Kasım Süleymani’nin ve Nükleer Fizik Mühendisi Muhsin Fahrizade’nin katledilmesini hatta Şam’daki karargâhlarında 7’si general 16 kişinin öldürülmesini bile sineye çeken İran, 31 Temmuz 2024’te ve kendi başkentinde bir suikastle şehit edilen İsmail Haniye için İsrail’e karşı harekete geçebilir miydi? Belki Lübnan Hizbullahı ve Yemen Husileri üzerinden bazı hücumlar gerçekleştirse de, İran’ın doğrudan bir müdahale ve mücadele edecek durumda olmadığını belirtelim. Hamaney’in; “Madem İsmail Haniye kendi ülkemizde ve evimizde misafirimizken şehit edildi, onun intikamını alma görevini bize yüklemektedir” sözleri sadece bir temenniydi. Ama İran bu saatten sonra sınırlı da olsa bir müdahaleyi yapmak mecburiyetindeydi.
İsrail’in aynı günde ve 3-4 saat ara ile hem Lübnan Beyrut’ta Hizbullah’ın Genelkurmay Başkanı sayılan 2 numaralı adamını hedef alması ve vurulup öldüğünün açıklanması, ardından İran yeni Cumhurbaşkanı’nı tebrik için Tahran’da bulunan İsmail Haniye’yi nokta hedefiyle ortadan kaldırması; açıkça İran’ı kışkırtmak, bir karşı saldırıya mecbur bırakmak… Ve ardından ABD ve İngiltere ile birlikte İran’ı vurmaya bahane bulmak amaçlı olduğu sezilmektedir. Bu arada İran’daki güvenlik zafiyeti ve CIA-MOSSAD’ın bu denli rahat hareket etmesi, Tahran’da yerli ve etkili işbirlikçileri olduğunu göstermekteydi!..
Hatta, İran’da yeni ve değişimci Cumhurbaşkanı seçimiyle, çift başlı yönetimden kurtulmak isteyen iç dinamiklerin ve dış destekleyicilerin, İsmail Haniye suikastine yol vererek, yenilikçilerin işini kolaylaştırma hedefi güdebilecekleri üzerinde de durulması gerekirdi! Çünkü, bir SİHA’nın, çok etkin olan kısa menzilli bir füzeyi, Rahmetli Haniye’nin kaldığı konutun 3. katındaki özel odasının penceresinden içeri fırlattığı tespit edilmişti. Bu durum, İsrail ve ABD’nin İran’da oldukça yaygın ve etkin bir istihbarat ağına sahip bulunduklarının açık alâmetiydi!.. Belki de tamamen yerli işbirlikçilerin İsmail Haniye’nin odasına bir bomba yerleştirilmesi şeklindeki bir cinayetti!..
Bu arada hiç kimsenin soramadığı bir soruyu da gündeme getirelim: “Yoksa bu güdümlü füze; İsrail’in, Azerbaycan’ın İran sınırına yakın bir bölgedeki özel ve gizli askeri üssünden mi ateşlenmişti?”
Şehit İsmail Haniye, El-Fetih’le Hamas’ı barıştırıp birleştirme gayesini de gütmekteydi. Haniye, Hamas’ı kurduran Erbakan Hoca’dan dersini ve hedefini iyi öğrenmişti. İsrail; akıllı, sabırlı ve stratejik yaklaşımlı İsmail Haniye gibi bir HAMAS liderini ortadan kaldırmakla, HAMAS’ı parçalamayı düşünmüş olsa da, şimdi özellikle askeri kanattan, daha kararlı, dirayet ve cesaret donanımlı (örneğin Halid Meşal veya fiilen Gazze’de ve cephede cihadı yöneten Yahya Sinvar gibi) bir liderin güdümünde HAMAS daha etkin ve keskin tavırlar takınabilirdi…
İsmail Haniye suikastinin; Ortadoğu’da barış girişimlerini köstekleyeceği ve savaşın yaygınlaşmasını körükleyeceği gerçeğini dile getiren, başta Rusya, Çin ve Türkiye’nin bu endişeleri de elbette önemliydi ve dikkate almak gerekirdi. İsrail’in: “Bütün birimlerimizle herhangi bir saldırıya karşı teyakkuz (uyanık ve dikkatli) halindeyiz” açıklaması da bu endişeleri hesaba kattığını göstermekteydi. Hatta Rusya’nın hafif nükleer silahlar taşıyan özel dronlar ürettiğini ve İran’a verebileceğini ima etmesi önemliydi!
Yapılan yorumların ve genel yaklaşımların aksine, bize göre İsrail; savaşı Ortadoğu’ya yaymakla kendisini askıya almak niyetindedir. Çünkü HAMAS karşısında açıkça yenilmiş ve tükenmiştir. Artık Hizbullah’la falan savaşacak halde değildir. İsrail, ABD’yi ve İngiltere’yi İran’la çarpıştırıp, bu yenilgi ve çaresizliğini, dolaylı biçimde kapatmak ve zaman kazanmak peşindedir. Hem Hizbullah’ın 2. lideri Fuad Şükür’e hem İsmail Haniye’ye yönelik suikastler ise, İsrail’in kendisini hâlâ güçlü ve etkin gösterme girişimleridir.
Aslında Siyonist Çete, onların güdümündeki CIA-MOSSAD, Şehit İsmail Haniye’ye istediği yerde suikast yaptırabilirdi. Çünkü Şehit İsmail Haniye devamlı göz önünde bir şahsiyetti. Bu saldırının Tahran’da yapılmış olması, İran’ı intikam için karşı saldırıya geçmeye mecbur bırakmak ve ABD-İngiltere gibi ülkelere İran’a savaş açmaya gerekçe oluşturmak içindi. İran, bu açık sataşma ve saldırıya yanıt vermezse devlet onuru zedelenecek ve tartışılır hale gelecekti. Ama bir intikam hücumu ise savaşa girmesi demekti. Fakat çaresi yok bu riski almak mecburiyetindeydi.
İran, bizim tecrübemizden ve kendi tarihi genlerinden yola çıkarak yaptığım tahmin; kendisi doğrudan değil, Lübnan Hizbullah’ı üzerinden, yurt dışındaki İsrail diplomatlarına ve İsrail’deki bazı devlet adamlarına, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’ndaki ticaret gemilerine yönelik az ölümlü bir suikast saldırısı tertipleyebilir. Ancak bununla tepkileri azaltabilir ve başındaki belayı atlatabilir mi? Bu pek mümkün görülmemekteydi…
Halbuki İran ve Türkiye Erbakan Hoca’nın resmiyet kazandırdığı D-8 ülkeleri olarak; mert ve metin bir tavırla, iman cesareti ve kararlılığıyla “İran’a saldırırsanız ve Gazze katliamını durdurmazsanız, İsrail’e savaş açarız!” diyebilseler, hem İran kurtulacak, hem Filistin katliamları son bulacaktır… Ama maalesef bizdeki ve İran’daki yöneticiler bunu yapacak dirayetten ve dini gayretten çok uzaklardır. Ve maalesef İran’a saldıracaklardır, yetmez bu azgın Siyonistler ve Batılı kahpe emperyalistler Türkiye’mizi de vuracaklardır!..
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın: “Mahmud Abbas’ı davet ettik, olumlu yanıt çıkmadı!” itirafı…
Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan, “Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı davet ettiklerini ancak Abbas’ın olumlu cevap veremediğini” açıklamıştı. Rize’de konuşan Erdoğan, “Biz de bundan sonraki süreci ona göre işleteceğiz.” buyurmuşlardı. Oysa asıl İsmail Haniye’yi çağırmaları lazımdı. Bu ciddiyet ve cesareti göstermiş olsalardı, belki de arkasında Türkiye olan o mücahid şahsa suikast yapamayacaklardı.
“Karabağ’a nasıl girdiysek, Libya’ya nasıl girdiysek, aynısını onlara da yaparız” kof çıkışları hiçbir işe yaramazdı!..
Savunma sanayisinde Türkiye’nin geldiği noktaya dikkati çeken Erdoğan, “bu gelişmelerin hiç kimseyi aldatmaması gerektiğini, çok güçlü olunması durumunda İsrail’in Filistin’e yaptıklarını yapamayacağını” hatırlatmıştı. İyi de Gazze tamamen harap olduktan ve yüz bin cana kıyıldıktan sonra mı? Bu kafayla 100 yılın ardından mı Filistin’e destek çıkılacaktı?
Başkan Erdoğan, Fatih Erbakan’a çatarak: “Çıktı bir tanesi affedersiniz, terbiyesizin teki, parlamentomuzda Mahmud Abbas konuşturulmalı. Kim bu? Yeniden Refah’ın bir tane adamı var, kafadan da galiba sıkıntısı var onun. Mahmud Abbas’ı davet etmediğimizi sana kim söylüyor? Biz davet ettik ama Mahmud Abbas maalesef bize olumlu cevap veremedi. Biz de bundan sonraki süreci ona göre işleteceğiz. Bütün bu adımları biz atarken, kendi içimizden ne yazık ki vuruluyoruz. Biz bu parlamentoyu kimlere açmadık ki? Parlamentomuzu biz evelallah Hak yolda olan herkese açarız. Ama bunların bu işlerden haberi yok. Eğer bugün (Yeniden Refah) partinden birkaç kişi parlamentoya girdiyse sayemizde girdi, bunu gör. Ama bunu göremeyecek kadar gözü var, görmüyor.” şeklinde sataşmıştı.
Sn. Erdoğan’ın: “Türkiye’nin çok güçlü olması durumunda, İsrail’in Filistin’e yönelik barbarlıkları yapamayacağını” söylemesi de acı bir itiraftı. Yani güya askeri teknolojide çok ileri boyutlara ulaştığımız iddiaları, İsrail’in gücü(!) karşısında henüz çok geri konumdaydı… Kaldı ki savaşı silah üstünlüğü değil, iman gücü ve cesaret kazanırdı. İşte ABD ve AB ülkelerini de arkasına alan İsrail, bir avuç kahraman HAMAS karşısında bocalamaya başlamıştı… Hatta çaresiz kalan Siyonist İsrail, PKK ve DEAŞ eşkıyalarını HAMAS’a karşı cepheye sürmek zorunda kalmıştı!
PKK ve DEAŞ, HAMAS’a karşı Gazze’ye alınmıştı!
İsrail’in son katliamlarında bölgede PKK’lı teröristlerin yanı sıra hapishanelerden çıkarılan DEAŞ terör örgütü üyelerinin de yer aldığı ortaya çıkmıştı. İsrail’in teröristlere, katliamlar için 18 günlük eğitim verdiği anlaşılmıştı. Gazze katliamının ilk günlerinden itibaren Suriye ve Irak’tan götürülen 2.000’i aşkın PKK’lı terörist, İsrail ordusu ile birlikte soykırıma katılmışlardı. Katliama destek amacı ile bölgeden 2 bin 500 kişilik yeni bir ekibin daha yola çıkma hazırlığı yaptığı saptanmıştı.
