İSRAİL'İN BOCALAMASI
VE
İŞBİRLİKÇİLERİN BÂTIL ÇABASI
Siyonist Sermayenin Kurtuluş Arayışları!
Aralarında Siyonist sermaye baronlarından Abigail Disney, Brian Cox ve Valerie Rockefeller gibi isimlerin de bulunduğu zenginler, Dünya Ekonomi Forumu nedeniyle Davos’ta bulunan yetkililere bir mektup yazmışlardı. Mektupta milyonerler; eşitlik sağlanması için servetlerine vergi getirilmesini istiyorlardı. 250’den fazla milyarder ve milyoner, Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu için bir araya gelen yetkililerden, dünya çapında daha iyi kamu hizmetlerinin karşılanmasına yardımcı olmak üzere servet vergileri getirmelerini talep ediyorlardı. Zenginler dünya liderlerine yazdıkları açık mektupta “İsteğimiz basit: Toplumdaki en zengin kesim olan bizleri vergilendirmenizi istiyoruz” diyorlardı.
Siyonist Sömürü Sermayesinin Kuşkuları!
Söz konusu verginin, zenginlerin yaşam standartlarını düşürmeyeceği belirtilen mektupta, “Çocuklarımız hiçbir şeyden mahrum edilmeyecek ya da uluslarımızın ekonomik büyümesine zarar vermeyecek. Ancak aşırı ve verimsiz olan özel servetleri ortak demokratik geleceğimiz için bir yatırıma dönüştürecek” ifadeleri yer almıştı. Mektupta, imza atan 17 ülkeden sayılı isimler ve Yahudi zenginler yer almıştı. Zenginler, İsviçre’nin Davos kasabasında toplanan dünya liderlerine ulaştırmaya çalışacakları ‘Gururla Öde’ başlıklı mektupta “Bizler aynı zamanda mevcut statükodan en çok faydalanan insanlarız. Ancak eşitsizlik bir kırılma noktasına ulaştı ve bunun ekonomik, toplumsal ve ekolojik istikrar riskimize maliyeti çok ağır oluyor ve her geçen gün artıyor. Kısacası, şimdi harekete geçmemiz gerekiyor” diyorlardı.
Evet, İsrail’in Gazze’ye yönelik vahşet ve cinayetlerini görünce Siyonizm gerçeğini anlayan ve bu Şeytan düzenine karşı ayaklanan dünya halklarını yatıştırmak için, faizci ve kan emici rantiye baronları, haksız ve ahlâksız kazançlarının az bir kısmını paylaşmaya ve insanları yatıştırmaya mecbur kalmışlardı. Aynı zenginler, Yahudi sermaye saltanatının devamı için, gerekirse İsrail’i de feda edebileceklerini ima etmeye başlamışlardı!?
Zenginleri Saran Panik Havası
Benzer mektuplar 2022 ve 2023 yıllarında da kaleme alınmıştı. Küreselleşmeyi sekteye uğratan gelir eşitsizliği üzerine, mevcut konumlarını korumak için savunmaya geçme ihtiyacı duyan Siyonist sermaye 2023 yılında Davos’a yine “bizden vergi alın” çağrısında bulunmuşlardı. 2022 yılında bu endişe net biçimde vurgulanmıştı. Kovid pandemisi nedeniyle iki yıl ara verildikten sonra ilk kez yüz yüze gerçekleştirilen zirvede, çoğu Yahudi asıllı iş insanları ve yatırımcılar, “Son 30 yıldır devam eden küreselleşme sürecinin sona yaklaşıyor olabileceğini” hatırlatmış, Ukrayna Savaşı’nın, pandemiyle zaten bozulan tedarik zincirlerini daha da sıkıştırdığını, piyasalarda son zamanlarda yaşanan çalkantıların ve hızla kötüleşen ekonomik daralmanın şirket yöneticilerini ve yatırımcıları stratejik fakat zor bazı kararlarla karşı karşıya bırakacağını aktarmışlardı.
Ali Koç’tan Yıllar Önce Gelen Benzer Çağrı
Paris’teki terör saldırılarının damgasını vurduğu 2015 yılı G20 öncesi toplantıda konuşan Ali Koç, ‘Eşitsizliği gidermek için vahşi kapitalizmin ortadan kalkması gerek’ buyurmuşlardı. Yaptığı konuşmada eşitsizlik ve işsizlikten ötürü çocuklarının geleceğinden endişe duyduğunu söyleyen Koç, çalışanların maaşına değinmiş, her şeyin büyümesine rağmen reel ücretlerin düşüşte olmasına güya karşı çıkmıştı. Ocak 2024’te düzenlenen Davos Zirvesi öncesi yazılan mektupta da ‘çocuklarımız’ vurgusu yapılmış olması dikkatlerden kaçmamıştı.
Bu Şeytani Endişenin Kaynağı?
Küreselleşmeyi savunan milyarder isimler, gelir eşitsizliğindeki makasın gittikçe daha da açılmasıyla mevcut refah seviyelerinin sekteye uğrayacağı kaygısı taşımaya başlamıştı. Bu nedenle, halihazırdaki statülerini bozmadan ‘ek vergi ödeme’ gibi tekliflerle, gittikçe yoksullaşan halkların öfkesini dindirme, çalışan kesimin üzerindeki vergi yükünü hafifletme yolunu seçmiş olabileceği yorumları yapılsa da asıl kuşkuları insanlığın uyanması ve Siyonizm’e karşı nefret duymasıydı.
Davos’tan Türkiye Raporu, Ortanın Altıydı!
Yenilikçilik ölçütünün küresel ortalaması 100 üzerinden 45,2 olurken, Türkiye, bu kategoride 40 puanla kayıtlara geçmiş durumdaydı. Türkiye ve benzer ülkelerin küresel ortalamanın altında kalmasına neden olarak; “düşük AR-GE harcamaları” ve “yüksek teknoloji içerikli ürünlerin ihracatının eksikliği” gösterilmesi, Erdoğan iktidarlarının iflasını ortaya koymaktaydı.
