YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6574e325e0f6a
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 3 3 4
Bugün : 344
Dün : 11955
Bu ay : 111214
Geçen ay : 302569
Toplam : 21354196
IP'niz : 18.205.26.39

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Korkut Özal’ın Erbakan’a Karşı Liste Çıkardığı, R. Tayyip Erdoğan’ın da destek çıktığı: 1978 MSP KONGRESİNDE AHMET AKGÜL ÜSTADIMIZIN TARİHİ HİZMETLERİ

 

Korkut Özal’ın Erbakan’a Karşı Liste Çıkardığı,

R. Tayyip Erdoğan’ın da destek çıktığı:

1978 MSP KONGRESİNDE AHMET AKGÜL ÜSTADIMIZIN

TARİHİ HİZMETLERİ

      

25 Ekim 2021 tarihli Milli Gazete’de değerli Siyami Akyel, çok önemli ve anlamlı ve bu günleri daha doğru yorumlamamıza yardımcı bir konuyu gündeme taşımışlardı.

MSP’nin 1978 kongresinde yaşananlar

“Milli Görüş Hareketi, lideri Necmettin Erbakan’ın 1969 yılında Konya’dan bağımsız milletvekili seçilerek siyasete girmesi ve 26 Ocak 1970 tarihinde Milli Nizam Partisi’ni kurmasıyla Türkiye’de inançlı kesimin (ve her yönüyle Milli ve Adil bir Düzenin) temsilciliğini üstlenmiştir. Erbakan, mevcut sistem içinde siyaset yapmak yerine, sisteme dini-sosyo-ekonomik olarak da alternatif bir görüş sunmuştur. Buna rağmen hareketin kurduğu partiler kapatılmış, liderine siyaset yasağı getirilmiş, partileri içeriden defalarca bölme girişimine muhatap olmuş, bazen (bu) bölme hareketleri başarıya (da) ulaşmıştır. Milli Nizam, Milli Selamet, Refah ve Fazilet partileri kapatılmış, lideri Necmettin Erbakan’a defalarca siyaset yasağı getirilmiştir. Milli Görüş Hareketi, Nurcuların muhalefeti, Korkut Özal’ın muhalefeti, Yenilikçilerin ayrışmasıyla AKP’nin kurulması ve Numan Kurtulmuş’un muhalefetiyle defalarca bölme girişimi yaşamıştır. Bu bölme girişimlerinden birisi MSP’nin 4. Olağan Kongresi’nde Korkut Özal’ın muhalefetidir. Nurcuların MSP’nin 2. Olağan Kongresi’nde yaptıkları muhalefetten sonra 15 Ekim 1978 tarihinde yapılan 4. Olağan Kongresi’nde Korkut Özal, Necmettin Erbakan’a muhalefet etmiş, tabanda aradığı desteği bulamayarak Erbakan’a karşı Genel Başkanlığa aday olamamıştır; ancak yönetim kurulu için alternatif liste çıkartmıştır. Erbakan’ın tek Genel Başkan adayı olarak katıldığı kongrede sert tartışmalar yaşanmıştır. Muhalif listede olan Korkut Özal, Kadir Mısıroğlu ve Mustafa Yazgan, Erbakan Hoca’nın listesini delerek yönetime girmiştir.

Kongrede Erbakan Hoca’nın listesi “Oğuzhan Asiltürk, Temel Karamollaoğlu, Süleyman Arif Emre, Yasin Hatipoğlu, Recai Kutan, Şevket Kazan, Fehim Adak, Hasan Aksay, Lütfi Doğan, Tahir Büyükkörükçü, Ali Oğuz, Fehmi Cumalıoğlu, Talip Alp, Remzi Hatip, Abdülkerim Doğru, Ali Güneri, Hüseyin Erdal, Rıza Öztürk, Turhan Akyol, Abdullah Tomba”dan oluşmaktadır. Korkut Özal’ın listesi ise “Kadir Mısıroğlu, İsmail Kahraman, Mustafa Yazgan, Bülent Arınç, Erdem Beyazıd, Lütfi Doğan, Tahir Büyükkörükçü, Abdülkerim Doğru, Abdurrahman Ünsal, Hasan Seyithanoğlu, Muammer Dolmacı, Sabri Özpala, Cevat Ayhan, Kemal Şadoğlu, Hüseyin Coşkun, Necati Gençoğlu, Hasan Kalyoncu, Cumhur Güven”den oluşuyordu.

Bülent Arınç ve İsmail Kahraman ile o günlerde İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Erbakan Hoca’ya muhalefet etmesi dikkat çekicidir. Çünkü bu üç isim, ileride Erbakan Hoca’nın kurduğu Fazilet Partisi’nden ayrılacak ve Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kuracaktır. Yine Özal’ın listesindeki Kadir Mısıroğlu, Mustafa Yazgan ve Erdem Beyazıd gibi kamuoyunun tanıdığı simaların da Erbakan’a karşı muhalefet blokunda yer aldığı görülmektedir. MSP’nin 4’üncü kongresinde dikkat çeken detaylardan birisi de Recep Tayyip Erdoğan’ın Korkut Özal’ın listesini desteklemesidir. Recep Tayyip Erdoğan’ın yakınında bulunan ve danışmanlığını yapan AKP İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli, Ömer Özbay ile birlikte yazdığı “R. Tayyip Erdoğan-Bir Liderin Doğuşu” adlı eserde, Tayyip Erdoğan’ın Erbakan’a 1978 kongresinde muhalif olduğunu ve Korkut Özal’ı desteklediğini övünerek anlatmaktadır.

O tarihte MSP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı olan R. Tayyip Erdoğan’ın Korkut Özal’dan yana tavır aldığı, genç olmasına rağmen aktif olduğu, hatta kongrede fiziki temasa kadar uzanan gerginliklerin yaşandığı bilgisini veren Besli-Özbay ikilisi, bu konunun detayları hakkında şunları söylemektedir:

“Fazilet Partisi’nin 14 Mayıs 2000 tarihinde yapılan kongresinde iyice su yüzüne çıkan ‘Yenilikçi, Gelenekçi’ ayrışmasının kökleri, ilk defa 1978 kongresinde ortaya çıkan bu ‘ikinci liste’ olayına kadar uzanır. 1978’de muhalif listeyi destekleyen delegelerden biri olan Tayyip Erdoğan, 22 yıl sonra gerçekleşen Fazilet Partisi 1. Büyük Kongresi’nde ise ‘Yenilikçi Hareket’in doğal lideri durumundadır” (Bir Liderin Doğuşu Recep Tayyip Erdoğan. Besli-Özbay. İstanbul: 2014, s. 41-42). Besli’nin sitayişle bahsettiği olay, ileride Milli Görüş Hareketi’ndeki başka bir bölünmenin habercisidir aslında. O günlerde siyaseten fazla bir karşılığı olmayan, genç ve yolun başında olan Recep Tayyip Erdoğan’ın; ileride AKP’yi kurarak Milli Görüş’le yolunu ayıracağı, “Milli Görüş gömleğini çıkarttım” diyeceği belki MSP’nin 4’üncü kongresinde tahmin edilemezdi, ancak ileride yapıp edeceklerine dair bir ipucudur aslında.

İsmail Kahraman ve Bülent Arınç’ın da Korkut Özal’ı desteklediği düşünülünce bu iki ismin AKP’nin kuruluşundaki aktif rolü daha iyi anlaşılacaktır. Kaldı ki Korkut Özal, 1978 yılında kendisini destekleyen MSP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı R. Tayyip Erdoğan’ı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluş aşamasında yönlendirdiğini şöyle anlatmaktadır: “Erdoğan’ın ekibi Özal’ın kadrosundan daha kuvvetli. Ben onlara, ‘Partiyi Fazilet’in üzerine kurmayın’ dedim. O zaman ister istemez İslâmcı diye anılacaklardı” (Milliyet, 21 Nisan 2003).

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurulma sürecinde ve sonrasında “AKP’yi Erbakan Hoca gizlice kurdurdu” iddiasını fısıltı halinde yayanlara Erbakan Hoca’nın “Erbakan Hoca Bensem, Ben buradayım, Saadet Partisi Genel Başkanıyım” sözleriyle verdiği net cevaba yani “kişinin beyanı esastır” karinesine rağmen söz konusu iddia fısıltı halinde devam etti. Bu iddia sahiplerine Korkut Özal, Recep Tayyip Erdoğan, İsmail Kahraman ve Bülent Arınç’ın Erbakan Hoca’ya muhalefetinin Fazilet Partisi’nin kapatılma sürecinde ortaya çıkmadığı, tam aksine bidayetten beri (MSP’nin 1978 kongresi) var olduğunu hatırlatmak gerek.”