Son katliam kafilesinde PKK’lıların yanında 600’den fazla DEAŞ’lı terörist de yer almıştı. Bu kapsamda başta Deyrizor, Rakka, Tabka, Guveran, Sinai, el-Alaya, Şeddadi ve el-Kisra gibi hapishanelerde tutulan 1.000 DEAŞ’lı serbest bırakılmış, özel silahlarla eğitilip Siyonist İsrail askerlerine katılmıştı. İsrail’den gelen ve aralarında Ezidi-Kürt subaylar ve MOSSAD ajanlarının da yer aldığı özel ekip, seçilen PKK ve DEAŞ’lı teröristlere Sincar’da 18 günlük özel eğitim veriyorlardı. Sonrasında ise sahte pasaportlarla bu teröristler Erbil üzerinden Gazze’ye taşınıyorlardı. Gazze’de Avrupa, Kafkasya, ABD ve Sırbistan gibi farklı coğrafyalardan gelen paralı teröristler ve özel eğitimli ABD ve İsrail ordu mensupları ile müşterek hareket ediyorlardı. Ve Milli Çözüm bu durumu defalarca gündeme taşımıştı.
DEAŞ sapkınları daha önce de HAMAS’ı hedef tahtasına koymuşlardı!
Bir dönem Suriye ve Irak’ta sayıları 65 bini aşan DEAŞ terör örgütü mensubundan 3-4 bini ABD ordusu ve CIA tarafından Badiye Çölü’ne taşınmıştı. Suriye savaşı ile birlikte ortaya çıkan dinci terörist DEAŞ’ın 2015-2024 aralığında 8 binden fazla üyesi, PKK saflarına katılmıştı. Bu terörist geçişlerinin özellikle TSK’nın Suriye operasyon süreçlerinde gerçekleştiği anlaşılmıştı. Kritik dönemlerde devreye giren DEAŞ faktörünün aradan geçen dokuz aya rağmen Gazze’de ciddi bir askeri başarı elde edemeyen İsrail’in isteği ile desteğe gittiği saptanmıştı. DEAŞ’ın son salıverilme tiyatrosu ile eş zamanlı yayımlanan örgüt bildirisinde HAMAS, mürted (dinden çıkmış) ve savaşılması farz olan bir yapı olarak tanıtılmıştı. DEAŞ sözde sözcüsünün fetvası, İsrail’e terörist transferinin de işaret fişeği olarak yorumlanmıştı.
Şimdi aynı taktiği uyguluyorlardı!
Suriye ve Irak’tan Gazze katliamı için yapılan terörist transferinde de Türkiye pasaportlularla aynı yöntemler uygulanmaktaydı. Başta Kürt İsrail Dostluk Birliği, Salti Vakfı, Kürt Enstitüsü, İsrailli Yahudi Kürtler Birliği, Bat İlan Enstitüsü ve benzeri sekiz sözde sivil toplum örgütü aktif rol almışlardı.
İsrail Meclis Başkanı Mickey Levy; Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın yakın dostu olduğu belirtilen Ofra Bengio ve Efraim İnbar gibi birçok ismin de bu sürece yoğun katkıları vardı. Bölgeye gönderilen Kürt asıllı asker ve MOSSAD temsilcileri Gazze’de savaşan ve Babil, Dicle, Mezopotamya, Barzan, Rojova, Ninova gibi isimler takılan Kürt Siyonist silahlı gruplarının görüntülü mesajlarını ve davetlerini izletiyorlardı. Soykırıma destek amaçlı götürülen isimler dil ve adaptasyon amaçlı küçük gruplara bölünerek Gazze ile ilgili detaylı eğitimlere tâbi tutuluyorlardı. İsrailli Kürtlerin yaşadığı Kiryat, Afula, Kiryat Malachi gibi yerleşkelerden getirilen 100’ü aşkın Kürt asıllı Siyonist, bu teröristlere tercümanlık ve rehberlik desteği sunuyorlardı. İsrail’de hâlen 320 bin Kürt kökenli Yahudi yaşamaktaydı. Erbil’den Tel Aviv’e aktarmalı günlük ortalama 55-60 uçuş seferi yapılmaktaydı. Suriye ve Irak’tan giden ve Gazze’de öldürülenler büyük oranda İsrail’de gömülüyorlardı.[1]
Evet işte, PKK ve DEAŞ İsrail saflarındaydı!
Biz Milli Çözüm olarak yıllardır PKK ve türevlerinin; sözde, Kürtlerin hürriyet ve huzurunu sağlamak için değil, İsrail ve ABD’nin Siyonist hesaplarını kolaylaştırmak ve Türkiye’nin başına bela sarmak üzere kurulup kullanıldıklarını kanıtlayan pek çok yazılar hazırladık, kitaplar yayımladık.
Ve yine Milli Çözüm Ekibi olarak bu DEAŞ ve benzeri kiralık ve karanlık örgütlerin, bazı İslami kavramları sloganlaştırıp Din istismarıyla, aslında İsrail’in, ABD ve AB’nin emperyalist amaçlarına taşeronluk yaptıklarını kaç kere belgeleriyle yazdık.
Şimdi, bütün Avrupa ve Amerika’yı arkasına almasına ve bölgenin süper askeri gücü sayılmasına rağmen, bir avuç inançlı ve kararlı HAMAS kahramanı karşısında batağa saplanan ve bocalayan Siyonist barbar katil İsrail’in, artık PKK ve DEAŞ teröristlerini, özel bir hazırlık aşamasından sonra, HAMAS’la çarpıştırmak üzere kendi askeri saflarına kattığı ortaya çıkmıştı.
TCG Anadolu Gemisi Herhangi Bir Savaşta İşe Yarar mıydı?
Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı, TCG Anadolu Gemisi’ni seçim malzemesi olarak kullanmaktaydı. Gemi, Türkiye’nin değişik limanlarına giderek vatandaşlarımızın ziyaretine açılmıştı. Gemi hakkında, “Dünya’nın ilk İHA/SİHA Gemisi, Donanmanın Kutup Yıldızı” gibi içi boş ve karşılığı olmayan söylemlerle gerçeklerin üzeri örtülerek algı yönetimi ile Türk Kamuoyu yanıltılmıştı.
Oysa; Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın ihtiyaç duyduğu harp silah ve araçları için Genelkurmay Harekât İhtiyaçları İnceleme Kurulu’nda inceleme ve değerlendirme yapılır. Anılan kurul, Genelkurmay İkinci Başkanı’nın başkanlığında, Genelkurmay J (Joint-Müşterek) Başkanlık temsilcileri, Kuvvet Komutanlığı temsilcileri, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı temsilcilerinden oluşmaktadır. İhtiyaç sahibi makamlar tarafından kurula getirilen projeler hem ilgili kuvvet ya da komutanlığın hem de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Harekât İhtiyacı olmalıdır. Aksi halde proje rafa kaldırılır.
Türk Deniz Kuvvetleri tarafından 2007’de Genelkurmay Harekât İhtiyaçları İnceleme Kurulu’na getirilen Havuzlu Çıkarma Gemisi (Landing Pool Dock) Projesi, günlerce incelenip değerlendirildikten sonra hem Deniz Kuvvetleri’nin hem de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Harekât İhtiyacı olduğu için onaylanmıştır. Anılan gemi, üzerinde iki helikopter pisti olan ve havuz bölümünde birkaç çıkarma gemisini taşıyacak şekilde MİLGEM (Milli Gemi) Projeleri gibi yerli ve milli gemi olarak planlanmıştır. Gemi, Hava Kuvvetleri’nin genel TASMO (Tactical Air Support of Maritime Operations – Deniz Harekâtı’nın Taktik Hava Desteği) desteğinden istifade etmek için Çıkarma Filosu’nda görev alacak şekilde tasarlanmıştır. Tedarik işlemleri için Genelkurmay Plan ve Prensipler Başkanlığı, Savunma Sanayi Müsteşarlığı ve Milli Savunma Bakanlığı çalışmalara başlamıştır.
Ancak, planlama sonrasında geçen zaman içerisinde geminin özellikleri değişime uğramıştır. 2007’de Harbe Hazırlık ve Harekât İhtiyaçları Şube Müdürü ve Harekât İhtiyaçları İnceleme Kurulu Üyesi olarak imza atılan Havuzlu Çıkarma Gemisi, üzerine pist ilave edilmek suretiyle proje dışına çıkılarak Melez Gemi’ye dönüştürülmüş durumdadır. Geminin asli görevi olan çıkarma harekâtı ikinci plana atılmıştır. Gemi, şimdiki haliyle kurulun önüne gelseydi hem Genelkurmay Başkanlığı hem de Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından reddedilmiş olacaktı. Çünkü, Anadolu Yarımadası zaten uçak gemisi niteliği taşımaktaydı.
TCG Anadolu Gemisi yerli ve milli vasfından uzaktır!
TCG Anadolu Gemisi’nin yerli ve milli olduğu iddiası yanıltıcıdır. Ancak, Anadolu Gemisi, İspanyol Juan Carlos Gemisi’nin birebir kopyası olup üzerindeki mazgal delikleri ve vinç tertibatına kadar aynısıdır. Geminin birçok aksamı İspanya’dan ithal edilmiş ana aksamlardır. Gemilerin sadece borda numaraları farklıdır. İspanyol Gemisi L 61, TCG Anadolu Gemisi L 400 Borda Numarasını kullanmaktadır.
TCG Anadolu Gemisini korumak için 40 savaş uçağına ihtiyaç vardır!
Erdoğan ve AKP Hükümeti, TCG Anadolu Gemisi’nde F-35 B modeli uçakların kullanılmasını planlamışlardı. Ancak, S-400 alımı nedeniyle, ABD, Türkiye’yi F-35 Projesinden çıkarmıştı. TCG Anadolu Gemisi’nde, dikine inip kalkan F-35 B modeli uçaklar yerine İHA ve SİHA’lar kullanılacaktı. Anadolu Gemisi’nin güvertesine 11 Savaş Uçağı veya 11 İHA/SİHA, ayrıca hangarına da sınırlı sayıda uçak yerleştirme imkânı vardır. Ancak, hem gemiyi hem de üzerindeki savaş uçaklarını ya da İHA/SİHA’ları korumak için firkateyn ve denizaltılara ilave olarak 2 Filo yani 40 savaş uçağına ihtiyaç duyulacaktır!
Gemi, planlandığı gibi Havuzlu Çıkarma Gemisi olarak inşa edilseydi, Çıkarma Filosu’nda kullanılacak ve aynı miktarda savaş uçağı ile yani 40 savaş uçağı ile bütün filoya TASMO (Deniz Harekâtı’nın Taktik Hava Desteği) Desteği sağlanacaktı. Ayrıca, F-35 uçakları Yunanistan’ın envanterine girdiğinde, durum daha da vahim hale taşınmıştır. F-35 Uçakları, radara yakalanmadan 120 mil yani 222 km mesafeden su üstü hedeflerini vuracak donanımdadır. O zaman TCG Anadolu Gemisi daha da kolay hedef halini alacaktır. Anılan nedenlerle TCG Anadolu Gemisi’nin savaşta kullanılması bu haliyle imkânsızdır!
TUSAŞ AKSUNGUR varken, İHA ve SİHA’lar için uçak gemisine ihtiyaç bulunmamaktadır!
Tayyip Erdoğan, “TCG Anadolu sayesinde tabur büyüklüğündeki bir kuvveti ana üs desteği ihtiyacı olmaksızın Ege, Akdeniz ve Karadeniz’deki kriz bölgelerine kolayca intikal ettirebileceğiz” ifadesini kullanmıştır. Ancak, Erdoğan’ın bu söylemi içi boş iddialardır. Çünkü, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kriz bölgelerine Tabur’dan daha büyük çaplı kuvvetleri Uçar Birlik Harekâtı ve/veya Hava İndirme Harekâtı ile intikal ettirme yeteneği vardır.
TCG Anadolu Gemisi’ne konuşlandırılacak Bayraktar TB3 SİHA’nın havada kalma süresi 24 saattir. TUSAŞ AKSUNGUR SİHA’nın havada kalma süresi ise 50 saattir. Türk Deniz Kuvvetleri’nin envanterine giren ve Dalaman’da konuşlandırılan TUSAŞ AKSUNGUR, yaklaşık 3 bin kilometrelik harekât yarıçapına sahip olup, Akdeniz, Ege Denizi ve Karadeniz üzerinde 2 günden fazla süreyle devriye dolaşıp tekrar Dalaman’daki üssüne geri dönmeyi başarmaktadır. Bu kadar yüksek performanslı TUSAŞ AKSUNGUR varken Erdoğan’ın damadına ait şirketin imal ettiği düşük performanslı Bayraktar TB3’ü taşımak için TCG Anadolu Gemisi’ne de ihtiyaç duyulmayacaktır. Ayrıca, TUSAŞ AKSUNGUR’da Buz Giderme Sistemi vardır, fakat Bayraktar TB3’ün Buz Giderme Sistemi bulunmamaktadır. Buz Giderme Sistemi olmayan İHA’ların, soğuk havalarda flap ve dümen sisteminin donarak ve kilitlenerek kontrolden çıkma ve düşme riski vardır.
Tanker uçakları ile Cebelitarık Boğazı’na kadar olan bölgede hava harekâtı yapılmaktadır!
Türk Hava Kuvvetleri’nin envanterinde olan 7 adet Tanker Uçağının her biri ile tek uçuşta 20 savaş uçağına havada yakıt ikmali yapılmaktadır. Toplam 140 savaş uçağına yapılacak yakıt ikmali sayesinde, Türk Hava Kuvvetleri’nin Cebelitarık Boğazı’na kadar olan bölgede hava harekâtı yapma imkânı vardır. Tanker uçakları varken TCG Anadolu Gemisi’ne ihtiyaç kalmayacaktır.
Erdoğan ve AKP Hükümetleri Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye atmaktadır!
Erdoğan’ın, “ABD bize Patriot vermediği için S-400 aldık” söylemi yanıltıcıdır. ABD, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nden 2009’da geri çektiği 13 Patriot Bataryası’nı 7 milyar dolara Türkiye’ye satma teklifinde bulunmuşlardı. Ancak, Erdoğan ve AKP Hükümeti bu teklife olumlu bakmamışlar ve önemli bir şansı kaçırmışlardı.
ABD, S-400 alımı nedeniyle Türkiye’yi F-35 Projesinden çıkarmıştır. Mevcut durum itibarıyla Türkiye 2,5 milyar dolar ödediği S-400’leri kullanamıyor, 1,5 milyar dolar ödediği F-35’leri de alamıyordu… Bu Erdoğan iktidarının hatasıdır.
ABD Senatosu 2021’de, F-35 savaş uçaklarının Yunanistan’a satışını onaylamıştır. Yani Türkiye için üretilen F-35 uçakları şimdi Yunanistan’a yollanacaktır.
F-35 Savaş Uçağının Harekât yarıçapı 1.100 km kadardır. F-35 Uçaklarının Yunanistan’ın envanterine girmesi ile Ege Denizi’ndeki hava üstünlüğü Yunanistan’a geçmiş olacaktır. Yunanistan, Türkiye’ye yönelik jet harekâtı için Limni, Midilli, Sisam, Rodos ve Çoban adalarına inşa ettiği havaalanlarına ve Güney Kıbrıs’ın Baf bölgesine konuşlandıracağı F-35 uçakları ile Türkiye’nin her tarafına Hava Harekâtı yapabilir konuma ulaşacaktır. Verilen somut örneklerden anlaşılacağı üzere Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümetleri, Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye atmışlardır!
Türkiye yeniden F-35 Projesi’ne dönmek için bastırmalıdır!
Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği aceleye getirilmiş ve TBMM tarafından onaylanmıştır. Ancak, İsveç’in NATO’ya üyeliği için ön şartlar gündeme taşınmalı ve ön şartlar yerine getirilmeden İsveç’in NATO üyeliği onaylanmamalıydı. Çünkü NATO Antlaşması’nın 5. Maddesine göre üye ülkelerin herhangi birisine yapılan silahlı saldırı, ittifakın bütün üyelerine yapılmış sayılmakta ve Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. Maddesindeki meşru savunma hakkının kullanılmasına imkân sağlamaktadır. Ayrıca, NATO Antlaşması’nın 6. Maddesine göre Türkiye topraklarına ve 23°27ı00ııK enleminden geçen Yengeç Dönencesi (Suudi Arabistan, Mısır ve Libya’dan geçen enlemi)’nin kuzeyinde yer alan adalara yapılan saldırı 5. Madde kapsamında ele alınmaktadır.
Yunanistan’ın Ege Denizi’nde işgal ettiği adalarımız Yengeç Dönencesi’nin kuzeyinde olup NATO Antlaşması’nın 5. ve 6. Maddeleri kapsamındadır. Bu bağlamda, İsveç’in NATO üyeliğine kabulü için;
*Yunanistan, Ege Denizi’nde işgal ettiği 20 Türk Adası ve 2 Türk Kayalığını boşaltarak Türkiye’ye teslim etmeli şartı koşulmalıydı…
*ABD, Türkiye’nin 120 adet F-35 alacağı projeye yeniden dönmesini sağlamalıydı…
*ABD’ye; PKK/PYD’ye olan desteğine son verme şartımız, kararlılıkla dayatılmalıydı…
*İsveç, ülkesinde barınan PKK ve diğer yasadışı örgüt mensubu teröristleri Türkiye’ye iade etme kararına resmen zorlanmalıydı.
Bu şartlar sağlanmadan İsveç’in NATO’ya üyeliğinin kabul edilmesi, Erdoğan iktidarının tarihi yanlışlarıdır![2]
Bu gerçekleri hatırlatan E. Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Ümit Yalım’ın bu tarihi saptama ve uyarıları maalesef dikkate alınmamıştır…
Netanyahu’yu evinde ağırlayan Trump’ın: “Başkan seçilmezsem 3. Dünya Savaşı çıkar” şantajı
ABD’nin eski Başkanı ve yeni Başkan adayı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu Florida’daki konutunda ağırlamıştı. Görüşmede Netanyahu ile samimi pozlar veren Başkan adayı Trump, İsrail’e karşı önceki ABD Başkanlarından daha yararlı olduğunu söyleyip Siyonistlere yaranmaya çalışmıştı. Başkan seçilmezse Ortadoğu’da büyük savaşların çıkacağını savunan Trump, “2. Dünya Savaşı’ndan bu yana 3. Dünya Savaşı’na en yakın olunduğu bir yerdeyiz. Hiç bu kadar yakın olmamıştınız çünkü ülkemizi yetersiz insanlar yönetiyor.” iddiasında bulunmuşlardı.
Trump, Netanyahu’yu evinde ağırlamıştı!
Eski ABD Başkanı ve Cumhuriyetçilerin Başkan adayı Donald Trump, Florida’da bulunan evinde İsrail Başbakanı Netanyahu ile eşi Sera Netanyahu’yu ağırlamışlardı. Görüşmeye giderken bina girişinde el sıkışan Trump ile Netanyahu, gülümseyerek kameralara samimi pozlar dağıtmışlardı. Basına kapalı gerçekleştirilen görüşmede, Ortadoğu ve Gazze’deki son durum ile ABD-İsrail ilişkilerinin kapsamlı şekilde ele alındığı açıklanmıştı.
“Bir Yahudi nasıl Harris’e oy verir bilmiyorum” yalakalığı!
Daha sonra Amerikan medyasına yansıyan görüntülere göre, görüşmeden önce salonda bulunan basın mensuplarının bazı sorularını yanıtlayan Trump, kendisinin İsrail’in en önemli dostlarından biri olduğunu belirterek Biden yönetimini suçlamıştı. ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in Netanyahu ile görüşmesinden sonra söylediklerini eleştiren Trump, “Onun sözleri saygısızcaydı ve kibar değildi. Bir Yahudi ona (Harris’e) nasıl oy verir bilmiyorum ama onlara kalmış ancak kendisi, İsrail’e karşı gerçekten saygısızdı.” ifadesini kullanmıştı.
Bu arada unuttukları bir şeyi hatırlatmamız lazımdı:
Bu Siyonistlerin Şeytani hesapları varsa, elbette Yüce Rabbimizin de Rahmani planları vardı… Ve Allah’ın planı ve intikamı asla şaşmazdı!..
Ama sakın ha “Ey Mü’minler, gevşemeyin, üzülüp ümitsizliğe düşmeyin!.. Eğer gerçekten inanmış ve Allah’a adanmış kimselerseniz, üstün gelecek ve zafere erişecek sizlersiniz! Bekleyin, inşaallah az kaldı… Öylesine kutlu devrim ve değişimler yaşanacak ki; sıkışan İran’ı da Türkiye kurtaracak, İsrail çıbanını da Türkiye deşip temize çıkaracak!.. İşte o zaman Erbakan kimmiş, Milli Çözüm neymiş; Şeytaniler şaşıp kalacak, ve inşaallah Rahmaniler hayran kalacaklardır!..”
