“REFAH”TAN SONRASI “FERAH”TI!
Siyonist ve kuduz İsrail, Gazze Şeridi’nin son kenti olan REFAH’a saldırmaya başlamıştı. Refah, Mısır sınırında son sığınma diyarıydı. Mazlum ve mağdur Filistin kahramanları, Refah’ta da tutunamazlarsa, Sina Çölü’ne sürgüne yollanacaklardı. İşbirlikçi SİSİ ve Sn. Erdoğan da işte bunu sağlamak ve hıyanete kılıf hazırlamak için buluşmuşlardı. Peki, bunların FETÖ’den ne farkları vardı? O, açıkça İsrail ve ABD’nin yanında duruyor, bunlar sözde atıp tutuyor, ama özde İsrail’e yarıyorlardı. Bu arada Fetullah Gülen gibi BEL’AM tipli sahte Mesih özentili Papalık misyonerleri ve CIA görevlileri tam bir münafıklık yapıyorlardı. Bakınız, Gazze’deki soykırıma rağmen, bu Sümüklü Böcek’in İsrail’i ve ABD’yi kınadığı ve mazlum Filistin’e sahip çıktığı bir tek cümlesine bile rastlanmamıştı. Bu ABD Senatosu, İsrail’e 14 milyar dolarlık yeni yardım paketini onaylamıştı. Amerikan Başkanları ve Senatör takımı 10-11 yaşındaki kız çocuklarıyla çirkef ilişkilere batırılmış ve MOSSAD tarafından kayıt altına alınmıştı. Bunlar şantaj unsuru olarak kullanılıp ABD’nin İsrail’e hizmetkârlığı sağlanmaktaydı.
HAMAS’ın rakamlarına göre, mücahit ve müstakim Filistin tarafında çoğu çocuk ve kadın 50 bine yakın şehit, 50 bin enkaz altında kayıp, 100 binden fazla sakat ve yaralı vardı. Artık İlahi nusretin yetişme zamanıydı. Bakara: 214. ayeti şöyle buyurmaktaydı:
“Yoksa siz, daha önce gelip geçen (kavimlerin durumu) başınıza gelmeden (onların İslam yolunda ve imtihan amacıyla çektiklerini siz de çekmeden; dünyada Adil Devlete erişeceğinizi, ahirette ise) cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara öylesine belalar, yoksulluk ve hastalıklar dokunmuş ve öylesine sarsılmışlardı ki, sonunda peygamber ve onunla birlikte iman eden kimseler; ‘Allah’ın yardımı ne zaman?’ diyecek (kadar çaresiz kalmışlar ama buna rağmen davalarından asla caymamışlardı. Sadakat ve samimiyetlerini böylece ispat ettikten sonra) İyi bilin ve bekleyin ki, artık Allah’ın yardımı yakında erişecektir.”
BM Gn. Sekreteri Guterres bile, “Refah’a saldırmanın çok vahim sonuçları olacaktır!” diye uyarmıştı. Çünkü Refah, Gazze Şeridi’nin sonundaki ve Mısır sınırındaki son Filistin sığınağı konumundaydı. “Önünde ve sonunda emir (ve hüküm) Allah’ındır. İşte o gün mü’minler ferahlanıp sevineceklerdir.” (Rum Suresi: 4. ayeti) müjdesi yakındı!
Ümitsizlik küfre taşır; ümit ise imanın canıdır!
Zafer’in tarafını top tüfek değil, iman ve yürek belirlemiş olacaktır. Zayıf iman sahibi, düşmanını güçlü görüp peşinen onun karşısında ezilmeye başlayacaktır. Güçlü ve gerçek iman sahibine göre ise; Yüce Allah’ın kudreti karşısında, süper güçler bile hiç hükmünde sayılır. Nefislerinin, en düşük ve en çirkin isteklerine bile boyun eğen nice basit ve fasit insanlar vardır ki, BÜYÜK ADAM sanılır.
Erzincan Maden Felaketi, Ülkemizin Nasıl Peşkeş Çekildiğinin Fotoğrafıdır!
Altın arama ocaklarından çıkarılıp ve sağlı sollu çevreye yığılan topraklar önemli ölçüde siyanür taşımaktadır. Bu çamurların Fırat’a karışması büyük facialara yol açacaktır. Çevre Bakanlığı’nın dereyi kapatma girişimi de israftır. Amerikan şirketi ile Çalık ortaklığı, yılda 30 ton altın çıkarmaktadır. (50 ton olduğu da söyleniyor.) Türkiye’nin payı %8 kadardır. Her yıl yüzlerce ton siyanür ve sülfürik asit kullanılmaktadır. Fırat’a 350 m ötede bu zehirli atıklar yığılmaktadır. O süreçte Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner bu gerçekleri irdeleyince, Ergenekon Kumpası’na alınıp susturulmaya çalışılmıştı.
Erzincan İLİÇ Altın Madeni sahibi Alamos Gold’un CEO’su “John McCLUSKEY”in Küstahlığı!
Türk işçilerin emekleriyle adeta dalga geçen CEO, “Türklerin en iyi yaptığı iş, hafriyattır ve taşları bir yerden başka bir yere taşımaktır!” demekten sakınmamıştı. “Türkiye’deki altın madenleri için 100 milyon dolar yatırdık, kısa süre içinde 85 ton altın çıkardık ve 4 milyar dolar kazandık. Türkiye’nin yüksek enflasyon ortamında tüm işçiliği TL cinsinden yapıyoruz. Altın bize, ama siyanür Türklere kalıyor. Çok tatlı iş…” diyen Alamos Gold’un CEO’su, AKP iktidarının röntgenini yansıtmaktaydı.
Kanadalı Alamos Gold şirketi CEO’su John McCluskey’in açıklamaları şunlardı:
“Alamos Gold olarak, son 9 senede Türkiye’ye yaklaşık 100 milyon dolar yatırım yaptık, kazılarda çok başarılıydık. Mütevazı bir yatırım ile başladığımız ilk kazılardan sonra, yaklaşık 3 milyon ons’luk altın çıkardık, katma değer de buradaydı. Çok mütevazı bir sermaye yatırımı ile ilk madenimiz yoldadır. Bu maden için inşaat iznimizi yeni aldık. Çok uzun vadeli bir perspektife sahip bulunmaktayız. Biz 2009’dan beri Erzincan’dayız. İlk projemize 2010’da başladık. İlk üretimimizi 2020’de alacağız. O andan itibaren de 15 yıllık bir üretim programımız vardır. Türkiye’nin talihsizliğini kutlamak istemezsiniz sanırım, ancak döviz krizi ile üretim maliyetleri bizim lehimize oldukça düşmüş durumdadır. Biz Kirazlı’da fizibilite çalışması yaptığımızda 1 dolar 2.9 liraydı, şimdi 7 liranın biraz altındadır. Bunun bizim sermaye harcamalarımızda ciddi bir etkisi olacaktır. (Ve hele dolar 30 TL’yi aşarsa, bizim vurgun şansımız artacaktır!) Çünkü inşaat maliyetlerimizin %65’i Türk lirası ile yapılmaktadır. Diğer taraftan ise çok yüksek bir enflasyon oranı söz konusu. Dolayısıyla enflasyon Türk işçisinin bu kazancının bir kısmını geri alacaktır. Maaş ödemelerinin ne kadarı dolar ile ne kadarı TL ile yapılacak? diye sorulmaktadır. Hepsi Türk lirası ile yapılacaktır. Hiçbir yabancı çalışanı istihdam etmiyoruz. Aslında madenin kendisi sözleşmeli madeni olacaktır. Sözleşmeli personel kullanımı Türklerin çok iyi yaptığı bir şey sayılır. Hatta dünyada en iyilerden biriler. Hafriyat ve taşları bir yerden bir yere taşımakta dünyada onların tecrübesinde çok az ülke bulunmaktadır. Ayrıca kendi ekipmanları vardır. Kendi ekipmanlarını Türkiye’de üretiyorlar, bu durum, biz yabancı yatırımcıların çabasını ve kazancını artırmaktadır.” [1]
Demokratik Despotizmin Gardaşlığı!..
Sn. Erdoğan, %93 oyla tekrar Cumhurbaşkanı seçilen İlham Aliyev’i ağırlamıştı. Aliyev’le Erdoğan’ın pek çok ortak yanları vardı. Azerbaycan’da Aliyev’in özel gayretiyle yürürlüğe giren yeni siyasi partiler yasasına göre, ülkenin 3 küçük partisi de kapanma riskiyle karşı karşıyaydı. Ocak 2024’te uygulanmaya başlanan yeni yasaya göre, siyasi partilerin en az 5.000 (beş bin) üye kaydetmesi ve bu isimlerin adresleri ve telefonlarıyla, ilgili makamlara bildirilmesi şarta bağlanmıştı. Tamamına yakını iktidar ve Aliyev yanlısı güdümlü partilerin oluşturduğu parlamentoda tek sandalyesi bulunan Muhalif REAL Partisi’nin Başkanı Ilgar Memmedov; böylece en cılız muhalefetin bile yasaklandığını vurgulamıştı. Bunun gibi Müsavat Partisi Başkanı Arif Hacılı da bu yeni yasayla muhalif seslerin kısıldığını açıklamıştı. Ve zaten Azerbaycan’da Aliyev iktidarını tenkit eden bütün yazarlar ve fikir adamları cezaevlerine kapatılmış durumdaydı!.. Gazze’de mazlum Filistin Müslümanlarına acımasız bir soykırım uygulayan ve yüz binlerce masum insanı katledip sakat bırakan Siyonist İsrail’in akaryakıt ve doğalgaz ihtiyacını karşılayan… Ve ülkesinde İsrail’i kınayan miting ve protestolara izin vermeyen tek kahraman(!) olan İlham Aliyev’le, Sn. Erdoğan’ın gardaşlık aşkının mayası İsrail yandaşlığı olmasındı!?
Lütfi Yalman’ın hâlâ anlamadığı!?
IYFO İstanbul Hasbihal Meclisi’ne katılan güya SP Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Lütfi Yalman, “Erbakan Hocamız bir kez bile ‘İSRAİL DEVLETİ’ demedi. ‘Siyonist İsrail İşgal Gücü’ derdi Rahmetli… Dolayısıyla Tayyip (Erdoğan) Bey’e ulaşıp bu ifadeyi kullandırtmamız lazım!” teklifinde bulunmuşlardı. (19 Şubat 2024 – Milli Gazete – Sh: 8)
Şimdi sormak lazımdı:
1- Bu zavallılar, Tayyip Bey’in, kasıtlı ve hesaplı olarak iş birliği yaptığını bilmiyorlar mıydı?
2- Bazı ağabeyleri gibi, kendileri de mi ara sıra Tayyip Bey’le görüşüp bazı ricalarını iletiyor ve bu ilişkiden onur mu duyuyorlardı?
3- Yoksa milletimizi daha kolay ve daha rahat aldatması için Tayyip Bey’e böyle taktikler mi öğretiyorlardı?
4- Yahu, gerçekten bunlar hangi davaya ve hangi kafaya hizmet ediyorlardı?
İsrail’in Türkiye’yi dolaylı işgali mi yaşanmaktaydı?
Manisa Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yılmaz’ın: “Suriyelilere Hazine arazisi!” iddiası!
Manisa Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yılmaz, Suriyeli sığınmacıları Türkiye’de kalıcı hale getirmek için beş ildeki Hazine arazilerinin, Birleşmiş Milletler (BM) fonu ile Suriyelilere verilmesi yönünde talimat aldığını ancak bu talimatı kendi kentinde yerine getirmediğini açıklamıştı. Tolga Akalın ile kameralar önünde görüşen Manisa Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yılmaz’ın iddiaları, tartışmaya yol açmıştı. Yılmaz, “Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) projesinde beş ilin seçildiği, Suriyelilere Hazine arazilerini verme” talimatı aldığını şu sözlerle aktarmıştı: “Cumhurbaşkanı’nın himayelerinde bir proje yapılıyormuş: FAO. Beş il seçmişler, geldiler buraya. Vali imzalamış, bizim de partner olarak imzalamamız gerekiyormuş. Birleşmiş Milletler’in bir başkanı geldi. ‘Suriyelilerin burada kalıcı olarak Hazine arazilerinin bunlara verilmesi, 30 dönüm 50 dönüm filan’ dedi. 3,8 milyon dolar bir hibe gönderilecekmiş… Sonra Yunt Dağı’nda, Recepli, Örselli, Karavelli’de bunlara yer vereceklermiş… Onlara: ‘Cumhurbaşkanımız söylemiş olabilir. Ben bunu imzalayamam’ dedim.” Maalesef Aydın, Bursa ve Balıkesir’in projeyi imzaladığını kaydeden Yılmaz, “Protokolü hazırlayanlar, ‘Buradaki asli unsurlar’ diyor. ‘Türk ve Suriyeliler eşit şekilde bundan faydalanır’ diyor. Dedim ki: Suriyeli asli unsur değil. Asli unsur biziz. Bunlar da burada mülteci, misafir statüsünde bulunduğundan imzalamıyorum. Bir kavga bir gürültü başladı. Kendilerine; “Ben size 4 milyon dolar vereyim, alın siz Amerika’ya götürün dedim” ifadelerini kullanmıştı. İddiayı Meclis’e taşıyan Kürşad Zorlu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a, “Bu şekilde bir proje yürütülmekte midir? Yürütülmekte ise proje ile amaçlanan nedir? Projeye hangi illerde, ne kadarlık arazi tahsisi yapılması hedeflenmiştir?” sorularını aktarmıştı. [2]
Erdoğan’ın yıllarca hakaret, sonra ziyaret ettiği Mısır, Gazze sınırında duvarla çevrili yeni tampon bölge inşasına başlamıştı!
İsrail’in Gazze nüfusunun yarısından fazlasının sığındığı Refah’ta planladığı kara harekâtına ilişkin endişeler artarken, yeni uydu görüntüleri Mısır’ın Gazze’nin güney sınırı boyunca kilometrelerce genişlikte bir tampon bölge inşa ettiğini ortaya çıkarmıştı. Maxar Technologies tarafından çekilen uydu görüntüleri, Gazze sınırının yaklaşık 3,5 kilometre batısında Şeyh Zuweid-Rafah Yolu boyunca uzanan duvarın inşaatının devam ettiğini kanıtlamıştı. Videoda yol boyunca vinçler, kamyonlar ve beton bariyerlerin kurulduğu anlaşılmaktaydı. İnşaatı kamuoyu önünde kabul etmeyen Mısır’da Dışişleri Bakanlığı 11 Şubat’ta İsrail’i olası Refah saldırısı ve “Filistin halkını yerinden etmesi” konusunda uyaran bir açıklama yayımlamıştı. Wall Street Journal, ismini açıklamayan Mısırlı yetkililere dayanarak, bölgede 100 binden fazla insanı barındırabilecek “20 kilometrekare duvarla çevrili bir alan” inşa edildiğini yazmıştı. Londra merkezli Sina İnsan Hakları Vakfı tarafından 12 Şubat’ta, bir vincin yol boyunca beton duvarları kaldırdığını gösteren bir video yayınlanmıştı. Ayrıca inşaat ekiplerinin zemini düzleştirdiği görülüyordu. Sivil toplum örgütü, iki yerel müteahhidin kendilerine “duvarın Mısır silahlı kuvvetleri tarafından yaptırıldığını” söylediğini aktarmıştı.
Bu şeytani plan, Refah dahil Gazze Şeridi’nin tamamen boşaltılması, Filistinlilerin Sina Yarımadası’na taşınması amacıyla hazırlanmıştı. Sisi ve Erdoğan ise bu Siyonist plana taşeronluk yapmaktalardı.
İsrail’in, Mısır sınırındaki Refah kentine saldırısına dünyadan tepkiler artmıştı!
İsrail hükümetinin Mısır sınırındaki Refah kentine kara saldırısı başlatacağına ilişkin ifadelerinin ardından birçok ülke ve uluslararası kuruluştan İsrail’e tepkiler yağmıştı. İsrail’in, Gazze’nin Mısır sınırındaki Refah’a saldırılarında 100’den fazla kişi katledilmiş durumdaydı. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, New York’ta 8 Şubat’ta düzenlediği basın toplantısında, Gazze halkının oraya gitmek istediği için gitmediğini, mecbur bırakıldıklarını kaydederek, “Han Yunus ve Gazze’nin diğer taraflarında gördüğümüz korkunç trajedi, Refah’ta da olmadan insani ateşkes sağlanmalıdır.” ifadesini kullanmıştı.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, 8 Şubat’ta Gazze’nin güneyine doğru itilen yüz binlerce kişinin dar bir bölgeye sıkıştığını hatırlatarak, “(İsrail’in) Hemen ya da yakın zamanda Refah bölgesinde askeri operasyonlara başlayacağı yönündeki planları görmedik. Filistinliler, Refah bölgesinde içinde ve çevresinde korunuyorlar. Orada yerlerinden edilmiş çok sayıda insan var. Şu anda (Refah’taki) bu insanlara yönelik askeri operasyonlar bir felaket olur ve bu bizim destekleyeceğimiz bir şey değil.” açıklamasında bulunmuşlardı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel de Biden yönetiminin Refah’a yönelik askeri operasyonu desteklemediğini vurgulamıştı. [3]
Özetle; Mısır, İsrail’in Refah’a saldırı açıklamasının ardından Filistinlilerin barınması için “tampon bölge” inşa etmeye başlamıştı. Böylece, İsrail’in Gazze’yi Filistinlilerden arındırma hedefi de gerçekleşmiş olacaktı. Böylece İsrail amacına ulaşmış olacaktı. Ardından Lübnan’ın güneyi ve sonra Suriye’nin güneyine ve ardından Türkiye’ye saldıracaktı.
Güney Afrika, UAD’ye İsrail’in Refah’a saldırı planı nedeniyle yeni tedbir talebinde bulunmuşlardı!
Uluslararası Adalet Divanı (UAD); İsrail’in, Refah kentine planladığı saldırının ortaya çıkaracağı büyük çaplı öldürme, zarar verme ve yıkım eylemleri sebebiyle Güney Afrika Cumhuriyeti’nin acil şekilde yeni tedbirlere hükmedilmesini talep ettiğini açıklamıştı. Güney Afrika’nın başvurusuna göre, İsrail’in, Refah kentine planladığı saldırı büyük çaplı öldürme, zarar verme ve yıkım eylemlerine neden olacak ve bu, hem Divan’ın 26 Ocak tarihli ihtiyati tedbir kararlarının hem de Soykırım Sözleşmesi’nin ciddi ve telafisi mümkün olmayan şekilde ihlal edilmesi anlamını taşımaktaydı. Güney Afrika’nın başvurusunda, UAD İç Tüzüğü’nün 75. maddesi uyarınca davanın her aşamasında tedbir kararlarına hükmedebileceği ifade edilirken, 26 Ocak’tan bu yana Gazze’deki durumda Mahkeme’nin acil dikkatini gerektiren önemli gelişmeler olduğu vurgulanmıştı. Normalde 280 bin kişinin yaşadığı Refah’ta şu anda yarısından fazlasını çocukların oluşturduğu yaklaşık 1,4 milyon kişinin çoğunlukla derme çatma çadırlarda yaşadığına işaret edilen başvuruda, Uluslararası Kızıl Haç Komitesi’nin, “Refah’taki Filistinli nüfusun tahliyesi için ‘hiçbir seçenek’ olmadığı” şeklindeki açıklamasına atıfta bulunmuşlardı.
Başvuruya göre, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri, BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve çok sayıda uluslararası sivil toplum kuruluşu, Refah’taki insani drama dikkati çekiyor. Başvurusunda, UAD’nin ciddi zararlara yol açabilecek çok acil durumlarda duruşma yapmaya ihtiyaç duymaksızın derhal tedbir kararlarına hükmedebileceğini belirten Güney Afrika, Divan’ın bu yetkiyi kullanarak, İsrail’in Refah’taki saldırılarına ilişkin yeni tedbir kararına hükmetmesi talebini aktarmıştı.[4]
İsrail’in hazırladığı her iki savaşı bitirme planında da Refah’a saldırı vardı!
Netanyahu topyekûn bir zafer isterken, Gantz uzun bir ara teklifinden yanaydı. Han Yunus’taki çatışmalarsa yoğunlaşmıştı. İsrailli yetkililer, HAMAS’la esir takası konusunda olası bir anlaşma ihtimali dışında Gazze Şeridi’ndeki savaşı sona erdirmek amacıyla hem Tel Aviv hem de Washington için kabul edilebilir bir takvim ayarlamıştı. Yetkililer her halükârda sınır şehri Refah’a saldırıyı da içeren bir planda buluşmuşlardı. Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronot gazetesinden aktardığına göre, İsrail Savaş Kabinesi savaşı sona erdirmek için stratejik bir plan geliştirme çabasındaydı. Savaş Kabinesi üyeleri arasında, savaş hedeflerinin tamamına veya mutlak çoğunluğuna ulaşılmasını sağlaması beklenen bu türden en az iki plan hazırlanmıştı. Birincisi, Başbakan Binyamin Netanyahu ve ABD’deki elçisi, Stratejik İşler Bakanı ve Savaş Kabinesi üyesi Ron Dermer’in planıydı. İkincisi ise Savaş Kabinesi’ndeki iki Bakanın, eski Genelkurmay Başkanları Benny Gantz ve Gadi Eisenkot’un planıydı.[5]
İşgalci İsrail ‘güvenli bölge’ dediği Refah’a saldırmıştı!..
Soykırımcı İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik 7 Ekim’de başlattığı havadan, denizden ve karadan saldırılar 129 gündür aralıksız devam ediyordu. İsrail’in, güvenli bölge olduğunu iddia ederek insanları sürdüğü Gazze’nin Mısır sınırındaki Refah’a saldırılarında 100’den fazla kişi ölmüştü. Borrell, ‘Artık endişemizi ifade etmekten başka bir şey yapmalıyız. Artık birçok kişi İsrail’in eylemlerinin orantılı olmadığını, ölü sayısının kaldırılamayacak düzeyde olduğunu söylüyor.’ diyerek uyarmıştı. İsrail güçlerinin Gazze Şeridi’nin çeşitli bölgelerine kara, hava ve denizden yürüttüğü saldırılar, ardında ölü ve yaralıların yanı sıra büyük yıkımlar bırakarak 129. gününde de sürüyordu.[6]
Siyonizm Açısından; Filistin Halkını Sina’ya Sürgün için Amerika-Arap-İsrail Koalisyonunun Gizli İttifakı!
Direniş Ekseni’nin İsrail’e topyekûn savaş ilan ettiğini varsayalım. Batılı ülkelerin safı zaten açıktı. Böylesi bir savaşta Arap Birliği, İslam İşbirliği Örgütü ve Körfez İşbirliği Konseyi hangi safta yer alırdı? İsrail’in Gazze’nin Mısır sınırındaki Refah kentine saldırmasıyla savaşta son aşamaya geçilmiş olacaktı. Refah’ın savaştaki son durak olacağı beklentisi, uluslararası siyasi atmosferle ve İsrail saldırılarının sıralamasıyla doğrudan alâkalıydı. İsrail rejiminin Gazze Şeridi’ne yaptığı saldırılar özetle şu sırayla yapılmıştı. İsrail rejimi kara saldırısından önce Gazze Şeridi’nin kuzeyine havadan halı bombardımanı yaptı ve kuzey bölgelerindeki halkı güneye göç etmeye zorladı. Kara saldırısını ise üç aşamalı olarak planlamıştı.
Birinci aşamada, Gazze’nin kuzey, orta ve güney bölgeleri arasındaki bağlantıları kopardı. Saldırılarını Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Beyt Hanun, Beyt Lahiya ve Gazze kentlerine yoğunlaştırdı. İkinci aşamada, Gazze Şeridi’nin orta bölümünü hedef aldı. Cuhr ed-Dik, Bureyc, Deyr el-Beleh, bu aşamada ana hedefler oldu. Üçüncü aşamada ise saldırılar güneye kaydırıldı. Şu an Han Yunus’a yönelik saldırılarını sürdüren Siyonist İsrail rejimi, son aşama olarak Mısır sınırındaki Refah kentini hedef almıştı.
Refah kentinin savaşın son durağı olacağı varsayımı, sadece uluslararası siyasi şartlarla alâkalı sanılmasındı. Gazze Şeridi’nin coğrafi bölgeleri ve rejimin bu saldırı sıralaması da Refah kentinin savaşın son durağı olacağını hatırlatmaktaydı. Zira Mısır’ın iş birliği yapmaması nedeniyle Selahaddin Ekseni’ne saldırı, gündemden çekildiğine göre; İsrail ordusu Refah kentine karadan girdiği zaman Gazze Şeridi’nde ayak basmadığı hiçbir yer kalmamış olacaktı. Yani Refah kenti, İsrail rejiminin savaşın başlangıcında koyduğu hedefleri gerçekleştirebileceği son yer konumundaydı. Çünkü Gazze Şeridi’nin daha önce girdiği kuzey ve orta kesimlerinde ne HAMAS’ı saf dışı bırakmıştı ne de direnişçiler tarafından tutuklanan İsrailli esirleri kurtarmıştı. Tam aksine İsrail’in Refah saldırısı, İslam ve HAMAS cephesinin FERAHINI hazırlayacaktı!
Refah Kenti Son Sığınaktı!
Gazze Şeridi’nin güneyinde, Mısır sınırında yer alan Refah kenti, İsrail saldırıları nedeniyle yerlerinden edilen yüz binlerce kişinin sığındığı bir bölge konumundaydı. Şehir, 2,3 milyon ile Gazze’nin yaklaşık yarı nüfusuna ev sahipliği yapmaktaydı. İsrail güçleri, Refah kentini sık sık hava saldırılarıyla hedef almıştı. İsrail’in Refah kentine kara saldırısı başlatması halinde sivillerin Gazze Şeridi’nde sığınacak yerleri kalmayacaktı. İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda en az 20 bini çocuk, 10 bini kadın olmak üzere, 50 bin Filistinli öldürülmüş durumdaydı. Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tamamen tahribata uğramıştı.[7]
Refah’a sığınan Filistinliler, “Gazze’den ayrılmaktansa ölmeyi tercih ettiklerini” açıklamıştı!
Siyonist İsrail’in katliamları, Gazzelilerin direncini kıramamıştı. Refah’a sığınan Filistinliler, “Her ne olursa olsun Gazze’den ayrılmaktansa ölmeyi tercih ettiklerini” vurgulamışlardı.
İşgalci İsrail’in, uluslararası uyarılara rağmen saldırılarını sürdürdüğü Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentine sığınan Filistinliler, “kara saldırısı endişelerine rağmen bölgeyi terk etmeyeceklerini” vurgulamışlardı. Gazzeli 62 yaşındaki Raid eş-Şurafa, “Burada öleceğiz. Mısır Sina’sına göç etmeyeceğiz. Beni öldürseler de Refah’tan çıkmam. Bu sadece benim değil, tüm halkın yaklaşımı. Gazze’de ölürüm, ama buradan gitmeyi düşünmem bile!” sözlerini haykırmıştı.
Gazzeli 19 yaşındaki Kusay Abdüllatif de, İsrail’in yüz binlerce sivilin sığındığı Refah’a kara saldırısı başlatmasından endişe duyduklarını hatırlatmıştı. Refah’ın dışına çıkmak fikrini reddeden Abdüllatif, “Refah, yerinden edilmiş insanlarla tamamen dolmuş durumda. Her yer kalabalık. Gazze Şeridi’nde güvenli bir nokta kalmadı” diye uyarmıştı. Gazzeli genç, uluslararası toplumun İsrail’in Filistin halkına karşı gerçekleştirdiği katliamlar ve zorla yerinden etme politikası karşısındaki sessizliğine anlam veremediklerini ve şaşkın olduklarını vurgulamıştı. Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Beyt Hanun kentinden zorla yerinden edildiğini ifade eden bir diğer Filistinli İnsirah Hamed, işgalci İsrail’in Refah’a saldırması halinde korkunç katliamlar yapacağını aktarmıştı. Olası bir kara saldırısı karşısında Refah’taki yoğun insan nüfusunun karşı karşıya kalacağı durumun endişe verici olacağını belirten Hamed, tüm bunlara rağmen Gazze Şeridi dışına göç etme fikrini reddettiğini tekrarlamıştı. Hamed, “Sina’ya ya da başka bir yere gitmektense, Gazze Şeridi’nde ölmeyi tercih ederim. Vatanımız olmayan bir ülkede ne yapacağız?” diye haykırmıştı.
Filistin, kurtlar sofrasındaydı ve artık kutlu kurtarıcı ortaya çıkmalıydı!
İşgalci İsrail çetesi, bunca desteğe rağmen, Filistin mücahitleri karşısında hezimete uğramıştı. Şimdi sinsi planlar ve meşru olmayan yöntemlerle sonuç almaya çalışmaktaydı! Siyonistlerin en büyük destekçisi; başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batı’nın işbirlikçi yöneticileri olmaktaydı. ABD ve İngiltere; çocuk, kadın ve sivil halkla savaşan soykırımcıya, şartsız ve limitsiz destek veriyorlardı. Vahşet noktasına ulaşmış soykırımın yanında yer alan Batı ülkeleri dünyada devamlı güven ve itibar kaybediyorlardı. 1945’te kurulan BM, çeşitli kurumlarıyla insan hakları, barış, güvenlik, eşitlik gibi konularda insanlığa vaatlerde bulunmuştu. BM içinde ağırlıklı yeri olan ABD, İngiltere ve Fransa bu süreçte Filistin’deki işgali bile durduramamıştı. Dahası, işgalciyi teşvik etmekten utanmamışlardı. Bu yüzden barış ve güvenliği sağlamak konusunda BM’nin fonksiyonu kalmamıştı. Şimdi gözler adalet, şefkat ve merhametiyle dünyayı kuşatacak İslam Birliği’ne çevrilmiş durumdaydı.
Dünyada sömürgeciliğin babası sayılan İngiltere, sömürerek var olmaya alışmıştır. Sömürgeler Bakanlığı, bütün dünyayı sömürü alanı sanmaktadır. Siyonist Yahudi güdümlü İngiltere’nin Osmanlı’yı yıkmaktaki rolü açıktır. 1. Dünya Savaşı sürerken, İngilizler 1917’de Filistin’i işgale başlamıştır. Sonra Yahudileri bölgeye taşımıştır. BM’den İsrail’in devlet olması kararını çıkartarak Filistin’in işgalini İsrail’e bırakmıştır. İsrail, 76 yıldır bölgeyi savaş alanına çevirmiş bulunmaktadır. HAMAS’ın Aksa Tufanı harekâtı, İsrail’i bozguna uğratmıştır. HAMAS, 7 Ekim’den bu yana askeri üstünlüğü elinde tutmaktadır. İsrail Gazze’yi kara, deniz ve havadan bombalamıştır. Buna rağmen netice alamamıştır. İşgalciyi geldiği yere gönderme zamanıdır.
İşbirlikçiler Yenilmiş Durumdaydı!
HAMAS’ın atağa geçtiği 4 ayı aşan süre içinde, İsrail ve Batı ülkelerinin reklâm edildiği gibi “güçlü” olmadığı yakından anlaşılmıştır. Yakın zamana kadar İngiltere perde arkasındaydı. Herhalde, dublör kullanıyordu. Yemen’deki Husiler’in, İsrail’e giden ticaret gemilerinin Kızıldeniz’den geçmesine izin vermemesinden itibaren, İngiltere perde arkasından çıkmış ve İsrail işbirlikçisi olduğunu ortaya koymuşlardır. ABD ile birlikte Husiler’e karşı 400’den fazla hava saldırısı yapmışlardır. Fakat nafile! Husiler geri adım atmamıştır. ABD ve İngiltere’nin birlikte yaptığı hava saldırılarıyla Husiler’i yıldırma çalışmaları karşısında, Husi Tümgenerali Abdüsselâm Cahaf, saldırıların kendilerini Gazze’yi savunmaktan alıkoyamayacağını açıklamıştır: “Yemin ediyoruz, parçalanmış atomlara ayrılsak bile Gazze’yi terk etmeyeceğiz. Oraya giden Siyonist gemileri hedef almaya devam edeceğiz.”
ABD, direniş karşısında bocalamaya başlamış ve Husi direnişine karşı Çin’den yardım istemek zorunda kalmıştır. Hâlbuki Husiler devlet bile sayılmamaktadır. Yemen’deki hükümetin ABD yanlısı politikalarını protesto etmek için kurulmuş bir grup konumundadır. Koskoca 2 milyarlık İslam dünyası bile bu gerçeği kavrayamamıştır. İnançlarından aldıkları onurlu bir duruşla, baştan beri Kudüs, Mescid-i Aksa ve kutsal Filistin topraklarını savunan mücahitleri zalimlerin insafına terk etmek imanla, vicdanla bağdaşmamaktadır. ABD halkı Biden yönetiminden rahatsızdır. Hükümetin İsrail’e sınırsız yardımını istemiyorlar. Temsilciler Meclisi son yardım kararını onaylamadı. Biden önümüzdeki Başkanlık seçiminde seçilememekten endişe duymaktadır. 25 eyalet, Teksas’la Meksika arasındaki sınır sorununda Biden’ı suçlamaktadır.
[1] (https://www.youtube.com/watch?v=2zMiDYXlWEE – 31 Temmuz 2019)
[2] https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/…
[3] 12 Şubat 2024 – aa.com.tr/tr
[4] 13 Şubat 2024 – trthaber.com
[5] 14 Şubat 2024 – indyturk.com
[6] 12 Şubat 2024 – yirmidort.tv
[7] https://www.yirmidort.tv/dunya/israil-refaha-saldiriyor-onlarca-kisi-hayatini-kaybetti-
Kudurmuş siyonist,domuz misali
Saldırır mazluma,sınırsız hınçla
İnsan suretlidir,iblis gübresi
Sonunu hazırlar,kahpe alçakça!..
Bu böyle gitmez ki, tarih değişir
Vahşi deccalizmin,bağrı deşilir
Akındır İlahi,Nusret yetişir
Sadıklar safları sıkı tuttukça!..
Gazze ışık oldu,karanlık çağa
İman,şuur öğretti,tüm Müslümana
İnsanlık vicdanı,geçti atağa
Milli Çözüm kurar, düzeni Hak’ça!..
Aşk sarınca her yanını
Kurban akıtır kanını
Yoğrulmak için canını
Gece gündüz yoran azdır.
Bugün hak yolda can verenlere
Selam olsun
Dalgalar halinde bölük bölük
Allah için can verenlere
Selam olsun
Oluk oluk kurban gibi can verenlere selam olsun
Sadakattir bu uğurda safını
Belli Edenlere selam olsun
Filistin, kurtlar sofrasındaydı ve artık kutlu kurtarıcı ortaya çıkmalıydı!
Hamasın 7 Ekim Aksa Tufanı ile herkes ayarını ortaya koymuştu. Bütün barbar batı dünyası birlik olup bir avuç mücahit karşısında rezil olmuşlar ve Erbakan Hocamızın Amerikayı kartondan bir aslanı yırtar gibi yırtıp atacağız dediğini hatırlayınca aslında bunun çok kolay olduğunu anlıyoruz. Hamasın yiğitleri kendi üzerlerine düşeni yapmış ve düşmanı rezil kepaze etmişti ama başta Müslüman liderler, sonrasında ise halkları imtihanını verememiş ve sınıfta kalmıştı. Vakit hiç bir zaman geç değildi nasıl ki Hz.Yunusun kavmi örneği gibi tövbe eder ve hatalarımızdan geri dönerde kardeşlerimize sahip çıkarsak kurtuluruz diğer türlü maalesef sonumuz azaptı.
Siyonistin Refah’a girmesi Gayretullah’a dokunur ve şeytanın sonu gelirdi. Refah ile bütün insanlık feraha kavuşacaktı.
FİLİSTİN
Kuduz it İsrail
Vampir ve katil
İşbirlikçiler dahil
Hepsi aynı, bunu bil
Ticaret tam gaz
Utanma olur biraz
Kışın sonu yaz
Gâvur laftan anlamaz
Filistin imani mesele
Hamasa terör diyor, hergele
Her ortamda eleştirmeye
Yer arıyor, kertenkele..
İktidarı muhalefeti
İş yürütür, gizli gizli
Sözde dünya liderleri
Törenle karşılar, bebek katilini..
Milli Çözüm, gerçek sözüm
Milli Görüş, yönüm ve özüm
Hakikati, görür gözüm
Bu yoldan yoktur, geriye dönüşüm..
Bir ülke kendi topraklarında çıkan ALTIN madenini neden diğer ülkelere peşkeş çeker, çıkarılan altının %98-99 unu götürüyorlar, altını çıkarmak için kullandıkları siyanür gibi zehirler hem bizim topraklarımızı suyumuzu havamızı dolayısıyla o bölgede yaşayan her türlü canlı dahil insanları etkileyecek, lakin çıkan ALTIN başkalarının olacak, nasıl müsade edilir böyle bir duruma, vatanını milletini seven birisi nasıl izin verir böyle bir şeye aklım almıyor inanın. ülke ekonomisine katkı sağlasa, en azından yarısı bizim devletimize kalsa e hadi diyeceğiz ama. ne kadar sebebi belli olsa da şaşirıyor insan işte.
***
Gazzedeki kardeşlerimiz herkesin gerçek yüzünün ortaya çıkmasına, Batı dünyasının İslam’ı tanımasına ve halkların müslaman olmsına vesile olmasına sebep olmakta, Gazzedeki kardeşlerimiz ölürken İnsanlığın dirilmesine ve İsralin haritadan silinmesine ve arkasından Süper Güç zannedilen devletlerin diz çöktürülüp Adil Düzen medeniyetine dayanan YENİ BİR DÜNYANIN kurulmasına vesile olacaklar inşallah. Rabbim kardeşlerimize güç kuvvet versin, şehit olanların şefaatlerine nail olacak işler yapmayı bizlere nasip eylesin. Bizlere de o kardeşlerimizin imanından nasip eylesin amin.
İsrail vurulup, hüzün dinecek
ABD Avrupa, pusup sinecek
Bu devran dönecek, ampül sönecek
Adil Düzen Kars’ta, Fars’tadır dostlar!.
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/dikkat-edin-dostlar-siir/
Siyonist İsrail’in Filistin toprakları üzerindeki genişleme isteği ve yerleşim politikaları konusundaki keskin tavrı, Müslüman Filistin halkının kendi vatan toprakları üzerindeki baskı ve zulümler karşısında hissettikleri güvensizlik ortamı siyasi ve içsel zorlukları beraberinde getirmekle beraber, Siyonist İsrail’in Filistin’e karşı gerçekleştirdiği operasyonlar ve sivil halkın zarar görmesi, Siyonist İsrail anlayışını tüm insanlığın vicdan anlayışı karşısında yerle bir etmiştir.
Sorgulanması gereken bu durumun ne için ve ne amaçla yıllardır
ısrarla sürdürülmek istendiği? Kolay ve herkes için adil bir düzen önerisinde
bulunan bir lider yok mu?
İslam dünyasının lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın
perspektifinden, İslami değerlere dayalı bir adalet ve barış çağrısı
kapsamında:
1. İslam birliği ve dayanışması: İslam ülkelerinin birlik içinde hareket etmeleri ve Filistin’e destek vermeleri gerektiğini savunmuştur. İslam birliğinin kurulması, Siyonist İsrail’in Filistin topraklarındaki baskı ve işgal anlayışına karşı güçlü uluslararası bir set çekmeyi amaçlamıştır.
2. Diplomatik alanda İslam birliği olarak mücadele edilmesi gerekliliğini savunmuştur.
3. Barışçıl çözümler: İslam’ın barış ve adalet ilkeleri ile birlikte Filistin halkının haklarını ve özgürlüklerini koruyacak adil bir düzeni işaret etmiştir.
Sonuç olarak, Filistin halkı kendi kaderini belirleme hakkına
sahip olduğunu bağımsız bir devlet olarak yaşama ve uluslararası toplumlar
tarafından devlet olarak tanınmasını savunmuştur.
Bu sebeple Adil Düzen, Milli Görüş, Milli Çözüm…
ÖNEMLİ OLAN KULLUK İMTİHANINI VERMEKTİR!
Şeytanın askerleri Siyonist Yahudiler Arzı Mevud planlarını gerçekleştirmek isterlerken Sözde İslam Ülkeleri liderleri bir araya gelerek yine o meşhur tarihi kınama mesajlarını yayınladılar birkaç gün önce yazık çok yazık. 2 Milyar İslam alemini temsil edemeyen İsrail uşağı ve aşığı liderler yine bizleri şaşırtmamıştır. Gazzede feryat eden bir baba ümmeti PEYGAMBER Efendimize şikayet ederken beyin kavurucu feryatlar arşa yükselmekteydi. Daha ne kadar bu duruma tahammül edilecek? Ey işbirlikci AKP ticaret anlaşmalarını bitirdik derken gemiler hala İsraile malzeme taşımaktaydı. Bu gemilerin sahibi olan baronlarla hangi milletvekili ve bürokratların ortaklıklar var ki kimsenin sesi çıkmıyordu. Gazzeden başlayarak Refaha sıkıştırılan Filistinli kardeşlerimizin imdadına kim yetişecek. Yardım götüren kamyonlardaki erzaklar siyonist israil askerleri tarafından talan edilmekte araçlar kullanılmayacak hale getirilmektedir. Tüm dünyanın gözü önünde masum biçare halk açlığa mahkum edilmektedir. Ancak sadece yöneticiler değil duyarsız ve uyuşturulmuş halkımızdan da farklı ses çıkmamaktadır. Bunu vebalini kimler nasıl ödeyecek Ey Alim, Ulema geçinen Hacı Hoca mollalar Allahın kahrı bizi bulmadan neden bu zulüm düzenine karşı sesinizi çıkarmıyorsunuz. Refah bölgesindeki insanlarında mı ölmesini bekliyorsunuz…? Aynı felaketler yoksa yakında bizi de bulacak ama o zaman iş işten geçmiş olacak….
YA RAB İNANIYORUZ VE İMAN EDİYORUZ BU ÜMMETİ VE İNSANLIĞI KURTACAK MİLLİ ÇÖZÜM İNKILABINI KOLAYLAŞTIR ÇABUKLAŞTIR. AMİN
David Hearst tarafından middleeasteye.net adlı internet sitesinde kaleme alınan
“REFAH İSTİLASI: GÖRÜNÜRDE YENİLGİ VARKEN, NETANYAHU NASIL ZAFER İLAN EDEBİLİR?” başlıklı yazılan bazı bölümler
…
“Hamas, İsrailliler ateşkes yapılması gerektiğini anlayana kadar savaşmaya devam etmeye hazır.”
Hamas’ın bu savaşı sürdürebileceğine olan güveni, ne İsrail savaş kabinesinin ne de Washington’un kamuoyu önünde ele almadığı bir konudur. Eğer Hamas gerçekten sırtını duvara dayamışsa ve son kalesi Refah’ta sadece birkaç tabur kalmışsa, neden bu kadar kendinden emin davranıyor? Pazar günü Kerem Şalom bölgesinde İsrail askeri hedeflerini vurmaya devam ediyor, dört askeri öldürdü ve diğerlerini ağır yaraladı.
‘Dört tabur kaldı?!’
Gazze’nin büyük bir kısmını enkaza çeviren yedi aylık bombardımanın ardından Hamas nasıl oluyor da boyun eğmiyor? İsrail ordusu defalarca Hamas savaşçılarının çoğunu yok ettiğini ve Refah’ta sadece dört tabur kaldığını söyledi. Bunu Hamas’ın askeri yetenekleri hakkında bilgi sahibi olan bir kaynağa sordum. “İsrail ordusunun çekildiği her yerde Hamas yeniden ortaya çıkıyor: Kuzeyde, merkezde ve güneyde” diye yanıtladı. İsrail askerleri Netzarim Koridoru’nu işgal ediyor, ancak oradaki kontrol noktaları giderek daha savunmasız hale geliyor, bu yüzden müzakerelerde bu hattan çekilme teklifinde bulundular.”
İsrail’deki bazı askeri uzmanlar da aynı fikirde ve safları kırmaya hazırlar. Yedek Tümgeneral Yitzhak Brick, Maariv’de şunları yazdı: “Bibi (Netanyahu), askeri olarak çıkmaza girdiğimizi çok iyi biliyor… Ordu, Gazze Şeridi’nin yüzde 80’inin (Refah hariç) kontrolünü ele geçirdikten sonra, Gazze Şeridi’nden güçlerini geri çekti, çünkü onların yerini alacak başka bir gücü yoktu. Sonuç olarak Hamas, İsrail ordusunun bıraktığı tüm bölgelere topluca geri döndü ve buralarda kontrolü yeniden ele geçirdi.”
İngiltere ve diğer ülkelerde terörist bir grup olarak kabul edilen Hamas’ın silahlı kanadı olan Kassam Tugayları için ne asker toplama ne de patlayıcılar herhangi bir sorun teşkil etmiyor. Hamas’ın 7 Ekim’de Gazze’nin bazı bölgelerinde gerçekleştirdiği saldırıya karşı ilk muhalefetin ardından, İsrail’in savaşının bir bütün olarak Filistinliler için varoluşsal bir tehdit oluşturduğu netleştiği için, tüm gruplardan Filistinliler savaşçılarının arkasında durdu. Yedi ay süren savaşın ardından Hamas için sınırsız bir asker kaynağı var – on binlerce… Savaş zamanındaki bu destek dalgası, el-Fetih ile Hamas arasındaki siyasi rekabetin acı tarihinin üstesinden geliyor. Ayrıca sınırsız bir patlayıcı kaynağı var. BM’nin geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamaya göre, 7 Ekim’den bu yana Gazze’ye o kadar çok patlayıcı atıldı ki, bölgeyi patlamamış bombalardan temizlemek 14 yıl sürebilir. Başka bir deyişle, yaklaşık yüzde 15’lik bir başarısızlık oranıyla, patlamayan bomba ve füzelerden elde edilen patlayıcı madde, Hamas’ı uzun süre idare edebilir. Bazı patlayıcılar zaten geri dönüştürüldü. Kassam, Gazze’nin merkezindeki el-Muğraka bölgesindeki bir saldırıda F16 savaşçılarının patlayıcılarını ve füzelerini kullandığını söyledi. Polis mühendisleri 2014’te iki aydan az süren hava saldırılarından sadece Han Yunus ve Refah’tan beş ton patlamamış mühimmat kurtarabildiyse, yedi ay süren günlük bombardımandan ne kadar daha fazlası kurtarıldı?
—
Daha büyük bir baş ağrısı
Tüm bunlar Hamas’ı, İsrail kara kuvvetlerinin kendisini yok etme girişimlerine karşı koyabileceğinden ve hayatta kalabileceğinden emin kılıyor. Kaynaklarımdan biri, “Direnişi sürdürme konusundaki güvenleri yüksek” dedi. “İsrail, yol açtığı yıkımı, onları teslim olmaya zorlamak için bir kaldıraç olarak kullanmaya çalıştı. Ancak bu yıkım iki ucu keskin bir kılıç haline geldi. İsrail’i eşi benzeri görülmemiş bir şekilde teşhir etti. Şu anda Hamas’ın değil, İsrail’in kendisinin başı dertte. Hamas’a destek savaşın başlamasından bu yana en yüksek seviyede. Ve [ABD Başkanı] Joe Biden sıcağı hissetmeye başlıyor. Tüm bunlar Hamas’a müzakere konusunda güven veriyor.” Yaklaşan Refah savaşının, uluslararası hukuka göre sorumluluğun İsrail’e ait olacağı bir dizi katliama neden olacağı gerçeğinden kaçış yok. İsrail güçleri Han Yunus’a yaptıklarını Refah’a yaparsa, Refah yerle bir olur. Han Yunus daha önce Hamas’ın karargâhı olarak tanımlanmıştı, ancak İsrail güçleri dört aydan fazla süren bombardımanın ardından, kentin tamamen yok edilmesi dışında harekâtlarını meşru gösterecek hiçbir neden bulamadan geri çekildi. Refah aynı muameleye maruz kaldıktan sonra İsrail hala hayatta kalan rehineleri geri alamayacak, Hamas liderlerini yakalayıp öldürememiş olacak. Hamas her iki konuda da kendine güveniyor.
Bu nokta, İsrailli yedek tümgeneral Brick tarafından da tekrarlanıyor: “Bibi de Refah’a girmenin hiçbir şey getirmeyeceğinin farkında. Aksine, sorunu onlarca kez daha da kötüleştireceği için bunun tersi doğrudur. İşgalinden sonra Refah’ı da terk etmek zorunda kalacağız… Refah’a girmemiz, dünya ülkeleriyle ve barış içinde olduğumuz Arap ülkeleriyle ilişkilerimizi tamamen yok edecektir.”
“Bunun çok zor sonuçları olacak, her şeyden önce: İsrail Devleti’ni siyasi ve ekonomik alanlarda tecrit etmek ve zaten başlamış olan silah ambargosunu uygulamak. Refah’a girmek, kaçırılan hiçbir kişiyi canlı bırakmayacak ve çok sayıda kurbanımız olacak.”
Refah’tan sonra Netanyahu’nun başı şimdikinden daha büyük bir baş ağrısı çekecek: Görünürde yenilgi varken nasıl zafer ilan edilir?
https://kudushaber.com.tr/d/14233/refah-istilasi-netanyahu-nu-maglubiyeti-ortme-cabasi
Kudüs Haber Ajansı – KHA | kudushaber.com.tr
Bir sosyal medya kullanıcısı, Gazze’deki Müslümanların durumunu Kızıldeniz’i geçen Hz Musa ve ümmetinin durumuna benzeterek; son firavun askeri girene kadar denizin açık kaldığını hatırlatmıştı. Müslümanlar niçin deniz kapanmıyor diye meraklanırken, son askerin girmesiyle deniz kapanmış ve firavun gavuru da cehennemi boylamıştı. İşte bugün de Gazze’de olan zulmün herkesin ayarını ortaya koyan bir sınav olduğunu hatırlatmış, herkesin ayarının ortaya çıkmasından sonra inşallah israil belasından da kurtulacağımızı ümit ettiğini söylemişti. Bu kişiyi haklı çıkarır şekilde ülkemizin yöneticileri uzun süredir inkar ettikleri İsrail’e ticaret meselesini mecburen ifşa etmiş ve artık mal satılmayacağını beyan etmişlerdi. Oysa Gazze’de taş üstünde taş kalmayalı çok oluyor. İşin daha acısı bazı iddialara göre ticaret gemileri önce Yunanistan vb ülkelerin limanlarına uğrayıp İsrail’e gidiyor. Ayrıca Azerbaycan petrolünün yine Ceyhan üzerinden İsrail’e ulaştığı ifade ediliyor. Bir başka haberde ise Akdeniz’de bir sürü Türk ticaret gemisinin İsrail’e erzak taşıdığı konuşuluyor. Yazımızda ifade edildiği üzere “Refah’tan sonrası ferahtı” inşallah. Bu ferahlığa erenlerde de bitaraf olan olmayacaktır inşallah. Bu ateşe odun taşıyan soysuzlarla, söndürmek isteyen asiller arasında ayrım net bir şekilde çok yakında ortaya koyulacaktır.
İman hakkı tutmaktır
İnsanın gerçek kimliği tarafgirliğidir, tarafını tuttuğu her yerde savunduğu ve uğruna baş koyduğu şey hak mıdır, batıl mıdır? Bu sorunun cevabı ayarımızın ve değerimizin göstergesidir. İslam ise ayarımızı düzeltme ve bizi hakka yöneltme mektebidir. İnsanoğlu genellikle güçlü gördüklerine taraf olmaya ve kalabalıkların yanında bulunmaya meyillidir. Cenabı Hak Enam suresi116. Ayetinde. (Eğer yeryüzündeki insanların ekserisine uyarsan onlar seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Çünkü onlar ancak zan ardında yürürler ve sadece yalan uydururlar) buyurmaktadır. Bu ayeti kerimeden şunları anlıyoruz.
1_ Her asırda yeryüzündeki İnsanların büyük ekseriyeti maalesef cehalette gaflet üzerinde olacaktır.
2 çoğunluğa değil hakka ve İslam’a uyulacaktır
3 çoğunluk Haktan ve mutlak doğrudan ziyade zan ve Tahminlerin peşinde koşacaktır.
4 batıl üzere olan kesimler bilerek yalan uydururlar ve yanlışı savunurlar, kalabalıklar ise bunları aldanırlar.
5 ayette herhangi bir din ve mezhep mensubu belirtilmeyip, genel bir ifade ile yeryüzündekilerin ekserisi buyurularak, bu çoğunluğun daha önce hak iken, sonradan bozulan ve yozlaşan Yahudi ve Hristiyanlık dini mensupları olabileceği gibi,
Sözde şeklen müslüman görünen ve Dindar geçinen, ama İslam’ın Hayat programını ve adalet kurallarını istemeyen, Yahudi gibi düşünüp Hristiyan gibi yaşadığı halde yine de müslüman bilinen birçok Kimselere de uyulmaması ve aldanılmaması gerektiği de ikaz edilmektedir. Evet inandığınız gibi yaşayamazsınız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız. Şimdi varsa vicdanınıza sorun nasıl yaşıyoruz? Vallahi gazzeliler inandıkları gibi yaşıyor ve Şahadet şerbetini içiyor.
Gazzeli 62 yaşındaki Raid eş-Şurafa, “Burada öleceğiz. Mısır Sina’sına göç etmeyeceğiz. Beni öldürseler de Refah’tan çıkmam. Bu sadece benim değil, tüm halkın yaklaşımı. Gazze’de ölürüm, ama buradan gitmeyi düşünmem bile!” sözlerini haykırmıştı.
Başta Filistin olmak üzere Bir çok ülke siyonistler tarafından kurtlar sofrasına konmuş durumdaydı
inşallah bu süreç
bütün zalim ve işbirlikçilerin sonunu getirecek bir dönem olur beklentisindeyim.
Makale öylesine detaylı hazırlanmışki bütün hedef amaç gaye siyonistlerin kazandığı milletlerin kaybettiği bir yönde,tabiki bu onların hesabı,
Allah’ında bir hesabı var elbet.Siyonistlern Sistemini bitirecek,Hakkın hakimiyeti ilan edecek kutlu bir lidere ihtiyaç vardır
Siyonist İsrail ile kasıtlı ve hesaplı olarak iş birliği yapan işbirlikçileri hala anlamayan zavallılar!
Siyonist İsrail, Türkiye’nin dolaylı işgali için işbirlikçi iktidarı kullanmaktaydı.
İşbirlikçi iktidar, Siyonist İsrail’in Gazze’yi Filistinlilerden arındırma hedefinin gerçekleşmesi için çalışmaktaydı.
Sisi ve Erdoğan, Refah dahil Gazze Şeridi’nin tamamen boşaltılması ve Filistinlilerin Sina Yarımadası’na taşınması amacıyla hazırlanan Siyonist şeytani plana taşeronluk yapmaktalardı.
İlham Aliyev’le, Sn. Erdoğan’ın gardaşlık aşkının mayası İsrail yandaşlığıydı.
Ey Siyonist Yahudiler, işbirlikçi hainler ve yandaşları!
Dünyada zillet ve hezimeti, ahirette ise cehennemi hak ettiniz!
Çok acı ve alçaltıcı azap, artık arkanıza takılmıştır ve yakında size ulaşacaktır, bekleyin!
Artık İlahi nusretin yetişme zamanıydı.
“Yoksa siz, daha önce gelip geçen (kavimlerin durumu) başınıza gelmeden (onların İslam yolunda ve imtihan amacıyla çektiklerini siz de çekmeden; dünyada Adil Devlete erişeceğinizi, ahirette ise) cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara öylesine belalar, yoksulluk ve hastalıklar dokunmuş ve öylesine sarsılmışlardı ki, sonunda peygamber ve onunla birlikte iman eden kimseler; ‘Allah’ın yardımı ne zaman?’ diyecek (kadar çaresiz kalmışlar ama buna rağmen davalarından asla caymamışlardı. Sadakat ve samimiyetlerini böylece ispat ettikten sonra) İyi bilin ve bekleyin ki, artık Allah’ın yardımı yakında erişecektir.”
İsrail ve Batı ülkelerinin reklâm edildiği gibi “güçlü” olmadığı artık yakından anlaşılmıştı.
Siyonist İsrail’in katliamları, Gazzelilerin direncini kıramamıştı!
Zafer’in tarafını top tüfek değil, iman ve yürek belirlemiş olacaktı.
“REFAH”tan Sonrası “FERAH”tı!
İsrail’in Refah saldırısı, İslam ve HAMAS cephesinin FERAHINI hazırlayacaktı!
“Önünde ve sonunda emir (ve hüküm) Allah’ındır. İşte o gün mü’minler ferahlanıp sevineceklerdir.” (Rum Suresi: 4. ayeti) müjdesi yakındı!
Filistin, kurtlar sofrasındaydı ve artık kutlu kurtarıcı ortaya çıkmalıydı!
Yüce Allah’ın kudreti karşısında, süper güçler bile hiç hükmünde sayılırdı.
“Andolsun, (peygamber ve Hakka rehber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir (tarafımızdan şu garantiyi vermişizdir):
Elbette onlar; mutlaka kendilerine yardım edilecek (nusret verilecek ve zafere eriştirilecekler)dir.
Ve hiç şüphesiz; Bizim askerlerimiz (ve desteklediklerimiz) elbette galip gelecek (zalimlerin ve kâfirlerin düzenlerini devirecek)lerdir.” Sâffât Suresi 171-173
Milli Çözüm inkılabı gerçekleşecektir…
Hakk gelecek bâtıl zail olacak!
Ecdadıdımızın cihana hâkim zengin ve güçlü olduğu dönem;
2. Viyana kuşatmasından sonra duraklama dönemi ile birlikte maddi güç batının eline geçti. İlim ve bilimin kurucusu Müslümanlar, cihad yerine tembelliği seçti. İçtihat yerine taklitçiliğe yöneldi.
Sultan Abdülhamid, büyük bir özveri ile Siyonistlerin planlarını geciktirdiysede tahtan indirildi. 1. Dünya savaşıyla bütün İslam alemi esir edildi. Gazi Mustafa Kemal öncülüğünde kazanılan İstiklal Harbi zaferi, Büyük İsrail’in kuruluşuna engel oldu. Bütün dünyayı Filistin’e çevirmek isteyenler başarısız oldu ve İslam Alemi bağımsızlıklarını kazandı.
Kıbrıs Fatih’i Erbakan Hoca ile 1974’te 4 asırlık makus talihimiz değişti..
Düşmandan daha beter olan ihanet ile;
D-8 İslam Birliği, Ağır Sanayi Hamlesi, Havuz sistemi (denk bütçe) ve Adil Düzen Projeleri engellendi.
Merhametten maraz doğdu! Hristiyanların katlettiği Yahudilere kucak açan Osmanlı İmparatorluğu, Siyonistler ve uşakları elleriyle parçalandı..
80 yıllık iktidarlar geldi geçti! Pakraduniler, Masonlar, İslam Kahramanı ilan edildi. Din düşmanları zulüm ve zorbalığa girişti ancak..
Ne İslam dünyası ne dünya tarihi böylesini görmedi! Elçiye ihanetle zirveye çıkanlar, en yükseklerden yerin dibine geçeceklerdi!
Kurucululuğunu Erbakan Hocamızın yaptığı Hamas, azıcık imkânı dağlar kadar imanı ile zalimlerin dünyasını cehenneme çevirdi!
Gazze Siyonist mezarlığı oldu. Caydırıcılığını kaybeden ve savaşı kaybederse Orta Doğuda tutunamayacağını bilen Siyonistler, Refah’a girdi..
Kapsamlı bir Kara Harekatına bile başlayamadan, Refah ve Güney Lübnan’dan büyük darbeler alan Siyonistler, hergün onlarca leş vermekteydi..
Arkasına ABD ve Haçlı Birliğini alarak dünyayı Armageddon savaşına zorlamak isteyen Siyonistler, bütün helak olan kavimler gibi felaketlerini ve acı akıbetlerini acele istemekteydi.
Kızıldeniz yarıldı, Mü’min ve Münafık birbirinden ayrıldı! Mücahidler karaya (Refah’a) çıkınca, zalimlerin hepsi boğulmak üzere denizin içine varınca..
İlahi intikam gerçekleşecektir İnşAllah!
Zalim ve hainlerin kahru perişan olması için Allah, güçsüz ve çaresiz görülen sadakat ehli eliyle nurunu tamamlayacaktır!
Hamas’ın darbesi sadece fragmandı.
Çok yakında bütün dünya Erbakan Hocayı ve sadıklarını tanıyacaktı..
“AKDENİZ, İSRAİL’E MEZAR OLACAK!”
Prof.Dr. Necmettin ERBAKAN
O kadar açık bir şekilde Milli Çözüm makalede belge ve bilgiler ışığında ifade etmiş ki Allah razı olsun. Sadece bir hatırlatma da bizden olsun..
Ey halkımız; AKP 22 yılda yaşadığınız dininizi aldı elinizden, yerine riyakârlığı koydu. Ramazan’da teravihte hınca hınç doldurduğunuz küçük camilerinizi aldı, yerine bomboş dev camileri koydu. Esnafı aldı, AVM’leri koydu. Ev sohbetlerinizi aldı, devlet arazisinde kapısının mühürlenmesinden korktuğunuz dev yurtları, vakıfları, dernekleri koydu. Bayramda aile ziyaretlerinizi aldı, bayram tatillerini koydu. Baba yadigârı bahçeli evlerinizi aldı, apartmanlar koydu, üç kuruşunuz bin lira oldu ama afiyetle yemek nasip olmadı. Devlet ihalelerini yandaşlarına paylaştırdı, karşılığında onurunuzu, haysiyetinizi aldı. Sizi de kendine benzetti, kızınızı, oğlunuzu aldı. “Şam’da namaz kılacağız” dedi, evlatlarınızın canını aldı. Mütahitlerin ve yolsuzlukların önünü açtı, sizin de canınızı aldı. Bütün kaynakları tüketti, yeniden kendinizi anlatabileceğiniz bütün imkânları elinizden aldı ve sizin de itibarınızla birlikte yıkılıp gidiyor. Ülkemizin bütün madenlerini, Siyonist şirketlere peşkeş çekiliyor hâlâ sessizlik içindeyiz.
Gerçek te İsrail ile normalleşme anlaşması imzalar. Binlerce gemilerle İsrail e yardım da bulunuyorlar. Nutuklarında Filistinin yanında olduklarını kahramanca söyleyebiliyorlar.
Filistinde, Gazze’de üstümüze düşenleri fert ve devlet olarak yapamadığımız için Allahın kahrına uğramaktan yine Allah’a sığınıyoruz. Ya Rabbim sen bizleri koru…
“Yoksa siz, daha önce gelip geçen (kavimlerin durumu) başınıza gelmeden (onların İslam yolunda ve imtihan amacıyla çektiklerini siz de çekmeden; dünyada Adil Devlete erişeceğinizi, ahirette ise) cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara öylesine belalar, yoksulluk ve hastalıklar dokunmuş ve öylesine sarsılmışlardı ki, sonunda peygamber ve onunla birlikte iman eden kimseler; ‘Allah’ın yardımı ne zaman?’ diyecek (kadar çaresiz kalmışlar ama buna rağmen davalarından asla caymamışlardı. Sadakat ve samimiyetlerini böylece ispat ettikten sonra) İyi bilin ve bekleyin ki, artık Allah’ın yardımı yakında erişecektir.”
Ümitsizlik küfre taşır; ümit ise imanın canıdır!
Zafer’in tarafını top tüfek değil, iman ve yürek belirlemiş olacaktır. Zayıf iman sahibi, düşmanını güçlü görüp peşinen onun karşısında ezilmeye başlayacaktır. Güçlü ve gerçek iman sahibine göre ise; Yüce Allah’ın kudreti karşısında, süper güçler bile hiç hükmünde sayılır. Nefislerinin, en düşük ve en çirkin isteklerine bile boyun eğen nice basit ve fasit insanlar vardır ki, BÜYÜK ADAM sanılır.
“Peki, bunların FETÖ’den ne farkları vardı? O, açıkça İsrail ve ABD’nin yanında duruyor, bunlar sözde atıp tutuyor, ama özde İsrail’e yarıyorlardı.” Cümlesini ve yukarıdaki makaleyi Türkiye’de yazabilecek kaç kişi vardı?
Üstad Ahmet Akgül Hocamız her zaman olduğu gibi; kimsenin gösteremediği bir cesaretle yine hakkı haykırmıştır. Hem de; öyle gizli odalarda, kenar köşelerde imalarla değil; Herkesin anlayacağı netlik ve muhatabının duyacağı mertlikte söylemiştir. Belgesiz, bilgisiz, kuru hamasetle değil; ispatla, itiraz edilemez nitelikte, doğru zamanda, bilgelikle izah etmiştir. Çıkar, zerre menfaat için değil; Allah’ın rızası, kullarının hatırı, insanların rahatı ve menfaati amacıyla yaptığı da açıktı!..
Ve katillerle işbirlikçilik içerisinde olanları, rezil ve zelil edeceğine ve imanın (Hakkın) kazanacağına (Allah’ın izniyle) zerre şüphe duymadığının göstergesiydi bu iman, cümleler (açıklamalar) ve yazılar.
MEDET, EY KADİR-İ MUTLAK!Ya Rabbi Gazze’de, insanlık iflas
Zalim İsrail’i, kıl tepe taklak!..
Ne şuur ne onur, ne iman ihlas
Palavra sıkıyor, densiz dangalak
Yetiş imdada ey, Kadir-i Mutlak!..1
Siyonist İsrail, kudurmuş domuz
ABD ve AB, veriyor omuz
Kutlu bir rü’yada, buyurdun rumuz2
Sönmeden gel ey Dost, vicdan ve ahlâk
Tez yetiş imdada, Kadir-i Mutlak!..
İsrail’e yakıt, su gıda yollar
Mazlum can çekişir, o seçim kollar
Bak nifakta İbni, Sebe’yi sollar
Özü sözü farklı, yırtıyor gırtlak
Yetiş imdada ey, Kadir-i Mutlak!..
İSRAİL YIKILACAK!
Filistin mağdur mazlum, halkı mücahit
Yaşanır mı hürriyet, haysiyet yoksa…
Şu Siyonist İsrail, kuduz koca it
Layık mı o Kutlu, makamı yıksa
Vaktidir Ebabiller, mermiler sıksa
Bekleyin şahlanacak, Mescid-i Aksa…
Tüm ümmeti kuşattı, zillet ızdırab
Mekke Medine mahzun, ve Kudüs harab
Gayrı imdadımıza, Sen yetiş Ya Rab
İsa Mesih gelip de, kandilin yaksa
Kurtulup şenlenecek, Mescid-i Aksa!
Kudurmuş domuz gibi, saldıran gâvur
Milyar mü’min kalbini, barbarca kavur
Ya Rabb bu azgınları, kahrınla savur
Resulüllah teşrifle, haline baksa
Derdini açmaz mıydı, Mescid-i Aksa!
Selahaddin Eyyubi, toplasın nefer
Mehdiyet ordusuyla, başlasın sefer
Deccalizmi devirip, yaşansın zafer
O hidayet Yıldızı, üstüne sarksa
Boynu bükük kalır mı, Mescid-i Aksa!
Hak yolda alnından, ey ter akanlar
Helâk olup gidecek, tüm şer bakanlar
Derlenip toparlanın, ey Erbakanlar
Cümle âlem gelecek, aşk ile raksa
Huzura kavuşacak, Mescid-i Aksa!
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/israil-yikilacak-siir-2/
Ümitsizlik küfre taşır; ümit ise imanın canıdır!
Zafer’in tarafını top tüfek değil, iman ve yürek belirlemiş olacaktır. Zayıf iman sahibi, düşmanını güçlü görüp peşinen onun karşısında ezilmeye başlayacaktır. Güçlü ve gerçek iman sahibine göre ise; Yüce Allah’ın kudreti karşısında, süper güçler bile hiç hükmünde sayılır. Nefislerinin, en düşük ve en çirkin isteklerine bile boyun eğen nice basit ve fasit insanlar vardır ki, BÜYÜK ADAM sanılır.
Allah’ın izniyle bütün kötülükler geldiği deliğe geri dönecek İnşallah biz de buna şahitlik edeceğiz
İnşaallah dediğiniz gibi olur. Fakat iyi niyet temennileri icraatla mümkün olur
Dünyanın fiili değişimini 7 Ekim Sabahı Hamasın asil çıkışı ateşledi…..
İnşallah Fikri değişim ise çok yakında Türkiyeden başlayacak ve Prof Necmettin Erbakan hocamızın her türlü hazırlığını yaptığı Adil Düzen programları ve dudakları uçuklatan görülmemiş savunma mekanizmaları ile bir Milli Çözüm inkılabı gerçekleşecektir..
Tüm insanlığın ortasında bir kanser uru olan bu Siyonist terör şebekesi ve işbirlikçileri tarihin en ağır zilletini yaşayacaktır…
Buna imanımız tamdır kardeşim