NE GÜNLERE KALDIK…
Din istismarcısı, dava haini
Münafık kâfirden, daha aşağı…
Serçe yürekli ya, oynar şahini
Buğday sanılsa da, arpa başağı…
İslamca konuşur, Siyon ağırlar
Kahbeler yüzünden yandı bağırlar
Hâlâ anlamıyor, kalbi sağırlar
Dindar kahramanmış, gâvur uşağı…
Ekonomik iflas, sosyal bunalım
Aile dağılır, hoş mu sanalım
Bunları hayırla, nasıl analım
Hep oldular Haçlı, AB aşığı…
Gelecek karanlık, gençliğim heder
Kızını pazarlar, şerefsiz peder
Ya büyük felaket, ya Kutlu Lider
Gelmezse kim korur, bedbaht kuşağı…
Bu bozuk düzeni, seven bir toplum
Soysuz yönetimi, öven bir toplum
Hakkı haykıranı, döven bir toplum
Nasıl bulacak ki, nurlu ışığı…
Kur’an’la konuşsan, deli diyorlar
Çağdaş Bel’amlara, veli diyorlar
Düzeltir keramet, eli diyorlar
Harama daldırır, faiz kaşığı…
Bu tahribatlara, vicdan dayanmaz
Bir nesil mahfolur, yüreği yanmaz
Ne derin gaflettir, kimse uyanmaz
Sırtına sürtülse, manda kaşağı…
Bu şiiri kaleme alan gönül, Âl-i İmran Suresinin 110. Ayetini gönülden rehber edinmişliğini ve insanlığın saadeti için Adil Düzen kurulsun diye gayret ettiğini ispat ediyor..!
Evet şiirimiz yine hepimizi tefekküre boğacak düzeyde , okuyanları ve sorumluluk taşıyan vicdan ehline çeki düzen verecek etkiye sahip samimiyetle kaleme alındığı apaçık ortada… Bu şiiri yazan gönül, Kur’an’ın şu ayetini kendine rehber edindiği çok aşikâr… Rabbim cümlemize hem şiirde hem de ayette geçen sorumluluklarımızı kuşanabilme yolunda gayret ve çabasını gösteren has kullardan olmamızı lütfeylesin. Amin.
[u][b]ÂL-İ İMRAN SURESİ 110. AYET[/b][/u]
“Siz (sadece Müslümanlar için değil, bütün) insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. (Çünkü siz, ülkede ve yeryüzünde) Ma’rufu (Hakkı ve hayrı) emredip yürütecek, münkeri (zulmü ve kötülükleri) nehyedip önleyecek (bir Adil Düzen kurmaya) çalışırsınız. Ve Allah’a (tam) iman edip (bağlanırsınız). Kitap Ehli de (böyle) inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onların içlerinden de (bazı) iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır”
KAYNAK: [url]www.mealikerim.com[/url]
Müslümanca yaşamak…
Günümüzde artık bazı Müslümanlar da gavur ağzıyla konuşuyorlar. Çünkü onlar tarafından “bilgilendiriliyorlar”. Bu çeşit Müslümanlar, kendi bilgi ve haber kaynaklarını kullanmıyor, onun yerine gavurun reklam ettiği, parlatıp şöhret yaptığı kişi ve yayınlara itibar ediyorlar. Böyle yapınca daha medeni, daha çağdaş, daha seçkin olacaklarına inanıyorlar. Bu şekilde inanmayı da gavurların onlara telkin ettiğinin farkında değiller. Artık onlar gibi yaşamak zorunda kalıpve bunada çağdaşlık denmekte . Ne hallere düştük.
Hep oldular Haçlı, AB aşığı…
İslamca konuşur, Siyon ağırlar
Kahbeler yüzünden yandı bağırlar
Hâlâ anlamıyor, kalbi sağırlar
Dindar kahramanmış, gâvur uşağı…
Hâlâ anlamıyor, kalbi sağırlar.
Demir rengine boyandığından, çelik zannedilen düzgün sırıklar… Sarı suya batırıldığından, kıymetli altın zannedilen bayağı bakırlar… Mü’min ve muttaki rolü oynadıklarından, muhterem zannedilen münafıklar… Karşılaştığı ciddi bir zorlukta ve uğradığı önemli bir zararda veya umduğunu bulamadığında güzel ahlâktan yan çizen… Dünyalık bir makam ve menfaat karşılığı Hak davadan yüz çeviren sahte kahramanlar ise, insanlığın baş belâsı ve Müslümanların yüz karasıdırlar.
Oysa bize; İslam davası ve insanlık sevdasıyla yola çıkanlar ve asla hedefinden şaşmayanlar lazım… Bize nefsi arzularını yaşamak için değil, kutsi değerleri ve duyguları yaşatmak için, yanıp tutuşanlar lazım… Bize resmiyet ve mecburiyetle değil, samimiyet ve teslimiyetle çalışanlar lazım… Bize, sürekli itekleyerek ve sürükleyerek, emirle ve talimatla değil, öğütle ve işaretle koşuşanlar lazım… Ücretle iş yapan kiralıklar değil, özveriyle çırpınan sadıklar lazım… Görünürde halk ile, hayrın hizmetinde, ama gerçekte ise Hak ile, huzur zevkine ulaşanlar lazım… Bize, ele geçirdiklerine sevinip şımarmayan, yitirdiklerine ise dövünüp darılmayan… Yani kader sırrına kavuşanlar lazımdır…
Milli Çözüm ferasetinden hain münafık kaçamaz, hakkı olanı avucuna bırakılmadan geçemez.
Din istismarcısı, dava haini
Münafık kâfirden, daha aşağı…
Serçe yürekli ya, oynar şahini
Buğday sanılsa da, arpa başağı…
İslamca konuşur, Siyon ağırlar
Kahbeler yüzünden yandı bağırlar
Hâlâ anlamıyor, kalbi sağırlar
Dindar kahramanmış, gâvur uşağı…
ÖĞREN VE YAŞA !
Fatiha 7
(Daha önce) Kendilerine nimet verdiğin (hidayet ve hakikate erdirdiğin) kimselerin (Nebilerin, Sıddıkların, Şehitlerin ve Salihlerin) doğrultusuna (bizi yönlendirip yollandır; ama ne olur Ya Rabbi, Yahudilerin Siyonist kesimleri, işbirlikçileri, tüm şirk ve şekavet ehli olan ve Hakk dini yozlaştıran azgınlar gibi bütün) gazabına (ve kahrına) uğrayanların ve (Hristiyanların zalim emperyalist kesimleri, müşrik takipçileri ve Batı ahlâksızlığının taklitçileri gibi her türlü Hakk’tan ve hayırdan uzaklaşıp) sapıtanların yoluna (kaymamıza fırsat tanıma! Bizleri bütün bâtıl ve barbar yollardan) gayrı (ve ayrı olan İslam’da sabit kıl). Amin!
https://www.mealikerim.com/1/fatiha/7
Fatiha suresinde okursun defalarca!
Düşünmezsin mana -mesaj sonun acep neola!
Her türlü melanet ,her daim pazarlanmakta!
Öğrenip ,yaşamazsan ! Zalime arka çıkarsın!
Adil Düzen Gelecek
Dilleri dikenli, kalpleri paslı
Şeytani düzene candan hevesli
Kimisi papyonlu kimisi fesli
Aldırmaz bir vatan elden gidiyor
Bir nesil yanıyor, Şehid ağlıyor…
Bunca yozlaşmaya bunca kedere
El açmış utanmaz sessiz işgale
Daha ne kaldı ki, hep gitti ele
Sonu gelen kipti, alkış tutuyor
Sahipsiz değiliz! Sahip geliyor…
Önce ahlak ve maneviyat.