Ve asıl yüce Kur’an’ın vaadi ve Allah’ın kudreti nelere kadirmiş herkes yaşayıp anlayacaktır!
“(Ey Siyonist ve emperyalist zalim güçler ve Allah’tan ziyade bunlardan çekinen ve güvenen gafiller! İşte bu yegâne kuvvet ve kudret sahibi olan) Rahman’a karşı (ve O’na rağmen), size yardım edeceğine (inandığınız ve süper güç sandığınız) şu sizin ordunuz (uçak gemilerinizden, balistik füzelerinizden ve tank roketlerinizden oluşan bir sürü devasa filonuz; Cenab-ı Hakkın Kudreti karşısında neymiş ve) kimmiş (ki korkup onlara sığınmaktasınız…?) Oysa gerçekte bütün kâfirler, (ve onlardan korkan gafiller) sadece boş bir gurur ve aldanış içinde bulunmaktadırlar.” (Mülk: 20)
Aziz Erbakan Hocamızın şu tespitleri ne kadar önemli ve anlamlıdır: “Akıtılan masum İslam kanları için yürekleri titremeyenler, ve gerekli-cesaretli tedbirleri üretmeyenler İSLAM; bunca masum İslam kanını dökenler ise İNSAN olamazlar!..” (Siyasi Siyaset – s. 93)
DUA
Çok mahzun oldu İslam, ne olur artık, ümmetin sadıklarını mahzun etme Ya Rabbi!..
İslam’ı, Gazze’de akıtılan temiz kanı içinde yeniden dirilt; daha fazla mağlup ve mahcup etme Ya Rabbi!..
Meleklerin ellerinde, sunulmayı beklerken şehadet şerbetleri;
Seni dileyenleri, Rızanı ve rü’yetini isteyenleri; felç olmuş gibi yumuşak döşeklerde öldürüp; şehadet rütbesinden mahrum etme Ya Rabbi!.. (Amin. Amin. Amin.)
İsmail Haniye, göçtü dünyadan
Katleden Siyonist, Şeytan utansın!..
Sonsuzluğa gözün, açtı rüyadan
Gaflet uykusuna, yatan utansın!..
Üç oğul beş torun, kurban vermişti
“Yüz bin canı gitti”, göğüs germişti
Vallahi O Hakka, Dosta ermişti
Kendin İslam sanan, Sultan utansın!..
İsmail Heniye Siyonist alçaklarla mücadele ederek şerefli bir şekilde ahirete göçmüş ve İnşallah Rabbimizin inayetiyle sonsuz cennetlerde ağırlanacaktı. O’nun şehadeti bir kez daha işbirlikçi sözde kahraman İslam Ülkelerinin liderlerinin maskesini düşürmüştü. Ucuz edebiyat ve kuru sıkı laflarla insanlığa huzur gelmezdi.
Ama unuttukları bir şeyi hatırlatmamız lazımdı:
Bu Siyonistlerin Şeytani hesapları varsa, elbette Yüce Rabbimizin de Rahmani planları vardı… Ve Allah’ın planı ve intikamı asla şaşmazdı!..
Rahman Rahim Olan Allah’ın Adıyla
(Ey Elçim!) İnkâr ve nankörlük edenlere de ki: “Yakında (sisteminiz ve tüm tedbirleriniz çöküp yıkılacak ve) yenilgiye uğratılacaksınız ve (dünyada rezil olduğunuz gibi ahirette de) toplanıp cehenneme atılacaksınız!” O ne kötü bir yataktır. (Ne kahredici bir zindandır.) (3:12)
DANIŞIKLI DÖVÜŞ…
Erdoğan ve AKP Hükümetleri Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye atmaktadır!
Erdoğan’ın, “ABD bize Patriot vermediği için S-400 aldık” söylemi yanıltıcıdır. ABD, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nden 2009’da geri çektiği 13 Patriot Bataryası’nı 7 milyar dolara Türkiye’ye satma teklifinde bulunmuşlardı. Ancak, Erdoğan ve AKP Hükümeti bu teklife olumlu bakmamışlar ve önemli bir şansı kaçırmışlardı.
ABD, S-400 alımı nedeniyle Türkiye’yi F-35 Projesinden çıkarmıştır. Mevcut durum itibarıyla Türkiye 2,5 milyar dolar ödediği S-400’leri kullanamıyor, 1,5 milyar dolar ödediği F-35’leri de alamıyordu… Bu Erdoğan iktidarının hatasıdır.
…….
Ama unuttukları bir şeyi hatırlatmamız lazımdı:
Bu Siyonistlerin Şeytani hesapları varsa, elbette Yüce Rabbimizin de Rahmani planları vardı… Ve Allah’ın planı ve intikamı asla şaşmazdı!..”
****7 Ekim saldırıları başlamadan önce itrail ve abd yetkilileri Türkiye deki yöneticiler ile diploması trafigini gördüğümde eyvah! yine müslümanların canı yanacak diye çok üzülmüştüm…Irak ,suriye vs ülkeleri birlikte bu hâle getirdiniz!Rabbimiz de sizleri layık olduğunuz sona biran önce ulaştırsın …Sonsuz Amin
MİLLİ ÇÖZÜM DERGİSİ DEFAATLE UYARMIŞTI, HALEN DE UYARMAYA DEVAM EDİYOR!..
Ve yine Milli Çözüm Ekibi olarak bu DEAŞ ve benzeri kiralık ve karanlık örgütlerin, bazı İslami kavramları sloganlaştırıp Din istismarıyla, aslında İsrail’in, ABD ve AB’nin emperyalist amaçlarına taşeronluk yaptıklarını kaç kere belgeleriyle yazdık.
Şimdi, bütün Avrupa ve Amerika’yı arkasına almasına ve bölgenin süper askeri gücü sayılmasına rağmen, bir avuç inançlı ve kararlı HAMAS kahramanı karşısında batağa saplanan ve bocalayan Siyonist barbar katil İsrail’in, artık PKK ve DEAŞ teröristlerini, özel bir hazırlık aşamasından sonra, HAMAS’la çarpıştırmak üzere kendi askeri saflarına kattığı ortaya çıkmıştı.
Üstad Ahmet Akgül Hocamızın Son Sözü:
“Ama unuttukları bir şeyi hatırlatmamız lazımdı:
Bu Siyonistlerin Şeytani hesapları varsa, elbette Yüce Rabbimizin de Rahmani planları vardı… Ve Allah’ın planı ve intikamı asla şaşmazdı!..”
Merhum şehit İsmail Haniye’nin şehit edilmesinden sonra Hameney’in “O’nun intikamını almak bize düşer” mealindeki sözlerine Milli Çözüm’ün getirdiği yorum ne kadar güzel ve İslam aleminin yöneticilerinin ayarını ortaya koymak açısından ne kadar anlamlı; “Sadece bir temenni”. Daha öncekilerde ne yapıldı ki şimdi ne yapacaksınız??? Ayrıca içlerinin de ne kadar çürümüş olduğunu otaya koymuyor mu bu durum??? İçeride işbirlikçiler olmasa bu suikastı yapabilirler miydi? Bu arada Netanyahu’nun, şanlı 7 Ekim Hamas harekatından sonra Milli Çözümün muhteşem tespiti ile “kof edebiyat, kuru kahramanlık” yapan İslam alemi yöneticilerine yönelik söylediği “herkes o makamlarda kimin desteği ile oturduklarına iyi baksın” çıkışına bir tane yönetici de çıkıp “sen kimsin, hadi bakalım ne biliyorsan yap” diyebildi mi???
İslam aleminin yöneticileri birbirlerini suçluyorlar. İşte 55 İslam ülkesi bir araya gelemiyor falan. Acaba böyle bir niyetleri var mı? Bu cesaretteler mi?Ya da şu soruyu sormamız gerekmez mi; Bu yöneticiler kimin eliyle iktidarlara taşındı ve bunları iktidara taşıyanlar İslam aleminin birleşmesini sağlayacak çalışmalar yapmalarına müsaade ederler mi? Bir de adama sormazlar mı; sen ne yaptın diye (örneğin; itrailin gözü kulağı olan ve ülkede var olan amerikan ve nato üslerini neden kapatmıyorsun gibi).
Özellikle savunma sanayimiz açısından yapılan hataların ülkemizi ne kadar zor durumlara sokacağı aşikardır. Hele hele bu hataların politik kaygılar sebebiyle (en iyi niyetle düşündüğümüzde) yapılmış olması zaman ve enerjimizin boşa harcanması demektir. Bu konuda Mili Çözüm’ün, TUSAŞ ve Bayraktar İHA-SİHA’larını karşılaştırmalı olarak değerlendirdiği makalesinin ne kadar öngörülü hazırlandığı görülecektir ve tekrar okunmalıdır.
Hamasın muhteşem dirinişi karşısında zayıf düşen İsrail kendi karizmasını kurtarmak için ismi ön plana çıkan liderleri öldürüp güya kendisini aklma derdindeydi. Malesef 57 müslüman ülkesi 2 milyar islam alemi içindede ErBAKAN GİBİ BİR ŞAHSİYETİN olmayışı Siyonistleri cesaretlendirmiş durum kangrenleşmiştir.ERBAKAN hükümeti zamanında bir tek filistinli ölmemiştir. Ülkemizde yapılan cılız protestolar ve kınamalar halkın gazını almaya yöneliktir. Eğer devleti yönetenler samimi iseler KÜRECİK VE İNCİRLİĞİ kapatsalarya bak ozaman neler olacak..? Yapılan yardımları bile Gazzeye ulaştırmakta yetersiz kalan insanlığın onurudur. AZİZ ERBAKAN HOCAMIZ:” İSLAM BİRLİĞİ KURULMADIKÇA MAZLUMLARA YAPILAN GIDA YARDIMLARI ONLARIN SADECE TOK ÖLMESİNİ SAĞLAR” demişti. Adil Düzen programlarının D-8, İSLAM BİRLİĞİ, İSLAM NATOSU gibi kuruluşları harekete geçirmedikçe Filistin Meselesinin çözülmesi beklenemezdi. Halkımzın ve yetkili kurumlarımızın artık uyanıp İran ve Türkiye gibi işbirlikçi hükmümetlerin niyetlerinin samimi olmadıklarının farkına varmalıdır. Milli, Çözüm İktidarının oluşturacağı ortak mütabakat hükümeti acilen kurulmalıdır. Erbakan projelerini gerçekten anlayan geliştiren tek kişi Muhterem Ahmet Akgül bu tarihi misyonu yerine getirecek tek liderdir. Yıllardır uyarıları dikkate almadığımızın vabali bizlere yeter. Çünkü her dakika mazlum ölmekte zulumler şeytanları sevindirmektedir.
