NEFSE DEĞİL, RABBİNE UY!
Nefs insanın, katırıdır
Azdırırsan, satırıdır
Hak; Allah’ın, hatırıdır
Nefse değil, Rabbine uy!..
Rabbini tam, bilmen için
Tahmin değil, “İlmen” için
Vesveseyi, silmen için
Nefse değil, Rabbine uy!..
Hak üflemiş, o nurundur1
İzzet-i nefs, onurundur
Meşru makbul, konurundur2
Keyfe değil, Rabbine uy!..
Nefis sana, bir binektir
İman yoksa, bir inektir
Güçlü sanma, bir sinektir
Nefse değil, Rabbine uy!..
Çıban deşip, irin akıt
Tevbe et ki; olma sakıt3
İman cihad, ruha yakıt
Nefse değil, Rabbine uy!..
Mahkûm musun, hâkim misin
Misafir mi, mukim misin
Tahkim misin, akim4 misin
Nefse değil, Rabbine uy!..
Yaratışa, hayretinle
Has gayenle, gayretinle
Cennet rü’yet, hasretinle
Nefse değil, Rabbine uy!..
Meal mesaj, Kur’an ile
Hak yolda can, kurban ile
Kalbin dilin, her an ile
Nefse değil, Rabbine uy!..
İman ile, istikamet
Cihad ahlâk, hoş ganimet
Çün kesindir, bil kıyamet
Keyfe değil, Rabbine uy!..
Yıldızlarla, feleklerle
Velilerle, meleklerle
Hep en halis, dileklerle
Nefse değil, Rabbine uy!..
Ahmet Hoca, lafla olmaz
Dibi delik, kova dolmaz
Bir yüz ki Hak; yolda solmaz
Neye yarar, Rabbine uy!..
- “O, yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya (süzme ve özlü) bir çamurdan (maddi bir hamurdan ve mayadan) başlayandır.
Sonra onun (insanoğlunun) neslini bir özden (sülaleden), hakir (görülen) bir sudan (meniden üretip) yapmıştır, (yapmaktadır.)
Sonra onu ‘düzeltip bir biçime soktu’ ve ona (insana, Kendi) Ruhundan (hayat ve şuur sırrından) üfledi (üflemektedir). Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti, (etmektedir. Buna rağmen) Pek az şükrediyorsunuz? (Ne nankör insanlarsınız!) [Not: “Ruh” ile “can” farklı kavramlardır. Ruh sadece insanlarda, can ise bitkilerde ve hayvanlarda da vardır.]” (Secde: 7-8-9) - Konur: Haysiyet kahramanlığı.
- Sakıt: Düşmüş değersiz olmuş.
- Akim: Boşa gidecek, netice üretmeyecek.
Nefis sana, bir binektir
İman yoksa, bir inektir
Güçlü sanma, bir sinektir
Nefse değil, Rabbine uy!.
Olsa bile bizde niyet
Hani nerde o dirayet
İman büyük bir cesaret
Düşman güçlü ben zayıfım
Hep kendimedir hayıfım…
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
(Ama) İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını ara(yıp kazan)mak amacıyla nefsini (hevâsını, dünyalık rahatını ve menfaatini) feda etmekte (zulme ve hıyanete karşı tek başına direnmekte ve her türlü baskı ve barbarlığa göğüs germekte)dir. Allah, kullarına karşı (Raûf) şefkat sahibidir. (Münafık ve menfaatçi tipler ise, dinlerini ve davalarını satıp dünyalık makam ve menfaat elde etmektedirler.) (2:207)
“Nefis insanın atıdır, binmesini bilene” atın yemini fazla verirsen azar üzerinden atar, yemini az verirsende vazifesini yapmaz işine yaramaz demişti Hocamız.
Nefis insanın kendisini geliştirmesi ve olgunlaştırması açısından lazım olan bir şeydir. Mübarek değildir ama lazımdır. “Çünkü -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- gerçekten (her insandaki)nefis var gücüyle kötülüğü emredicidir.” Yusuf suresi 53.ayet
İnsan nefsini öldürmek değil, terbiye etmek ile sorumludur. O yüzden Allah nefsin tatmin olacağı herşeyin helal olanını vermiştir. İmtihan gereği helal olanı mı?yoksa haram olanı tercih edecek insanın kendi iradesine bırakılmıştır, işte insanı diğer canlılar ayıran en büyük özelliğide budur. Tin suresinde 4. ve 5. ayetlerinde Rabbimiz insanın bu özelliğine vurgu yapmaktadır.” (Ki kesinlikle)Biz, insanı (en mükemmel olmaya müsait kabiliyetlerle donattık ve) en güzel biçimde yarattık. (Ahseni takvim içinde cennetlerde ve yüksek mevkilerde ebedi yaşamaya müsait vaziyette varlığa çıkardık.)
