YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
66322a100a939
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 5 9
Bugün : 11129
Dün : 23368
Bu ay : 11129
Geçen ay : 737322
Toplam : 23527415
IP'niz : 18.221.53.5

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Küreselciler, Yani Dış Güçler

KILIÇDAROĞLU’NU İSTEMİYORMUŞ!?

    

Yandaş gazetecilerden Mahmut Övür, defalarca şu iddiaları ortaya atmışlardı. Yanlış hatırlamıyorsam, 19 Aralık 2022 akşamı CNN Türk’teki “Ne Oluyor?” programında da bunları tekrar gündeme taşımışlardı…

“Küreselciler, Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerini çizdiler… Küresel güçler, Muhalefetin kazanabilecek bir adayla seçime gitmesini istemekteler… Bu nedenle Kemal Kılıçdaroğlu’nu değil, Ekrem İmamoğlu’nu desteklemekteler…” ifadelerini kullanmışlardı.

Şimdi Mahmut Övür’e ve ona hak veren yandaş kesimlere sormak lazımdı:

1- Küreselcilerin, kazanamayacağı gerekçesiyle Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerini çizdiklerini ve Ekrem İmamoğlu’nu desteklediklerini, Sn. Mahmut Övür nereden biliyorlardı? Küreselci odaklarla hangi irtibatları vardı veya hangi aracılar bu bilgiyi kendisine ulaştırmışlardı?..

2- Bu dedikleriniz doğruysa; Kemal Kılıçdaroğlu’nun önünü kesmek için, ikide bir Mansur Yavaş’ı ve Ekrem İmamoğlu’nu öne süren Meral Akşener’e ve ekibine de; bu aklı Küreselciler mi sunmaktalardı?

3- Bu mantıkla; Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu Küreselcilerin, yani Dış Güçlerin mi adamlarıydı?

4- Öyle ise; tam yirmi yıldır, Sn. Erdoğan’ı iktidara taşıyanlar ve orada tutanlar Küreselciler mi olmaktaydı?

Sizin “Küreselciler” dedikleriniz, aslında dış güçler ve Siyonist odaklardı… Bunlar ABD ve AB’ye yön veren malum ve mel’un mihraklardı. Dünya ekonomisine ve bu zulüm ve sömürü sistemine hâkim olan faizci ve tekelci sermaye baronlarıydı… Eh, bu şeytan şebekesinin, yani Küreselci Çete’nin istemediği adam da, ülkemiz ve Milletimiz için hayırlı olmalıydı!..

Şimdi gelin bu Küreselcilerin kim olduklarını ve şeytani planlarını Erbakan Hocamızdan dinleyelim:

Hasan Ünal: Efendim, Siz diyorsunuz ki: “Bu seçimler çok tarihi bir dönüm noktasında yapılmaktadır ve Çanakkale Savaşı kadar önemli bir konumdadır!” Neden bu kadar önemlidir? Bunu bu kadar önemli kılan sebepleri anlatarak başlarsak, buyurunuz!

Prof. Dr. Necmettin Erbakan: Evet; bu seçim, niçin başka seçimlerle mukayese edilmeyecek kadar mühim bir seçimdir? Çünkü önce şunu ifade edelim ki, her seçim mühimdir. Çünkü seçimlerde kendimizin, milletimizin ve bütün insanlığın dünya ve ahiret saadeti bakımından tercihimizi orta yere koyuyoruz. Bundan daha mühim şey olamaz. Ancak bu seçimler, diğer bütün seçimlerin içerisinde çok daha büyük bir özelliğe sahip bulunmaktadır. Çünkü söylediğimiz tercihten başka, “bu seçimler, -Türkiye olarak- var olmaya veya yok olmaya” karar verme seçimidir. Bu niçin böyledir? Önce bir defa, bulunduğumuz noktayı tespit etmekte yarar var. Bakın bu seçimi hangi noktada yapıyoruz?

Cenab-ı Allah bu kâinatı Hak ve Bâtılın mücadelesi şeklinde yaratmıştır. Hak, Hz. Âdem’den beri ecdadımızın takip ettiği yoldur; Milli Görüş’ün manasıdır. Bâtıla gelince, “Bütün insanlar bizim kölemiz olacak, biz üstün ırkız” diyen Irkçı Emperyalist zihniyetin yanlış ve haksız inançlarıdır. Bu bâtıl, 5700 seneden beri gayesine ulaşmak için geceli gündüzlü çalışmaktadır. Ecdadımız bunlara fırsat vermedi. Yeryüzünde adil bir düzen kurdu, insanlık saadet buldu. Asr-ı Saadet, Hulefâ-yi Raşidin, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde biz, 11 asır ecdadımızla dünyaya hâkim olduk. Yeryüzünde adil bir düzen kurduk, bütün insanların saadeti için çalıştık. İnsanlar mesut oldular. Ancak takdir-i İlahi, son 3 asırdan beri Irkçı Emperyalizm maddi gücü eline geçirmiştir ve bir zulüm dünyası kurmuştur. Bu zulüm dünyası içerisinde şimdi insanlar; gözyaşı, kan gölü, savaş, ızdırap, terörden başka bir şey görmemektedirler. Yeniden, yeryüzünde huzurun, barışın, saadetin tesisi için, yeni bir dünyanın kurulma vazifesi, bütün tarihi gelişimin gösterdiği gibi yine bizim milletimize düşmektedir, Milli Görüş’e düşmektedir. Bu vazifemizi yaparken, doğru bir teşhis yapmak, bulunduğumuz yeri gerçek manasıyla tespit etmek ve ne yapacağımızı bilmek elbette çok büyük önem taşımaktadır.

Hemen belirtelim ki; Irkçı Emperyalizm, 1990’da, Sovyetler Birliği çöktüğü zaman, Komünizm iflas ettiği zaman, 20. Haçlı Seferi’ni başlattı. Tarih boyunca bugüne kadar 19 tane Haçlı Seferi yapmıştı. 19’uncusu Cihan Harbi’ydi, Çanakkale Savaşı’ydı. Aziz milletimiz bunlara karşı çıktı. Bütün insanlığı kendilerine köle yapmalarına fırsat tanımadı. Biz onları Çanakkale’den geri gönderdik, kapıdan kovduk. Şimdi bacadan içeri girmek üzere, ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar. İşte şimdi seçimler de tam bu tarihi noktada yapılıyor.