Son sözü yine Erbakan Hocamıza Bırakalım:
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
] TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980
“Karabağ’a nasıl girdiysek, Libya’ya nasıl girdiysek, aynısını onlara da yaparız” kof çıkışı!
Savunma sanayisinde Türkiye’nin geldiği noktaya dikkati çeken Erdoğan, “bu gelişmelerin hiç kimseyi aldatmaması gerektiğini, çok güçlü olunması durumunda İsrail’in Filistin’e yaptıklarını yapamayacağını” hatırlatmıştı. İyi de Gazze tamamen harap olduktan ve yüz bin cana kıyıldıktan sonra mı? Bu kafayla 100 yılın ardından mı Filistin’e destek çıkılacaktı?
Tarafımız ve Safımız, Ayarımızı Gösterir:
1- Hangi bahane ile olursa olsun; Ebu Cehil’in safına katılsa, ona arka çıksa ve alkışlasa; küfrünü ve kötülüğünü açığa vurmuş demektir.
2- Veya “Allah, Hakka yardım etsin” deyip hiçbir tarafa tabi ve taraf olmadan oturup beklese o zaman da münafıklığını ispat etmiş sayılır. Zira bu söz “Hangi taraf haklı, pek bilemiyorum, Hz. Muhammed’in haklılığından da şüphe ediyorum” anlamına gelir.
3- Şayet bu manzara karşısında “Ya Rabbi, Resulüne ve ashabına yardım et” şeklinde dua etmekle yetiniyor ve yerinde duruyorsa, bu halde de fasık (günahkâr ve gayretsiz) bir Müslüman olduğu belirginleşir.
4- Yok eğer, bu durumu görür görmez “Resulullah’ın ayağına diken batacağına benim gözüme ok saplansın” diyerek yerinden fırlıyor ve bağırsakları çalılara takılsa bile İslamın safına katılmak ve Allah yolunda vuruşmak üzere koşuyorsa, o takdirde gerçek bir mümin olduğunu kanıtlamış birisidir.”
Şimdi safınız ve ayarınız zalimden yanamı mazlumdan yanamı.???
Unıtmayın bir avuç Filistinli dünyaya meydan okuyor.
Zalimin yanındakileride onlara gizli destek olanlarıda milli çözüm yazıyor.
Yani hepinizin ipliği pazara dökülüyor,
Biz inanıyoruz, hakla olan, hep haklı olur…
O hakta haklı olanı iki cihanda da aziz eyler.. Kalemine bileğine kuvvet Ahmet hocam….
İnsan oğlu kendi fıtratınca davranır. İhanet ederek iktidar olan Erdoğan bu günde kendisine iktidarı sağlayanlara fıtratınca olanlar karşısında cevap vermektedir, yeterince güçlü olmak. Ne büyük dahiyane bir söz ve çözüm, oysa bu borçlu olduğu güçlerin karşısında zayıflık ve onlar karşı bağlılık itirafıdan başka bir şey değildir. Acaba ne kadar güçlü olursa Filistin’ne yardımcı olabilir, acaba ne kadar güçlü olunursa İsrail’e haddini bildirebilir ? Cevap hiç bir zaman zira bu günkü varlığını borçlu olduklarına karşı hiç bir zaman. Seçme frekman görüntülerle haberlerde akan Cennet mekan İsmail Hamaney görüntüleri ve cıvık cıvık yorum yapan bir sürü yorumlar yapan zevatlar ve gündemi yozlaştırmak ve soğutmak için korkak tırsak açıklamalar yapmak, sonra bu gün adı bile henüz yazılamamış mezar taşı görüntüleri. Sürgünde, gurbette, uğruna şehit olduğu inancı ve topraklarından uzak. O vaat edilene inandı, canını malını, evlatlarını, can paresi torunlarını, binlerce aynı davaya inanlarla şehadete ulaştı Elhamdülillah. Bu makalede yapılan tespitleri akşamında okuduk tastamam doğru tespitleri yapan Milli Çözüm şuuru ve feraseti, nerede bu eyyamcı uşak zihniyetlerde. Evet fıtratlar engelli, kör, uşak, hizmet ettikleri odaklar belli tamda AKP iktidarına yakışır bir davranış. Hadi Atatürk’ü sevmediniz, onun gibi davranamadınız Cumhuriyetin ilk yılları idi dediniz, Erbakan hocam gibide yapamazmı idiniz, yapamazsınız çünkü onların fıtrat ve inançları bu kıyıma, bu katliama, bu soykırıma seyirci kalmaya asla müsait değildi. Bu gün hălă Atatürk anılır hakkı teslim edilir, bu gün hălă Mücahit Erbakan denilir anılır hakları teslim edilir. Korkma ve bekle dünya mazlumları, her ne isen, bekle her ne millet isen, korkma ve ümitle bekle her ne renk ve ırk isen. Zira siyonizmin korktuğu yegane gerçek bu millet bir gün Erbakan gerçeğine dönerse korkusudur. Milli Çözüm bu gerçeğin ta kendisidir. Bu milletin gerçek gücünü yakında yeterince güçlü olduğunu görecek, amma fıtratınca bunu göremediğini veya görsede diyet borcundan dolayı kahrolası hain hizmetine devam ettiğini bütün dünyada anlayacak. Ellerinize sağlık Üstadım Ahmet Akgül hocam. Neyi kime emanet ettiysen bir hakkın görevini yapıyor, Cennetinde rahat ol Erbakan hocam.
Yahudi’nin canı kıymetli. Hamas karşısında kayıpları artınca savaşı yayıp, kendisini rahatlatmak, emrindeki ülkeleri birbiri ile savaştırmak ve bunları yapabilmek için önemli şahsiyetlere suikastlar düzenleyerek ki bunun detayları makalede ayrıntılı şekilde geçiyor. Şimdi Türkiye’yi ilgilendiren kısmına gelelim. Bugüne kadar ümmet bilinciyle hareket etmediğimize göre Irakta, Libyada ve birçok yerde teferruata girmeden İran’a Amerika ve yandaşları İsrail adına saldırırsa, Türkiye’de ki üsleri kullanırsa İran da ülkemizdeki üslere saldırırsa İran, Türkiye’ye saldırmış mı olacak?
Yeni bir (Allah korusun) Türkiye İran kapışması böylece PKK’ya ordu kuran, Yunanistan’a birlikler yığan Amerika içimize yığdıkları kimin ne maksatla geldiği belli olmayan binlerce mülteciler, 200 küsür ihale kanunu değişen buna rağmen kazançlarının vergisi silinen işsiz gençleri geçinemeyen emeklileri pula dönmüş parası vatanını terk etmek isteyen gelecekten ümidine kesen bu kadar genç ve başımızda böyle (millici bir lider).
Allah’ın da bir planı vardır!
Bu davayla hiçbir bağı olmayan Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail’le Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’i mahkûm etme noktasına getirdi. Bu hukuki açıdan büyük bir başarı elbette. Hiçbir İslam ve Arap ülkesinin yapamadığını Güney Afrika Cumhuriyeti yaptı. AKP gibi, Mitinglerle, nara atmakla zaman kaybetmedi. Elini masaya vurdu ve arkasındaki kamuoyu desteğiyle hukukun gereklerini yerine getirdi. Şimdi bu noktadan sonra ne olacağını bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz, hâlihazırdaki hükümetin tavırlarını göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye’den AKP İktidarından hiçbir şeyin beklenemeyeceği gerçeğidir. Belki arada bir miting düzenlenmesine, toplumun gazının alınmasına, bağırıp rahatlatılmasına devam edilir. Bir taraftan da Mavi Marmara benzeri bir gemi çıkışıyla dikkatler başka yöne çekilebilir. Böylece yükselen tepki dalgaları yumuşatılır ve İsrail’in katliamı Filistin’de tek bir canlı kalmayana kadar devam eder.
Halen İsrail’le olan ilişkilerinin devam etmesi, bir ayıp olarak tarihin kara sayfalarında yerini alacaktır. Kahraman olup tarihe adını yazdırmak vardı. Sahte kahraman olarak tarihteki yüz kızartıcı yerlerini alacaklar. Hamasetle İsrail’e karşı olduğunuzu, Filistin’in yanında olduğunuzu söyleyerek milleti aldatabilirsiniz. Ama sadece kendinizi aldatmış olursunuz. Bir gün devran da döner!
FİLİSTİN’DEKİ SESSİZ ÇIĞLIK ve MÜSLÜMANLARIN SUSKUNLUĞU İsrail’in Filistin halkının topraklarını işgal etmesiyle başlayan sürecin bir soykırıma ve insanlık dramına dönüştüğünü izliyoruz. İsrail eline geçen her fırsatı kullanıp Müslümanların üzerine ölüm yağdırıyor. Uluslararası toplum, olan bitene tamamen seyirci durumunda. Herhangi bir hukuki, siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal bir yaptırımdan söz dahi edilmiyor. İsrail dünyanın her tarafında büyük krediye(!) sahip bir ülke. Bundan ileri gelen şımarıklığıyla saldırılarının dozajını her geçen gün artırıyor. Ölenlerin çoğu çocuklar ve kadınlar iken sanki sadece rakamdan ibaretlermiş gibi bir tutum takınılıyor. Bütün dünyanın olan biteni izlediği bir gerçek. Ama Avrupa ve Batı kamuoyunun en azından mitinglerde bile sesi yüksek çıkarken Müslüman ülkelerin liderlerinden herhangi bir açıklama veya tepki duymuyoruz, görmüyoruz. Zaten savaşın, katliamın başladığı günlerde Netanyahu, “Konuşun da görelim!” şeklinde bir tehditte bulunmuştu. Hepsi de bu tehdide boyun eğdi. Herhangi bir Müslüman ülke bırakın tepki göstermeyi, cevap bile vermeye cesaret edemedi. Sözle bile karşılık veremedi, sessizlikleri de bombaların gürültüsü arasında kaybolup gitti. Sahte Kahramanlık! Biz millet olarak kahraman oluşturmaya, kahramanlık destanı yazmaya çok meyilli ve hevesliyiz. AKP İktidarın başındakileri, hatta iktidarın kendisini bir kahraman olarak düşündük her zaman. Şimdi bir bağıracak, “Ey İsrail!” diyecek ve İsrail mum olacak diye bekledik. Oysa biz bunu beklerken İsrail’le ilişkileri bırakın kesmeyi, artarak devam etti. Ortaya çıkan sonuçta da İsrail’e giden gemilerle silah parçaları, mazot, askeri mühimmat da dâhil her türlü ürünün ülkemizden gönderildiği en yetkili ağızdan itiraf edildi. Evet, ortada bir kahraman var ama görünen o ki bu kahraman sadece konuşuyor ve sadece miting yapıyor. Bağırıyor ama herhangi bir yaptırımın ya da karşı tarafı yola getirme çabasının emaresi bile yok. Son zamanlardaysa durum çok daha vahim. Boş lafla günü kurtarmaya çalışan AKP İktidarından bir hayır gelmez gelmedide. Gazze tuzla buz olmuş durumda. Bütün sakinleriyle beraber maalesef büyük bir soykırımın pençesi altında inliyor.
