YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6637dd633d72d
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 6 8
Bugün : 16299
Dün : 17958
Bu ay : 99169
Geçen ay : 737322
Toplam : 23615455
IP'niz : 18.223.119.17

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Bismillahirrahmanirrahim.

“…… Allah’ın emri; (bütün işleri ve hükümleri, ölçüyle tanzim ve) takdir edilmiş bir kaderdir”

“(Rabbinin seçtiği ve rehber tayin ettiği kutlu insanlar) ki onlar; Allah’ın risaletini (mesaj ve müjdesini öğrenip öğreten ve) tebliğ edenlerdir; ve O’ndan haşyet (ve hürmetle) içleri titreyenlerdir; ve Allah’ın dışında hiçbir kimseden (hiçbir güç ve kesimden) korkmadan (davasını ve davetini yürütenlerdir). Hesaba çekici (ve herkese hak ettiği karşılığı verici) olarak, Allah kâfidir” (Ahzab Suresi 38. ayet son kısım ve 39. ayet)

İslami diriliş ve derleniş hareketine, insani düşünüş ve Milli Görüş devrimine ve Türkiye merkezli Adil bir Düzenin yeryüzü hâkimiyetine öncülük yapacak kabiliyet ve karakterde, ulvi hedefler istikametinde bir lider lazımdır ve mutlaka ortaya çıkacaktır. Cenabı Hakkın takdir ve tayin buyurduğu, mazlum halkların da ihtiyaç duyduğu böyle bir değişim ve devrime, hiçbir güç engel olamayacaktır; milyarların duası mazlumların davası yerde kalmayacaktır.

Bir hücredeki harika mucizeyi, bir böcekteki akıl almaz marifeti, bir tohum tanesinde gizlenen ilahi projeyi, insan neslindeki yüksek meziyeti ve sırrı hilafeti, yeryüzündeki mükemmel dengeyi ve en küçük dairesinde milyonlarca dünyayı barındıran yedi kat ve milyarlarca tabaka göklerdeki muhteşem âlemlerin esrar perdesini aralamak, araştırmak ve insanlığa yeni ufuklar açmak gayret ve basiretinden mahrum bulunan malum zevatın, “post’ta oturarak dosta ulaşmak” hevesiyle; şu gaflet, cehalet ve dalalet batağındaki insanlık irşat olunur mu?

Samimi bir ihtiyaç ve iştiyak duyarak, mana ve mealini okuyup, Allah’ın maksadını anlamaya çalışarak Kur’an iklimine, yani hakikat ve hikmet sarayının içine girmeyip, sadece mübarek lafzını ezberleyen, Mushaf’ın sürekli çevresinde gezinip, bir türlü özüne nüfuz etmeyen taklitçi ve şekilci, hatta dini istismar edici zerzevattan, mazlumların ve Müslümanların kurtuluş davasına rehberlik yapmaları umulur mu?

İslam’ın emirlerini ve iyilikleri tebliğden, haram ve haksızlıkları, akılsızlık ve ahlaksızlıkları kötülemekten bile korkan; Ayet Hadis okuyup, zalim insanlardan makam ve menfaat kollayan; hoşgörü safsatasıyla CİHAD’ı, hikâye ve cevaz fetvalarıyla İCTİHAD’ı unutturan; yani yeni bir Kur’an medeniyetinin ve Adil bir Düzenin ekonomik, siyasi, ilmi ve ahlaki kurum ve kurallarını hazırlamaktan aciz, hatta böyle bir ihtiyaçtan habersiz bulunan madrabazların peşinde sürüklenip, Saadet nizamına kavuşulur mu?

“Ey iman edenler (sakın), benim de düşmanım sizin de düşmanınız olan (kişileri, çevreleri ve ülkeleri) evliya edinmeyin (zalim ve kâfir güçlerin hükmüne ve himayesine girmeyin. Buna rağmen hangi sebep ve beklentiyle) Siz onlara karşı meveddet (yaranmak için muhabbet ve destek) yöneltmektesiniz; oysa onlar size Haktan gelen (Kur’ani emir ve hükümleri) inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah’a imanınızdan dolayı, Elçiyi de, sizi de (hürriyetlerinizden ve hükümet etmekten) çıkarıp (izzetli hayatın dışına itmişlerdir) Eğer siz, Benim uğrumda (Kur’an’ın adalet kurallarını hâkim kılmak ve herkese temel insan haklarını sağlamak üzere) CİHAD etmek ve Benim rızama erişmek (niyeti ve gayretiyle yola) çıkmış iseniz (nasıl oluyor da hala içinizde zalim ve kâfir) onlara karşı meveddet (sevgi ve destek) gizliyorsunuz? Ben sizin gizli tuttuklarınızı da açığa vurduklarınızı da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa (zalim ve kâfir güçlere yaranmaya ve sığınmaya çalışırsa) artık o (Hak) yolun ortasından şaşırıp-sapmış olur.”[1]

“… (Deyin ki, Ey kâfirler ve hainler) Sizi (sisteminizi ve velayetinizi) tanımayıp inkâr ettik. (Her türlü şirkten ve şüpheden uzak) Allah’a vahid (yegane kudret ve hüküm sahibi) olarak iman edinceye kadar, sizinle bizim aramızda ebedi bir buğz ve düşmanlık baş göstermiştir….”[2]

Ayetlerinin emri bu kadar net ve sert şekilde ortada iken, hala gidip İslam ve insanlık düşmanı ABD ve Yahudi Lobilerine ve AB Haçlı mahfillerine sığınan ve ırkçı emperyalist odaklarca beslenip sağılan kimseler, her ne kadar cafcaflı sıfatlar ve yaldızlı yaftalar takılsa da, aslında onlar sefil ve zelil mahlûklardır, gayet basit ve fasit figüranlardır. Böyle zavallı sığınmacılardan himmet ve himaye uman parti Genel Başkanları ise, onlardan çok daha zavallı ve geri zekâlıdır.

“(Belki) Yardım görürler diye Allah’tan gayrı ilahlara (süper güç sanılan tanrılara ve zalim tağutlara) tutundular. (Oysa) Onların kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez, üstelik kendileri onlar için (hizmete amade) hazır asker konumundadırlar”[3] ayetleri bunların durumunu ne güzel anlatmaktadır.

Aziz Hocamızın aile efradı ve evlatlarının bizim ve bütün Milli Görüşçülerin üzerinde beş temel hakları vardır.

1-  İslam kardeşliği, “İnnemel Müminune ihvetün” hakkıdır. Çünkü hepsi de çok şükür iman ve istikamet ehli insanlardır.

2-  Dava birlikteliği hakkıdır. Hocamızın çocukları Hak davamıza bağlıdır, hizmet ve gayret amaçlıdır; kutsal hedeflerimize ve Adil Düzen medeniyetine sevdalıdır.

3-  Muhterem Hocamızın evlatları olmanın, O’nun yakınları ve sırdaşları şerefini taşımanın da elbette ayrı ve özel bir hatırı vardır. Kur’an’ın tercümanı ve Hak davasının bayraktarı olması nedeniyle Hocamıza duyulan haklı muhabbet ve bağlılığın bir gereği de, O’nun çocuklarına ve yakınlarına vefalı ve hürmetkâr davranmaktır.

4-  Aziz Hocamızın vefatından sonra, partiye özel olarak sızdırıldıklarını ve her türlü münafıklığı tezgâhladıklarını, Milli Çözüm’ün 30 yıldır hatırlatıp camiamızı uyardığı Oğuzhan Asiltürk ve Şevket Kazan ekibinin, bu güne kadar gizlenen kirli mahiyetini ve sinsi niyetlerini, Fatih Bey’in bazı toplantılarda ve münasip ortamlarda cesaretle açıklaması da, öce saygı ve takdirle karşılanmıştır. Ancak bu konuda daha kapsamlı sonuç alıcı ve camiamızı rahatlandırıcı girişimler beklenirken ve üstelik Oğuzhan Asiltürk daha da ileri gidip TV kanallarında ve binlerce insanın toplandığı konferanslarda bu çirkin iftiralarını tekrarlarken, birden bire geri adım atılması ve “bunlar Babamın arkadaşlarıdır, büyüklerimiz sayılır” edebiyatına başlanması, sadık ve duyarlı insanlarımızı hayal kırıklığına uğratmıştı. Ne var ki, “Erbakan” soyadının izzet ve haysiyetine yaraşır, ülkemizin ve Ümmetin hasret ve hassasiyetleriyle bağdaşır, dirayetli bir tavır hala umulmaktadır, çünkü müminleri ve ezilenleri ferahlandıracak çıkışlara şiddetle ihtiyacımız vardır. Ve inşallah, sadıkların talep ve temennilerine tercümanlık yapacak, Partimizi kötü maksatlı ve marazlı tiplerden kurtaracak hamleler başlatılacaktır.

5-   Rahmetli Hocamızın evlatlarına sahip çıkmak ve saygılı olmak gerektiğinin bir nedeni de, bunların davamızın ve camiamızın yüz akları sayılacak ahlaki bir olgunluk ve sorumluluk içindeki tavırlarıdır. Milli Görüşçüleri mahcup ve mahzun edecek yanlış ve yakışıksız durumlardan uzak, erdemli ve edepli bir yaşam tarzı edinip sürdürmeleri, bizim için Rabbimize şükür, kendilerine teşekkür etmemizi gerektiren bir nimet ve fazilet sayılmalıdır. Ve inşallah bundan sonra da böyle devam eder diye duacı olmalıdır. Oğuzhan Asiltürk ve ekibinin kışkırtmasıyla, miras meselesi yüzünden kardeşlerin mahkemelik olması ve Mason münafık medyaya malzeme sunulması ise elbette yanlıştır ve yaralayıcıdır.

Nasip olur ve fırsat bulunur da, münasip bir ortamda ve kendi aramızda sohbet imkânı doğarsa, samimi ve seviyeli ölçüler içinde birbirimize yapacağımız teklif ve tavsiyeler elbette olacaktır. Onların da mutlaka, bazı mazeretleri ve gözetilen hikmetleri olduğu açıklanacaktır. Ama, bunları rastgele ve gıybet çerçevesinde konuşmak hem günahtır, hem faydasızdır; hem de Hocamızın Aziz hatırasına saygısızlıktır.

Hak davaya ve tarihi değişim olaylarına liderlik konusuna gelince:

Erbakan Hocamızın defalarca vurguladığı üzere: “HİDAYET, FERASET, DİRAYET, SİYASİ CESARET” gibi Allah (c.c) vergisi çok özel ve seçkin meziyetler gerektiren; ilim ve ehliyet, irade ve azimet, ciddiyet ve metanet, Hakka teslimiyet ve adalet gibi yüksek ve örnek marifetler isteyen LİDERLİK, Allahu Teâlâ’nın bir ihsanı ve ikramı ve kader programının tayin ve tanzim ettiği bir imtihanıdır.

Milli Görüş mektebinde yetişmiş, Hak davanın çilesini çekmiş, sadakat ve samimiyetini, feraset ve faziletini, cesaret ve metanetini hizmetleri ve hayat serüveniyle ispat etmiş şahsiyetler içerisinde, yukarıdaki ilmi ve İslami ölçülere uygun görülen kişileri, liderlik makamına layık görmek ve desteklemek, hem lazımdır, hem de dava ehlinin en doğal hakkıdır. Ancak bunları yaparken imani ve vicdani ölçülere sadık kalmak şarttır; kuru ve duygusal bir taraftarlıkla rakipleri karalamak yanlıştır. Ve asla unutmayalım ki, sonuçta Allah’ın dediği olacak ve herkes kendi niyet ve gayretinin karşılığını bulacaktır. Erbakan Hocamızın: “Bu davaya, sadece dünyalık heves ve hesaplar için girip çalışan bir insanın, cehenneme atılmak için artık başka bir günah aramasına gerek yoktur” uyarılarını asla unutmamalıdır.

İlgili ayeti kerimelerden ve hadisi şeriflerden, İslam âlimlerinin içtihat ve kanaatlerinden ve Erbakan Hoca’mızın öğretilerinden anladığımıza göre; evet, Milli Devrime şöyle bir Lider lazımdır!

1.  Kur’an-ı Kerimi ve prensiplerini, Hz. Peygamber Efendimizin sünnetini ve hayat sistemini, Asrı Saadeti, İslam tarihini ve bunların günümüze nasıl yön vereceğini çok iyi bilen, anlayan ve uygulayan.

2.  Erbakan Hocamızın kutlu hayat hikâyesini, yüksek siyaset ve stratejisini ve evrensel projelerini çok iyi bilen, benimseyen; O’nun seminer ve sohbetlerinde yetişmiş olan.

3.  Milli Görüş davasını, manasını, amacını ve üstün farkını detaylarıyla bilen, bunları içine sindiren ve bir ömür boyu sapmadan bunlara sahip çıkan ve yaşayan.

4.  Adil Düzen Projesini, geçiş sürecini, uygulama biçimini teferruatıyla bilen, her türlü platformda bunları ilmi, siyasi, ekonomik ve ahlaki gerekçeleriyle rahatlıkla savunup tartışan.

5.  İlk gençlik yıllarından itibaren, hem de gönüllü ve sürekli olarak, Milli Görüş davasına her kademede, Türkiye’nin ve İslam ülkelerinin her yerinde hizmet sunan.. Anarşi dönemlerinde, 12 Eylül sürecinde ve kapatılan partilerimizin yeniden kurulması gayretlerinde hep Aziz Hocamızın yanında, yolunda ve camiamızın hayrına çalışmalara katılan…

6.  Partimize kasıtlı olarak sızdırılan veya sonradan azdırılan gaflet ve hıyanet ehlini, herkesten önce fark edip camiamızı uyaran; öngörülerinin tamamına yakını aynen çıkan; ancak davamıza çöreklenen nifak takımınca kara listeye alınıp dışlanan, suçlanan ve iftiralara uğrayan

7.  Ama bütün bu saldırı ve mahrumiyetlere rağmen; asla davamızdan, Hocamıza sadakatten ve Milli Görüş’ü savunmaktan geri durmayan.

8.  Her türlü makam ve menfaat teklifine ve çeşitli tehditlere rağmen, asla Milli Görüş’ten ayrılan döneklere ve batıl düşüncelere kaymayan; istikametinden ve hedefinden caymayan..

9.  Özellikle, Bunlar da Milli Görüş’ün devamıdır ve Erbakan Hoca’nın bir planıdır” diye yutturulmaya çalışılan, Azizi Hocamızın tabiriyle; “şu BOP hizmetçisi ve Siyonizm işbirlikçisi” AKP’ye… Ve yine ılımlı İslam diye Dinimizi yozlaştırıp emperyalizme hizmet ettirmeye yönelen Cemaat’e asla meyletmeyen ve tahribatlarını yazıp konuşmaktan sakınmayan.

10.    Yani inancı ve davası uğruna nefsi çıkarını ve rahatını feda etmekten kaçınmayan.

11.    İslam’ın mesajını, Milli Görüş davasını ve Erbakan hakikatini çok iyi bilmek yanında; Siyonist ve emperyalist dünya düzenini, bunların arkasındaki Yahudi lobilerini ve Masonik merkezleri de çok iyi tanıyan ve yukarıda saydığımız konuların her birisi hakkında ilmi konferanslar sunacak ve bilimsel kitaplar yazacak kadar birikimli bulunan.

12.    Yeni bir Dünya medeniyetinin merkezi ve motoru olacak Türkiye’mizde, Milli birlik ve dirliğimizin korunması; ertelenen SEVR’in ve gizlenen LOZAN’ın özel maddeleri gereği ülkemizin federasyonlara ayrılıp parçalanmasına kesinlikle karşı çıkılması hususunda, oldukça dikkatli ve duyarlı davranan.

13.    Ve bu nedenle Yüce Mevlamız; Milli ve vicdani gayret güden çok farklı kesimlerde de kendisine itimat ve itibar edilip, saygı duyulan; hidayet, feraset, cesaret, ilim ve dirayet sahibi bir lideri herhalde hazırlamıştır ve yollarını açacaktır.

“Onlar, süs (hazır kolaylık ve rahatlık) içinde yetiştirilip (bazı imkân ve makamlara ulaştırılan ve nazlı kadın misali mertçe) mücadeleye açık olmayan(ları) mı (Allah’a layık ve yakışık buluyorlar?)”[4]

Ayetinin ikaz ve işaretiyle: Allah’ın rızası ve davasının hatırı için, hasımları olan din düşmanlarına ve teşkilata sızmış münafıklara karşı, en çetin şartlarda bile, cesaret ve metanetle Hakkı savunacak, her türlü sıkıntı ve kısıntı içinde ve her çeşit zorlama ve horlamaya rağmen çileli ve çetrefilli yolları bir bir aşıp kutlu hedefe ulaşacak, “dava dertlisi bir devrim rehberine” ihtiyaç vardır ve inşallah ortaya çıkacaktır.

Yukarıdaki özellikleri taşıyan bir şahsiyete sahip çıkmak ise; iz’an ve insaf ehli dava erlerimizin, iman ve vicdan ayarını gösterecek bir imtihanıdır. Elbette; “Yardım Allah’tandır ve Zafer Yakındır!” Ve Mevla’mızın Va’di Haktır.

“Mücrimler (sorumluluktan kaçan suçlu günahkârlar) istemese de (Allah) HAKKI gerçekleştirip (üste çıkarmak) ve BATILI geçersiz kılmak (istiyordu)”[5]

“Velev kâfirler hoşlanmasa da, Allah kendi nurunu tamamlamaktan başka bir şey murad etmiyordu.”

“Müşrikler (ve münafık kesimler) kerih görüp (engel olsa da) O (Allah) Dinini bütün (batıl düzen ve) dinlere üstün kılmak üzere, elçisini hidayetle ve Hak dinle gönderiyordu”[6]

Sonuç olarak:

Hiçbir güç ve girişim, Cenabı Hakkın tayin, takdir ve taksimini değiştirmeye yeterli olmayacaktır. Hangi değişim ve devrimi, hangi kişi ve ekipler eliyle yapacağı, Allah’ın kararıdır ve kaderde kayıtlıdır. Nefsi kurgu ve kuruntularımızın heveslisi ve hayalcisi olmak yerine; Cenabı Hakkın rızası peşinde, ahiret hazırlığı gayretiyle kulluk sorumluluklarımızı kuşanmak lazımdır ve nefsi iddialar değil, imtihan zamanıdır.

Şayet Hakkın hakimiyeti ve davanın galibiyeti, özel beklentisi dışında başka bir şahsiyet eliyle gerçekleşmesi, milletimizin ve ümmetin huzura erişmesi halinde; bu işi kendileri başarmış gibi sevinip, nasipli kişileri canugönülden tebrik ve takdir edip tabi olmayan kimse, sadece nefsinin hizmetçisi bir zavallıdır..




[1] Mümtehine: 1

[2] Mümtehine: 4. Ayet orta kısmı.

[3] Yasin: 74-75

[4] Zuhruf: 18

[5] Enfal:8

[6] Tevbe:32-33

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Nevzat GÜNDÜZ

Nevzat GÜNDÜZ

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
2 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
refika sayın

BİR LİDER LAZIM
HAKKA BAĞLI DAVAYA SADIK, YILMADAN VE YORULMADAN ÇALIŞAN, HER TÜRLÜ ZORLUK, DEDİKODU, İFTİRA, BASKI, DIŞLANMA VE ENGELLEMELER KARŞISINDA SABIRLA RABBİNE SIĞINARAK GERÇEKLERİ ANLATMAKTAN KAÇMAYAN VE CESURCA HAKSIZLIKLAR KARŞISINDA DİMDİK AYAKTA KALABİLMEYİ BAŞARAN, ERBKAN HOCAMIZA SADIK, VATANINI, MİLLETİNİ SEVEN, BİLGİ BİRİKİMİ ÇOK İYİ OLAN, SİYONİZMİ VE BAĞLANTILARINI İYİ ANALİZ EDİP GELECEK OLAN KUMPASLARI ÖNCEDEN SEZİP ÖNLEMİNİ ALABİLECEK FERASET, DİRAYET, BASİRET, HİDAYET EHLİ BİR ZAT VE BEYNİN LİDER OLMASI LAZIM GELİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM. ALLAH YAKIN BİR ZAMANDA O ZATIN BAŞIMIZA GEÇMESİNİ NASİB ETSİN İNŞAALLAH.

sadullah

İNŞAALLAH
KURTULUŞUMUZ VE İSLAMIN ZAFERİ İÇİN İNŞAALLAH BELİRTTİĞİNİN KRİTERLERE UYGUN BİR LİDER ÇIKAR VE DÜNYA BU OLUMSUZ GİDİŞATTAN KURTULUR. YANİ LİDER İÇİN ŞU OLSUN BU OLSUNDAN ZİYADE YUKARIDAKİ KRİTERLERE UYGUN VE ERBAKAN HOCAYI ÇOK İYİ ANLAMIŞ VE ADİL VE EKONOMİK DÜZENİN ALTYAPISINI KALEME ÇOK İYİ BİLEN VE ANLATAN, MİLLİ GÖRÜŞ DAVASINA SEVDALI VE DAVA DELİSİ OLAN BİRİSİ OLSA DAHA İYİ OLUR. HAYIRLISI İNŞAALLAH.

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
2
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx