İSRAİL’İN GAZZE VAHŞETİ
VE
YAHUDİLERİN SAPKIN HEDEFİ
Siyonizm; Yahudilerin bütün dünyaya hâkim olma ideolojisi olmaktadır. Bu şeytani hedef ve heves uğruna her türlü hile ve zulüm onlar için mübahtır. Siyonizm’in ilk adımı; Filistin’de İsrail Devleti’nin kurulması ve Arz-ı Mev’ud’a (Va’ad edilen Nil ile Fırat arası topraklara) sahip olunmasıdır. Bugün İslam coğrafyasının ortasına (Ortadoğu’da) bir çıbanbaşı ve barbar Batı’nın (Amerika ve Avrupa’nın) ileri karakolu olarak kurulan terör şebekesi İsrail’de, yaklaşık 9 milyon insan yaşamaktadır. Dünyadaki 17 milyon kadar Yahudi’nin yarısı buradadır. İsrail nüfusunun %75’i Yahudi, %20’si yerli Arap, %5’i ise diğer azınlıklardır. İsrail Yahudileri, çok farklı ülkelerden taşınmalarına ve değişik düşünce ve mezheplerden oluşmalarına rağmen, hemen hepsi Siyonist kafalıdır ve bu nedenle Arz-ı Mev’ud saplantılıdır. Ve bu yüzden Kuduz İsrail’in Filistin katline ve işgaline sıcak bakılmaktadır.
Kendi aralarında birbirlerini “Kâfirlik, Dinsizlik, Gericilikle” suçlasalar da, hatta kız alıp vermekten ve birbirlerinin yemeklerini yemekten sakınsalar da, Siyonist hedefleri ve Dünya hâkimiyeti hayalleri onları bir arada tutmaktadır. Bizdeki Irkçı-Milliyetçi MHP, güya şeriatçı Kürtçü Hüda-Par ve din istismarcısı AKP, nasıl ki müşterek çıkarlar ve dünyevi hesaplar etrafında iktidar ortağı oluyorlardı… Dahası, kuvvet komutanlarını aralarına alıp fotoğraf çektiriyorlardı… Yani farklı çok aykırı düşünce ve hedeflerin sahipleri sanılsalar da, aslında aynı amaçlar ve çıkarlar doğrultusunda birleşebiliyorlardı!? Hatta bu istismarcı iktidar ortakları, ülkemizde yaşayan ve çifte vatandaşlık taşıyan yüzlerce Yahudi’nin, belli aralıklarla İsrail’e gidip, masum ve mazlum Gazze halkını katlederek tekrar Türkiye’ye dönmelerine mâni olacak bir tedbir dahi alamamışlardı.
Evet İsrail’deki (ve tüm dünyadaki) Yahudilerin dindarlıkları bile dünyalıklarının bir aracı konumundaydı. Bakınız şu anda 500 bin nüfuslu TEL AVİV’de 250 kadar genelevin bulunduğu yazılıp konuşulmaktaydı. Bu yüzden bazı kesimler Tel Aviv’i “dünyanın fuhuş başkenti” saymaktaydı. Hatta pek çok dindar Yahudi ailesinin kadınları, belli günlerin belli saatlerinde bu genelevlerinde para kazanıp ailelerine yediriyorlardı… Bunun gibi İsrail Yahudilerinin büyük çoğunluğu eşcinselliğe sıcak bakmaktalardı. Öyle ki eşcinsel olduğunu açıklayan ve bununla gururlanan Amir Ohana, Netanyahu tarafından bir dönem Adalet Bakanı olarak atanmış, bu sapık daha sonra İsrail Meclis (Knesset) Başkanlığı bile yapmıştı.
Sadece kendilerini (Yahudileri) insan sayan, diğer bütün insanları ve ırkları “insan görünümlü hayvan” olarak tanımlayan, bu nedenle kendi hedefleri uğrunda başta Müslümanlar, herkesi ezmeyi, sömürmeyi ve öldürmeyi mübah sayan şeytani bir aldanışın mensupları olan Siyonist Yahudiler ve İsrail, kökten deşilip temizlenmeye müstahak olmuş durumdadır. Beşeriyet bünyesinin bu kanserleşmiş ve kangrenleşmiş urdan kurtulması şarttır, aksi halde bütün vücut (insanlık ve huzur) kaybedilmiş olacaktır.
Bu Siyonist saplantıya karşı olan iz’an ve insaf ehli Yahudiler de vardır, ama çok küçük bir azınlıktır. NETUREI KARTA (Siyonizm karşıtı Ortodoks Yahudiler Teşkilatı) bunlardan bazılarıdır. Bunların bir kısmı ABD’de, İngiltere’de ve bazıları da Kudüs’te bulunmaktadır.
“(Gerçi) Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehlinden (Yahudi ve Hristiyan kesimlerden) gece vakti kıyama durup, Allah’ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanan birtakım (insanlar) da vardır.” (Âl-i İmrân: 113)
“Şüphesiz ki: (Görünüşte) İman edenler (Müslüman bilinenler)le; Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiilerden (Budistler ve diğer putperest din ve düşüncelerden olup da sonradan) her kim (cahiliye anlayış ve ahlâkını bırakıp) Allah’a ve ahiret gününe (gerçekten) iman eder ve (iyilik, istikamet, ibadet gibi) salih amellerde bulunursa; onların Allah katında ecirleri (verilecektir). Onlara korku yoktur, (bunlar) mahzun da olmayacak kimselerdir.” (Bakara: 62) ayetlerinde bunlara işaret bulunmaktadır.
11 ay sonra Gazze’deki ağır bilanço: Katledilen insanların ve kayıpların sayısı 50 bini aşmıştı!