Bu zalimlerin lafdan değil güçden ve kararlılıkla mücadeleden anlar. O da inşallah Milli Çözüm Hükümeti eliyle olacaktır inşallah.
Güvenlik Zafiyeti
Küresel haber ajanslarına göre Haniye’ye yönelik suikastte kullanılan muhtemel iki silah sistemi üzerinde duruluyor;
İlki görüntü alıp, hedef belirlemek için Quadrocopter türündeki drone araçlar kullanmak. İkincisi ise İsrailli Rafael tarafından üretilen Spike adı verilen güdümlü füze. Farklı boyutta türleri olan Spike’ın menzili 1.5 km ile 50 km arasında değişiyor ve türüne göre omuzdan, askeri araçtan, helikopterden veya gemiden ateşleniyor. Bu da İran’daki güvenlik zafiyetini ve CIA-MOSSAD’ın bu denli rahat hareket etmesi, yerli ve etkili işbirlikçileri olduğunu göstermektedir. Bu arada en çok Spike alan ülkelerden birinin Azerbaycan olması dikkat çekici.
Erdoğan’ın İsrail Karnesi
Suikastın hemen sonrasında “İslam dünyasının daha güçlü duruşu ve insanlığın ittifakıyla Gazze’deki zulüm ve soykırım başta olmak üzere İsrail’in coğrafyamızda estirdiği terörün son bulacağını bölge ve dünyanın huzura kavuşması için Türkiye olarak bütün yolların deneneceği” belirten Erdoğan’ın, 20 yıllık iktidarının ilk 10 yıllık İsrail karnesi şu şekildeydi;
1. AKP, 16 Temmuz 2002’de ABD’de Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü JINSA’da temaslarda bulunarak resmen iktidar iznini aldı.
2. AKP, Telmmuz 2003’de çıkardığı 4916 sayılı kanun ile İsraillilerin GAP bölgesinde toprak satın almasına imkan verdi. İtirazlara karşı ““Global baktığımız zaman bunun bir sakıncası yok.” denildi.
3. Erdoğan Ocak 2004’teki ABD ziyareti sırasında Amerikan Yahudi Komitesi’nden “cesaret madalyası” aldı. Erdoğan bu madalyayı alan Yahudi olmayan tek isimdi.
4. AKP, 15 Temmuz 2004’de Ankara’da bir mutabakat zaptı imzalayarak, Serbest Ticaret Anlaşması kapsamında İsrail’e Türk tarımını çökertme olanağı sundu!
5. 2004’de AKP’li Ömer Çelik TBMM’de “Filistinlilerin yaptığını terör, İsrail’in yaptığını ise şiddet” olarak nitelendirdi.
6. AKP bir ilke imza atarak, 6 Aralık 2004’te Ankara’da, İsrail’e, siyonizmin kurucusu Theodor Herzl’i anma izni verdi.
7. AKP’li Enerji Bakanı Hilmi Güler, İsrail Ulusal Altyapı Bakanı Binyamin Ben-Elizer ile boru anlaşması imzaladı. Türkiye’den İsrail’e uzanacak boru hattından petrol, doğalgaz, elektrik, su ve fiberoptik geçmesi planlandı.
8. Erdoğan, “İsrail’in en yetkili ağzı, Mahmut Abbas’ın tutuklu Hamas milletvekillerinin serbest bırakılmasını istemediğini söyledi” diyerek, Filistin devlet başkanını zor durumda bıraktı!
9. 2004’te ABD’de bir panele katılan Erdoğan “80 yaşına merdiven dayamış olan bir Arafat barışın önünde bir engel olamaz” dedi! Panelde eski İsrail başbakanı Ehud Barak ile yanyana idi.
10. İsrail, 6 Eylül 2007 tarihinde Suriye’nin gizli nükleer reaktörünü vurduğunda Türkiye hava sahasını kullandı.
11. Davos’ta sözde “one-minute” krizi yaşanırken, TBMM’de Türkiye-İsrail Dostluk Grubu üyesi 361, Türkiye-Filistin Dostluk Grubu iyesi ise sadece 60 milletvekili bulunuyordu,
12. AKP hükümeti, Mavi Marmara’ya saldırıdan iki hafta önce, İsrail’in OECD’ye üye olmasına geçit verdi. Ayıca AKP, Mavi Marmara saldırısından sonra TBMM’nin yayımlayacağı deklarasyonda “TBMM, Türk hükümetinden İsrail’le siyasi, askeri ve ekonomik ilişkileri gözden geçirmesini bekliyor” ifadesine itiraz etti.
13. Erdoğan, İsrail’in güvenliğini sağlayan Kürecik Radar Üssü’ne ev sahipliği yaptı.
14. MOSSAD Başkanı Tamir Pardo, 10 Haziran 2013’te gizlice Türkiye’ye geldi ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la görüştü. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, İhvan iktidarının devrilmesinden 15 gün önce Mursi’yi uyardı. Mursi’ye bu uyarıyı ileten, aslında MOSSAD’dı.
15. İsrail ile Türkiye’nin ticaret hacmi, karşıt görüntülü söylemlere rağmen, her yıl büyüdü.
……..
2014’den günümüze de tam gaz Siyonizm hizmetkarlığı açıkca sistemli şekilde devam etti.
Ekim’den bu yana bırakın yaptırım uygulamayı, alenen İsrail ile ticarete devam eden, lojistik destek sağlayan Erdoğan bugün ise gelip “Gerekirse İsrail’e Gireriz!” dedi. Fıkra bu kadar!
YAĞMURDAN KAÇARKEN, DOLUYA TUTULMAK!
Maalesef son 3 ayda yaşanılan gelişmeler İran’ın caydırıcılığını iyice azalttı. Orta Doğu’nun en büyük ikinci gücü olan İran gibi bir devletin Cumhurbaşkanının ölmesi, başkentinde yaşanılan suikastler, İran’ın varlığını tehdit ediyor. İsrail’in planı net, Hamas’ı yenemesiler ve yenmeyecekler! Haçlı Birliğini savaşa dahil edecekler! İran İsrail’i vursa da, vurmasa da fillen savaşın başlaması artık an meselesi..
İran, tıpkı bizim dindar kahramanın yaptığı gibi operasyonları, opera şova çeviriyor.
Şuan da sıcak saatler yaşanırken, İran ciddi bir tepki verebilecek mi göreceğiz..
Ancak antisiyonist olan İran halkının sabrı taştı.. İran’ın biran önce içeride ki çürükleri temizlemeleri gerekiyor! Ayrıca kaçınılmaz savaşta ilk büyük darbeyi indirmeleri kendi çıkarlarına olacaktır!
22 yıldır AKP hükümetinin bütün dış politika yanlışları, TSK’yı zayıflatma çabalarına rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti dimdik ayakta! İran’ın en büyük zaafı, içerisinde ki kirli yapı olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin beka sorunu AKP Hükümetidir!
Özellikle 3-4 gün içerisinde yaşanılan gelişmeler, ABD, Fransa, İngiltere’nin hamleleri ise asıl hedefin Türkiye olduğunu gösteriyor. Bir önce ki makale de yayımlandığı gibi Çin ve Rusya’da tarihte olduğu gibi “Küfür tek milletir” gerçeğiyle birlikte Hakk’a karşı cephe açma ihtimalleri oldukça yüksektir!
Anayasayı açıkca ihlal eden hükümet artık miladını doldurmuştur. Toprak ayaklarımızın altından kaymak üzeredir ve Türkiye’nin tek kurtuluşu Milli Şuur ve MİLLİ ÇÖZÜM Hükümetidir! Artık ülkemizde yaşanılacak zihniyet değişimiyle birlikte;
Aylardır hesabı tutmayan zalim Siyonistlerin tarih sahnesinden silinmesi ve Emperyalistlerin hizaya sokulması an meselesidir!
Ağabeylerine güvenenlere Erbakan Hocamızın şu cümleleri yeterli olacaktır!
“Biz bin yıllık Sultan Fatih’in torunlarıyız! Kimsiniz siz? Topunuz birden geldiniz bin yıl karşımıza.. Öylesine bi kükreyeceğiz, Allah bizi bu kürsüde öylesine kükretecek!..”
Öncelikle İran medyası olmak üzere, bütün dünya İsmail Haniye suikastinde ki sırrı çözmeye çalışırken, Üstad Ahmet Akgül Hocamız ise saatler içerisinde Türkiye ve Dünya siyasetine ışık tutan müthiş makaleyi ele almıştır! Aslan’ın manevi evladı da Aslandır ve artık vakit kükreme zamanıdır!
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!
İsmali Heniye katletmekle Hamas’ı parçalama hesapları anladığımız kadarıyla itrailin başına bela olacaktı. Bakıp göreceğiz Allah zalimin oyununu nasıl boşa çıkartacak kendisini kendi oyunuyla vuracaktı.
Ülkemizdeki bazı yöneticiler ülke menfaatlerimizi korumanın yoksa kendi koltuklarını korumanın mi derdindeler? Makeledeki gerçekleri okuyunca insan bu ülkeyi kimler yönetiyor diye kendine sormadan edemiyor. Bu ülkeyi birileri kendilerinin çiftliğine çevirmeye çalışırken birileri de evine ateş düşse anca bu kadar feryat ederdi ve ediyordu. Eskiler alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste demişler. Hep beraber izleyip göreceğiz sonsuz kuvvet ve kudret sahibi Cenab-ı Allah mazlumların ahını zalimlerin ve işbirlikçilerinin yanına bırakmadığını göreceğiz ve hep beraber yaşayacağız.
Son olarak makalemizin son paragrafı ile bitirmek istiyorum.
“Bu Siyonistlerin Şeytani hesapları varsa, elbette Yüce Rabbimizin de Rahmani planları vardı… Ve Allah’ın planı ve intikamı asla şaşmazdı!..”
“Sn. Erdoğan’ın: “Türkiye’nin çok güçlü olması durumunda, İsrail’in Filistin’e yönelik barbarlıkları yapamayacağını” söylemesi de acı bir itiraftı.”
Evet; Mevlana’nın meşhur bir sözü vardır:
“Tut ki, Ali’den miras kaldı sana Zülfikâr
Sende Ali’nin yüreği yoksa Zülfikâr neye yarar..?”
Üstad Ahmet Akgül Hocamız; Erbakan Hoca’nın teknoloji harikalarının, şartlar olgunlaştığında kullanılmak üzere hazır hale getirildiğini ve Türk Ordusunun emrine verildiğini zaten yıllardır konferanslarında söylüyor, dergide ve kitaplarında da yazıyordu.
İşte bu teknoloji harikalarını kullanmak ve yeryüzüne adalet ve huzur sistemini getirmek; zaten bu işbirlikçi, bu İsrail’in düşman görünümlü dostlarının harcı değildi.
Ki zaten; bu hazırlıkların nasıl sekteye uğratılmaya çalışılıp seçim malzemesi yapıldığını, bir yıl önce TUSAŞ Aksungur ve damadın İHA’larıyla ilgili yazımızda paylaşmıştık. Yazıyı buradan inceleyebilirsiniz:
(https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/turkiyenin-urettigi-siha-sistemleri-tartismalari-bayraktar-tb2-mi-tusas-anka-s-mi/)
Velhasıl; asırlardır beklenen ve özlenen kutlu ve şerefli sonuç için:
Çelik gibi, yiğit, mert ve metin Ahmet Akgül İman ve İradesi gerekirdi.
Ve hiçbir güç, bu kutlu sonuca; yani yeryüzünde bir ADİL DÜZEN kurmaya mani olamayacaktı.
Yakup Gözübüyük kardeşimizin de dikkat çektiği gibi;
Artık Vakit Tamamdı…
Öncelikle Üstad Ahnet AKGÜL Hocama şükranlarımı arzediyorum. Aylarca önce yine Milli Çözüm Dergisinde birçok makalede dile getirdikleri herşey birbir gerçek oluyor… Neden ?!!! Çünkü Üstad Ahmet Akgül Kur’an’dan Sünnetten İcmai Ümmetten Aziz Erbakan Hocamızın öğretilerinden öğütlerinden besleniyor ve ne yanılıyor ne aldatılabiliyor ne de kandırılabiliyor… Elhamdülillah… İyi ki varsınız Hocam …
1) Makalede geçen şu ifadeler daha evvel kaç kez makalelerde geçmişti neydi o : Azerbaycan ikinci İsraildi ifadesi. .Şimdi bu makalede geçen şu ifadeler Milli Çözüm’ün Azerbaycan ikinci İsraildir sözlerini de kuvvetlendirmektedir:
… Bu arada hiç kimsenin soramadığı bir soruyu da gündeme getirelim: “Yoksa bu güdümlü füze; İsrail’in, Azerbaycan’ın İran sınırına yakın bir bölgedeki özel ve gizli askeri üssünden mi ateşlenmişti?”
2) Milli Çözüm defaatle önceki aylarda makalelerinde İsrail , İranla savaşa gireceği ortamlar ve oradan Türkiye’ye sıçrayacak ve O esnada Türkiye de EMİN ELLERE GEÇEN BİR MİLLİ ÇÖZÜM ZİHNİYETİNİN yaşanacağı ve akabinde bu emin eller vesilesiyle inşaallah Türkiye de İsrail’i ve avanelerini tarihin çöplüğüne gömecek hamleler yaşanacaktır diye defaatle yazılmıştır… Bu makalemizde geçen şu paragrafı yinelemek istiyorum:
… Yapılan yorumların ve genel yaklaşımların aksine, bize göre İsrail; savaşı Ortadoğu’ya yaymakla kendisini askıya almak niyetindedir. Çünkü HAMAS karşısında açıkça yenilmiş ve tükenmiştir. Artık Hizbullah’la falan savaşacak halde değildir. İsrail, ABD’yi ve İngiltere’yi İran’la çarpıştırıp, bu yenilgi ve çaresizliğini, dolaylı biçimde kapatmak ve zaman kazanmak peşindedir. Hem Hizbullah’ın 2. lideri Fuad Şükür’e hem İsmail Haniye’ye yönelik suikastler ise, İsrail’in kendisini hâlâ güçlü ve etkin gösterme girişimleridir.
EVET MÜJDELER OLSUN. TARİHİ İYİLERİN YANİ AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN EN SADIK TALEBESİ VE TAKİPÇİSİ MİLLİ ÇÖZÜM ZİHNİYETLİ BİLGE VE YİĞİT ŞAHSİYET ÜSTAD AHMET AKGÜL’ÜN İSRAİL VE AVANESİNİ TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE GÖMECEĞİ GÜNLERE TARİHİ ATILIMLARA RAMAK KALMIŞTIR.
EY ŞEYTANİLER, EY İŞBİRLİKÇİLER, EY KENDİNİ BİR HALT ZANNEDENLER:
Devran Milli Çözüm’ündür!
Çatlasanız da, patlasanız da, kin ve hasedinizden kıvranıp dursanız da… Beklenen ve müjdelenen zafer ve şeref MİLLİ ÇÖZÜM’e ait olacaktır!.. İşte bizzat Aziz Erbakan Hocamızın o tarihi ve talihli hatırlatmaları:
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki; TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
İbrahim 46
Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa eğer onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatıp kaydıracak (zelzeleler oluşturacak derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa bile, Allah katında da (kesinlikle onları boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)
https://www.mealikerim.com/14/ibrahim/46
Saf 9
O (Allah) ki, (elbette) Elçisini hidayet ve Hakk Din üzere gönderendir; öyle ki onu (Hakk Din olan İslam’ı) bütün dinlere (ve bâtıl düzenlere) karşı üstün ve galip getirecektir; (hatta) müşrikler hoş görmese (ve karşı gelse) bile (Allah bunu gerçekleştirecektir).
https://www.mealikerim.com/61/saf/9
Sâffât 171
Andolsun, (peygamber ve Hakka rehber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir (tarafımızdan şu garantiyi vermişizdir):
https://www.mealikerim.com/37/saffat/171
Sâffât 172
Elbette onlar; mutlaka kendilerine yardım edilecek (nusret verilecek ve zafere eriştirilecekler)dir.
https://www.mealikerim.com/37/saffat/172
Sâffât 173
Ve hiç şüphesiz; Bizim askerlerimiz (ve desteklediklerimiz) elbette galip gelecek (zalimlerin ve kâfirlerin düzenlerini devirecek)lerdir.
https://www.mealikerim.com/37/saffat/173
Sâffât 175
Ve onları seyret ki; (zalimlerin hezimetini ve acı akıbetini, mücahit mü’minlerin ise galibiyet ve hâkimiyetini) yakında göreceklerdir.
https://www.mealikerim.com/37/saffat/175
Devirler geliyor, devirler geçiyor… Ama iyi adamların sahipsizce gidişi değişmiyor. Çok uzun zamandır yetim olan bir milletin liderliğini yapan bir zat, misafir gittiği bir yerde korunamıyor ve bu dünyadan göçüyor. Geride kalanlara gelince, sanki onlara ölüm gelme ihtimali yokmuş gibi boş boş bakıyorlar. Oysa ölüm herkese gelecek ve tüm mesele şerefli bir ölüm içindir…
Bütün insanlığın gözü önünde yaşanan Filistin zulmü; Hem bütün İslam aleminin ve boş lafla günü kurtarmaya çalışan yöneticilerin, hemde demokrasi ve insan hakları adı altında insanları kandırmaya çalışan batı aleminin iki yüzlü olduğunu göstermektedir.
Ama çare yok rezil olacağınız günler çok yakındır. Allah intikam alanların en yücesidir.
” Yapılan yorumların ve genel yaklaşımların aksine, bize göre İsrail; savaşı Ortadoğu’ya yaymakla kendisini askıya almak niyetindedir. Çünkü HAMAS karşısında açıkça yenilmiş ve tükenmiştir. Artık Hizbullah’la falan savaşacak halde değildir. İsrail, ABD’yi ve İngiltere’yi İran’la çarpıştırıp, bu yenilgi ve çaresizliğini, dolaylı biçimde kapatmak ve zaman kazanmak peşindedir. Hem Hizbullah’ın 2. lideri Fuad Şükür’e hem İsmail Haniye’ye yönelik suikastler ise, İsrail’in kendisini hâlâ güçlü ve etkin gösterme girişimleridir.”
Milli Çözüm enfes tespitlerine ve kimsenin yorumlamadığı şekilde siyonizmin foyasını ortaya çıkarmaya devam ediyor. Üstad yıllar siyonizmin önce ortadoğu sonra İran ve sonrasında Türkiye olduğunu defalarca yazmıştır. Aksa Tufanının başladığı günden itibaren Filistin’in /Hamasın Türkiye’yi savunduğunu söylemiş bu süreçlerin yaşanacağını teker teker sıralamıştır.
Şu an yaşanan gelişmeler bu tarihi tespitleri teorik ve pratik olarak kanıtlamaktadır.
Gelişmeler gösteriyor ki İnşallah Siyonizmin yıkılacağı Adil Düzen’in kurulacağı günler yaklaşmaktadır. Zafer inananlarındır, Zafer yakındır.
Bu tarihi değişim ve hesaplaşma döneminde bir düşünce kuruluşu olan Milli Çözüm Dergsi dikkatle takip edilmeli ve yazıları paylaşılmalıdır. Bu orjinal tesbitlerin tüm insanlık için bir çıkış kapısı olduğu da açıktır.
Özellikle Üstadımız Ahmet Akgül Hocamıza teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Yarın geç olmadan sorumluluklarımızı kuşanmamız önemlidir.
Evet Katil İsrail yıkılacak; Türkiyem ve ve Filistin ebedi var olacaktır.
BÜYÜK KAPIŞMA KAÇINILMAZ
Siyonist ve terörist İsrail, Şehit İsmail Haniye’yi, istediği yerde vurabilirdi. Bunu Tahran’da yapması, İran’ı kışkırtmak ve savaşa mecbur bırakmak içindir. Ama İran maalesef bu çarpışmaya hazır değildir. ABD ve İsrail herhangi bir bahane ile İran’a hücum edeceklerdir. İran’ın çaresizliği ve yetersizliği, İslam Aleminin çekingenliği ve gevşekliği, Erdoğan iktidarının kof edebiyatıyla hiçbir yere varılamayacağı gerçeği, kesinlik derecesinde ortaya çıkınca, önce Türkiye’de kutlu bir değişim, ardından İsrail’i ve Süper Şeytanileri hizaya sokacak tarihi girişim başlayıverecektir.
Üstadımız, bunu yıllar önce bize söylemişti.
Allah’ın va’di, Peygamberimizin haberi ve Erbakan Hocamızın müjdelerini bekleyelim.
Artık vakit tamamdır.
Yakup Gözübüyük
Savaşın silah üstünlüğü değil, iman gücü ve cesaretle kazanıldığından habersiz “Türkiye’nin çok güçlü olunması durumunda, İsrail’in Filistin’e yönelik barbarlıkları yapamayacağını” söylerek acı itirafda bulunan ve “Karabağ’a nasıl girdiysek, Libya’ya nasıl girdiysek, aynısını onlara da yaparız” kof çıkışı yapan kafalarla Filistin’e destek çıkılamayacaktır!
PKK VE DEAŞ gibi terör örgütlerinin İsrail saflarında ve İsrail ordusu ile birlikte soykırıma katıldıkları ortaya çıkmıştı!
Milli Çözüm uyarmıştı!
PKK ve türevlerinin, sözde Kürtlerin hürriyet ve huzurunu sağlamak için değil, İsrail ve ABD’nin Siyonist hesaplarını kolaylaştırmak ve Türkiye’nin başına bela sarmak üzere kurulup kullandıklarını kanıtlayan pek çok yazılar hazırlamış, kitaplar yayımlamıştı.
Binlerce PKK’lı terörist, İsrail ordusu ile birlikte soykırıma katılmışlardı.
İsrail Meclis Başkanı Mickey Levy; Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın yakın dostu olduğu belirtilenOfra Bengio ve Efraim İnbar gibi birçok ismin de bu sürece yoğun katkıları vardı.
PKK’lı teröristler, Sahte pasaportlarla Erbil üzerinden Gazze’ye taşınıyorlardı.
Teröristler Gazze’de Avrupa, Kafkasya, ABD ve Sırbistan gibi farklı coğrafyalardan gelen paralı teröristler ve özel eğitimli ABD ve İsrail ordu mensupları ile müşterek hareket ediyorlardı.
İsrail’den gelen ve aralarında Ezidi-Kürt subaylar ve MOSSAD ajanlarının da yer aldığı özel ekip, seçilen PKK ve DEAŞ’li teröristlere Sincar’da 18 günlük özel eğitim veriyorlardı.
Erbil’den Tel Aviv’e aktarmalı günlük ortalama 55-60 uçuş seferi yapılmaktaydı. Suriye ve Irak’tan giden ve Gazze’de öldürülen PKK terösitleri büyük oranda İsrail’de gömülüyorlardı.
Suriye ve Irak’tan Gazze katliamı için yapılan terörist transferinde de Türkiye pasaportlularla aynı yöntemler uygulanmaktaydı.
Başta Kürt İsrail dostluk Birliği, Salti Vakfı, Kürt Enstitüsü, İsrailli Yahudi Kürtler Birliği, Bat İlan Enstitüsü ve benzeri sekiz sözde sivil toplum örgütü aktif rol almışlardı.Soykırıma destek amaçlı götürülen PKK teröristleri dil ve adaptasyon amaçlı küçük gruplara bölünerek Gazze ile ilgili detaylı eğitimlere tabi tutuluyorlardı.
İsrailli Kürtlerin yaşadığı Kiryat, Afula, Kiryat Malachi gibi yerleşkelerden getirilen 100’ü aşkın Kürt asıllı Siyonist bu teröristlere tercümanlık ve rehberlik desteği sunuyorlardı.
İsrail’de hâlen 320 bin Kürt kökenli Yahudi yaşamaktaydı.
Bölgeye gönderilen Kürt asıllı asker ve MOSSAD temsilcileri Gazze’de savaşan ve Babil, Dicle, Mezopotamya, Barzan, Rojova, Ninova gibi isimler takılan Kürt Siyonist silahlı gruplarının görüntülü mesajlarını ve davetlerini izletiyorlardı.
Milli Çözüm uyarmıştı!
DEAŞ ve benzeri kiralık ve karanlık örgütlerin, bazı İslami kavramları sloganlaştırıp Din istismarıyla, aslında İsrail’in, ABD ve AB’nin emperyalist amaçlarına taşeronluk yaptıklarını kaç kere belgeleriyle yazmıştı.
Şimdi, bütün Avrupa ve Amerika’yı arkasına almasına ve bölgenin süper askeri gücü sayılmasına rağmen, bir avuç inançlı ve kararlı HAMAS kahramanı karşısında batağa saplanan ve bocalayan Siyonist barbar katil İsrail’in, artık PKK ve DEAŞ teröristlerini, özel bir hazırlık aşamasından sonra, HAMAS’la çarpışmak üzere kendi askeri saflarına kattığı ortaya çıkmıştı.
Aradan geçen dokuz aya rağmen Gazze’de ciddi bir askeri başarı elde edemeyen İsrail’in isteği ile DEAŞ teröristlerinin desteğe gittiği saptanmıştı.
Hapishanelerde tutulan DEAŞ teröristleri serbest bırakılmış, özel silahlarla eğitilip Siyonist İsrail askerlerine katılmıştı.
İsrail’den gelen ve aralarında Ezidi-Kürt subaylar ve MOSSAD ajanlarının da yer aldığı özel ekip, seçilen PKK ve DEAŞ’lı teröristlere Sincar’da özel eğitim vermeye başlamış, eğitilen bu teröristler sahte pasaportlarla Erbil üzerinden Gazze’ye taşınmış, özel eğitimli ABD ve İsrail ordu mensupları ile müşterek hareket etmeye başlamıştı.
DEAŞ’ın son salıverilme tiyatrosu ile eş zamanlı yayınlanan örgüt bildirisinde HAMAS, mürtet (dinden çıkmış) ve savaşılması farz olan bir yapı olarak tanıtılmıştı.
DEAŞ sözde sözcüsünün fetvası İsrail’e terörist transferinin de işaret fişeği olarak yorumlanmıştı.
Siyonistlerin Şeytani hesapları varsa, elbette Yüce Rabbimizin de Rahmani planları vardı… Ve Allah’ın planı ve intikamı asla şaşmazdı!..
DÜNYA’DA YAS, AMA CENNETTE BAYRAM VAR!…
Artık sonunuz yaklaştı, ey Kuduz İsrail, ey Siyonist zalimler ve ey tüm emperyalist hainler!.. İsmaillerin intikamını, Azizün Züntikam olan Allah, ERBAKAN’CA Milli Şuur ve Milli Çözüm zihniyetiyle alacaktır, az kaldı!.. Her din ve düşünceden, farklı kültür ve kökenden bütün toplumların huzur, barış ve refah içinde yaşayacakları ADİL DÜZEN mutlaka kurulacaktır!..
İnsanlık tarihinin en önemli günlerine yaklaşırken siyonist yahudiler ve işbirlikçileri daha da azgınlaşmışlardı!.. Erbakan Hocamızın dediği gibi 5765 yıldır planlarını yaptıkları vahşet ve zülüm düzenlerini gerçekleştirmek için büyük israil hayali ile iyice zıvanadan çıkmışlardı!.. bir tarafta maddi gücü ele geçirmiş siyonist şeytanlar ve onların alçak işbirlikçileri diğer tarafta ise Erbakan Hocanın plan ve programlarını hazırladığı Adil Düzen takipçileri MilliÇözüm erleri ve Aksa Tufanı HAMAS mücahitleri!.. insanlık tarihinin en önemli olaylarının yaşanacağı batılı kaynaklarca ARMEGEDDON İslami kaynaklarca MELHEME-İ KÜBRA (büyük kapışma) nın yaşanacağı günlere girmiş bulunmaktayız!..
Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa eğer onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatıp kaydıracak (zelzeleler oluşturacak derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa bile, Allah katında da (kesinlikle onları boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)
https://www.mealikerim.com/14/ibrahim/46
Dinsizliği kendine ilke edinen PKK da, dini istismar edip kullanan Deaş da aynı siyonist merkezlerden emir almakta ve şeytani bir anlayışla fitne fesada yönelmekte ve katliamlar yapmaktadırlar.
İşbirlikçi akp de, din istismarı yaparak, güya Filistini savunur görünüp, maalesef İsrail’in işine yarayacak politikalar izlemektedir.
Ama Milli Türkiye devlet aklı her şeyin farkındadır ve gerekli önlemleri almaktadır. Vakti geldiğinde de, tıpkı fetö ve benzeri hain odaklardan intikam aldığı gibi, devlete ve millete ihanet eden, Türkiye’nin milli varlığını dış güçlere peşkeş çekenlerden de hesabını mutlaka soracaktır.
İsmail Haniye, Hamas içerisinde kahraman ve Mücahit bir kimliğe sahipti. Onun kutlu şehadeti de, inşallah birçok hayırlı gelişmeye vesile olacaktır.
İsrail’in ve Siyonizmin burnunun kırılıp beyninin darmadağın edileceği, tüm mazlumların huzura ereceği Adil Düzen Medeniyeti pek yakında Allah’ın izniyle zuhur edecektir. Adil Düzen inkılabına inanıp bu yolda gayret eden Milli Çözüm sadıklarına selam olsun.
Ahmet Akgül Hocamızın Tayip Erdoğan ile ilgili çok önemli tesbitlerinden biri de şudur :
“Dikkat edin en çok hangi konuda konuşuyor, atıp tutuyorsa bilin ki en büyük tahribatı o alanda gerçekleştiriyor”
Bu minvalde makaleden dikkatimizi çeken bir paragrafı tekrar paylaşmakta fayda olduğu kanaatindeyim.
…. TCG Anadolu Gemisi’ne konuşlandırılacak Bayraktar TB3 SİHA’nın havada kalma süresi 24 saattir. TUSAŞ AKSUNGUR SİHA’nın havada kalma süresi ise 50 saattir. Türk Deniz Kuvvetleri’nin envanterine giren ve Dalaman’da konuşlandırılan TUSAŞ AKSUNGUR, yaklaşık 3 bin kilometrelik harekât Yarıçapına sahip olup, Akdeniz, Ege Denizi ve Karadeniz üzerinde 2 günden fazla süreyle devriye dolaşıp tekrar Dalaman’daki Üssüne geri dönmeyi başarmaktadır. Bu kadar yüksek performanslı TUSAŞ AKSUNGUR varken Erdoğan’ın Damadı’na ait şirketin imal ettiği düşük performanslı Bayraktar TB3’ü taşımak için TCG Anadolu Gemisi’ne de ihtiyaç duyulmayacaktır. Ayrıca, TUSAŞ AKSUNGUR’da Buz Giderme Sistemi vardır fakat Bayraktar TB3’ün Buz Giderme Sistemi bulunmamaktadır. Buz Giderme Sistemi olmayan İHA’ların, soğuk havalarda flap ve dümen sisteminin donarak ve kilitlenerek kontrolden çıkma ve düşme riski vardır.”….