MEDENİYET DÖNÜŞÜMLERİ BÜYÜK SAVAŞLARLA BAŞARILMAKTADIR;
SAVAŞLAR İSE ÜSTÜN TEKNOLOJİLERLE KAZANILMAKTADIR
Savaş-Teknoloji ve Medeniyet Değişimi Bağlantısı
İnsanlığın medeniyet tarihi alet kullanımı ile başlamıştır. Bundan dolayı savaşlarda da hep aletler kullanılmış, bunların doğru kullanımı, bu aletlerde uzmanlaşılması ve tek tek uzmanlaşan savaşçıların birlikte davranışı ile ilgili çalışmalar sürekli tekrarlanmış ve bugünlere varılmıştır. Yani insanlık tarihi, bir nevi savaşların tarihi olmaktadır, savaş teknolojileri ve disiplinleri üzerine kurgulanıp günümüze taşınmıştır. Tabi ki teknoloji tek başına yeterli olmamaktadır, bir o kadar değerli olan şey ise bunların disiplinli ve etkili kullanılmasıdır. Bir diğer deyişle savaş; mevcut tekniği uzmanlaşarak, en uygun şekilde kullanabilme ve bunu bir grup olarak kurallara uygun bir şekilde yerine getirebilme sanatıdır. Kesin olan, savaşların bir teknoloji ve uzmanlaşma yarışı olmasıdır. En yeni ve en iyi teknolojik silahlara sahip olan ve bunu en etkin kullanan taraf savaşı kazanır. Yani, diyebiliriz ki; savaşları kazanmak için hem en iyi tekniklere sahip olmalıdır hem de bunu uzman ekiplerle kullanmalıdır. Uzman ekiplerin ise bir eğitim ve örgütlenme işi olduğu açıktır. Dolayısıyla savaşta başarı, bir taraftan yüksek düzey teknoloji diğer taraftan buna uygun uzmanları yetiştirebilecek bir örgütlenme modeline bağlıdır. Bu açıdan savaşlar, savunma ve saldırı önceliğine dayalı teknolojiye göre kazanılır. Mevcut teknoloji bir önceliği belirler ve uzmanlaşma, bu önceliklere göre orduyu en iyi hale getirmeye yaramaktadır. Değişen durumların doğasına uygun ekonomi ve toplumsal düzen de buna uyarlanır.
Bu perspektiften dünya savaş tarihi incelendiğinde de görüleceği üzere, Roma’dan beri süregelen bir döngü ile savaşlar, savunma ve saldırı önceliklerine göre anlam kazanmıştır. Bu incelemeye göre, Roma devri profesyonel lejyonları ile başlayan savaş devri klasik savunma dönemi sayılır. Bu dönemde esas olan savaş teknolojileri, savunma ağırlıklı bir savaşı zorunlu kılmaktadır. Bu uzun klasik savunma savaşı dönemi, özellikle Hun göçlerinin yoğunlaştığı ve Roma’nın yıkılıp yerlerine Germenik kabilelerin devlet kurmaya başladığı zamana kadar ayakta kalır. MS 378 yılında Gotlar ile Romalılar arasındaki Edirne Savaşı, klasik savunma sisteminin çöküş aşamasıdır. Bu tarihten sonra, artık, yepyeni bir silah teknolojisi belirleyici olacaktır. Bu silah teknolojisi “AT”lardır, onların özel eğitilip savaşa hazırlanmasıdır.
Orta Çağ’ın başlangıcı olarak da kabul edilebilecek Kavimler Göçü ve Roma’nın yıkılışı sonrasında, bu ağır süvariye dayalı askeri sistem Avrupa’da yeni bir toplumsal düzen doğuracaktır. Zira artık birinci amaç ağır süvari yetiştirebilmeye bağlıdır. Tüm devlet düzeni ve ötesinde toplum düzeni buna göre kurgulanacaktır. Feodalizm olarak adlandırdığımız düzen, işte bunun sonucunda, yani ağır süvari ihtiyacı sonucunda ortaya çıkmıştır. Saldırı öncelikli taktikleri uygulayanları incelediğimizde ise, Hannibal gibi erken tarihli bir komutandan, Alparslan gibi Orta Çağ’ın meşhur fatihine kadar birçok şahsiyet bunlar arasındadır.
Çöken Roma sistemi sonrasında ve yepyeni bir silah karşısında, yani ağır süvari karşısında, kurulu düzenler, tabii olarak bir kalkana yani savunmaya ihtiyaç duymuşlardır. Feodalizm işte bu ihtiyacı güçlü kaleler yaparak sağlamıştır. Bu dönemde, mevcut kaleler, atları geri plana itmiş, saldırı düzeni, orduları kalelerin içine sıkıştırmış ve eski temeller üzerine yepyeni surlar inşa edilerek, kaleler ve şatolar ortaya çıkmıştır. Zira savaşlar artık kuşatma savaşlarına, güçlü okçuların savaşına dönüşmüştür ve hatta artık bu oklar yavaş yavaş 16. yy. ilk yarısında yerini tüfeklere tamamen bırakmıştır.
Ardından tüfeklerin yayılması ile yani erken modern savaş sistemi içerisinde, ağır süvariye artık yer kalmamıştır. Her ne kadar, Otuz Yıl Savaşları’nda, taktik düzenlemeler neticesinde süvari ve piyade sayısı eşitlenmiş dahi olsa bu durum savunma öncelikli savaş sisteminin değişmesine yol açmıştır. Bu modern savunma düzeni, Avrupa’dan başlayarak, Osmanlı’yı ve sonrasını da içine alan yeni bir savunma konseptinin, savaş gerçekliğinin adıdır.
Bu sefer değişikliğin sebebi teknoloji olacaktır. Tank denilen büyük savaş aletinin geliştirilmesi günümüzde de yaşanmakta olan modern saldırı savaşının başlangıcıdır. Körfez Savaşı, Irak Savaşı ve dahası, bu savaş tipinin birer devamıdır. Atatürk öncülüğündeki Büyük Taarruz adı verilen Başkomutanlık Meydan Muharebesi de adı üstünde, birer saldırı öncelikli savaştır.
Günümüzde, uçaklarla, insansız hava araçlarıyla, çok tahripkâr ve tehlikeli bombalarla halen daha süren saldırı öncelikli savaş stili, yüksek ihtimalle bir gün yerini yeni bir savunma öncelikli savaş stiline bırakacaktır. Yukarıda açıklanmaya çalışılan döngü bunun kanıtıdır. Bu savunma sistemi, belki robotlar ile gerçekleşmeye başlayacak veya robotlar daha güçlü bir saldırı dünyası oluşturacaktır. Örneğin, insansız hava araçları ile bazı ülkelere karşı gerçekleştirilen saldırılar bu kapsamdadır. Topyekûn bir harpte de benzer saldırılar yapılırsa, mevcut riskler savaşları savunma ağırlıklı bir hale mi sokacaktır, yoksa saldırı ağırlıklı bir mücadele süreci mi yaşanacaktır, bu ileride anlaşılacaktır.
Bu robotik silahlar yepyeni bir savunma stili getirecek ve gerçekleşecek olan yeniliklerde zincirleme reaksiyonla tüm devlet yapısını ve hatta ötesinde toplum yapısını sarsacaktır ve büyük değişimlere yol açacaktır. Zira savaşlarda personel kaynağı, silah teknolojileri gibi değişimler, yukarıda değinildiği gibi sürekli olarak toplumları-devletleri değişime zorlamaktadır.
Son 400 yıldır ırkçı emperyalizm güdümlü barbar Batı medeniyeti, bugün İsrail olarak; hem iyice azgınlaşmış, hem de artık yıkıma yaklaşmıştır. İslam endeksli, insan eksenli ve Türkiye merkezli yeni bir barış ve bereket medeniyeti kaçınılmazdır ve çok yakındır.
Ancak bu medeniyet dönüşümleri, tarihi savaşlarla başarılmaktadır; bu savaşlar ise, karşı tarafta bulunmayan yeni teknoloji harikalarıyla kazanılmaktadır.
Bir konferansında; “Şimdi ben (stratejik gizlilik için) açık konuşmaktan çekiniyorum. Ama (psikolojik caydırıcılık için) açık konuşmadan da olmuyor.” diyen Hocamız şunları açıklamıştı:
Erbakan Hocamızın sıkça anlattığı ve örnek olarak verdiği Kadeş Harbi’nde; Mısırlıların demir çerçeveli ve ağaç tekerlekli at arabalarına, iki kişi binebildiği için, biri arabayı sürerken diğeri ok atabiliyordu. Bu yeni bir teknoloji olarak büyük avantaj sağlıyordu. Mezopotamyalıların (Hititlilerin) arabaları ise taş tekerlekliydi ve çok ağır olduğundan sadece bir kişi binebiliyor ve o kişi hem arabayı sürüyor hem durup ok atıyordu. Mısırlıların bu teknolojik üstünlükleri onlara savaş kazandırmıştı. Ancak Mısırlılara asıl savaşı kazandıran; bu teknolojik buluşlarını gizli tutmaları ve savaş zamanı ortaya çıkarmalarıydı. Bu, STRATEJİK GİZLİLİK prensibi kuralıydı. Çünkü iki ülke savaşın eşiğine geldiğinde; önce diplomatik temaslar başlar, sonuç alınamazsa, psikolojik caydırıcılık unsuru olarak tatbikatlar yapılıp silah ve manevra kabiliyetleri ile düşmana gözdağı verilmeye çalışılırdı. Bununla; “Benimle baş edemezsin, gel şu masaya oturalım, anlaşalım” mesajı aktarılırdı. Veya günümüzde silah fuarlarında ürettiği silahları satışa sunarlardı. Herkes bilir ki; satışa sunulan ve tatbikatlarda kullanılan silahların bir üst versiyonu fuarlarda sergilenip açığa vurulmamış ve henüz tatbikatlarda kullanılmamıştır! Bu tür psikolojik caydırıcılık da işe yaramazsa artık savaş kaçınılmazdır.
Biz şimdilik, Erbakan Hocamızın teknoloji harikası silahlarının sadece psikolojik caydırıcılık unsuru olarak ortaya çıkarılanlarını aktarmaktayız. Ancak bunların bile tamamı hiçbir ülkede olmayan ve sadece Türk Ordusu’nun bilgisinde bulunan ve tamamen Milli olan silahlardır. Bu yüzden Siyonist merkezler panik ve korku yaşıyorlarsa, siz; asıl ARMAGEDDON savaşını kazandıracak son teknoloji harikaları olan ve STRATEJİK GİZLİLİK sebebiyle saklı tutulan ve açıklanmayan silahlar ortaya çıktığında ve Kuduz İsrail yerin dibine batırıldığında, Erbakan Hocamızın teknolojik harikaları daha iyi anlaşılacak ve saygınlık kazanacaktır.
Evet, savaşlar yeni icatları doğurmakta, kazanan ülkeleri daha güçlü yapmakta, ardından siyasi ve kültürel değişimlere yol açmakta, dünyada yeni dinamikler ve merkezi güçler ortaya çıkarmakta, hatta yeni medeniyetlere kapı açmaktadır.
Savaşlar maalesef ölümlere ve yıkımlara neden olmaktadır, ama aynı zamanda teknolojik yeniliklere ve medeniyet değişimlerine de kapı aralamaktadır. Bugünün dünyası da siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel olarak çok hızlı bir dönüşüm yaşamaktadır. Birkaç on yıl gibi kısa bir zaman dilimi içerisinde toplum, aile, fabrikalar, eğitim, yaşam biçimimiz gibi temel olgular büyük bir dönüşüme uğramaktadır. Şu anda 5G telefonların tehlikelerini konuşurken, 6G ile insan yaşamının tümden değişeceğini düşünmemiz buna verilebilecek örneklerin başındadır. Önümüzdeki birkaç yılda savunma anlayışlarında yaşanacak büyük değişimler, belki de bugünkü silah ve savunma sistemlerini geçersiz hale sokacaktır. Ezberlediğimiz şeyleri silip ortadan kaldıracak, tüm elektronik spektrumu kontrol altına alacak yeni teknolojiler ortaya çıkacaktır.
Halen konvansiyonel kuvvetlerin II. Dünya Savaşı’nda yakaladığı paradigma -otomatik silahlar, zırhlılar, güdümlü füze ve bomba taşıyan uçaklar- önemli ölçüde ihtiyaç konumundadır. 1960’ların ikinci yarısında yeni bir askeri devrim dönemine; çoklu bağımsız hedeflere gidebilen savaş başlıkları, lazerli cruise füzeleri, kızılötesi ve görüntülü hedefleme, füze savunma ve uydu-savar silahları gibi silahlarla girilmiş durumdadır. 1970’lerde uzay bilgi teknolojilerinde bir devrim yaşanmıştır. Sonrasında bazı ülkelerde teknik olarak uçak gemisi, denizaltı, tank ve bombardıman uçağı gibi geleneksel silah platformlarını mükemmelleştirme-modernleştirme hamleleri yaşanmıştır. Bu silahların ömrünü artırmak ve tehditlere karşı koyabilmek için hassas güdümlü mühimmatlar yapılmıştır. Çıplak gözün sağlayabileceğinden çok daha büyük isabet oranı ve menzil atışı sağlayabilen atış kontrol sistemleri, yeni askeri teknik devriminin olgularıdır.
Afganistan ve Irak’ta sonuç almak için üç ana unsur öne çıkmıştı;
1- Çok uzun menzilli B-2 ve B-52 bombardıman uçakları,
2- Kuvvetlerin uyumlu çalışmasının esasını oluşturan sayısal haberleşme platformları,
3- Yeni muharebe alanı silahı olan küçük, feda edilebilen pilotsuz Predator uçakları.
Motoruyla sürekli uçabilen ve güdüm sistemiyle hedefe yönlendirilen roket ve füzeler, düşman hedeflerinde tahrip oranını büyük ölçüde artırmıştır. Ortaya çıkan yeni savaş kültüründe menzil ve etkinliğin sayısal artışı nitelikleri taşımaktaydı. Ateşli silahların öne çıktığı son beş yüzyıldan sonra, (roket veya namludan fırlatılan) yeni mühimmat balistik yasalara bağlı kalmıyorlardı. Tomahawk ve Cruise füzeleri örneğinde görüldüğü gibi yüzlerce kilometre öteden ateşlenebiliyor, arazi ve uydu navigasyon (yönlendirme) sistemi ile hedefe kilitleniyor ve çeşitli güdüm sistemleri sayesinde hedefi tam isabetle vuruyorlardı.
Dünya orduları 20. yüzyılın son çeyreğine kadar az çok aynı silah ve mühimmatı kullanırdı. 21. yüzyıl, bu alanda üç ana gelişme ile başlamıştır. 1- İmha veya yok etme özelliğinin artması, 2- Benzeri olmayan platformların ortaya çıkması ve 3- Askeri teknolojide daha büyük sistemlerin oluşturulmasıyla, artık basit yüksek patlayıcı mühimmatın devri geçmiş, çok başlıklı ve hedefine göre (tank, köprü vb.) ayarlanmış mühimmat taşıyan füzeler ortaya çıkmıştır.
• Günümüzde Caydırıcılık Savaşları Öne Çıkmıştır!
Gelecekte askeri stratejinin hedefi ne olacaktır? Hedef, yine rakibin caydırılması ve bunun için askeri gücünün ortadan kaldırılması olacaktır. Yapılacak tahmini planlar, esnek caydırma/karşılık ihtimalleri de dahil çeşitli askeri seçenekleri taşımalı, bunlar siyasi eylem planı ile koordineli hazırlanmalıdır. Askeri caydırma seçenekleri şunları kapsamalıdır;
– Hedefin siber altyapısının çökertilmesi hazırlıkları.
– Hedef ülkede ayaklanma ve iç karışıklık çıkarılması. (Suriye’den, Irak’tan, Afganistan’dan ve şimdi Lübnan’dan kaçarak Türkiye’mize sığınan milyonlarca yabancının, PKK ve DEAŞ gibi örgütler üzerinden kışkırtılıp iç karışıklık çıkarılmasıyla ülkemizin kaos ve kargaşaya sürüklenmesi tehlikesi ciddiye alınmalıdır.)
– Çeşitli ve etkin uygulamalar ile rakip silah kuvvetlerinin sınırlandırılması.
– Balistik ve nükleer füze tehdidi ile korkutulması.
– Hedef ülke içinde kaynağı belli olmayan tahribatlar başlatılması.
– Rakip ülke hakkında toplanan videolar ile medyada psikolojik savaş başlatılması.
• Uzun ve Yıpratma Savaşları Başlatılmıştır!
Son 200 yıldır savaşın doğası ve savaş alanı ile ilgili temel özellikler de önemli değişimlere uğramıştır. Savaşlar artık büyük şehirleri de savaş alanı haline getirmiş, terörle mücadele gibi sonu olmayan uzun savaş yöntemi ortaya çıkmıştır. Geçmiş yüzyıllara göre savaşlarda çatışmalar daha da yoğunlaşmıştır ve büyük güçler dünyaya hâkimiyet hedefine odaklanmış durumdadır.
• Artık Uzaktan Savaşlar Çağıdır!
Bugüne kadar, Uzaktan Savaş’ın ana uygulamalarını, istihbarat bilgileri, özel askeri şirketler, güvenlik iş birliği ve özel kuvvetler oluşturmaktaydı. Buna siber ve dron alanındaki teknolojiler eklenmiş durumdadır. Şimdi bu konseptin büyük savaş seçenekleri yerine müdahale için nasıl daha etkin konuma getirilebileceği tartışılmaktadır. Kendi kendine hareket eden robot makinelerin gelişmesi yapay zekâ çalışmaları ile birlikte hız kazanmıştır. Son yıllarda tartışılan ve henüz içeriği tamamlanmamış bir yaklaşım ile veraset savaşı ve vekâleten savaş kavramları ile bağlantı kurulmaktadır. Bazı yönleri ile de dron savaşını kapsamaktadır.
• Ağ Savaşları Yoğunlaşmıştır!
Yeni nesil iletişim teknolojisinin gelişmesi ile sahadaki asker ile en üstteki komutan arasında doğrudan hem de görüntülü iletişim imkânı ortaya çıkmıştır. Generaller artık cephede olmadan adamlarını yönetebilme imkânına kavuşurken, bu gelişmelerle komutanın merkezileşmesi yanında mikro-yönetim gibi durumlar yaygınlaşmıştır. Ağ merkezli savaş konseptinin ürünü olan şemsiye sistem; gerçek zamanlı olarak her dost asker, tank, uçak ve geminin konumunu saptamakta, onları dijital bir harita üzerinde izlemekte ve istihbarattan alınan bilgilerle komutları aktarmaktadır.
• Siber Savaşlar Önem Kazanmıştır!
Siber savaş; iletişim bilgilerine dayalı esaslar ile askeri operasyonların yapılmasıdır. Bu savaşta, düşmanın bilgi ve haberleşme sistemleri kesintiye uğratılır veya patlatılır. Diğer yandan kendi hakkımızdaki bilgiler saklanırken düşman hakkındaki her şey bilinmeye çalışılır. Bu savaş, özellikle kuvvet dengesinin olmadığı durumlarda bilgi ve bilişim dengesinin kendi lehimize döndürülmesi ile kazanılmaktadır. Teknolojik bilgi kullanılarak daha az malzeme ve insan ile düşman hedeflerin imhasıdır. Bu savaş türünde: Komuta-kontrol, istihbarat toplama-işlem-dağıtım, taktik haberleşme, yer belirleme, düşman ve dost tanımlama, akıllı silah sistemleri gibi çok çeşitli teknolojiler kullanılmakta ve aynı zamanda düşman bilgi ve haberleşme sistemlerine karşı köreltme, karıştırma, aldatma, aşırı yükleme ve sızma gibi elektronik savaş yöntemleri uygulanmaktadır. Siber savaş, ağ yapısı nedeni ile bazı komuta-kontrol sistemlerinin merkezi olmayan bir anlayışla kullanılmasını, diğer yandan büyük resmi görmek için merkezi uygulamaları gerekli kılmaktadır.
Bilgi savaşı modellerinin en yenisi ve etkilisi olan “Stratejik Felç” ise, teknolojinin getirdiği imkânlar sayesinde en az hasar ve sivil halk kaybı ile hedefin savaşma azim ve iradesini köreltip stratejik ve ekonomik hedeflere taarruz edilerek, düşmanın teslim olmaktan başka hiçbir çıkar yolunun kalmaması durumunu anlatır. “Stratejik Felç” saldırısında, hedefler genellikle hasım ülkenin ulusal gücünü oluşturan ve kaybı halinde o ülkenin toplam gücünü etkileyerek hayatı felce uğratan teknoloji harikalarıdır! İşte Erbakan Hocamız bunları anlatmaktadır.
• Şimdi Uzay Savaşlarına Hazırlık Yapılmaktadır!
21. yüzyılda savaşın halen silahlanması yasak olan uzaya taşınmasından endişe duyulmaktadır. Görünen o ki, uzay; geleceğin savaşlarının ağırlık merkezi yapılma yolundadır. Halen GPS uyduları; modern orduların hareketlerine, uçaklarına ve uzay gemilerine yön veren konumdadır. Kehf Suresi 83 ile 100. ayetler arasındaki Zülkarneyn (AS) kıssasında belki de uzay savaşlarına işaret olunmaktadır.
Uzayla ilgili, hedeflenen teknolojiler sivil sektörü de içine alan bir ulusal çıkar alanıdır ve atma sistemleri, astronomi, gezegen keşfi, uzay gözetlemesi, insan performansı gibi alanları bulunmaktadır. Bu kapsamda, uzay teknolojisinin üç ana alanı vardır;
1- Platformlar; uydular, güç, uzay istasyonu, itme, görüntüleme, malzemeler ve aktif/pasif tedbirler alınması.
2- Sensör takımları; yüksek performanslı algılama cihazları ve yüksek teknoloji hazırlıkları.
3- Operasyonlar; uzay kontrolü, uzayda durum farkındalığı, uzayda hava tahmini ve tedbir hazırlıkları, otonomi ve haberleşme ağları.
Siber ve uzay gibi kritik boyutlar; GPS kabiliyetinin muhafazası, zamanlama ve senkronizasyon için önemli siber tehditler, en çok iç güvenliği hedef alacaktır.
Askeri dönüşümün ürünü olacak yeni yıkıcı teknolojiler; akıllı, birbiri ile bağlantılı, dağılmış ve dijital olacaktır.
1- Akıllı sistemler; entegre ve bütünleyici yapay zekâ, analitik ve karar verme kabiliyetleri oluşacaktır.
– Otonomi (özerk ve özel) birimler; yapay zekâ kullanan, belli seviyede bağımsız karar verebilen otonom sistemler kurulacaktır. Bu otonom sistemler dijital bir eleman üzerine konuşlanmış platform olan robotlar olacaktır.
– İnsan aklının en üst düzeyde değerlendirilmesi; geliştirilmiş insan-makine öğrenme ve sinerjik davranışlarına psiko-sosyal sistemlerin entegrasyonu sağlanacaktır.
– Bilgi analitiği ve orijinal çözümler üretilmesi; bilgi, öngörü ve tavsiye verecek büyük veri setleri ve gelişmiş matematik kullanan (yapay zekâ dâhil) gelişmiş analitik yöntemler uygulanacaktır.
2- Birbiri ile irtibatlı stratejiler; gerçek ve sanal ortamların (sensörler, teşkilatlar, kurumlar, otonom ajanlar ve süreçler) ağ (şebeke) ile örtüşmesi ayarlanacaktır.
– Güvenilir haberleşme; dağıtım teknolojileri (blockchain vb.), kuantum anahtar dağıtımı, post-kuantum kriptografi ve güvenilir karşılıklı eylem ve bilgi değişimi, yapay zekâ siber ajanları kullanımı gibi teknolojiler devreye sokulacaktır.
– Sinerjik sistemler; yeni-eko sistemler (akıllı şehirler gibi) yaratılmasında karmaşık (fiziksel veya sanal) sistemler geliştirilmesi üzerinde yoğunlaşılacaktır.
3- Dağılmış güçler ve projeler; merkezi olmayan ve geniş ölçüde yayılmış büyük ölçekli sensörleme, depolama, hesaplama, karar verme, araştırma ve geliştirme istasyonları kurulacaktır.
Teknoloji, Savaş ve Medeniyetlerin Hâkimiyeti; Birbirine Bağlıdır!
“Teknoloji, savaş ve medeniyetlerin hâkimiyeti”, insanlık tarihi boyunca iç içe giren ve birbirini şekillendiren kavramlardır. Bu üçlü arasındaki ilişki, sürekli bir evrim içerisinde olmuş ve medeniyetlerin yükseliş ve düşüşlerinde önemli bir rol oynamışlardır. Teknolojinin savaş üzerindeki etkisi tartışılmazdır.
Savaşın İlk Dönemleri: İlkel Silahlar ve Fiziksel Güç Kullanımı
• Taş Devri: İlk savaşlar, basit taş aletler ve fiziksel güç kullanılarak yapılmıştır. Avcılık ve toplama toplumlarında yaşanan çatışmalar genellikle küçük çaplıydı ve yerel nitelikler taşımaktaydı.
• Bronz ve Demir Çağları: Metal işleme teknolojilerindeki gelişmeler, daha etkili silahların üretilmesine olanak tanıdı. Bronz ve demirden yapılmış kılıçlar, mızraklar ve oklar, savaşların daha organize ve yıkıcı hale gelmesine yol açtı. Davud’un sapan taşı teknolojisiyle sayı ve silah üstünlüğü olan düşmanı dağıtması bu çağların harikasıydı. (Bak: Bakara: 246-252. ayetleri)
Orta Çağ: Şövalyeler, Kaleler ve Dini Savaşlar
• Feodal Sistem Dönemi: Orta Çağ’da feodal sistemin hâkim olduğu Avrupa’da, şövalyeler ve piyadeler arasındaki savaşlar yaygındı. Kaleler, savunma için önemli yapılar olarak kullanılmıştı.
• Dini Savaşlar Süreci: Hristiyanlığın yozlaştırılması ve İslam’ın yayılması, Haçlı-Emperyalist Batı’nın, dini temelli savaşlarına yol açmıştı. Haçlı Seferleri, bu dönemdeki en önemli dini savaşlardan sayılırdı.
Modern Çağ: Ateşli Silahlar ve Ulus Devletler Savaşı
• Ateşli Silahların Yaygınlaşması: Barutun keşfi ve ateşli silahların geliştirilmesi, savaşın doğasını kökten değişime uğrattı. Zırhların önemi azaldı ve savaşlar daha uzak mesafelerden yapılabilmeye başlandı.
• Ulus Devletlerin Doğması: Ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte uluslararası ilişkilerde rekabet arttı ve büyük ölçekli savaşlar daha sık görülmeye başlandı.
Kitle İmha Silahları ve Büyük Savaşların Yaygınlaşması
• Endüstri Devrimi ve Sonrası: Endüstri Devrimi, silah üretimini hızlandırarak büyük ordu birliklerinin donatılmasına olanak sağladı.
• İki Dünya Savaşı: 20. yüzyılda yaşanan iki dünya savaşı, büyük savaş kavramının ortaya çıkmasına yol açtı. Savaşlar, tüm toplumları ve ekonomileri etkileyen büyük çatışmalara dönüşmüş durumdaydı.
• Soğuk Savaş ve Caydırıcılık Fırsatı: Nükleer silahların ortaya çıkmasıyla birlikte, dünya uzun yıllar süren bir soğuk savaş dönemine girmek zorunda kaldı. Nükleer caydırıcılık, büyük ölçekli bir savaşın riskini azaltırken, aynı zamanda yeni bir tür güvensizlik ortamı hazırlamıştı.
Günümüz: Asimetrik Savaşlar ve Teknolojik Gelişmeler Çağı
• Asimetrik Savaşlar: Devletler ile devlet dışı aktörler arasındaki savaşlar, günümüzün en önemli güvenlik sorunlarından biri halini almıştır. Bu tür savaşlar, geleneksel savaş yöntemlerinin yanı sıra gerilla taktikleri, terör eylemleri ve siber saldırılar gibi yöntemleri de kullanmaktadır. Türkiye’mizin Amerika destekli PKK mücadelesi ve çok başarılı neticeleri bu cinsten asimetrik savaştır.
• Teknolojik Gelişme Aşamaları: SİHA’lar, insansız hava araçları, yapay zekâ ve siber savaş gibi teknolojik gelişmeler, savaşın doğasını bir kez daha değiştirmeye başlamıştır.
Savaşların Geleceği Nasıl Olacaktır?
Gelecekte savaşın nasıl olacağı konusunda kesin bir öngörü yapmak zor olsa da, bazı eğilimleri saptamak kolaydır:
• Hibrit Savaşlar Yapılacaktır: Geleneksel ve asimetrik savaş yöntemlerinin bir arada kullanıldığı hibrit savaşların daha sık yaşanacağı anlaşılmaktadır.
• Siber Savaşlar Yoğunlaşacaktır: Siber saldırılar, devletlerin altyapılarını hedef alarak önemli zararlara neden olacaktır. Kuduz İsrail’in Lübnan Hizbullahı’na, çağrı cihazlarını patlatmak şeklindeki saldırıları bunun kanıtıdır.
• Otonom Silahlar Kullanılacaktır: İnsan müdahalesi olmadan hedef seçebilen ve ateş edebilen otonom silahlar, büyük etik tartışmalara yol açacaktır.
• Uzay Savaşları Başlayacaktır: Uzayın askeri amaçlarla kullanılması, yeni bir savaş alanı olarak ortaya çıkacaktır.
Milli Savunma Alanında Türkiye’nin Üstün Teknolojik Atılımları ve Erbakan’ın Harika Altyapısı
ESAM’ın tarihi bir toplantısında Rahmetli Başbakanlarımızdan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız, çağımızın dönüşüm projelerini şöyle açıklamıştı:
27 Mayıs 2006’da İstanbul Ali Sami Yen Stadında muhteşem bir katılım ve coşkuyla kutlanan İstanbul’un Fetih yıldönümü şöleninden bir gün sonra; Grand Cevahir Kongre Sarayı’nda ESAM tarafından düzenlenen ve İslam dünyasından yüzlerce devlet adamı ve ilim erbabının katılımı ile gerçekleşen, Milli Çözüm Ekibi olarak bizlerin de iştirak ettiğimiz “Müslüman Toplulukları ve Sorumlulukları” konulu ilmi konferansta Erbakan Hoca;
• İslam dünyasının ve insanlığın temel problemlerini ve sebeplerini,
• Kurtuluş çarelerini ve çözüm projelerini,
• Bunlarla ilgili yeni fikir önerilerini, fiili tatbikat örneklerini ve başarılı pratiklerini, çok akıcı bir dille ve çarpıcı misallerle anlatmıştı ve bunlar Milli Çözüm Dergimizde defalarca yazılmıştı:
Artık pilotsuz uçaklarımız hazırdı:
ASELSAN ve TAI gibi Milli müesseselerimizin ve Teknoloji Araştırma Şirketlerimizin ürettiği pilotsuz uçakların yapımı tamamlanmış, dünyadaki örneklerinden daha üstün ve etkin konuma ulaşmışlardır. Simülatör sistemiyle, bu uçakların kendisine zarar vermeden çok çeşitli denemeler rahatlıkla yapılmaktadır. Bütün bunlarda seri imalat safhasına gelinmiş durumdadır. Her türlü silah ve teknolojik araç ve gereçler üretilip savunma ihtiyaçlarımız için hazırlanmıştır. Bütün bu özgün başarı ve birikimlerin pek çoğu şanlı ordumuzun hizmetine sunulmuş bulunmaktadır. Ancak çok stratejik teknoloji harikaları, tarihi hamle için gizli tutulmaktadır.
a- Pilotsuz uçakların yanında her türlü bilgisayarlı savunma araç ve gereçlerinin,
b- Duvardan, kapıdan, mayınlı ortamdan, tel örgülü ve elektrikli manialardan aşan ve hedefine ulaşıp görevini yapan, yürüyen teknolojik böceklerin,
c- Ulusal ve uluslararası her türlü stratejik konuşma ve yazışmaları dinleyecek ve değerlendirecek, ama kendisi asla çözülmeyecek son sistem iletişim aletlerinin,
d- Düşman ülke ve örgütlerin elindeki bilgisayar sistemlerini, teknolojik projelerini, hıyanet ve saldırı girişimlerini, bunların çok özel ve gizli casusluk şebekelerini takip ve tahrip edici özellik ve yeteneklere sahip, sentetik ilaç kapsülleri benzeri, uzaktan kumandalı ve fark edilmesi imkânsız; bir nevi “suni cin” modellerinin, bunların hepsinin:
e- Tasarım ve proje başlangıçlarını, f- Model ve deneme safhalarını, g- Seri üretim ve geliştirme aşamalarını, gerçek ve örnek video çekimleriyle gösteren Erbakan Hoca’nın bu tanıtım filmleri, hayret ve hayranlık uyandırmış ve: “Ahir zamanda ve Hz. Mehdi’nin Deccal’a karşı kutlu savaşında ‘barut ateş almayacak, silahlar patlamayacak’” mealinde müjdelenen haberlerin nasıl hakikat olacağı böylece ispatlanmıştır.
Elbette düşman güçler ve emperyalist merkezler de bu kutlu gerçeklerin ve mutlu gelişmelerin farkındaydı ve telaşındaydı. Ama önünde sonunda Hak Bâtıla, adalet barbarlığa galebe çalacak, inşaallah Türkiye merkezli ve insan endeksli yeni bir medeniyet inkılabı yaşanacaktı.
Bütün bu teknolojik harikaların altyapısını hazırlayan Aziz Erbakan Hocamızı minnetle ve şükranla anıyor, O’nun başlattığı tarihi devrim ve değişimin devam ettiğini hatırlatıyor ve pek yakında büyük zafere erişileceğini umuyoruz.
TÜBİTAK SAGE, ASELSAN, TAI ve BAYRAKTAR gibi kurumlarımızın değerli yöneticilerine ve seçkin mühendislerine ve uzman ekiplerine de tebrik ve teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu yüksek savunma sistemlerini Amerika, Avrupa ve İsrail destekli PKK ve türevlerine karşı, üstün bir başarı ve kararlılıkla uygulayan, Kahraman Ordumuzun Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerine, Jandarma ve Özel Timlerimize devamlı dualar ediyor ve kutluyoruz. Ve tabi bu uğurda canlarını feda eden aziz şehitlerimize de rahmet ve cennet diliyoruz.
Çanakkale’de hep birlikte boğazımıza sarılıp boğmayı başaramayan Haçlı Siyonist güçlere bağlı 78 ülkenin bugün ayaklarımızı koparmak üzere Doğu Akdeniz’e yığdıkları tüm savaş gemilerini ve son sistem tahrip güçlerini denize batırmadan, Avrupa, Amerika ve İsrail’in burnunu kırıp hizaya sokmadan; her din ve görüşten bütün insanların huzur, hürriyet ve refah içinde yaşayacakları bir ADİL DÜZEN’İ bize kurdurmayacaklarını, %90 oy alıp iktidar olsak da buna fırsat tanımayacaklarını biliyor ve işte bu nedenlerle hadislerde haber verilen büyük hesaplaşmaya hazırlanıyoruz.
Şimdi, Aziz Erbakan Hocamızın temellerini attığı, altyapısını hazırladığı ve bilimsel şifrelerini ilgililere aktardığı, Milli ve yerli savunma teknolojilerimizin:
• Bugün ulaştığı aşamalarını…
• Hayranlık ve heyecan uyandıran detaylarını…
• Ve zaten medyaya da yansıyan ve seri üretime başlanan harikalarını sizlerle paylaştık.
Bunca teknolojik gelişmeye rağmen, Şırnak’ta 13 seçme ve seviyeli komutanımızı kaybettiğimiz helikopter kazası niye yaşandı? sorusuna gelince; bizim araştırmalar sonucu oluşan kanaatimiz şudur:
1- Siyasi iradenin-hükümetin duyarsızlığı, gerekli ve yeterli tedbirleri almak hususunda gevşek davranması.
2- Bölgedeki sorumluların stratejik ve taktik ihmalkârlığı.
3- Bazılarının “Çözüm Süreci” bizim ise “gaflet ve hıyanet sersemliği” dediğimiz müddet içerisinde, PKK’nın, Amerika ve İsrail’den aldığı ve bölgede mahallelerden mağaralara kadar yığınak yaptığı, uçaksavarlardan zırhlı patlayıcılara kadar korkunç silah depoları bu feci kazaya yol açmıştır.
Erbakan Hocamızın; milli ve yerli olarak yüksek teknolojiyle ürettikleri silahları anlattığı 1995 yılında Kanal 6 TV’deki konuşmasında şunları aktarmıştı:
“İslam NATO’su kurulduğu zaman, bütün Müslüman ülkeler kendi silah-savunma sanayini planlayacaklar ve onlara (Milli Çözümcü Türkiye olarak) biz öncülük yapacağız. Ve bu savunma sanayine ait unsurları biz üretmeye başlamış olacağız. Şimdi ben çok açık konuşmaktan da çekiniyorum ha… Çünkü kafamızdaki fikirleri söylersek; zaten bütün dünya ayağa kalkmış bekliyor… Ama söylemeden de olmuyor. Bak size bir tanesini açıklıyorum. Şu anda bir uçak gemisi 3 milyar dolara mal oluyor. Oysa bizim hazırladığımız bir tane güdümlü füze sadece 1 milyon dolara çıkıyor. Şimdi teknoloji ilerledi, 1000 km uzaktan 5 m dahi sapmayan bir güdümlü füzeniz olsun; ben bu füzeyle sizin 3 milyarlık uçak geminizi işe yaramaz hale getiririm.” diyorlardı.
Hocamız böylece;
1- “Açık konuşmak istemiyorum” diyerek, teknolojisinin stratejik gizlilik kuralına,
2- “Açık konuşmadan da olmuyor” diyerek, psikolojik caydırıcılığına,
3- Füzenin; “1 milyon maliyeti, 1000 km menzili ve sadece 5 m sapma riski var” diyerek, ekonomik ucuzluğuna dikkat çekiyordu. Bunların test atışlarının yapıldığını ve milimetrik hatalarının saptandığını, çok net açıklayarak, bütün bunların proje ve tasarım aşamasını tamamlayıp fiilen üretime başlandığını vurgulamış oluyordu.
Yine Hocamızın videosunu izlediğimiz ESAM konferansında anlattığı;
1- Onlar teknolojilerini ifsat etmek ve zulüm yapmak için geliştiriyor. Biz ise adaleti sağlamak ve ıslah etmek için hazırlamaktayız.
2- Onlar silah teknolojilerini çay-kahve içip muhabbet ederken bir düğmeye basıp fırlatacak kadar geliştirmiş durumdadır. Ama siz özel bir manyetik alan oluşturursanız, düşman kumandanın verdiği talimatları, ilgili subay duyamayacak.
3- Yine düşmanın size karşı gemiden fırlattığı füzeyi havada yakalayıp gerisin geriye döndürerek o gemiye geri yollarsınız. Ya da onların 100 milyonlarca dolarlık uçan kalelerini, siz 500 bin dolara çıkan ve havada sürtünmesi çok az olan bir metalden üretilen ve bu sayede onun uçan kalesinden 1000 misli hızla giden ve havada tel tel olup, radarda görünmeyen bir sistemle; düşmanların uçan kalesini aşağı düşürüp etkisiz kılarsınız.
Rahmetli Erbakan Hoca, özellikle son dönemlerindeki sohbet, seminer ve konferanslarında:
• Haksızlık ve ahlâksızlık üzerine kurulan ırkçı ve emperyalist zulüm düzeninin, öyle barış ve adalete çağırmakla veya hoşgörü edebiyatıyla düzeltilemeyeceğini…
• Bunların, tahribi çok ürkütücü nükleer füzelerine ve etkili silah sistemlerine güvenip, dünyayı tehdit ederek barbarlıklarını yürüttüklerini…
• Öyle ise, Batılıların bu Şeytani güçlerini etkisiz bırakacak, yeni ve yüksek teknolojilere sahip olmak gerektiğini ve Allah’ın izniyle bunları başarıp ilgili ve yetkili makamlara teslim ettiklerini defalarca anlatmıştı.
Erbakan Hoca’nın; Elektrik-Elektronik Mühendisliğinin Çok Üstün Yüksek Lisansı….
Bu bölüm, o süreçte sadece Almanya, Amerika gibi ülkelerde bulunan bir Mühendislik dalıdır. İÇERİĞİ; Birim sistemleri, iletkenler ve yalıtkanlardır. Elektrik akımının etki alanları, Elektriksel büyüklüklerin tanımı, ölçülmesi ve ölçü araçları, Isının direnç üzerindeki etkisinin hesaplanması, Eşdeğer direnç hesabı… Gerilim ayarlama yöntemleri ve sonuçları. Elektriksel iş ve güç ayarları. Elektrik enerjisinin ısıya dönüşümü, Gerilim düşümü ve yansımaları… Elektrik devrelerinde teoremler ve yasalar… Kondansatör, İndüktans, Manyetik devreler konuları. Manyetik alan davranışları, Alternatif Akımın tanımı, doğrultulması ve üretiminin arttırılması… Ortalama değer ve efektif değer kavramları. RLC elemanlarının ve bu elemanlardan oluşan devrelerin Alternatif Akımdaki davranışları… Üç fazlı sistem programları ve döner alanları… Transformatörlerin manyetik kullanımı… Elektrik-Elektronik Mühendisliğinin üst boyutları gibi konular olmaktadır.
Sönecek yakında, iki kolu Kudüs’te, iki kolu Moskova’da ve üç kolu Washington’da olan ‘Yedi Kollu Şamdan
Tallit, arbakanfot örterek Yahve’ye yalvarsanız da Bama’dan, gene de ‘Yedi’nin ikisi önce sönecek mizrahdan
Filistin’de nükleer silahlı birer Şimşon olsanız da, paroketler yırtılacak, nasibiniz kesilecek massottan.
Ağlayacak yarın arzın şeytanları korkudan, fethedilip Kudüs, zafer Tekbirleri yükselirken Mescid-i AKSA’dan.
Savaş-Teknoloji ve Medeniyet Değişimi Bağlantılarını derinlemesine böylesi bir makaleyle ortaya serip bizleri aydınlatmasının yanında , birçok tarihçiler ve araştırmacılar bu konulara kısmen değinirler ama bu konulardan makalede de gördüğümüz gibi böylesi özel dersler çıkarmak ve bu çıkarılan derslerin gereğini yerine getirmek hususunda şuan yeryüzünde bir tane ne bir hareket kurum kuruluş bulunmakta ne de bir şahıs kişilik bulunmakta… Sadece ve sadece Aziz Erbakan Hocamız ve şuan O’nun devamı takipçisi talebesi olan Üstad Ahmet AKGÜL Hocamız bulunmaktalar… Çünkü ASRIN SAHİBİ olmak , KUR’AN’IN TERCÜMANI olmak, bu dersleri çıkarmak ve gereğini yerine getirmek gayreti çabası gerektirir de o yüzden.
Dolayısıyla ne kadar şükretsek ne kadar sevinsek az. Bu şükrü bu sevinci mutluluğu konforu bize yaşatan Milli Çözüm ve Ahmet Akgül Hocamıza şükranlarımı arzediyorum.
Milli Görüş- Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN ve Milli Çözüm-Üstad Ahmet AKGÜL; aynı kutlu gerçeğin farklı süreçleri ve Liderleridir.
Milli Çözüm ve O’nun Şahsi Manevisi Üstad Ahmet AKGÜL, Allah’ın va’dine, kudretine ve Müjdesine her şeyiyle inanmış ve bir davaya ve hakikate inanmanın gereği olarak hazırlanıyorsa ( Savaş-Teknolojileri ve Adil Düzen Projeleri başta olmak üzere kitap haline getirilmiş ve dünya çapındaki saygın ilim ve fikir adamları ve bürokratlara bu hazırlıklar ulaştırılmıştır) ve işbaşına geldiğinde uygulayacak İLMİ – CİDDİ – KUR’AN’İ PROGRAM VE PROJELERE SAHİP BULUNMAKTADIR.
Adem (A.S).dan Efendimiz (SAV.)’e , Efendimizden günümüze büyük zaferler, büyük değişimler, büyük dönüşümler bu şartları yerine getirenlere nasip olmuştur.
FATIR SURESİ 2. AYET
Allah, insanlar için rahmetinden her neyi (hangi nimet, fazilet ve başarı kapısını) açacak olsa, artık onu kısıp-tutacak (ve Rabbin takdirine engel olacak) yoktur; her neyi de kısıp tutarsa (her kime bir devlet ve nimet kapısını takdir buyurmamışsa), artık onu O’ndan salacak (ve zorla alacak) da yoktur. O, Üstün ve Güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.
Kaynak: http://www.mealikerim.com/35/fatir/2
(Rabbani Yaklaşım ve Anlayışımızla Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı Hazırlayan: Abdullah Akgül, Ezher Üniversitesi Mezunu
Yorumlayan: Üstat Ahmet Akgül)
ARALIK 2023 tarihinde 2. baskısı yapılan :
İSRAİL’İN ŞIMARMASI VE ARMEGEDDON SAVAŞI adlı Üstad Ahmet AKGÜL’ÜN kaleme aldığı o eserin kapağındaki yazının bir bölümü olan şu öz bilgiyi arz etmek istiyorum:
“Ve “hayrül Makirin” olan, yani zalim hilekarların şeytani planlarını ve tuzaklarını kendi başlarına yıkıp Mücahit Mü’minlere zafer kapısını açan Yüce Allah; gaflet ve hiyanet ehlinin eştiğikuyulara , kendilerini düşürüp boyunlarını kıracaktır. Birleşik Kürdistan oluşumuna ve Türkiye’nin parçalanmasına “barış kılıfı ” geçirmek üzere PKK’nın yurt dışına çekilmesi bile İsrail’le ve NATO birlikleriyle yaşanacak bir kapışmada , Allah’ın izniyle TSK ‘nın işini kolaylaştıracaktır.
EN’AM SURESİ 158. AYETİN SONU
… De ki: “(Ey zalimler ve işbirlikçi hainler!) Siz (tedirginlikle) gözleyip bekleyin; çünkü Biz de kesinlikle (acı ve alçaltıcı akıbetinizi) bekleyip gözetlemekteyiz!”
KAYNAK: http://www.mealikerim.com/6/enam/158
Enfal 60
Onlara (gizli, açık düşmanlara) karşı gücünüzün yettiği kadar (bütün imkânları kullanarak siyasi, askeri ve iktisadi her türlü) kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar, (bugün ise üretilip devamlı bakımı yapılan uçaklar, füzeler ve tanklar) hazırlayın. Ki bunlarla Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve Allah’ın bildiği (ama) sizin bilmediğiniz diğer (gizli şer ve nifak odaklarını) korkutasınız (ve caydırıcılık gücüne sahip olasınız. Bu konuda cimrilik ve tedbirsizlik yapmayasınız). Allah yolunda (cihad uğrunda ve milli savunma amacıyla) her ne harcarsanız, (nasıl bir katkı sunarsanız, o ahirette) size tam olarak ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız. (Allah adalet sahibidir.)
https://www.mealikerim.com/8/enfal/60
Enfal 61
Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, Sen de onlara yanaş ve (siyasi kabiliyetini kullanarak bu anlaşmadan kârlı çıkmak hususunda tedbir al ve) Allah’a güven. Zira O gerçekten İşitendir ve her şeyi hakkıyla Bilendir.
https://www.mealikerim.com/8/enfal/61
Enfal 62
Ve eğer onlar (düşmanlar) Seni aldatmak ve hile yapmak isterlerse, şüphesiz Allah Sana yeterlidir. O Seni yardımıyla ve mü’minlerle te’yid edip destekledi (ve destekleyecektir).
https://www.mealikerim.com/8/enfal/62
Enfal 63
Ve (bak) onların (Hakk çağrıya uyanların) kalplerini uzlaştırıp birbirlerine bağladı. Şayet Sen, yeryüzündekilerin tümünü harcasaydın bile, onların (birbirlerine düşman tarafların) kalplerini kaynaştıramazdın. Ama Allah, aralarını bulup onları uzlaştırdı. Çünkü O, Üstün ve Güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.
https://www.mealikerim.com/8/enfal/63
Enfal 64
Ey Nebi(m), Sana ve Seni izleyen (tâbi olup rehber edinen) mü’minlere (her hususta) Allah kâfidir. (Allah’ın koruyup desteklediğine hiç kimse zarar veremeyecektir.)
https://www.mealikerim.com/8/enfal/64
AZİZ ERBAKAN HOCAMIZ; ONLARIN 40 TANE ATOM BOMBASI VAR BİZDE 80 TANE YAPALIM DERSEK BAK İRANA YAPTIRIYOR MU? HAYDİ YAPTIK DİYELİM ONLARI KULLANDIĞIMIZ ZAMAN YERYÜZÜNDE CANLI KALMAZ, İSLAM DİNİ ÖLDÜRME DEĞİL YAŞATMA DİNİDİR. BARIŞ VE ESENLİK DİNİDİR. 80 TANE ATOM BOMBASI DEĞİL O BOMBALARI ETKİSİZ HALE GETİRECEK TEKNOLOJİ HARİKASI SİLAHLARIN YAPILDIĞINI İFADE ETMİŞLERDİ.
“Ahir zamanda ve Hz. Mehdi’nin Deccal’a karşı kutlu savaşında ‘barut ateş almayacak, silahlar patlamayacak’” mealinde müjdelenen haberlerin nasıl hakikat olacağı böylece ispatlanmıştır.
YERYÜZÜNDE ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYA MUTLAKA KURULACAKTIR. VE BU ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZ VE MİLLİ ÇÖZÜM ÖNDERLİĞİNDE GERÇEKLEŞECEKTİR. 1980 YILINDA AZİZ ERBAKAN HOCAMIZ BU MÜJDEYİ ŞU ŞEKİLDE İFADE ETMİŞLERDİ.
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki; TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
(PROF.DR. NECMETTİN ERBAKAN 1980 TRT)
Biliyor ve bekliyoruz!
“Çanakkale’de hep birlikte boğazımıza sarılıp boğmayı başaramayan Haçlı Siyonist güçlere bağlı 78 ülkenin bugün ayaklarımızı koparmak üzere Doğu Akdeniz’e yığdıkları tüm savaş gemilerini ve son sistem tahrip güçlerini denize batırmadan, Avrupa, Amerika ve İsrail’in burnunu kırıp hizaya sokmadan; her din ve görüşten bütün insanların huzur, hürriyet ve refah içinde yaşayacakları bir ADİL DÜZEN’İ bize kurdurmayacaklarını, %90 oy alıp iktidar olsak da buna fırsat tanımayacaklarını biliyor ve işte bu nedenlerle hadislerde haber verilen büyük hesaplaşmaya hazırlanıyoruz.”
TARİHİN EN ŞEREFLİ MİLLETİ: ÇAĞ AÇIP, ÇAĞ KAPATAN TÜRKLER!
Dünyanın uzaydan görübilen insan eliyle yapılmış tek yapı olan Çin Seddi’ni yaptıran Türkler, kavimler göçü ile birlikte Batı Medeniyetinin korkulu rüyası haline gelmişti..
At binme ve ok atma yetenekleri ile dünya savaş tarihini, medeniyetleri ve haritaları değiştiren Türkler, Malazgirt Savaşında Hilal Taktiği ile Anadoluyu yerleşmiştir.
Türkleri durdurmak için yapılan kaleler, birer birer fethedilmiş daha büyük surlar ise barutlu silahlar ile aşılmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in komutanlığı ve İstanbul’un Fethi ile yeni bir çağ açılmıştır. Böylece Osmanlı İmparatorluğu yaklaşık 2 asır Barut İmparatorluğu olarak anılmıştır.
Çanakkale ise dünyanın en büyük savunma örnekleri arasındadır.
“Allah en temiz aklı Müslümanlara vermiştir!”
Allah’ın lütfu olarak, en büyük liderler bu kutlu topraklarda yetişmişlerdir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale ve İstiklal Harbinde ki liderliği, Türklere “küllerinden doğma” fırsatı vermiştir.
Erbakan Hocamızın, Bosna Savaşının seyrini değiştiren desteğini Milli Çözüm defalarca aktarmıştır.
ABD’de ders olarak anlatılan Kıbrıs Barış Harekatı, Kıbrıs Fatih’i Erbakan Hocamızın liderliği ve stratejik dehası sayesinde elde edilmiştir!
Bütün dünyanın uyguladığı ambargo dan sonra Aselsan, Tusaş, TAI vb yerli ve milli firmalarızın kurucusudur.
1960 yılında ki darbeden sonra Gümüş Motor’u ziyaret eden komutanlarımızın maddi yardım tekliflerini reddetmiş ve 200 kadar üst düzey Türk Komutanına bir film seyrettirmiştir. Yani, Savunma sanayi, Milli Mücadele, operasyonel güç ve caydırıcılıkta bugünlere gelinmesi için yarım asırdan fazladır mücadele edilmektedir.
Erbakan Hocamız, ömrünü Siyonistlerle mücadeleye adamış ve Şeytanın şaheseri olan Kapitalist Düzeni yıkacak alt yapıyı hazırladıktan sonra dünyada ki görevini en güzel şekilde tamamlamıştır.
Kuruculuğunda öncülük ettiği Hamas, Siyonizm’in gerçek yüzünü bütün dünyaya göstermiş ve Melhame-i Kübra Savaşının fitilini ateşlemiştir.
Siyonistlere karşı yürütülen fiili cihadı Hamas yürütürken, fikri mücadeleyi Milli Çözüm devralmıştır.
Azerbaycan – Ermenistan, Rusya – Ukrayna ve Filistin’e, Lübnan’da ve Kızıldeniz’den yaşanılan çatışmalar, alışılageldik savaş stratejilerini farklı bir noktaya getirmiştir.
Erbakan Hocamızın Ordumuza projelerini teslim ettikleri; elektronik harp ve hassas güdümlü füzelerle donatılmış çok ucuza mâl edilmiş Siha’lar, Karabağ Savaşının seyrini değiştirmiştir.
Ve son teknoloji savunma sistemlerini yok etmeyi başarmıştır.
Rusya – Ukrayna Savaşında ise çok ucuz maliyetli kamikaze iha ve fpv dronlar savaşın seyrini ciddi şekilde etkilemektedir. Savaşta kullanılan süpersonik ve hipersonik füzelere karşı gelişmiş savunma sistemleri de çaresiz kalmakta olup savaş üç yıldır devam etmektedir.
7 Ekim’de ise; Dünyanın en gelişmiş teknolojilerine sahip olan İsrail’in, sistemleri kör edilmiştir ve bütün dünya büyük bir şok yaşamıştır. Demir Kubbe gibi en gelişmiş savunma sistemlerinin içerisine sızılmış, atılan füzeler geri dönerek kendi topraklarını vurmuştur. İsrail’in en iyi tankları, Filistin’li Mücahidlerin füzeleri ile demir yığını haline gelmektedir.
Çok yüksek maliyetli olan İsrail Savunma sistemleri Demir Kubbe, Davud Sapanı ve ABD Yapımı THAAD savunma sistemlerini, bazı kamikaze iha ve süpersonik füzeleri engelleyememiştir.
Kızıldeniz’de; İsrail, ABD ve İngiltere Husilerin saldırılarını engelleyememektedir.
Dünyayı yöneten Siyonistler, yeni bir düzen inşa etmek, Büyük İsrail’i kurmak ve dünyada tam hâkimiyet sağlamak isterken gelinen noktada koltukları sallanıvermektedir.
Erbakan Hocamız çeyrek asır önce “Siyonistlerle şuan itibariyle aynı güçteyiz!” derken ve Milli Çözüm bu gerçekleri haykırıyor, İslam Birliği ve Adil Düzen Projelerine sahip çıkıyor, içeri ve dışarıda ki münafıkları fişliyor, farklı kutuplar arasında köprü görevi görürken; hayalperestlik, delilikle itham ediliyor, iftira ve saldırılara uğruyordu.
Dünya nüfusunu 500 milyona indirmek isteyen ve dünyayı tekrar dizayn etmek isteyen güçler, atom bombalarını ateşlemek için düğmelerine bastıklarında;
– bitki türlerini bile yok edecek bu bombaları etkisiz hale getirebilecek.
– dünyada ki zulmü bitirip adaleti getirebilecek
– bunları yaparken savaş ahlakına uygun mücadele edip, gönülleri kazanabilecek.
-mevcut kapitalist düzen yerine Adil Bir Düzen kurup yürütebilecek bir iktidar gerekmektedir.
Bu iktidar ise elbette; olarak Kur’an-ı Kerim’in işaret ettiği, Hadis-i Şeriflerin müjdelediği Amik Ovasının sahibi, tarihin en şerefli Milleti Türkiye’den çıkacaktır.
İşte Erbakan Hocamızın Milli TSK’ya verdiği Üstün Teknolojik Silahların kullanılması, fikri mücadeleyi yürütmek üzere emin ellere teslim ettiği Milli Çözümcü bir Milli Mütabakat Hükümetinin kurulması ile mümkündür.
Bu kirli zihniyetten kurtulmak ise artık an meselesidir inşallah…
Not: Erbakan Hocamızın hazırladığı, anlattığı ve teslim ettiği… Milli Çözüm’ün senelerdir dile getirdiği sistemlerini (devede kulak sayılacak) merak edenler..
– Rusların, Türkmenlerin üzerine attığı füzeleri yanlışlıkla Suriye’de ki YPG’li teröristleri vurduğu ve ülkemizi BM’ye şikayet ettiği haberleri..
-Yunanlılara yardıma gelen Fransız Savaş Gemisinin, Doğu Akdeniz’de başına neler geldiğini ve yardım istemek zorunda kaldığını ve..
– 18 TEMMUZ 2024 tarihinde dünya genelinde yazılım sistemlerinin nasıl çöktüğünü, araştırmalarını tavsiye ederiz
ZAFER İNANANLARINDIR VE ZAFER YAKINDIR!
Fikri altyapısı Milli Görüş’le hazırlanıp Milli Çözüm’le tamamlanan… Fiili başarısı HAMAS eliyle başlatılan… Harika teknolojileri ise yine Erbakan sayesinde oluşturulan tarihi inkılap (dönüşüm ve değişim) oldukça yakındır. Kansız, kavgasız, tahribatsız ve talansız bir hesaplaşma yaşanacaktır.
Enbiyâ 18
Hayır, aksine; doğrusu Biz Hakkı Bâtılın tepesine fırlatırız, O da onun beynini parçalayarak mahvedip bitirir. (Ardından) Bir de bakarsın ki, o (bâtıl ve barbar rejimler, zalimler ve işbirlikçiler yıkılıp) yok olup gitmiştir. (Allah’a karşı; “sözünde durmaz, süper güçlerle başa çıkamaz” gibi zanlardan ve) nitelendirdiğiniz yakışıksız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size! [Not: Beyni parçalanan ve fikriyatı boşa çıkarılan bâtıl ve barbar sistemin, geri kalan görkemli gövdesinin çökmesi ve çözülmesi artık kolay ve kaçınılmaz olacaktır.]
Bakara 251
Böylece, Allah’ın izniyle onları (çok az sayıdaki sadıklar, kalabalık ve donanımlı düşmanları) yenilgiye uğrattılar. (Daha peygamber olmamış bulunan ve genç bir subay olarak orduya katılan Hz. Davud, düşman tarafın henüz bilmedikleri ve şaşkınlıkla izleyip panikledikleri, yeni bir teknolojik silah hükmündeki attığı sapan taşıyla, zırhlar içinde ve fil üzerinde gururla meydan okuyan kâfir komutanı Calut’un gözlerini kör edip, beynini akıtarak devirince; başsız kalan düşman birlikleri dağıldılar ve bozulup kaçtılar; böylece) Davud Calut’u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet (hükümdarlık ve bilgelik) verdi; ona dilediği şeylerden (yöneticilik, adalet, sanat ve teknoloji bilgilerinden) öğretti. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını defedip (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah, âlemlere karşı büyük fazıl (ve ihsan) sahibidir.
Erbakan Hocamızın; milli ve yerli olarak yüksek teknolojiyle ürettikleri silahları anlattığı 1995 yılında Kanal 6 TV’deki konuşmasında şunları aktarmıştı:
“İslam NATO’su kurulduğu zaman, bütün Müslüman ülkeler kendi silah-savunma sanayini planlayacaklar ve onlara (Milli Çözümcü Türkiye olarak) biz öncülük yapacağız. Ve bu savunma sanayine ait unsurları biz üretmeye başlamış olacağız. Şimdi ben çok açık konuşmaktan da çekiniyorum ha… Çünkü kafamızdaki fikirleri söylersek; zaten bütün dünya ayağa kalkmış bekliyor… Ama söylemeden de olmuyor. Bak size bir tanesini açıklıyorum. Şu anda bir uçak gemisi 3 milyar dolara mal oluyor. Oysa bizim hazırladığımız bir tane güdümlü füze sadece 1 milyon dolara çıkıyor. Şimdi teknoloji ilerledi, 1000 km uzaktan 5 m dahi sapmayan bir güdümlü füzeniz olsun; ben bu füzeyle sizin 3 milyarlık uçak geminizi işe yaramaz hale getiririm.” diyorlardı.
Milli Çözüm’ün her bir yazısı, dosta umut, düşmana korku salıyor. Elhamdulillah…
Erbakan Hocamızın teknolojik harikalarının şartlar olgunlaşınca kullanılmak üzere hazır olduğu gerçeğini, Üstadımız Ahmet Akgül Hocamızın yıllardır yazıp dile getirirken bıyık altından gülenlere bir tek soru soruyoruz.
Diyoruz ki; “Yahu etrafınıza bir bakın bakalım, çevremizde savaş olmayan ülke kaldı mı? Kuzeyinde Ukrayna-Rusya savaşı, güneydoğunda Irak savaşı, Suriye savaşı, güneyinde Akdeniz’in dünyanın en büyük uçak gemileriyle, Gazze bahanesiyle kuşatılmış, Kıbrıs gibi stratejik Adamız, güneyinden AB ve NATO bahanesiyle işgal edilmeye çalışılıyor. Batı tarafında Yunanistan, ABD üsleriyle donatılmış. Karadan ve denizden kuşatılmışsın, yani neredeyse çevrende işgal edilmedik ülke kalmamış, peki bu ABD-İsrail Türkiye’yi işgal etmiyor, hiç düşündünüz mü niye?”
Tabii ki hiç düşünmemişler… Sorumuza tekrar kendimiz cevap veriyoruz. “Çünkü TSK, Erbakan Hocamızın caydırıcı teknolojileri ile donatıldı. Bu sebepten dolayı, doğrudan işgal edilemediğin için, içerideki işbirlikçiler eliyle, fakirleştiriliyorsun, geçim derdinden düşünmeye mecalin kalmıyor. Ahlâksız yayınlarla, günübirlik, yüzeysel, boş beleş tartışmalarla zihnin işgal ediliyor. Dolayısıyla burnunun ucunu dahi göremiyorsun.”
Velhasıl; yazıdan çıkan sonuç:
Yeni dünya düzeni, yani ADİL DÜZEN; Erbakan Hocamızın geliştirdiği RAHMANİ-CAYDIRICI savaş teknolojilerine göre şekilleniyor.
“(Firavun) Dedi ki: (Ey Musa!) “Andolsun, eğer benim dışımda bir ilah edinecek (benim düzenimi ve hâkimiyetimi istemeyecek) olursan, seni kesinlikle zindana kapatılmışlardan kılarım!”
(Musa) Dedi ki: “Sana apaçık bir şey (bir delil-mucize) getirmiş olsam da mı (bana inanmayacaksın)?”
(Firavun:) “Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi onu (Rabbini veya mucizeni) getir (de görelim)” dedi.
Bunun üzerine (Musa) asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluvermişti.
Elini de (cebinden) çekip çıkardı, bir de (baktılar ki) o, seyredenler için ‘parlayıp aydınlanıvermiş’ (ve bembeyaz kesilmişti).
(Firavun) Çevresindeki önde gelenlere dedi ki: “Bu (adam), doğrusu bilgin (ve hünerli) bir büyücüdür. (Bizi etkileyip kendisine bağlamak hevesindedir.)”
“(Öyle ise) Ne emredersiniz? (Nasıl bir tedbir önerirsiniz buyurun, çünkü bu kişi) Büyüsüyle sizi yurdunuzdan (ve iktidarınızdan) sürüp çıkarmak istemektedir.”
Dediler ki: “Bunu ve kardeşini (alıkoyup) oyala (beklet), şehirlere de (davetçi) toplayıcılar gönder,”
(Ki) “Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler.”
Böylelikle büyücüler, bilinen (ve belirlenen) bir günün belli vaktinde bir araya getirildi.
Ve insanlara da (sihirbazları seyretmek üzere): “Siz de (haydi bir araya) toplanır mısınız?” denilmişti.
Halk ise (şuursuz kalabalık psikolojisi ve hep kazanan ve güçlü olandan yana tavır sergilemesi nedeniyle): “Eğer üstün gelirlerse, her halde ve elbette (bu) sihirbazlara uyarız (ve Hz. Musa’nın peşini bırakırız)” diye (aralarında söyleşmişlerdi).
Sihirbazlar ise, (toplanıp meydana) geldiklerinde Firavun’a (giderek): “Şayet biz üstün gelirsek, mutlaka bize (yakışır) bir ücret (ve mükâfat) vardır, değil mi (ey efendimiz)?” diyerek (dilenciliğin ve menfaat için zalimlere dil dökmeciliğin yaygın bir örneğini sergilemişlerdi).
(Firavun ise onlara:) “Evet, elbette ki o takdirde, (yanımda en gözde kimselerden ve her türlü makam ve imkâna erişenlerden) yakın çevremden olacağınızdan (hiç şüphe etmeyin)” cevabını vermişti.
Musa onlara (sihirbazlara) dedi ki: “(Haydi) Atacağınızı (ortaya) atın (maharetinizi kanıtlayın da görelim.)”
Bunun üzerine sihirbazlar (halkın gözünü boyamak için) iplerini ve değneklerini (meydana) atmışlar ve “Firavun’un şerefine (onun ismi ve izzeti hakkı için) elbette (her türlü hünerimizi göstereceğiz ve) biz galip geleceğiz” demişlerdi.
(Bunun üzerine) Hz. Musa da asasını (yere) bıraktı ve bir anda onların uydurdukları (hayali canavarları)nı yutmaya başladı. (O zaman halk ve sihirbazlar şaşkınlığa düşmüşlerdi.)
(Bu durumu gören ve İlahi bir mucize olduğunu sezen) Sihirbazlar, hemen secdeye kapanıvermişlerdi.
“Biz âlemlerin Rabbine iman ettik, demişlerdi.
Musa ve Harun’un (bildirdiği ve öğrettiği şekilde onların) Rabbine iman ettik” (diye teslimiyet göstermişlerdi.)”
(https://www.mealikerim.com/26/suara/29:30:31:32:33:34:35:36:37:38:39:40:41:42:43:44:45:46:47:48)
Kur’an’da zikredilen mucizelerin, imanı güçlendirmenin yanısıra teknolojik ilerlemelere teşvik ettiğini ve teknolojik gelişmelerin nihai sınırlarını, en üst derecelerini gösterdiklerini biliyoruz. Hz. Musa kıssasında olduğu gibi, düşmanın tüm teknolojik aletlerini yutup etkisizleştirecek ve çevreyi ifsat etmeden savaş üstünlüğü sağlayacak teknolojileri ürettiğimizi de biliyoruz. Bahsi geçen ayetlere bakıldığında;
“Halk ise (şuursuz kalabalık psikolojisi ve hep kazanan ve güçlü olandan yana tavır sergilemesi nedeniyle): “Eğer üstün gelirlerse, her halde ve elbette (bu) sihirbazlara uyarız (ve Hz. Musa’nın peşini bırakırız)” diye (aralarında söyleşmişlerdi).”
teknolojik üstünlükle gelen zaferle beraber; etkisiz ve çoğunlukçu halk tabakalarının da medeniyet dönüşümüne akın akın iltica edeceklerini, sihirbazların iman edişi gibi gayrimüslimlerin de hidayete erişeceklerini, hatta hidayete erişmeyenlerin dahi Adil Düzen Medeniyeti için çalışacaklarını anlıyoruz.
Neye güvenerek bu iddiaları ve yazıları yazıyorsunuz diyenlere el-cevap: Aha da bu ayetlere güvenerek ve ayetleri metod edinerek Adil Düzen Medeniyeti’nin kurulacağına iman ediyoruz…
Hani müşrikler müminlere, sizi ayetler şaşırtmış diyorlardı…
Elhamdülillah ki bizi şaşırtan(!); Allah’ın ayetleridir…
Tarihte değişim ve dönüşümler düşmanın teknolojisinin üstündeki yeni icatlar ile mümkün olmuştur.Hz. Davutun sapan taşı ile Calutu öldürmesi,Sümerler tekerleği kullanmaya başlamaları, Fatih Sultan Mehmedin surları yıkmak için topları döktürmesi sonucu svaşların kazılması teknolojik üstünlüğün ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Günümüzdede geleneksel silahların yerini modern silahlar almıştır. Bu silahların en üstün olanları Makina ve Yazılım Mühendisi olan Prof Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın yaptırdığı Askeri teknolojilerin alt yapısını oluşturan teknoloji harikalarıdır.Düşmananın lafdan sözden değil ancak güçten anlayacağını açıklamıştı. Şuan insanlığın içinde bulunduğu esaretten ve zilletten kurtacak yaşanabilir Adil bir dünyanın kurulması ile mümkün olacağını bildirmişti.ESAM konferanslarında bunlardan kısmen bahsetmişlerdir. Hatta açıklanmasını istemediği asıl daha ileri teknolojik buluşları açıklamayı uygun görmemişlerdir. Çünki Mehdi ile Deccalin savaşında bu teknoloji harikaları kullanılacak ve şeytanın devletleşmiş hali İsraili ve sömürü düzenini yerin dibine batıracaktır.İnşaAllah
Hakkın emrindeki ordu En güçlü Ordudur. Sadece o orduya komutanlık yapacak şahsın iş başına gelmesi beklenmektedir.
Aziz Erbakan Hocamızın o tarihi sözünü tekrar hatırlatalım
“Milli Çözüme İnanan Bir Cumhurbaşkanını Milli Çözüme İnanan Bir Hükümetin Kurulması ve Yeni Bir Devrin Başlaması ile Mümkündür..”
https://www.youtube.com/watch?v=JK3meUHiZiY
Medeniyet dönüşümleri büyük savaşlarla başarılır; savaşlar ise üstün teknolojilerle kazanılır
• Savaşlar, insanlık tarihi boyunca medeniyetlerin dönüşümünde önemli bir rol oynamıştır. Bu dönüşümler, genellikle yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanılmasıyla gerçekleşmiştir.
• Eski çağlarda, savaşlarda kullanılan teknolojiler daha ilkeldi ve savaşlar daha çok fiziksel güç ve cesarete dayanıyordu. Ancak zamanla, yeni silahlar ve savaş taktikleri geliştirildi ve savaşlar daha karmaşık ve yıkıcı hale geldi.
• Günümüzde, savaşlarda kullanılan teknolojiler son derece ileri düzeydedir ve savaşlar artık daha çok strateji ve planlamaya dayanmaktadır. Bu nedenle, savaşları kazanmak için en iyi teknolojiye sahip olmak ve bunu etkili bir şekilde kullanmak gerekmektedir.
• Savaşlar, aynı zamanda teknolojik yeniliklere de yol açmıştır. Yeni silahlar ve savaş taktikleri geliştirildikçe, bunlar günlük hayata da uyarlanmış ve birçok alanda ilerlemeye katkı sağlamıştır.
• Savaşlar, ne yazık ki ölümlere ve yıkımlara neden olmaktadır, ancak aynı zamanda teknolojik yeniliklere ve medeniyet değişimlerine de kapı aralamaktadır.
• Bugünün dünyası da siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel olarak çok hızlı bir dönüşüm yaşamaktadır. Birkaç on yıl gibi kısa bir zaman dilimi içerisinde toplum, aile, fabrikalar, eğitim, yaşam biçimimiz gibi temel olgular büyük bir dönüşüme uğramaktadır.
• Şu anda 5G telefonların tehlikelerini konuşurken, 6G ile insan yaşamının tümden değişeceğini düşünmemiz buna verilebilecek örneklerin başındadır.
Erbakan Hoca’nın; Elektrik-Elektronik Mühendisliğinin Çok Üstün Yüksek Lisansı….
Bu bölüm, o süreçte sadece Almanya, Amerika gibi ülkelerde bulunan bir Mühendislik dalıdır. İÇERİĞİ; Birim sistemleri, iletkenler ve yalıtkanlardır. Elektrik akımının etki alanları, Elektriksel büyüklüklerin tanımı, ölçülmesi ve ölçü araçları, Isının direnç üzerindeki etkisinin hesaplanması, Eşdeğer direnç hesabı… Gerilim ayarlama yöntemleri ve sonuçları. Elektriksel iş ve güç ayarları. Elektrik enerjisinin ısıya dönüşümü, Gerilim düşümü ve yansımaları… Elektrik devrelerinde teoremler ve yasalar… Kondansatör, İndüktans, Manyetik devreler konuları. Manyetik alan davranışları, Alternatif Akımın tanımı, doğrultulması ve üretiminin arttırılması… Ortalama değer ve efektif değer kavramları. RLC elemanlarının ve bu elemanlardan oluşan devrelerin Alternatif Akımdaki davranışları… Üç fazlı sistem programları ve döner alanları… Transformatörlerin manyetik kullanımı… Elektrik-Elektronik Mühendisliğinin üst boyutları gibi konular olmaktadır.
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/medeniyet-donusumleri-buyuk-savaslarla-basarilmaktadir-savaslar-ise-ustun-teknolojilerle-kazanilmaktadir/