20. Haçlı Seferi’ni nasıl ilan ettiler? 1990 yılında Sovyetler çökünce, İskoçya’da NATO Toplantısı yapıldı. Bu NATO Toplantısı’nda Margaret Thatcher, aynen şu konuşmayı yaptı, dedi ki: “Biz Sovyetler Birliği ile mücadele için NATO’yu kurmuştuk. Daha doğrusu, onlara karşı kendimizi savunmak için. Şimdi Sovyetler Birliği yıkıldı, Komünizm iflas etti. Düşmanımız ortadan kalktı. Öyleyse, NATO’yu lağv mı edeceğiz? Hayır! Niçin? Çünkü düşmanı olmayan ideoloji yaşayamaz! (Onların inancı böyle, temelleri düşmanlığa dayanıyor; dikkatinizi çekerim!) Bizim gelişmemiz için düşmanımızın olması lazımdır!” diyor. Şu düşünceye bakınız siz. Böyle bir düşünceden insanlığa saadet gelir mi? Ama bu bir gerçek; böyle düşünüyorlar. “Ondan dolayı, Sovyetler Birliği çöktüğü için düşmansız kaldıysak, bu bizim için büyük bir felakettir. Eee, ne olacak? Eğer düşmanımız olmasaydı, yeni bir düşman ihdas etmeye mecburduk. Fakat buna lüzum yok. Çünkü bu düşman vardır, bu da İslam’dır!” Kim söylüyor bunu? Margaret Thatcher… Nerede? İskoçya’da… Niçin? NATO Toplantısı’nda NATO’ya yeni istikametini vermek için. Ne zaman? 1990’da…

Kaldı ki, yine Margaret Thatcher bu konuşmayı yapmakla kalmadı. Bu konuşmaların arkasından NATO, düşman rengini değiştirdi. Kırmızının yerine yeşili koydu, İslam’ı ima ederek… Aynı zamanda da Amerika’da yapılan NATO’nun manevralarında, düşman şehirlerinin isimleri, Müslüman şehirlerinin isimleriyle değiştirildi. Eskiden kırmızı renk düşman rengiydi, Sovyetleri telmihen ve aynı zamanda şehirlerin adı Sovyet şehirleriydi. Böylece, açıkça İslam’a karşı 20. Haçlı Seferi ilan edilmiş oldu. Bunu tanzim eden kimdir? Irkçı Emperyalizm, Dünya Siyonizmi’dir. Onlar, bir yandan Hristiyanları avuçlarının içine geçirmişler, Evanjelik mezhebini kurarak. Ne diyorlar onlara? Diyorlar ki; “Ey Hristiyanlar! Siz yeryüzüne Hz. İsa’nın gelmesini beklemiyor musunuz? Biz de Onu bekliyoruz!” diyorlar. Balkonda, bir haham, Hristiyanlara hitap ederken böyle hitap ediyor. Ne diyor Tevrat? “Bütün Beni İsrail’i Kudüs’te toplayacaksınız. Büyük İsrail’i kuracaksınız; Fırat’la Nil arasında!” (Bizim, Güneydoğu Anadolu’muz da dâhil olarak…) “Sonra, kurulan Büyük İsrail’in emniyetini sağlayacaksınız.” Ne demek bu? Fas’tan Endonezya’ya kadar 28 ülkenin idaresi Siyonist Yahudilerin elinde olacak ve Anadolu’da Selçukluların, Osmanlıların mirasçısı, bağımsız bir devlet olmayacak; Türkiye olmayacak! Tekrar ifade ediyorum: “Bütün Beni İsrail Kudüs’te toplanacak. Büyük İsrail kurulacak, onun emniyeti sağlanacak… Bir de Süleyman Mabedi yeniden yapılacak!?” Allah muhafaza buyursun, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu yeri yıkıp Süleyman Mabedi’ni yeniden yapmak, onların yeryüzünü Mesih’in gelmesine hazırlamak için inandıkları şartlardır.

Şu söylediğimiz 4 tane temel esas, bunların amentüsü olmuş. “1- Biz, üstün ırkız. İnsan olarak yaratılan biziz, diğer ırklar bize köle olsun diye yaratılmıştır. 2- Bu gerçek, lafta kalmayacak, fiiliyata intikal edecektir. 3- Bunun intikali için bizim üç şey yapmamız lazım: Yeryüzünde, sürgüne gönderilmiş olan bütün Beni İsrail’i Kudüs’te toplamak. Büyük İsrail’i kurmak, Mescid-i Aksa’yı yıkıp yerine Süleyman Mabedi’ni yapmak ve Büyük İsrail’in emniyetini sağlamak! Bunları yaptığımız zaman yeryüzünü bizim Mesih’imizin gelmesine hazırlamış olacağız. O zaman Mesih’imiz gelecek, (4’üncü esas) Hz. Davut’un tahtına Yahudi Kralı olarak oturacak, ebedi dünya hâkimiyetimizi perçinleyecek; dünyaya hâkim olacağız!”

Şimdi soruyorum size; AKP iktidarı, Ortadoğu’da barışı temin etmek için bizim askerlerimizi niye İsrail’e göndermedi de Lübnan’a gönderdi? Savaşı çıkartan, barışı bozan İsrail’dir, bunu kökünden önlesene! Hayır, çünkü İsrail öyle istedi diye, maalesef askerimiz Lübnan’a gönderildi. Niçin? Hizbullah’ı silahtan tecrit etmek için. Eee, peki bu karar alındı ise niye yapmıyorlar? Çünkü Türkiye’de seçim var, şimdi nefesi kesik, bekliyorlar. Çünkü böyle bir şey olursa; Millet uyanacak, AKP iktidara gelemeyecek. “Siyonistlere göre AKP’nin tekrar iktidara gelmesi lazım ki, kendi planlarını kolay uygulasınlar… Türkiye’deki manevi işgallerini maddi işgalle de tamamlasınlar!..” Onun için şimdi orada nefesi kesik bu seçim sonuçlarını bekliyorlar.

Hasan Ünal: Sn. Hocam, 28 Şubat’ta Sizin hükümetinizi devirmek için canla başla faaliyet gösteren Amerika’daki Yahudi Lobilerinin, bu hükümetin mensuplarına sürekli ödüller vermeleri bundan dolayı mıdır?

Prof. Dr. Necmettin Erbakan: Evet, AKP ile Türkiye’deki amaçlarını uygulamaya başladılar. Dış borçlarla, Avrupa Uyum Komisyonu’yla, Haim Nahum Doktrini uygulamak suretiyle; aç bıraktılar, işsiz bıraktılar, borca esir edip batırdılar, dininden uzaklaştırdılar, yumuşak lokma yaptılar. Böylece manevi işgal yapıldı. Allah muhafaza buyursun, şimdi maddi işgal yapılacak kıvama taşıdılar… AKP’nin birinci dönemi, manevi işgal dönemidir Siyonizm için. İkinci dönemiyse maddi işgal dönemidir! Bunun için gece gündüz bütün gücüyle “Aman, ne yapacağız da AKP’yi tekrar işbaşına getireceğiz?” diye planlar yapıyorlar. Siyonizm’in, Irkçı Emperyalizm’in etkisi altındaki medyanın halini görüyorsunuz. Gece gündüz, milletin asıl gündemini bir tarafa bırakmışlar. Milleti nasıl aldatacaklar? Bununla meşgul oluyorlar. İşte bulunduğumuz tarihi nokta, Türkiye’nin madden işgal edilmek suretiyle ortadan kaldırılması, Büyük İsrail’in kurulması ve böylece Türkiye’nin yok edilmesine ait planın uygulanmasıdır. Milletçe bu planın ortadan kaldırılması mecburiyeti vardır!..

Hasan Ünal: Hatta anlattıklarınızdan sonra düşünüyorum da, şimdi daha tehlikeli bir tablo var. Çanakkale’de düşman belliydi, milletimiz birlik içinde düşmana karşıydı. Dolayısıyla, ciddi bir mücadele verilebiliyordu. Şu anda düşman sinsice içeridedir, kim olduğu belli değildir!..

Prof. Dr. Necmettin Erbakan: Ömrünüze bereket… Asıl mesele, şu anda milletimiz, bu Irkçı Emperyalizm’in medyasıyla narkozlanmış vaziyettedir… Bu yüzden milletimize gerçekleri haykırmak, tarihi ve Milli bir mes’uliyettir!..”[1]

Ermeni Asıllı Rus siyasetçinin dolaylı Erdoğan desteği!

Türkiye’de 2023 yılında yapılacak seçimlere ilişkin konuşan Ermeni asıllı Rus siyasetçi Semyon Bagdasarov, Ermenilere; özellikle İmamoğlu, Akşener ve Kılıçdaroğlu’nu destekleme çağrısı yapmıştı. Türkiye adım adım 2023 yılında yapılacak seçimlere doğru giderken, Türkiye’deki seçimler dünyadan da büyük ilgiyle takibe alınmıştı. Avrupa’dan ABD’ye, Asya’dan Rusya’ya kadar birçok ülkeden Türkiye’deki seçimlere ilişkin analizler yapılmaktaydı. Bu açıklamalara bir yenisi daha eklenmiş ve Ermeni asıllı Rus siyasetçi Semyon Bagdasarov’un Türkiye’deki seçimlere ilişkin yaptığı açıklamalar dikkatlerden kaçmamıştı.

Bagdasarov, Ermenistan’daki siyasetçilere Türkiye’de kimi desteklemeleri gerektiğini hatırlatmıştı. Bagdasarov, “Türkiye muhalefeti bu seçimleri kazandığı takdirde Suriye ve Güney Kafkasya onların umurlarında olmayacaktır. Bunlar Batı’nın güdümünden çıkmayacaktır! Onlar (Azerbaycan’a) Bakü’ye Erdoğan gibi destek olmayacaklardır. Bu yüzden Ermeni siyasilere Türkiye muhalefetiyle diyalog oluşturmalarını tavsiye ediyorum.” açıklamasında bulunmuşlardı. (Haber7 – 16.12.2022)

Rus Siyasetçi; Türk seçmeninin bu mesajını duyunca, Kılıçdaroğlu’nu bırakıp Erdoğan’a sarılacağını bilmeyecek kadar ahmak olamazdı. Ama bu şarlatanlıkları bile işe yaramayacaktı!

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Cumhurbaşkanı adayı olmak isteyip istemediği” yönündeki soruyu ilk kez net bir şekilde yanıtlamıştı. Kılıçdaroğlu’nun, “6 lider; ‘Adayımız sizsiniz’ derse, elbette olurum…” sözleri, Altılı Masa’ya anlamlı ve sitemkâr bir mesajdı.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı dava üzerinden mağdur edebiyatı yaparak zafer naraları atan Altılı Masa ortaklarının bu tavrını İstanbul Barosu eski Başkanı ve CHP’li Prof. Dr. Ümit Kocasakal farklı yorumlamıştı.

İmamoğlu hakkında kesinleşmiş hapis ve siyasi yasak kararı olmamasına rağmen başını İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in çektiği ve Altılı Masa ortaklarının desteklediği mağduriyet algısının oluşturulması çabasına İstanbul Barosu eski Başkanı ve CHP’li Prof. Dr. Ümit Kocasakal’dan dikkat çeken bir tepki gelmesi enteresandı.

Kocasakal, “Bu İmamoğlu kurgusuna eski CIA mensubu Graham Fuller’e yakın isimlerden biri olan CIA’cı Henri Barkey’in de girdiğini” söyleyerek endişeli olduğunu vurgulamıştı. Bu Siyonist Graham Fuller, daha önce Erdoğan’ın parlatılmasında ve Fetullah Gülen’in öne çıkmasında da görev almıştı.

“Henüz yargı aşaması devam ederken ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun cezası kesinleşmemişken CHP içerisindeki bazı isimlerin ve Meral Akşener başkanlığındaki İYİ Parti’nin kahramanlık türküleri söylediğini” aktaran Kocasakal, ilgili paylaşımında şu ifadeleri kullanmıştı:

“ABD, E. İmamoğlu’na verilen hapis cezasından dolayı ‘Derin endişeler taşırmış!..’ AB de adil seçim ve demokrasi için kaygılıymış! Elbette hepsi demokrasi ve ifade özgürlüğü adınaymış!.. Ne de düşünür ve severlermiş Türkiye’yi, hiç anlamazmışız!..”

CHP Sözcüsü Faik Öztrak ise Ekrem İmamoğlu’nun adaylık hayallerine, “Siyaset mühendisliği senaryoları” ifadeleriyle sert çıkarak, “Cumhurbaşkanı adayımız, Altılı Masa’daki partilerin Genel Başkanlarının ortak kararı ile belirlenmiş olacaktır!” uyarısını yapmıştı.

Hayret, beklenmeyen yerel mahkeme kararıyla bir anda “mağduruz” tiyatrosuna aktör olmaya çalışan Akşener-İmamoğlu cephesinin mutlulukları yüzlerine yansımıştı.

Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü Faik Öztrak, düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlarken: “Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayı, nerelerde yazıldığı belli olmayan siyaset mühendisliği senaryoları ile hiçbir zaman belirlenmeyecektir” ifadelerini kullanmıştı.

Akşener’in hırsı Altılı Masa’yı yıkacak mıydı?

Altılı Masa’daki adaylık savaşında tarafını iyiden iyiye belli eden İYİ Parti Lideri Meral Akşener ise Saraçhane’deki konuşmasında adeta Kılıçdaroğlu’na cevap niteliğinde ifadeler kullanmıştı. Akşener, Ekrem İmamoğlu için, “Artık 16 milyon İstanbullunun dışında 85 milyon Türkiye’nin de senin yanında olduğunu buradan, Saraçhane’den görüyoruz” diyerek Kılıçdaroğlu’na adaylık savaşları için göndermede bulunmuşlardı.

Meclis’e çağrılan İmamoğlu, konuşmasının ardından sözü Kılıçdaroğlu’na bırakmıştı. Kılıçdaroğlu (15 Aralık 2022 Saraçhane) konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştı:

“Hiç endişe etmeyin, iktidar olacağız. 11 madde halinde düşüncelerimi paylaşacağım sizinle.

1- Mevlâna der ki: “Adalet kutup yıldızı gibidir, yerinde sabit durur, kâinat onun etrafında döner.” Bugün bizi buraya getiren yaşadığımız adaletsizliktir. Hepinizin huzurunda söz veriyorum, adalet ya gelecek ya gelecek!

2- Adalet dağıtacak olan kişi, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaate göre karar vermek zorundadır. Bu yapılmadığı takdirde adaletsizlik olur.

3- Adaleti dağıtacak kişi, Saray’ın sofrasına asla oturmayacak. Sofraya oturan âlimin verdiği fetva yanlıştır.

4- Milli İrade, 1921 ve 1924 Anayasalarının birinci maddesi şudur: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Milletin iradesine bir yargıç aracılığı ile darbe vurulmuştur. Biz Milli İradeyi yeniden inşa edeceğiz.

5- Adalet artık temel bir Türkiye sorununa dönüşmüştür. Sokakta herhangi bir vatandaşa sorun! Büyük kısmı “bu ülkede adalet yoktur” diyecek ama bizler Altılı Masa olarak adalet konusunda kararlıyız. Adaleti bu ülkeye mutlaka getireceğiz.

Bugün Türkiye’de hiç kimse kendisini güvende hissetmiyor. Hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku var. Dayısı olana kimse ses çıkarmıyor, bir genç tweet attığı zaman sabahın köründe gözaltına alınıyor. Bu manzarayı bitireceğiz. Asla bir daha bu manzarayı yaşamayacaksınız.

6- Yargıç koltuğunda oturup yargıyı itibarsızlaştıranlar var. Ağacın kurdu kendi içindedir. Uyuşturucu baronlarına ses çıkarmazlar, parti teşkilatından gelenleri hâkimlik, savcılık koltuğuna oturturlar, çetelerle yan yana gezerler. Adalet ağacındaki kurtları tek tek temizleyeceğiz. Adaletin ağacı görkemli ve sağlıklı olacak.

7- ‘Zulmün artsın ki tez zeval bulasın’ der atasözümüz. Zulüm öteden beri var bu ülkede. Vekillerimiz tutuklandı. Gazeteciler tutuklandı. İstanbul İl Başkanı’mız siyasi yasak kapsamına alındı. Bu tablo zulmün arttığı bir tablodur. Bu da yakında zeval bulacaktır demektir ve onları göndereceğiz.

8- İBB Başkanı İmamoğlu hakkında verilen karar asla kabul edilemez. Toplumun vicdanını yaralamıştır. Toplumun vicdanı kanamaktadır. Şunu herkes iyi bilsin, Ekrem Başkan hakkında verilen karar bize bir milimlik dahi geri adım attırmayacaktır, kararlılıkla Başkan’ın arkasında duracağız. Bizim kupon arazi merakımız yok, rant yiyicilere hizmet etme görevimiz yok. Her Belediye Başkanı’mız halka hizmet eder. Halka hizmet Hakk’a hizmettir. Açık ve net ifade edeyim, hiçbir güç İmamoğlu’nu İstanbul’a hizmet etmekten alıkoyamaz. Görevini onuruyla ve şerefiyle yapacak.

9- Göndereceğiz! Adaletsizliği kural haline getirenleri göndereceğiz. Yetim hakkı yiyenleri, Milli İradeye darbe yapanları göndereceğiz. Altılı Masa kararlı, bu ülkeye huzuru ve bereketi getireceğiz.

10- Hiç kimse unutmasın, umutsuzluğa kapılmasın. Bu bir 100 metre koşusu değil, bu bir maratondur. Altı ay sonra maraton bitecek, yeni bir Türkiye göreceksiniz. Kucaklaşan, bereketli bir Türkiye göreceksiniz.

11- Asla başınızı öne eğmeyin. Altı ay kaldı, geliyoruz. İktidar olmak için geliyoruz!”

Sonuç:

“Akıl, vicdan, iman ve ahlâk”, bunlar insanı insan yapan, aynı gerçeğin farklı yönleridir. Vefasızlık, vasıfsızlık ve fırsatçılık; vicdansızlığın ve inançsızlığın tezahürleridir. Bu nedenle hem Altılı Masa’yı oluşturan parti yetkililerinin hem iktidar cephesinin hem de bütün halk kesimlerinin; artık nefsi heveslerin ve siyasi-şahsi hedeflerin ötesinde, Milli ve manevi değerlerimize ve geleceğimize uygun hareket etmeleri gerektiğini… Aksi halde başımıza gelecek felaketlerin hesabını veremeyeceklerini hatırlatmamız bir mes’uliyet ve mecburiyettir.

 


      [1] İlci Otel Ankara TV5 – 23 Haziran 2007 – Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN – Hasan Ünal – Ekrem Kızıltaş

 

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
14 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Veysel

Hamza Seyyit Bey’e
[quote name=”Hamza Seyyit”]Anlaşılmayan önemli bir konu var. Yani Milli Görüşçüler neden Milli Görüşçü birini aday görmek istemezde, Kılıçtaroğlu’nda diretir anlamak zor gerçekten.. Efendim onun oyu çok deniyorsa, e ozaman yarın aldığı her karara ortak olunacağı düşünüldüğünde durum karışık hal alıyor.[/quote]
[b]Hamza bey yorumunuzda haklı olarak güzel bir soru sormuşsunuz. Kılıçdaroğlu’nu kim istiyordan ziyade yukarıda yazan makalemizde kim istemiyor daha öne çıkan bir konu. İstemeyenler üzerinden oluşan cephenin unsurlarını gördükçe, mevcut seçim sathında bir ittifak kurmuş olan partilerin sözlerini tutmasının da önem arz ettiğini ifade etmekte fayda var. Bir gönülde iki sevda olmayacağından, elbette her Milli Görüşçü, Milli Görüş zihniyetinde bir zatın görevli olmasını arzu eder. Ancak sizin sorunuzda gizli imada olduğu gibi kendi olmayacaksa verdiği sözü yere atıp “vay efendim vebal var!” bahanesiyle hareket etmek imza attıktan sonra kaypaklığa girer. Bize düşen bize yakışanı yapıp sözümüzde durup, velev ki bir yanlışlık vuku bulma ihtimali olursa da gereken müdahaleyi yapmaktır. Çünkü bu milletin aslı Milli Görüşçü’dür. Yoksa “yahu bu taraftaki en azından bizim eski arkadaşımız” havası atıp, kimsenin yapmaya cesaret edemediği melanetlerin altına imza atana destek olmak en basit ifade ile iki yüzlülüktür. Bu da Milli Görüşçü birine yakışmaz. Vesselam..
[/b]

Mücahit Dinç

Yolun sonu…
Siyonist ve emperyalistlerin bütün oyunlarına rağmen AKP kaybedecek İnşallah. Tek çare Milli Çözüme inanan bir hükümetin kurulması…
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!

Gökçe Öztürk

Uydu değil ,lider ülke !
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, milletimizin bağımsızlık konusundaki vazgeçilmez kararlılığını arkasına alarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Öncülük ettiği Milli Mücadele hareketi ile milletimizin esarete asla boyun eğmeyeceğini bütün dünyaya göstermiştir. Milletimiz tıpkı Milli Mücadele günlerinde olduğu gibi bu sinsi planları boşa çıkaracak inanç, azim ve kararlılığa sahiptir. Sahip olduğu tecrübe ile bu oyunları boşa çıkaracaktır. Bizler tarih boyunca, dünyaya huzur ve saadet getirmiş bir ecdadın varisleriyiz. Yiğit düştüğü yerden kalkar. Bugün dünyaya hakim olan açlık, sefalet, kan ve gözyaşına son verecek iradeyi yine milletimiz ortaya koyacaktır. ‘Uydu değil, lider ülke’ vizyonu doğrultusunda önce Yeniden Büyük Türkiye, ardından Yeni Bir Dünya mutlaka kurulacaktır. Bu vesileyle vefatının 72’nci yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Milli Mücadele kahramanlarımızı ve bu vatan için canını vermiş bütün şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyorum. (10 Kasım 2010’da yayınladığı mesaj.)
Necmettin Erbakan

Hamza Seyyit

Anlaşılmayan önemli bir husus
Anlaşılmayan önemli bir konu var. Yani Milli Görüşçüler neden Milli Görüşçü birini aday görmek istemezde, Kılıçtaroğlu’nda diretir anlamak zor gerçekten.. Efendim onun oyu çok deniyorsa, e ozaman yarın aldığı her karara ortak olunacağı düşünüldüğünde durum karışık hal alıyor.

Hasan

Milli mutabakat için Kılıçdaroğlu aday gosterilmeli
“Küreselciler, Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerini çizdiler… Küresel güçler, Muhalefetin kazanabilecek bir adayla seçime gitmesini istemekteler… Bu nedenle Kemal Kılıçdaroğlu’nu değil, Ekrem İmamoğlu’nu desteklemekteler…” ifadelerini kullanmışlardı.

Şimdi Mahmut Övür’e ve ona hak veren yandaş kesimlere sormak lazımdı:

1- Küreselcilerin, kazanamayacağı gerekçesiyle Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerini çizdiklerini ve Ekrem İmamoğlu’nu desteklediklerini, Sn. Mahmut Övür nereden biliyorlardı? Küreselci odaklarla hangi irtibatları vardı veya hangi aracılar bu bilgiyi kendisine ulaştırmışlardı?..

2- Bu dedikleriniz doğruysa; Kemal Kılıçdaroğlu’nun önünü kesmek için, ikide bir Mansur Yavaş’ı ve Ekrem İmamoğlu’nu öne süren Meral Akşener’e ve ekibine de; bu aklı Küreselciler mi sunmaktalardı?

3- Bu mantıkla; Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu Küreselcilerin, yani Dış Güçlerin mi adamlarıydı?

4- Öyle ise; tam yirmi yıldır, Sn. Erdoğan’ı iktidara taşıyanlar ve orada tutanlar Küreselciler mi olmaktaydı?

[b]Sizin “Küreselciler” dedikleriniz, aslında dış güçler ve Siyonist odaklardı… Bunlar ABD ve AB’ye yön veren malum ve mel’un mihraklardı. Dünya ekonomisine ve bu zulüm ve sömürü sistemine hâkim olan faizci ve tekelci sermaye baronlarıydı… Eh, bu şeytan şebekesinin, yani Küreselci Çete’nin istemediği adam da, ülkemiz ve Milletimiz için hayırlı olmalıydı!..[/b]

[u]Aziz Milletimizin yarısından fazlasına “Zillet İttifakı, İllet İttifakı ve Rezalet İttifakı” diye saldırıp kalıplaştıran bu çamur ittifakına karşı sağ-sol-Milli Görüş ayırmadan tüm muhalefet kanadının irtibat ve ittihat halinde seçime katılıp bu tehlikeli gidişi durdurmaları tarihi bir zorunluluk halini almıştır. Bu nedenle önümüzdeki seçimler, bir Milli Mutabakat İktidarını doğuracak hedefle ele alınmalıdır![/u]

Mus ab

Bir kerede Yahudi’den önce Milli Çözümü siz anlayın.
Bir kerede Yahudi’den önce Milli Çözümü siz anlayın. Milli Çözüm’ü anlayıncaya kadar Siyonizm bu fırsatla hainliğini neticeye erdirmiş oluyor.

Bir kerede konunun her yönü ayan beyan olmadan yani artık her şey gün yüzüne çıkıp artık deli olan haricinde herkesin anlayacağı hali almadan, Milli Çözüm’ün dikkat çektiği tehlikeyi zamanında görüp bertaraf edelim!

Bir kerede hainler oyununu oynayıp yükünü alıp gidip ve sizi zarar/ziyan/perişanlık ve bin pişmanlıkla baş başa bırakmadan; Milli Çözüm’ü anlayıp, zalimin girişimini boşa çıkartalım.

Feto’nun hainliğini anlattığı için “Milli Çözüm’ü” duymazdan gelenler, yok sayanlar, karakollara gidip şikayet edenler, Fetö için (adına) “Ergenekondan” tutuklayanlar ve buna çanak tutanlar, haliyle 15 Temmuz darbe girişimini yapan odakların bir parçası bilerek bilmeyerek olanlar (neredeyse toplumun tamamı); bari bugün Milli Çözümün hep önceden haber verdiği “dosdoğru/kârlı çözüm yollarını” bari bugün tercih etmek suretiyle, başta kendimize bir iyilikte bulunalım.
Çünkü bir kulun hayra köstek/duyarsız olması felaketine, şerre alet olma ise helakına sebeptir.

“Siz Ona (Peygambere ve Hakk Dava Önderine) yardım etmezseniz (zararlı çıkan siz olacaksınız, çünkü) Allah Ona zaten ve kesinlikle yardım etti (ve edecektir)…” Tevbe 40

Osman Nuri

Siyaset Bilimci – Düşünür – Bilge – Cesur Şahsiyet denilince akla Ahmet AKGÜL Gelmekte… Makaleyi okuyan her vicdan ehli buna YÜREKTEN EVET demekte.
Yine Muhterem Ahmet Hocamız çok şükür hidayet feraset ve dirayet kokan bir makaleyi kaleme almışlar…Şükranlarımı arzediyorum.

Yeryüzünde ; iyilerle kötületin, faydalı olmak isteyenlerle zararlı olmak isteyenlerin, adil olanlarla zulmü esas alanların, doğrularla yanlışların mücadelesi şeklinde bir imtihan dünyasında yaşamaktayız. Ve bu imtihan dünyasında herkes hakka ya da batıla tarafgirliği ile bu imtihanını vermekte. Sonsuz şükürler ediyoruz ki; düşmansız ideolojinin yaşayamayacağı prensibini savunan kirli güçlerin safından bizlerin uzak kalmasına vesile olan Hak derdi dert ve dava edinen Milli Çözüm ve Üstad Ahmet Hocamız sayesinde her zaman doğru tercihlerde bulundurulduk. Bu muvaffakiyet ; karşı düşmanı yani Siyonizmi iyi tanımakdan ve Kur’an’a Sünnete tam hakim olmaktan ve Aziz Erbakan Hocamızı doğru anlsmsktan ileri geldiğini görmekteyiz. Evet Milli Çözüm ve hassaten Üstad Ahmet Hocamız tam hakkını veren Siyaset Bilimci düşünür aynı zamanda Bilge ve Yiğit bir şahsiyet örneği olduğunu, aylarca önceden 6’lı masa ve Kılıçdaroğlu mevzusundaki haklı düşünceleri birkez daha bunu tescillemiştir. Evet 6llı Masa’nın adaylık hakkı Kılıçdaroğlu’nundur … Ahmet Akgül Hocamızın önceki makalesindeki Kılıçdaroğlu hakkındaki şu saptamaları önem arzetmekteydi :
1-Sn. Kılıçdaroğlu Altılı Masa’yı kuran ve Millet İttifakı’nı ayakta tutan insandı…

2- Kılıçdaroğlu İYİ Parti’yi canlandıran ve barajı aştırıp siyaset imkânı sağlayan insandı… Hatırlanacağı üzere 15 Milletvekili CHP’den ayrılıp İYİ Parti’ye katılmışlardı ve Meral Akşener bu jestinden dolayı Sn. Kılıçdaroğlu’na teşekkür ve takdirlerini sunmuşlardı.

3- Devletin işleyişini tanıyan bir insandı…

4- Erdoğan’ın ve iktidarlarının talan ve tahribatlarına dirayet ve cesaretle karşı duran bir insandı…

5- Adaylığı konuşulanlar arasında; toplumun çok önemli kesimine ve hele kararsız kimselere umut ve heyecan aşılayan bir insandı.

6- Ve hele Sn. Kılıçdaroğlu’nun birçok konuşmasında, bir Kur’an ayetine dayanarak ve Rahmetli Erbakan’ın sloganına sahip çıkarak “Hak gelince, Bâtıl zail olup gidecek!” çıkışı acaba kimlerin canını sıkmıştı?
…..
diye yazılmıştı önceki makalelerde…

Şimdi bu makaleyi de okuyoruz ve kavrıyoruz hayır yanlış düşünüyorsunuz denilecek bir yazı olmadığını görüyoruz; Abd ve İsrail projesi olan 22 yılda yapılan tahribatları da düşünerek AKP’ye sahip çıkmaktansa, bu ülkenin içinden çıkmış makalede de belirtilen özelliklere sahip olan, 6’LI MASANIN ADAYI KILIÇDAROĞLU OLMALI VE DESTEKLENİLMELİDİR. Ancak makalenin sonunda da vurgulanan şu hakikatler dikkate alınmalı: [u][b]“Akıl, vicdan, iman ve ahlâk”, bunlar insanı insan yapan, aynı gerçeğin farklı yönleridir. Vefasızlık, vasıfsızlık ve fırsatçılık; vicdansızlığın ve inançsızlığın tezahürleridir. Bu nedenle hem Altılı Masa’yı oluşturan parti yetkililerinin hem iktidar cephesinin hem de bütün halk kesimlerinin; artık nefsi heveslerin ve siyasi-şahsi hedeflerin ötesinde, Milli ve manevi değerlerimize ve geleceğimize uygun hareket etmeleri gerektiğini… Aksi halde başımıza gelecek felaketlerin hesabını veremeyeceklerini hatırlatmamız bir mes’uliyet ve mecburiyettir[/b][/u].

Vahdet Nazlı

Mühim Bir Makale
Zalimler varsınlar kursunlar tuzaklarını. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır ve bu zalimlerin tuzaklarını da başlarına geçirecektir inşallah..!

Fatma Mert Bişkin

Mevla görelim nedecek?
“Akıl, vicdan, iman ve ahlâk”, bunlar insanı insan yapan, aynı gerçeğin farklı yönleridir. Vefasızlık, vasıfsızlık ve fırsatçılık; vicdansızlığın ve inançsızlığın tezahürleridir.
Bu nedenle hem Altılı Masa’yı oluşturan parti yetkililerinin hem iktidar cephesinin hem de bütün halk kesimlerinin; artık nefsi heveslerin ve siyasi-şahsi hedeflerin ötesinde, Milli ve manevi değerlerimize ve geleceğimize uygun hareket etmeleri gerektiğini… Aksi halde başımıza gelecek felaketlerin hesabını veremeyeceklerini hatırlatmamız bir mes’uliyet ve mecburiyettir.”
******
Ne bu altılı masanın nede tek tek altılı masayı olişturanların malesef ki;Ülkemiz ve insanlığın çıkarları için biraraya gelmedikleri çok açık..Amaç insanlığın kurtuluşu olmadığı için elbette bir yere varabilecekleri izlenimi oluşmadı kimsede..
Aksenerin hırsı,Kılıçdaroğlu’nun sitemi,İmamoğlunun mağduriyete oynatılması, diğerlerinin şu su bu su vb……
Hiç biri yorulmuş tekeri dinlenmiş tekerle değiştirmekten,bu değişimle siyonizme hizmetkar olmak istemekten başka bir şey değil..
Fakat elbette Milli Çözüm dergimize düşen,bu masayı paylaşanları,şu veya bu şekilde onlara destek vermeyi düşünenleri;”nefsi heveslerinin ve siyasi-şahsi hedeflerinin ötesinde,Milli ve manevi değerlerimize ve geleceğimize uygun hareket etme”leri noktasında uyarmak,aksi taktirde insanlığın başına gelecek felaketlerin hesabının muhakkak sorulacağının ikazını yapmaktı..
Ve yine en güzel ve en anlaşılır şekilde bu görev yapılmıştı.Makaleyi okurken aklıma Aziz Erbakan Hocamızın bir sözleri geldi;”Kul plan yaparken kaderi yazan gülermiş!””””
Bakalım kaderi yazan Zât’ın batılın ve onlara maşa olanların planlarına karşılık planı neydi?!…
Acizane Ahmet Hocamızı tebrik ederim.
Her bir cümlesi altın değerinde olan yazının/uyarıların dikkate alınmasını ve gerektiği şekilde hareket edilmesini temenni ederim..
Mevla görelim nedecek?Nedecekse güzel edecek!..

Veysel

Yandaşlık Zahmeti
Her işin kendine göre bir nimeti olduğu gibi bir de külfeti mevcut. Bizim yandaş takımı da yılllardır yedikleri nimetlerin riske girdiğini görüp külfet altına girmeyi göze alarak tehdit savurur oldular. Bugüne kadar sahtekarlıkla düşman numarası çektikleri “küreselcileri” yani “siyonistleri” hem tehdit hem de sığınak noktası olarak halka sunup hiç de istemedikleri zahmetlere katlanır oldular. Tabi bu durum da zor.. Rol yapmak da bir yere kadar.. Zira Milli Çözüm adamın foyasını ortaya seriyor.. Maske, boya ne varsa düşüveriyor.

Necmiye

Artistle Münafık,, müşrikle, münafık peki soralım o vakit hangisi daha tehlikeli,yada hangisiyle yola çıkılır???
Artistlik ve artistlerin farklı rollere bürünmeleri üzerine, çok çarpıcı bir misal daha verelim; Gürkan Uygun. Kurtlar Vadisi dizisinin meşhur “Memati Baş”ı… Şimdi “Teşkilat” dizisinin bir önceki sezonunda vatan haini “Yıldırım” rolünde idi. “Hain rolünün” hakkını hakkıyla verdi. Kötü adamı çok iyi oynadı. Ekran başındaki seyircileri hayli öfkelendirdi. Seyredenler, “Vay hain oğlu hain!” diye öfkelerini dile getirdiler. Aynı isim, aynı dizinin bu seneki bölümlerinde bu defa seyircilerin karşısına “Efkâr” karakteri ile çıktı. Bu defa vatanperver biri idi. Yine rolünü çok iyi oynuyordu. Bu defa da seyircilerin gönlünde taht kurdu. Zira rolünün hakkını veriyordu.

Artistlerin bu şekilde san’atlarını icra etmelerini niçin anlattık? Sözü asıl konumuz olan münafıklara getirmek istiyoruz. Münafıkların anlaşılması için bu artistlerden örnekler veriyoruz. Bakınız yukarıda örneğini verdiğimiz ve daha pek çok örnek verebileceğimiz artistler, kendilerine verilen rolleri en iyi şekilde oynamaktadırlar. Münafıklar da öyle… Kendilerine verilen rolleri mükemmel şekilde oynamaktadırlar. Belki de en meşhur artistleri ceplerinden çıkaracak derecede bir maharetle rol yapıyorlar.

Artistler, en kötü adam rolünü oynasalar da onların verdiği zararlar sadece filmde kalmaktadır. Münafıkların verdiği zararlar ise filmdeki gibi değildir, gerçektir ve müthiş tahribat yapmaktadır. “Lawrence”yi (Lovrıns) hatırlayınız. Bir adam, koca İmparatorluğun kolunu kanadını kırmıştır. Yaptıklarının sonunda; Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, Irak, derken Filistin, Suriye elimizden çıkmıştır. Diyeceksiniz ki; ona “münafık” denmez, “ajan” denir, öyledir ama o uzun bir müddet “Müslüman” rolüne bürünmüş, dindar ve kurtarıcı kahraman rolünü oynamıştır. Kendisi söylüyor; “Kendimi rolüme öylesine kaptırmıştım ki, kimsenin olmadığı zaman da bazen namaz kılıyordum” diyor.

Necati

VAR OLMAYA VEYA YOK OLMAYA KARAR VERMEK!
Siyonizm’in ülkemizdeki manevi işgalini, maddi işgalle de tamamlamak istediği bir ortamda; şeytan şebekesinin, yani Küreselci Çete’nin istediği adamı başkan yapabilmek için her türlü dalavereyi çeviren ister iktidar ister muhalefet içerisindeki işbirlikçi hainler ve Siyonizm’in etkisi altındaki medya halkı narkozlamış durumdadır.
Asıl mesele; tarihi ve Milli bir mes’uliyet üstlenerek Irkçı Emperyalizm’in medyasıyla narkozlanmış Milletimize gerçekleri haykırmaktır.
En mühim mesele; kendimizin, milletimizin ve bütün insanlığın dünya ve ahiret saadeti bakımından tercihimizi orta yere koymamızdır. Tercihlerimizle Türkiye olarak var olmaya veya yok olmaya karar verilecektir.
Bulunduğumuz tarihi nokta; Türkiye’nin madden işgal edilmek suretiyle ortadan kaldırılması, Büyük İsrail’in kurulması ve böylece Türkiye’nin yok edilmesine ait planın uygulanması aşamasıdır.
İşte tam da bu noktada Milli Çözüm; tarihi ve Milli bir mes’uliyeti üstlenerek Milletimize gerçekleri haykırmakta, hem Altılı Masa’yı oluşturan parti yetkililerinin, hem iktidar cephesinin, hem de bütün halk kesimlerinin; artık nefsi heveslerin ve siyasi-şahsi hedeflerin ötesinde, Milli ve manevi değerlerimize ve geleceğimize uygun hareket etmeleri gerektiğini… Aksi halde başımıza gelecek felaketlerin hesabını veremeyeceklerini hatırlatmaktadır.

ÂŞIK KEMALİ

HER SEÇİM MÜHİMDİR
“Çünkü seçimlerde kendimizin, milletimizin ve bütün insanlığın dünya ve ahiret saadeti bakımından tercihimizi orta yere koyuyoruz. Bundan daha mühim şey olamaz. Ancak bu seçimler, diğer bütün seçimlerin içerisinde çok daha büyük bir özelliğe sahip bulunmaktadır. Çünkü söylediğimiz tercihten başka, “bu seçimler, -Türkiye olarak- var olmaya veya yok olmaya” karar verme seçimidir. “
PROF. DR. NECMETTİN ERBAKAN

Necmettin

Milli Görev!..
Herbir cümlesi ülkemiz ve insanlık adına çok önemli tespit ve tahlillerle dolu olan makalemizin özellikle aşağıda paylaştığımız son paragrafı,çıkış yoluna işaret etmek açısından büyük önem taşımaktadır!..Evet vatan toprağı hızla kayarken;sağ- sol,sen-ben kavgalarının kısır ortamından kurtararak!..Ülkemizi acilen sahil-i selamete çıkarabilecek,gerçek anlamda milli çözümler öneren bir yapıya kavuşturulması en acil yapılması gereken “Milli Bir Görevdir”!..

“…Akıl, vicdan, iman ve ahlâk”, bunlar insanı insan yapan, aynı gerçeğin farklı yönleridir. Vefasızlık, vasıfsızlık ve fırsatçılık; vicdansızlığın ve inançsızlığın tezahürleridir. Bu nedenle hem Altılı Masa’yı oluşturan parti yetkililerinin hem iktidar cephesinin hem de bütün halk kesimlerinin; artık nefsi heveslerin ve siyasi-şahsi hedeflerin ötesinde, Milli ve manevi değerlerimize ve geleceğimize uygun hareket etmeleri gerektiğini… Aksi halde başımıza gelecek felaketlerin hesabını veremeyeceklerini hatırlatmamız bir mes’uliyet ve mecburiyettir….”

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
14
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx