MİLLİ GÖRÜŞÇÜLERİN SON İMTİHANI
VE
ABDULLAH GÜL TUZAĞI
Okullarda her sınıfı geçip atlattıktan sonra, bir üst sınıfın ders konuları ve imtihanları biraz daha ağırlaşır ve zorlaşır. Böyle olması da hem lazımdır, hem doğaldır. Ve işte bugün Milli Görüşçüler, yeni ve sinsi bir imtihanla baş başadır.
Aziz Erbakan Hocamız; ilk Milli ve yerli fabrikalarımızdan GÜMÜŞ MOTOR atılımını, sonra Odalar Birliği Başkanlığı’nın ardından Bağımsızlar Harekâtı’nı başlatmış ve Konya’dan adaylığını açıklamıştı. O süreçte Süleyman Demirel’in “Ey dindar Konya halkı… Bu Erbakan çıkmış, din istismarıyla cennet satmaktaymış… Yahu bizler Elhamdülillah Müslümanız… Din adına da hiçbir noksanımız bulunmamaktadır… İşte camiler, minareler, ezan-ı şerifler, okunan Kur’an-ı Kerim’ler, İmam Hatipler, hepsi meydandadır!..” anlamında cafcaflı safsatalar sıralayınca Erbakan Hocamız aynı meydanda ona ve Konyalılara şunları hatırlatmıştı:
“Bilirsiniz, avcılar bazı kuşları öldürüp içini boşaltarak saman doldurur ve ilaçlayıp-parlatıp dükkân vitrinlerinde sergilerler. Dışarıdan bakanlar, önce onları canlı zannederler… İşte Sn. Demirel’in size anlattığı İslam, o içi boşaltılmış cansız kuş yerindedir. Şimdi biz ise o kuşun canlısını istiyoruz!” buyurmuşlardı. Yani motoru çıkartılmış ve kaportası parlatılmış arabanın bütün aksamlarıyla çalışır olmasını istiyorlardı. Böylece hem samimiyetini hem kutlu hedefini ilan etmiş, Din istismarcısı münafık ve masonik kesimlerden farkını ortaya koymuşlardı.
Ve Erbakan Hocamızın bütün hayatı, bu kutlu hedefe varmak üzerine kurgulanmıştı. MSP dönemindeki solcu ve sağcı partilerle koalisyon süreçlerinde, bu mevcut yasalar ve imkânlar çerçevesinde, bu kutlu hedefin altyapısını hazırlayıcı tarihi hizmetlere yoğunlaşmışlardı.
Refah-Yol Hükümetinin Efsane Başbakanı olarak 1 yıl gibi kısa bir sürede destanlar yazılmış ve İslam Birliği’nin çekirdeği olan D-8’leri resmen kurmayı başarmışlardı. FAZİLET ve SAADET dönemlerinde; Siyonist tezgâhları bozmak, işbirlikçi AKP iktidarını uyarmak ve Milli Görüş kadrolarını sağlamlaştırıp büyük inkılaba hazırlamak hususunda gecesini gündüzüne katmışlardı.
Sonunda bu onurlu ve şuurlu hayat imtihanını en üstün başarıyla tamamlayıp aramızdan ayrılmışlardı. Ama ne Ondan önce, ne de Ondan sonra; Siyonist zulüm ve sömürü saltanatını yıkacak, tüm Müslümanlara ve mazlum insanlara huzur ve refah yolunu açacak program ve projeler ortaya koyan hiç kimse çıkmamıştır. Ne Türkiye’de ne İslam âleminde ne de yeryüzünde bu Şeytan çarkını bozacak, adalet ve saadet medeniyetini kuracak; ilmi, İslami, akli ve vicdani planlar hazırlayan o çapta bir şahsiyete ve harekete rastlanmamıştır. Bu nedenle ERBAKAN; kutlu proje ve hedefleriyle hâlâ yaşamaktadır ve hâlâ Siyonizm’in en korkulu rüyasıdır!..
Siyonist Şeytani merkezler, işbirlikçi hain çevreleri de kullanarak: “Erbakan zihniyetini dönüştürmek ve Adil Düzen hedeflerini dejenere etmek amacıyla,” hâlâ çok gizli ve kirli hesaplar tezgâhlamaktadır. İşte son zamanlarda sıkça gündeme taşınan: “Saadet, Gelecek ve Deva Partilerinin birleştirilip, hepsinin başına ABDULLAH GÜL’ü geçirme” hazırlıkları da bu şeytanlığın bir parçasıdır ve Milli Görüş’ün kökünü kurutma hesaplarıdır!.. Ve peşinen hatırlatalım ki, bu son derece sinsi ve Siyonist tezgâha, var gücüyle karşı durmayan ve kutlu davasına sahip çıkmayan Milli Görüşçüler maalesef imtihanı kaybetmiş olacaklardır ve günahları pek ağırdır. Zira Erbakan Hocamızın ifadesiyle: “Siyonist baltasının, yerli sapı olan Abdullah Gül’e razı olmak” İsrail’e katılmakla aynıdır. Çünkü Siyonist odaklar, 22 yıldır kullanılıp iyice yıpratılan AKP arabasının ve sömürü çarkının atlarını değiştirme ve Abdullah Gül makyajıyla yoluna devam etme kararı almışlardır. Ancak peşinen vurgulayalım ki, tek başına da kalsak, Allah’ın izniyle bu oyun bozulacaktır! Ve yine üzülerek hatırlatalım ki, insanların en ahmağı; şeytanların, Siyonist odakların ve münafıkların, artık Milli Görüş’ü dönüştürme ve dejenere etme gaye ve girişimlerinden vazgeçtiklerini sananlardır!?
Mahmut Arıkan’ın olumlu ve umutlu yanları ve kuşkularımız!
Adaylığını açıklayan Sn. Birol Aydın; MGV’de ve Parti alt birimlerinde uzun yıllar görev üstlenmiş, sonunda Genel Başkan Yardımcılığına getirilmiş bir Milletvekilimizdir. Bilgi ve birikimi, siyasi gelişmeleri takip ve tahlil yeteneği, medeni cesaret ve dirayeti ile, aday olup kazanması halinde… Ve elbette Adil Düzen ve Milli Görüş projelerine bağlı kalması şartıyla hayırlı ve başarılı hizmetler yapabilecek bir potansiyele sahiptir.
Bunun yanında 30 Haziran 2024 Pazar günü yapılacağı konuşulan, sonra ertelendiği duyurulan SP Kongresi’nde, Genel Merkezin Sn. Mahmut Arıkan’ı aday göstereceği medyaya yansıyıvermişti.
Mahmut Arıkan Bey; 1977 Kayseri doğumlu, Erciyes Üniversitesi İnşaat Mühendisliği mezunuydu. MGV Üniversite Başkanlığı, SP’de Gençlik Kolları Başkanlığı, İlçe Başkanlığı, Kayseri İl Başkanlığı görevlerinde yetişmiş, Milli Görüş’ün çilesini çekmiş birisiydi. MÜSİAD, ASKON, Cansuyu gibi kuruluşlarda görev üstlenmiş olması elbette onun meziyetleri ve faziletleriydi. SP Genel Başkan Yardımcılığından gelmiş ve 28. Dönem Milletvekilimizdir. SP’nin Genel Başkanı olarak en hayırlı ve başarılı hizmetler vermesi için dua etmek ve destek vermek boynumuzun borcudur.
Ancak bir endişemiz vardır: SP, Gelecek ve Deva Partilerinin birleştirilip başına Abdullah Gül’ün geçirilmesi girişimlerine destek verilecek ve Abdullah Gül lehine SP Gn. Başkanlığından çekileceklerse, uyarıyoruz; bu gafletten de öte bir hıyanete alet olmaktır.
Şu Abdullah Gül önce çıksın; “Biz, Milli Görüş çizgisinden ve Erbakan zihniyetinden ayrıldığımıza pişmanız. Tekrar Milli Görüş, Adil Düzen, İslam Birliği projelerine dönme kararındayız. Siyonist İsrail’le bütün bağlarımızı koparıp, İslam’ın izzetine sahip çıkacağız!” desin de görelim…
Saadet Partisi’nin gerçekleştirdiği temayül yoklamasının sonuçları bazı medyaya yansımıştı. Buna göre, yoklamada çıkan isimler sırasıyla şunlardı:
– Parti Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Birol Aydın,
– Genel Başkan Yardımcısı Fatih Aydın,
– Eski Devlet Bakanı Cevat Ayhan’ın oğlu, Genel Başkan Yardımcısı Ömer Abdullah Ayhan,
– Parti Teşkilat Başkanı ve Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan,
– Parti Genel Sekreteri ve Ankara Milletvekili Mesut Doğan.
‘Haymana Ekibi’ açıklasındı, Abdullah Gül’e sıcak mı bakılmaktaydı?
Yaşanan aday tartışmasının arkasında da daha önce ‘Altılı Masa’ döneminde parti genel merkezine ve Karamollaoğlu’na muhalefet eden, parti içinde ‘Haymana Ekibi’ olarak adlandırılan grubun olduğu vurgulanmıştı.
Mahmut Arıkan’ın genel merkez ile ‘Haymana Ekibi’nin mutabık kaldığı aday olduğunu ifade eden parti yetkilileri, 2021 yılında yaşanan parti içi kavgayı hatırlatmışlardı. Bu kavgadan sonra ortaya çıkan Haymana Ekibi ile uzlaşı sağlamak isteyen Karamollaoğlu, bu adımla güya parti içi ayrılığı bitirmeyi planlamıştı. Haymana Ekibinde yer alan birçok ismin Milli Görüşçü kuruluşların başında olan isimler olmasından kaynaklı, “Karamollaoğlu’nun bu kuruluşların da partiden koparak ikinci bir İHH örneği olmasını istemediği” mazeretine sığınılmıştı. İyi de bu Haymana Ekibi, Abdullah Gül senaryosuna niye karşı çıkmazlardı?
2021 yılında, o dönem Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk, 46 tweetlik bir bildiriyle hem; “Partinin temel esaslardan uzaklaştığını, sosyolojik tabanıyla arasına duvar ördüğünü, CHP ve HDP ile girilen yakınlaşma sonucu partinin eridiğini; bundan dolayı partiyi kongreye götüreceğini, yeni bir Genel Başkanla yola devam edeceklerini” aktarmış, hem de o dönemde Erdoğan’la basına fotoğrafları verilen görüşmeler gerçekleştirerek kendisini yeniden güç merkezi hâline getirmeye çalışmış ve SP’yi hepten AKP’ye katmaya uğraşmıştı.
Haymana Ekibinde;
– AGD – MGV Genel Başkanı Salih Turhan,
– Eski Genel Başkan Yardımcısı, şu an Milli Eğitim Bakanlığı Bakan Müşaviri Atik Ağdağ,
– Eski İstanbul İl Başkanı Abdullah Sevim,
– YENİAD İşadamları Derneği Genel Başkanı Selman Esmerer,
– Cansuyu Uluslararası Yardım Derneği Genel Başkanı Mustafa Köylü,
gibi önde gelen MİLKO (Milli Görüşçü Kuruluşlar) Başkanları ve partinin önde gelen isimleri bulunmaktaydı.
