YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
691d6a8d640ba
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 4 1
Bugün : 4762
Dün : 39415
Bu ay : 770201
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45174022
IP'niz : 18.97.9.169

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Memduh Bayraktaroğlu Gibilerin

KUYRUK ACILARI VE ERBAKAN GICIKLIKLARI

        

Sözcü ve Korkusuz Gazete yazarları; sanki Erdoğan’ı iktidara taşıyan ve bunca tahribatına rağmen iktidarda tutan Siyonist ve Emperyalist odakların kiralık adamlarıydı. Çünkü bunlar Erdoğan’ın yanlış ve yıkıcı icraatları bahanesiyle İslam’a ve Erbakan’a havladıkça, AKP oy toplamaktaydı­. Sözcü ve Korkusuz Gazetelerinin yazar bozuntularının bir kısmı eski solcu salaklar, bir kısmı da eski sağcı asalaklardı. Bir dönem Süleyman Demirel’e “gerici, yobaz” diye saldıran solcu salaklarla, Ecevit’e ve CHP’ye sataşan sağcı asalakların şimdi aynı ağızla Erbakan’a ve İslam’a kin kusmaları, aslında bunların ortak paydasının DİN düşmanlığı olduğunun kanıtıydı.

Memduh Bayraktaroğlu 9 Ağustos 2023’te YouTube’da kendi sitesinde şu zırvaları sıralamıştı:

“Süleyman Demirel 1965-69 arasındaki Başbakanlığı döneminde bu ülkeyi o günün kaynaklarıyla her yıl %7 büyüttü, enflasyon ise %5’ti. Şimdi sizin Türkiye’nizde aylık enflasyon %10… Baktılar Süleyman Bey bunu başarıyor, Necmettin Erbakan diye bir adamı ortaya çıkardılar. Necmettin Erbakan, Adalet Partisi içinde 41 tane dinci yobazı aldattı, kandırdı ve Adalet Partisi’ni böldü. Sonra işte o ünlü 69 Devalüasyonu yaşandı. İşte o dinci yobazlar Adalet Partisi’nden Erbakan’ın kışkırtmasıyla kopartılmış demokratik partiyi kurmuş 41 yobaz… Evet, İslam yobazı. Recep Bey, siz bunları biliyor musunuz, bilmiyorsunuz. Ama ben biliyorum, bizler bunları biliyoruz. Süleyman Demirel’in önüne geçmek için işte o siyasi İslami tohum o zaman atıldı. Süleyman Demirel rahmetli çok akıllı adamdı. Erbakan Odalar Birliği Başkanı olduğunda, sahte oyla seçildiği anlaşıldı ve sahte oyla seçildiği anlaşıldığı müfettiş raporları ile saptanmıştı.

Odasını terk etmesi istendi, tabi normal olarak terk etmedi. Süleyman Demirel talimat verdi, “Kırın kapısını, tutun kolundan atın dışarı!” dedi. Kırdılar kapıyı, tuttular kolundan attılar dışarıya Erbakan’ı. Erbakan 71’de 12 Mart Muhtırası’nda yurt dışına kaçtı. 73 Seçimlerinde baktılar ki Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partisi tekrar tek başına iktidara gelecek, askerler sözde düşman oldukları Erbakan’ı İsviçre’den özel uçakla Türkiye’ye getirip, Milli Selamet Partisi’ni kurdular Millî Nizam yerine. Oysa Milli Nizam’ı da o askerler kapatmışlardı.” şeklinde zırvalayan, sapla samanı karıştırıp bir sürü yalanları sıralayan Memduh Bayraktaroğlu’na, Erbakan Hoca’nın Odalar Birliği Başkanlığından nasıl zorla uzaklaştırıldığını tarihi kanıtları ve tanıklarıyla biz aktaralım:

Şanlı Mücadelenin Siyasi Tarihçesi

Önce rahmetli Erbakan Hoca’nın, “Odalar Birliği Başkanlığını seçim hilesiyle aldığı…” kuyruklu bir yalandı. Çünkü Erbakan Hoca, o süreçte bütün illeri dolaşıp, Odalar Birliğindeki haksızlıklara ve Masonik yapılanmaya dikkat çekerek ve delegeleri ikna ederek o seçimi kazanmışlardı. Bu Siyonist sömürü çarkına, Masonik yapılanmaya ve demokratik kılıflı dış güdümlü despotik iktidara karşı Erbakan’ın tek başına kazandığı tarihi önemde bir başarısıydı. Bugünkü AKP iktidarı da, sık sık Demirel’in ve Özal’ın yolunda olduklarını vurgulamaktaydı… Bu arada Milli Nizam Partisi’ni kapatan generallerin, tekrar “Milli Selamet Partisi’ni kurması için Erbakan’ı İsviçre’den getirdikleri” ise tutarsız iddiaların ve iftiraların daniskasıydı. Oysa Milli Nizam’ı kapattıran askerler değil, ABD’nin derin devleti sayılan Siyonist sermaye baronlarıydı. Erbakan Hoca, ne denli milli ve haysiyetli adımlar atmıştı ki, bu Batı âşıklarının ve İsrail uşaklarının kuyruk acıları hâlâ depreşip durmaktaydı. Dikkat edin, bu solcu veya sağcı takımının, Erdoğan’ın katil ve işgalci İsrail Cumhurbaşkanını ve Başbakanını ağırlamasına dair tek cümlelik tenkitlerine rastlanmazdı!?

Erbakan Hoca’nın 200’e yakın ortağı organize ederek 1 Temmuz 1956’da Gümüş Motor Fabrikası’nı kurduğu zaten biliniyordu. Bu girişimle, tarımsal sulamada iş görmek ve özellikle şeker pancarı ziraatını desteklemek üzere 15 beygir gücünde, çift silindirli dizel motorların ve pompaların üretimi amaçlanmıştı. Ortaklardan hiç kimsenin hissesi %5’i geçmiyordu. Böylece Adil Ekonomik Düzen’in temelleri atılıyordu. O günkü fiyatlarla 6 milyon sermayeli Gümüş Motor Fabrikası’na, Menderes Hükümeti de 1 milyon 300 bin dolarlık yardımda bulunmuştu.

Erbakan’ın Genel Müdürlüğünü yaptığı fabrikada, 500 personel çalışıyordu. 1958 yılına kadar Gümüş Motor’da işler iyi gidiyordu. Ancak Türkiye’nin kalkınmasını istemeyen ve %100 yerli motor üretimini hazmedemeyen masonik çevreler, Hükümeti ve Odalar Birliği’ni de etkileyerek çeşitli zorluklar çıkarmaya başlamışlardı. Erbakan Hoca’nın girişimiyle, şeker şirketinin Gümüş Motor’a ortaklığı da pek işe yaramamıştı. Sırf Erbakan’ı başarısız kılmak için; dışarıdan aldıkları ve 5 bin liraya sattıkları su motorlarını, bin liraya kadar düşürüp Gümüş Motor’u sıkıntıya sokmuşlardı.

Erbakan, 1963 yılında Gümüş Motor’dan ayrılıp tekrar üniversiteye dönmek zorunda kaldı.

1960 yılında Ankara’da yapılan Sanayi Kongresi’nde Erbakan, ‘Türkiye’nin kendi otomobilini yapabileceği’ fikrini ortaya atıyordu. Asker yöneticiler, Eskişehir Demiryolları CER Fabrikası’nı siyasi ve sinsi girişimlerle Hoca’nın ekip dışı bırakıldığı Türk mühendislerin emrine veriyordu.

Erbakan’ın girişimlerinin ve projelerinin etkisiyle burada ‘Devrim’ adı verilen ilk yerli otomobilimiz yapılıyordu.

1969 Genel Seçimleri yaklaşırken bütün gazeteler, Türkiye Odalar Birliği Başkanlığına seçilen Erbakan’la ilgili haber ve yorumlarla doluydu.

Odalar Birliği’nin sanayileşme hamlesindeki rolünü çok iyi bilen ve Gümüş Motor tecrübesiyle buranın mutlaka ele geçirilmesi gerektiğini düşünen Erbakan, önce Sanayi Başkanlığı, sonra Genel Sekreterlik gibi çeşitli kademelerinde görev yaptığı bu kurumun, nihayet idare kurulu üyelerinin seçimiyle, Genel Başkanlığına geliyordu.

Erbakan’ın, meşhur mason Sırrı Enver Batur’u devirip TOBB’un Genel Başkanlığına oturması, masonik çevrelerde panik başlatıyordu.

Çünkü Erbakan, “döviz dağıtımına puantaj sistemi getireceğini, kredi paylaşımında İstanbul sanayicisiyle Anadolu sermayesini dengeleyeceğini, yatırımları verimli üretimlere yönelteceğini” söylüyor, böylece vurguna ve soyguna son veriyordu.

Çünkü o dönem, Odalar Birliği’ne verilen 20 milyon dolar yatırım kotasının, 19 milyon doları İstanbul ve İzmir tüccarına veriliyor, sadece 1 milyon doları Anadolu’ya gidiyordu.

İşte bütün bu haksızlıklara son vermek ve milli sanayimizi kurmak ve geliştirmek amacıyla, önce dürüst ve değerli iş adamlarının ve Anadolu zihniyeti taşıyanların, Genel İdare Kurulu Üyeliğine seçilmelerini sağlıyordu. Ve yine kanunların öngördüğü şekilde, bu idare heyetinin seçimiyle Odalar Birliği Başkanlığına atanıyordu.

Masonların baskısı ve büyük locaların talimatıyla, önce; “Sizi iflas ettiririz, Erbakan’a uymayın!” diye Anadolu tüccarına gözdağı veren Başbakan Demirel, bunda başarılı olamayınca, ardından bu seçimlerin iptali için Danıştay’a dava açıyor ama haksız bulunuyordu. Bu sefer kaba kuvvetle ve polis marifetiyle, seçimle o makama gelmiş olan Hoca’yı, görevinden uzaklaştırmak yoluna başvuruyordu. Kendi işlerine gelince ‘demokrasi âşığı’ geçinen ve hürriyet havarisi kesilen Demirel, o günlerde planladığı Trabzon gezisine çıkmadan önce, Ankara Valisi Ömer Naci Bozkurt ile Emniyet Müdürü İbrahim Ural’a telefonda, “Ne pahasına olursa olsun, bu adamı mutlaka oradan çıkarın!” diye bağırıyordu…

Sonraki sabah, Emniyet Şube Müdürlerinden Kâmil Özdilek ve Ahmet Özal, Odalar Birliği’ne giderek, Erbakan’ın makamını terk etmesini istiyorlardı. Hoca haklı olarak direniyor ve saat 23.00’e kadar onları oyalayıp bir ara fırsat bularak kapıyı kilitleyip çıkıyorlardı.

Ertesi gün, iki şube müdürü daha görevlendiriliyor ve kapının önüne polisler yığılıyordu. Amaçları Hoca’yı binaya sokmamaktır. Ama o, arka kapıdan içeri girip çoktan makamına oturmuş ve görevine başlamıştır.

Bunu öğrenen Demirel delirmiş gibidir. Yetkililere kesin talimatlar veriyor ve tehditler yağdırıyordu. Bu sefer Hoca’yı makam odasından çıkarmaya bizzat Emniyet Müdürü, yanında bir manga polisle gidiyor ve Erbakan’dan derhal odayı boşaltmasını istiyordu. Hoca, sekreterini çağırıyor ve belki de ileride hesap sormak ve bu zorbalığı ispatlamak üzere zabıt yazdırmaya başlıyordu. Aradan saatler geçtiği halde zabıt yazımı devam ediyor ve sabrı tükenen Emniyet Müdürü tutulan zaptın 54’üncü sahifesinde, “Artık yeter!” diye kükrüyor ve sonunda zabıt bitiyor ve Hoca çantasını alıp makamını terk ediyordu.

Bu olayın arkasından, birkaç yakın arkadaşıyla Adalet Partisi (AP) Genel Merkezi’ne gidip Başkan Vekili Nuri Bayar’la görüşen Erbakan, partiye üye olmak istediklerini bildiriyordu. Gerekli evraklar doldurulup teslim ediliyordu. Kendisine bu durumun Genel İdare Kurulunda görüşüleceği söyleniyordu. Halbuki daha önce böyle bir uygulama yoktu, ama bu sefer durum tehlikeli görülüyordu! Demirel’in özel tahrik ve talimatıyla ayaklanan AP kurmaylarının birçoğunun “bu adam partimizi karıştırır” gerekçesiyle, üyelik istemi reddediliyordu. Böylece Erbakan’ın üyeliği veto ediliyordu. Hoca’nın üniversiteden arkadaşları olan ve Anadolu sermayesine yakınlığı ile tanınan Mehmet Turgut ve Saadettin Bilgiç ekibinin, bu vetoya karşı çıkmaları AP’de bir iç karışıklığa neden oluyordu.

Hoca’nın AP’ye müracaattaki asıl maksadının ise, bu partiyi masonların güdümünden kurtarıp, milli menfaatlere hizmet ettirmek olduğu anlaşılıyordu. En azından ileride “Madem siyasete soyunacaktın, ne diye dindar ve muhafazakâr tabanlı bir parti varken ona girmedin?” şeklindeki itirazları peşinen önlemeyi amaçlıyordu.

Erbakan’ın kaybedecek vakti yoktu. 69 seçimleri yaklaşıyordu. Ve derken Konya’dan Bağımsız Aday olarak seçimlere katılıyor ve 3 milletvekili oyu alarak Meclis’e giriyordu. Böylece Demirel’e ve arkasındaki güçlere karşı şanlı ve anlamlı bir zafer daha kazanıyordu.

Demirel, Bölükbaşı’nın deyimiyle 60 ihtilalinden sonra, yol üstünde bulunmuş bir şapka gibi, Demokrat Parti (DP)’nin yerine kurulan AP’nin başına geçirilmiş bulunuyordu.

Demokrat Parti ve Menderes Hükümetleri, İnönü’nün başlattığı Amerikan mandacılığını, hem de dindarlık ve demokratlık kılıfıyla daha da pekiştiriyordu. Ama buna rağmen Müslümanlara müsamahakâr davrandıkları ve kısmen de olsa milli bir çizgiye kayma eğilimine sebep oldukları bahanesiyle başta ABD olmak üzere, Siyonist ve masonik çevrelerce yalnızlığa itiliyordu. Bu nedenle 1959’da tüm dış krediler kesiliyordu. Hükümet çaresizlik içerisinde kıvranıyor, enflasyon üç haneli rakamlarla ifade ediliyor, zamlar ve yokluklar peş peşe geliyordu.

Biden âşığı Memduh Bayraktaroğlu FETÖ adına tehditler savuran ucuz ve uyuz bir kahramandı!

ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden ve Yardımcısı Kamala Harris’e övgüler yağdıran, Sözcü grubuna bağlı Korkusuz gazetesi yazarı Memduh Bayraktaroğlu’nun Fetullah Gülen’i öve öve bitiremediği sözleri de ortaya çıkmıştı.

ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden’a övgüler dizen Memduh, sözde Ermeni Soykırımı üzerinden geçmişte Türkiye düşmanlığını yapan yardımcısı Kamala Harris’i “muhteşem kadın, mükemmel devlet yöneticisi” olarak tanımlamıştı. Memduh Bayraktaroğlu yeni dönemde adeta Biden’ın Türkiye’yi hedef alacağından memnuniyet duymaktaydı.

“ABD, Türkiye’yi yönetenleri dikkate almayacak. ABD bölgemizde, sınırımızda devletçikler kuracak, Türkiye destek vermeye mecbur kalacak” diyecek kadar alçalmıştı.

Sosyal medyada sıkça paylaşılan bu sözler, Sözcü gazetesi grubuna bağlı Korkusuz gazetesi yazarı Memduh Bayraktaroğlu’nun hezeyanlarıydı.

Tepki çeken sözleri tartışılırken Bayraktaroğlu’nun 2012’deki yazısını hatırlatan Nedim Şener, “Cezaevinden çıktıktan sonra FETÖ adına beni açık açık tehdit etmişti” itirafında bulunmuşlardı.

“Hrant Dink cinayetini Gülen Hareketine yıkmak için yazmışsın o kitabı. Ama Nedim, ömrünü dinler arası diyaloğa harcamış, yüreği insan sevgisiyle dolu Fetullah Gülen, ya da sevenlerinin o menfur cinayeti işletmiş ya da işleyenlere göz yumacağına nasıl inanırsın?.. Nefret ettikleri Gülen Hareketini ve bazı polis müdürlerini karalamak için seni kullananlarla birlik olacaksan seninle mücadele edeceğim.”[1] diyen Memduh Bayraktaroğlu’nun bu FETÖ aşkı ve ABD sevdası nereden kaynaklıydı?

Aynı Memduh Bayraktaroğlu, 21 Aralık 2011 tarihli Milli Gazete’ye ise çok daha farklı şeyler anlatmıştı: “28 Şubat’ı hazırlayan özel bir örgüt vardı!”

Faili meçhul cinayetlerin arkasında ‘özel bir örgüt’ olduğu iddialarına ilk önce inanmadığını, ancak daha sonra gördükleriyle bu örgütün varlığına inandığını söyleyen Eski Başbakanlardan Tansu Çiller’in danışmanı Memduh Bayraktaroğlu, faili meçhullerin Ermeni Soykırımı iddialarından daha ağır olduğunu vurgulamıştı. Memduh Bayraktaroğlu Çiller dönemlerini Milli Gazete’ye şöyle anlatmıştı.

Daha önce “Çillerli Yıllarım” adıyla bir kitap yazarak dönemin kodlarını bir nebze deşifre eden Bayraktaroğlu, “Kitabı yazmaya karar verdiğimde Türkiye’de Devlet yeniden yapılandırılıyordu. Geçmişin derin devletine teslim olmuş devlet, şahsiyetini bulmaya çalışıyordu… Ama derin güçlerin teslim aldığı eski zavallı devletin sırtında iki büyük yük vardı. Birincisi faili meçhul cinayetler ve failleri, diğeriyse Liberal Kapitalizm adı altında uygulanan vahşi devlet kapitalizmi” diyerek, Erbakan’ın Başbakan olduğu Refah-Yol iktidarına sahip çıkmıştı!

“Geçmişin hesabı sorulsun diye yazdım” riyakârlığı!

90‘lı yıllarda siyasetçi-bürokrat-iş adamı ortaklığının devletin hazinesini, kamu bankalarını, KİT’leri soyduğunu anlatan Bayraktaroğlu, “Aynı kişiler, 28 Şubat sürecinde kartel medyası patronları, askerler ve kimi büyük özel banka patronlarıyla iş birliği yaptılar, hükümeti yıktılar. Anadolulu ailelere ait ve hızla büyüyen çok sayıda özel banka, 28 Şubat sürecinden sonra işbaşına taşınan siyasal iktidar tarafından gasp edildi. Sadece bir tek kamu bankasının 25 milyar doları aşan görev zararı veren kamu bankalarının genel müdürlerinden hesap sorulmamıştı. Ben Çillerli yıllarımı işte o geçmişin hesapları sorulsun diye yazdım” ifadelerini kullanmıştı.

“Bir özel örgüt vardı” itirafı!

Özel bir örgütün varlığının ilk ortaya atıldığı zaman bunu çok ciddiye almadığını anlatan Bayraktaroğlu, “Öyle bir örgütün varlığını Doğu Perinçek iddia etmişti. Kendisini pek ciddiye almadığım için o gün inanmamıştım, ama ilerleyen yıllarda bir özel örgüt olduğunu gördüm, inandım” diyerek, özellikle Çiller iktidarları dönemlerinde yoğunluğu artan faili meçhul cinayetlerden, Çiller kadar iktidarının ortağı SHP’nin de sorumlu olduğunu belirten Bayraktaroğlu, “Bu cinayetler Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en büyük ayıplarından biridir. Hatta sözde Ermeni Soykırımı iddialarından bile çok daha büyük bir ayıptır. Sorumluları hesap vermeden Türkiye bu ayıptan kurtulamaz, temizlenemez” şeklinde çıkışmıştı.

Dönemin bütün “Yetkilileri” yargılansın!

Faili meçhul cinayetler başta olmak üzere birçok kanunsuz eylemin odağı haline gelmekle suçlanan Mehmet Ağar’ın aslında çok net konuştuğunu ifade eden Bayraktaroğlu: Ağar aslında inkâr da etmiyor. ‘Ne yaptımsa bana verilen emirlerin gereğidir. Vazifemin dışına çıkmadım’ diyor. Yani burada ‘faili meçhul yoktur’ gibi bir ifade görmüyoruz. Ağar’ın dediği şu: ‘Ben, bana verilen emirleri, alt kadroma aktardım yani görevimi yaptım.’ Ağar, ‘ben görevimi yaptım’ dediğine göre aç ve açıkta kalmamayı tercih etmiş olmalı!..” İyi de, Sn. Ağar kendisine talimat veren karanlık şebekeyi niye açığa vurmuyorlardı? Yoksa bizzat Süleyman Demirel’i ve Tansu Çiller’i mi suçlamaktaydı?

Bay sahtekâr Memduh Bayraktaroğlu, her nedense Malum ve Mel’un 28 Şubat sürecinde, Süleyman Demirel’in Erbakan’a yönelik antidemokratik tavırlarını… Ve 28 Şubat tezgâhını tertipleyen Siyonist odaklara açıkça uşaklık tarzını hiç gündeme taşımamıştı!?

Evet, işte böyle şartlara ve ortama göre ağız değiştiren, ama fırsat buldukça içindeki kin ve öfke çıbanı deşiliveren Memduh Bayraktaroğlu gibilerinin… Sözcü ve Korkusuz gazetelerinin diğer kalemşorlerinin, asıl hınçları ve hırçınlıkları Erbakan’a ve İslam’adır. Recep T. Erdoğan’ın en çok kendi işlerine yaradığını bildikleri halde, AKP iktidarının talan ve tahribat icraatlarının suçunu Erbakan’a ve İslam’a yıkma çabaları da iltihap dolu beyin çıbanlarının bir icabıydı… Ancak bir kez daha hatırlatalım: “Yükseklere tükürmeyin, balgamınız dönüp kendi suratınıza yapışırdı!..”

Erbakan Hoca’mız 2007 genel seçimlerindeki bir konuşmasında şunları hatırlatmıştı: “AKP, ırkçı emperyalizm tarafından 3 Kasım 2002’de işbaşına getirilmiştir. Bütün medya imkânlarını kullanmak suretiyle, beyinleri yönlendirmek ve üflemek suretiyle bunları başa getirdiler. Böylece Haim Nahum Doktrini’nin taşeronu olarak AKP’yi kullanıp kendilerine hizmet ettirdiler. Türkiye’nin yıkılması için AKP’yi desteklediler. Bunların haberi yok ne olup bittiğinden. Ama bunlar ırkçı emperyalizmin istediğini yerine getirmektedir. Çünkü bütün idare onların elindedir…”

Aynı konuşmada Erbakan Hoca’mız Haim Nahum Doktrini’ni de açıklamıştı. Kurtuluş Savaşı ile ortadan kaldırılamayan milletimizi yerli iş birlikçilerin eliyle aç bırakılarak, işsiz bırakılarak, borca batırılarak ve dininden uzaklaştırılarak yumuşak lokma haline getirildiğini yine anlatan Erbakan Hoca’mız AKP’nin milletimize yaptıklarını şu üç başlıkla özetliyordu: “AKP eliyle milletimize; ●ekonomik yıkım, ●manevi tahribat, ●dış politika faciası yaşatılmaktadır!..”

Şimdi, emekliye neden zam verilmedi, asgari ücretlinin zammı eline geçmeden nasıl buharlaşıverdi?.. Bu maddeler çerçevesinde ele alındığında daha iyi anlaşılıyordu… Bilgiç ve uzman geçinen kiralık yazar ve yorumcuların öyle televizyon ekranlarına çıkarak bu amaca işaret etmeden saatlerce ekonomik analizler yapmakla insanımız sadece aldatılıp uyutuluvermektedir… Evet, bu AKP iktidarı, süt sanılan kireçli su yerindedir. Süt niyetine içildikçe vücudumuzu ve toplumu çürütüp zehirlemektedir!

 


[1] Veryansın TV – 19 Ocak 2022

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Mehmet SITMAPINAR

Mehmet SITMAPINAR

Subscribe
Bildir
19 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Kafada İltihap Olması Kötü!
“Evet, işte böyle şartlara ve ortama göre ağız değiştiren, ama fırsat buldukça içindeki kin ve öfke çıbanı deşiliveren Memduh Bayraktaroğlu gibilerinin… Sözcü ve Korkusuz gazetelerinin diğer kalemşorlerinin, asıl hınçları ve hırçınlıkları Erbakan’a ve İslam’adır. Recep T. Erdoğan’ın en çok kendi işlerine yaradığını bildikleri halde, AKP iktidarının talan ve tahribat icraatlarının suçunu Erbakan’a ve İslam’a yıkma çabaları da iltihap dolu beyin çıbanlarının bir icabıydı… Ancak bir kez daha hatırlatalım: “Yükseklere tükürmeyin, balgamınız dönüp kendi suratınıza yapışırdı!..”

bitmeyen kin
Adamlar hala sermayenin Anadolu’ya aktarılmasını hazmedemiyorlar. Tabi Siyonizm ve uşakları nasıl hazmetsin! İş adamı kendileri olacak, siyasetçi kendileri olacak vd. Bir yiğit çıktı, bunların bütün düşünce ve planlarını alt üst etti. Bu millete kim olduğunu hatırlattı. Bu millete iş adamı olmayı, emeğini sömürttürmemeyi, örgütlü ve planlı olmayı, etkili kurumlarda yönetici olmayı öğretti. Onun için bunların kini bitmez. Makalede de belirtildiği gibi bunların tüm kini ve düşmanlıkları Erbakan Hocamıza ve İslam’a. Bunlar için iki değil çok yüzlülük emir aldıkları, uşağı oldukları odakların verdikleri işleri güzelce yerine getirmeleri içindir. Onun için siyonizme kim hizmet ediyorsa onu överler. gereği güç kimdeyse oradan ötme alışkanlıkları vardır. Ilımlı İslam safsatasıyla milletimizi nerdeyse bölünmeye getiren Fetoyu överler. Geldiği dönemlerde devalüasyonlar yapan, Kıbrıs için kılını kıpırdatmayan Demirel tabiki övülür. Bunlar Haim Nahum doktirinin gerçekleşmesi için var güçleriyle çalışırlar. Bu sebeple makalenin son kısmında bu konuya dikkat çekilerek, kiralık ve yandaşların güya yorum ve analiz adı altında yaptıkları uyutma senaryolarına çok önemli bir vurgu yapılmıştır.

Ruh sefaleti
Zahiren Erbakan Hocamı’zın partisi güdükleştirilmiş, ihanet karşılığı akp iktidara taşınmış, tahribatlar zirveye ulaşmış ve ülkemiz uçurumdan aşağıya yuvarlanmaya başlamıştı. Yani işler siyonizmin istediği gibi gitmekteydi. Ancak Allah’ın da bir planı olduğunu hesap etmemekteydiler. Tüm bunlara rağmen hala ucuz ve uyuz sırtlan karakterliler dünyalık yağlı kemik semirmenin yolunun Aziz Erbakan Hocamıza salya akıtmaktan geçtiğini çok iyi bilmekte ve fıtratlarının gereğini yapmaktalar. Çok Şükür ki bu ve bunlar gibi sırtlan takımının ağız payını her zamanki Milli Çözüm layıkıyla veriyor.

Zaferi Gecikmesinin Bir Diğer Nedeni
“Gavur güçten alar”;
Erbakan Hocamız konferanslarının bir çoğunda bu cümleyi kullanmıştı.
Dava hainlerinin iktidar olduğu, Erbakan düşmanlarının yeni statülere terfi ettirildiği bir dönemde Memduh gibi iki yüzlülerin de meydanda at koşturacağı kesindi. Ayeti kerimede Memduh gibilerin Allah cc dan daha çok, mü’min kullardan korkup çekineceği ifade edilmekteydi.
Şimdilik Allah’ın intikamını almayacağı, sadıkların da bu şer şebekesini her halleriyle rezil, zelil etmeyeceği sanılsındı. Daha şimdiden Milli Çözüm rezaletlerini yüzlerine çalmıştı. İşte Hakkın büyük zaferinin gecikmesinin bir diğer sebebi de belki de; bu ve bu gibi zevatın içini dışa vurması için di.

Biden âşığı Memduh Bayraktaroğlu
ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden’a övgüler dizen Memduh, sözde Ermeni Soykırımı üzerinden geçmişte Türkiye düşmanlığını yapan yardımcısı Kamala Harris’i “muhteşem kadın, mükemmel devlet yöneticisi” olarak tanımlamıştı. Memduh Bayraktaroğlu yeni dönemde adeta Biden’ın Türkiye’yi hedef alacağından memnuniyet duymaktaydı.

“ABD, Türkiye’yi yönetenleri dikkate almayacak. ABD bölgemizde, sınırımızda devletçikler kuracak, Türkiye destek vermeye mecbur kalacak” diyecek kadar alçalmıştı.

İhanet
Menderes Özal Demirel Erdoğan isimleri değişse de sistem hep aynı
Rahmetli cennet mekân Erbakan hocamızın kıymetini bilmedi medya oyuncağı Türk halkı her daim medyayı takip etti ve kılavuzu karga misali geldi bu günlere
Akp’nin ömrü doldu muhtemelen yerel seçimlerden sonra abd ve ab yeni bir isim getirecek

İİt yese kudurur. Milli Çözüm’ün cevapları ses getirir
Aziz Erbakan Hocamızı sevmek, davasına sadakat gösterip sahip çıkmak işte böyle “Milli Çözüm” gibi olur.
YRP’nin, SP’nin, Milko’ların,, kendini Milli Görüşçü ilan edenlerin; Aziz Erbakan Hocamıza yönelik, sayısız iftiraya, sesiz kalışları “Erbakan Hocamızı çok seviyoruz, bizde milli görüşcüyüz, Adil Düzen’ciyiz) gibi söylemlerin samimiyetten uzak, istismar amaçlı olduğunu göstermez mi?
Kaldı ki, bir Müslümana değil bir insana atılan iftiraya, mümin sesiz-duyarsız kalamaz.
Tabi Aziz Erbakan Hocaya atılan her iftiraya cevap vermek her kula nasip olacak bir şeref değil!.. Sadece bu şeref Milli Çözüm sadıklarına ve bu şerefi kazanılmasına vesile olan Üstad Ahmet Akgül Hocamıza nasip olmaktadır.

Hamdolsun bu şerefli toplulukta bu iftiracıların haklarını avuclarına koymakta, içlerini dışa dökmekte, it yese kudurur cinsinden cevaplarını vermekle müminleri sevindirmekte.

Gül bahçesine giden bülbülleri gören inekler, “bülbüller otlamaya gidiyor” dermiş. Bu zihniyet olan anlamaz ama yinede söyleyin Milli Çözüm sadıklarına, bu şerefe nail olmak yeter. Onlara nasip olan bu şerefin yerine, şu anki cumhurbaşkanının konumunu teklif etseniz ve ötesini düşünmek değil bir saniye dönüp bakmazlar.

Bu şuura ve şerefe vesile olan Üstad Ahmet Akgül Hocamıza yürekten sonsuz şükranlarımızı ve sadaktlerimizi sunarız.

BAL – ZEHİR
Bazı kesimler tarafından, “Dede” sıfatıyla anılan, Memduh moruğunun, videosunu baştan sona kadar izledim.
Çok ustaca, sinsice ve kanalizasyon çukuru kokan bir video olduğunu söylemem lazım…
15 yıl öncesinde yani Milli Çözüm Ekibini tanımadan önce izlemiş olsam, çok kolay bir şekilde kanacağıma eminim.
Çünkü bal ile zehri öyle ustaca, sinsice ve alçakça harmanlamış ki, bu tuzağa sadece Milli Çözüm ekibi düşmezdi zaten…
Akepeye getirdiği sözüm ona eleştirilerde, hep pardösünün ön yüzünden bahsederken, iç bölmede ise, aziz Erbakan Hocamız için, her türlü yalan ve iftira silahını kamufle etmeye çalışmıştı…
Eee cennet Mekan aziz Erbakan Hocamızın sadık talebeleri olarak, Milli Çözüm dergimizden hak ettiği cevabı, bir başka ifade ile ağzının payını da almış oldu…

Ne menem olduğunu böyle ortaya dökerler işte Memduh.
Evet, işte böyle şartlara ve ortama göre ağız değiştiren, ama fırsat buldukça içindeki kin ve öfke çıbanı deşiliveren Memduh Bayraktaroğlu gibilerinin… [b]Sözcü ve Korkusuz gazetelerinin diğer kalemşorlerinin, asıl hınçları ve hırçınlıkları Erbakan’a ve İslam’adır. [/b]Recep T. Erdoğan’ın en çok kendi işlerine yaradığını bildikleri halde, AKP iktidarının talan ve tahribat icraatlarının suçunu Erbakan’a ve İslam’a yıkma çabaları da iltihap dolu beyin çıbanlarının bir icabıydı… Ancak bir kez daha hatırlatalım: “Yükseklere tükürmeyin, balgamınız dönüp kendi suratınıza yapışırdı!..”

Paraşütçü Yobaz Memduh
Geçenlerde bu videoyu izlediğimdede kısaca bir yorum yapmıştım sayfasına. Ama Milli çözümün değerli yazarı bu sayfada Milli çözümün yorumu olarak yeniden en merhametlisinden olarak sayfaya taşımış olması, Memduh Bayraktaroğlu’na hatta birazda iltifat gibi olmuş ama olsun. Bu yobazlar ya haddini bilecek yada hep böyle hadleri kendilerine, şahsiyetli kalemlerce bildirilecek.
Mehduh dede denilerek anılan bu yobaza bilerek isteyerek büyük bir iştihakla YOBAZ diyorum. Zira bu zevat ne dini biliyor, ne siyaseti biliyor, ne bu ülkenin tarihini biliyor, ne devlet adamını ve bu ülkeye ne gibi faydaları dokunmuş veya ne kadar büyük siyasi ve manevi zararları dokunmuş bilmiyor ama ağız dolusu hakaret ederek konuşuyor. Yetmez ne kadar zararı dokunmuş politikacı varsa ahmakça övüyor. Bunun içindirki kendisi tam bir politize olmuş yobazdır.
Dini sadece mevlüt zanneden, politik duruşu gereği belki bir kaç mevlüt anmalarına katılmış olabilir, belki yanında yakınında bulunduğu yalamalığını yaptığı politikacılarla belki bir kaç Cuma veya cenaze namazında bulunmayı dini biliyorum zannetme yobazlığı kesin var bunun için yobazdır.
Siyasi yobazdır, bu canım ülkeye ne kadar zararı dokunmuş, bu ülke ve insanını uluslar arası küresel güçlere peşkeş çekmiş masonluğu yüzünden localar bölünmüş politikacılarla olmuş savunmuş hala savunan tarih ve siyaset cahilidir bunun içinde siyaset yobazıdır. Kendi ağzı ile ben basın camiasına paraşütle inmiş bir adamım diyecek kadar ahmak ve bununla övünen bir yobazdır. Seni basın camiasına paraşütle indirenler ne için indirdi ise hala o görevini yerine getiriyorsun bunun içinde yobazsın. Ülkenin içerisinde yanlış dinci yanı İslamı dini mübini istismar ederek yozlaştırarak, milyarlarına milyar kazandıran hatta 50 milyar dolar serveti olduğu söylenen ve bilenin cemaatleri emsal alarak gerçek Müslümanlara, gerçek müslüman siyasi lidere yobaz diyecek kadar yobazsın. Bu ülkenin seçme ve seçilme hakkını kullanarak TOBB’liğne ülkenin menfaatine aday olmuş ve ülke sanayicini İstanbul baronlarının elinden kurtarıp bütün ülke geneline ve sanayicisine yayıp her vatandaşı kendi bölgesinde kendi gelenek ve göreneklerine göre yaşasın mutlu huzurlu olsun diye çalışmış TOBB başkanı olmuş Prf.Dr. Necmettin ERBAKAN’ a yobaz dediğin için yobazsın. Oysa Erbakan hocam dini, dinci yobazların elinden kurtarıp, gerçek İslamın yaşanması için çok ama çok çalışmış sadece çalışmaklada kalmamış yaşamış bütün insanlık ve İslam alemine ve bizlere örnek olmuş bir siyasi lider ve mümin, salih, müslümandır, sen paraşütlü Memduh bunları bilemediğin için tam bilgi eksiği cahili ve yobazısın. Allah Kur-anı kerimde, Bakara suresinde onlar kendilerine kitap verdiiklerimiz kendi oğulların tanıdıkları gibi tanırlar. Yinede içlerinden bir gurup bile bile gerçeği saklıyorlar diyor.(Bakara 146). Evet Memduh amaca seni buralara paraşütle getirenler sana inkar edeceksin dedikleri için inadınla inkar ediyor hakaret ediyorsun onun içinde içi dışı kinle müslümanlara karşı nasırlaşmış, yosunlaşmış leş gibi kokan politik bir luzur yobazsın. Memduh ismi aslında övülmüş övülecek anlamına geliyor, bizde sizi isminizin anlamı
ile değil yobazlığınızla övdük.Aslında sana döne döne sayfalarca yazılacak o kadar çok şey varki, ama makalenin sahibi yazarımıza hürmeten kısa kesiyorum.

“FETÖ İSLAMI”NI DESTEKLEYEN ALÇAKLARIN, ERBAKAN’A VE İSLAM’A KİN KUSMALARI!
[b]Memduh Bayraktaroğlu FETÖ’ye ve arkasındaki Siyonist Şeytanlara nasıl da kuyruk sallamıştı![/b]
[i]“Hayatımın ilerleyen olgunluk döneminde o harekete hep destek oldum. DYP Genel Başkan danışmanlığı yaptığım süreçte de Gülen Hareketi ile yakın ve sıcak ilişki kurulmasından yana tavır aldım.
Bu açıdan bakıldığında Fethullah Gülen Hocaefendinin sunduğu İslamiyet’in desteklenmesi gerektiği kanaatindeyim. Fethullah Gülen’i öcü gibi görmek niyetinde ve hatta ön yargısında olanlara, bir de bu pencereyi kullanmalarını öneririm.
Bu ülkede nefes alıp veren herkes kabul etmelidir ki, Türkiye’de Fethullah Gülen Hocaefendi gerçeği vardır.[/i] (Akşam gazetesi -1997)
[b]Her zaman olduğu gibi Milli Çözüm, Erbakan’a ve İslam’a kin kusan bu alçaklara haddini bildirmiştir.[/b]
Alçaklık böyle bir şey;
“Fethullah Gülen Hocaefendinin sunduğu İslamiyet’in desteklenmesi gerektiğini” söyleyip, Erbakan’a ve İslam’a kin kusmaktır.
Peki, Erbakan’ın maddi ve manevi mirasını yiyip te bu alçaklıklara susup pusanlara ne demeli?

Kuyruk acıları geçmemiş ve geçmeyecek olanlar
Sözcü ve Korkusuz Gazete yazarları; sanki Erdoğan’ı iktidara taşıyan ve bunca tahribatına rağmen iktidarda tutan Siyonist ve Emperyalist odakların kiralık adamlarıydı. Çünkü bunlar Erdoğan’ın yanlış ve yıkıcı icraatları bahanesiyle İslam’a ve Erbakan’a havladıkça, AKP oy toplamaktaydı­. Sözcü ve Korkusuz Gazetelerinin yazar bozuntularının bir kısmı eski solcu salaklar, bir kısmı da eski sağcı asalaklardı. Bir dönem Süleyman Demirel’e “gerici, yobaz” diye saldıran solcu salaklarla, Ecevit’e ve CHP’ye sataşan sağcı asalakların şimdi aynı ağızla Erbakan’a ve İslam’a kin kusmaları, aslında bunların ortak paydasının DİN düşmanlığı olduğunun kanıtıydı.

Çok şükür dilsiz şeytan olmadık…
Emperyalistlerin itleri, fetönün piçleri şu gerçeği unutmamalı! ERBAKAN Hoca sahipsiz değildir!
Hocaya havlayan bütün kanı ve sütü bozukların haddini Milli Çözüm bildirir. Elhamdülillah…

Evet, bu AKP iktidarı, süt sanılan kireçli su yerindedir. Süt niyetine içildikçe vücudumuzu ve toplumu çürütüp zehirlemektedir!
Hz. Peygamber Efendimiz bir hadisi şerifinde mealen: “insanlar ‘maden’ler gibidir. Madeni(cevheri, karakteri) kıymetli (ve istikametli) olan, cahiliye döneminde de İslamiyet’e girdiğinde de, sağlamdır.”

Ve yine “Küllün müyesserin lima hulike lehu” (Herkes ne için (ve neye layık) yaratılmışsa ancak ona muvaffak ve müyesser kılınır” hadisi de bu anlamdadır.

“(Ey Resulüm) Deki, her biri, kendi uyarına ve ayarına göre hareket ediyor” (İsra:84) ayeti de bu gerçeğe işaret buyurmaktadır.

Yani bazı insanların “filan kişi ne dindar ne cefakar adamdı… Ne mücahit, ne kahraman Hocaydı.. Ama hayret, sonunda o da kaydı ve caydı!” şeklinde sözleri elbette iyi niyetlerinin bir ifadesi olsa da, gerçeği yansıtmamaktadır.

Çünkü bir zaman, Haktan, hayırdan, davadan, İslam’dan bahsedip ve dahi ganimetini yiyip, sonra başka mecralarda makam ve menfaat kokusu alınca bu sefer geçmişini inkara, velinimetlerini karalamaya başlayanlar “değişmiş, düzelmiş, aklı başına gelmiş, gerçeği fark etmiş” falan değildir. Sadece bozuk fıtrat madenleri üzerindeki cilaları sökülmüş, boyaları dökülünce foyaları ve gerçek ayarları ortaya çıkmıştır.

Milli Çözüm , iftiracıları attıkları iftiralarına pişman etmiş..Tebrikler Milli Çözüm
Öncelikle muhteşem bir cevap olmuş. Milli Çözüm , şanına yakışanı en güzeliyle yaptığını görüyoruz. Allah razı olsun.

Bu tür sahtekarların ( Memduh Bayraktaroğlu vb.lerinin) gayret ve çabalarının özü makalede geçen şu ifadelerde en doğru şekilde özetlenmiş : ” [[b]u]Erbakan Hoca, ne denli milli ve haysiyetli adımlar atmıştı ki, bu Batı âşıklarının ve İsrail uşaklarının kuyruk acıları hâlâ depreşip durmaktaydı.[/u][/b]

İyi ki varsın Milli Çözüm… “[b]Yükseklere tükürmeyin, balgamınız dönüp kendi suratınıza yapışırdı[/b]!..” sözü bu makaleyle iftiracıya yapışmış oldu…

Fırıldaklığın da bir adabı olmalı be Memduh!
[b]Evet, hep diyoruz ya, Erbakan Hocam mihenktir. Solcusu, sağcısı, fetöcüsü Türkçüsü, hatta sözde Milli Görüşçüsü… Zahiri tarafı ne olursa olsun, bir insanın tıynetini Erbakan Hoca’mıza olan yaklaşımı belirler. Aynı şekilde yine, bir insanın dünyevi makam ve menfaatleri de Erbakan düşmanlığı ile doğru orantılı olarak artar.

İnsanoğlu bin yüzlüdür. Kılıktan kılığa girer. Fakat biliriz ki, bir kalpte batıl ve Hak bir arada bulunamaz. Bu nedenle her fırsatta, Hakka ve Hakkın Temsilci Şahsiyetlerine kıcıklıklarını kusarlar. Tıpkı memduh gibi, aşağılık iftiralarla, yalanlarla içlerindeki o derin aşağılık kompleksi ve kini dışa vururlar.

Elbette kendi kusmuklarını yalayacakları gün de gelecektir. Erbakan Devrimi gerçekleştiğinde, hepsi bir numaraları Erbakancı rolüne bürünecektir. Belki çoklarını da kandıracaklardır ammaa Milli Çözüm böylelerinin tıynet tablosunu çoktaan çıkartıp kaydetmiş olacaktır.

Aynen böyle, içnizdeki zehri dökmeye devam!..

[/b]

Aynen
Dikkat edin, bu solcu veya sağcı takımının, Erdoğan’ın katil ve işgalci İsrail Cumhurbaşkanını ve Başbakanını ağırlamasına dair tek cümlelik tenkitlerine rastlanmazdı!?

Zaman Para Zamanı. Parası Olan cennetlik, Olmayan Cehennemlik..
Neden bu başlığı attım biliyormusunuz? Zaman Para zamanı. Mesela sarhoş, ayyaş ve haramzade bir adam zenginse herkesin hatta en evliya bilinen adamların gözünde dahi cennetlik, ama fakirse cehennemliktir. Şimdi Memduh denen bu adam bozuntusuda bu durumda. Maddi gücü olduğu sürece dikkate alınır. Açıkçası, kimseye güven kalmadı. Dünyayı sömüren şu bu güçler diye diye, asıl sorunu ve şeytanın dostlarını göremiyoruz. Dünyayı asıl sömürenler, şimdinin zenginleri. Ama rağbet görende onlar. Kendi kendimizi kandırmayalım. Halimiz bu.

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
19
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...