Yüce Yaratıcının, kullarının tabiatına koyduğu duygu ve dürtüleri, disiplin altına almak ve dejenere olmaktan korumak; insanın kendisine, ailesine, milletine, beşeriyete ve hatta doğal çevreye karşı sorumluluk sınırlarını hatırlamak üzere gönderdiği İslam’ın: “Sürekli, Allah’ın huzurunda imtihan veriyor olmanın ve olgunlaşıp sonsuz mutluluğa ulaşmanın” şuurunun kazandırdığı gerçek ve yüksek ahlaktır. Allah utancı ve ahiret inancı bulunmayanlarda, böyle sağlam bir ahlakın oluşması imkânsızdır. İslamiyet’i, ahiretleri ve insaniyetleri için değil, dünya menfaatleri ve nefsaniyetleri için istismar eden mürai ve münafık tipler; zahirde takva ve hoşgörü gibi sözler etseler ve bir takım ibadet ve hizmetleri yerine getirseler de, samimi ve seviyeli bir ahlaktan uzaktır. İşte Atatürk, İslam’la ve Kur’an ahlakıyla değil, böylesi din istismarcıları ve emperyalist uşağı sahtekârlarla ve artık yozlaşıp koflaşmış kurumlarla uğraşmış; Türkiye merkezli gerçek ve yüksek bir İslam medeniyetine zemin hazırlamıştır.Şuna dikkat edin; nasıl ki dünya yaşamımızda kendi şartlarımızı kendimiz hazırlarız, ahiret de buna benziyor. Salyangoz sonradan kabuğu olacak maddeyi kendisi ürettiği gibi, insanlar da Cennet ve cehennemini, yani ölüm sonrası ebedi geleceğini kendi niyeti ve gayretiyle hazırlıyor!
Gelin, MİLLİ ÇÖZÜM’e inanan bir CUMHURBAŞKANI biran evvel seçelim!
Millet Millî Görüşü 1977 yılında denizi okudu “ilmel yakın” olarak bildi, 1996 yılında denizi gördü “aynel yakın” olarak gördü ve şuan denizin içinde dalgalarla boğuşarak tuzlu suyu yutarak, Millî Görüşün (Milli Çözümün) ne olduğunu, ne kadar gerekli olduğunu, ne kadar ihtiyaç olduğunu “Hakkel yakın” olarak anlıyor. Ve inşallah Bu siyonist denizin dalgalarından kurulduğunda gerçek Saadet’e bütün insanlık erişecek.
[b]Gelin, MİLLİ ÇÖZÜM’e inanan bir CUMHURBAŞKANI biran evvel seçelim! Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN.[/b]
Deli desinler çok şükür !
Kur’an’la konuşsan, deli diyorlar
Çağdaş Bel’amlara, veli diyorlar
Düzeltir keramet, eli diyorlar
Harama daldırır, faiz kaşığı…
İman kötü gidişattan rahatsız olmaktır!
Günümüz Türkiyesinde şuan faiz, kumar, zina, rüşvet, istanbul Sözleşmesi, eşcinsel derneklerinin AB uğruna kanunla kurulması ve kollanması gibi her melanettin uygulanmasından, kamu ihale kanununun 2003 yılından beri 200 kez değiştirilerek tüyü bitmemiş yetimin hakkını zimmete geçirilmesi gibi ahlaksızlıklardan, toplumdaki yozlaşmadan rahatsız değilsen sen bir hiçsin.
Ve son olarak istikrar putundan vuruluyorsun. Sen neye şükrettiğinin farkında mısın? Kuran’ın rafa kaldırıldığı bir düzenden nasıl razı olursun? İman, bu gidişattan rahatsız olmaktır. Bu düzen batsın diye çalışmaktır…
Maalesef ne günlere kaldık…
YUH OLSUN ŞUURSUZLARA!
YUH OLSUN ŞUURSUZLARA!
Azmış faiz fuhuş kumar, haramlar olmuş azık
Zina serbest bırakana, dua edenlere yuh!..
Şehvet budalası olmuş, yaşlısı genci yazık
Ruh çürük canlı cenaze, şu kof bedenlere yuh!..
İslamcılık istismardır, Din Devlet uzlaşmaz mı
Ahkâmı uygulanmazsa, ahlâkı yozlaşmaz mı
Taat takva cihat yoksa, Hak dava tozlaşmaz mı
Kâbe resmiyle AB’ye, doğru gidenlere yuh!..
Kur’an Hak’tan mektup, çözüm; meal okumayanlar
Hayati hükümlerine, asla dokunmayanlar
Hem ilmik ilmik sabırla, cennet dokumayanlar
İşlenmeyip şu ham kalan, paslı madenlere yuh!..
Haçlı ahlâksız yasalar, geçerken darlanmıyor
Şu edepsiz yayınlardan, utanıp arlanmıyor
Şeriat hiç uygulanmaz, diye kahırlanmıyor
Tarikat için saçını, yolup didenlere yuh!..
Baldır bacak göbek göğüs, açıkta yürek ezer
El alem baksın diyerek, her gün her yanın bezer
Kimi de türban takınmış, kalça kıvırtıp gezer
Bu halini hoş karşılar, ninen dedenlere yuh!..