Yaşanan kongre sürecinde ise, Asiltürkçü-Haymanacı ekipten Abdullah Sevim, Salih Turhan, Atik Ağdağ, Lütfi Yalman, Milli Gazete GYY Mustafa Kurdaş gibi isimler Temel Karamollaoğlu’na bir ziyarette bulunmuşlardı. Temel Karamollaoğlu’na “Birol Aydın asla Genel Başkan yapılmamalı. Bizler hareketin ve kurumların bölünmemesi için Birol Aydın’ın Genel Başkan yapılmamasını istiyoruz. Mahmut Arıkan isminde uzlaşabiliriz” ifadelerini kullandıkları basına yansımıştı.
Neymiş, Mahmut Arıkan; partinin Gelenekçi, öze dönüşçü kesiminin adayıymış… Birol Aydın ise partinin reformist, genç, yenilikçi, entelektüel faaliyetlerle ilgilenen kesimi tarafından öne çıkmaktaymış…
İyi de bu adaylar ve onları öne çıkaranlar niye birkaç kelimelik açıklama yapıp: “Bizler güya 3 partinin birleştirilip başına Abdullah Gül’ün geçirilmesine kesinlikle karşıyız, bu hıyanet girişimine asla fırsat tanımayız!..” demiyorlardı?!
Daha önce de hatırlatmıştık:
Diğer partilerin; Saadet çatısı altında ve MGV’den, Parti birimlerinden yetişmiş, sadakatini ispat etmiş, Milli Görüş’ü ve Adil Düzen’i içselleştirmiş birinin Başkanlığında birleşmeleri, elbette hayırlı ve yararlı olacaktı. Ancak SP’nin, Abdullah Gül gibi birinin başındaki, karanlık ve kiralık bir oluşuma malzeme yapılması, tamamen Siyonist bir tuzaktı!
a- Çünkü; Abdullah Gül Başkanlığında herhangi bir parti, AKP’den daha sinsi ve tehlikeli biçimde Siyonist sömürü arabasına katırlık yapacaktır…
b- Erbakan’ın “Milli Görüş’ün tek ve gerçek siyasi temsilcisi Saadet Partisi’dir!” vasiyeti ortadan kaldırılacaktır.
c- Böylece Milli Görüş’ün mirasına beton dökülüp, kökü kurutulmuş olacaktır.
ç- Evet; Abdullah Gül’ün güdümündeki bir parti veya oluşum, resmen olmasa da fikren ve fiilen Siyonizm’in Türkiye’deki taşeronluğunu yapacaktır.
d- Bütün bu hile ve hıyanetlere razı olanların, destek çıkanların ve hatta bunlardan rahatsızlık duymayanların ya iz’anı (akıl ve anlayışı) noksandır veya vicdanı sakattır.
Abdullah Gül, İsrail’i Kınamaktan Bile Sakınmıştı!
İsrail, Filistin halkına karşı açıkça ve küstahça bir SOYKIRIM uygulamaktadır. Uluslararası hukuk kurallarına göre, bir katliamın soykırım sayılması için 2 şart aranmaktadır:
1- Bir toplumu tamamen veya kısmen öldürüp yok etmeye çalışmak.
2- Bu katliamları, o toplumun kökünü kurutma ve etkisiz bırakma niyet ve gayesiyle yapmak.
1- Sırpların Bosna Hersek’te 8 bin Boşnak Müslümanı katletmeleri bütün dünyada ve uluslararası mahkeme kararlarıyla soykırım sayılmıştı. Şimdi İsrail bundan onlarca kat fazla katliamlar yapmaktadır. Üstelik Gazze’nin tamamının açlıktan, susuzluktan ve ilaçsızlıktan kırılması için ambargolar uygulaması da bu amaçladır.
2- İsrailli bir Bakanın “Biz insansı hayvanları öldürüyoruz!” sözleri de, Filistin halkını insan bile saymadıklarının ve bu şeytani gerekçe ile soykırım uyguladıklarının kanıtıdır.
İşte Sn. Abdullah Gül’ün; bazı insaflı Yahudilerin, vicdanlı Hristiyan kesimlerin ve diğer farklı ve bâtıl din ve mezheplerin bile şiddetle kınadıkları ve soykırım yapmakla suçladıkları Siyonist katillere, bu son 9 aylık vahşi saldırı ve katliamları süresinde, net bir ağızla İsrail’i lanetleyen bir açıklamasına bile rastlanmaması ve Siyonist Yahudi Lobilerini incitmekten sakınması, bunların gerçek ayarını ve amacını ortaya koymaktadır. Sadece 28 Nisan 2024 tarihli X sitesinde, artık dikkat çeken bu tavrına mazeret olarak: “Ben 2010 yılında ABD Columbia Üniversitesinde Türk öğrencilere hitap ederken; ‘Gazze ve Filistin toprakları İsrail’in değildir!’ demiştim.” videosunu yayımlayarak, haklı itham ve itirazlardan kurtulmaya çalışmıştır.
“Chatham House”un Siyonist Markası ve Abdullah Gül’e Olan Alâkası!
İngiltere’nin Yahudi Lobisi ve Derin Devleti olarak bilinen “CHATHAM HOUSE”un meşhur ödülüne 2018 yılında Sn. Abdullah Gül’ü layık bulmuşlardı. Siyonizm’in küresel hâkimiyet projesinin ve GİZLİ DÜNYA DEVLETİ’nin, İngiltere’deki bu merkezinin Sn. Abdullah Gül’e olan sıcak alâkası, acaba nereden kaynaklanmaktaydı?
Şu soruların doğru ve doyurucu yanıtını bilmek, bir vatandaş olarak elbette hakkımızdı:
1- Sn. Abdullah Gül; Siyonizm’in ve ırkçı emperyalizmin, tüm dünyayı kontrolü altına almayı amaçlayan, gizli ve kirli bağlantıları saptanan “Chatham House” gibi bir karanlık kuruluşun hoşuna gidecek ve büyük ödülünü hak edecek, hangi özel hizmet ve gayretleri gâvurların işine yaramıştı? Bu verilenlerin “ödül kılıflı rüşvet” anlamına geldiğinin tarihi tecrübelerle kesinlik kazandığını kendileri de takdir buyuracaklardır.
2- “Chatham House” ve CFR gibi Siyonist örgütleri kuran Yahudilerle Sn. Abdullah Gül’ün herhangi bir yakınlık, akrabalık ve gönüldaşlık bağını halkımız bilmediğine göre, bu ilgi nereden kaynaklanmaktadır?
3- Sn. Abdullah Gül’ün 2010 yılı 10 Kasım mesajında vurguladığı: “Türkiye’nin yeni uluslararası düzende, hak ettiği yeri alması için üstün bir gayret gösteriyoruz” sözleri, “Chatham House” yetkililerine bir mesaj mıydı ve Türkiye’nin küresel emperyalizme yamanması mı amaçlanmıştı?
4- Recep T. Erdoğan’a Başbakanlık yolunu açan CHP ve Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığına taşınmasını kolaylaştıran MHP yetkililerinin ve Milletvekillerinin, şu CHATHAM HOUSE’un Masonik ve Siyonist bağlantılarını ve kimlere ne maksatla ödül dağıttıklarını tartışmak ve araştırmak üzere, TBMM’ye soru önergeleri vermelerinin tam zamanıydı… Ama neden hiçbirisinden tıs çıkmamaktaydı? Yoksa perde arkası küresel patronları aynı mıydı?
Sn. Abdullah Gül: “HAMAS’ın İsrail’in varlığını resmen tanıması” yani; Siyonist ve terörist şebekenin bağımsızlık ve bekasını garantiye alması gerektiği yolundaki açıklamalarıyla, acaba kimlerin gözüne girmeye çalışmaktaydı?
Cumhurbaşkanı iken Abdullah Gül’ün, 20 Nisan 2011 tarihli New York Times gazetesi için kaleme aldığı yazısında, İsrail’e barış önerileri ve strateji taktikleri mide bulandırıcıydı. Sn. Gül’ün: “Bunun İsrail’in geleceği için zorunlu bir adım olduğunu ifade etmesi” ise kafa karıştırıcıydı.
“Devrimin Kayıp Parçası” başlıklı yazıda Abdullah Gül şunları aktarmıştı:
“Filistinlilerin içinde bulundukları zorlu şartlar, bölgedeki isyan ve uyuşmazlıkların temel sebebini oluşturmaktadır ve dünyanın diğer bölgelerindeki aşırıcılar için bir bahane olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. İsrail’in, tüm diğer ülkelerden daha çok, bölgedeki bu yeni siyasi ortama uyum sağlaması lazımdır. Ancak İsrail’in bundan korkması yersizdir; İsrail çevresinde demokratik komşu ülkelerin ortaya çıkması, kendi güvenliğinin de nihai bir teminatıdır. İsrailli liderlerin, bu barış sürecini, kısa görüşlü taktiksel manevralar yerine, stratejik bir bakış açısıyla değerlendirmelerini istiyorum. Bu da, Arap Ligi’nin, İsrail sınırlarının 1967 öncesine dönmesi ve Arap ülkeleriyle diplomatik ilişkilerinin normalleşmesini öngören, 2002’deki barış inisiyatifini ciddi olarak ele almayı gerekli kılmaktadır…”
Şimdi sormamız lazımdı:
1- İsrail’in bağımsızlık ve bekası, Sn. Abdullah Gül’ü niye bu denli ilgilendirmekte ve hatta endişeye sevk etmekteydi?
2- Acaba Türkiye’nin birlik ve dirliği konusunda da bazılarınca aynı hassasiyetlerin sergilendiği söylenebilir miydi?
3- Şayet İsrail, Siyonist hedeflerinden ve işgal ettiği yerlerden vazgeçmez ve bağımsız Filistin Devletine rıza göstermezse, Sn. Gül ve Erdoğan Türkiye’si bu saldırgan Siyonistlere karşı ciddi ve caydırıcı tedbirlere yönelecek miydi? Bu konuda niye tek bir söz edilmemişti?
4- Bizzat İsrail Cumhurbaşkanı, çok özel ve gizli bir güvenlik toplantısında ve İsrail’in geleceği konusunda stratejik öneriler beyan etseydi, ancak Abdullah Gül’ün teklif ve tavsiyelerini dile getirebilirdi!
Oysa İsrail meşru bir devlet değildi. Bunun ne tarihi bir temeli ne de tabii bir nedeni gösterilemezdi. İsrail, devlet kılıfı geçirilmiş bir terör şebekesiydi. Ne doğal olarak ne de sosyal olarak, İsrail Ortadoğu’ya ait değildi; o bölge bünyesinde dış etkenlerle oluşturulan geçici ve arızi bir çıbanbaşı gibiydi. Şimdi birileri kalkıp, “Orta Asya’daki atalarımız binlerce yıl önce, Bering Boğazı’ndan geçerek Kuzey Amerika’da yaşamışlar ve buraları vatan tutmuşlar” iddiasıyla dünyanın çeşitli yörelerinden bir milyon Türk’ü Kanada’ya taşısa ve oradaki halkı bin türlü zulüm ve zahmetle yurdundan ve yuvasından koparıp atsa ve bölgede sürekli fitne fesat ateşini tutuşturup kudurmuş gibi etrafına saldırsa; bu girişimler ne denli gerçekçi ve geçerli sayılabilirdi ve bu terörizme ne kadar devlet denilebilirdi?
Evet, Türkler de Anadolu’ya sonradan gelip yerleşmiş ve yurt edinmişlerdi. Ama binlerce yıllık tarihin, dost ve düşman bütün insaf ehli araştırmacı tahkikçilerin şahitliği ile, sadece zalim ve barbar krallarla mücadele edilmiş, buralardaki mağdur ve mazlum halkın, temel insan haklarına, inancına ve hayat tarzına asla ilişilmemişti. Yani Müslüman Türkler Anadolu’daki topluluklara tam anlamıyla adalet ve hürriyet getirmiş, örnek bir barış ve bereket medeniyeti tesis etmişlerdi.
Abdullah Gül’ü Aday Yapma Çabaları “Erbakan’dan İntikam Alma” Kasıtlı mıydı?
Saadet Partisi’nin Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun önerisiyle Mayıs 2023 seçimlerinde eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün muhalefetin ortak adayı yapılmasını, ilk önce Fehmi Koru gündeme taşımıştı. Sonunda Abdullah Gül uluslararası lobilerin de gösterdiği üstün ve özel gayret sonucu bu teklife yanaşmıştı. Karamollaoğlu ile Kılıçdaroğlu’nun yaptıkları toplantının ardından bu teklifi Gül’e resmen götürmek kalmıştı. Ancak;
1- Meral Akşener de Abdullah Gül için adaylıktan ayrılmalı mıydı?
2- Her ikisi birden seçime girerse Tayyip Erdoğan’ın ikinci tura kalması ihtimali daha da artar mıydı? konuları aşılırsa Abdullah Gül hazırdı. Biz Milli Çözüm Dergisi olarak bu Siyonist tezgâhı ve bu odakların Türkiye cazgırı Fehmi Koru’nun altyapı hazırlıklarını tam 3 ay öncesinden sezip yazdığımız ve Milli Görüş camiasını uyardığımız zaman da “Hadi canım, nereden çıkarıyorsunuz?” gibi itirazlar yapılmıştı.
Bu süreçte Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu ile görüşmesi öncesinde Abdullah Gül’ün, Ahmet Davutoğlu ile görüşmesi Cumhurbaşkanlığı adaylığını kabul edeceği şeklinde yorumlanmıştı. Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu görüşmesinde; Ali Babacan, Beşir Atalay ve sürpriz bir ismin daha bulunduğu konuşulmaktaydı. Bu arada bazı yazarlar; “Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı adayı olmasının, AKP’nin önemli bir ismi, Ali Babacan’ı yanına almasına bağlı olduğunu ve Ali Babacan’ın ‘Başkan Yardımcılığını’ kabul etmesi halinde Abdullah Gül’ün adaylığını açıklayacağını” ortaya atmışlardı.
Evet; Abdullah Gül’ün ortak aday olarak desteklenmesini öneren Cumhuriyet gazetesi ve yazarları, hangi odakların borazanı ise, Abdullah Gül de işte onların adayıydı. Peki, Oğuzhan Asiltürk ve Temel Karamollaoğlu ise, niye aynı mihrakların Milli Görüş’e soktukları adamları ve elemanları gibi davranmışlardı?
Aziz Erbakan Hocamız, Ekim 2003’te, Ramazan ayındaki bir basın toplantısında ise; “Abdullah Gül, İsrail Baltasına Sap Olmuştur!” buyurmuşlardı:
“Bunlar Milli Görüş’ten ayrıldılar, illa ‘Bir baltaya sap olacağız’ havasına kapıldılar. Ee, bizden ayrıldılar da ne oldu? Hatırlayınız, meşhur atasözümüz vardır: ‘Bir ağacı, sapı o ağacın dalından yapılan baltayla keserler!’ Bunun manası şudur: Uyansınlar diye söylüyorum. Abdullah (Gül) gitmiş, İsrail baltasına sap olmuş: ‘Ben baltaya sap olmak istiyordum, şimdi muradıma kavuştum!’ diyor. Tayyip gitmiş, dış mihrakların baltasına, Sevr baltasına sap olmuş: ‘İşte bir baltaya sap oldum’ diye övünüyor. Bunun övünülecek nesi var yahu?!’’[1]
Bazı Milli Görüşçü kardeşlerimizin: “Ne var canım, bir insan hatasından dönemez mi? Yanlışını fark edip telafi etmek isteyemez mi?” gibi yaklaşımlarla Abdullah Gül’ün SP’den Cumhurbaşkanlığı adaylığını makul ve meşru gösterme çabaları da temelsiz ve tutarsızdır. Önce bu zevat öyle hata falan değil, açıkça ve küstahça Hak davamıza ve Aziz Hocamıza hakaret ve hıyanet edip ayrılmışlardır. Üstelik Milli Görüş gömleğini çıkardıktan sonraki icraatları ve tahribatları da ortadadır. Kaldı ki birkaç cümlelik de olsa, pişmanlıklarına dair hiçbir ifade ve itiraflarına rastlanmamıştır…
Elli yıl kadar önceydi. Kader-i İlahinin; Erbakan Hocamıza nasıl bir hizmet sahası ve hikmet (ilim ve irfan) dehası tayin ve takdir buyurduğunu merak edip sorduğumuzda, büyük oğlu, Hacı Haydar Baba Hz.lerinin: “Onun (Erbakan’ın) hizmet basamaklarından ‘imanı takviye ve tahkim vazifesini’ kısmen Bediüzzaman’ın ve Risale-i Nur Külliyatı’nın yaptığını, Hocamızın, Onun haber verdiği ‘Siyaset sahasındaki müjdeli girişimlerin, tarihi devrim ve değişimlerin altyapı projelerini hazırlayacağını ve kıyamete kadar hayırla ve hayranlıkla anılacağını’ söylediğini aktarmıştı. Ama maalesef, buna rağmen Haydar Baba’nın vefatından sonra oğulları, Erbakan hareketine samimiyetle sahip çıkmamışlar, aksine sadakatle çırpınan bizlere engel olmaya kalkışmışlardı. Üstelik, sürekli “Biz partiler üstü davranmak zorundayız!” demelerine ve güya mazeret üretmelerine rağmen, Erbakan’a ve Hak davasına hıyanet kasıtlı kurulan ve hiçbir sağcı-solcu iktidarın başaramayacağı ekonomik, ahlâki ve ailevi tahribatları yapan şu AKP’nin yan kuruluşu gibi çalışmaktan sakınmamışlardır. Oysa Haydar Baba’nın halifelerinden büyük medrese âlimi, fadil ve kâmil insan Seyda Molla Bahri (Tunç) gibi zevat, Erbakan’ın haklı ve hayırlı yolundan asla ayrılmamak gerektiğini, hayatları boyunca hatırlatmışlardır.
Üstad Bediüzzaman Hz.lerinin Muhakemat 1. Makale 8. Mukaddimesinde (Sh: 33):
“Ey ihvanı Müslimin! (Bugünkü) Hal (ve durum); lisan-ı hal ile bize beşaret (müjde ve işaret) ediyor ki: Sırrı ‘Ve kûl caael Hakkü ve zehegel Bâtıl’ (Hak gelince bâtıl zail olacaktır!) (İsrâ: 81) hakikati, boynunu kaldırmış, eliyle istikbale (gelecek mutlu günlere) işaret buyurup yüksek sesle ilan ediyor ki; (artık kıyamete kadar tüm dünyaya ve insanlığa hâkim olacak ve huzur sağlayacak olan İSLAM’DIR!..)”
Evet yine üstadın ifadesiyle: “Nucum-u sema-yı hidayet olan hakaik, tamamen inkişaf, tele’lü ve lem’a nisar olacaktır!” Yani: (Hidayet semasının yıldızı olan kutlu gerçek -ve onurlu şahsiyet-, tamamıyla ortaya çıkıp parıldayacak ve hidayet nurları tüm yeryüzüne yayılacaktır!..)
Evet; “Ve alamat, ve bin-Necmi, hüm yehtedun!” “Ve (Allah daha başka) alâmet ve işaretler de (var etmiştir ki örneğin;) onlar ‘Necmi’ ile (Din Yıldızı veya Resulüllah’ın izah ettiği Kur’an kuralları ile) hidayeti (Hakk Dini ve adalet düzenini) bulabileceklerdir. [Not: Bu ayette hem kutup yıldızı ile geceleri okyanuslarda ve çöl sahralarında yön tayinine dikkat çekilmekte, hem de Hz. Peygamber Efendimize ve Mehdiyet rehberliğine işaret edilmektedir.]” (Nahl: 16) ayetinin mazharı olan Zat ve hakikat Milli Görüş olarak tecelli ve tezahür etmiş bulunmaktadır. Ve zaten yukarıda işaret ve beşaret buyrulan “Hak geldi, Bâtıl zail oldu” ayeti, Erbakan’ın kurdukları Milli Gazete’nin ve Milli Görüş partilerinin sloganıydı.
Bediüzzaman’ın Emirdağ Lahikası’nda, Hutbe-i Şamiye’de, Muhakemat’ta ve daha birçok kitabında haber verip müjdeledikleri “Beklenen Zatın siyaset dairesinde çok önemli hizmetler yapacağı ve kâinat çapında kutlu hedeflerin altyapısını hazırlayacağı” yolundaki uyarılarına rağmen ve maalesef: “Muazzez üstadımız, biz ümmetin beklediği ve Mehdi’nin vazifesi olan HAYAT (ve şeriat) safhasını, Hristiyanların teslisten kurtulan dindar ruhanilerine havale ettik!” dediği yalanını söylemekten utanmayan, asılsız iddia ve iftiraların sahipleri, Evanjelik Hristiyan Siyonistlerin ve Filistin faciasının soysuz sorumluları Kuduz İsrail’in destekçisi ABD ve AB’nin hizmetine girmeyi… Hatta FETÖ gibi hıyanet tertiplerine destek vermeyi, “Bediüzzaman’ın işaret ve kerameti!” gibi göstermekten bile utanmamışlardır. Bu takımın, Batı’ya ve Bâtıla uşaklık tavrını anlamak için Bakara: 146. ayeti üzerinde durmak, haset ve enaniyet damarının insanı hangi çirkeflere batırdığını anlamaya yoğunlaşmak lazımdı.
“Kendilerine kitap verdiklerimiz (Yahudi ve Hristiyan bilginleri), Onu (Kur’an’ı ve Resulüllah’ı) öz oğullarını tanıdıkları gibi tanıyıp bilirlerdi. (Hz. Peygamberin özelliklerini ve güzelliklerini kitaplarında okurlardı ve gelişini beklerlerdi.) Buna rağmen onlardan bir grup, bile bile (kasten haset ve hıyanet dürtüleriyle) kesinlikle gerçeği gizlerlerdi.” (Bakara: 146)
Ve asla unutmayınız; FETÖ’yü kurgulayıp kullanan hangi Siyonist odaklarsa, AKP’yi kurdurup bunca tahribatları yaptıranlar da aynı odaklardı. Ve şimdi Saadet Partisi’ni Abdullah Gül’ün denetimine sokmak ve böylece Erbakan zihniyetinin kökünü kurutmak için şeytani planlar hazırlayanlar da yine aynı odaklardı!?
“Evet; Abdullah Gül’ün ortak aday olarak desteklenmesini öneren Cumhuriyet gazetesi ve yazarları, hangi odakların borazanı ise, Abdullah Gül de işte onların adayıydı. Peki, Oğuzhan Asiltürk ve Temel Karamollaoğlu ise, niye aynı mihrakların Milli Görüş’e soktukları adamları ve elemanları gibi davranmışlardı?”
Rabbimiz öyle bir imtihan yapıyor ki herkesin ayarını amacını net bir şekilde ortaya koyuyordu. Buna hiç kimsenin itiraz edemeyeceği şekilde idi. Bunada elhamdülillah Milli Çözüm projektör tutmakta idi, Rabbimiz sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olduğu için bazıları bu gerçekleri göremeyebilir diye bu işe de Milli Çözümü hizmetkar eylemektedir. Milli Çözüm Hak’la Batıl’ın birbirine karıştırılma durumunu ortadan kaldırması için herşeyi net bir şekilde kör gözlere ışık tutuyordu.
Gavur gavurluğunu, münafık münafıklığını yapacaktı ama Allah’ın vaad ettiği zafer, zafere inanan sadıkların yani islamın olacaktı.
Risale-i Nur külliyatının gerçek cephesini anlayıp bize aktaran ve bizi Erbakan gerçeğiyle buluşturan kıymetli üstadımıza çok teşekkür ediyoruz Allah kendisinden razı olsun
Mücadele 19
(İşleri güçleri yalan olan ve bâtıla daldıkları halde kendi kendilerini hayırlı bir şey üzerinde sanan kimseleri) Onları şeytan kuşatmış (etkisi altına alıp ruhlarını kapsamış) ve kendilerine Allah’ı hatırlamayı (O’nun emir ve yasaklarına göre yaşamayı ve zikrullahı) unutturmuş (durumdadır). İşte (haramlara ve hayırsız yollara düşen) bunlar Hizbüşşeytan’dır. Ve Şeytan’ın partisi (tarafgirleri, ekibi, takipçileri) mutlaka hüsrana uğrayacaklardır.
https://www.mealikerim.com/58/mucadele/19
Mücadele 20
Şu kesin bir gerçektir ki; (Hakkı ve hayrı tanıdıktan ve katıldıktan sonra, dünyalık hesaplarla) Allah’a ve Resulüne (muhalefet bayrağı açıp) karşı çıkarak (İslam davasına hıyanet edip ayrılanlar var ya) işte onlar mutlaka rezil ve zelil düşecek aşağılık kimseler arasındadırlar.
https://www.mealikerim.com/58/mucadele/20
Mücadele 21
(Unutmayınız ki) Allah, “muhakkak Ben ve Elçilerim galip geleceğiz” diye yazmış (ve kararlaştırmış)tır. (Allah’ın partisi ve Kur’an’ın takipçisi olanlar mutlaka kazanacak ve başarıya ulaşacaklardır.) Gerçekten Allah, en büyük Kuvvet sahibidir, Güçlü ve Üstün olandır.
https://www.mealikerim.com/58/mucadele/21
Hâlâ Milli Görüşçü olduklarını inananlar…
Saadet Partisinde yaşananlar ortadayken, her şey açık-seçik gözümüzün önünde gerçekleşirken, Erbakan zihniyetini ve misyonunu Milli Görüş kuruluşlarından ve Saadet Partisinden tamamen silmek ve unutturmak için çalıştıklarını ne zaman fark edeceksiniz? Milli Çözümün bunca uyarıları ve öğütlerini hâlâ niye dikkate alıp gaflet uykusundan kalkmazsınız? Yoksa yeryüzünde insanlığın yok oluşunu görmez misiniz? İnsanlığın refaha ve huzura ulaşmasının tek çare Erbakan Hocamızın ADİL DÜZEN YENİ BİR DÜNYA projeleri olduğunu bilmez misiniz? Adil bir Düzenin dünyada gerçekleşmesi için yorulmadan, yılmadan, yalpalamadan, bıkmadan ve gecesini gündüzüne katan Ahmet Akgül’e niçin kulaklarınızı kapatırsınız? Küllerinden tekrar canlanan Anka Kuşu gibi, Milli Görüşçülerin de üzerinizden ölü topağından temizlenerek tekrar Adil Düzen projelerine sahiplenmesi için çabalayan ve çırpınan Ahmet Akgül Hocamızın yazılarını ve videolarını dikkate almayıp görmezsiniz. Yoksa *Bakar-Kör* mü oldunuz. Milli Görüşçüler olduğunu iddia eden sizler, yaşanan bu olaylara bakıyorsunuz, ama görmüyorsunuz! Olayların perde arkasına ışık tutan ve gerçekleri anlamanıza vesile olacak Milli Çözüm yazılarını ciddiye almıyorsunuz…
Evet, bakmak ve görmek çok farklı şeylerdir. Bakmak; insanlarla hayvanların ortak özelliğidir. Ama görmek; sadece biz insanlara özgü bir fazilettir. Bakmak için göz yeterlidir… Ama görmek için akıl ve gönül gereklidir. Bir Milli Görüşçüde akıl ve gönül kaybolmuşsa, o kişide vicdan yok olmuş, hidayet kararması gerçekleşmiş demektir.
“Görenedir görene, nasipsize ne çare?
Köre nedir, köre ne, bakar görmez biçare!”
İşte, bakmak; düşünüp değerlendirmek, inceleyip araştırmak ve irdelemek için bir araçtır. Olayların arkasındaki hikmet ve hakikatleri görmek ve gereğini yerine getirmek ise amaçtır…
“Onlar, göklerin ve yerin melekûtuna (kâinatın ve tabiatın bağlı oldukları İlahi kudret ve kanunlara) ve Allah’ın yarattığı (bütün) eşyaya (tüm varlıklara…) Ve (kesin bir) ihtimalle, ecellerinin (ölüm gelip bu dünyadan göçmelerinin) de pek yakın olduğuna (hiç) bakmıyorlar mı? Bundan (Kur’an’dan) sonra onlar artık hangi söze inanacaklardır?” (A’raf: 185) ayeti, bizlere bu dünyada her an imtihanda olduğumuzu, günümüzü kurtarıp sadece zevk almamız için değil, gelişen olaylardan asıl ders çıkarmamız ve kul olarak sorumluluklarımızı hatırlayıp gerçek bir Milli Görüşçü olarak insanlığın kurtuluşunun Adil Düzen Programlarında olduğunu hiç unutmadan Parti içindeki ve etrafımızdaki olaylara bu şekilde bakmamız gerektiğini öğütlemektedir.
….
Acaba diyorum,
Önce Abdullah Gül’ün ismini dolaştırıyorlar, kabul görmeyeceğini bildikleri veya tahmin ettikleri için.
Daha sonra oluşan kamuoyu ile MFE’yi mi çıkaracaklar ön sıraya?
Çünkü geçen yıllarda Erdoğan’dan sonra MFE’nin Cumhurbaşkanı yapılacağı filan kamuoyuna pohpohlanmış idi. Şimdi zaten o da Cumhur ittifakı bileşenlerinden birisi.
Ama ABD örneğinde olduğu gibi bir Cumhuriyetçi bir Demokratlar diye ikili döngü mü oluşturma niyetindeler?
Peki o zaman geçen yıllarda üfürdükleri İmamoğlu rüzgarı, dava mava olayları neydi? Sadece yerel seçimlere mi odaklı idi. İyi de o zaman yerel seçim sonuçları AKP’ye yaramadı.
Bu işte başka bir iş var.
Bakınız, Erbakan Hocamız 26.10.2003 tarihli basın toplantısında, o sırada İslam Konferansı’na katılıp “İsrail’e hoşgörüyle bakmalıyız!.” diyen Abdullah Gül’le ilgili şu açık tespitlerde ve acı tenkitlerde bulunmuşlardı:
“İslam Konferansı’nda yapılan üç konuşma dikkati çekicidir. Bunların bir tanesi Mahathir’in yapmış olduğu konuşmadır. Bu ay sonunda görevi bırakacak olan Mahathir (Muhammet), Malezya’da İslam Konferansına ev sahipliği yaparken kendisi çok önemli açıklamalarda bulunmuştur ve demiştir ki: “Bilhassa İsrail, yeryüzündeki huzursuzluğun asıl müsebbibidir. Haksız tecavüzleriyle bütün Ortadoğu’yu perişan etmektedir. Ufacık bir İsrail’in bütün dünyayı bu kadar huzursuz yapmasına razı olunamaz. Bunun mutlaka bütün dünya ülkeleri tarafından düzeltilmesi, önlenmesi lazım gelir.” Bu açıklamalar, tabi hemen tahmin olunacağı üzere, Dış Mihrakların (ve Siyonist odakların) avucundaki Amerikan yöneticileri, İngiliz yöneticileri ve Avusturalyalı yöneticiler tarafından kınanmış ve karşı çıkılmıştır. Ama buna mukabil, İslam âlemindeki duyarlı bütün yazarlar ve fikir adamları demişlerdir ki: “Mahathir (Muhammet) bununla İslam ülkelerinin bütün yöneticilerini uyarmaktadır ve 1 buçuk milyarlık İslam âlemine tercüman olmaktadır. Söyledikleri doğrudur ve haklıdır” yorumunu yapmışlardır. İkinci önemli bir konu ise, buna mukabil Sn. Abdullah Gül’ün konferansta yaptığı talihsiz konuşmadır. O (Mahathir Muhammet) bunları söylüyor: “Mutlaka İsrail’in bu haksız tecavüzleri önlenmelidir!” diyor, peki Abdullah Gül Beyefendi çıkıp ne buyuruyor? “Efendim, İsrail’in bu yaptıklarına (Filistin’deki işgal ve katliamlarına) hoşgörüyle bakmalıyız.” Haydaa… Kim bu? Eski Milli Görüşçü Abdullah Gül. Ne hoşgörüsü yav? Adamlar tanklarla 12 yaşındaki çocukları eziyor. Masum insanların evini barkını yıkıyor, yapmadıkları zulüm kalmıyor, her gün katliamlar yapıyor, aklına estiği, istediği yeri bombalıyor. Sen de kalkıp bunlara karşı hoşgörülü davranacaksın!? Bir insanı tutup ameliyat yapsanız, bütün beynindeki her türlü hafızasını alsanız, inanç ve ideallerine ait ne varsa çıkarsanız… O insan ancak böyle bir konuşma yapar. Bazı filmlerde görünen tipler gibi. Şu hale bakın, bunlar İslam Konferansı’na gidecek de, o İslam Konferansında bugünkü İslam âlemine yapılmış olan zulümlerin önlenmesi için güya öncülük yapacak!.. Bu sözlerin anlamı; “Gelin (İsrail’e) teslim olalım, biz olduk, siz de teslim olun.” Evet, bunun tercümesi budur. Allah muhafaza buyursun, (bu tavır, kalbi bir marazdır, sapmadır) Allah ıslah etsin, Allah şifa versin!”[2]
Aziz Erbakan Hocamız, Ekim 2003’te, Ramazan Ayındaki bir basın toplantısında ise; “Abdullah Gül İsrail Baltasına Sap Olmuştur!” buyurmuşlardı:
https://www.millicozum.com/mc/2018/haziran-2018/oguzhan-takiminin-hocanin-zihnen-hasta-dedigi-abdullah-gulu-aday-yapma-cabalari-erbakandan-intikam-alma-kasitli-miydi-ama-hamdolsun-ki-basaramamislardi/
İMANIN EN ALT SINIRI;
HAİNE KÖSTEK, SADIKA DESTEK OLMAKTIR!..
H. Hüseyin Doğan Bey’e teşekkürler
ŞİİR:
“Hakkı haykırana, hayır dilemyen
Milli Görüş; Adil, Düzen bilemyen
Dava çin çırpınan, terin silemyen
Haine erkekçe, rol sana gerek!..
Osman Eraydın
Hiç mi akıllanmayacağız!
Artık! yeni bir olay (özellikle ümmeti ilgilendiren bir konu) karşısında; “Üstad Ahmet Akgül Hocamız ‘Kur’an, sünnet, akla, ilme, Aziz Erbakan Hocamız süzgecinden geçirmeden yani Kur’an ahlakına uygun olmayan’ bir duruş/tavır sergilemez” deme zamanı gelmedi mi???
Yüzlerce olayla bu gerçeğe şahit olan dava kardeşlerime söylüyorum;
“Yeni bir vakada, hala daha yarım yamalak bilgiyle, zanları doğrultusunda hareket edip duran ve Üstad Ahmet Akgül Hocamız tarafından sergilenen “Kur’an’a, Aziz Erbakan Hocamıza, akla uygun ahlaka” şahit olduğu halde göremeyenlere, sırt dönenlere, tarafsız kalanlara YAZIKLAR OLSUN!..
(Musab Eryıldız beyin yorumundan)
Daima saadet bulayım dersen
Sıratı müstakim yol sana gerek
Attığın oniki vurayım dersen
Silsile-i tarik, kol sana gerek.
İnsan bir damla imiş, dünya muamma
Olanda hayır var gözünü yumma
Altın tasta verirler zehiri amma
Feraseti mümin şol sana gerek
Bu yokuşun düzü geliyor yakın
Sabredip ecrini almaktır hakkın
Korku ile ümit ölçüyü takın
Tevbe estağfurullah bol sana gerek
“Musa, belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam ayırıp seçti. (Ardından) Bunları da ‘(korkudan) dayanılmaz bir sarsıntı’ (deprem şaşkınlığı ve panik havası) tutuverince, dedi ki: “Rabbim, eğer dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin. (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından (ve yapmaları gerektiği halde yapmadıklarından) dolayı bizi helak mı edeceksin? (Gerçi) O da Senin deneme (fitne)nden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim Velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge; çünkü bağışlayanların en hayırlısı Sensin (Allah’ım).” A’raf 155
T. Karamollaoğlu’nun, Abdullah Gül’ü (AKP’nin ilk günkü işbirlikçi ruhun hala tam temsilcisini) Mayıs 2023 seçimlerinde, muhalefetin ortak Cumhurbaşkanı adayı yapmak istediklerini Üstad Ahmet Akgül Hocamız aylar öncesinden sezip yazmıştı.
“Hadi canım, nereden çıkarıyorsunuz?” gibi itirazlar yapılmıştı.
Yahu bu kaçıncı itiraz ve sonuçta kaçıncı (100 mü 1000 mi) Üstad Ahmet Akgül Hocamızın haklı çıkışı!..
Hiç mi akıllanmayacağız!
Artık! yeni bir olay (özellikle ümmeti ilgilendiren bir konu) karşısında; “Üstad Ahmet Akgül Hocamız ‘Kur’an, sünnet, akla, ilme, Aziz Erbakan Hocamız süzgecinden geçirmeden yani Kur’an ahlakına uygun olmayan’ bir duruş/tavır sergilemez” deme zamanı gelmedi mi???
Yüzlerce olayla bu gerçeğe şahit olan dava kardeşlerime söylüyorum;
“Yeni bir vakada, hala daha yarım yamalak bilgiyle, zanları doğrultusunda hareket edip duran ve Üstad Ahmet Akgül Hocamız tarafından sergilenen “Kur’an’a, Aziz Erbakan Hocamıza, akla uygun ahlaka” şahit olduğu halde göremeyenlere, sırt dönenlere, tarafsız kalanlara YAZIKLAR OLSUN!..
Şeytanların, Siyonist odakların ve münafıkların, artık Milli Görüş’ü dönüştürme ve dejenere etme gaye ve girişimlerinden vazgeçtiklerini sanıp, Milli Görüş Davasının ortasında pusu kurup oturan Şeytanları ve şeytanlıkları hatırlattığı için Milli Çözüm’ün uyarılarına karşı çıkan ahmaklar ve nankör hainler!
“(Şeytan) Dedi ki: “Madem öyle, (Hz. Adem’e secde etmek gibi nefsime ağır gelen bir imtihana tâbi tutmakla) beni azdırmana karşılık; ben de onları (Ademoğullarını saptırmak için) Senin (İslamiyet ve) istikamet yolunun üzerinde oturup (tuzak kuracağım. Her dönemdeki en haklı ve hayırlı davanın ortasında pusu kurup duracağım).
Sonra; ön taraflarından, arkalarından, sağlarından ve sollarından muhakkak (kullarına) sokulup (saptıracağım). Ki onların çoğunu (artık dinin ve nimetlerin sayesinde eriştikleri lezzet ve faziletlere) şükredici bulmayacaksın. (Çünkü onlara nankörlük ve hıyanet yaptıracağım!?)” (A’raf Suresi: 16. Ayet)
Siyonist Şeytani merkezler, işbirlikçi hain çevreleri de kullanarak: “Erbakan zihniyetini dönüştürmek ve Adil Düzen hedeflerini dejenere etmek amacıyla” hâlâ çok gizli ve kirli hesaplar tezgâhlamaktadır.
“Saadet, Gelecek ve Deva Partilerinin birleştirilip, hepsinin başına ABDULLAH GÜL’ü geçirme” hazırlıkları da bu şeytanlığın bir parçasıdır ve Milli Görüş’ün kökünü kurutma hesaplarıdır!..
Ve peşinen hatırlatalım ki, bu son derece sinsi ve Siyonist tezgâha, var gücüyle karşı durmayan ve kutlu davasına sahip çıkmayan Milli Görüşçüler maalesef imtihanı kaybetmiş olacaklardır ve günahları pek ağırdır.
Milli Çözüm’ün mücadelesi A’raf Suresi 16. Ayeti Kerimemesinde haber verildiği Milli Görüş Davasının ortasında pusu kurup oturan Şeytanlar ve şeytanlıklar ile olmuştur!
Milli Görüş mücadelesi süreci içerisinde Milli Çözümün-Ahmet AKGÜL’ün, Milli Görüş Davasının ortasında pusu kurup oturan Şeytanlarla ilgili uyarılarına karşı çıkıp Siyonist şeytanların ve işbirlikçi hainlerin peşine takılan Milli Görüşçülerin, maalesef nasıl imtihanı kaybettiklerini ve nasıl ağır günahları yüklendiklerini hep birlikte yaşayıp gördük! Hepsinin sonunda hidayetleri karardı!
“Saadet, Gelecek ve Deva Partilerinin birleştirilip, hepsinin başına ABDULLAH GÜL’ü geçirme” Şeytanlığıyla Milli Görüş’ün kökünü kurutma hesaplarına alet olan, son derece sinsi ve Siyonist tezgâhlara var gücüyle karşı durmayan ve kutlu davasına sahip çıkmayan Milli Görüşçüler maalesef imtihanı kaybetmiş olacaklardır!
Rahman Rahim Olan Allah’ın Adıyla
Öyle ise size ne oluyor ve (Hakk davaya sızan gizli gâvurlar ile şeytani odaklara uşaklık yapan dindar görünümlü) münafıklar konusunda ne diye ikiye ayrılıyor (ve birçoğunuz hâlâ onları sahiplenip savunuyorsunuz?) Allah, kazandıkları (günahları ve sadık mü’minlere kazdıkları tuzakları) yüzünden onları tersine çevirip tepetaklak ettiği halde, siz Allah’ın saptırdığını hâlâ hidayete erdirmek (ve bu marazlı münafıkları masum ve mazur göstermek mi) istiyorsunuz?! (Bu tavrınız bir nifak hastalığıdır!) Allah kimi saptırırsa, artık Sen kesin olarak (hidayet bulması ve kurtulması konusunda) onun için asla bir yol bulamazsın. (Nisa suresi 88)
Bunlardan önceki (zalim)ler de (mü’minlere) tuzak kurmuşlar (şeytanca hile ve hesaplar yapmışlar)dı. Fakat bütün tuzaklar Allah’ındır. (Allah kâfirlerin oyunlarını boşa çıkaracaktır.) Allah herkesin ne yaptığını ve ne kazandığını çok iyi bilir. Ve pek yakında (o zalimler) akıbet yurdunun (kutlu ve mutlu sonucun) kimin olacağını (izzet ve iktidarın kime kalacağını) bilecek (ve görecek)lerdir. (Ra’d suresi 42)
Saadet Partili, duyarlı, tutarlı İ.E abimizim yazımıza binaen Whatsab dan bizlere gönderdiği paylaşımı arzediyorum. Tabi bu paylaşımların SP’li diğer yetkililere gönderilmesi ve teşkilatlarla paylaşılmasının çok daha etkili olacağı kanaati taşımaktayım.
“Merhum Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan’ın 25 yıl boyunca Özel Kalemliği görevinde bulunmuş olan Mehmet Karaman’ın da Arıkan’ın adaylığı konusunda müdahalesi ve etkisi olduğu ifade ediliyor.
AKP’ye karşı söylemleri sebebiyle Karamollaoğlu’na sık sık uyarıda bulunduğu ifade edilen Karaman’ın çocukları ve akrabaları da bürokraside önemli yerlerde bulunuyor.
Allah aşkına küçük bir araştırma yapın GİK ve YİK üyelerinin çoluk çocukları bürokraside önemli yerlerdeler. Bu kişiler sert muhalefet yapabilir mi, çözüm projeleri üretebilirler mi? Dostlar alışverişte sansınlar. Bu şüpheli bir şekilde AKP ile kolkola kanka olmuş bu YİK ve GİK ten adil bir karar çıkar mı. Haymana grubunun tamamı her bir Milko ların başındalar. Sırf Milkolardan gelen cukkalar gitmesin diye Haymana grubuna teslim oldular.
En bariz örnek Atik Akdağ nerede şimdi genel başkan yardımcısı. AKP’li Milli eğitim bakanının Müşaviri. Artık bu böyle devam etmez. Bu davanın sevdalıları mal değil. Yeter! Söz YİK in değil, söz bu davaya gönül verenlerin olacaktır.”
İŞTE ÖZGÜL AĞIRLIK , İŞTE MİLLİ ÇÖZÜM!…
Kritik ve riskli zamanlarda gerçekleri dosdoğru yazan kalemlerin her birisi ateşten kordur!.. Ve bunları eline almak üçyüz kiloluk top mermisini kaldırmaktan daha zordur.
Evet Milli Çözüm sayesinde Milli Görüş’e – Milli Çözüm’e ve Erbakan Hoca sevgisine projelerine öğretilerine BETON DÖKME heveslilerinin hevesleri kursaklarında düğümlendi her daim ve bu seferde hedefleri Milli Çözüm ile deşifre edilince kongreyi iptal etmek zorunda kaldılar yani yeni oyun tuzak kurma yoluna gitmek için zaman kazanmaya çalışıyorlar… Çaresi yok etkisiz ve tesirsiz kılınacaksınız yorulmayınız beceremezsiniz başaramazsınız….Milli Çözüm’ün FİKRİ mücadelesiyle attığınız tüm taşlar ya havada patlıyor ya da geldiği noktaya döndürülüp kendi başlarında patlamayla son buluyor elhamdülillah…Çünkü Erbakan Hocamızın buyurdukları : “Biz her zaman ve her daim hayırlara motor, şerlere fren olmaktayız” tespitlerinin muhatapları olan bugün MİLLİ ÇÖZÜM VE ŞAHSİ MANEVİSİ ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZDIR. Aziz Erbakan Hocamızın özellikle teknolojik konudaki hazırlıklarıyla ve Milli Çözüm programlarıyla fikirleriyle hazırlıklarıyla projeleriyle , artık ülkemizin üzerine oyun kurulan değil oyun kuran bir güç haline geldiğimiz gözardı edilemez durumdadır… 22 yıllık AKP iktidarının 22 yıldaki ülke insanlığının üzerindeki maddi manevi tahribatları ortadadır… Ancak ülkemizde bölgemizde ve yeryüzünde iyi doğru güzel faydalı ve adil bir çalışma plan program proje görüyorsanız bilesiniz ve unutmayasınız ki sadece ülkemizin değil bölgemizin değil tüm insanlığın saadeti için ADİL BİR DÜZEN kurulsun , siyonizm tarihin çöplüğüne gömülsün diye gayret eden ve bu amaçta hedefte olan ikinci bir hareketin olmadığı, bu maksatta hedefte olan sadece MİLLİ ÇÖZÜM ZİHNİYETİNİN olduğu bir ortamda elbette güzel iyi faydalı adil çalışma ve gayreti MİLLİ ÇÖZÜMCÜLERDEN başkası yaptığını sanmak ya ahmaklıktır ya da bile bile gerçeği gizlemektir…
Milli Çözüm’den bir şiirimizde şu dörtlükteki ifadeyle :
Kâfire zalime, bırakmam pabuç
Makam ve menfaat, haine havuç
Özgül ağırlığı, yüksek bir avuç
Mü’minle Deccal’e, meydan okuruz!
Milli Çözüm; başta ülkemizdeki ve yeryüzündeki tüm kötülüklerin, yanlışların, zararlı şeylerin, çirkinliklerin ve tüm zulümlerin PANZEHİRİ hükmünde olan , Siyonizmin maddi gücü kuvveti karşısında ALLAH’A DAYANMIŞ ÖZGÜLAĞIRLIĞI olan ve VAKIA SURESİNİN 10.ayetinde bahsedilen: “… iman, ibadet ve cihad hususunda, hem kendi nefisleriyle, hem küfür ve kötülük sistemleriyle mücadele edip hayırda yarış eden … ” kimselerden olma yolunda GAYRET VE ÇABA gösteren bir topluluktur…Ve hamdolsun bu özgülağırlığı münasebetiyle hamdolsun etkili tesirli bir güce sahip olmasıyla hiçbirşey yapmasa bile duruşu varoluşu yetmekte…
KALEM SURESİ 3. AYET
Gerçekten Senin için (asla tükenmeyen ve hiç) kesintisi olmayan (temenni ve memnuniyetin çok ötesinde şerefli ve izzetli) bir ecir verilecektir. [Not: “Bugün onların ağızlarını mühürleriz; -iman ve iyilikten, küfür ve kötülükten yana- bütün yapıp kazandıklarını, elleri bize söylemekte, ayakları (işlediklerine) şahitlik etmektedir” (Yasin: 65) ayetinin haber verdiği gibi, “Hayat; iman ve cihaddır” şuuru ve imtihan-kulluk sorumluluğuyla, Hakkı tebliğ ve tavsiye yolunda, bugün bile hâlâ kalemle ve satır satır gerçekleri yazan, her türlü sıkıntı ve saldırıya rağmen davasından ve Rabbinin rızasından caymayan mü’minler için, tuttuğu kalemlerin, yazdığı sahifelerin, harflerin, kelimelerin ve cümlelerin bir gün dile gelip şahitlik ve şefaatçilik edeceklerine dair İlahi mesaj ve müjdeler içermektedir.]
Aziz Erbakan Hocamız, Ekim 2003’te, Ramazan ayındaki bir basın toplantısında ise; “Abdullah Gül İsrail Baltasına Sap Olmuştur!” buyurmuşlardı:
“Bunlar Milli Görüş’ten ayrıldılar, illa ‘Bir baltaya sap olacağız’ havasına kapıldılar. Ee, bizden ayrıldılar da ne oldu? Hatırlayınız, meşhur atasözümüz vardır: ‘Bir ağacı, sapı o ağacın dalından yapılan baltayla keserler!’ Bunun manası şudur: Uyansınlar diye söylüyorum. Abdullah (Gül) gitmiş, İsrail baltasına sap olmuş: ‘Ben baltaya sap olmak istiyordum, şimdi muradıma kavuştum!’ diyor. Tayyip gitmiş, dış mihrakların baltasına, Sevr baltasına sap olmuş: ‘İşte bir baltaya sap oldum’ diye övünüyor. Bunun övünülecek nesi var yahu?!’’[1] https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/milli-gorusculerin-son-imtihani-ve-abdullah-gul-tuzagi/
DİKKAT: MİLLİ ÇÖZÜM BU GÜNE KADAR HAKLI ÇIKMIŞTI
Saadet Partisini kontrolde tutmaya çalışan Siyonist EL, AKP sonrası Türkiye yapılanması ve en önemli hamle olarak da Saadet Partisini de ayrıca dizayn etmeye kalkmaktaydı.
Böl, parçala, yut taktiğiyle önce SP’ni gruplara ayırdılar. Sonra her bir grubu aynı hedefe yönlendirerek “Falan olursa partiyi böler” bahanesi sunarak muhalif grupları yanlışa yönlendirip hedeflerine varmak istemektedirler. Tabiki maksat, Abdulla Gül’ü Siyonist dünya düzeninin Türkiye iktidarın taşırken, MİLLİ GÖRÜŞ’ten de kurtulma hesaplarıydı. Bu da Milli Görüş’ün iç imtihanıydı. Fakat bir plan daha vardı. O da Saadet içinde EN BÜYÜK ABİLER
Hem Recai Kutan, hem Temel Karamollaoğlu uzlaşıyla aynı hedefe ABDULLA GÜL’e yönlendirmekteydi. Öyleyse soru şuydu:
1-Sadet Partili yetkililer şimdiye kadar AKP’nin yedek lastiği konumunda mıydı?
2- Bu güne kadar Milli Çözüm’ün tesbitlerinin haklı çıkması bu günden sonrakiler için bir kapı değil midir?
Paylaştığımız yazılarda bazı SP eski belediye başkanlarının Sn. Arıkan’a haksızlık yapıldığını belirtmeleri feraset kapalılığı mı, yoksa bilinçli yeni seçilebilecek Genel Başkana yakınlaşma adımı mıydı?
Tabi bu son ve zor imtihandı!..
“Bunlar Milli Görüş’ten ayrıldılar, illa ‘Bir baltaya sap olacağız’ havasına kapıldılar. Ee, bizden ayrıldılar da ne oldu? Hatırlayınız, meşhur atasözümüz vardır: ‘Bir ağacı, sapı o ağacın dalından yapılan baltayla keserler!’ Bunun manası şudur: Uyansınlar diye söylüyorum. Abdullah (Gül) gitmiş, İsrail baltasına sap olmuş : ‘Ben baltaya sap olmak istiyordum, şimdi muradıma kavuştum!’ diyor. Tayyip gitmiş, dış mihrakların baltasına, Sevr baltasına sap olmuş: ‘İşte bir baltaya sap oldum’ diye övünüyor. Bunun övünülecek nesi var yahu?!’’[1]
Bazı Milli Görüşçü kardeşlerimizin: “Ne var canım, bir insan hatasından dönemez mi? Yanlışını fark edip telafi etmek isteyemez mi?” gibi yaklaşımlarla Abdullah Gül’ün SP’den Cumhurbaşkanlığı adaylığını makul ve meşru gösterme çabaları da temelsiz ve tutarsızdır. Önce bu zevat öyle hata falan değil, açıkça ve küstahça Hak davamıza ve Aziz Hocamıza hakaret ve hıyanet edip ayrılmışlardır. Üstelik Milli Görüş gömleğini çıkardıktan sonraki icraatları ve tahribatları da ortadadır. Kaldı ki birkaç cümlelik de olsa, pişmanlıklarına dair hiçbir ifade ve itiraflarına rastlanmamıştır.
Erbakan Hocamız’a en büyük hıyaneti yapan ve şimdiki başımızdaki bozuk zihniyetten de daha tehlikeli olan içi dışı kötülük kokan bu şahsiyeti nasıl başa geçirme derdindeler anlam veremiyoruz .İnşallah bu son çıkışta Milli Görüşçü kardeşlerimizin gözlerinin de açılması için dua ediyoruz böyle bir hıyaneti , Hocamızın bu yazısından sonra farkına varmalı ve uyanmalarına vesile olmasını Rabbimizden niyaz ediyoruz.
EY SP’NİN KARANLIK KARAR VERİCİLERİ,
MİLLİ ÇÖZÜM’ÜN GÖZÜ ÜZERİNİZDEDİR!
Milli Çözüm Dergisinin 05 Haziran 2024 tarihinde yayınladığı “SİYONİZM’İN SAADET PLANI VE PİYONLARI!” yazısı ve yine 08 Haziran 2024’te yayınladığı “Kimin Başkan Adayı; ABDULLAH GÜL OLURSA!?” şiiri sonrası SP’nin Karanlık Karar Vericileri kongre tarihini değiştirip ileri bir tarihe ertelemek zorunda kalmışlardı. Milli Çözüm sayesinde foyaları yani gizli amaç ve niyetleri deşifre olunca, hedeflerine ulaşmak ve zaman kazanmak gayesiyle yeni bir taktik manevra ile strateji değiştirmek için kongre tarihini erteledikleri açıktı…
Peki bunlar nasıl bir Allah’a inanıyorlardı? Cenab-ı Hak ayetinde:
Gerçekten Allah’ın göklerde ve yerde olanların tümünü (ve detaylarıyla) bilmekte olduğunu (hâlâ) görmez (ve anlamaz) mısın? (Öyle ki kendi aralarında gizli toplantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta olan üç kişiden dördüncüleri mutlaka O’dur (Allah’tır); beşin altıncısı da mutlaka O’dur. Bundan az veya çok olsun, her nerede olsalar mutlaka O, kendileriyle beraber (bulunmaktadır). Sonra yaptıklarını kıyamet günü kendilerine haber verecektir. Şüphesiz Allah, her şeyi Bilendir (ve hesabını soracaktır). (Mücadele: 7)
Ayette açıkça bildirildiği gibi; her kim neyi planlıyor ve neyi ne amaçla yapıyorsa Allah bunu bilmektedir ve ayrıca herkesin yaptığı bu şeyden dolayı mutlaka hesabının sorulacağı bir gün er veya geç kesinlikle gelecektir.
Ve yine siz ey SP’nin karanlık karar vericileri:
“…Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır.” (Enfal Suresi: 30.) ayetine göre sizin bütün hazırlıklarınızı ve planlarınızı bilen Allah, size karşı nasıl bir karşı plan-tuzak kurmuştur hiç düşünmez misiniz? Her türlü hazırlığınıza rağmen nasıl başarısız olacağınızı sizde görecek ve cümle alem de görecektir bilesiniz!..
Ve ey SP’nin sadık, samimi, cefakar ve fedakar Milli Görüşçü kardeşlerimiz:
“Allah’ın kendilerine karşı gazaplandığı bir kavmi (Siyonist Yahudileri, işbirlikçilerini ve zalim müşrikleri) veli (dost ve müttefik) edinenleri görmüyor (ve hâlâ anlamıyor) musunuz? Onlar ne sizden, ne de onlardandırlar. (Bunlar ortada kalmış hain ve gafil takımıdırlar.) Kendileri de (açıkça bu gerçeği) bildikleri halde, (Hakk ve hayır niyetli olduklarına) yalan üzere yemin edip durmaktadırlar (ve bunlar mü’minleri aldatıp oyalamaya çalışmaktadırlar).” (Mücadele: 14)
“Onlar (‘Biz İslam’a hizmet için varız’ diyerek) yeminlerini bir siper edinip (dindarlıklarının arkasına saklanarak), böylece (mü’minleri) Allah’ın yolundan alıkoyup (Hakk’tan ve Milli Görüş’ün temel esaslarından saptırmaya çalışmaktadırlar). Artık onlar için alçaltıcı bir azap vardır.” (Mücadele: 16) ayetlerini tekrar tekrar okuyun… Hocamızın ifadesiyle “Ne olur bir kerede Benim ne dediği mi Siyonizm’den önce anlayın, siz ne dediği mi anlayana kadar Siyonizm çoktan işini bitirmiş ve istediğini elde etmiş oluyor!” mealindeki serzenişini hatırlayın ve bu sözünü Milli Görüşçülerin son şansı olarak değerlendirin ve ne olur artık uyanın, tanıyın bunları ki planlarını ve oyunlarını bu sefer bozup şeref kazanasınız!..
Evet!.. Faruk Bulut kardeşimizin bir yazımıza yaptığı mükemmel yorumunda belirttiği gibi:
Devran Milli Çözüm’ündür!
Çatlasanız da, patlasanız da, kin ve hasedinizden kıvranıp dursanız da… Beklenen ve müjdelenen zafer ve şeref MİLLİ ÇÖZÜM’e ait olacaktır!.. İşte bizzat Aziz Erbakan Hocamızın o tarihi ve talihli hatırlatmaları:
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki; TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Erbakan Hocamızın Milli Görüş kantarına çıkarıp tarttığı çok önemli kriterler vardı.
♦️Sen maneviyatçı mısın?
♦️Adil bir Düzen kuracak mısın?
♦️Yeni mi Dünya kuracak mısın?
Cevabın Hayır ise “Sen Beş para etmezsin”!
En sıradan bir Saadet Partili inanmış bir insanın bile aklına Abdullah Gül ismi asla gelmez gelemez…
Zira Milli Görüşün temel değerlerine ve esaslarına ve Prof Necmettin Erbakan Hocamıza karşı her türlü karanlık kumpas ve kulisin içinde yer alan bu kafa yapısının, Saadet Partisinin başına getirilme projesine, duyarsız kalmak, olumlu bakmak, sessiz kalmak, en başta Mazlum mağdur Gazzeli Müminlere ihanettir..
Türkiyemize ve tüm insanlığa ihanettir..
Her şeyden öte insanın kendine ihanettir..
Bu konuda ve her konuda bizlere Erbakan Hocamızın penceresinden bakmayı öğreten Milli Çözüm ruhunun öncüsü Ahmet Akgül Hocamıza her türlü teşekkürü borç biliriz…
Varlığınız bizler için en büyük İman, Feraset ve Hidayet kaynağıdır Hocam…
Cenabı Haktan sizlere sağlık afiyet içerisinde, insanlığa rahmet olacak bir düzenin inşasında en büyük imkanların ve muvaffakiyetlerin açılmasını niyaz ederiz..
Cansız Kuşlardan Bıktık Artık
“Bilirsiniz, avcılar bazı kuşları öldürüp içini boşaltarak saman doldurur ve ilaçlayıp-parlatıp dükkân vitrinlerinde sergilerler. Dışarıdan bakanlar, önce onları canlı zannederler… İşte Sn. Demirel’in size anlattığı İslam, o içi boşaltılmış cansız kuş yerindedir. Şimdi biz ise o kuşun canlısını istiyoruz!” buyurmuşlardı. Yani motoru çıkartılmış ve kaportası parlatılmış arabanın bütün aksamlarıyla çalışır olmasını istiyorlardı. Böylece hem samimiyetini hem kutlu hedefini ilan etmiş, Din istismarcısı münafık ve masonik kesimlerden farkını ortaya koymuşlardı.
Milli Çözüm; düşünce dünyamızın bağışıklık sistemidir. Dış kaynaklı, bünyeyi bozan, mutasyona uğrayıp dışa hizmet eden ne varsa tespit eder ve bize bildirir. Rabbimizin bereketi olarak da bu virüsler, bu uyarıların yapıldığını görerek dünyamıza dahil olmaya korkarlar.
İnsanlığın,İslam Aleminin,Ülkemizin ve Milli Görüş camiamızın içinden geçtiği bu çok zorlu, kritik ve kaotik süreçte;hem olayların doğru anlaşılması…Hem en doğru çözüm yollarının bulunması adına KILAVUZ FİKİRLERLERE çok büyük ihtiyaç duyulmaktadır!..Bu bağlamda Milli Çözüm’ün varlığı herkes için büyük bir rahmet,hayati bir şanstır!..
Başta Gazze-Filistin,Doğu Türkistan, Keşmir,Arakan…olmak üzere pek çok mazlum coğrafyada;belki tatihin şahitlik etmediği en acı olaylar yaşanırken!…Bu olayların temel ilacının Milli Görüş zihniyetinde olduğu bilindiği halde!..Aziz.ERBAKAN Hocamızın ortaya koyduğu plan ve prensipler ve hükümet ortaklıklarında ortaya koydukları hayranlık uyandıran icraatlar apaçık ortada olduğu halde!..Bu temel zihniyeti çoktan terketmiş ve şer cephede mevzilenmiş hastalıklı kafalarda çare aramak, eğer çok üst seviye bir saflık değilse çok sinsi bir hıyanet ve tuzağın göstergesidir!..
Pek çok konuda ve pek çok kere olduğu gibi; Milli Çözüm bu makalesiyle de çok net ve çarpıcı gerçeklerle olayı aydınlatarak,tuzaklara dikkat çekerek camiayı uyarmaktadır!..Makalede ortaya koyulan apaçık gerçeklere rağmen sağır,kör ve dilsizleri oynamaya kalkışmak!..Veya gerçeği tüm samimiyet ve netliğiyle haykıran Milli Çözüm’e karşı takıntılı ön yargılarla hareket ederek sorumluluklarını gözardı edenler;tarihin en büyük veballerinden birine ortak olmaktadırlar!..Bu konuda yüce Kuran’ın hayat bahşeden pınarından şu ayeti rehber edinmek bizi gerçeğe götürecektir:
“Ki onlar (müjdelenmiş mü’min kullar, her konuda yazılan ve konuşulan) sözü (dikkatle) dinleyip duyarlar, (ama bunlardan Kur’an’a ve vicdana en yakın bulduklarına ve) en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sasahipleridi”Zümer Suresi 18
‘Saadet Partisi en son imtihanı da geçenlerin partisidir.’ buyuran Erbakan Hocamızı en iyi anlayan ve anlatan Milli Çözüm ekibine ve onun Muhterem Üstadı Ahmet Akgül Hocamıza şükranlarımızı sunuyorum.
YOK BİRBİRLERİNDEN FARKLARI!..
“Neymiş, Mahmut Arıkan; partinin Gelenekçi, öze dönüşçü kesiminin adayıymış… Birol Aydın ise partinin reformist, genç, yenilikçi, entelektüel faaliyetlerle ilgilenen kesimi tarafından öne çıkmaktaymış…
İyi de bu adaylar ve onları öne çıkaranlar niye birkaç kelimelik açıklama yapıp: “Bizler güya 3 partinin birleştirilip başına Abdullah Gül’ün geçirilmesine kesinlikle karşıyız, bu hıyanet girişimine asla fırsat tanımayız!..” demiyorlardı?!”
Yıllardır Milli Çözüm’ün hiçbir uyarısını dikkate almayan Milli Görüşçüler neyi hak ediyorlarsa onu yaşıyorlar…
Ne diyelim!.. Layık olmayan başa taş değmezmiş…
HANGİ BALTANIN SAPI ?
Abdullah Gül Başkanlığında herhangi bir parti, AKP’den daha sinsi ve tehlikeli biçimde Siyonist sömürü arabasına katırlık yapacaktır…
Erbakan’ın “Milli Görüş’ün tek ve gerçek siyasi temsilcisi Saadet Partisi’dir!” vasiyeti ortadan kaldırılacaktır.
Böylece Milli Görüş’ün mirasına beton dökülüp, kökü kurutulmuş olacaktır.
Evet; Abdullah Gül’ün güdümündeki bir parti veya oluşum, resmen olmasa da fikren ve fiilen Siyonizm’in Türkiye’deki taşeronluğunu yapacaktır.
Bütün bu hile ve hıyanetlere razı olanların, destek çıkanların ve hatta bunlardan rahatsızlık duymayanların ya iz’anı (akıl ve anlayışı) noksandır veya vicdanı sakattır.
(Makaleden özet alıntı)
Allah’ın Kahrına Uğramak..
Doğru ile yanlış, siyah ile beyaz kadar birbirinden ayrıyken..
Milli Görüş bünyesinde bulunduğu halde hâlâ İsrail baltasına sap olanlara destek olmak,
Allah’ın kahrına uğramaktır.. Bundan daha büyük bir ahmaklık var mıdır?
Üstad Ahmet Akgül Hocamız 40 yıldır bu münafıkları Milli Görüş camiasına tanıtmakta ve iftiralara maruz kalmaktadır!
Biz Milli Çözümcüler olarak bu haksızlıklara, iftira ve ithamlara beşer olduğumuz için üzülsüğümüz, yeri geldiği zaman tepki gösterirken Hocamız bizlere defalarca “AKP’nin uzun süreli tahribatlarına rağmen, hâlâ Erbakan Hocamıza sevgi besleyen, sadakat gösteren Milli Görüşçü kardeşlerimiz sırf beni yanlış tanımışlar veya sevmemişler diyerek tepki göstermeyiniz. Bu dönemde sadakat ehli olmak çok büyük şereftir!” şeklinde hatırlatmalar yapmıştır.
Mü’min kişinin başlıca özelliklerinden birisi ise sevmediği biri dâhi doğruyu konuştuğu yahut doğru bir iş yaptığı zaman ona “yanlış” dememektir!
Artık Siyonizm parçalanmak üzeredir ve biz sadıkların görevi bütün insanlığın dünya ve saadet temini için hizmet etmektir.
Milli Çözüm Allah’ın izni ile Siyonistlerin ve işbirlikçilerinin tuzak, hile ve planlarını bozmuştur ve bozacaktır!
Sadece Allah’a güvenir ve o’ndan yardım bekleriz. Rabbim bizleri hiçbir zaman yardımsız bırakmadı elhamdülillah.
Milli Çözüm’ün arzusu ise sadık Milli Görüşçülerin dünya ve ahirlerini yakmaması, bunca emeğin boşa gitmemesidir.
“Bu kutlu dava, kıyamet sabahını görecektir!”
BU KAÇINCI ISIRILMA!
Elli yıldır aynı merkezler
Uyutuyor, uyanmaz gafiller
Kanar ise, Milli Görüşçüler
Kendilerine yazık ederler
Amaçları kapıya kilit vurmak
Bu işi artık noktalamak
Bizim görevimiz, uyarmak
Derin uykuda olanı, uyandırmak
Yüzdük ve kuyruğuna geldik
İhanetlere, izin veremezdik
Hain bir değil, hep söyledik
Onlara inat, dahada dirildik..
Ey gafil ve hainler!..
Gizli açık her şey, geçermiş kayda
Zalimin manevi, sıhhati yoktur!
Kuş tüyünden yastık,olsa ne fayda
Huzurlu vicdanından, rahatı yoktur!
Hak davaya sızmış, hayırsız moruk!
Şerbet pekmez olmaz, yabani koruk
İhlasta sahtekâr, nifakta
doruk
Hainin hilede, serhatı yoktur!
Bunların şakirdi, dönek hatipler
Haine yağ çeker, ödlek katipler
Ucuz kahramandır, kolaycı tipler
Münafık fırkanın, Ferhadı Yoktur!
Bunların boynuna, ferman asmalı
Gavur madalyalı siyon tasmalı
Bizden sanarlar ya, elin has malı
Nursuzun onurlu, hayatı yoktur!
“Ve asla unutmayınız; FETÖ’yü kurgulayıp kullanan hangi Siyonist odaklarsa, AKP’yi kurdurup bunca tahribatları yaptıranlar da aynı odaklardı. Ve şimdi Saadet Partisi’ni Abdullah Gül’ün denetimine sokmak ve böylece Erbakan zihniyetinin kökünü kurutmak için şeytani planlar hazırlayanlar da yine aynı odaklardı!?”
“Bizi toprağa gömüp üzerimize beton dökmeye çalışanlar bilsin ki,
Bizi mağmaya da koysalar lav gibi fışkırıp o mağmadan çıkar, Yeni Dünyayı kurarız.”
Prof.Dr.Necmettin ERBAKAN
Kısa Kısa Hatırlatmalar!
Hani o meşhur Milli Görüş geleneğine aykırı meşhur FP kongresi vardı hatırladınız mı. ” Emanetçi başkan olmayacağım” sözleri ile kongrenin asıl adayı Recai Kutan’a rakip gibi görünse de özünde Milli Görüş davasına ve Aziz Erbakan Hocamıza ihanet fitilinin ateşlendiği kongre. Sahi o kongrenin girişinde küçük broşürlerle oynanan oyunu bozmaya çalışan ve ihanet şebekesi tarafından bastırılmaya çalışılan ve dahi kongre esnasında “Hocaya sadakat şerefimizdir” gibi sloganları Bülent Arınçın kendi ayarını hazımsızlığını ortaya koyan “tamtamcı gençlik ” gibi yoz ifadelerle susturulmaya çalışılan Milli Çozüm ekibinden başkası değildi ve Allah rızası dava hatrı kardeşlik hukuku gözetilerek yapılan tüm uyarılara rağmen kulak tıkanmış ve neticesinde “yenilikçiler” diye tabir edilen kanadın biz Milli Görüş gömleğini çıkardık diyerek ülkeyi bugünkü duruma getirecek siyon destekli piyon Akp yi kurmalarına rağmen Allah için bir kişi çıkıp da yahu bu Milli Çözüm ekibi ne kadar da haklıymış deme cesaret ve olgunluğunu gösterememişlerdi
Siyon Doymuyordu, Bizimkiler Duymuyordu
Evet siyonizm yine boş durmuyor bu kez l Numan kozunu sürerek partiyi bir kez daha bölme komedyasını sahneye sürüyor ve yine o dönemde de bir adım sonrasında partiden istifa edip ayrı bir parti kurarak SPyi bölme girişiminde bulunacağı Aziz Erbakan Hocamızın en sadık takipçisi Üstat Ahmet Akgül hocamız ve Milli Çözüm ekibi tarafından gözler önüne serilmeye çalışılıyor ve hayret hakikatin farkına varmak yerine yine suçlanan dışlanan ve her şeyi abartmakla suçlanan Milli Çözüm ekibinden başkası olmuyordu. Ama gelin görün ki işin sonunda marifeti müneccimliğınden değil olayları Kur’an süzgeci ve Aziz Erbakan Hocamızın öğretileri ışığında okuyup kirli oyunu açığa çıkaran Üstad Ahmet Akgül’ün söylediği gibi sonuçlanıp Numan’ın önce Haspartiyi kurarak Spyi bölmesi ve ardından kendisini ve partisini akpye yamaması karşısında bile bizimkiler bırakın Ahmet Hoca hakliymış diyebilmeyi ellerine geçen her fırsatta eleştiri oklarını Milli Çözüm ekibinin böğrüne böģrüne saplamaya çalışıyordu
Yeter mi Yetmez
Daha kaç örnek verelim; Her taşın altından “Hoca partinin mallarını zimmetine geçirmiş deme küstahlığını gösterecek kadar azgınlaşan ve Milli Çözümün net ve mert tepkisi karşısında hoca değil çocukları diye dansöz gibi kıvırıp işi kotarmaya çalışan şu oğuzhan ve ekibinin bulunduğu gerçeğini defaatle haykıran…
Fqtih Erbakan’ın Aziz Erbakan Hocamızın emaneti olduğunu ve partide etkin bir konumda bir görev verilerek dışlanmaması gerektiğini, Fatih Erbakan’ı ise kendisine görev verilmemesinin partiyi bir kez daha bölme girişimlerinin bir parçası olduğu ve oyuna gelmemesi konusunda uyaran ve yine haklı çıkan
Ve bunca dışlanmaya horlanmaya itilip kakılmaya şer odaklarının kirli tezgahlarına Milli Görüşcü görünümlü ihanet şebekelerinin onca kınamalarına aldırış etmeden hem yerel hem de genel seçimler de siyasi anlamda Milli Görüş’ün tek temsilcisinin Saadet Partisi olduğu gerçegini “Oy Emanettir, oyuna gelmeyin” yazıları ile ortaya koymaya çalışan ve ne yazık ki sahip çıkılıp desteklenmesi gerekilen yerde böylesi hayırlı girişimleri bile Sp içindeki bir takım odaklar tarafından bastırılmaya çalışılan yine Milli Çözum ekibinden başkası olmuyordu…
Velhasılı kelam işte bu makalede gözler önüne serilen hakikatlerin de hiç birine aldırış etmeyecek ve hatta kendi içinizde : ” Ya bu Ahmet Hoca gene ortalığı bulandırıyor” gibi ifadelerle bir kez daha ayarınızı ortaya koyacaksınız ve sonuç olarak her zaman oldugu gibi bu sefer de Milli Çözümün ortaya koyduğu hakikatle yüzleşmekten geri kalmayacaksınız.
Dipnot: Son paragraf aman bu oyuna gelinsin de Milli Çözümün haklılığı bir kez daha ortaya çıksın kastıyla değil bir serzeniş maksadıyla söylenmiştir. Zira her konuda haklı çıktığı için bu ekip hiç bir zaman zil takıp oynamamıştır.
HİÇ HAYIRLI HİZMET YAPMAYAN LİDELERDEN MEDET UMMAK NE KADAR DA BAHTSIZLIKTI!
Hak / Batıl mücadelesinde bu kadar hainlik yapan insanlardan hâlâ medet uman zihniyeti düşündükce kahrolmamak elde değil! Bu kadar bilgi ve tecrübe olduğu halde hiçbir hayırlı hizmetleri olmayan son kullanma tarihi geçmiş liderlerden medet uman zihniyet biran önce değişmeli ve yeni ,hayırlı hizmetler yapan kişiler görev almalılar…Artık tekerrür eden tarihden ders alınsın ve dünyayı cehenneme çeviren liderler pasifize edilsin inşaAllah…