2024 Davos Zirvesi ve Konuşulamayanlar
G20 Zirvesi Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de 2023’ün Eylül ayında “Tek Dünya, Tek Aile, Tek Gelecek” temasıyla toplanmıştı… İsviçre’nin Davos kasabasında ülke liderlerinin ve zengin elitlerin bir araya geldiği Davos Zirvesi de bu yıl 15-20 Ocak tarihlerinde yapılmıştı. Ne tuhaftır ki Türkiye’de ne G20 hakkında ne de Davos Zirvesi gibi küresel ifsada hizmet eden çalışmalar hakkında yeterince gündem oluşmamıştı, AKP’ye yandaş medyadan kimse bu konuları konuşamıyor ve yazmıyorlardı. Bu işlerin peşini iyice bırakmışlardı, oysa küresel sistemin aktörlerini yakından takip etmek lazımdı. İnsanlığı ifsat eden 5. kol faaliyetlerinin yürütüldüğü çalışmaların merkezi olan Davos’un bu yılki temasını dikkatlerinize sunmak isterim; “Güveni Yeniden İnşa Etmek!?” Kime güveni inşa edecekler? Nasıl ve niye? Bu soruları sormak, cevap olarak sunulanları irdelemek lazımdı. İlk bakışta; yaşanan savaşlar, çatışmalar ve enformasyonlar yüzünden yıkılan güven duygusunun tekrar inşa edilmesinin amaçlandığı sanılırdı… Hayır, tam aksine bu toplantılar Siyonizm’in; “tek devlet, tek aile, tek gelecek” hayallerini gerçekleştirmek için hazırladıkları projeleri nasıl hayata geçireceklerini konuştukları ortamlardı. Anlaşılan o ki Siyonizm kendine sorgusuz sualsiz itaatin inşa edilmesini sağlama çabasındaydı.
Davos’un bu yıl ön plana çıkan konuları da insanlığı ifsat etmek için birer araç olarak kullandıkları yapay zekâ, dijitalleşme, iklim değişiklikleri, karbon ayak izi gibi konulardı… Bu yıl 54. kez düzenlenen zirveye ise 50’den fazla ülke lideri olmak üzere 2 bin 800 kişi davetliydi. Türkiye’yi temsilen bu yıl iş adamları katılmıştı. Türkiye’de bu toplantılar gündem olmasa da bu toplantıları organize eden gücün zihniyeti, ülkemizde çalışmalarına devam ediyorlardı.
Küresel sistemi inşa eden İklim Sözleşmesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği çalışmaları gibi politikalar Türkiye’de zaten uygulanmaktaydı. Malûmunuz ülkemiz Paris İklim Anlaşması’nın taraflarından, hatta bakanlıklarımızdan birinin adı bile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirilmiş durumdaydı. Aileyi ve toplumu ifsat edecek toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarının önünü açan İstanbul Sözleşmesi’nden sözde geri çekilmemiz toplumu aldatıp oyalayan bir hamle olarak önümüzde dursa da İstanbul Sözleşmesi’nin uygulayıcısı olan 6284 sayılı kanun bugün ülkemizde hâlâ uygulanmaktaydı. Ne yazık ki ülkemiz küresel aktörlerin zemini haline gelmiş bulunmaktaydı. Oysa; tehlikeyi konuşmamakla tehlike ortadan kalkmıyordu. Tehditleri gündeme almasak da tehditler savuşturulmuyordu. İfsada gözümüzü kapasak, kulağımızı tıkasak da ifsat yıkmaya devam ediyordu. Yeni Delhi’deki G20 Zirvesi’nde adeta “tek aile”, “tek gelecek”, “tek merkez bankası” gibi esaslar üzerine “TEK DÜNYA” ilan ediliyordu. Erbakan Hocamızın Gizli Dünya Devleti diye tanımladığı ve bizi uyardığı süreç daha bir görünür hale geliyordu. Üstelik Türkiye’nin de her aşamasında kendisine biçilen rolle birlikte bunlar gerçekleşiyordu. Bakınız, Paris İklim Anlaşması’nın içeriği nasıl bir anda ülkemizde kurumsallaşıyordu. Hatta Bakanlığımız oldu, mevzuatımızın etken maddesi haline getirildi, iklim adına yapılan dayatmalar… Kimse itiraz bile edemiyordu. Yeni Delhi’den çok değil dört ay sonra da Davos tahribatı yaşanıyordu. Davos’un gündemi de maalesef Türkiye’yi yönetenlerin gündemi oluyordu ve ülke bu tehlikeleri, tehditleri konuşup tartışmaktan bile uzak duruyordu!..[1]
Kuduz İsrail, Mücadeleyi de, Desteği de Kaybetmeye Başlamıştı!
Aslında, İsrail’in aleyhinde Lahey’de mahkeme açılması ve Amerika’daki Yahudi Sinagog’unun altındaki tünellerin deşifre olması, Siyonizm saltanatının çökmeye başladığının kanıtlarıydı!..
7 Ekim’den bu yana işgalci İsrail’e yönelik destek dünya çapında gerilerken, 43 ülkenin 42’sinde İsrail’e desteğin azaldığı saptanmıştı. Dünyadaki bu değişimin aksine ABD ise hâlâ teröre en büyük desteği veren ve İsrail’e karşı “olumlu” olan tek ülke konumundaydı. TIME’ın “Morning Consult” isimli araştırma şirketinden edindiği verilere göre, 43 ülkenin 42’sinde İsrail’e desteğin iyice azaldığı anlaşılmıştı. Ankette, 6 kıtadan 43 ülkede 2023 Ekim-Aralık aylarında elde edilen 300 ile 6 bin yanıt baz alınmıştı. Buna göre Çin, Güney Afrika, Brezilya ve diğer Latin Amerika ülkelerinde İsrail’e karşı çoğunluğu “olumlu” olan görüş, “olumsuz”a evrilmiş durumdaydı. Hâlihazırda İsrail için “negatif” görüşler barındıran Japonya, Güney Kore ve İngiltere’de de bu ülkeye destek verenlerin oranında ciddi düşüş yaşanmıştı. 2023 Eylül verileriyle kıyaslandığında Japonya’da İsrail’e karşı negatif görüş bildirenlerin sayısı son ankette %39’dan %62’ye, Güney Kore’de %5’ten %47’ye, İngiltere’de %17,1’den %29,8’e çıkmıştı.
İsrail’e Karşı “Olumlu” Olan Tek Ülke Hâlâ ABD Olmaktaydı!
ABD’nin İsrail’e desteği ise azalmasına rağmen devam ettiği açıktı. İsrail’e destek veren katılımcıların oranı %18,2’den %16’ya gerilemiş durumdaydı. Morning Consult Siyasi İstihbarat Birimi Başkan Yardımcısı Sonnet Frisbie, TIME’a yaptığı açıklamada, “Bu veriler, İsrail’in şu anda uluslararası toplumda ne kadar zor bir yolda olduğunu gösteriyor” gerçeğini vurgulamıştı.
“ABD Kongresi İsrail Lobisinin Kontrolü Altındadır!”
ABD’de 5 Kasım’da yapılacak Başkanlık seçimlerinde Michigan eyaletinden Demokrat Senato aday adayı iş adamı Nasser Beydoun, Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi’nin (AIPAC) ABD Kongresi’ni kontrol ettiğini vurgulamıştı. Kasım sonunda sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımla haberlere konu olan Beydoun, eski Michigan Demokrat Parti Başkanı Lon Johnson’ın kendisine yaklaşarak, Filistin asıllı Temsilciler Meclisi Üyesi Rashida Tlaib’a karşı aday olması durumunda kampanyasına 20 milyon dolar yardım yapılması teklifinde bulunduğunu açıklamıştı. 20 milyon dolar teklifinin yapıldığı zaman odada üçüncü bir kişinin de bulunduğunu belirten Beydoun, “Biliyorsunuz, Rashida’yı, İlhan’ı (Omar), Cori Bush’u, Jamaal Bowman’ı ve ABD Temsilciler Meclisi’ndeki tüm ilericileri koltuktan düşürmek için 20 milyon dolar harcayacaklarını söyleyen AIPAC dışında Amerikan siyasetinde kimsenin bu kadar parası yok. Öncelikle, AIPAC ve İsrail yanlısı lobi çok güçlü. Amerikan siyasi sistemi dünyadaki en yozlaşmış sistem. Üçüncü bir dünya ülkesiyle aramızdaki tek fark, yolsuzluğa ‘siyasi finans kanunları’ adını vermemizdir. İnsanların, oyunun nasıl oynanacağını bilmesi için bunu bir yasa haline getirdik, bu AIPAC ve diğer lobiciler gibi, parası olan kişilerin oraya girip istedikleri kongre üyesini ve senatörü satın almalarına izin veriyor. İsrail yanlısı AIPAC, Kongre’yi kontrol ediyor. İşte bu yüzden (ABD Kongresi’nde) İsrail Başbakanı ABD Başkanı’ndan daha güçlü, çünkü Kongre’de üzerinde anlaşabildiğimiz tek şey İsrail’e ne kadar para göndereceğimiz. Başka hiçbir konuda anlaşamıyoruz, ama İsrail için para söz konusu olduğunda herkes hemfikir oluyor” itirafında bulunmuşlardı. Kendisinin göçmen, Arap ve Müslüman bir Senato adayı olduğunu hatırlatan Beydoun, ABD’nin silah ve para yardımı ile İsrail’in Gazze’de devam eden soykırımının suç ortağı olduğunu haykırıp: “Eğer ABD Kongresi’nin %96’sı Gazze’deki soykırımı izlerken yalnızca yüzde 4’ü ateşkes çağrısında bulunuyorsa, o kurumun ahlâki açıdan yozlaşmış ve iflas etmiş olduğunu bilirsiniz” ifadesini kullanmıştı. Beydoun, ABD halkının %70’inin Gazze’de ateşkes isterken Kongre’nin sadece %4’ünün ateşkes çağrısında bulunduğu konusunda dünya kamuoyunu uyarmıştı. [2]
Güney Afrikalı avukatlar, İsrail’e desteği nedeniyle ABD ve İngiltere hükümetine dava açacaklardı!
Güney Afrikalı yaklaşık 50 avukat, İsrail’in Filistin’de işlediği suçlara ortak oldukları gerekçesiyle ABD ve İngiltere hükümetine dava açma kararı almıştı. Güney Afrikalı hukukçu Wikus Van Rensburg’un başını çektiği inisiyatif, ABD ve İngiltere’deki hukukçularla iş birliği yaparak Filistin’de katliam suçuna ortak olanların sivil mahkemelerde yargılanmasını amaçlamışlardı. Farklı ülkelere ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne mektuplar yazarak İsrailli suçluların ve destekçilerinin yargılanması talebinde bulunan Rensburg, meslektaşlarının desteğiyle ABD ve İngiltere hükümetine dava açmak için hazırlıklara başlamıştı. “ABD artık işlediği suçlardan sorumlu tutulmalı’” diyen Rensburg, sürecin detaylarını AA muhabirine anlatmıştı.
Dava açma konusunu çevresindekilere anlattığında büyük destek gördüğünü söyleyen Rensburg, şu değerlendirmeyi yapmıştı: “Zamanla çok sayıda avukat, araştırma yapmaya ve bize katılmaya karar verdi. Katılanların birçoğu Müslüman ama ben değilim. Onlar bu davaya yardım etme sorumluluğu hissediyor ancak ben olup bitenin yanlış olduğunu hissediyorum. Orada gördüklerime ve İsrail’in vahşi cinayetlerine inanamıyorum.”
Hiç kimsenin ABD’yi işlediği suçlardan dolayı sorumlu tutmadığını ve bu konuya gereken önemi vermediğini kaydeden Rensburg, Irak’ta yaşananların da bunun bir örneği olduğunu hatırlatmıştı. Rensburg, “ABD bu soykırım suçunun işlenmesi için daha fazla para ve daha fazla kaynak harcamakla meşgul. Hiç kimse artık dur, yeter demiyor” diye yakınmıştı. Güney Afrika’nın UAD’de İsrail’e karşı açtığı soykırım davasının kendi davaları için yol gösterici olacağını dile getiren Rensburg, davanın sonucu ve Birleşmiş Milletler’de atılacak adıma göre süreci başlatacaklarını vurgulamıştı. Rensburg, 2000’lerde eski ABD Başkanı George Bush’a da benzer davaların açıldığına dikkati çekerek ekip olarak çalışarak yurt dışındaki süreci başarıyla yürütebileceklerine inandıklarını aktarmıştı. Lahey’deki davada Güney Afrika’nın daha güçlü argümanlar ortaya koyduğunu belirten Rensburg, mahkemenin Güney Afrika lehinde karar vermesi durumunda Hamas’ın İsrail’e karşı bir saldırıyı tekrarlayabileceği argümanıyla korkutulduklarını aktarmıştı. Halihazırda 47 kişiden oluşan hukukçu grubu, ABD ve İngiltere hükümeti liderlerine açık mektup yazarak sorumluluktan kaçamayacaklarını açıklamıştı. [3]
Almanya da İsrail’in katliamına katılmıştı!
Alman hükümetinin İsrail’in talep ettiği hassas tank mühimmatı sevkiyatını ele aldığı ve bunu onaylamayı planladığı ortaya çıkmıştı. Der Spiegel dergisinin internet sitesinde yer alan haberinde, “hükümetin İsrail’e tank mühimmatı sevkiyatına izin verilmesi konusuna prensipte olumlu baktığı” vurgulanmıştı.
Alman ordusunun tank mühimmat stokları İsrail’in hizmetine sunulacaktı!
Haberde; İsrail hükümetinin 2023 yılının kasım ayında Almanya’dan yaklaşık 10 bin adet 120 milimetrelik tank mühimmatı talep ettiği, bu talebin Başbakanlık, Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığı tarafından büyük bir gizlilik içinde görüşüldüğü hatırlatılmıştı. Üreticilerin istenen hassas mühimmatı hemen tedarik edemeyecek olması nedeniyle Alman ordusunun kendi stoklarından mühimmat tedarik etmesi seçeneğinin de değerlendirildiği vurgulanmıştı. Almanya şu ana kadar İsrail’e ağırlıklı olarak zırhlı araçlar ve askerler için koruyucu teçhizat gönderilmesini onaylamıştı. Almanya’nın İsrail’e silah ve askeri malzeme satışı ise geçen yıl 10 kat artarak 326 milyon avroya çıkmıştı. İsrail-Filistin çatışmasının başlamasının ardından ilk birkaç haftada Alman Federal Hükümet, İsrail’den gelen 185 başvuruyu onaylamıştı.
HAMAS: “Almanya’nın İsrail’e tank mühimmatı gönderme planı savaşa ortak olma anlamına geliyor!” diye uyarmıştı!
HAMAS Hareketi, Almanya’nın İsrail’e yaklaşık 10 bin adet tank mühimmatı gönderme planını, “Gazze Şeridi’nde Filistinlilere karşı yürütülen soykırım savaşına ortak olma” şeklinde değerlendirdiğini açıklamıştı. HAMAS’tan yapılan yazılı açıklamada, Almanya’nın söz konusu planının, “Nazi Siyonist (İsrail) hükümetin işlediği savaş suçlarının tüm siyasi ve ahlâki sorumluluğunu taşıdığı” aktarılmıştı. Açıklamada, bunun Almanya’yı Filistin halkına karşı savaşta doğrudan bir ortak haline getireceği uyarısı yapılmıştı. Almanya’nın bu planının en sert şekilde kınandığı vurgulanan açıklamada: “Öyle görünüyor ki Almanya, insanlığa karşı işlediği günahlarla dolu tarihini yeniden üretiyor ve yakın geçmişten alınan tüm dersler bunlara engel olmuş değil. Halkımızın, kendisine yönelik saldırıya katılan ve tüm tabuları çiğneyen bu cani düşmana koruma sağlayan hiç kimseyi unutmayacağını ve affetmeyeceğini beyan ediyoruz” ifadeleri yer almıştı. [4]
HAMAS’ın Gazze’deki başarısı dünyada kelebek etkisi yapmıştı. Amerika ve İsrail’in kirli hesaplaşması!
Gazze’de köşeye sıkışan terörist İsrail, HAMAS’a karşı kaybettiği savaşın detaylarının gün yüzüne çıkmaması için Ortadoğu’yu kana bulamak istiyordu. Bu bağlamda Amerika ve İsrail ciddi bir hesaplaşma sürecine girince hem terör saldırıları hem de pedofili dosyaları ile dünya gündemi sarsılıyordu. CIA ve MOSSAD arasında yaşanan savaşın detayları netleşirken, Amerika ve İsrail’in oturduğu pazarlık masasından çıkan kararlar netleşmeye başlıyordu. Terörist İsrail, Gazze’de köşeye sıkışınca savaşın Ortadoğu’ya yayılması için büyük bir mücadeleye girişiyordu. İran’da 103 kişinin öldüğü iki terör saldırısı, HAMAS’ın ikinci lideri konumunda olan Salih El Aruri’ye yönelik Lübnan’da gerçekleşen suikast ve Şam’ın bombalanması gibi birçok olayın peş peşe meydana gelmesi işgalci İsrail’in savaşı büyütme planlarını yansıtıyordu. Ancak Amerika ve İngiltere’nin Ortadoğu çıkarlarına ters düşen bu plana onay vermemesi MOSSAD’ın pedofili dosyasını dünya kamuoyuna servis etmesine neden oluyordu. İsrail’e karşı pedofili misillemesi yapan CIA, New York’ta sinagog tünellerini deşifre etmesiyle devam eden süreçte taraflar pazarlık masasına oturuyordu. Amerika Dışişleri Bakanı Blinken’ın Ortadoğu’da başlattığı diplomasi trafiği de bu pazarlıkların hızla sürdüğünü gösteriyordu. Öte yandan Amerika’nın gemi ticareti güvenliği bahanesiyle Yemen’i bombalaması İsrail’in masada elinin güçlü olduğuna işaret ediyordu.
CIA ve MOSSAD Savaşı: Pedofili Adası ve Sinagog Tünelleri Dosyası!
HAMAS’ın gücü, Batı’nın en kirli suçlarından olan pedofili dosyasının tekrar gündeme gelmesine yol açmıştı. PizzaGate, WikiLeaks ve Vatikan’ın çocuk istismarı siciliyle geçmişte birçok kez dünya gündemine düşen pedofili dosyası, İsrail’in Gazze’de köşeye sıkışmasıyla birlikte bir kez daha açılmıştı. CIA ve MOSSAD arasında yaşanan savaşta pedofili deşifrelerine yönelik ilk kurşunu İsrail tarafı atmıştı. MOSSAD ajanı olan Jeffrey Epstein’in kurduğu pedofili adasının detaylarının paylaşıldığı dosyada, aralarında Donald Trump ve Bill Clinton gibi Amerika’nın önemli siyasetçilerinin adlarının yer aldığı bilgiler dünya basınına servis edilmeye başlanmıştı. CIA’dan da hemen karşılık gelmiş ve New York’taki Yahudilerin pedofili için kullandığı sinagog tünellerini açığa vurmuşlardı. Çocuk kıyafetleri ve kanlı yatakların çıktığı tünellerin fotoğrafları da aynı şekilde dünya basınında geniş yer almıştı.[5]
Jehezkel’in “İsrail-Gazze savaşının 100. gününe” gönderme yapan gol sevincinden sonra gözaltına alınması dünya basınında yer almıştı!
Antalyaspor’un Trabzonspor karşısında evinde oynadığı karşılaşmada ve sonrasında yaşananlar, Türkiye ile birlikte dünya basınında da geniş yer almıştı. Akdeniz temsilcisinin İsrailli forveti Sagiv Jehezkel’in ülkesi ile Hamas arasındaki savaşın yüzüncü gününe atıfta bulunarak bileğine çizdiği Davud Yıldızı’nı göstermesinin ardından gözaltına alınması gündeme taşınmıştı.
Britanya’nın önde gelen gazetelerinden The Guardian’ın spor servisinin hazırladığı, “İsrailli futbolcunun Türkiye’deki maçta Gazze savaşı mesajı gösterdikten sonra gözaltına alındığı belirtiliyor” başlıklı haberi, yayının internet sayfasında en çok okunan haberler arasındaydı.
The Guardian, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un Jehezkel hakkında soruşturma başlatıldığını duyurduğu Twitter paylaşımında, İsrail’in Gazze’de soykırım suçu işlediğini vurguladığını aktarmıştı. The Guardian ayrıca Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın İsrail’i bir “terör devleti”, Hamas’ı ise “kurtuluş örgütü” olarak nitelediğini hatırlatmıştı.
İsrail’in önde gelen yayınlarından Haaretz gazetesi, Jehezkel’in gol sevincini Hamas tarafından Gazze’ye kaçırılan İsraillilere adadığını vurgulamıştı. Haaretz, İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın diplomatik kanalları kullanarak Jehezkel’in serbest bırakılmasını sağlamaya çalıştığını aktarmıştı. Haaretz, Jehezkel’in “rehinelere dikkat çeken gol sevincinin tepki çektiğini” yazmıştı.
İngilizce yayın yapan Tel Aviv merkezli The Times of Israel de mesajın rehinelere yönelik olduğunu vurgulamıştı.
Dünyanın önde gelen ajansları da yaşananları haber yapmıştı. Fransız haber ajansı AFP, “Türkiye’nin uzun süredir Filistin davasını desteklediğini” belirterek verdiği haberinde, Antalyaspor’un “Jehezkel’in milli değerlere aykırı hareket ettiğini” söylediğini aktarmıştı.
ABD merkezli haber ajansı Associated Press de haberi, “Türkiye, rehinelere destek gösterdiği için İsrailli oyuncuyu tutukladı, onu ‘çirkin hareket yapmakla’ suçladı” başlığıyla duyurmuşlardı.
Associated Press, Türkiye’de toplumun çok büyük oranının İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırılara karşı olduğuna dikkati çekmiş ve Jehezkel’in hareketinin provokatif bulunduğunu aktarmıştı.
Peki Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Disiplin Talimatı’na göre, Sagiv Jehezkel ve Antalyaspor’a nasıl bir yaptırım uygulanacaktı?
TFF Disiplin Talimatı’nın “Ayrımcılık ve İdeolojik Propaganda” ve “Saha Olayları”nı düzenleyen maddeleri uyarınca İsrailli futbolcu kadar Antalyaspor’u da bir dizi ceza bekliyordu. Disiplin Talimatı’nın “Ayrımcılık ve İdeolojik Propaganda” maddesi uyarınca “Irk, dil, din, etnik köken ayrımcılığı veya herhangi bir şekilde ayrımcılık yaparak insanlık onurunu zedeleyen” futbolculara 4 ila 8 müsabakadan men cezası veriliyordu. Kulüp yöneticilerine ise 45 ila 90 gün hak mahrumiyeti cezasının yanı sıra bir dizi para cezaları düzenleniyordu. Ayrıca ihlalin ağırlığına göre veya tekrarı halinde, kulübe bir veya daha fazla müsabakayı seyircisiz oynama, saha kapatma, hükmen mağlubiyet, puan silme ve ihraç gibi ek cezalar da verilebiliyordu.[6]
Fransızlar bile Erdoğan iktidarından daha açık davranmışlardı!
Filistin’e destek paylaşımı yapan Youcef Atal’ın cezası açıklanmıştı!
Nice’in 27 yaşındaki sağ beki Youcef Atal, Filistin paylaşımları nedeniyle 8 ay ertelemeli hapis ve 45 bin euro para cezasına çarptırılmıştı. Francesco Farioli’nin çalıştırdığı Nice’de forma giyen Youcef Atal, Filistin’e destek verdiği paylaşımları nedeniyle kadro dışı bırakılmıştı. RMC Sport’da yer alan habere göre Nice Ceza Mahkemesi, Youcef Atal’ı 8 ay ertelemeli hapis ve 45 bin euro para cezasına çarptırmıştı. Youcef Atal, Yahudilere beddua edilen bir video ile İsrail’e taş atan Gazze halkının eline destek verilmesini istediği bir görüntü paylaşmıştı. Ve bu yüzden Fransız Yargısının hışmına uğramıştı.
[1] (https://www.milligazete.com.tr/…)
[2] (https://www.milligazete.com.tr/…)
[4] (18 Ocak 2024- Milli Gazete)
[5] (https://www.milligazete.com.tr/…)
[6] (15 Ocak 2024 – t24.com.tr)
(Daha önce) Kendilerine nimet verdiğin (hidayet ve hakikate erdirdiğin) kimselerin (Nebilerin, Sıddıkların, Şehitlerin ve Salihlerin) doğrultusuna (bizi yönlendirip yollandır; ama ne olur Ya Rabbi, Yahudilerin Siyonist kesimleri, işbirlikçileri, tüm şirk ve şekavet ehli olan ve Hakk dini yozlaştıran azgınlar gibi bütün) gazabına (ve kahrına)uğrayanların ve (Hristiyanların zalim emperyalist kesimleri, müşrik takipçileri ve Batı ahlâksızlığının taklitçileri gibi her türlü Hakk’tan ve hayırdan uzaklaşıp) sapıtanların yoluna (kaymamıza fırsat tanıma! Bizleri bütün bâtıl ve barbar yollardan)gayrı (ve ayrı olan İslam’da sabit kıl). Amin!
İSRAİL YIKILACAK!
Filistin mağdur mazlum, halkı mücahit
Yaşanır mı hürriyet, haysiyet yoksa…
Şu Siyonist İsrail, kuduz koca it
Layık mı o Kutlu, makamı yıksa
Vaktidir Ebabiller, mermiler sıksa
Bekleyin şahlanacak, Mescid-i Aksa…
Tüm ümmeti kuşattı, zillet ızdırab
Mekke Medine mahzun, ve Kudüs harab
Gayrı imdadımıza, Sen yetiş Ya Rab
İsa Mesih gelip de, kandilin yaksa
Kurtulup şenlenecek, Mescid-i Aksa!
Kudurmuş domuz gibi, saldıran gâvur
Milyar mü’min kalbini, barbarca kavur
Ya Rabb bu azgınları, kahrınla savur
Resulüllah teşrifle, haline baksa
Derdini açmaz mıydı, Mescid-i Aksa!
Viraneye dönüyor, kutsal diyarlar
Demeçle yetiniyor, hormon hıyarlar
Filistin feryadını, canlar duyarlar
Hep yürekten samimi, gözyaşı aksa
İsrail’i boğacak, Mescid-i Aksa!
“Saldırıyı kınamak!”, en büyük kozu
Arayı bulacakmış, şu davul tozu
Suriye’ye sataşan, ey BOP horozu
İsrail zerre kadar, hatırın taksa
Bu hale düşer miydi, Mescid-i Aksa!
AB NATO peşinde, koşturan hödük
İslam Birliği yoksa, her adım güdük
İsrafil’in suruyla, çalınsın düdük
Mehmetçik zalimlere, tokadı çaksa
O zaman ferahlanır, Mescid-i Aksa!
Öyle birkaç kınama, vicdan tavlamaz
Atasözü: “Havlayan, tazı avlamaz!”
Kâfirler güçten korkar, laftan anlamaz
Hayber gibi yiğitler, boğazın sıksa
Siyonistler pes eder, dirilir Aksa!
Dışı insana benzer, şeytan içleri
Arkanızda ABD, Batı güçleri
Ey Siyonist kuduz, Şaron piçleri
Yüce Dinin sahibi, Cenab-ı Hak’sa
Başınızda patlayacak, Mescid-i Aksa!
Selahaddin Eyyubi, toplasın nefer
Mehdiyet ordusuyla, başlasın sefer
Deccalizmi devirip, yaşansın zafer
O hidayet Yıldızı, üstüne sarksa
Boynu bükük kalır mı, Mescid-i Aksa!
Hak yolda alnından, ey ter akanlar
Helâk olup gidecek, tüm şer bakanlar
Derlenip toparlanın, ey Erbakanlar
Cümle âlem gelecek, aşk ile raksa
Huzura kavuşacak, Mescid-i Aksa!
SİYONİST SERMAYEDEN “TIME OUT”
Bu Siyonist Yahudi şeytan enikleri halklardan (güdümlerine aldıkları devletlerle) çaldıkaları varlıkların pervazsızca keyfini çıkarıyorlardı. Şimdi aslında başlamış olan 3. Dünya Savaşı sonrası sermayenin ellerinden gideceği korkusuyla yaşamaktalardı. Mallarını vergilendirerek sermayelerini ülkelerin garanti kapsamına almaya çalışmaktalardı. Zaten yapabilecekleri 2. bir seçenekleri de kalmamıştı. Daha önce de bu taktiği denemişler başarılı da olmuşlardı. Sosyalist devrimler yaparak Sermayelerini Sosyalist Devlet yönetimlerinin korumasına sokmuşlardı. İşte tam da bir “TIME OUT” (mola) yöntemiydi. Bu Siyonist gücün tam hakimiyet sağlayana kadar verdiği ara karar olarak okunabilirdi. KOÇ’lardan ÖMER değil de nasılsa ALİ’nin bu açıklamayı yapmasının ayrı bir anlamı olmalıydı. Fakat şimdi yeni bir döneme girilmekte… Sermaye sahipleri bu durumu hala geçici bir durum zannetmektelerdi. Senhadrin’den 33’ler inanmasa da, 13’ler bilirdi. Bu durum ‘O’ durumdan farklıydı. Artık hedef RT’den de öte Luzifer’in SİYONİST sisteminin İsrail ve işbirlikçileriyle beraber yıkılışı ve ADİL DÜZEN’in ilanıyla ADİL DÜNYANIN kurulma vaktiydi.
Artık karar HAKK’ın, devran O’nun hakim gücündeydi…
Allah, iman edenlerin velisi (sahibi, hamisi ve hayra yönlendiricisi)dir ki; onları karanlıklardan nura çıkarır. Kâfir takımının (ve münafıkların) velisi (akıl vericileri) ise tağut (zalim ve şeytani güç odaklarıdır) ki, onları (İslam ve iman) nurundan (ayırıp küfür ve zulüm) karanlıklarına götürüp bırakır. İşte bunlar cehennem ateşinin ehlidir ve orada süresiz kalacak kimselerdir.
, Kurduğunuz zulüm düzenleri artık bozulmakta ve yıkılmakta, Tıpkı helvadan put yapıp, Acıkınca da o helvayı yiyenler gibi, siz de yakında kurduğunuz bu düzenin içinde boğulup gideceksiniz ve yeryüzü Adil düzen inkılabıyla şenlenecek
Ecelini sezmiş, siyonist şeytan
Kurtuluşum var mı,diye çırpınır
İşe hakim yolu,yapar şarlatan
Kahpe domuz,mazlumlara saldırır!..
Menfaat çatıştı,birbirin dişler
Hazırlar sonların,yapılan işler
İşbirlikçi hain,filen destekler
Milli Çözüm kılıç,zulme dağıtır
Necisler birlikte,delğe takılır!..
İşte Türkiye’de FİKRİ DÖNÜŞÜM’Ü sağlayan MİLLİ ÇÖZÜM, Filistin’de FİİLİ DÖNÜŞÜM’Ü sağlayan HAMAS, bu etkili gayretlerine en güzel örneklerden birisi makalede ifade edilen ; 250’den fazla milyarder ve milyonerin , Davos’ta yetkililerden, GÜYA; DÜNYA ÇAPINDA DAHA İYİ KAMU HİZMETLERİNİN KARŞILANMASINA YARDIMCI OLMAK ÜZERE SERVET VERGİLERİ GETİRMELERİNİ TALEP ETMELERİ.
Evet, İsrail’in Gazze’ye yönelik vahşet ve cinayetlerini görünce Siyonizm gerçeğini anlayan ve bu Şeytan düzenine karşı ayaklanan dünya halklarını yatıştırmak için, faizci ve kan emici rantiye baronları, haksız ve ahlâksız kazançlarının az bir kısmını paylaşmaya ve insanları yatıştırmaya mecbur kalmışlardı. Aynı zenginler, Yahudi sermaye saltanatının devamı için, gerekirse İsrail’i de feda edebileceklerini ima etmeye başlamışlardı!?
İşte bu şeytani endişenin asıl kaynağı ise ; asıl kuşkuları insanlığın uyanması ve Siyonizm’e karşı nefret duymasıydı.
Elhamdülillah… İyi ki varsın MİLLİ ÇÖZÜM… İyi ki varsınız Ahmet Akgül Hocam.
Siyonist sermaye saltanatının yıkılacağını anlamış ki, işbirlikçi iktidarlara rüşvet teklif etmeye başlamışlar. Bunlar bu telaş ve tedirginlik içindeyse Milli Görüş Hareketine ve Onun Aziz Lideri Erbakan Hocaya ihanet karşılığı iktidara taşınan bu işbirlikçileri nasıl bir son bekliyor merak ediyoruz. Cıa-mossad en ufak bi menfaat çatışmasında birbirinin açıklarını ortaya dökerken bu düşük sınıf siyonist memurlarının kimse gözünün yaşına bakarmıydı?
MEDET, EY KADİR-İ MUTLAK!
Ya Rabbi Gazze’de, insanlık iflas
Zalim İsrail’i, kıl tepe taklak!..
Ne şuur ne onur, ne iman ihlas
Palavra sıkıyor, densiz dangalak
Yetiş imdada ey, Kadir-i Mutlak!..1
İsrail’e yakıt, su gıda yollar
Mazlum can çekişir, o seçim kollar
Bak nifakta İbni, Sebe’yi sollar
Özü sözü farklı, yırtıyor gırtlak
Yetiş imdada ey, Kadir-i Mutlak!..
İslam garip kalmış, birlik yok baş yok
Gazze harap olmuş, ilaç yok aş yok
Gelin kız bağrına, basacak taş yok
Bebek ağlamaktan, patlıyor dalak
Yetiş imdada ey, Kadir-i Mutlak!..
İsa Mesih gönder, Deccal’i vursun
Hamas’lı erlerin, başında dursun
Herkes için Adil, bir Düzen kursun
Utancı yaşasın, arsız asalak
Tez yetiş imdada, Kadir-i Mutlak!..
Metanet ver HAMAS, göğsünü gersin
Siyonist Evangelist, almalı dersin
Erbakan Devrimi, tamama ersin
İşbirlikçi hain, hep laf-u laklak
Tez yetiş imdada, Kadir-i Mutlak!..
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/medet-ey-kadir-i-mutlak-siir/
Halklar uyanıyor, Siyonizm bitiyor!
Dünya’da ki bütün devletlerinin dış borç toplamının, iki buçuk katı borcu olan ABD’de artık halk uyanıyordu!
Epstein davası ve Sinagog olayları üzerine, ekonomik ve sosyal sıkıntılardan dolayı ABD hükümetinden memnun olmayan ABD halkı, İsrail’e para ve askeri teçhizat yardımları yapılmasına karşı çıkıyorlardı! Binlerce evsizin yaşadığı ABD’de, İsrail’e milyarlarca yardım yapılması tepkilere yol açıyordu!
Tek Kutuplu Dünya İsteyen Siyonistlerin, Dünyası Başlarına Yıkılacaktı!
Yıllardır Siyonistleri deşifre ediliyordu ancak Siyonistler dünya halklarına; ”Komplo Teorisi” ve ”Antisemitizm” yalanlarını yutturuyorlardı!
Hamas’ın başlattığı Kurtuluş Mücadelesiyle, Siyonistler korkmaya başlamışlardı!
Son günlerde bazı devletler, ABD Dolarına savaş açmış, İspanya; İsrail’e yönelik tüm silah ihracat lisanslarını askıya almıştı.
Yenilmez, başa çıkılmaz zannedilen İsrail ve destekçileri ”balon” çıkmış ve bir avuç mü’min, İsrail ordusu ve destekçilerini kevgire çevirmişti!
Zaman, Siyonistlerin ve destekçilerinin aleyhine işlemekteydi!
Gazze’de ağır kayıplar veren, hiçbir askeri başarı elde edemeyen, bir rehine dahi kurtaramayan ordusu ve paralı askerleri, Gazze’de sıkışmıştı!
Netanyahu; Hamas’ın Ateşkes Şartlarını kabul etmeyi ”yenilgi” olarak kabul edileceğini ve şartları kabul etmeyeceklerini açıkladı. ”Savaşı kaybedersek, Orta Doğu’da tutunamayız!” açıklaması yapan İsrailli yetkili, İsrail’in Refah’ta sivil katliamına başlama sebebini itiraf etmiş oluyordu!
Her geçen gün, Dünyada desteğini kaybeden İsrail’in savaşı genişletmekten ve Haçlı Ordusunu savaşa çekmekten başka çaresi kalmamıştı!
Epstein Davasında bir çok üst düzey Siyonist ve hizmetkarını harcamayı göze alarak, ABD’ye şantaj yapan İsrail, Lübnan ve İran’a savaş açmaya hazırlanmakta ve Haçlı Ordusuna baskı yapmaktaydı!
Ağır hezimet alan İsrail, Ramazan ayının da gelmesiyle birlikte; Mescid-i Aksa’yı yıkmayı bile göze alabilir ve İsrail’in yıkılma süreci hızlanabilirdi!
İsrail’in güvenliğini sağlayan BOP Eş Başkanının gündeminde oy toplamak vardı ancak seçimi görse bile seçimde inşallah ağır bir yenilgi alacaktı!
Yıllar önce ABD iç savaşında Siyonistlere yenilen ABD derin devleti, Siyonistlere karşı bilenmiş ve Sinagog rezaletini bütün dünyaya ifşa etmişti!
İran’a saldırdıktan sonra asıl hedefi olan Türkiye’ye namluyu çevirme aptallığında bulunacak olan Siyon-Haçlı Birliği, Türkiye’de yaşanılacak olan zihniyet değişimi ile çok şaşıracakları teknolojiler ile karşılacak, Siyonizm’in yıkıldığını gören mazlumlar, bir bir Emperyalistlerden özgürlüklerini ve haklarını almak için harekete geçecek, mazlumların yüzleri gülecek İnşallah!
Sabret Filistin, barışın güvercini yakında savaşın kartalı olacak İnşallah!
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!
Muhterem Erbakan Hocamız Nisan 1980 tarihinde “TRT Basın Toplantısı Yazarlar Soruyor” programında şu sözleri buyurmuştu:
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’n ın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümetin kurulması
Ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Evet, sadece Türkiye’nin değil tüm insanlığın kurtuluş adresi Üstad Ahmet Akgül Hocamızın sunmuş oldukları “Adil Düzen” projeleridir. Başka çare yok.
İnanan inanmayan, solcu sağcı, kapitalist komünist… her birinin ve her kesimin; insanca, adalet içerisinde yaşayabilmesi için gidebilecekleri tek bir adres var oda Üstad Ahmet Akgül Hocamızın sundukları “Adil Düzen” istikametidir.
Mazlumların isteyerek, sömürücülerin mecbur kalarak kurtuluş için rotalarını çevirecekleri adres Adil Düzen, Adil Düzen, Adil Düzen’dir.
Selam ve saygılarla…
Dünyadaki ifsadın arkasında Siyonizm bulunmaktadır.
Siyonistler, “tek devlet, tek aile, tek gelecek” gibi esaslar üzerine “TEK DÜNYA” kurma hayallerini gerçekleştirebilmek için, her şeyi istedikleri gibi kontrol edecekleri bir sistem kurmak peşindeydiler.
Ahmet Hocamız Milli Çözüm ile Siyonizm konusunda bizleri uyarmaktaydı;
Siyonizm’i mutlaka tanımalı ve tedbirlerimizi buna karşı almalıyız.
Siyonizm tehlikesini konuşmasak ta ortadan kalkmıyordu.
Siyonizm tehdidini gündeme getirilmesek te savuşturulmuyordu.
Siyonizm ifsadına gözümüzü kapatsak da, kulağımızı tıkasak ta yıkımlarına devam ediyordu.
Milli Görüş-Milli Çözüm ve Aksa Tufanı mücadelesi ile Siyonizm’in saltanatı çökmeye başlamıştı!
Faizci ve kan emici rantiye baronları, Erbakan Hocamızın Milli Görüş mücadelesi, Ahmet Akgül Hocamızın Milli Çözüm mücadelesi, Hamaslı mücahitlerin fiili olarak başlattıkları Aksa Tufanı ile Siyonizm gerçeğini anlamaya başlayan ve bu Şeytan düzenine karşı ayaklanan dünya halklarını yatıştırmak için; haksız ve ahlâksız kazançlarının az bir kısmını paylaşmaya ve insanları yatıştırmaya mecbur kalmışlardı.
Küreselleşme sürecinin sona yaklaştığını görüp korkuya kapılan Siyonist Sermayedarlar, İsrail’in bocalamaları sonunda oluşan “istikrar riski” maliyetlerinin kendilerine çok ağır olduğunu ve her geçen gün arttığını, kısacası şimdi harekete geçmeleri gerektiğini ifade ederek “Güveni Yeniden İnşa Etmek!?” için çareler arıyorlardı.
Aynı zenginler, Yahudi sermaye saltanatının devamı için, gerekirse İsrail’i de feda edebileceklerini ima etmeye başlamışlardı!?
Yahudi sermaye saltanatının devamını “EŞİTLİK” olarak nitelendirip, “EŞİTLİĞİN SAĞLANMASI!?” için kendi servetlerine vergi getirilmesini istiyorlardı.
“Para ve insan gücü bizim elimizde ve böylece dünyaya hâkim olacağız” diyen Siyonistler, para gücünü de insan gücünü de kaybediyor ve Siyonist Saltanatlarının yıkılacağı korkusunu yaşıyorlardı!
Hala, Siyonist Şeytanların emrinde Siyonizm’e uşaklık eden işbirlikçi hainler ve yandaşları, YAKINDIR!
Milli Görüş-Milli Çözüm ve Aksa Tufanı ile kutlu sonuç diyarının ülke ve dünya iktidarının kimin olacağını, yakında bilip-öğreneceksiniz!
Emrine girdiğiniz Siyonist Şeytanlarla birlikte sisteminizin ve tüm tedbirlerinizin çöküp yıkılacağını ve yenilgiye uğratılacağınızı, hıyanetlerinizin ve hakaretlerinizin sizi hangi akıbet ve rezaletlere sürükleyeceğini yakında göreceksiniz!
Üstad AHMET AKGÜL Hocamızın dediği gibi:ALLAHIN KAHRI VE AZABI TOPLUMLARIN UYANIŞI ŞEKLİNDE TEZAHÜR EDİYOR İnşallah.Siyonist İsrail yıkılacak ve Türkiye merkezli Adil bir Düzen kurulacak inşallah.Cenabı Allah’tan niyazımız bizi Yeni kurulacak ADİL DÜZEN Medeniyetine Hizmetkar eylesin İnşallah
Siyonist israilin artık bir terör devleti olduğunu bütün dünya biliyordu. HAMAS bütün dünyaya bunu deklare etmiş ve Dünyanın bütün devletleri (işbirlikçi liderler hariç) artık yeni adil bir düzen ihtiyacının kaçınılmaz olduğunu herkese ilan etmiştir. Çok yakında Türkiye merkezli bir oluşum bütün dünyanın şekillenmesinde öncü rolü oynayacaktır…
Rahman ve Rahim olan Allah’ın (cc) Adıyla..
(İsra Suresi, 4-7)
“Biz Kitapta (Levh-i Mahfuz’da -kader programında-, olacakları önceden bildiğimizden) İsrailoğullarına şu hükmü verip (kararlaştırdık): “Muhakkak siz yer(yüzün)de iki defa (çok yaygın ve azgın bir fesatlıkla) bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle böbürlenip şımaracaksınız. (Ekonomik, askeri ve siyasi gücü ele geçirecek ve bölgeye hükümran olacaksınız. Ne var ki bununla şımaracak; haksızlığa ve ahlâksızlığa başlayacaksınız.)”
Nitekim (bunlardan) ilk vaid (birinci azgınlığınızı cezalandırma vakti) geldiği zaman güç ve şiddet sahibi kullarımızı (İslam kaynaklarında Buhtunnasr, Batılılarca Nabukadnezar denen komutanı ve ordularını) üzerinize gönderdik de sizi evlerin aralarına kadar girip araştırıp (buldular, yurtlarınızı ve zulüm saltanatlarınızı yıktılar). Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdü (ve tarihte aynen gerçekleşmiş bulunmaktaydı.)
Sonra size tekrar “güç ve kuvvet sağlayıp onların (insanların) üzerine geri döndürmüş olacağız”, size mallar ve çocuklarla destek çıkacağız, (karşılıksız dolarla ve masonik organizasyonlarla Siyonist sömürü saltanatını kuracaksınız) ve sizin cemaat ve teşkilatınızı da (etkinleştirip) çoğaltacağız. (Örneğin, BM ve NATO gibi kuruluşları güdümünüze alıp söz sahibi olacak ve kötü amaçlarınız için kullanmaya kalkışacaksınız!..)
İşte (böyle bir durumda) şayet iyilik (ve adalet) ederseniz, kendi nefsinize (ve menfaatinize) iyilik olacaktır. Yok, eğer kötülük (ve zulüm) ederseniz, o da kendi aleyhinize (sonuçlar doğuracaktır. Ama siz maalesef yine zulüm ve kötülük yoluna sapacak, elinizdeki ve emrinizdeki imkân ve iktidarları Siyonist hayallerinizi ve şeytani niyetinizi gerçekleştirmek için korkunç bir haksızlık ve ahlâksızlık yolunda kullanacaksınız. Dünya’yı savaş ve soygun alanına çevirecek ve insanları birbirine kırdıracaksınız.) Arkasından bu sonuncu (sapkınlık ve şımarıklığınızı cezalandırma) zamanı gelince, size öyle (Mü’min ve Mücahit kullarımızı göndereceğiz ki), yüzlerinizi kötüleştirsinler (servet ve saltanatınızı yıkıp sizi dize getirsinler, yüzlerinizi yere sürdürsünler) ve ilk kez girdikleri (Buhtunnasr veya Hz. Ömer döneminde Kudüs’ü fethettikleri) gibi tekrar yine Mescid’i (Aksa’ya) girsinler ve ele geçirdikleri (hainleri, katilleri ve mel’ânet merkezlerini) mahvu perişan etsinler. (Böylece Siyonist saltanatınıza son versinler ve İsrail denen beşeriyet bünyesindeki kanser urunu kesip temizlesinler. Ey Beni İsrail, bu Allah’ın va’adi ve tehdididir ki, mutlaka yaşayacaksınız!)
Bekliyor ve gözlüyoruz Ya Rabbi… Siyonist şeytanı ve işbirlikçi uşaklarını yere geçireceğin günleri bekliyor ve gözlüyoruz Ya Rabbi…