Filistin Gazze kan kusar, Sincan Yemen yastadır
Kınamak kof edebiyat, onun derdi pastadır
Bu düzenden gayet memnun, bil ki ruhen hastadır
Kahpe iken kahramanlık, rolü güdenlere yuh!..
“Lime tegûlûne, mâ lâ- tef’alûn”1 duymaz mısın
“Kebüre makten indallah…”2, hesaba koymaz mısın
Gâvur sistemler bırakıp, Kur’an’a uymaz mısın
Bak şu namazlı niyazlı, yerli “Biden”lere yuh!..
AB’de huzur arayan, Dinde kusur arıyor
“Bâtıl hain zalim…” diye, Kur’an hep uyarıyor
Bak halka hava atıyor, ama HAÇ’a yarıyor
Hainleri iş başında, tutan “neden”lere yuh!..
1- “Ey iman edenler! (Kendiniz yapmadığınız ve) Yapamayacağınız şeyleri niçin (boşuna hava atmak kastiyle başkasına) söylersiniz?” (Saf: 2)
2- “(Böyle) Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir buğuz ve kızgınlığa (sebebiyet verecek ve aleyhinize bir suç teşkil edecektir). [Not: Bazı Müslümanlar; “Eğer Allah katındaki en makbul ameli bilseydik, o yolda canımızı ve malımızı feda ederdik” demelerine rağmen, bu amelin CİHAD olduğunu bildiren ayetler gelince, bu sözlerinden yan çizmeleri üzerine bu İlahi tehditler indirilmiştir.]” (Saf: 3)
Milli Çözümle zaferi getir Allah’ım…
Avrupa’ya özenir, partiler yapar
Karısını oynatıp, tiktok’a atar
Çağdaşım diye, havalar basar
Ne günlere kaldık, kurtar Allah’ım
Faizi alkışlar, bereket sayar
Hakk davayla, uğraşır çar’çakal
Soylusu soysuzu, iftira atar
Ne günlere kaldık, kurtar Allah’ım
Hocanın fabrikalarını, siyoniste satar
Altın rezervlerini, Londra’ya rehin koyar
Damadı gelini, yandaşlarıyla soyar
Ne günlere kaldık, kurtar Allah’ım
Nass var der, mevduatla ezer
Bankaya teşvikle, ticareti mahveder
Üretmeyip ABD’ye, muhtaç eder
Ne günlere kaldık, kurtar Allah’ım
Halkın yarısını, zillet diye küçümser
Kibrinden yüzünde, şeytanlar gezer
GDO’lu tohum getirir, ekini mahveder
Ne günlere kaldık, kurtar Allah’ım
Bakan diye gelmiş, fetönün kankileri
Adalet getirecekmiş, 28 şubatın mahsülleri
Ekonomiye getirdi, gavurun eniklerini
Ne günlere kaldık, kurtar Allah’ım
Ahir zaman hocası, züppeli gibileri
Para için satar, hakk davaya hidayeti
Elini öpenler, gafil; palyaço sürüleri
Ne günlere kaldık, kurtar Allah’ım
Firavun aşağılayıp, hafife alır halkı
Hürmeti-itaati artar, davasız bayağı
Niteliksiz sürü, koyundan yok farkı
Ne günlere kaldık, kurtar Allah’ım
Trilyon davası, beton dökme harekatı
Durmuş’u şevketi, işbirlikçidir temeli
Cihanda tek kalmış, hakk dava ehli
Milli çözümle zaferi, getir Allah’ım
ELÇİLERE VERİLEN GARANTİ!..
…Ya büyük felaket, ya Kutlu Lider
Gelmezse kim korur, bedbaht kuşağı…
……………….
SAFFAT SURESİ
37:171
Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir (tarafımızdan şu garantiyi vermişizdir):
37:172
Elbette onlar; mutlaka kendilerine yardım edilecek (nusret verilecek ve zafere eriştirilecekler)dir.
37:173
Ve hiç şüphesiz; Bizim askerlerimiz (ve desteklediklerimiz) galip gelecek (zalimlerin ve kâfirlerin düzenlerini devirecek)lerdir.
37:174
Öyleyse Sen, (ey Nebim!) bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
37:175
Ve onları seyret ki; (azabı) yakında göreceklerdir.