Filistin Merkezi İstatistik Bürosu’nun resmi raporuna göre; İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’ye karşı başlattığı savaş sonucunda, Gazze’de ölen ve kaybolan insan sayısı 46.439’a ulaşmıştı. Öldürülen çocuk sayısı 15.438’i aşmıştı. Konutların %70’inden fazlası yıkılmıştı. Ama HAMAS’ın rakamlarına göre katledilen insan sayısı ise 100 binden fazlaydı.
Rakamlarla Gazze’de son durum şöyle aktarılmıştı:
• Cenaze ve kayıpların toplam sayısı: 46.439 (Gerçek rakam 100 bin kadardı.)
• Kayıp kişilerin sayısı: 20.000 kişi.
• Hastanelere ulaşan ve kaydedilen ölümlerin sayısı: 36.439’a ulaşmıştı.
• Öldürülen çocuk: 15.438
• Öldürülen kadın: 10.231
• Yetersiz beslenme ve susuzluk nedeniyle hayatını kaybeden çocuk sayısı: 232
• Öldürülen sağlık personeli: 698
• Öldürülen sivil savunma personeli: 170
• Öldürülen gazeteci: 147
• İşgal altındaki hastanelerde tespit edilen toplu mezar sayısı: 17
• Tespit edilen 17 toplu mezardan ulaşılan cenaze sayısı: 520
• İsrail tarafından hedef alınan sivillerin barındığı sığınma merkezi sayısı: 248
• İsrail saldırılarında yaralanan ve sakat kalanların sayısı: 82.627’yi aşmıştı.
• İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin %70’i çocuk ve kadınlardan oluşmaktaydı.
• 27.000 çocuk, ebeveynlerinden biri veya ikisi olmadan hayatta kalmaya çalışıyorlardı.
• 11.000 yaralı, tedavi olmak için yurt dışına gitmek zorundaydı.
• 10.000 kanser hastası, ölüm riskiyle karşı karşıya ve tedaviye ihtiyaç duyuyorlardı.
• Bulaşıcı hastalığa yakalananların sayısı: 1.095.000’ten fazlaydı.
• Yerinden edilme nedeniyle 30.000 viral hepatit vakasına rastlanmıştı.
• Sağlık hizmetlerinden mahrum 60.000 hamile kadın risk altındaydı.
• İlaçlarını alamayan 350.000 kronik hasta risk altındaydı.
• Gazze Şeridi’nden 6.000 kişi tutuklanmıştı.
• Sağlık personellerinden tutuklananların sayısı: 410 kadardı.
• İsimleri tespit edilebilen 20 gazeteci işgalciler tarafından tutuklanmıştı.
• Saldırılar sonucu Gazze Şeridi’nde 2 milyon sivil yerinden koparılmıştı.
• 190 okul ve üniversite binası tamamen yıkılmıştı.
• 318 okul ve üniversite binası kısmen yıkılmıştı.
• 604 camii tamamen yıkılmıştı.
• 200 camii kısmen yıkılmıştı.
• 4 kilise yıkılmıştı.
• 88.300 konut tamamen yıkılmıştı.
• 303.000 konut kısmen yıkılmıştı.
• İsrail tarafından Gazze Şeridi’ne 78.000 ton patlayıcı atılmıştı.
• 33 hastane hizmet dışı kalmıştı.
• 55 sağlık merkezi hizmet dışı kalmıştı.
• 160 sağlık kurumu hedef alınmıştı.
• 181 ambulans hedef alınmıştı.
• 206 arkeoloji ve miras alanı hedef alınmış ve yıkılmıştı.
• Saldırıların Gazze Şeridi’ne doğrudan maliyeti 53 milyar dolardı.
İsrail’deki Yahudi Mezhep Farklılıkları:
1- Ortodoks Yahudiler
Bu mezhebin İsrail’in resmi mezhebi olması hasebiyle iyice bilinmesi lazımdır. Bu mezhep, Ferisîlik’le başlamış, Rabbani Yahudilik’le devam etmiş ve günümüzde de Ortodoks Yahudilik olarak ortaya çıkmıştır. Halen mensubu en fazla olan mezhep konumundadır. Muharref Tevrat Kanunları’na sıkı bir şekilde bağlı olan Ortodoks Yahudiler sebt (cumartesi) günü hiçbir iş yapmamakla da diğer mezheplerden ayrılırlar. Tevrat ve Talmud’a ikisine birden inanırlar. Ortodokslara göre diğer Yahudiler, Tevrat’ın kanunlarına tam uymadıkları için sürgüne uğramışlardır ve eğer Yahudi halkı tövbe eder ve Tevrat’ın bütün kurallarını gözetir, yerine getirmeye gayret ederlerse Mesih gelmiş olacak, Yahudiler gerçek yurduna kavuşacak ve Süleyman Mabed’i yeniden yapılacaktır. Ortodoks Yahudilerin büyük çoğunluğu Siyonist takımıdır.
2- Reformist (Laik) Yahudiler
Daha çok Avrupa’daki Yahudilerce tanınmış bir filozof olan Moses Mendelssohn’un (1727-1786) başlattığı Reformist Yahudilik hareketi, Musevilikle çağdaş modern anlayışı birleştirmeyi amaçlamıştır. Reformist Yahudilik 19. yy. başlarında Alman Yahudiler arasında çıkmıştır. Yahudilikte reform düşüncesiyle bir kısmı Hristiyanlaşmış, bir kısmı da geleneklerini değiştirmeye başlamıştır.
Yahudilerin reform yaptıkları hususların bazısı şunlardır;
1- Din ile dünya işlerinin birbirinden ayrılması,
2- Yahudilik ile Çağdaş Modern anlayışın uzlaştırılması,
3- Başka toplumlar ile karışmaya engel Yahudi kültürünün yumuşatılması,
4- Kadın-erkek ayrımının kaldırılması,
Reformist (Laik) Yahudilerin çoğu Siyonist kafalıdır.
3- Muhafazakâr Yahudiler
Muhafazakâr Yahudilik 19. yy.’da Almanya’da Reformist Yahudiliğe bir tepki olarak meydana çıkmıştır. Muhafazakâr Yahudiliğe asıl kimliğini ‘Solomon Schatten’ vermiş olup ‘Katolik Siyonist İsrail’ teorisini ortaya koymuş ve böylece Muhafazakâr Yahudilik Siyonist bir anlayışa kaymıştır. Muhafazakâr Yahudiler günümüzde Amerika’da Reformist Yahudilikten sonra, İsrail’de ise Ortodoks Yahudilikten sonra ikinci büyük mezhep konumundadır. Muhafazakâr Yahudiler ile Reformist Yahudiler arasındaki en büyük fark, ibadetlerini İbranice yerine İngilizce yapmalarıdır.
4- Yeniden Yapılanmacı Yahudiler
Bu mezhep, 102 yaşında ölen Amerikan Yahudisi Menahem Kaplan tarafından 1983 yılında kurulmuştur. Bu kişi bir Yahudi düşünür ve filozofudur. Bu mezhebe göre; Tevrat, Tanrı’nın vahyi değil İsrailoğullarının tarih boyunca oluşturdukları bir eserdir ve Sinagog’da kadın erkek yan yana oturur ve kadınların Hahamlığı da geçerli sayılır.
5- Sâmirîler
Bu mezheptekiler Yahudi olmakla birlikte, diğer Yahudiler tarafından dışlanır. Sâmirîlerin tarihi oldukça eskidir. Sâmirîlerin mabetlerinde sıra ve masa bulunmamaktadır, ibadetlerinde rükû ve secdeye benzeyen hareketler vardır. İbadetlerinden önce de abdeste benzeyen temizlikleri var olup bu temizlikte sırasıyla eller, ağız, burun, yüz, kulaklar ve ayaklar yıkanmaktadır ve bu temizlik yapılırken Tevrat’tan parçalar okunmaktadır.
İsrail’de Şu Sınıflandırmalar da Yapılmaktadır:
Çoğu İsrailli Yahudi, kendini “laik” (hiloni), “gelenekçi” (masorti), “dindar” (dati) veya Haredi şeklinde tanımlar. “Laik” tanımı, Yahudi kimlikleri yaşamlarında çok güçlü bir kuvvet olmakla birlikte, bunu büyük ölçüde geleneksel dini inanç ve uygulamalardan ayrı bir yerde tutan Batı (Avrupa) kökenli İsrailli aileler arasında daha revaçtadır. “Gelenekçi” (masorti) tanımı ise, en çok “Doğu” kökenli (örn. Ortadoğu, Orta Asya ve Kuzey Afrika) İsrailli aileler tarafından kendilerini tanımlamakta kullanılır. Yaygın olarak kullanılan bu terimin resmî Masorti (Muhafazakâr) hareketi ile ilgisi yoktur.
“Ortodoks” ise; İsrail’de bu kategoriye giren Yahudilerin yüzdesinin diasporadakilerden çok daha yüksek olmasına rağmen, ülkede kullanılan söylemde tercih edilen bir terim değildir. Diasporada “Ortodoks” olarak adlandırılan mezhebin İsrail’deki muadili, ülkede genel olarak dati (dindar) ve haredi (Ultra-Ortodoks) olarak adlandırılan gruplardır. Dati, “Dindar Siyonizm” ya da “Ulusal Dindar” topluluğun yanı sıra, son on yılda ortaya çıkan ve büyük ölçüde haredi yaşam tarzı ile milliyetçi ideolojiyi bir araya getiren haredi leumi (milliyetçi haredi) veya “Hardal”ı da içine alır. Haredi, toplumun etnik ve ideolojik olarak kabaca üç farklı gruba ayrılabilecek bir kesimini içine alır: (1) Aşkenaz kökenli “Litvanyalı” (Hasidik olmayan) harediler; (2) Aşkenaz kökenli Hasidik harediler; ve (3) Sefarad haredileri. Bu gruplardan en büyüğünü oluşturan üçüncü grup, 1990’ların başından bu yana siyasette de en aktif olanıdır.
Haredim (Ultra-Ortodoks Yahudiler)
Haredim, İsrail Yahudileri arasındaki en dindar gruba karşılık gelmektedir. Bu grup kendisini toplumdan tecrit ederek varlığını sürdürmekte ve aynı zamanda diğer Yahudi gruplarla evliliğe de karşı çıkmaktadır. Bu gruba mensup erkekler Yeşiva adı verilen devlet destekli okullarda dini eğitim almakta ve İsrail hükümeti için askerlik yapmaktan muaf tutulmaktadır. Kendi içerisinde farklı ideolojilere sahip çeşitli cemaatlerden meydana gelen bu grup içerisinde, Mesih gelmeden önce kurulması nedeniyle İsrail devletinin varlığına karşı çıkanlar bulunmakla birlikte genelde Siyonist amaçlıdır.
Datim (Milliyetçi-Dindar Yahudiler)
Datim, İsrail toplumunda %13’lük bir kesime tekabül etmektedir. Dindarlık seviyesi bakımından Haredim’den sonraki kesimi temsil etmektedir. Bu grubun Haredim’den ayrılan en önemli yönü Siyonizm’i kutsal idea saymalarıdır. Bu grubun üyeleri modern Yahudi toplumuna uyum gösterdikleri için Modern Ortodoks Yahudiler olarak tanınır. Datim’in yaklaşık olarak %90’lık bir kesimi Tanrı inancına sahiptir ve grup üyelerinin tamamına yakını şabat kurallarına uymaktadır.
Masorti (Gelenekçi Yahudiler)
Masorti, İsrail’deki Yahudi toplumunun ikinci büyük grubunu (%29’unu) oluşturmaktadır. Bu grup aynı zamanda Ultra-Ortodoks Yahudiler ile seküler Yahudiler arasında orta yolu tutmaktadır. Bu gruptaki Yahudilerin yalnızca %51’i, dini kendi hayatları içerisinde önemli bir konumda saymaktadır ve araştırmalarda bu grup içerisinde dini konularda fikir birliğinin sağlanamadığı saptanmıştır.
Hilonim (Dindar Olmayan Yahudiler)
İsrail’deki Yahudi toplumunun yaklaşık olarak yarısına tekabül eden Hilonim, hem inanç hem de pratik itibarıyla seküler bir kesime karşılık gelmektedir. Bu grubun %40’lık bir kısmı Tanrı inancına sahip değildir ve dinin kamusal alandaki tezahürüne de karşı çıkmaktadır. Bu gruba göre İsrail kimliği Yahudi kimliğinden önce gelmektedir. Fakat bu durum Yahudi toplumunun hayatta kalabilmesi için bir Yahudi devletinin gerekliliği inancını reddettikleri anlamına gelmemektedir. Tamamına yakını Siyonist kafalıdır.
Eşcinsel Sapkınlığı ve Yahudilik saplantısı!
Yahudilerin çoğu, Tanrı’nın eşcinselliği yasaklayan kitabına inanmıyorlardı; ama o kitapla kendilerine tüm bu toprakları Tanrı’nın vadettiğine inanmaktan da geri durmuyorlardı. Oysa gerçek vaat Tevrat’ta ilk günkü gibi duruyordu; Yahudiler bu topraklar tarafından kusulacaklardı!.. Yani Siyonist ve zalim İsrail yıkılacaktı ve barbar Yahudiler Filistin’den çıkarılacaktı! Bu hüküm ve haberler hâlâ Tevrat’ta yazılıydı…
Gemi azıya almış LGBT güçlerine karşı kutlu İslam dışında insanlığın pek sığınağı kalmamıştı. Doğu’nun safsata dinleri küresel karnavalın parçası olmaya dünden razıydı. Hristiyanlığın perişanlığı ortadaydı, Yahudiliğe gelince; Tanrı’nın insana dair ilk beyanı Tevrat’ın ilk kitabı olan Tekvin’de geçer. 1. Bab 27’de der ki: “Tanrı insanı Kendi suretinde yarattı; evet onu Tanrı’nın suretinde yarattı, onları erkek ve dişi olarak yarattı.” Tanrı suretinde yaratılma konusu bir teşbih ve tecelli olarak anlaşılmaktaydı; insanın iki sabit cinsiyetle yaratıldığının daha ilk beyanda vurgulanmış olması son derece önemli ve anlamlıydı. Yine Tekvin’de, 2. Bab 18’de şöyle geçer: “Rab dedi: İnsanın yalnız kalması iyi değil; ona uygun bir yardımcı yaratacağım.” İnsan dediği aslında Âdem Aleyhisselam’dı. Tanrı’nın insanın yalnızlığına acıyıp ona bir eş, yoldaş yaratması, tüm cinsiyetçi itirazlara rağmen oldukça şiirsel bir pasajdı ve insan fıtratının icabıydı.
Oysa bozulmamış Tevrat ayetlerinde: “Erkek, bir erkekle kadınla yatar gibi yatmasın. Bu iğrençliktir.” hükümleri yer almaktaydı ve Levililer 18:22 böyle kayıtlıydı. İğrenç diye tercüme edilmiş kavram, İbranice metinde “To’eva” diye geçmektedir. İbranice-Arapça akrabalığından hareketle kelimenin Arapçadaki izdüşümü olarak “Te-Ayn-be” kelimesine ulaşılırdı. Ayıp, fesat ve kirlilik manasınadır. Kur’an’da Lût kıssasında geçen Habais kelimesiyle birebir eş anlamlıdır. Bir fiili, kerih ve menfur göstermek için kullanılabilecek en ağır ifadelerden sayılmaktadır.
Eşcinsellik salt ahlâkî bir kınama ve ayıplama mıdır? Hayır. Levililer 20:13 hüküm koymaktadır: “Bir erkek, bir erkekle kadınla yatar gibi yatarsa onlar öldürülmelidir; ölümü hak etmişlerdir.” Günah-suç ayrımı şeriatta yok; eşcinsellik tabiata ve yaradılışa karşı en feci isyan sayılmış ve en ağır cezaya çarptırılmışlardır!
Yahudiler ve Hristiyanlar Tesniye 23:17-18 şöyle uyarılmaktadır: “Putperest törenlerinde İsrailoğullarından bir kadın Kadeşah olmasın, erkek de Kadeş olmasın. Fuhuş yapan kadın veya erkeğin kazancını adak olarak tanrınız Rabb’in mabedine götürmeyeceksiniz. İkisi de tanrınız Rabb’in gözünde iğrençtir.” Burada sıradan zina için Tevrat’ın kullandığı Zonah yerine “Kadeşah” kelimesi kullanılmaktadır. “Zonah” kitapta 93 kez geçerken diğeri üç kez geçmekte ve yekdiğerinin yerini tutmamaktadır. Çünkü Kadeşah hemcinslerin zinasıdır.
Livatacı Sapkınlar!
Bu, Yahudiliğin resmi tarihi 20. asra gelindiğinde eşcinselliği bir günah ve cürüm olarak görmeyen birtakım araştırmacılar, bambaşka bir resmi tarih ortaya koymuşlardır. Talmud’dan alıntılar yaparak aslında eşcinselliğin Yahudi toplumunun daimi bir parçası olduğunu, bilhassa Rabbiler (din adamları) arasında son derece yaygın olduğunu savunmaya başlamışlardır. Eşcinsellik, tıpkı Goyimler gibi Birinci Tapınak’ta bile ayin olarak icradan sakınılmamıştır. Öyle ki, bu fiillerden ötürü Kudüs’ün depremle cezalandırıldığı Talmud’da kayıtlıdır. Halakah’ta açıkça yasaklanmadığı için sübyancılığın bilhassa Roma hâkimiyeti döneminde vaka-ı adiyeden olduğunu yazmışlardır.
Aynı battaniye altında yatan livatacı Hahamlar için “İsrail eşcinsellikle şaibeli değildir” sözü artık geçersiz bir iddiadır. Endülüs’teki Yahudi şairler erkek sevgilileri için şehvetli şiirler yazmışlardır. Osmanlı Yahudi Cemaatinde Sodomî (Lûtilik) kitabında 1561 Selanik’inde ne eşcinsel dolapların çevrildiği tüm görselliğiyle anlatılmaktadır. Bu sapık bakış açısı, her şeyi ters bir okumaya tâbi tutmaktadır.
Tanrı’yla insanın güreş tutması!
Şeytani değişim birdenbire yaşandı. 1970’lerin Kuzey Amerika’sında Reform Yahudiliği meseleye bilimin ışığında bakma söylemiyle bir çıkış yaptı. Adına yaraşır şekilde Los Angeles, 1972’de gey ve lezbiyenlerin ilk sinagoguna ev sahipliği yaptı. Amerikan Hahamları Merkezi CCAR, LGBT’nin sancaktarlığını üstlenmiş durumdaydı. “Haham okullarına onlar da alınmalıydı; kutsallık belli cinslerin tekelinde olamazdı!” gibi sloganlara sığınmışlardı. 1990’da Reform Hareketi eşcinselleri meşru üyeleri olarak ilan etti. “Cinsel tercihlerine bakılmaksızın tüm Yahudiler dinsel bakımdan eşit sayılmıştı.” 1996’da CCAR sivil nikâhın eşcinsellerin hakkı olduğunu açıklamıştı. San Francisco’da bazı muhafazakâr sinagoglarda dahi dinî nikâh bile kıyılmaya başlanmıştı.
Sapkınların Sonları Yakındır!
“20 yıl önce birkaç Yahudi din adamı LGBT’ci olduğunu ima ediyorlardı, ama şimdi 200 tanesi bu çirkef faaliyetlere rehberlik yapıyorlardı.” Eşcinsel evlilik hâlâ yasak ama yurt dışında yapılmış nikâhlar İsrail’de geçerli sayılmaktaydı. Tasarı hazırdı, her an Knesset’ten geçebileceği konuşulmaktaydı. Netanyahu kürsüden onları Tanrı adına aklamaktan sakınmamıştı.
Gey olduğunu saklamayan generaller bugün işgal ordusuna komuta ediyorlardı! Siyonist Yahudiler, peygamberler dönemindeki vasıflarını kaybedip gittikçe sapkınlaşmışlardı. Oysa Lût kavminin kıssası onların kitaplarında da yer almaktaydı. Oradaki erkek kılığındaki melekleri sapkınlara teslim etmeye uğraşmakla, bugün kutsal metinleri ve İlahi öğretileri değiştirip dejenere etmeye kalkışmak arasında mahiyetçe çok da bir fark kalmamıştır.[1]
Siyonizm, ırkçı emperyalizm bir insanlık sorunudur. Tüm dünyada yasaklanmalıdır!!
Bu kirli ve hastalıklı zihniyet yok edilinceye kadar mücadele etmek tüm insanlığın görevidir…
İşte Erbakan Hoca ve Ahmet Akgül Hoca tam yarım asırdır Türkiye’ye ve tüm dünyaya bu tehlikeli mikrobu anlatmaktadır.
Ey insanlar uyanın!!!!
Onlar nasılki batıl sistemleri için farklı parçalar olmasına rağmen arzı mevud için birleşiyorsa,Ülkemizdeki cemaatler tarikatlar partiler vb Gerçekten bu yaşanılan sistemden kurtulunmak insanların insanca yaşayacağı Lider ülke Türkiyenin olması isteniyorsa Adil Düzen sistemi çatısı altında kenetlenmeli,Diğer dünya devletlerinin ise D8 lerin gelmesi için kenetlenmesi .
Milli Görüşün şuanki yetkilileri ise gündemden asla düşürmemeleri gereken Adil Düzen sistemi ve D8 .
Milli Çözüm’ün tüm ülkemize öğrettiği üzere: “Türkiye’mizin savunması Gazze’den başlamakta ve Hamas en az kendi vatanı kadar ülkemizi de savunmaktaydı.” Bu gerçeğin karşısında yine acı bir gerçek olarak şunu ifade edenler yüreğimizi yaralıyordu: “İsrail de savunmasını Türkiye’miz üzerinden yapıyor ve Hamas’ın şanlı direnişini ülkemiz topraklarından kırıyordu.”
İşte bu parçalara bölünmüş, insanlığın yüz karası, ahlaksız ve alçak milleti; tarihe gömülmekten kurtaranların işbirlikçiler olduğunu ne zaman anlayacağız!
Siyonist şeytan şebekesi iyice azıtmış çirkefe bulaşmış zihinlerini kurdukları düzen ve işbirlikçileri eliyle tüm insanlığa dayatmaktaydı. Aile bağları güçlü dindar ve Allah’tan korkan toplumları köleleştiremezlerdi. Ancak tam sona geldiklerini siyonist dünya hakimiyetini ilan edeceklerini zannettikleri bir anda İnşallah ve pek yakında İslamın insanlığa adalet dağıtmak üzere çelik balyozu siyonizmin beynini parçalayacak ve insanlım huzura kavuşacaktır!..
Gerek cinnlerden, gerekse insanlardan (olan her hannas’tan, yani; hem cinn olarak enerji boyutundaki, hem de insan suretindeki safsatacılardan; kalpleri İblisin karargâhı olmuş: Ahlâk fesatçısı, günah fetvacısı, münakaşa ve kavga fırsatçısı vesveseci şeytanlardan Allah’a sığınırım.)”
(Nas suresi 6)
Ülkemiz insanlığının ve dünya insanlığının en büyük şansı SİYONİZM GERÇEĞİNİ ve bu gerçeği deşifre eden gerekli hazırlığı yapan tamamlayan AZİZ ERBAKAN HOCAYA ve Onun en sadık talebesi takipçisi devamı olan ÜSTAD AHMET AKGÜL Hoca gibi KUTLU ( Hak Düzen kurulmasını sağlayacak olan) ŞAHSİYETLERE sahip olmasıdır…
Tam 55 yıldır Hakka ve Adalete dayalı bir sistem bir düzen kurulması yolunda ve bu hazırlıkların karşısındaki en büyük engel olmaya çalışan SİYONİZM’i tanıyan ve insanlığa duyuran bunları etkisiz ve çaresiz bırakacak çünkü bunlar sadece güçten anlardı bu yüzden ÜSTÜN TEKNOLOJİK HARİKALAR hazırlayan ve inşaallah hedefe varılmak üzere olduğumuz şu günlerde , Türkiye’de FİKRİ MÜCADELE SAHASINDA Milli Çözüm ile ve FİLİSTİN’de Hamas ile FİİLİ MÜCADELE SAHASINDA yukarıda ifade ettiğim KUTLU VE BİLGE BİR O KADAR DA YİĞİT ŞAHSİYETLERİN HAZIRLIKLARIYLA Yeni Bir Dünya ve Adil Bir Düzen ilan edilecek ve tüm 8 milyarlık insanlık alemi hakiki bayrama erişecek… İnşaallah.
Yarınlar İslam’a müjde Siyonizm’e gazap,
“Karitas”ı unutan haça hüsran getirecek!
Lanetli Sammael’in dostu kanlı zelotlar yarın bölümler halinde Gehenna’ya girecek
İsrail’in an anevi terörüne gölge olan
Haç yarın Hıristosun eliyle çökecek!
Ve çok şeye gebe olan yarın, zulmün yıkılmaz sanılan paktlı kal’aları bir bir düşecek!..
Muhammed Muhtar Han’ın Siyasi Siyaset isimli kitabının arka kapağından alıntı.
“Siyonizm; Yahudilerin bütün dünyaya hâkim olma ideolojisi olmaktadır. Bu şeytani hedef ve heves uğruna her türlü hile ve zulüm onlar için mübahtır.”
Bütün insanların kendilerine hizmet etmesini kendilerinde gören, onlar efendi diğer herşey köle onlara köle olmasına inan sapkın bir inançtır.
Gazzede yaşanan katliam ve zulmü kendilerinde bir hak olarak görmekte hatta inançlarının gereği olarak görmektedirler. Aziz Erbakan Hocamız bunlar ile anlaşma olmaz, çünkü bunların dini inancı böyle bunlara inancın vazgeç demek olur böyle bir şey ki buda mümkün değildir.
Her türlü caniligi, ahlaki sapkınlığı normal gören bu zihniyet şuan Filistin topraklarını işgal etmiş durumdadır. Hocamızın makalede verdiği bilgilerden anladığımız İsrail’de yaşayan yahudilerin hemen hemene hepsi siyonist öğretiyi kabul eden bir topluluktur. O yüzden dolayı bunların hepside sapkın ve canidir, bu sebeple mukaddes topraklarda bunların yaşama çok tehlikelidir. İsraile Aziz Erbakan Hocamızın dediği yapacağımız en büyük iyilik yanlış hatırlamiyor isem size on beş gün müsade derhal nasıl geldi iseniz öyle defolup gidin olacaktır. Bu emri onlara Milli Çözüm eliyle verilecektir. Çünkü buna sadece yeryüzünde Milli Çözüm’den başka inanan maalesef bulunmamaktadır.
Şeytanın devletleşmiş hali olan Siyonist İsrail tüm savunduğu kuramlarla Allaha ve insanlık fıtratına savaş açmaktadır.Sapkın ve sapık fikirlerin Din olarak inandırıldığı bir toplum helak olmaya mecburdur. Elbette Hak-Batıl mücadelesi kıyamete kadar devam edecek ve insanlık imtihan olacaktır. Amaçları tüm insanlığı kendine hizmetkar edip yeni dünya düzenini kurmak isteyen Yahudiler sapık amaçları uğruna Yüzyıllardır insanlığa zulüm yapmaktalardır. Bu sapkın düşünce Filistinli yavruları şehid ederken ibadet niyetiyle katletmektelerdir. Bunu bilen Rabbimiz en çok Yuhudi ırkı ile ilgilli ayetler göndererek onlarla mücadele etmemiz gerektiği hususunda bizleri uyarmıştır.
Mâide 82
Andolsun, insanlar içinde, mü’minlere en şiddetli (ve tehlikeli) düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri (ve Protestan, Evanjelik gibi Siyonistleşmiş Hristiyan kesimleri ve sözde Müslüman geçinen işbirlikçileri) bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: “Biz Nasarayız (Kudüs-Nasıra kasabasında doğan Hz. İsa’ya tâbi olan, Hakka ve hayra yardımcı Hristiyanlarız.)” diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım iyi niyetli ve istikamet ehli) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları (Kur’an’a ve İslam’a saygılı davranmaları) nedeniyledir.
