Biri Ulusalcı, biri İslamcı: Yahudi damatlıyla, Yahudi madalyalı!
Başbakanlığı döneminde; tüm insan haklarına, temel hukuk ve ahlak kurallarına aykırı olarak ve emperyalist Amerika ve Avrupa’nın desteğini arkasına alarak, yıllardır mazlum ve savunmasız Filistin halkına kan kusturan ve PKK canavarlarını azdırıp Türkiye’ye karşı koz olarak kullanan sapık ve saldırgan İsrail terörünü kast ederek:
“Bunların pilotlarını ülkemizde eğitip, Müslüman ve masum kardeşlerimizin acımasızca bombalanmasına izin vermemeliyiz!”
diyen Rahmetli ERBAKAN HOCA’yı “İsrail düşmanı” diye suçlayıp Siyonist zalimlere sahip çıkan. AKP iktidarını ve Yahudi Lobilerinden madalyalı Recep T. Erdoğan’ı “Milli Görüş’ün ekibi ve Erbakan’ın takipçileri” gibi gösterip saçmalayan… Ve üstelik kin kokan bir üslupla ırkçılık yaparak Arap karşıtlığı üzerinden dine saldıran[1] Çetin Doğan gibi 28 Şubatçılar, hem PKK terörünün yeniden azdırılması hem de bugün sözde karşı çıktıkları AKP’nin iktidara taşınması için ortam hazırlamıştır.
Zaten bu gerçeklerin farkına vardığı ve belgeleriyle ispatladığı için Prof. Erol Manisalı’ya diğer Ulusalcılar şiddetle karşı çıkmakta ve tavır almaktadır.
Güneydoğu Bölgemiz maalesef devlet eliyle terör faaliyetlerine uygun konuma taşınmıştır. Bilerek ve isteyerek atılan hatalı adımlar süreci hızlandırmıştır. Sürece en çok katkıda bulunan 28 Şubatçıların “irtica PKK’dan daha tehlikelidir” sözü bir nevi terörü meşrulaştırmıştır. Zaten tehdit algısını da değiştirip, irtica birinci tehlike olarak sunulmaya başlanmıştı. Onlar bu hatalı ve sakat anlayışlarını devlet politikası olarak uyguladılar. Tek tip vatandaş görme arzu edildi; halkın dini hassasiyeti yadırgandı.
- Dini bütün insanlar kılık kıyafetinden dolayı rahatsız edilip horlandı.
- Kur’an kursları sudan bahanelerle kapatıldı.
- 12 yaşından küçük çocuklara Kur’an öğretilmesi yasaklandı.
- İHL’lerin 8 yıllık eğitim bahanesiyle orta kısımları kapatıldı, katsayı uygulamasıyla da üniversiteye girişleri kısıtlandı.
- Mektep-medreseler kapatıldı.
- Ev sohbetine, zikir halkalarına baskınlar yapıldı.
Rahatsız edilen, işleri ellerinden alınan, faaliyetleri yasaklanan şeyh efendiler, hocalar, kanaat önderleri yerini, yurdunu terk edip bölgeden ayrıldılar.
Bu garip uygulamalar yüzünden yüz binler eğitimsiz kaldı, bazıları dağın yolunu tuttular.
28 Şubatçılar ABD Yahudi odaklarının talimatıyla “laiklik” uğruna ve “demokrasiye balans ayarı” adına yaptıklarını anlattılar.
Erbakan’a yarar gördükleri her şeyi yasakladılar. Bölgenin sosyal ve siyasi dokusunu bozdular. “Ulusalcı güçlerin” uygulamaları “küresel güçlerin” iştahını kabartıyor ve işlerini kolaylaştırıyordu. Bölgenin manevi dinamikleri yerini yurdunu terk edip gidince onlar oluşan boşluğu kolayca doldurdular. 28 Şubatçılar hata üstüne hata yaptılar. İktidardaki Refah Partisine kapatma davası açıldı ve hukuksuz bir şekilde kapatıldı. Daha sonra hızını alamayıp Fazilet Partisi’ni de kapattılar. Böylece Güneydoğu Anadolu illerinde HADEP’e (yani BDP ve PKK’ya) devlet eliyle genişçe bir siyasi alan açtılar.
Bizim bu tespitlerimiz daha iyi anlaşılsın diye RP’nin kapatılmadan önceki seçimlerde bölge illerinde almış olduğu seçim neticelerini hatırlatalım:
– 1987 genel seçimlerinde RP Diyarbakır da % 27 oy alarak birinci parti konumuna ulaşmıştı.
– 1994 yerel seçimlerinde Diyarbakır Büyükşehir Belediye başkanlığının yanı sıra merkezde Sur, Yenişehir ve Bağlar ilçe belediye başkanlıklarını da RP’li adaylar kazandılar. Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu illerinin tamamına yakınında RP’li adaylar seçimi kazanmışlardı.
İşte asıl rahatsızlık veren de buydu. 28 Şubat hangi niyetle yapılırsa yapılsın sonuç ortadaydı. Eğer bölgede siyasetin bunların kontrolüne geçeceği öngörülemedi ise buna “gaflet” ve “dalalet” bu neticeyi görerek; bile, bile yapıldıysa “ihanet” demek lazımdır.[2]
Eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtısaari ‘özerklik’ dayatması için Türkiye’ye yollandı
Eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtısaari’nin Türkiye ziyaretinin nedeni anlaşıldı. Daha önce gittiği her ülkenin bölünmesinde kritik rol oynayan Ahtısaari’nin, AKP’nin PKK ile anlaştığı ve TBMM’den geçirmek için uğraştığı Anayasa’ya “özerkliğin” girmesi için çaba gösterdiği ortaya çıktı. “Bağımsız Türkiye Komisyonu Başkanı” sıfatıyla Türkiye’ye gelen Martti Ahtısaari Ankara’da bir dizi temaslara katıldı. Ahtısaari, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve AB Bakanı Egemen Bağış ile buluşmuşlardı. Ahtısaari’nin bunların dışında kimlerle görüştüğü açıklanmadı. Dışişleri’nden bazı yetkililer, Ahtısaari’nin başka görüşmeleri de olduğunu ancak kendilerinin bu konuda bilgi vermeye yetkili olmadıklarını ifade ettikleri basına sızmıştı.
Ahtısaari özerklik ajanıydı!?
Ahtısaari, daha önce de Türkiye’ye gelmiş ve Diyarbakır’da BDP yetkilileriyle temaslarda bulunup Başbakan Erdoğan’la da buluşmuşlardı. Finlandiya eski Cumhurbaşkanı Ahtısaari’nin son Türkiye ziyaretinde yaptığı görüşmelerde ana gündem maddesi “Anayasa ve özerklik” dayatmasıydı. Ahtısaari’nin “Nasıl bir Anayasa istiyorsunuz?”, “Kürt meselesini nasıl çözeceksiniz?” türü sorular sorması dikkatlerden kaçmamıştı. Siyasi gözlemciler Ahtısaari’nin temaslarını “siyasi partileri özerkliğin Anayasa’da yer almasına hazırlamak ve bu konuda Batı’nın desteğini aktarmak” şeklinde yorumlanmıştı.
Bu arada, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Ahtısaari’ye Kürt sorununun çözümü için bir rapor sunmuşlardı. Raporda, “BDP ile Anayasa ve reformlar konusunda müzakereler yürütülmesi, Öcalan ve PKK’nın muhatap alınması, akil insanlar komisyonu kurulması…” gibi maddeler yer almaktaydı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Açık Toplum Vakfı Başkanı Martti Ahtısaari ve beraberindeki heyeti, CHP Genel Merkezi’nden kabul etmiş, görüşmeye, CHP’nin diplomat kökenli İstanbul Milletvekili Osman Korutürk de katılmıştı. Ahtısaari ve beraberindeki heyetin CHP lideri Kılıçdaroğlu’na bazı sorular yönelttikleri ve fazla yorum yapmadan sorulara verilen yanıtları not ettikleri anlaşılmıştı.
Gittiği bütün ülkeler parçalanmıştı.
Ahtısaari’nin bugüne kadar arabulucu sıfatıyla görev yaptığı tüm ülkelerde iç karışıklık ve ayrışma yaşanmıştı.
İşte “Bağımsız Türkiye Komisyonu Başkanı” sıfatıyla Türkiye’ye gelen Martti Ahtısaari’nin marifetleri:
- Birçok krizde resmi arabulucu olarak görev aldı.
- Görevlendirildiği her ülkeye çantasında bölünme reçetelerini taşıdı.
- 1980’lerin sonunda görevlendirildiği Güney Afrika’ya gittiğinde, o dönemde Namibya’da Güney Afrika’ya karşı silahlı mücadele veren SWAPO örgütüyle masaya oturdu. Görüşmelerden sonra Namibya, Güney Afrika’dan koparılıp bağımsız bir devlet yapıldı.
- Yugoslavya’nın parçalanması sürecinde etkili rol oynadı.
- Sırbistan Cumhurbaşkanı ile bir görüşme sırasında “Batı’nın taleplerini reddedersek ne olur?” sorusunu “Belgrad bu masa gibi dümdüz olur. ABD’nin bombaları başkentinizde taş taş üstünde bırakmaz” şeklinde yanıtladı.
- Endonezya Hükümeti ile Açe bölgesindeki ayrılıkçı “Gerakan Aceh Merdeka” örgütü arasında barış görüşmelerini yürüttü ve Açe’nin özekliğini sağladı.
- 2005’te BM’nin Kosova’nın nihai statüsünü belirleyecek görüşmelerini yürütüp, “Kosova’da barış ve istikrar ancak bölgenin bağımsızlığına kavuşmasıyla mümkün olabilir” raporunu hazırladı.
- Kuzey İrlanda sorununda da arabuluculuk yaptı.
Ahtısaari’nin gelip gidişinin hemen ardından “Bölünme Anayasası” için “ilk vuruş” yapıldı!
TBMM Başkanı Çiçek “uzlaşma Komisyonu ile yeni anayasa için ilk toplantıyı yapmak üzere ilk vuruşu yapacağız. Komisyon terör baskısı altında toplanacak” demesi anlamlıydı.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, anayasa uzlaşma komisyonunun çalışmalara başlayacağını belirterek, “İlk vuruş bu hafta” ifadesini kullanmıştı. Meclis Başkanı Çiçek, Avrupa Parlamentosu Liberal Grup Başkanı, Belçika eski Başbakanı Guy Verhofstadt ve beraberindeki heyeti kabulde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin, AB’ye tam üyelik noktasında bugüne kadar birçok yasal ve yapısal reformu yaptığını, ancak bazı eksikliklerin de bulunduğunu hatırlattı.
Bunların başında yürürlükteki anayasadan kaynaklı sıkıntıların geldiğini kaydederek: “Yeni dönemde ümit ediyoruz ki yeni bir anayasayı gerçekleştirerek, en temel eksikliği gidermiş oluruz. Sizin de ziyaretiniz tam böyle bir zamana denk geldi” açıklaması kafa karıştırıcıydı. Anlaşılan yeni anayasa AB’nin dayatmaları ve PKK’nın arzuları istikametinde hazırlanacaktı.
BDP-AKP ön şartsız uzlaştı
AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, BDP ile Uzlaşma Komisyonu’nun ön şartsız toplanması konusunda tam mutabakata vardıklarını açıklamıştı. BDP Genel Başkan Yardımcısı Meral Beştaş da komisyonun toplanması konusunda bir ön şartlarının bulunmadığını vurgulamıştı.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ve Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya’dan oluşan AKP heyetini, genel merkeze gelişlerinde, BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve Genel Başkan Yardımcısı Hamit Geylani karşılamıştı. Görüşmeye, Ata ve Geylani’nin yanı sıra Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş ve parti meclisi üyeleri Büşra Ersanlı ile Ayşegül Devecioğlu da katılmıştı.
1 saat 20 dakika süren görüşme sonrası AKP heyet adına açıklamayı Ömer Çelik yapmıştı: “Türkiye yeni bir anayasa yapmasının arifesindedir. 1924’den beri ilk sivil anayasasını yapacaktır. İçerde pek çok konuyu konuştuk. Yeni anayasa ile ilgili olarak uzlaşma komisyonunun tam şartsız olarak toplanması konusunda mutabık olduk. Herhangi bir ön şart söz konusu değildir.”
BDP Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş ise Uzlaşma Komisyonu için üyelerin isimlerini Meclis Başkanlığı’na bildireceklerini söyleyip, Anayasanın içeriğine ilişkin şart konulmasının sürece zarar vereceğine inandıklarını” anlatmıştı.
Bu yeni “Türkiye’yi parçalama anayasası” konusuna elbette İsrail ilgisiz kalamazdı. Hatırlanırsa Ahmet Türk’ün “Kürdistan Meclisi” dediği BDP grubu Haziran 2011’de Diyarbakır’da toplanmış, “Türkiye’nin Güneyinde kurulacak Özerk Kürdistan’la, Kuzey Irak Kürdistanı’nı bütünleştirme amaçlarına altyapı oluşturacak” yeni bir Anayasa hazırlığına katılacaklarını Selahattin Demirtaş açıklamıştı. İlginçtir aynı tarihte Suriye gazeteleri “İsrailli diplomat casusların Barzani’ye ve Kandil’e yollandıkları ve Türkiye’deki “Kürdistan Meclisine ve yeni Anayasa hazırlama sürecine katkı sağlamaları için baskı yaptıkları” yolunda haberler çıkmıştı.
KCK Ayrı Devlet Yapılanmasıydı!
“KCK doğru görülmelidir. KCK’nın hedefi, kendilerine oy versin vermesin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da 23 vilayeti kapsayan ayrı bir devlet kurmaktır. ABD, Irak’tan çekilirken, dağdaki yapılanma üç yıldan beri şehirlere indiriliyor. Paralel bir devleti, gözümüzün içine baka baka kurmak istiyorlar. Çünkü demokrasi içinde, sivil anayasa teminatına ve eşit yurttaşlığa bağlı, AB üyelik perspektifinde demokratik bir çözüm istemiyorlar. İstedikleri, topraktır. O toprak üzerinde bayrağı, Öcalan önderliğindeki politbüronun seçtiklerinden oluşan parlamentosu, KCK emrinde yargısı olan bir diktatörlük kurmak için yanıp tutuşuyorlar… Ben demiyorum, kendileri diyor. KCK’nın sözleşmesinden aynen alıyorum:
“Bayrak: Yeşil zemin üzerinde, içinde kırmızı yıldızın yer aldığı yirmi bir ışınlı sarı güneşten oluşur.
“Ekonomi: Her kasaba, köy, belde belediye ana merkeze vergi ödemek zorundadır. Yeraltı kaynakları, KCK’nın malıdır ve kullanım hakkı üzerinde yaşayan halkındır.
“Birey: Kürdistan’da doğup yaşayan veya KCK sistemine bağlı olan herkes yurttaştır. Tüm KCK yurttaşlarının meşru savunma savaşı hali durumunda yurdun savunulmasına aktif katılma yükümlülüğü vardır.
“Yargı: Yüksek Adalet Divanı, İdari Mahkemeler ve Halk Mahkemeleri olmak üzere üç tür yargı sistemi oluşur.
“Parti: Siyasi partinin varlığını, yerel yönetim yapılanmasını ve siyasetçiyi KCK yönetimi belirler…”
Evet KCK, PKK, BDP çizgisi, Kürt vatandaşlarımızı, onlara rağmen diktatörlükle yönetmek için 23 ilimizi içine alan toprak istiyor. Dağ kadrolarını “öz savunma gücü” adı altında, vatandaşın tepesine silahlı milisler olarak dikmek hesabındalar. Bunu demokrasi içinde yapamayacaklarını görüyorlar. Artan şiddetin, saldırıların, katliamların sebebi budur. “Arap baharı” gibi bir “Kürt baharı” peşindeler. Demokratik bir yarışa girmeye hiç niyetleri yok. Kürt vatandaşlarımızı, bu diktatörlüğe ikna edemedikleri için onları da korkutuyor, sindiriyorlar… Kürtleri de öldürüyorlar. Kadınları canlı bomba yapıp, kadın-çocuk demeden katlediyorlar. Silahlı başkaldırıdan başka yol görmüyorlar. Kürt meselesini siyasetle çözeceklerin önünü kesiyorlar…”[3]
Diyen Fetullah Gülen’ci (aslı İngiliz Yahudileri destekli eski “Yeniden Milli Mücadeleci”) Hüseyin Gülerce, acaba AKP’nin açılım projelerinin ve yeni anayasa girişimlerinin de, sonunda KCK’nın “ayrı devlet” hedefine yarayacağını anlayamayacak kadar saf mıydı, yoksa laf salatasıyla konuyu mu saptırmaktaydı?
Erbakan’ı devre dışı bırakan 28 Şubat’ın gayrimeşru meyvesi olan AKP’nin, 4 yıl önce terörü bitirecek Suriye çözümüne “Hayır” dediği unutulmamalıydı!
Suriye’nin üçlü operasyon önerisini Tayip-Gül niye ciddiye almamıştı?
Beşar Esad, 2007’deki ziyaretinde PKK’ya karşı Suriye-İran ve Türkiye ortak operasyonu önerdiği, ama Tayip-Gül ikilisinin öneriyi kabul etmediği ortaya çıkmıştı.
Hatırlanırsa 16 Ekim 2007 Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve eşi Esma Esad, Abdullah Gül’ün resmi davetlisi olarak Ankara’ya gelmişti. Görüşme, bir süredir Suriye ile devam eden olumlu ilişkilerin zirvesi niteliğindeydi. Esad 3 günlük ziyareti sırasında o günlerde artan terör olaylarıyla ilgili Türkiye’ye çok çarpıcı bir öneri iletmişti. “Suriye, İran ve Türkiye, PKK’ya karşı ortak operasyon yapalım!”
Ancak AKP yönetimi bu öneriyi elinin tersiyle itmişti. Bu önerinin gündeme gelmesinden 2 gün sonra, 21 Ekim gece yarısı, PKK’nın son yıllardaki en büyük karakol baskını eyleminde 12 askerimiz şehit edilmişti. Türk Silahlı Kuvvetlerime karşı psikolojik savaş ve tertiplerde çokça kullanılacak olan bu olay, Hakkâri Yüksekova’ya bağlı Dağlıca Köyü’nde ki karakol baskınıydı.
Suriye Devlet Başkanı Esad’ın, Erdoğan ve Güle kapalı kapılar arkasında getirdiği bu önerinin ayrıntıları şöyleydi:
1. Türkiye, İran ve Suriye önce üçlü bir askeri tatbikat yapsın.
2. Bu 3 ülke, Irak’ın toprak bütünlüğü konusunda ortak açıklamada bulunsun ve bölgesel güvenlik konusunda ortak davranacağını açıklasın. Aynı zamanda herkes kendi ülkesi içindeki diğer ülkeye karşı faaliyet yürüten organizasyonları yasaklasın, teröristleri ilgili ülkeye teslim etmek üzere yakalasın.
3. Son aşama olarak PKK’ya karşı ortak askeri operasyon hazırlansın.
PKK terörünü nihai olarak bitirebilecek olan bu öneri konusunda Erdoğan ve Gül olumlu yanıttan kaçındı. Önerinin uygulaması önce zamana yayıldı, daha sonra Esad’ın önerisinin tem tersi doğrultuda Suriye yönetimine karşı faaliyet gösteren gruplar, başta İsrail tarafından el altından palazlandırılmaya başlandı. Esad yönetimiyse bu görüşmeden sonra birkaç parti halinde PKK yöneticilerini Türkiye’ye teslim etti, Haziran 2010’da Suriye’deki PKK’ya karşı bir operasyon başlattı. Esad yönetimi Suriye’deki olayların başladığı Mayıs 2011 ‘de bile Türkiye’ye PKK’lıları teslim etmekten sakınmadı.
Öcalan 2000’de: “Ne ABD ne AB çözüm içeride” diyerek milli bir tavır sergiliyormuş, ama sonradan bundan caydırılıyormuş!?
“PKK’nın Serxwebun dergisinde Haziran 2000 tarihli 222. sayıda yayımlanan Öcalan’ın açıklamalarından aynen aktarıyoruz:
‘ABD’ye bel bağlamak doğru değil’
“HADEP’i dışarıya bağlamak da yanlış bir tutum olur. Çözümü içeride aramak gerekir. ABD temsilcileri ile fazla ilişki kurulması yanlıştır. ‘İlişki olmasın’ demiyorum ama ABD’ye bel bağlamak doğru değildir. Örneğin Diyarbakır ile Teksas şehri kardeş ilan ediliyor. Bu doğru değil. Sorun içeride çözülmelidir. Sorunu Türkiye’nin iç meselesi haline getirip kardeşlik ve demokrasi içinde çözmek gerekir. (…) Türk-Kürt meselesinde bu, Türkiye meselesi haline getirilmelidir.”
“Mahkemedeki savunmama bu kadar kapsamlı yaklaşmamın nedeni, uluslararası komplonun aynı zamanda Türkiye’ye de karşı geliştirilmesidir. Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalıya sahip çıkılamıyor.”
‘Avrupa’nın Kürt kozu olmayalım’
“Avrupa da Kürt kozunu elinden bırakmak istemiyor Talabani gibiler de bu biçimde kullanılıyor. Biz ölsek de cezaevinde veya darağacında da olsak, ‘Türkiye’de onurluca ölürüz’ diyoruz Ali Sapan ve öteki arkadaşların gelişi, bu nedenle onurludur. Onlar Avrupa’da kral gibi yaşıyorlar. Oysa orada gençleri mahvediyorlar. Orada bizden birçok kişi kendisini yaktı. Avrupa Selim’i Lübnan’dan niye aldı? Elbette kullanmak için, çözüm için değil. (…)”
“İngiltere, Kani Yılmaz’ı zorla tutmak istedi. Bana yönelik hesapları vardı. Avrupa bize engeldir. Asıl çözüm içeride gelişecektir. Tutuklanmalar, kayıplar önemli değildir; kardeşçe birlik atağı önemlidir.”
‘Türkiye-Suriye birlikteliği ve Esat rejiminin demokratik özü’
“Barış ve demokrasi için Hafız Esad’ın mirası iyi korunmalı ve kullanılmalıdır. Bundan sonra bu temelde gelişebilir. Biz de bunda olumlu rol oynayabiliriz. Türkiye-Suriye çekişmesine gerek yoktur. Cumhurbaşkanı Sezerin Suriye’ye gitmesi ve konuşması iyi oldu. Türkiye-Suriye birlikteliği Ortadoğu’ya hizmet eder. (…)”
“Hafız Esad’ın Ortadoğu’da barış ve demokratik bir mirası olduğunu düşünüyorum. Yalnız diktatörlük olarak değerlendirmek eksikliktir, yanlıştır. Halklara yakınlığı, demokrasi özü vardır. (…)”
‘Sonuna kadar Türkiye’nin vatan-ulus birliği’
“Kürdistan kavramını aydınlar ve bilim adamları gibi demografik, tarihi ve kültürel anlamda kullanıyoruz.”
“Zorla da olsa ayrılmayız. Türkiye’nin her tarafı bizimdir. Ancak Kürtlerin diline ve kültürlerine sahip çıkılmalıdır. Benim dilimi yasaklayamazsın. ‘Sonuna kadar vatan-ulus birliği’ diyoruz. Kürtlerin Çanakkale’de payı var. Cumhuriyetin kuruluşunda hepimiz savaştık, payımızı istiyoruz. Genel Kurmay da söyledi; demokrasi gelişirse her şey gelişir; (…)”
“Zorla mı bölücülük yaptıracaksınız? Bölücülüğü başkalarına yaptırıyorlar. Bu oyuna artık düşmeyeceğiz. Buna fırsat vermeyeceğiz. Biz birlik istiyoruz. Süreç bu temelde işliyor.”
Ulus-vatan birliğinden ulus-vatan bölücülüğüne
Abdullah Öcalan’ın yakalandıktan sonra 1999–2004 yıllarındaki görüş ve çözümleri ile sonrası, birbirine taban tabana karşıttır. O dönemde Öcalan, federasyona ve özerkliğe karşı çıkıyor ve tekil (üniter) devleti savunuyordu. Atatürk Cumhuriyetinin Şeyh Sait isyanını bastırmasını haklı buluyordu.
2003 yılı Mart ayında ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra, Öcalan ABD-İsrail-AKP projesine bağlanmıştır.
28 Şubat sürecinde Türkiye’de Ordu güçlüdür; Öcalan da Ordunun yanında ve Kemalistlerle birlikte yürüme yanlısıdır.
ABD ve İsrail hem Ön Asya’da hem de Türkiye’de silah zoruyla ağırlığını koyunca, Öcalan da emperyalist ve gerici güçlerin çözümlerinde rol üstlenmiştir.”[4]
Diyen doğu Perinçek, gerçekten saflık mı sergiliyordu, yoksa olayları saptırmaya mı çalışıyordu? Oysa Amerika Apo’yu, PKK’yı siyasallaştırıp BDP’yi meşrulaştırmak karşılığı Türkiye’ye teslim ediyordu.
Türkiye’deki Ulusalcı solcuların da, liberalist sağcıların da, ılımlı İslamcılarında, ABD Yahudi Lobilerince yönlendirildiğini bilmiyor muydu, saklıyor muydu?
Ünal Ateş’in güzel tespitiyle:
PKK meselesinin devlet kısmında çok ciddi sorunların oluşturulduğu unutulmamalıydı. Feodal bir yapıyla birlikte anılan Güneydoğu bölgesinde son çeyrek asırda en büyük ağanın, PKK olması planlanmıştı. 28 Şubat’ın marazlı mantığı ve devletin dışlayıcı politikaları ‘eli kanlı bir örgüt’ü bölge insanıyla baş başa bırakmıştı. Sonraki yıllarda köy boşaltmalarla, ev yakmalarla, kamuflajlı özel çalışmalarla bölge insanını yerinden eden bir taktik uygulandı. Köyler apar topar boşaltılmış, Diyarbakır’ın varoşları işsiz ve geleceğini oluşturamayan insanlarla doldurulmuştu.
Bölgeye hâkim olan duygu öfke olurken, Batı’da da şiddetin dili kutsanıyor, karşılıklı ‘cehennem azabı’ adeta normalleştiriliyordu. Uzaktan bakıldığında terörle mücadele adına hukuksuz cinayetler işleniyor, bölgeye korku salınıyor, uyuşturucu trafiğinde ortak çıkarlar oluşturuluyor, her şey kamuoyuna ‘terörle mücadelede kararlı adımlar’ olarak yansıtılıyordu. Bölgenin iş adamlarının isim listeleri MGK’larda belirleniyor, Başbakanlar eliyle suikastlara zemin hazırlanıyor, kimi isimler pazarlıklarla kendilerini ipten aldırıyordu. Kirli tezgâhları fark eden bürokratların ‘temizlenmesi’ ise bir cinayet şebekesine bırakılıyordu.
Erbakan 28 Şubat’la tasfiye edilip yerine AKP-ABD tahterevallisi oluşturuluyordu
Türk siyasetinde bu çürümüşlüğe ve çözümsüzlüğe dur diyenler de çıkıyor, Refah-Yol döneminde Merhum Necmettin Erbakan bu kirli oyunu deşifre edecek adımlar atıyordu. Çekiş Güç adına bölgede uygulanan ABD ve İsrail’in gizli planlarını Erbakan boşa çıkarıyordu. Daha sonra herkesin bildiği gibi: “bu adımlar devletin içindeki kliklerce hoş karşılanmıyor, Erbakan’ın siyasi hayatının bitirilmesine karar veriliyordu. Çükü “Kürt sorunu’ özel alanda oluşturulmuş, çözümü istenmeyen bir kördüğüm olsun isteniyordu.
Ve bu gelişmelerin en hayret ve mahcubiyet verici olanı; ABD, AB ve İsrail dayatmalı “İleri Demokrasi” yaftalı, işte bu BOP Anayasası hazırlıklarına, Saadet Partisinin tam destek sağlamasıydı. Kelimenin tam anlamıyla, herhalde rahmetli Erbakan’ın kemikleri sızlamaktaydı!
[1] Bak: www.aydinlikgazete.com/…../ dispolitikadatukenis
[2] Sadrettin Karaduman / Milli Gazete
[3] 09.11.2011 /Zaman
[4] 4 Temmuz 2011 / Aydınlık
ÇEVİK BİR’i neden atladınız?
Abdullah Gül ilk AKP kabinesini kurup Başbakanlık koltuğuna oturmuştu O günlerde bence görüştüğü garip isimlerden birini sizlerle paylaşacağım: ÇEVİK BİR ! Çok şaşırmıştım Gül’ün Başbakanlığının ilk günleriydi. Telefondaki sıcak muhabbeti görünce ister istemez hayret ettim.. NaSıL oluyor? dedim Ses etMe ÇEVİK BİR şu anda İSRAİL’de BiZiM için çok Faydalı çalışmalar yapıyor” diye cevap verdi ÇEVİK BİR’in AKP’nin Gayri RESMİ Danışmanı olduğu mealindeki sözleri Gül’den duyunca aklım karmakarışık olup abandone olan boksör gibi hissetmiştim kendimi ÇEVİK BİR’in AKP için danışmanlık hizmetlerini bir süre takip edebildim sonrası için bir fikrim yok Bana hak verirsiniz herhalde!.. Darbe ve darbecilere göz açtırmayan AKP iktidarı NeDeN 28 Şubatçılara ilişMiyor? diye. Yazarın okuyucularına verebileceği hizmet bundan öte olmaz. Yorumu size bırakıyorum. http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=21200
2 Dolmabahçe mi?..Güneş harekâtı mı?
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=21381
Yaşar Büyükanıt’a neden dokunulaMıyor? Dolmabahçe görüşmesi açıklansın… Büyükanıt, Tayyip Erdoğan’ın hediye ettiği 1 trilyon lira değerinde zırhlı makam arabasıyla emekli oldu Yani iktidarın Yaşar Büyükanıt’a verdiği zırhlı dokunulmazlık fotoğraflandırıldı Ama ortada 1 trilyonluk zırhlı araba var!
ÇEVİK BİR’i neden atladınız?
Abdullah Gül ilk AKP kabinesini kurup Başbakanlık koltuğuna oturmuştu O günlerde bence görüştüğü garip isimlerden birini sizlerle paylaşacağım: ÇEVİK BİR ! Çok şaşırmıştım Gül’ün Başbakanlığının ilk günleriydi. Telefondaki sıcak muhabbeti görünce ister istemez hayret ettim.. NaSıL oluyor? dedim Ses etMe ÇEVİK BİR şu anda İSRAİL’de BiZiM için çok Faydalı çalışmalar yapıyor” diye cevap verdi ÇEVİK BİR’in AKP’nin Gayri RESMİ Danışmanı olduğu mealindeki sözleri Gül’den duyunca aklım karmakarışık olup abandone olan boksör gibi hissetmiştim kendimi ÇEVİK BİR’in AKP için danışmanlık hizmetlerini bir süre takip edebildim sonrası için bir fikrim yok Bana hak verirsiniz herhalde!.. Darbe ve darbecilere göz açtırmayan AKP iktidarı NeDeN 28 Şubatçılara ilişMiyor? diye. Yazarın okuyucularına verebileceği hizmet bundan öte olmaz. Yorumu size bırakıyorum. http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=21200
2 Dolmabahçe mi?..Güneş harekâtı mı?
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=21381
Yaşar Büyükanıt’a neden dokunulaMıyor? Dolmabahçe görüşmesi açıklansın… Büyükanıt, Tayyip Erdoğan’ın hediye ettiği 1 trilyon lira değerinde zırhlı makam arabasıyla emekli oldu Yani iktidarın Yaşar Büyükanıt’a verdiği zırhlı dokunulmazlık fotoğraflandırıldı Ama ortada 1 trilyonluk zırhlı araba var!
R.T.Erdoğanla ÇEVİK BİRi Birleştiren Deprem Silahı Teknolojisi
İnsanlığın en büyük talihsizliği teknolojinin tahayyül edilemez ufuklara doğru yelken açtığı bir dönemeçte toplumsal ahlakın yerlerde sürünmeye başlamış olmasıdır Yüksek teknoloji düşük ahlakla birleştiği noktada insanlığı ve milletleri binbir belanın beklediği aşikar Bir yazılım hamlesi ile Seçim Sonuçlarına MüDaHaLe eden hükümetlere de rastlarsınız yeni nesil bombalarını denemek için Libyada insanların kanına girenlere de Bu ahlakSıZlığın temel şartlarından biri insanın AraçSallaşTırıLmasıdır Bu araçsallaştırma insanlığın gözüne ilk bilgisayar oyunları ile sokulmuştur Tanrı gözü denilen açılarla oynanan bu oyunlar insanları KiTleler halinde hareket ettirmenin veya öldürmenin STRaTeJiK hesapları üzerine kuruludur Bunlara popüler kültüre enjekte edilen Kurtlar Vadisi gibi zehirleri katarsanız insan öldürmenin araçsallaştığı ve önemSiZleştirildiği bir toplumsal zemine ulaşırsınız Bu tarz toplumları yöneten EL_iTlerin bakış açıları ise sokakta canımı çok sıkıyor sıkacağım bir tane diyen avamın bir üst versiyonu olarak karşımıza çıkar Sokaktaki adam kendini MAFYA BaBaSı zannederken Yönetici EL_iT kendini Tanrı olarak görmeye başlar Tanrıyı oynar Toplum KöPeK Düzenine girer Herkes yanındakinin gücüne göre ya ezer ya biat eder İşte bu Tanrıyı oynayabileceğini zanneden AhlakSıZ EL_iTlerin eline verilebilecek En Yüksek Teknoloji Deprem Silahı Teknolojisidir 1999 depreminden bu yana bu konuda en ayrıntılı raporları yazan yetkililerin önüne ABDnin elinde deprem silahı bulunduğuna dair somut kanıtı koyan ve 2001 yılında ABD Büyükelçiliğine yönelik gerçekleştirilen depremle ilgili eylemi ilk duyuran yayın olarak bu teknolojinin varolup olmadığını tartışmıyoruz bile Merak eden alır 4Yaz Önce Ne Yaptığınızı Biliyoruz – High Frequency Active Auroral Research Program http://en.wikipedia.org/wiki/HAARP Sosyal ve Siyasal Çözülmenin İşaret Fişeği Depreme Farklı Bir Bakış başlıklı raporumuzu okur Gerçekleşen her depremi bu deprem silahına bağlayanlardan da değiliz HAARP teknolojisi deprem teknolojisi değil özel bir iletişim teknolojisi ve aynı zamanda atmosfer silahıdır HAARP esas deprem silahı teknolojisini perdelemek için piyasaya salınmış bir sis bombasıdır HAARP la tayfun yağmur fırtına yaratabilirsiniz ama deprem değil Dolayısı ile Van depremini HAARP teknolojisi üzerinden deprem silahına da bağlamıyoruz bağlayanlara da acil şifalar diliyoruz VAN depremi ne kadar Doğal bir deprem ise GöLCüK te İsrail ve ABD donanmalarının da katıldığı tatbikat sırada gerçekleşen GöLCüK Depremi de o kadar YAPAY olarak TeTiKlenmiş bir depremdir Ve GöLCüK depremi 28 ŞUBAT aracılığı ile başlatılan ve AKP projesinin başa geçirilmesi ile olgunlaşan SOSYAL-SIYASAL sürecin çok önemli bir durağı ve 28 ŞUBATın devamıdır. Ve bu depremin 28 ŞUBAT sürecinin devamı olarak kurgulandığına inandığımız için geçenlerde 28 ŞUBATın Başat FiGüRlerinden biri ile ilgili ortaya çıkan bir anektodu özellikle önemsiyoruz AKPyi iktidara getiren 28 ŞUBAT SüReCinin KaTaLiZöRü ve daha sonrasında AKPye Danışmanlık yapmaya başlayan zamanın GENARELi şimdilerin İSRAİLle Bağlantılı işadamı ÇEVİK BİR den sözediyoruz 28 ŞUBAT sürecinde TANSU ÇİLLERin BaşDanışmanlığını yapan Kocabıyık ve Karacanın geçenlerde ÇEVİK BİRle ilgili anlattıkları bir anektod basına yansıdı (Açık İstihbarat : 28 ŞUBATta Tayyip ErdoğanIn önünü temizleme operasyonunda hedefe konan İslamcı yapılar arasında Enver Ören yer alMamıştır ÇEVİK BİRİn Enver Örene yönelik bu duygusal yaklaşımları ayrıca incelenmeye değer bir konudur) Bu anektoda göre ÇEVİK BİR Enver Örene aynen şunları söylüyor: Enver Ören Bey ÇEVİK BİR ile askeri liseden sınıf arkadaşları Söylentiye göre Enver Bey ÇEVİK BİRe gitmiş Bu yapılan şeyler toplumda KAOSA yol açar KAN dökülebilir şeklinde ikazlarda bulununca ÇEVİK BİR demiş ki 3 Milyon insan ölse NE OLUR? Yukarıda bahsettiğimiz insanları KiTLeLeR halinde öldürmeyi DaHa Ulvi Amaçlar için bir Araç olarak gören o SAPKIN anlayışın bir yansıması ile karşı karşıyayız bu anektodda Yalnız bu sözlerin neye istinaden söylendiği konusunda tereddütlerimiz var Bu anektod Ergenekon-Balyoz sürecinde gündeme geldiği için darbe ile bağlantılı olarak ele alındı ve ÇEVİK BİRin bir darbe olsa ve 3 Milyon kişi ölse NE olur? mealinde bu lafı söylediği iddia edildi Halbuki hiç kimse bir darbe ile 3 Milyon kişiyi öldüremez Bu rakam Pol Pot ve Stalin rejiminin bile TaHaYYüL edeMeyeceği bir insan KIYIMIdır Bu sayıda insanın kıyımına ancak doğal afetler ve özellikle depremler sebep olabilir ÇEVİK BİR bu sözleri sarfetti iSe (tekzip ettiğine şahit olMadık) kastettiği bir darbe değil FAZLASI ile içli dışlı olduğu ABD ve İSRAİLin Elindeki bu özel DePReM Teknolojisi ve Silahı olabilir DePReM sonrasında yaşanan olağanüstü şartların Etkisiyle Ne Tür SıKıYöNeTiM ilanı çabalarının yaşandığını bilenler için DePReMin BiRiLeRi TaRaFıNdan NaSıL bir SOSYAL-SiYaSaL Proje olarak görüldüğü de bir sır değildir Bazı dangalak islamcıların o dönemde ortaya çıkıp GöLCüK te fuhuş yapılıyordu o yüzden depremin merkez üssü orası gibi sözlerle Saçmalamaları da yine deprem travması üzerine şeriatçı imgesini yerleştirmek adına kendi içinde bir Aczmendi vakasıdır Amaç; deprem BaHaNeSi ile ülkedeki SiYaSaL SüReCi ASKIYA almaktı ve tabiki Bu olası darbenin Kenan Evreni hazırdı Fakat ABD ve İSRAİL Washington-KuDüS eksenindeki hesap çarşıya uyMadı Tayyip Erdoğan henüz yeteri kadar olgunlaşMamıştı Türkiyede devlet-millet ilişkisini kıran bu depremin sonuçlarının olgunlaştığı noktada Tayyip Erdoğan sahneye sürüldü ki o zamana kadar ÇEVİK BİR çoktan kendi kendini imha etmiş ve AKP sularına yanaştırılmıştı bile. ÇEVİK BİRin İSRAİL LoBiSinDeKi Dostları ile Tayyip Erdoğana DAVUT BOYNUZUnu takanlar AYNI iSiMlerdi Türkiyeyi DöNüşTüRmek gibi yüzyılın Projesi için birilerinin aklında 3 Milyon insan ölse Ne olur? cümlesinin bulunduğuna eminiz Bu kişi ÇEVİK BİR olmasa bile ÇEVİK BİRin gölgesinde gezindiklerinin AHLAKı da Teknolojisi de bu cümlenin GeReğini yerine getirmeye MüSaiTTiR MARMARA DePReMi işte Bu Cümlenin GeReğini YeRiNe getirmekten UTANMAYANLARIN yarattığı ve Bu UTANMAZ insanlık KaTiLLeRi ile KoLKoLa girmekten UTANMAYANLARIN HaSaDıNı gerçekleştirdiği Bir DePReMdir Bu perspektiften baktığınızda Tayyip Erdoğan ve ÇEVİK BİRi kaderlerinde ORTAK bir Deprem Silahı Teknolojisi olduğunu göreceksiniz. http://www.Acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=9805
R.T.Erdoğanla ÇEVİK BİRi Birleştiren Deprem Silahı Teknolojisi
İnsanlığın en büyük talihsizliği teknolojinin tahayyül edilemez ufuklara doğru yelken açtığı bir dönemeçte toplumsal ahlakın yerlerde sürünmeye başlamış olmasıdır Yüksek teknoloji düşük ahlakla birleştiği noktada insanlığı ve milletleri binbir belanın beklediği aşikar Bir yazılım hamlesi ile Seçim Sonuçlarına MüDaHaLe eden hükümetlere de rastlarsınız yeni nesil bombalarını denemek için Libyada insanların kanına girenlere de Bu ahlakSıZlığın temel şartlarından biri insanın AraçSallaşTırıLmasıdır Bu araçsallaştırma insanlığın gözüne ilk bilgisayar oyunları ile sokulmuştur Tanrı gözü denilen açılarla oynanan bu oyunlar insanları KiTleler halinde hareket ettirmenin veya öldürmenin STRaTeJiK hesapları üzerine kuruludur Bunlara popüler kültüre enjekte edilen Kurtlar Vadisi gibi zehirleri katarsanız insan öldürmenin araçsallaştığı ve önemSiZleştirildiği bir toplumsal zemine ulaşırsınız Bu tarz toplumları yöneten EL_iTlerin bakış açıları ise sokakta canımı çok sıkıyor sıkacağım bir tane diyen avamın bir üst versiyonu olarak karşımıza çıkar Sokaktaki adam kendini MAFYA BaBaSı zannederken Yönetici EL_iT kendini Tanrı olarak görmeye başlar Tanrıyı oynar Toplum KöPeK Düzenine girer Herkes yanındakinin gücüne göre ya ezer ya biat eder İşte bu Tanrıyı oynayabileceğini zanneden AhlakSıZ EL_iTlerin eline verilebilecek En Yüksek Teknoloji Deprem Silahı Teknolojisidir 1999 depreminden bu yana bu konuda en ayrıntılı raporları yazan yetkililerin önüne ABDnin elinde deprem silahı bulunduğuna dair somut kanıtı koyan ve 2001 yılında ABD Büyükelçiliğine yönelik gerçekleştirilen depremle ilgili eylemi ilk duyuran yayın olarak bu teknolojinin varolup olmadığını tartışmıyoruz bile Merak eden alır 4Yaz Önce Ne Yaptığınızı Biliyoruz – High Frequency Active Auroral Research Program http://en.wikipedia.org/wiki/HAARP Sosyal ve Siyasal Çözülmenin İşaret Fişeği Depreme Farklı Bir Bakış başlıklı raporumuzu okur Gerçekleşen her depremi bu deprem silahına bağlayanlardan da değiliz HAARP teknolojisi deprem teknolojisi değil özel bir iletişim teknolojisi ve aynı zamanda atmosfer silahıdır HAARP esas deprem silahı teknolojisini perdelemek için piyasaya salınmış bir sis bombasıdır HAARP la tayfun yağmur fırtına yaratabilirsiniz ama deprem değil Dolayısı ile Van depremini HAARP teknolojisi üzerinden deprem silahına da bağlamıyoruz bağlayanlara da acil şifalar diliyoruz VAN depremi ne kadar Doğal bir deprem ise GöLCüK te İsrail ve ABD donanmalarının da katıldığı tatbikat sırada gerçekleşen GöLCüK Depremi de o kadar YAPAY olarak TeTiKlenmiş bir depremdir Ve GöLCüK depremi 28 ŞUBAT aracılığı ile başlatılan ve AKP projesinin başa geçirilmesi ile olgunlaşan SOSYAL-SIYASAL sürecin çok önemli bir durağı ve 28 ŞUBATın devamıdır. Ve bu depremin 28 ŞUBAT sürecinin devamı olarak kurgulandığına inandığımız için geçenlerde 28 ŞUBATın Başat FiGüRlerinden biri ile ilgili ortaya çıkan bir anektodu özellikle önemsiyoruz AKPyi iktidara getiren 28 ŞUBAT SüReCinin KaTaLiZöRü ve daha sonrasında AKPye Danışmanlık yapmaya başlayan zamanın GENARELi şimdilerin İSRAİLle Bağlantılı işadamı ÇEVİK BİR den sözediyoruz 28 ŞUBAT sürecinde TANSU ÇİLLERin BaşDanışmanlığını yapan Kocabıyık ve Karacanın geçenlerde ÇEVİK BİRle ilgili anlattıkları bir anektod basına yansıdı (Açık İstihbarat : 28 ŞUBATta Tayyip ErdoğanIn önünü temizleme operasyonunda hedefe konan İslamcı yapılar arasında Enver Ören yer alMamıştır ÇEVİK BİRİn Enver Örene yönelik bu duygusal yaklaşımları ayrıca incelenmeye değer bir konudur) Bu anektoda göre ÇEVİK BİR Enver Örene aynen şunları söylüyor: Enver Ören Bey ÇEVİK BİR ile askeri liseden sınıf arkadaşları Söylentiye göre Enver Bey ÇEVİK BİRe gitmiş Bu yapılan şeyler toplumda KAOSA yol açar KAN dökülebilir şeklinde ikazlarda bulununca ÇEVİK BİR demiş ki 3 Milyon insan ölse NE OLUR? Yukarıda bahsettiğimiz insanları KiTLeLeR halinde öldürmeyi DaHa Ulvi Amaçlar için bir Araç olarak gören o SAPKIN anlayışın bir yansıması ile karşı karşıyayız bu anektodda Yalnız bu sözlerin neye istinaden söylendiği konusunda tereddütlerimiz var Bu anektod Ergenekon-Balyoz sürecinde gündeme geldiği için darbe ile bağlantılı olarak ele alındı ve ÇEVİK BİRin bir darbe olsa ve 3 Milyon kişi ölse NE olur? mealinde bu lafı söylediği iddia edildi Halbuki hiç kimse bir darbe ile 3 Milyon kişiyi öldüremez Bu rakam Pol Pot ve Stalin rejiminin bile TaHaYYüL edeMeyeceği bir insan KIYIMIdır Bu sayıda insanın kıyımına ancak doğal afetler ve özellikle depremler sebep olabilir ÇEVİK BİR bu sözleri sarfetti iSe (tekzip ettiğine şahit olMadık) kastettiği bir darbe değil FAZLASI ile içli dışlı olduğu ABD ve İSRAİLin Elindeki bu özel DePReM Teknolojisi ve Silahı olabilir DePReM sonrasında yaşanan olağanüstü şartların Etkisiyle Ne Tür SıKıYöNeTiM ilanı çabalarının yaşandığını bilenler için DePReMin BiRiLeRi TaRaFıNdan NaSıL bir SOSYAL-SiYaSaL Proje olarak görüldüğü de bir sır değildir Bazı dangalak islamcıların o dönemde ortaya çıkıp GöLCüK te fuhuş yapılıyordu o yüzden depremin merkez üssü orası gibi sözlerle Saçmalamaları da yine deprem travması üzerine şeriatçı imgesini yerleştirmek adına kendi içinde bir Aczmendi vakasıdır Amaç; deprem BaHaNeSi ile ülkedeki SiYaSaL SüReCi ASKIYA almaktı ve tabiki Bu olası darbenin Kenan Evreni hazırdı Fakat ABD ve İSRAİL Washington-KuDüS eksenindeki hesap çarşıya uyMadı Tayyip Erdoğan henüz yeteri kadar olgunlaşMamıştı Türkiyede devlet-millet ilişkisini kıran bu depremin sonuçlarının olgunlaştığı noktada Tayyip Erdoğan sahneye sürüldü ki o zamana kadar ÇEVİK BİR çoktan kendi kendini imha etmiş ve AKP sularına yanaştırılmıştı bile. ÇEVİK BİRin İSRAİL LoBiSinDeKi Dostları ile Tayyip Erdoğana DAVUT BOYNUZUnu takanlar AYNI iSiMlerdi Türkiyeyi DöNüşTüRmek gibi yüzyılın Projesi için birilerinin aklında 3 Milyon insan ölse Ne olur? cümlesinin bulunduğuna eminiz Bu kişi ÇEVİK BİR olmasa bile ÇEVİK BİRin gölgesinde gezindiklerinin AHLAKı da Teknolojisi de bu cümlenin GeReğini yerine getirmeye MüSaiTTiR MARMARA DePReMi işte Bu Cümlenin GeReğini YeRiNe getirmekten UTANMAYANLARIN yarattığı ve Bu UTANMAZ insanlık KaTiLLeRi ile KoLKoLa girmekten UTANMAYANLARIN HaSaDıNı gerçekleştirdiği Bir DePReMdir Bu perspektiften baktığınızda Tayyip Erdoğan ve ÇEVİK BİRi kaderlerinde ORTAK bir Deprem Silahı Teknolojisi olduğunu göreceksiniz. http://www.Acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=9805
Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz”
Bu Siyonist Plan, 1982 yılında, Dünya Siyonist Yayın organı KİVUNİM’de yayınlandı. Planın ana hedefi; Müslüman coğrafyadaki ülkeleri etnik ve dinsel temelde ayrıştırıp parçalayarak, bu parçalardan İsrail’e müttefik Hıristiyan devletçikler yaratmak, yine İsrail’e müttefik Arap olmayan bir devlet yaratmak, yani Yahudi Kürdistan
Ortadoğu’da olan bitenlerin adı “İsrail Baharı” ya da “Yahudi Baharı” olması gerek, çünkü İsrail Planı tıkır tıkır işliyor…
Müslüman AKP’nin son dokuz yılda izlediği siyaset nedir, sıralayalım… Önce Kürt Sorunu dediler, karşısına Türk’ü çıkardılar, Türkiye’yi “Türk-Kürt” ayrıştırmaya başladılar… Ardından Alevi dediler, karşısına Sünni çıkardılar, Türkiye’yi “Alevi-Sünni” diye ayrıştırmaya başladılar… Sonra Fener Rum Ortodoks Patrikliği, dediler, Heybeliada Ruhban Okulu dediler, Hıristiyanları ön plana çıkardılar ve Türkiye’yi Müslüman-Hıristiyan diye ayrıştırmaya başladılar…
Bu nasıl bir siyasettir ki, insanımızı “bir ve beraber” yapmak yerine ülkemizi etnik ve dinsel temelde ayrıştırıyor?
Bu nasıl Müslüman AKP’dir ki izlediği siyasetle İsrail’e hizmet ediyor?
Van minüt mi? Geçelim onları geçelim, “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz”, siz AKP’nin izlediği siyasete bakınız ve bu siyasetten kimin fayda sağladığına bakınız, her yolda Roma değil Kudüs çıkacaktır karşınıza… BOP
Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz”
Bu Siyonist Plan, 1982 yılında, Dünya Siyonist Yayın organı KİVUNİM’de yayınlandı. Planın ana hedefi; Müslüman coğrafyadaki ülkeleri etnik ve dinsel temelde ayrıştırıp parçalayarak, bu parçalardan İsrail’e müttefik Hıristiyan devletçikler yaratmak, yine İsrail’e müttefik Arap olmayan bir devlet yaratmak, yani Yahudi Kürdistan
Ortadoğu’da olan bitenlerin adı “İsrail Baharı” ya da “Yahudi Baharı” olması gerek, çünkü İsrail Planı tıkır tıkır işliyor…
Müslüman AKP’nin son dokuz yılda izlediği siyaset nedir, sıralayalım… Önce Kürt Sorunu dediler, karşısına Türk’ü çıkardılar, Türkiye’yi “Türk-Kürt” ayrıştırmaya başladılar… Ardından Alevi dediler, karşısına Sünni çıkardılar, Türkiye’yi “Alevi-Sünni” diye ayrıştırmaya başladılar… Sonra Fener Rum Ortodoks Patrikliği, dediler, Heybeliada Ruhban Okulu dediler, Hıristiyanları ön plana çıkardılar ve Türkiye’yi Müslüman-Hıristiyan diye ayrıştırmaya başladılar…
Bu nasıl bir siyasettir ki, insanımızı “bir ve beraber” yapmak yerine ülkemizi etnik ve dinsel temelde ayrıştırıyor?
Bu nasıl Müslüman AKP’dir ki izlediği siyasetle İsrail’e hizmet ediyor?
Van minüt mi? Geçelim onları geçelim, “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz”, siz AKP’nin izlediği siyasete bakınız ve bu siyasetten kimin fayda sağladığına bakınız, her yolda Roma değil Kudüs çıkacaktır karşınıza… BOP
GEBZEDE MUHTEŞEM BİR KONFERANS
GEBZE DIŞINDA OLDUĞUM İÇİN KATILAMADIĞIM YENİ ANAYASA HAZIRLIĞI VE SİYONİZMİN TÜRK DÜŞMANLIĞI KONULU KONFERANSINIZI MEDYA VE BASIN YOLUYLA TAKİB ETMEYE ÇALIŞTIM. VE BUGÜN SİTENİZDEN TAMAMINI İZLEDİM. GERÇEKTEN MÜKEMMEL VE HEYECANLI BİR KONFERANS OLDUĞUNU GÖRDÜM. AHMET HOCANIN AKICI, İLMİ VE DOYURUCU KONUŞMASI VE VERDİĞİ ÖNEMLİ MESAJLAR BİZLER İÇİN UNUTULMAZ BİR HATIRA OLDU. ALLAH AHMET HOCAMIZDAN RAZI OLSUN. BİLMEDİĞİMİZ KONULARDA GEREKLİ VE DOYURUCU AÇIKLAMALARI YAPTIĞI İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUZ. AĞZINA, YÜREĞİNE VE DİLİNE SAĞLIK. ALLAH RAZI OLSUN.
GEBZEDE MUHTEŞEM BİR KONFERANS
GEBZE DIŞINDA OLDUĞUM İÇİN KATILAMADIĞIM YENİ ANAYASA HAZIRLIĞI VE SİYONİZMİN TÜRK DÜŞMANLIĞI KONULU KONFERANSINIZI MEDYA VE BASIN YOLUYLA TAKİB ETMEYE ÇALIŞTIM. VE BUGÜN SİTENİZDEN TAMAMINI İZLEDİM. GERÇEKTEN MÜKEMMEL VE HEYECANLI BİR KONFERANS OLDUĞUNU GÖRDÜM. AHMET HOCANIN AKICI, İLMİ VE DOYURUCU KONUŞMASI VE VERDİĞİ ÖNEMLİ MESAJLAR BİZLER İÇİN UNUTULMAZ BİR HATIRA OLDU. ALLAH AHMET HOCAMIZDAN RAZI OLSUN. BİLMEDİĞİMİZ KONULARDA GEREKLİ VE DOYURUCU AÇIKLAMALARI YAPTIĞI İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUZ. AĞZINA, YÜREĞİNE VE DİLİNE SAĞLIK. ALLAH RAZI OLSUN.
28 Şubat AKP için yapıldı
http://www.yazaroku.com/fguncel/riza-zelyut/04-03-2011/28-subat-akp-icin-yapildi/320835/.aspx
Her yıl; 28 Şubat’ta bir yaygara kopartılır: -28 Şubat darbedir; basında, iş dünyasında, adliyede 28 Şubatçıların ortakları vardır.
Bunu söylemek yetmez; devam edeceksin: ‘Hesabı sorulsun!’
Görüyorsunuz gazetecileri bile darbeci gösterip içeri tıkanlar 28 Şubatçılara dokunmuyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan da 28 Şubatçılara laf söylemiyor.
Demekki bir bildiği var. Demekki bu 28 Şubat işi ona çok yaramış.
Sonuç da öyle olmadı mı?
Refah Partisi kapatıldı. Fazilet Partisi aynı sopa ile susturuldu.
Bu tabanın içinden Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül’e yeni bir parti kurduruldu.
Bu yeni partinin programını bile ana hatlarıyla ABD’liler belirlediler.
Sözler alındı-verildi.
Ve bu işbirliği ile AKP iktidara taşındı.
– – –
Yani şu 28 Şubat var ya…
Hani bu yandaş ve yağcı taifenin kötüleyip yerden yere vurduğu müdahale. İşte o iş; Tayyip Bey’i başbakanlığa taşıyan adımlardan birisi idi.
Bunu ben demiyorum, rahmetli Necmettin Erbakan söylüyor.
Onun, AKP ile ilgili söylediklerine yeniden bakın.
Bu partiyi Siyonistlerin kurdurduğunu söylüyor.
‘İyi çocuklardır, bilseler yapmazlardı.’ diyor ama AKP’nin arkasında Amerika’nın ve İsrail’in bulunduğunu iddia ediyor.
– – –
28 Şubat’ın ekonomideki benzeri, 2001’de yapıldı.
‘Irak’ta Kürt devletini savaş sebebi sayarım!’ diyen Ecevit hükümeti de çökertildi.
Bu arada bir şiir yüzünden küçük bir ceza verilerek Tayyip Erdoğan yeni mağdur ve kahraman haline getirildi.
Evet; 28 Şubatçılar, adliyeyi bile Tayyip Erdoğan’ı iktidar yapmak için kullandılar.
İşlem tamamlandı…
Haydin gerçek demokrat iseniz ağlaşmayı bırakıp da o işleri yapanları da Zekeriya Öz savcımıza teslim edin…
Darbe yapanlara laf etmezsiniz de darbe yapamayanları Silivri’ye tıkar göz boyarsınız.
Sizi gidi Amerikancılar sizi!
28 Şubat AKP için yapıldı
http://www.yazaroku.com/fguncel/riza-zelyut/04-03-2011/28-subat-akp-icin-yapildi/320835/.aspx
Her yıl; 28 Şubat’ta bir yaygara kopartılır: -28 Şubat darbedir; basında, iş dünyasında, adliyede 28 Şubatçıların ortakları vardır.
Bunu söylemek yetmez; devam edeceksin: ‘Hesabı sorulsun!’
Görüyorsunuz gazetecileri bile darbeci gösterip içeri tıkanlar 28 Şubatçılara dokunmuyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan da 28 Şubatçılara laf söylemiyor.
Demekki bir bildiği var. Demekki bu 28 Şubat işi ona çok yaramış.
Sonuç da öyle olmadı mı?
Refah Partisi kapatıldı. Fazilet Partisi aynı sopa ile susturuldu.
Bu tabanın içinden Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül’e yeni bir parti kurduruldu.
Bu yeni partinin programını bile ana hatlarıyla ABD’liler belirlediler.
Sözler alındı-verildi.
Ve bu işbirliği ile AKP iktidara taşındı.
– – –
Yani şu 28 Şubat var ya…
Hani bu yandaş ve yağcı taifenin kötüleyip yerden yere vurduğu müdahale. İşte o iş; Tayyip Bey’i başbakanlığa taşıyan adımlardan birisi idi.
Bunu ben demiyorum, rahmetli Necmettin Erbakan söylüyor.
Onun, AKP ile ilgili söylediklerine yeniden bakın.
Bu partiyi Siyonistlerin kurdurduğunu söylüyor.
‘İyi çocuklardır, bilseler yapmazlardı.’ diyor ama AKP’nin arkasında Amerika’nın ve İsrail’in bulunduğunu iddia ediyor.
– – –
28 Şubat’ın ekonomideki benzeri, 2001’de yapıldı.
‘Irak’ta Kürt devletini savaş sebebi sayarım!’ diyen Ecevit hükümeti de çökertildi.
Bu arada bir şiir yüzünden küçük bir ceza verilerek Tayyip Erdoğan yeni mağdur ve kahraman haline getirildi.
Evet; 28 Şubatçılar, adliyeyi bile Tayyip Erdoğan’ı iktidar yapmak için kullandılar.
İşlem tamamlandı…
Haydin gerçek demokrat iseniz ağlaşmayı bırakıp da o işleri yapanları da Zekeriya Öz savcımıza teslim edin…
Darbe yapanlara laf etmezsiniz de darbe yapamayanları Silivri’ye tıkar göz boyarsınız.
Sizi gidi Amerikancılar sizi!
MÜSLÜMANCA DURUŞUN ADI MİLLİ ÇÖZÜM
EVET SON ZAMANLARDA TAKİP ETTİĞİM VE ÇOK FAYDALANDIĞIM MİLLİ ÇÖZÜM MÜSLÜMANCA DURUŞUN TEK ADRESİ KONUMUNDADIR. DİK, CESUR VE ŞUURLU YAKLAŞIMLARIYLA ÖRNEK TEŞKİL EDİYOR MİLLİ ÇÖZÜM. AHMET AKGÜL HOCANIN 19 KASIM CUMARTESİ GEBZEDE KONFERANSI OLDUĞUNU VE KONFERANSI TERTİP EDENLERİ ÖĞRENİNCE, AHMET HOCAYI DÜNYA ANLADI AMA ŞU MİLLİ GÖRÜŞÇÜ OLDUĞUNU İDDEA EDENLER ANLAYAMADILAR VEYA ANLAMAK İSTEMEDİLER DİYE KENDİ KENDİME SÖYLENDİM. EVET ERBAKAN HOCAYI ANLAYAMAYANLAR ONU EN İYİ TANIYAN, TANITAN VE ALGILAYAN AHMET HOCAYI TABİKİ ANLAYAMAZLARDI. ALLAH MİLLİ ÇÖZÜM EKİBİNDEN VE AHMET AKGÜL HOCADAN RAZI OLSUN.
MÜSLÜMANCA DURUŞUN ADI MİLLİ ÇÖZÜM
EVET SON ZAMANLARDA TAKİP ETTİĞİM VE ÇOK FAYDALANDIĞIM MİLLİ ÇÖZÜM MÜSLÜMANCA DURUŞUN TEK ADRESİ KONUMUNDADIR. DİK, CESUR VE ŞUURLU YAKLAŞIMLARIYLA ÖRNEK TEŞKİL EDİYOR MİLLİ ÇÖZÜM. AHMET AKGÜL HOCANIN 19 KASIM CUMARTESİ GEBZEDE KONFERANSI OLDUĞUNU VE KONFERANSI TERTİP EDENLERİ ÖĞRENİNCE, AHMET HOCAYI DÜNYA ANLADI AMA ŞU MİLLİ GÖRÜŞÇÜ OLDUĞUNU İDDEA EDENLER ANLAYAMADILAR VEYA ANLAMAK İSTEMEDİLER DİYE KENDİ KENDİME SÖYLENDİM. EVET ERBAKAN HOCAYI ANLAYAMAYANLAR ONU EN İYİ TANIYAN, TANITAN VE ALGILAYAN AHMET HOCAYI TABİKİ ANLAYAMAZLARDI. ALLAH MİLLİ ÇÖZÜM EKİBİNDEN VE AHMET AKGÜL HOCADAN RAZI OLSUN.
akp ve 28 şubat
akp 28 şubatın gayri meşru çocuğudur. neden mi? çünkü akp 28 şubat sürecinden sonra dış güçler tarafından insanımıza müslüman görüntüsüyle boyanıp süslenip hipnotize edilerek pazarlanmış bir oluşumdur. akp tam abd’ci tam ab’ci ve tam batıcıdır. israille çok gizli görüşmeleri devam etmektedir. pkk ile danışıklı ve anlaşmalı çarpışma senaryoları yapılmaktadır. akp demek arkası karanlık parti, amerikan karargah partisi, aldatan ve kandıran parti demektir. uyanın artık ey asil millet uyanın. 10 yıldır yapılan tahribat tarihte yapılmadı. uyan artık ey sakallı hüsnü uyan.
akp ve 28 şubat
akp 28 şubatın gayri meşru çocuğudur. neden mi? çünkü akp 28 şubat sürecinden sonra dış güçler tarafından insanımıza müslüman görüntüsüyle boyanıp süslenip hipnotize edilerek pazarlanmış bir oluşumdur. akp tam abd’ci tam ab’ci ve tam batıcıdır. israille çok gizli görüşmeleri devam etmektedir. pkk ile danışıklı ve anlaşmalı çarpışma senaryoları yapılmaktadır. akp demek arkası karanlık parti, amerikan karargah partisi, aldatan ve kandıran parti demektir. uyanın artık ey asil millet uyanın. 10 yıldır yapılan tahribat tarihte yapılmadı. uyan artık ey sakallı hüsnü uyan.