Sonra onu (kendi kıymetini bilmediği ve kabiliyetlerini körletip kirlettiği için) aşağıların aşağısına çevirip-itip bıraktık. (Veya, insanoğlunu) “esfeles safiline” (eğitilmek, yetiştirilmek ve imtihan edilmek üzere; evrenin en aşağı tabakası olan yeryüzüne geri gönderip olgunlaşma fırsatı tanıdık.)”
Bakara 90
(Onlar) Allah’ın Kendi fazlından kullarından dilediğine (peygamberliği) indirmesini ‘kıskanarak (itiraz ve isyan edip) Hakka başkaldırarak’ Allah’ın indirdiklerini tanımayıp inkâra kalkışmakla, nefislerini (kendi akıbet ve ahiretlerini) ne bayağı ve aşağı şeye karşılık sattılar! Böylelikle gazap üstüne gazaba uğradılar. (Bu) Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır.
Normal bir insanın nefsine uyması kendisine ve küçük çapta çevresine zarar vermesini sağlar…
Fakat Devlet yöneten yöneticilerin nefislerine uymaları ülkelerinin ve kendilerinden yardım bekleyen ülkelerin kıyamete kadar zarar görmelerine sebep olur…Şu kısa dünya hayatı için ,makam mevki için Abd nin peşine takılıp bir kere Filistin e gitmeyen zavallı yöneticiler toprak altını hiç mi düşünmüyorlar….
Allah CC şerlerinden muhafaza eylesin…Amiiin
Yıldızlarla, feleklerle
Velilerle, meleklerle
Hep en halis, dileklerle
Nefse değil, Rabbine uy!..
SECDE SURESİ 24. AYET
(Ayrıca, nefsin kötü arzularına ve hayatın zorluklarına) Sabretmeleri ve ayetlerimize yakinen (kesinlikle ve şüphesiz) iman etmeleri (hatırına, takdir) emrimizle onların içinden hidayet rehberi olan önderler tayin edip (çıkarmıştık).
KAYNAK:
Rabbani Yaklaşım ve Anlayışımızla
Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı
Hazırlayan: Abdullah Akgül, Ezher Üniversitesi Mezunu
Yorumlayan: Üstat Ahmet Akgül
ÇOK ŞÜKÜR
HAK’KA VE HALKA HAİN OLMADIK
Şu Haçlı Avrupa’yı, dost tutup avunanlar
Beyinleri bulanmış, sarmış nifak ve küfür…
Allah’la savaşanı, haindir savunanlar
Faizci kumarcının, en az yüzüne tükür
Sen bizi alçaltmadın, Ya Rabbi Sana şükür…
“Ene”1 enayiliktir, benlik şeytani gurur
Gaflet gözü kör eder, iz’an vicdanı kurur
Hidayeti kararan, sapıtır ve kudurur
Hak davaya hıyanet, hem nankörlük hem küfür
Sen bize sahip çıktın, Allah’ım sonsuz şükür…
Bak günahkâr bir kulsun, aciz bir zavallısın
Bin türlü ayıbın var, boşuna havalısın
Âlim veli rolüyle, İblis’in kavalısın
Kalmamış sende takva, rabıta2 ve tefekkür
Biz sahtekâr değiliz, şükür Allah’ım şükür…
Âlem hüsnüzan etse, öyle olmaya çalış
Lâkin havaya girmek, dipsiz kuyuya dalış
Bu kof gururu bırak, tevbe tevazu alış
Kırarlar cehennemde, belini katır kütür
Bize iman ihlas ver, Ya Rabb lütfuna şükür…
Bela Dostun cilvesi, kul Rabbine darılmaz
Rehbersiz yol şaşılır, Akgülsüz varılmaz
Ateşlere atılsa, Nemrutlara sarılmaz
“Yâ nâru kûni berden”4, bu İbrahimi kültür
Yangını gül bahçesi, eyledin Ya Rabb şükür…
Nur Ahmed’siz Ahed’e7, varılır sanan sapmış
“Min ba’dismuhû Ahmed”8 diyen İsa’ya tapmış
Her başıboş meteor, kutlu Yıldıza çarpmış
Kendin rejisör tanır, oysa basit bir figür
Hak’ta sabit eyledin, Allah’ım sonsuz şükür…
1- Ene: Benlik, Allah’ın verdiği faziletleri kendinden bilmek.
2- Rabıta: Allah’la ve Hak davasıyla kalbi bağlılık.
3- Tezekkür: Okumak, konuşmak, tekrarlamak, zikir yapmak.
4- “Ey ateş (İbrahim’e) serin ve selamet ol” (Enbiya Suresi: 69. Ayet)
5- Hadis-i Şerif
6- Böğürmek: Öküz ve deve gibi bağırıp çağırmak.
7- Ahed: Bir ve tek olan Yüce Allah (C.C.)
8- (Hz. İsa, Beni İsrail’e) “Ben size ismi Ahmed olan (son kutlu elçinin geleceğini müjdeleyenim) (Saff Suresi: 6. Ayet-i Kerime)
Rahman ve Rahim Allahın Adıyla
“(Ey İblis, insanlardan) Onlardan güç yetirdiklerini sesinle (vesvesenle) sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli (kuruntu) va’adlerde bulun (haydi sana fırsat!” denilmişti). Ancak şeytan, onlara sadece aldatmadan başka ne va’ad edebilir ki?
(İsra Suresi 64)
İnsan nefsine neden uyar?
Nefis insanı mağrur hissettirir. Kendini herkesten üstün, farklı, haklı ve müstağni gösterir. Seçilmişlerden ve çok özel olduğunu düşündürür. “Sahip” ve güçlü gösterir. Oysa bu bile geçicidir. Gözle dahi görünmeyen bir mikrop insanı yerle bir edebilir. Kibrini alaşağı edebilir. Nefsine uyan haddini bilmez, herkese had bildirmeye çalışır. Kendi algılarını doğrunun merkezi görür. Haklılık duygusuyla yapılan cihada dahi nefs karışmıştır. Nefsine uyan; işine gelmeyen, hoşuna gitmeyen en ufak bir durumda nefsinin çirkinliklerini, kibrini dışarı vurur. İnsanın başına gelen hadiselerin çoğu nefsine uyup hadsizleşen insana haddini hududunu bildirmek içindir. Kibirle dolup taşan sineleri temizlemek içindir.
İnsan Rabbine uyduğunda ise; emniyet hisseder, teskin olur, sükûnete erişir. Bu huzur, nefse uyulmadığı müddetçe devamlıdır, tatmin edicidir. Nefsani duygular gibi aniden yükselip etkisi çabuk geçen bir duygu patlaması değildir. Rabbine uymakta hiçliğini, acizliğini bilmek vardır. Alçakgönüllülük vardır. Kendi nefsini en aşağıda görmek vardır. Rabbine uyan, kendini Hakkın davası ve halkın huzuru için adar ve bunu yalnız kulluğunun gereği ve borcu olarak yapar ve yaptıklarını unutur. Hakiki fedakârlık gösterir. Rabbine uyan; verdikçe mutlu olur, verdiğini dahi unutur… Kendi hakkından vazgeçer zira “kendi” diye bir şey olmadığını bilir. Hesap sormayı, hesabın sahibine bırakır. Teslimiyet, mahcubiyet, şuur ve şükür içinde nefeslerini doldurur…
Rabbine uyanlardan olmak duasıyla…
Nefis sana, bir binektir
İman yoksa, bir inektir
Güçlü sanma, bir sinektir
Nefse değil, Rabbine uy!..
Kıyamet 2
Ve yine (keyfine ve şeytani dürtülere kapılarak düşünce ve davranışlarını kontrol altına alamayıp kötülüğe kaymaları, böylece ibadet ve hizmetten kaytarmaları nedeniyle) sürekli ve çok içtenlikli (olarak) kendini kınayıp duran (vicdanını uyaran) nefse (sorumlu ve şuurlu kimseye) de kasem ederim (ki: Hataları, günahları ve haksızlıkları nedeniyle; pişmanlık duyarak ve vicdanına kulak asarak kendisini suçlayıp sorumlu tutan kimseler, doğru istikamettedir ve bu tavır kişisel olgunlaşmanın ilk basamağı ve işaretidir.)
İTİKADİ VE SİYASİ MÜNAFIKLIK
VE
İSLAMİ DÜZEN KARŞITLIĞI
Münafıklık; gerçekte İslam’ın bütün haber ve hükümlerine tam ve sağlam olarak inanmadığı ve bunlara itimat ve ihtiyaç duymadığı halde, görünüşte mü’min, müttaki, hatta mücahit rolü oynanmasıdır. Münafıklığı; 1- İtikadi ve Siyasi Münafıklık, 2- Ameli ve Ahlâki Münafıklık olarak iki ana bölüme ayırmak lazımdır. En sinsi, en tehlikeli ve en yaygın haldeki münafıklık, İTİKADİ münafıklık olduğu halde, maalesef bunun üzerinde pek durulmamaktadır. Genellikle, AMELİ münafıklıklarla ilgili ayetler, hadisler ve haberler gündeme taşındığından, “kalbi ve itikadi münafıklık çok da zararlı değilmiş” gibi, yanlış bir algı oluşmaktadır.
“Münafığın alâmeti üçtür: 1- Konuşunca yalan katar, 2- Söz verince va’adinde durmaz, 3- Bir şey emanet edilince, hıyanete kalkar.” (Buhari İman: 24, Müslim İman: 107, Tirmizi İman: 14, Nesai İman: 20)
“Müslim”de, “Oruç tutsa, namaz kılsa ve Müslüman olduğu iddiasında bulunsa da” ilavesi vardır.
Bu Hadisin bazı rivayetlerinde, Münafığın dördüncü bir huyu olarak:
“Düşmanlık yapınca, aşırıya kaçar ve muhatabını, onda bulunmayan kötülüklerle suçlar” fazlalığı aktarılmıştır
..
Kesinlikle okunması gereken mükemmel bir makale
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/itikadi-ve-siyasi-munafiklik-ve-islami-duzen-karsitligi/
Şimdi gelin, “Biz kimiz?” ve “İnsan ilişkilerinde hangi nefis mertebesindeyiz?” sorusunu yanıtlamaya ve kendimizi tanımaya çalışalım:
Kişi kendini tanımak; kötülüklerden arındırıp iyiliklere alıştırmakla mükelleftir. Çünkü “Nefsini bilen Rabbini de bilecektir” Herkes kendi bedeninde ve benliğinde tezahür ve tecelli eden Rahmani-vicdani duyguları ve şeytani dürtüleri fark ederek, Hakka (doğruya ve hayırlıya) tabi olup, Batıla (yanlışa ve zararlıya) tepki gösterip terk etmedikçe olgunluk mertebesine erişemeyecektir. İşte aşağıdaki soruların yanıtları, kendi ayarımızı ve ahlâkımızı yansıtan verilerdir.
NELER ETTİN, NEFSİM BANA!
Hayat çetin, bir imtihan
Neler ettin, nefsim bana…
Kur’an’la buldum itminan
Neler ettin, nefsim bana…
Tehlikeymiş, cahil nefis
Ne hainmiş, gafil nefis
Hem zalimmiş, kâfir nefis
Neler ettin, nefsim bana…
Riyakârsın, münafıksın
Şeytan ile, muvafıksın
Zevke tapan bir sapıksın
Neler ettin, nefsim bana…
Aldanıp sana kandıkça
Utanırım her andıkça
Mahcup ve mahzun yandıkça
Neler ettin, nefsim bana…
Hayr deyip şerre gidersin
Şeytandan alırsın dersin
Hesap gününde nedersin
Neler ettin, nefsim bana…
Utançtan yüzüm kasarım
Aşikâr olsa asarım
Kur’an’a elim basarım
Neler ettin, nefsim bana…
Zulmedip aldım kargışlar
Suçuma şaşar yargıçlar
Ya Rab gayrı, kim bağışlar
Neler ettin, nefsim bana…
Halt işlettin, neden niçin
Çok pişmanım, yanar içim
Lütfun kessen, Ey Dost hiçim
Neler ettin, nefsim bana…
Her an farklı, biçimdeymiş
Baş düşmanım, içimdeymiş
İman; doğru seçimdeymiş
Neler ettin, nefsim bana…
Gazap gurur, hata kusur
Gönül kırdım, bozdum huzur
Hakka asi, halka muzur
Neler ettin, nefsim bana…
Kaç defa şaştım Kâbe’mi
Bin kere bozdum tevbemi
Affedip Rabbim, sev beni
Neler ettin, nefsim bana…
Yalan kattım, dediğime
Haram kattım, yediğime
Zarar açtım, sevdiğime
Neler ettin, nefsim bana…
Bâtıl peşinde koşturdun
Çıkar makamla coşturdun
Gece yatıp, gün boş durdun
Neler ettin, nefsim bana…
Ne Kerimsin, Ulu Şahım
Settar Gaffar, Padişahım
Kurban Sana, baş Allah’ım
Neler ettin, nefsim bana…
Şimdi koca, ömrüm kayıp
Şerre uydum, Hak’tan cayıp
Yeter artık, utan ayıp
Neler ettin, nefsim bana…
Hidayet duyur Allah’ım
İnayet buyur Allah’ım
Su uyur Şeytan külahım
Neler ettin, nefsim bana…
https://www.millicozum.com/mc/2024/mayis-2024/neler-ettin-nefsim-bana-siir-2/
Yusuf 53
“(Yoksa) Ben (böbürlenip) nefsimi temize çıkaramam (böyle bir düşünce peşinde değilim). Çünkü -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- gerçekten (her insandaki) nefis var gücüyle kötülüğü emredicidir. Şüphesiz, benim Rabbim, Bağışlayandır, Esirgeyendir.”
https://www.mealikerim.com/12/yusuf/53
Nâzi’ât 40
Her kim de (azap va’adi ve cehennemi olmasaydı bile) Rabbinin makamından korkar ve nefsini hevâdan (kötü ve çirkin arzulardan) sakındırırsa,
https://www.mealikerim.com/79/naziat/40
Nâzi’ât 41
Artık şüphesiz cennet, (onun için mutlu ve kutlu) bir barınma diyarı (ve sonsuz saadet vatanıdır.)
https://www.mealikerim.com/79/naziat/41
(Mü’min, müstakim ve mücahit kimselere ise:) Ey mutmain (tatmin bulmuş ve huzura kavuşmuş) nefis! (Mutlu ve kutlu kişi,)
(Haydi, Allah’ı) Razı etmiş, (sen de) hoşnut ve memnun edilmiş olarak, Rabbine dön! (ve artık,)
(Sadık ve makbul) Kullarımın arasına katıl!
Ve (sonsuz, kusursuz saadete ulaşmak üzere) cennetime gir! (bakalım, buyrulacaktır.)
Fecr Suresi 27-30. Ayetleri
Ya Rabbi bizleri bu mutluluğa nail olanlardan eyle Amin.
“YUSUF” MİSALİ …
“(Yoksa) Ben (böbürlenip) nefsimi temize çıkaramam (böyle bir düşünce peşinde değilim). Çünkü -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- gerçekten (her insandaki) nefis var gücüyle kötülüğü emredicidir. Şüphesiz, benim Rabbim, Bağışlayandır, Esirgeyendir.”
(Yusuf Suresi 53)
Her bir nefsin (ve herkesin) hayırdan yaptıklarını hazır bulacağı ve her ne kötülük işlediyse onunla da kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını arzulayacağı o günü (düşünün). Allah, sizi Kendisinden sakındırır. (O’nun kahrına ve azabına uğramayasınız diye uyarır.) Allah, kullarına karşı şefkatli olandır (Raûf ve Halîm’dir).
(A’li imran Suresi 30)
(Ey insan!) Sana iyilikten (ve güzellikten yana) her ne gelip isabet ederse (o) Allah’tandır; kötülükten (bela ve musibetten) de sana her ne gelip dokunur ise, o da nefsinin (hatası)dır. (Ey Resulüm!) Biz Seni insanlara (Hakkı tebliğ ve temsil eden) bir elçi olarak gönderdik. Gerçek şahit olarak ise Allah yeterlidir.
(Nisa Suresi 79)
Ya Rabbi, umduğumuza ermek için ümitlerimizde ve ona ulaştıracak hizmet ve istikametimizde bizleri sabit kıl! Her birimizi, Senden asla ümidini kesmeyenlerden et!
YA RABBİ, KARDEŞLERİMİ HAYRA YAKLAŞTIR, RIZANA ULAŞTIR! KADERLERİNİ VE İRADELERİNİ KUDRET ELLERİNDE TUT! ONLARI BİR AN BİLE KENDİLERİYLE BAŞ BAŞA BIRAKMA! HER NEFESLERİNDE, HER İŞLERİNDE, HER ANLARINDA SON OLARAK SANA KAVUŞACAKLARI GÜN ELLERİNİ BIRAKMA, KALPLERİNİ KARARTMA, DİLLERİNİ BAĞLAMA! Amin!