Burada yeri gelmişken önemli bir soruyu gündeme taşımamız ve doğru yanıtı üzerinde kafa yormamız lazımdı:

Sn. Recep T. Erdoğan’ın, Rahmetli Erbakan Hocamıza ve tabi aslında Milli Görüş’ün genel amaçlarına ve esaslarına yönelik “muhalif tavırları” tam 45 senedir ve özellikle son 20 yıllık iktidar süresince, akıl ve vicdan ehli herkes tarafından bu denli net ve kesin bilinip durmasına… Ve bu fasit zihniyetin Davaya, Dine, Devlete, Millete ve Ümmete yönelik korkunç zararları ve tahribatları, ahmakların bile anlayacağı şekilde açıkça ortaya çıkmasına rağmen… Ahir ömründe kalkıp: “SP yönetiminin AKP’li kardeşlerimizi (ve Tayyip Bey’i) tenkit edip durmaları oldukça yanlıştır; bu nedenle mevcut SP Yönetiminin değiştirilmesi lazımdır!” şeklinde beyanlarda bulunan, hatta bu yönde girişimler başlatan… Yetmez, Sn. Erdoğan’ı evinde ağırlayan ve (1974 Harekâtı’nın gerçek mimarı Erbakan’ın isminin dahi anılmadığı) Kıbrıs kutlamalarına katılıp Erdoğan’a yılışık gülücükler dağıtan… Hatta vefatı üzerine Sn. Erdoğan’ın: “Siyasi hizmet hayatımızın hiçbir döneminde, onunla irtibat ve istişareyi kesmediğimiz bir ağabeyimizdi!?..” anlamındaki itiraf ve iltifatlarına mazhar olan ŞAHIS (ismen ve resmen değil, fikren ve sinsice) kim olmaktaydı?

Erbakan Hocamız: “Akıl; ‘şunlar şunlar doğru ise, bunlar da doğrudur’ şeklinde bir muhakeme ve mukayese kabiliyetidir. Bir temyiz-ayırt etme yeteneğidir…” buyururlardı. Şimdi bu mukayese ve muhakeme yapılmadığına göre, ya AKIL KISIRLIĞI vardı veya vicdanlar kararmıştı!

Gelelim 1978 MSP Kongresi’nde yaşananlara…

Ahmet Akgül Üstadımız aktarmıştı:

“Biz, 1978 MSP Kongresi’ne Elazığ’dan katılmıştık. Henüz 28 yaşında olmamıza rağmen; ilim ve Kur’an ehli sayılmamız ve Milli Görüş delisi tanınmamız nedeniyle Doğu ve Güneydoğu’da, İstanbul, İzmir ve Adana’da özel bir ağırlığımız ve saygınlığımız vardı. Akıncılar Teşkilatı Bölge Başkanlığı ve Et Balık Kurumu Personel Müdürü görevlerini yapmaktaydık.

Ankara’ya vardığımızda, Korkut Özal’ın Erbakan Hoca’ya rağmen ayrı bir liste çıkaracaklarını ve bütün illerden gelen parti delegelerini avlama ve tavlama merkezleri kurduklarını ve belirli otelleri ablukaya aldıklarını anladık. Korkut Özal Ekibi, çok kirli ve etkili bir kulis faaliyeti başlatmışlardı. Erbakan Hocamız ise, kendi listesindeki insanlara özellikle: “Teşkilat içerisinde kulis yapmanın haram olduğunu ve Allah’a tevekkül edip, sabırla kongre sonucunu beklemek lüzumunu” hatırlattığı halde, özellikle Oğuzhan Asiltürk, Şevket Kazan, Recai Kutan, Temel Karamollaoğlu ve Yasin Hatipoğlu, “Aman Kongreyi kaybedeceğiz” görüntüsü ve gerekçesiyle, karşı kulis faaliyetlerine başlamışlardı. Ancak bunların “sadakat ve ahde vefa” konularını vurguladıkları, katı, kırıcı ve kışkırtıcı tavır ve uyarıları, tam aksine delegelerin Korkut Özal’a kaymalarına yaramaktaydı. Biz bu ortamda, durumdan vazife çıkarıp, delegelerin toplandıkları mekânları dolaşarak, “Oynanan oyunların perde arkasını, inancımız açısından CİHAT, BİAT ve İTAAT kavramlarının anlamını ve sorumluluklarımızı” anlatmaya başladık… Bu arada Korkut Özal ekibinin asıl hesaplarını ve sinsi planlarını anlamak üzere, onların ağzıyla konuşarak Malatya delegelerinin yanına vardık. “Korkut Bey’in ayrı liste çıkarmasının pek işe yaramayacağını, Erbakan Genel Başkan olduktan sonra Onunla başa çıkılamayacağını” hatırlattık… Bunun üzerine bana: “Senin haberin olmadı mı? Delegeleri ve Parti yetkililerini ürkütmemek için, önce Erbakan’ın Genel Başkan gösterildiği listenin kazandırılacağını, hemen ardından yapılacak bir tüzük değişikliği ile, Merkez Yönetim Kurulu üyelerinin Parti içi darbesiyle Hoca’nın MSP’nin başından uzaklaştırılacağını” hatırlatmışlar, böylece kirli ve sinsi planlarını açığa vurmuşlardı. Biz bu bilgileri tüm delegelere ve yetkililere ulaştırmaya uğraşınca, Genel Merkez’den, nerelerle temas kurmamız hususunda bilgiler akmaya başlamıştı. Korkut Özal ekibiyle görüşmemiz sırasında, her iki listede de bulunan Lütfi Doğan, Tahir Büyükkörükçü ve Cevat Ayhan gibi isimleri sorduğumuzda bize: “Eğer Korkut Bey’in listesi kazanırsa, bunların zaten yerlerinde kalacağını… Yok, eğer Erbakan’ın listesi kazanırsa bu kimselerin “Korkut Bey haberimiz olmadan bizi listesine yazmış!” açıklamasını yapacaklarını da aktarmışlardı…

Ve derken Kongre Başlamıştı!

Ve nihayet kongre başladı. Korkut Özal ve ekibinin hırçınlık ve hırsları göze batmaktaydı. Öyle ki delegeleri sindirmek, kendi saflarına çekmek ve hatta sandıklara müdahale etmek üzere, Irkçılar tarafından Fatih Camii bahçesinde kalleşçe şehit edilen rahmetli Metin Yüksel’i ve bazı gençleri, haki renkli parkaları giyinmiş ve kamuflaj başlıklarını geçirmiş olarak salonda baskı havası oluşturmaya çalışırlarken, Elazığlı olup İstanbul’da yaşayan Yüksek İnşaat Mühendisi, yiğit ve müstakim Kardeşimiz Abdulvahap Demirel gibi akıncıların cesur ve onurlu müdahalesi, bu gözdağı numaralarını boşa çıkarmış ve etkisiz bırakmıştı. Ve işte Recep Tayyip Erdoğan da, Korkut Özal’ın bu kirli operasyonlarında ve sinsi oyunlarında hep onların tarafındaydı.

Kongre Divan Başkanlığına, Konya Milletvekilimiz olan Avukat Şener Battal getirilmiş durumdaydı. Parti tüzüğüne ve yönetmeliklere göre, eski parti yönetiminde olanlar, aleyhte konuşmak ve tenkit yapmak üzere söz alamıyorlardı. Sadece, en sondaki temenni ve talep bölümünde konuşabiliyorlardı. Buna rağmen, önceki parti yönetiminde bulunduğu halde Korkut Özal ısrarla konuşmak için müdahalelerde bulunmaktaydı. Nihayet gerginlik yaşanmasın diye Erbakan Hocamızın da müsaadesiyle Korkut Özal kürsüye çıkmışlardı.

Erbakan Hocamız Kongreyi açış konuşmasında, “77 seçim sonuçlarının bir hezimet olmadığını, cemaat ve teşkilatımızın elinden geleni yaptığını, ama rakiplerin ve dış güçlerin bütün imkânlarıyla MSP’ye saldırdığını ve takdir-i ilahi olarak ortaya çıkan bu neticenin hakkımızda hayırlı olacağını, telaş ve endişeye gerek bulunmadığını” güzel bir dille anlatmışlardı.

Arkasından bir nevi zorla kürsüye çıkan Korkut Özal, Erbakan’ı “edebiyat yapmak ve cemaati oyalamakla” suçlamış, “77 seçim sonuçlarının açık bir hezimet olduğunu” savunarak ve bundan birinci derecede Hoca’yı sorumlu tutarak Erbakan’dan bu hezimetin hesabını sormuşlardı.

Bunun üzerine Erbakan Hocamızın kulağına fısıldadığı notlarla söz alan Ali Oğuz, “Fehim Adak Bey, 1973’te Mardin’den milletvekili seçildi ve Bakan oldu… Bütün ülkeye ve özellikle kendi bölgesine halkı memnun edecek hizmetler götürmüş ki 1977 seçimlerinde MSP, Mardin’de milletvekili sayısını ikiye çıkardı. Buna karşılık biz 73’te Erzurum’dan 3 milletvekili kazandık. Korkut Özal Bey ise özellikle o bölgeye hizmet götürecek Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na getirildi… Ve 77 seçimlerinde kendilerinin aday olduğu Erzurum’dan bu sefer 6 milletvekili çıkarmamız gerekirken, tam tersine bire düştü. Demek ki Korkut Bey, Bakanlığında başarılı olamamış ve yararlı hizmetler yapamamıştır. Bu nedenle önce zat-ı âlileri, kendi seçim bölgesindeki bu hezimetin hesabını versinler, ondan sonra Genel Başkanımızdan hesap istesinler!..” şeklinde çok nefis bir cevap vererek Korkut Özal’ı susturmuşlardı.

Daha önce Korkut Özal’ın listesine “evet” deme kararı alan, oy zarflarına Özal’ın listesini koyup sandığa atmak üzere kapatan pek çok Milli Görüş delegesi bu konuşmalar üzerine… Ve tabi ki Aziz Erbakan Hocamızın vakarı ve sakin tavrına karşı, Korkut Özal’ın ve adamlarının şımarık ve dava ahlâkına aykırı davranışlarını görünce, zarfları söküp Özal’ın listesini çıkararak, Erbakan Hocamızın listesini koymaya başlamışlardı. Erbakan Hocamız, Allah’a tevekkül ve teslimiyet sahibi kararlı bir lider ve sabırlı bir rehber saygınlığı içinde tüm delegelere hitaben şu imani gerçekleri haykırmışlardı:

“Bizler Türkiye’nin değişik il ve ilçelerinden gelmiş delegeleriz… İstediğimiz listeye oy verip, istediğimiz yönetimi seçeriz. Yani neticeyi biz belirleriz…” diye düşünenler yanılmaktadır ve elbette yanlış yapmaktadır. Çünkü yegâne kuvvet ve Kudret sahibi ancak Cenab-ı Hak’tır; her konuda sonuç O’nun takdirine ve kararına bağlıdır… Ve işte bu kongrede de, ne Siyonist dış merkezlerin, ne de içimizdeki gafil kimselerin değil, ancak ve yalnız O’nun dediği olacaktır!..” buyurmuşlardı ve Onun listesi kazanmıştı.

Ve kongreyi takip eden gün, Hürriyet gazetesinin manşeti çok enteresandı ve hıyanet girişimlerinin perde arkasını açığa vurmaktaydı:

“İçten ve Dıştan Yapılan Bütün Girişimlere Rağmen Yine Erbakan!..”

İşte Erbakan’a karşı, daha önce nice hıyanet ve davaya hakaret girişimini, yüksek feraset ve cesaretiyle ortaya koydukları gibi, Korkut Özal’ın sinsi kompleks ve komplolarını herkesten önce Ahmet Akgül Hocamız teşkilata ve tabana hatırlatmış, bu nedenle başlarına gelmeyen kalmamış, ama sonunda yine kendileri haklı çıkmışlardı.

MSP’li yıllarını tekrar hatırlayalım: Bilenler bilir, Milli Görüş içinde ilk ayrılış MSP döneminde yaşanmıştı. Ayrılık hareketinin başını çekense, tabii ki Korkut Özal’dı. 1978 MSP Kongresi’nde Hoca’ya karşı liste çıkarmışlardı. Şimdi, 10 puanlık uzman sorusu; peki Korkut Özal’ın o sırada en yakın destekçisi arasında kimler vardı? El cevap; Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç’tı… Nereden baksanız, Tayyip Erdoğan – Korkut Özal – Bülent Arınç işbirliğinde, on yıllara dayanan bir derinlik vardı. Yani siyasette hiçbir şey tesadüflere dayanmazdı.

MSP’nin 1978’deki kongresinde Erbakan’a karşı Korkut Özal’ın hazırladığı alternatif listede Kadir Mısıroğlu (ve İsmail Kahraman) da yer almaktan utanmamışlardı. Özal ve Mısıroğlu, Erbakan’ın listesini delmeye çalışmıştı. İşte bu süreçte Erbakan karşıtı alternatif listeden kazanması için çalışan gençlerden biri de Sn. Tayyip Erdoğan’dı. Serkan Yorgancılar “İslamcı Gençliğin Yazılmamış Öyküsü: Akıncılar” adlı kitabında, 1976’daki MSP İstanbul İl Gençlik Kolları Kongresi’nde Erdoğan, Divan Başkanı Kadir Mısıroğlu kurnazlığıyla başkan seçilmiş; Sebil dergisine kapak yapılmıştı…

Siyonist güçlerin ve içimizdeki sağcı-solcu hain işbirlikçilerin asıl korkuları, en başından beri Erbakan olmaktaydı ve Onun onurlu amaçları ve olumlu programları hedef alınmıştı. Bu masonik ve münafık çevreler Erbakan’ın kontrolü dışında; “İslamcı hatta şeriatçı” bir MSP’ye bile hazırdı ve razıydı. O tarihlerde Hürriyet gazetesi, şöyle bir manşet atmıştı: “Ya Erbakan, Ya MSP” Yani bu: “Erbakan’ı dışlayın, MSP’yi kurtarın” mesajıydı! MSP’nin 1978 Genel Kongresi öncesinde Türkiye’nin tirajı yükseltilmiş, bununla orantılı olarak malum sermaye çevrelerinin sözcülüğünü ve dahi gözcülüğünü üzerine yüklenmiş olmakla tanınan gazetesi Hürriyet “Ya Erbakan, ya MSP.” manşetiyle çıkmıştı… İşte Korkut Özal gibi marazlıları bu manşetler ve çok özel ve gizli münasebetler ayaklandırmıştı.

Bu maksatla; “MSP’yi Erbakan’dan kurtarma ve kaleyi içten yıkma” operasyonları da hızlanmıştı. Ve nihayet 15 Ekim 1978’de yapılan MSP Büyük Kongresi’nde çıbanlar deşilmeye başlamış, muhalifler cebindeki taşları ortaya saçmışlardı. Korkut Özal’ın başını çektiği ekip “Önce Hoca’nın çevresini boşaltmak ve Genel İdare Kurulu’na kendi adamlarını doldurmak, arkasından da bir parti içi darbe ile Hoca’yı devre dışı bırakmak” amacına yönelik, iki kademeli bir plan uygulamış, ama başarılı olamamışlardı.

Erbakan’ın En Büyük Kerameti, İşte Böylesi İnsanlarla Bu Davayı, Temelden Başlatıp Bugünlere Taşımasıydı!..

Aziz Erbakan Hocamızın talimatıyla 1995 yılında Libya Trablusgarp’ta toplanan İslam tarihinde ilk ve son defa yapılan ve 600 kadar seçkin ilim, irfan ve Devlet erbabının katıldığı Tasavvuf Kongresi’nin ardından, daha önce programlanan İtalya, İsviçre, Fransa ve Avusturya Konferanslarımızdan sonra uğradığımız Almanya’da, sonradan AKP’ye kayıp milletvekili seçilen bir ilahiyat profesörü bize, şaka yollu: “Yahu, Erbakan’ın ne kerametine rastladınız da, bu denli hararetle Onu savunmakta, ve Ondan örnekler sunmaktasınız?!..” diye takılmışlar ve aslında içindeki marazını kusmuşlardı. Kendilerine “Erbakan’ın kerameti Benim!” deyince “E, senin ne kerametin var?” diye sorunca şu yanıtı almışlardı.

“Ben kendi çapımı da, çabamı da çok iyi biliyorum… Ve düşünüyorum; bu davada en samimi ve gayretli bilinenlerden birisi de biz olduğumuza göre, Aziz Erbakan Hocamızın böylesine çarık-çürüklerle, hem de yedi düvele ve yetmiş yedi Din taciri çevreye rağmen, bu Haklı ve hayırlı davayı, tek başına temelinden başlatıp bugünlere taşımasından… Tüm Siyonist zındıkların ve Müslüman kılıklı münafıkların en ciddi korkuları olmasından daha büyük keramet olur mu?” deyince apışıp kalmışlardı.

          

Şiir:

“Anlayana, sivrisinek saz gelir

Ahmaklara, davul zurna az gelir…

Ahmet Hoca, sen Hak rızasın ara

Sabret bekle, kış bitiyor, yaz gelir!..”

 

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yakut ÖZÜBÜYÜK

Yakut ÖZÜBÜYÜK

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
25 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
bayraktar

Anlayana sivrisinek saz gelir… Ahmaklara davul zurna az gelir…
Daha önce Korkut Özal’ın listesine “evet” deme kararı alan, oy zarflarına Özal’ın listesini koyup sandığa atmak üzere kapatan pek çok Milli Görüş delegesi bu konuşmalar üzerine… Ve tabi ki Aziz Erbakan Hocamızın vakarı ve sakin tavrına karşı, Korkut Özal’ın ve adamlarının şımarık ve dava ahlâkına aykırı davranışlarını görünce, zarfları söküp Özal’ın listesini çıkararak, Erbakan Hocamızın listesini koymaya başlamışlardı. Erbakan Hocamız, Allah’a tevekkül ve teslimiyet sahibi kararlı bir lider ve sabırlı bir rehber saygınlığı içinde tüm delegelere hitaben şu imani gerçekleri haykırmışlardı:

[b]”Bizler Türkiye’nin değişik il ve ilçelerinden gelmiş delegeleriz… İstediğimiz listeye oy verip, istediğimiz yönetimi seçeriz. Yani neticeyi biz belirleriz…” diye düşünenler yanılmaktadır ve elbette yanlış yapmaktadır. Çünkü yegâne kuvvet ve Kudret sahibi ancak Cenab-ı Hak’tır; her konuda sonuç O’nun takdirine ve kararına bağlıdır… Ve işte bu kongrede de, ne Siyonist dış merkezlerin, ne de içimizdeki gafil kimselerin değil, ancak ve yalnız O’nun dediği olacaktır!..”[/b] buyurmuşlardı ve Onun listesi kazanmıştı.

Ve kongreyi takip eden gün, Hürriyet gazetesinin manşeti çok enteresandı ve hıyanet girişimlerinin perde arkasını açığa vurmaktaydı:

“İçten ve Dıştan Yapılan Bütün Girişimlere Rağmen Yine Erbakan!..”

Mücahit D.

Sonunuz yaklaşıyor!
Milli Görüş gömleğini çıkarıp, Adnan Menderes ve Turgut Özalları idol alan kimselerin sonunu pek yakın da göreceğiz. Hocamıza iftira atan gafillerin sonunu pek yakında göreceğiz İnşallah. Hakk gelecek batıl zail olacak. Allah nurunu tamamlayacaktır İnşallah. Her nefesinde cehennemine odun taşıyanların akıbetini bu dünyadada göreceğiz. “bulutlar dağılınca Erbakan mührünü göreceksiniz!”Üstad Ahmet Akgül

Abdussamet Çağlar

Teslimiyet, Gayret, Strateji, Feraset ve Cesaret: Erbakan ve Akgül
Erbakan Hocamızın şu sözleri teslimiyetin, inancın, gerçek imanın nasıl olması gerektiğini bize öğretmektedir:

“Erbakan Hocamız, Allah’a tevekkül ve teslimiyet sahibi kararlı bir lider ve sabırlı bir rehber saygınlığı içinde tüm delegelere hitaben şu imani gerçekleri haykırmışlardı:
“Bizler Türkiye’nin değişik il ve ilçelerinden gelmiş delegeleriz… İstediğimiz listeye oy verip, istediğimiz yönetimi seçeriz. Yani neticeyi biz belirleriz…” diye düşünenler yanılmaktadır ve elbette yanlış yapmaktadır. Çünkü yegâne kuvvet ve Kudret sahibi ancak Cenab-ı Hak’tır; her konuda sonuç O’nun takdirine ve kararına bağlıdır… Ve işte bu kongrede de, ne Siyonist dış merkezlerin, ne de içimizdeki gafil kimselerin değil, ancak ve yalnız O’nun dediği olacaktır!..” buyurmuşlardı ve Onun listesi kazanmıştı.”

Teslimiyetin ne demek olduğunu bizlere öğreten Aziz Erbakan Hocamız tabi ki kazanacaktı. Bu doğaldı.

“Erbakan’ın en büyük kerameti, işte böylesi insanlarla bu davayı, temelden başlatıp bugünlere taşıması” diyen Muhterem Ahmet Akgül Hocamız, Erbakan Hocamıza karşı bu ve bunun gibi nice hıyanet ve hakaret girişimlerini yüksek ferasetiyle sezmiş ve aksiyon alarak cesaretle bertaraf etmiştir. Dava erlerini Korkut Özal, Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, son deminde AKP’li olduğunu açıkça ortaya koyan Oğuzhan Asiltürk, Numan Kurtulmuş gibilerine karşı sürekli uyarmış ancak maalesef bundan dolayı başına gelmeyen kalmamış, ancak doğruların sahibi Allah yine kendisini haklı çıkarmıştır ve yine haklı çıkaracaktır… Ve bu hıyanet girişimlerine karşı dimdik mücadele eden, önceden sezip teşkilatları uyaran, sözledikleri adım adım ortaya çıkan Ahmet Akgül Hocamız da kazanacak, tarih kendisini yine haklı çıkaracaktır. Milli Görüş davasının haklılılğı ve başarısı ortaya çıktığı gibi Milli Çözüm davasının da haklılığı ve başarısı ortaya çıkacak, sadakat ve gayret ehli olanlara Adil Düzen kurmak nasip olacak, tarihi bu sefer iyiler değiştirecek ve yazacaktır inşallah…

Hüseyin Selman

TEK KİŞİLİK ORDU MÜCAHİT ERBAKAN
Burada yeri gelmişken önemli bir soruyu gündeme taşımamız ve doğru yanıtı üzerinde kafa yormamız lazımdı:

Sn. Recep T. Erdoğan’ın, Rahmetli Erbakan Hocamıza ve tabi aslında Milli Görüş’ün genel amaçlarına ve esaslarına yönelik “muhalif tavırları” tam 45 senedir ve özellikle son 20 yıllık iktidar süresince, akıl ve vicdan ehli herkes tarafından bu denli net ve kesin bilinip durmasına… Ve bu fasit zihniyetin Davaya, Dine, Devlete, Millete ve Ümmete yönelik korkunç zararları ve tahribatları, ahmakların bile anlayacağı şekilde açıkça ortaya çıkmasına rağmen… Ahir ömründe kalkıp: “SP yönetiminin AKP’li kardeşlerimizi (ve Tayyip Bey’i) tenkit edip durmaları oldukça yanlıştır; bu nedenle mevcut SP Yönetiminin değiştirilmesi lazımdır!” şeklinde beyanlarda bulunan, hatta bu yönde girişimler başlatan… Yetmez, Sn. Erdoğan’ı evinde ağırlayan ve (1974 Harekâtı’nın gerçek mimarı Erbakan’ın isminin dahi anılmadığı) Kıbrıs kutlamalarına katılıp Erdoğan’a yılışık gülücükler dağıtan… Hatta vefatı üzerine Sn. Erdoğan’ın: “Siyasi hizmet hayatımızın hiçbir döneminde, onunla irtibat ve istişareyi kesmediğimiz bir ağabeyimizdi!?..” anlamındaki itiraf ve iltifatlarına mazhar olan ŞAHIS (ismen ve resmen değil, fikren ve sinsice) kim olmaktaydı?

(Makale den Alıntı)

İsmail Ata G.

Gizli Kahramanlar ve Strateji…
Üstad Ahmet Akgül’e ait önemli bir anıyı konu edinen bu yazı bana dava adına gerektiğinde yapılması gerekilen [u]şu dersleri çıkarttırdı;[/u]

[b]1- Önemli gelişmelerin arefelerinde havayı koklamak gerekliliği
2- Özel bir görev verilmemesine rağmen Allah rızası ve dava hatırın sorumluluk üstlenmek
3- Gerekiyorsa ters siyasetle hak dava liderinin aleyhindeki safa sızarak istihbarat toplamak
4- Ve gereği neyse onu yapmak…
[/b]

Üstad Ahmet Akgül’ün 1978 MSP kongresinde özel bir görev verilmemesine rağmen Allah rızası ve dava hatırına bir sorumluluk yüklenerek ve olayların seyrine uygun bir strateji belirleyerek sürecin gidişatına liderin ve davanın lehine müspet manada ciddi katkılarda bulunarak “gizli bir kahraman” olarak tarihte yerini almıştır. Dava erlerine düşen ise, bu anıların detaylarında yatan ve alınması gereken dersleri almaktır.

Bu yazı bir şeyi daha ispat etmektedir, o da şudur ki, o günden bugüne Aziz Erbakan Hocamıza ve Milli Görüş Davasına Üstad Ahmet Akgül kadar sahip çıkan, istikametini bozmayan, fedakarlık gösteren ikinci bir kişi daha bulunmamaktadır.

Milli Görüşçülerin artık bu hakikati görüp gereğini yapması ise onların dava içindeki samimiyet imtihanlarıdır…

Orhan

AKP ve perde arkası planı.!
1-AKP kurucuları akıl abileri korkut özal Kadir mısıroğlu ve top yekün ekibi,ve planları.!

2-Bugünki saadet partisi yönetimide ! bu ekip karşısında oldukça mutavazi !davranması ve muhalefet etmemeleri! Erbakan hocamızin listesinde gözüküp ,
Ama Korkut Özal ve ekibiyle hareket etmeleri.!?

3-Bu iki ekibinde planını iyi bilen ve çözen Sn.Ahmet Akgül hocamız.

Erbakan’ın En Büyük Kerameti, İşte Böylesi İnsanlarla Bu Davayı, Temelden Başlatıp Bugünlere Taşımasıydı!..

Aziz Erbakan Hocamızın talimatıyla 1995 yılında Libya Trablusgarp’ta toplanan İslam tarihinde ilk ve son defa yapılan ve 600 kadar seçkin ilim, irfan ve Devlet erbabının katıldığı Tasavvuf Kongresi’nin ardından, daha önce programlanan İtalya, İsviçre, Fransa ve Avusturya Konferanslarımızdan sonra uğradığımız Almanya’da, sonradan AKP’ye kayıp milletvekili seçilen bir ilahiyat profesörü bize, şaka yollu: “Yahu, Erbakan’ın ne kerametine rastladınız da, bu denli hararetle Onu savunmakta, ve Ondan örnekler sunmaktasınız?!..” diye takılmışlar ve aslında içindeki marazını kusmuşlardı. Kendilerine “Erbakan’ın kerameti Benim!” deyince “E, senin ne kerametin var?” diye sorunca şu yanıtı almışlardı.
“Ben kendi çapımı da, çabamı da çok iyi biliyorum… Ve düşünüyorum; bu davada en samimi ve gayretli bilinenlerden birisi de biz olduğumuza göre, Aziz Erbakan Hocamızın böylesine çarık-çürüklerle, hem de yedi düvele ve yetmiş yedi Din taciri çevreye rağmen, bu Haklı ve hayırlı davayı, tek başına temelinden başlatıp bugünlere taşımasından… Tüm Siyonist zındıkların ve Müslüman kılıklı münafıkların en ciddi korkuları olmasından daha büyük keramet olur mu?” deyince apışıp kalmışlardı.