Âl-i İmran 112
(Yahudiler) Her nerede bulunurlarsa bulunsunlar, -(bunlardan) Allah’ın ipine (sarılanlar) ve insanların ipine sığınanlar (eman ve ahit garantisine ve zımmî olarak devlet himayesine alınanlar) dışında- onlara zillet (zorluk ve horluk damgası) vurulacaktır. Onlar, Allah’tan (hak ettikleri) bir gazaba uğramışlardır da (bu yüzden) üzerlerine aşağılanma (damgası) basılmıştır. Bu, Allah’ın ayetlerini inkâr etmelerinden ve peygamberleri haksız yere öldürmelerinden dolayıdır. (Yine) Bu, onların (dine ve elçilere) asi olmalarından ve (her konuda) haddi aşmalarındandır.
https://www.mealikerim.com/3/ali-imran/112
Küfür tek millettir; ve zulüm Siyonizm merkezlidir!
Siyonist Yahudiler ve işbirlikçiler, çok farklı ve aykırı düşünce ve hedeflerin sahipleri sanılsalar da, aslında aynı amaçlar ve çıkarlar doğrultusunda birleşebiliyorlardı!?
Kendi aralarında birbirlerini “Kâfirlik, Dinsizlik, Gericilikle” suçlasalar da, hatta kız alıp vermekten ve birbirlerinin yemeklerini yemekten sakınsalar da; Yahudileri bir arada tutan Siyonist hedefleri ve Dünya hâkimiyeti hayalleriydi.
Bizdeki Irkçı-Milliyetçi MHP, güya şeriatçı Kürtçü Hüda-Par ve din istismarcısı AKP iktidar ortaklığında olduğu gibi; işbirlikçileri bir arada tutan müşterek çıkarları ve dünyevi hesaplarıydı.
Hatta bu istismarcı iktidar ortakları, ülkemizde yaşayan ve çifte vatandaşlık taşıyan yüzlerce Yahudi’nin, belli aralıklarla İsrail’e gidip, masum ve mazlum Gazze halkını katlederek tekrar Türkiye’ye dönmelerine mâni olacak bir tedbir dahi alamamışlardı. Yazıklar olsun.
Kur’an-ı Kerimde Siyonist Yahudiler ve işbirlikçilerle ilgili olarak:
“Onlar, (Siyonist ve emperyalist odaklar) iyice korunmuş (sağlam tedbirler alınmış) şehirlerde veya surlar-kaleler gerisinde olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşa girişemezler (kendilerine güvenemezler. Müşriklerin ve münafık kesimlerin) kendi aralarındaki çarpışmaları (birbirlerine kin ve haset duyguları) ise pek daha şiddetlidir. Sen onların (zahiren) birlik ve dirlik (içerisinde olduklarını zan ve) hesap edersin; oysa onların kalpleri paramparça vaziyettedir (çıkarları ve ihtirasları uğrunda her an kapışmaya hazır haldedirler). Bu, şüphesiz onların akletmeyen (ve imana gelmeyen) bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.” (Haşr Suresi 14. Ayet)
“(Bu Yahudilerin durumu ve sonu;) Kendilerinden yakın zaman önce, işlerinin vebalini tatmış (küfür ve zulümlerinin akıbetine uğramış) olan, (ve şimdi ahirette de) kendileri için acı bir azap bulunan kimselerin (Bedir’de cezalarını bulan putperestlerin) durumu gibidir.”
“(Yahudileri kandıran münafıkların durumu da) Tıpkı şeytanın durumuna benzer ki; (önce) insana: “İnkâr et” deyip (onu kandırıvermiştir), onlar inkâr edince de: “Ben senden uzağım; ben âlemlerin Rabbi (olan) Allah’tan korkarım!” demişti.”
“Sonunda onların (her iki takımın) da akıbetleri, şüphesiz ateşin içinde süresiz kalıcılar olarak (azap çekmeleridir). İşte zalim olanların cezası böyledir. (Haşr Suresi 15-17. Ayetler)
Evet, çok yakında hem sapkın Siyonist Yahudiler hem de istismarcı işbirlikçi münafıklar zulüm ve ahlaksızlıklarının akıbetine uğrayacaklardır.
Cenâb-ı Peygamber Aleyhisselam bir Hadis-i şeriflerinde “Cihadın en faziletlisi zalim ve hain yöneticilere ve yetkililere karşı Hak ve Adaleti konuşup yazmaktır.” Buyurmuşlardı.
İşte günümüzde bunu Allah’ın izni ve inayeti ile “Siyonizm’e, işbirlikçilerine, Fetö ve türevlerine, PKK gibi terör örgütlerine, Atatürk perdesi ardında İslam’a düşmanlık yapan devrim simsarlarına, Hakikate tercüman Erbakan’a iftira atan sayısız soysuza, Erbakan’ı istismar eden Erdoğan zihniyetlerine…Peygambere gerek yok diyen bil cümle sapkın düşünceye” karşı hakkı söyleyip, batıl sapık fikirlerini kökten çürüten ve haklarını avuçlarına veren ekibin en kutlu ekip olduğunu, Hz. Peygamber efendimizin Hadis-i Şeriflerinden anlıyoruz.
Ve aynı zamandan söylenen/müjdelenen tarihi devrime ve talihli dönüşüme “HER KİM İNANIYORSA, KİMLER BUNA HAZIRLANIYORSA, KİMİN BU YÖNDE PLAN ve PROGRAMI BULUNUYORSA ALLAH İŞTE ZAFERİ ONLARA NASİP EDECEKTİR.”
İşte bugüne kadar “inanmayan, hazırlanmayan, plan-programı olmayan sahtekârları” Siyonizm oyunla ve gafillerin reyi ile “başa” seçtirdiği için insanlık -Yahudi hapis hanesinde- inim inim inliyor.
Fakat, artık “İnsanlığın tüm sorunlarına köklü çözüm yolu sunan Kutlu Şahsiyetin” mutlak iktidar olma zamanı inşallah.
“Dünya, bu sapkınların elinden kurtarılmalıdır!”
Hastalık teşhis edilmiş, reçete yazılmış ve tedavisi bellidir! Siyonistlerin işgal ettiği Filistin topraklarından sürüleceklerdir!
Önce Hristiyanlığı sonra İslam’ı dejenere eden Siyonist Yahudilerin en büyük hedefi Türkiye’yi bölme ve Büyük İsrail’i kurmaktır.
Düşmanı yenebilmek için;
Hedeflerini,
Stratejilerini,
Yapılanmalarını,
Taktiklerini,
Kısa ve uzun vadeli planlarını bilmek gerekir.
Erbakan Hocamız Siyonizm’i, bütün dünyaya deşifre etti. Kuruculuğunda öncülük ettiği Hamas, bütün dünyaya Siyonistlerin gerçek yüzünü gösterdi.
Hamas, Siyonistlere karşı fiili ve askeri cihadı gerçekleştirirken,
Milli Çözüm ise fikri cihadı sürdürmektedir.
Ve çok yakında, ülkemiz Siyonistlerin işbirlikçilerinden kurtulduğunda..
Milli Çözüm – Milli Mütabakat Hükümeti kurulduğu vakit, İsrail denen çıban başını deşip atacak!
Erbakan Hocamızın ortaya koyduğu ve Milli Çözüm’ün noksanlarını tamamladığı Adil Düzen Projelerini dünyaya Hakim kılacaktır.
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!
Siyonizm; Yahudilerin bütün dünyaya hâkim olma ideolojisi olmaktadır. Bu şeytani hedef ve heves uğruna her türlü hile ve zulüm onlar için mübahtır. Siyonizm’in ilk adımı; Filistin’de İsrail Devleti’nin kurulması ve Arz-ı Mev’ud’a (Va’ad edilen Nil ile Fırat arası topraklara) sahip olunmasıdır. Bugün İslam coğrafyasının ortasına (Ortadoğu’da) bir çıbanbaşı ve barbar Batı’nın (Amerika ve Avrupa’nın) ileri karakolu olarak kurulan terör şebekesi İsrail’de, yaklaşık 9 milyon insan yaşamaktadır. Dünyadaki 17 milyon kadar Yahudi’nin yarısı buradadır. İsrail nüfusunun %75’i Yahudi, %20’si yerli Arap, %5’i ise diğer azınlıklardır. İsrail Yahudileri, çok farklı ülkelerden taşınmalarına ve değişik düşünce ve mezheplerden oluşmalarına rağmen, hemen hepsi Siyonist kafalıdır ve bu nedenle Arz-ı Mev’ud saplantılıdır. Ve bu yüzden Kuduz İsrail’in Filistin katline ve işgaline sıcak bakılmaktadır
İsrail’in Gazze Vahşeti ve Siyonizm: Yahudilerin Sapkın Hedefi
• Siyonizm, Yahudilerin tüm dünyaya hükmetme ideolojisidir ve bu uğurda her türlü hile ve zulüm onlar için mübahtır. Siyonizm’in ilk adımı, Filistin’de İsrail Devleti’nin kurulması ve Arz-ı Mev’ud’a (Va’ad edilen Nil ile Fırat arası topraklara) sahip olunmasıdır.
• İsrail’deki Yahudilerin dindarlıkları bile dünyalıklarının bir aracı konumundadır. Tel Aviv’de 250 genelevin bulunduğu ve bazı dindar Yahudi ailelerinin kadınlarının belli günlerde bu genelevlerde para kazanıp ailelerine yediriyor olması buna örnektir.
• Siyonist Yahudiler ve İsrail, kökten deşilip temizlenmeye müstahak olmuş durumdadır. Beşeriyet bünyesinin bu kanserleşmiş ve kangrenleşmiş urdan kurtulması şarttır, aksi halde bütün vücut (insanlık ve huzur) kaybedilmiş olacaktır.
• 11 ay sonra Gazze’deki ağır bilanço: Katledilen insanların ve kayıpların sayısı 50 bini aşmıştı. Filistin Merkezi İstatistik Bürosu’nun resmi raporuna göre; İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’ye karşı başlattığı savaş sonucunda, Gazze’de ölen ve kaybolan insan sayısı 46.439’a ulaşmıştı.
• İsrail’deki Yahudi mezhep farklılıkları arasında Ortodoks Yahudiler, Reformist (Laik) Yahudiler, Muhafazakâr Yahudiler, Yeniden Yapılanmacı Yahudiler ve Sâmirîler yer almaktadır.
• İsrail’de çoğu Yahudi kendini “laik”, “gelenekçi”, “dindar” veya “Haredi” olarak tanımlar. “Laik” tanımı, Yahudi kimlikleri yaşamlarında çok güçlü bir kuvvet olmakla birlikte, bunu büyük ölçüde geleneksel dini inanç ve uygulamalardan ayrı bir yerde tutan Batı (Avrupa) kökenli İsrailli aileler arasında daha revaçtadır.
• Haredim, İsrail Yahudileri arasındaki en dindar gruba karşılık gelmektedir. Bu grup kendisini toplumdan tecrit ederek varlığını sürdürmekte ve aynı zamanda diğer Yahudi gruplarla evliliğe de karşı çıkmaktadır.
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/israilin-gazze-vahseti-ve-siyonizm-yahudilerin-sapkin-hedefi/