Şiir:

“Anlayana, sivrisinek saz gelir

Ahmaklara, davul zurna az gelir…

Ahmet Hoca, sen Hak rızasın ara

Sabret bekle, kış bitiyor, yaz gelir!..”

Hasan Çelik

Görenedir görene, köre nedir köre ne?
Erbakan’ın En Büyük Kerameti, İşte Böylesi İnsanlarla Bu Davayı, Temelden Başlatıp Bugünlere Taşımasıydı!..

AKP’ye kayıp milletvekili seçilen bir ilahiyat profesörü bize, şaka yollu: “Yahu, Erbakan’ın ne kerametine rastladınız da, bu denli hararetle Onu savunmakta, ve Ondan örnekler sunmaktasınız?!..” diye takılmışlar ve aslında içindeki marazını kusmuşlardı. Kendilerine “Erbakan’ın kerameti Benim!” deyince “E, senin ne kerametin var?” diye sorunca şu yanıtı almışlardı.

“Ben kendi çapımı da, çabamı da çok iyi biliyorum… Ve düşünüyorum; bu davada en samimi ve gayretli bilinenlerden birisi de biz olduğumuza göre, Aziz Erbakan Hocamızın böylesine çarık-çürüklerle, hem de yedi düvele ve yetmiş yedi Din taciri çevreye rağmen, bu Haklı ve hayırlı davayı, tek başına temelinden başlatıp bugünlere taşımasından… Tüm Siyonist zındıkların ve Müslüman kılıklı münafıkların en ciddi korkuları olmasından daha büyük keramet olur mu?” deyince apışıp kalmışlardı.

Orhan Atay

Gözlerimiz sizde
Tarihe altın harflere yazılan insanlar vardır, hafızamızı bira zorlasak onlarca isim gelir aklımıza. Hepsinin farklı farklı özellikleri vardır dönemine göre, ama tarihte bir insan görülmemiştir ki dünyadaki sömürü düzenine tek başına mücadeleye başlamış onca uğraşısına rağmen her geçen gün kendisine inanan sadık insanlar olmuş katkı veren olmuş,amma inanandan çok ihanet edenler olmuş ve bütün dünyanın şer cepheleri karşısında durmuş ve bütün gayretleri ile onun ününü kesmeye ihtilaller düzenleyerek, iftiralar atarak önünü kesmeye çalışmışalar lakin becerememişler Elhamdülillah. İhanet edenlerin kimileri Cumhurbaşkanı olmuş, kimileri başbakan, bakan, millet vekili belediye başkanı vs, vs enyakınındakiler gözlerini kırpmadan ihanetleri ile sabit ve tescilli idiler O hiç sesini çıkarmadı zira onların ihanetlerini biliyor görüyor ama kendi işine bakıyordu, nedenmi çünkü gelecekteki emanetcilerine bir kutlu dava hazırlıyordu kutlu bir düzeni bırakacaktı. İlerlemiş yaşına rağmen ne yoruldu, ne acıktı, ne uyudu nede bir kez bile şikayet etti, durmadan dinlenmeden hazırlıklarını yaptı. Ne kadar münafık ne kadar siyonist işbirlikçisi var ise yanında yakınında idi, hepsini tek tek bilir onları isteği gibi kullanır oyalar idi. Eee gerçeğe giden yolda binilecek Eşşek lazımdı. Gerçek sevdiğini sevdiklerini yanından uzak tutar onları inci tanesi, karatı ölçülemeyen pırlantalar gibi saklar gizler idi. sakladıkları Onun yanında değil ama yüreklerinde idiler, gün gelecek kutlu davanın temsilcileri ve neticeye vardıracaklar onlardı. Kendisi bir Şubat günü acı bir keder, arkasındaki sevenlerine derin hasret ve göz yaşı bırakarak cismani olarak aramızdan ayrılıp Rabbine kavuştu. Evet dünya orada idi 27 Şubat günü, hayret ve hayranlıkla izlediler masonlar, münafıklar, dünyanın şer güçleri siyonistler ve yandaşları bunlardamı buradalar hayretini kahrolurcasına izlediler. Dünya ağladı kimbilir arş titredi neden çünkü Erbakan Rabbine gidiyordu, O na Erbakan hocama inananlar göz yaşları ile uğurladılar ama başka bir inançla sarıldılar bıraktıkları emanetlerine, daha kararlı yürüyorlar yolunda. O inanan vaz geçmeyen ve İnşaAllah hiç de vazgeçmeyecek olanlardı onlar. Hemen hiç kopmadıkları ve kimin ne olduğunu bildikleri ne kadar dönme, münafık, yanlı, yandaş, hain ve ihanet içerisinde olanlar varsa deşifre etmeye herkese tanıtmaya başladılar. Bıraktığı kutlu emanete sonuna kadar sahiplenerek devam ediyorlar ve edecekler inşaAllah. Kutlu dava Adil düzen davası, hedef bütün insanlığın mutluluğu ve saadeti, huzuru insanca yaşaması, kahrolası siyonist güçlerin düzenine son verilmesi. Çünkü Rabbim vaat etmiş bu vaade son nefese kadar ulaşma gayretidir. Bu gayretin merkezide çatısıda duvarıda, Milli çözümdür, ömrünü bu inanca adamış her yazdığını satır satır kalemle yazmış yazdığı ise en azından 85 kitap, bir Meal-i kerim olmuş. Ömrü dünya’ya Adil düzeni anlatmakla geçmiş Muhterem Üstadımız Ahmet Akgül hocamdır. Makalede yazarımız en azıdan bahsederek yaşadıklarının bir kısmını, yaptıkların Partideki teşkilat çalışmalarının birazından bahsederek mütevazi davranmıştır, hele özel meslek hayatında yaşadıkları ve çektiklerinden, sürgünlerden ceza evi gerçeklerinden, hala devam eden adeta günlük haftalık ve aylık devam eden mahkemelerinden ise hiç bahsedilmemiş. İktidar edenler gibi, bir takım cemeatler gibi almaya çalmaya karun gibi semirtmeye zengin olmaya değil İnsanlığa onların saadet ve refahına vesile olmaktan gayesinden ise kısaca ancak bu kadar bahsedebilirim. Yolunuz size inananların yoludur, kutlu davanız beraber yürüdüğünüz yanındakilerledir, gözlerimiz sizde, şaşmaz bir inançla kurulacağına muhakkak inandığımız Adil düzende. Selam ve hürmetlerimle.

Necati

Erbakan Hocam, Ahmet Hocam! Siz ikiniz ve size uyanlar mutlaka galip gelecektir!
Sizin ikinize de öyle üstün manevi sultanlık bir ‘güç ve yetki’ verilmiştir ki, Kur’an-ı Kerim sayesinde kimse size erişemeyecektir.
Siz ve size uyanlar mutlaka galip gelecektir.
Şüphesiz Allah sizinle beraberdir!
Şüphesiz Allah, siz ve size tabi ve taraf olanları kudret ve nusretiyle hıfzu himayesine almıştır!
[b]”İkinizin duası kabul olunmuştur!”[/b]
İşbirlikçi hainler, ekonomik ve psikolojik bunalıma uğramaya başlamıştır.
İmana ve İslam’a yanaşmayan işbirlikçi hainlerin ve yakın çevresinin mali ve ekonomik dengeleri çökmekte ve batmakta, kalpleri şiddet ve dehşetle sıkışmaktadır.
[b]Sinsi ve siyasi hedeflerle katıldıkları Milli Görüş hareketini, şahsi kaprisleri ve şeytani hevesleri doğrultusunda kullanmaktan ve kendilerinin asıl mahiyetini sezen sadıklara hakaret ve iftiradan asla sakınmayan ve camianın alın terini ve birikimini, liderlik rolüyle kendi hizmetine sokmaya çalışan tıynetsiz işbirlikçi hainler;[/b]
Dünyada bir aşağılanmayı, ahirette ise büyük bir azabı hak etmişlerdir.
Lanetlemiştir ve hainler için büyük bir azap ve rüsvalık belirlemiştir.
Sizin elinizle pişman ve perişan edilecektir.
Allah’ın lanetine ve kahrına uğramışlardır.
Pişman ve perişan olacaklardır.
Planları boşa çıkaracaktır.
İçlerinde sakladıkları hainliklerini ve gizli kinlerini, Allah açığa çıkaracaktır.
Müslümanlar için bekledikleri kötülük çemberini onların başına geçecektir.
Bugünkü zalim düzenler de her halde yıkılacak ve hainler hak ettikleri akıbete uğrayacaklardır.
Zulüm düzenleri yıkılıp rezil ve zelil edileceklerdir.
Her şeyin kendi arzuları ve planları doğrultusunda ve yolunda gittiği şeklinde aldatılıp duran hainlerin aleyhinde hazırlanmış gizli bir planı yakında anlayacaklardır.

Saffet

Artık Anlayın Bu Kaçıncı Uyarı
Muhterem Ahmet Akgül Hocamın yıllar önce dile getirdiği 28 Şubat öyle kendi kendine değil Erbakana karşı planlı ve programlı bir ihanetin sonucudur. RTE’yi iktidara taşıyanlar da, MSP ve RP’nin örgütsel yapısı değil, 28 Şubat’ın mimarları ve Erbakan’dan kurtulma amacındaki Siyonist sermaye kodamanlarıdır… Çünkü Erbakan’ı en iyi, düşmanları ve Siyonist şeytanları tanımaktadır. ABD’yi ve AB’yi güdümüne alan Yahudi Lobilerin patronları, Erbakan’dan kurtulmak için kırk yıldır, en adi yöntemlere başvurmuslar, ama bir türlü başa çıkamamışlardir. Ve işte son çaresi: Erbakan’a hıyanet edenleri baş tacı yaparak iktidara taşımaktır! (Milli Çözüm Alıntı) Hemde cevresindeki ihanet sebekesinin özel tertipleriyle.Ama bilmiyorlar ki, büyük liderler, yalnız şahsiyetlerdir. Çevreleri boşaltılınca, daha da güçlenmektedir. Erbakan cevresine özel yerlestırilen özel hiyanet ekibine rağmen en mükemmel hizmetlerini devam ettirmiş ve tamamlamıştir. Bugünkü hükümet ise onun bıraktığı mirası yiyip çarçur etmistir. Ülkeyi felakete sürüklemişlerdir. Bu iş öyle nefsi hesaplarla dış güçlere sığınarak değil yanlızca Allahtan yardım umarak O’nun rızasını arzulayarak başarılabilirdi.
Bugün o güçler Erbakandan kurtulduk derken, Adil Düzen proje ve fikirlerini en üst düzeye taşımış yazdığı 80 den fazla kitabında haklılığını ispatlamış ismi geçen isimler hakkında hiç yanılmamış, Muhterem Ahmet Akgül Hocamızla nasıl başa çıkacaklardı.Allah kendi davasını inşaAllah en sadıkları eliyle yakında yine zirveye taşıcaktır. Hemde tüm mason ve münafıkların içine sindire sindire …

Osman Nuri

Milli Çözüm’ün Var Olmasının Hikmetlerinden Bir Tanesi…!
Münafıklar, Hakk Davaların dışında değil, Hakkın içerisinde olurlar , prensibinden hareketle; münafıkları tanımak çok büyük bir FERASET ve KESKİN BİR BASİRET gerektirdiğinden, bunları net ve kesin olarak tanımanın yolunun KUR’AN’A ve PEYGAMBERLER TARİHİNE tam vâkıf olmakla mümkündür… İşte Milli Çözüm Ahmet AKGÜL Hocamızın varlığının en büyük hikmetlerinden biri de bu Münafıkları tanımamıza kavramamıza ve gereğini yerine getirmek için gayret ve çabamıza vesile olmasıdır. Ya değilse sadıklar , münafıkların oyuncağı olmaktan öteye yol alamazlardı ve dolayısıla da batılın safında yer alırdı … Tarih böylesi iyi niyetli yahudi ve işbirlikçilerinin oyununa oyuncak olanlarla dolu malesef…MİLLİ ÇÖZÜM VE AHMET AKGÜL HOCAMIZIN HAYATINI TAKİP EDENLER BİLİRLER Kİ; BU MÜNAFIKLARIN VE MARAZLILARIN VE TABİ DOLAYISIYLA SİYONİZMİN OYUNLARINI DEŞİFRE ETMİŞ OLDUĞUNU – VİCDAN VE SORUMLULUK EHLİNİ MÜNAFIKLARIN ELİNE DÜŞMESİNİ ENGELLEMİŞ OLDUĞUNU GÖRÜRLER…

[u][b]MÜNAFİKUN SURESİ[/b][/u] Toplam 11 ayettir,MUTLAKA HAKKINI VEREREK OKUMALI VE KENDİMİZDEN KORKMALIYIZ:
http://www.mealikerim.com/63/munafikun/1:2:3:4:5:6:7:8:9:10:11

Muhterem Ahmet Hocamızın yine şu hatırlatmaları önem arzetmektedir:

Münafıklığı AMELİ MÜNAFIKLIK ve İTİKADİ MÜNAFIKLIK olarak ikiye ayrılır. Ameli münafıklık : yalan söylemek, emanete hıyanet etmek, sözünde durmamak, husemet ettiği zaman hırçınlaşmaktır.Asıl tehlikeli olanı ise itikadi ve imani münafıklıktır. Bunun Alameti ise; İslam’ın iman ve ibadet kısmını kabul edip muamelat kısmını inkar veya itiraz etmeleri… Batıl Sistemler içinde yaşamayı İslam düzenine tercih etmeleri…Zalimlerin yönetimde kalmasına taraftar olmaları…Zorlu ve rizikolu cihat görevinden kaçar ve devamlı kaytarmaları…

Rabbim her daim eylem ve düşünce boyutumuzda bir an şeytana nefse bırakmasın , haktan ve hak elçiye bitaraf olmaktan cümlemizi muhafaza buyursun …Amin.

AHMET YUSUF ALTUNTAŞ

AMAÇ ,ARAÇ VE SONUÇ
Nasıl ki Usta avcılar Büyük avlarını yakalamak için, oltaya herzaman küçük bir av ( solucan, balık) gibi avlar takarlar sa ,Asıl hedefi ve amacı Dünyayı ve İnsanlığı sömüren siyonizmin belini kırmak ve sinsiPlanlarını deşifre edip bozmak olan, ERBAKAN HOCAMIZ da Bütün mücadelesinde TEK KİŞİLİK BİR ORDU idi. Erbakan hocamız için parti bir araçtır Korkut özallar RTE ler ve ARINÇ gibiler le mücadele onların yularını elinde tutan sahiplerini oyalamak içindir. Sonuç olarak baktığımızda 40 yıl tek başına mücadele ve sonucu.Büyük zaferler Büyük hizmetler Siyonizm ve işbirlikçilerini hezimete uğratmış,Bütün planlarını bozmuş ve devre dışı bırakmış. ELHAMDÜLİLLAH Bunuda ERBAKAN HOCAM gibi Dahi ler başarabilirler di.

HALİL ALTUNTAŞ.

ERBAKAN DEMEK DÜNYA SİYONİZMİNE VE BUNLARIN UŞAKLARI OLAN İÇERİDEKİ İŞBİRLİKÇİ HAİNLERE RAĞMEN DÜNYAYA MEYDAN OKUMAK DEMEK
1969’DA SİYASET SAHNESİNE ÇIKIP,ELİF GİBİ DİK
YALNIZ VE TEKBAŞINA ÜMMETİN VE ÜLKENİN DERDİ İLE DERTLENİP 42 YIL İÇERDEKİ VE DIŞARDAKİ HAİNLERİN,ENGELLEMELERİNE VE OYUNLARINA RAĞMEN , DÜNYA’NIN ÇEHRESİNİ DEĞİŞTİRMENİN ADIDIR, ERBAKAN. O TEK BAŞINA LİDER,O TEK BAŞINA BİR GENEL BAŞKANDI.

Anlıyoruz ki siyonizm hiçbir zaman boş durmamış ,bu gün ülkenin altına dinamit koyan, Ahlâk ve maneviyatı tarumar eden , Toprakları ve Ülkemin kalkınması için cumhuriyet tarihinden 2000 li yıllara kadar kurulmuş olan bütün fabrikaları ve kazanımları yabancı Siyonist sermayeye parsel parsel satan, faizi ,fuhşu,kumarı, domuz etini, eşcinselliği,mübah sayan,şu AKP’NİN ve RTE nin Akıl hocaları da ,parti isimleri farklı olsa da zihniyetleri de bir sayılmaktaydı.

Aslında bu gerçeği RTE bütün konuşmalarında söylüyordu [ Biz Menderes’in, Özal’ın,devamıyız ] özellikle Erbakan hocamı ağzına bile almaması kendi zihniyetinin dışa yansımasıdır.

Veysel

Hakkın Erleri
Sayın yazarımız çok güzel sormuş: Üstad Ahmet Akgül Hocamız, 40 yılı aşkın süredir bunların ihanetini, yoldan çıkmış ve davadan caymış tavırlarını ortaya koyarken.. Utanmadan sıkılmadan deli taklidi yapar gibi inkar etmek akıl fukaralığı mıydı yoksa vicdan yoksunluğu mu? Sadece bunlar değil.. Daha nice ayarsızların ayarını ortaya koyarken hep bir ağızdan Üstad Ahmet Akgül Hocamıza muhalefet eden, en son partiyi de tamamen kapatmaya çalışan zihni bozuklara bile susanları da elbette kinini kusanlar gibi görmekten kendimizi alamıyoruz. Onlar kin kusmaya, dalavere yapmaya ve davamıza engel olmaya devam etseler de Üstadımız ve Milli Çözüm Hakkı haykırmaktan geri durmayacaktır. Mevlam Üstadımızdan ve Milli Çözüm sadıklarından razı olsun..

Mehmet S. PINAR

Rahman ve Rahim Allahın adıyla!
Her kim kendisine ’dosdoğru yol’ apaçık belli olduktan (hidayet ve hakikati bilip tanıdıktan, Hakk ile Bâtıl’ın farkına ve şuuruna vardıktan) sonra, (dünyalık makam ve menfaat hırsıyla) Elçiye (Peygambere ve Hakk dava rehberine) muhalefet edip (haklı ve hayırlı hareketten ayrılırsa) ve mü’minlerin yolundan başka bir yola (Siyonist ve Haçlı İttifakına ve şeytani kurallarına) uyarsa, onu dönüp gittiği yanda (şerli ortam ve ortaklıkta) bırakırız (bu hıyanet ve hakaretinden dolayı tekrar Hakka ve hidayet yoluna dönmesine fırsat tanımayız ve hidayetini karartırız) ve (ahirette de) cehenneme sokarız. O ne kötü ve sürekli bir (zindan) karargâhıdır!*

Nisa Suresi :115

Aykut Akdağ

KERAMET
Üstad Ahmet Akgül Hocamızın sık sık dile getirdiği “Asıl Keramet istikamet üzere olmaktır!” dediği bu muhteşem cümle her daim hafızalamızda..

O Tek Kişil Bir Ordu

O, tek kişilik bir ordu. Deccalin en has ekibi Ve enikleri Hala, seksen yaşındaki gölgesinden korkuyordu… O, sanki yoğunlaşmış nurdu. Tüm şerliler Ve şerefsizler Sürekli çevresine tuzaklar kuruyordu… Ama O hep, cihadı seçmiş, Beş ihtilalden Beş yüz mahkemeden Hem de Ekmeğini yemiş, emeğinden geçmiş Beş bin dönek kahpeye AB’ye ve ABD’ye Ve beş milyon İsrail’e rağmen Yine alnının akıyla çıkıyordu… Onu yenmek zordu!.. O, billurlaşmış onurdu. O şuurdu, huzurdu Sevenleri ve sevdikleri için; gururdu. Ve O bir kişilik ordu, Tek başına Ve seksen yaşına rağmen Dünyaya meydan okuyordu…

Üstad Ahmet Akgül

Mus ab

Milli Görüş Tarihinde Üstad Ahmet Akgül Hocamızın Tarihi Hizmetlerinden Bir Kısmı…Hele bir hatırlayın… Bir zaman, Milli Selâmet Partisi’nde Genel Başkanlığa oynayan ve bu maksatla 77 kongresinde ayrı liste çıkaran, daha sonra ANAP’laşan ve STAR TV’nin Kırmızı Koltuk programında, [b]”Ben, İsrail’in öncülüğünde kurulacak olan bir Ortadoğu Ortak Pazarı’nı destekliyorum ve bu oluşuma Türkiye’nin de katılmasını uygun görüyorum” [/b]diyerek ayarını ortaya koyan Korkut Özal denen bir kişi hakkında, en kahraman bilindiği ve baş tacı edildiği dönemlerde, onunla ilgili yapılan uyarılar ne kıyametler koparmıştı… Ve bu gerçekçi tespit ve tavsiyeleri yapıldı için “haddini aşmakla ve iftira atmakla” suçlanmıştı. O sahte kahramanlarımız sonunda hangi kulvarlarda koşmuşlardı? Ve yine, şeyhliği şahlık zanneden ve Hocamıza karşı hıncını ve hırsını ömrünün sonuna kadar sürdüren Esat Coşan diye birisinin, yanlış ve yamuk çıkışlarına karşı, camiamızı vaktinde uyarmaya çalışmış, ama bu gerçeği hatırlattığımız için maalesef ağır biçimde suçlanmış ve saldırıya uğramıştık… Peki sonunda kim haklı çıktı?.. [b]”Koyu Şeriatçı, Radikal İslâmcı ve İrancı” [/b]diye ortaya çıkıp Türkiye ve Avrupa Milli Görüş bünyesinde büyük tahribatlar yapan Cemalettin Kaplan gibi kişilerin gizli niyetini ve mahiyetini söylediğimizde, ilk başta şiddetle karşı çıkan ve kınayanlar, sonunda acı gerçeklerle baş başa kalmadı mı?.. Bunun gibi [b]”Cebrail parti kursa peşine gitmem!” [/b]deyip ama, Türkiye’de mason ve Komünist siyasilerin, ABD’de Abromowitzlerin arkasına düşen, Hahamlarla, Papazlarla görüşüp, Milli Görüş Liderine tenezzül etmeyen Fetullah Gülen denen bir Haçlı-Siyonist uşağı hakkında, yıllar öncesinden yapılan hatırlatmalarımıza önceleri aklı yatmayanlar, nihayet gafletten uyanmadı mı? 17 Eylül 1997 tarihli Akit gazetesinin baş yazısında, [b]”Erbakan’a, Anti Refah lobisinin (Siyonist cephenin) büyük ihtiyacı olduğu bir gerçektir”[/b] diyecek ve Erbakan’ı İslami gelişmelerin önündeki en büyük engel gibi gösterecek ve [b]”Erbakan’dan kurtulacağı için Refah partisinin kapatılmasını hayırlı görecek” [/b]kadar şaşırmış Abdurrahman Dilipak gibi vicdanı bozuk bir adamın, asıl niyetini ve tıynetini yıllar öncesinden haber verenlere, belki önceleri kuşkuyla bakıldı, hatta karşı çıkıldı… Ama geç de olsa bu parazit tiplerin gerçek ayarı sonunda iz’an ve irfan ehlince anlaşılmadı mı? Ve şimdi, Milli Görüş’ü tabii liderinden koparmak ve tarihi hedefinden saptırmak üzere hazırlanan, çok ciddi ve çok geniş çerçeveli Oğuzhan Ekibinin nifak senaryosunu fark ederek camiamızda şuurlu ve sorumlu bilinen bazı kimselerin dikkatini çekmeye çalışanların samimi ikazlarına karşı bu denli sert ve ters tepki gösterenler ve insanımızı yanlış yönlendirenler, bu ağır vebalin altından nasıl kalkacaklardır? Ve unutulmasın ki zamanla her şey ortaya çıkacaktır. Çünkü zaman her şeyin ilacıdır. Tekrar hatırlatalım ki, herkesin aynı görüş ve girişimler içinde olmasını beklemek yanlıştır ve yararsızdır. Ama doğru olan herkesin kendi yetenek ve yetkisi istikametinde çalışması, başka hizmetleri ve şahsiyetleri karalamaktan veya fesatçı ve fırsatçı tavırlardan uzak durulmasıdır. Evet, nasıl ki bir organdaki kanser hücrelerini teşhis ve tespit edebilmek özel bir ilim ve ihtisas işidir. Öyle herkesin hatta her hekimin bunları bilmesi mümkün değildir. Ve bir hastasında kanser hücrelerini fark eden doktorun; [b]”Aman hasta üzülüp kırılmasın, yakınlarının morali bozulmasın, ortalık karışmasın”[/b] gibi düşüncelerle bu durumu gizlemesi nasıl çok tehlikeli sonuçlara sebep olabilirse, bunun gibi hayırlı bir hareketin bünyesinde görülen gizli virüsleri fark edip de haber vermeyenler, ileride teşkilat içerisinde oluşacak kanserleşmenin ve kangrenleşmenin sorumluluğuna ortak oluyor demektir. Ve unutmayınız ki;[b] “Bizim merakımız zafer… Devamını oku

n.b.

Bâğbân Bir Gül İçin Bin Hâra Su Verir
[b]Evet; el-Hak Üstadım doğru söyledi.

“Erbakan’ın En Büyük Kerameti Ahmet Akgül’dür.”

Rahmetli Mümtaz Soysal’ın ifadesiyle:

“Aziz Erbakan Hocamız TEK KİŞİLİK ORDU idi.”

Ve Erbakan Hocamızın, etrafındaki onca çapsız zevata katlanması ve çekilen bunca çile, projelerini emanet edecek, Kutlu ve Tarihi Devrimini tamamlayacak Kutlu Kişiyi, bu kutlu günlere hazırlamak içindi.

Özetle;
Her ne zaman şu dizeleri okusak, aklımıza Hocalarımız gelir.

Yâr için ağyâra minnet etdiğim ayb eylemen
Bâğbân bir gül için bin hâra hizmetkâr olur

Biz bu dizeleri şöyle değiştirdik:

Bâğbân ERBAKAN Bir AKGÜL İçin Bin Hâra Su Verdi…
Ve aslında bu ezeli hakikat, göklerde yazılmış kaderdi…

İşte bu hikmetli hakikati kavrayıp da safını Ahmet Akgül’den yana belirleyenler: KAZANDI!..

Bu hikmeti kavrasa bile; hasetten, kinden, nefsi kuruntularından, veya birtakım dünyalık beklentilerinden ötürü, safını bir türlü netleştiremeyenler ise KAYBETTİ!..

Güneş gibi apaçık hakikat; budur vesselam…[/b]

Musa Harun KESKİNSÖZ

ZAMAN GEÇSEDE İNSAN YİNE AYNI!
Garip bir dünyada yaşıyoruz. Aslında yaşadıklarımız imtihanımızın gereği ve sırlı bir yolculuğun şifrelerinin yansımalarıdır. Insan doğduğu günden öldüğü ana kadar, bu yolculuğun ve imtihanın sırrını çözmekle ve sorumluluğunu kuşanarak gereğini yerine getirmekle hem bir mücadele içerisindedir, hemde üstlendiği görevini hakkıyla yerine getirebilmenin gayretindedir. Işte Ahmet Akgül Hocamız, bu tanıma uygun yaşayan ve mücadele eden ender şahsiyetlerdendir. Uzun yıllardır kendisini tanıyan ve takib eden bir kardeşiniz olarak şunu söyleyebilirim. Ahmet Hoca; daha gençlik yıllarından bugüne kadar, davasına ve liderimiz Erbakan Hocamıza sadakatinden ve bağlılığından biran olsun taviz vermemiş, hayatı hep mücadele ile geçmiş, kendisini her sahada ve ilmi alanda çok iyi yetiştirmiş, siyasette usta, inançlı, şuurlu, bilgili, çalışkan, fedakâr, ihlaslı, ihsan sahibi, cesur ve hitabeti güçlü bir şahsiyettir. Gerçek dava adamı olan Hocamız; 70’li yıllardan bugüne, Milli Görüş davasında çok önemli ve stratejik faaliyet ve çalışmalarda bulunarak, davaya sızmış hain ve münafık tipleri yüksek ferasetiyle farkederek bu doğrultuda teşkilat ve dava mensuplarını bu ihanet şebekesine karşı uyarmış ve onlara karşı cesaretle mücadele etmiş, sadık ve samimi dava mensuplarının bu hainlerin oyunuyla sağa sola savrulmamaları ve birilerinin günah batağında yok olmamaları için gerekli uyarıları yaparak, yani sorumluluğunu kuşanıp bu doğrultuda görevlerini hakkıyla yerine getirerek, bundan sonraki aşamadada Adil Düzen ve Yeni bir Dünya projelerini hayata geçirecek adımları bir bir atarak, işte imtihanın sırrı dediğimiz o süreci hakkıyla yerine getirmenin adı olmuştur Üstad Ahmet Akgül. Cenab-ı Hakk Ahmet Akgül Hocamıza hayırlı uzun ömürler nasib etsin inşallah.

Fatih Türkyılmaz

Erbakana ihanet edenler.
Bahsi geçen isimler Erbakan hocaya ihanetlerinin karşılığını siyonist odaklar tarafından zaten dünyadayken kat be kat aldılar. Önemli olan ahiretteki sonları. Çünkü Erbakan Hocaya ihanetin karşılığı günahları bu dünyada çekilemeyecek kadar ağırdır.
Cenabı Hak herşeyi kayıt altına almıştır. Ve herkez hak ettiği cezayı mutlaka çekecektir.

N. Gündüz

Hainlerin sonu hüsrandır…
Milli Görüş davasını ve Lideri Aziz Erbakan Hocamız ‘ı en iyi anlayan ve bütün insanlığın kurtuluşu için hazırlanan Adil Düzen Projelerni en kapsamlı bilen ve bunun kitabını yazarak ilgili herkesime bu bilgileri ulaştıran, bu yolda her türlü fedakarlığı yaparak, dava içindeki ve dışardaki bütün hainleri deşifre ederek sadakat ehlinin yetişmesinde en büyük emeği olan; Üstadımız Ahmet Akgül Hocamız ‘a bu hainlerin yıllardır düşmanlıklarının sebebini şimdi daha iyi anlıyoruz. Tek başına hainlerin planlarını deşifre etmiş.
Yıllardır Milli Görüş içinde ve dışındaki , hainlerin hep hedefi olmuş. Ama yılmadan, yorulmadan, hedefine kilitlenerek hep haklı çıkmasına rağmen, günümüzde siyasi ve basını elinde tutan güçler tarafından gündeme getirmemeleri Haklılığının ve bilgeliğinin herkes tarafından duyulmaması içindir.
Ama ne yapsalarda takdirin önüne geçemezler.
Hakk gelince batıl zail olur.

N. Gündüz

Munafıkların karekteridir…
Erbakan aynadır, çün her bakana
Herkes kendin görür, varmaz farkına
Gafletle aldanma, felek çarkına
Aynada kendine, bakmadın mı sen…

Bardağın yarısın boş iken görür,
Dolu tarafını görmez münafık..
Gözündeki çöpü görürde senin,
Kendinde merteği görmez münafık,

Her nereye gitsen çıkar karşına,
Ortak tavır koyar sanki tavrına,
Benzini ortadan sıkar yangına,
Ummanları sıksan sönmez münafık..

Önce yemi atar, birazcık besler,
Kontrolü bırakmaz tutar nefesler,
Farkında olmadan seni kafesler,
Feryadını duyar, gelmez münafık..

Devletin çarkını hep o çevirir,
Hükümetler yıkar, makam devirir,
Dişleri törpüler, yer yer semirir,
Karnı patlasa da dikmez münafık,

Tilki gibi kurnaz gündem saptırır
intikam hırsına kendin kaptırır
Allah o gemiyi birgün batırır
Yaptığın yanına kalmaz münafık

Düşünceler bozuk bünyeler hasta,
En belirgin vasfı, istismar başta,
Sadıklar mutlu olunca olurlar yasta,
Müslüman görünür münafık zümre..

Menfaat uğruna kin, garez güder,
Allah ile başlar kula hamd eder,
Eli neye değse anlam kaybeder,
Müslüman görünür münafık zümre.

Hayra muhaliftir daim
Arar bulur onu zalim
Sarmış her yeri münafık
Kandırır da sanki alim.

Cengiz

HAK DAVADA HAKKA (HİDAYET REHBERİ LİDERE) TABİ OLMAYAN ORGANİZE YAPI
Hak Davayı (Hakkı) Temsil Edenler İçte Ve Dışta Organize Bir Batıl İttifakı İle Mücadele Etmektedir!..

SİYONİZMİN TÜRKİYEDE’Kİ SESLERİNDE HÜRRİYET GAZETESİ ERBAKAN HOCA’NIN İÇTE DIŞTA NASIL ORGANİZE BİR YAPI İLE MÜCADELE İÇİNDE OLDUĞUNU İTİRAF EDİYORDU!..)

Ve kongreyi takip eden gün, Hürriyet gazetesinin manşeti çok enteresandı ve hıyanet girişimlerinin perde arkasını açığa vurmaktaydı:

“İçten ve Dıştan Yapılan Bütün Girişimlere Rağmen Yine Erbakan!..” ¹

ERBAKAN HOCAMIZA MUHALEFET EDEN GİZLİ AÇIK YAPI AHMET AKGÜL HOCAMIZ KONUSUNDA DA İTTİFAK İÇİNDE MÜCADELE ETMEKTEDİRLER.. HEM MİLLİ GÖRÜŞ İÇİNDEKİ KİRLİ YAPI HEM AKP (ESKİDEN DAHA YOĞUN OLARAK) GÜLEN CEMAATİ VB ARALARINDAKİ ZAHİRİ FARKLILIKLARA RAĞMEN HAKKIN ORTAYA KONULMASINA ENGEL OLMAK İÇİN GİZLİ BİR İTTİFAK İÇİNDE OLMUŞLARDIR!. (OLMAKTADIRLAR)

ELBETTE Kİ HAK DAVAYA KARŞI OLUŞTURULAN İTTİFAKI BATILIN KARARGAHI (SİYONİZM) ORGANİZE ETMEKTEDİR!.

İNŞALLAH NE YAPSALAR BOŞ ERBAKAN KAZANACAK
KAFİRLERN MÜNAFKLARIN ÇABALARI BOŞA ÇIKACAK
SAMİMİ DAVA ERLERİ SADIKLARI ERGEÇ ANLAYACAK
YAKIN ALLAH NURUNU MUTLAKA TAMAMLAYACAK!.

Kaynak:

1) https://www.millicozum.com/mc/duyurular/korkut-ozalin-erbakana-karsi-liste-cikardigi-r-tayyip-erdoganin-da-destek-ciktigi-1978-msp-kongresinde-ahmet-akgul-ustadimizin-tarihi-hizmetleri

Elif.Çağıl

Siyonizmin Hizmetkarları
Bilgiç Münafıklar

Hainler üşüşmüş davama !
Kalıbına baksan adam sanırsın …
Hocam kimlerle ,nelerle uğraşmış diye bir soru takılır?
Görürsün ve derinden hissedersin …
Siyonist ve münafık kafalıların hangi makamlara
Hangi düzenlere hizmet ettiğini anlarsın…
Bu dava ne kadar ağır bir yükmüş diye hissedersin..
Cahillerle mi uğraşacaksın yoksa bilgiç munafıklarla mı?
Şaşırır mı Allah ‘a sığınırsın…
Ve Hakkı savunmak ,Hakkı haykırmak için çabalarsın…

Süleyman

Münafıklar işbaşında
Siz istediğiniz kadar düzenler kurun Allah sizlerin düzenlerinizi mutlaka boşa çıkaracak ve başınıza geçirecektir. Kimini bu dünyada bizlerede gösterecek kimininkinide ahiret alemine bırakacak ama hiçbir zaman karşılıksız bırakmayacaktır.
Erbakan Hocamız içeride ve dışarıda yapılan hıyanet tertiplerine rağmen kongrede delegeye hitabında siz kullandığınız oy ile yönetimi belirleyeceğinizi sanmayın sonuç Allah’ın takdirindedir demesi tam bir teslimiyet ve tevvekül örneğidir. Bizlere bütün insanlığa tek kişilik bir ordu nasıl olur onu göstermekdir.
Bu münafık karakterli insanlar bizlere zahiren sadık dava adamı gibi gözüküp aslında düşman olmak nasıl olunuyor onu gösteriyorlar.

YORUMLAR

Son Yorumlar
25
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx