RÜ'YA ÖZLEMİ
Lütfen mahrum, etme bizi
Müjdelerden, işaretten…
Galip buyur, hepimizi
Koru şirkten, hasaretten…
Rü’yalarla, teşrif buyur
Hikmet öğütlerin duyur
Yoksa kulun, gafil uyur
Bu manevi, meşveretten…
Dost varsa, yalnız kalınmaz
Gönül teşvişe, salınmaz
Kalbi körle, yol alınmaz
Uzak eyle, hakaretten…
Hainin dokunmaz hayrı
Kimsemiz yok, Senden gayrı
Bırakma, Kur’an’dan ayrı
Yoksun kılma, maharetten…
El âleme, bahar yazdı
Bize her gün, kış ayazdı
Lakin kalbimiz, beyazdı
Ruh kurtuldu, esaretten…
Neye yarar, boş riyalar
Umut olsun, tüm hülyalar
Kutlu haber, hak rüyalar
Ayırma hiç, basiretten…
İlham eyle, in’amını
Daim arttır, imanımı
Hayra çevir, gümanımı
Mağfur buyur, mazeretten…
Olgunlaştır, oldur bizi
Bu imanla, öldür bizi
Ya Rabb sonsuz, güldür bizi
Cennetinde, ziyaretten…
Bilirsin, nasıl özledim
Altmış yıl, yolun gözledim
Hasretle bağrım közledim
Yanıp bittim, hararetten…
Has kevser, fincanlarımla
Saf elmas, mercanlarımla
Milli Çözüm, canlarımla
Nasiptar et, mağfiretten… (Amiin, Amiin, Amiin)
Ey insanlar, eğer dilerse (Allah) sizi giderir (fırsatınızı ve iktidarınızı bitirir) ve (yerinize) başkalarını getirir. Allah, buna güç yetirendir. Nisa 133
Hakikat mesajına son tercüman gibiydin..
Bu garip ruhumuza, taze güman gibiydin..
Münafıklara maraz, bize derman gibiydin..
Gönüllerin duası, gözlerin yaşı mıydın?
Ey şerefli şahsiyet, Sen sabır taşı mıydın?
Kesin olgunlaşmadan çıbanları deşmezdin.
Teşhis, tesbit olmadan, tedaviye geçmezdin
Hainlerin kurduğu, tuzaklara düşmezdin
Zalimlerin kâbusu, bilginler başı mıydın?
Bu ne soylu tavırdır, sen sabır taşı mıydın?
Sen Hakka sevdalıydın, haksızı kayırmazdın
Ucuz kahramanlığa, tenezzül buyurmazdın
Uzun, ince hesaplar, şeytana duyurmazdın
Himmeti huzur veren, veliler şahı mıydın?
Yorulmaz ve yılmazdın, Sen sabır taşı mıydın?
Hiç bileğin bükülmez, devamlı dipdirisin
Sevgi bağın sökülmez, sadıkların pirisin
Sırrına akıl ermez, ulaşılmaz birisin
Dokunan cezbe alır, hikmet kumaşı mıydın?
Hiç acele etmezsin, Sen sabır taşı mıydın?
Siyonist canavarı, can evinden vuracak
Zulüm ve sömürüye, son verip durduracak
Türkiye eserinle, fermanlar buyuracak
Nebi, sıddıkların, salih yoldaşı mıydın?
Bu ne onurlu sebat, Sen sabır taşı mıydın?
Dünya değiştirmeye, soyunan adam Sendin
Bıkmadan mazlumları, savunan adam Sendin
Has gönülde sevilip, sayılan adam Sendin
Ters görene sormalı: Ya hu, sen şaşı mıydın?
Ey korkusuz kahraman, sen sabır taşı mıydın?
Zuhurat bekliyoruz, gayrı bitsin bu sancı
Nasibsiz nankörlerin, yüze vursun utancı
Sen Aziz Hocamızsın, başlarımızın tacı
Sohbetlerin sağaltır, ruhlara aşı mıydın?
O ne bitmez bereket, Sen sabır taşı mıydın?
Soruna ürkek değil, tam da bir erce bakardın
Saadet ikliminde, şimdi yüce Hakandın
Ey mutluluk müjdesi, çünkü sen Erbakan’dın
Sen Süleyman mührünün, o sırlı kaşı mıydın?
Bu ne büyük dirayet, Sen sabır taşı mıydın?
Göklere mi çekildin, gaybubet mi başladı
Bu ne acı haberdir, beyin yürek haşladı
Gafiller ölüm sanır, hayat yeni taçlandı
Mübarek vücudunla, nur beden naşı mıydın?
Aziz Asil Hocamız; Sen Sabır taşı mıydın?
Hani Allah, onları (düşman ordularını) Sana uykunda (sayıca) az gösteriyordu; eğer Sana (onları) çok gösterseydi, kesinlikle yılgınlığa kapılacaktınız ve (cihadla ilgili) işler konusunda gerçekten çekişmeye başlayacaktınız. Ancak Allah (mü’min mücahitlere) esenlik (kurtuluş) bağışladı (ve onları bu durumdan kurtardı). Çünkü O, elbette sinelerin özünde saklı duranı Bilendir.
Bilirsin, nasıl özledim
Altmış yıl, yolun gözledim
Hasretle bağrım közledim
Yanıp bittim, hararetten…
Has kevser, fincanlarımla
Saf elmas, mercanlarımla
Milli Çözüm, canlarımla
Nasiptar et, mağfiretten… (Amiin, Amiin, Amiin)
Lütfen mahrum, etme bizi
Müjdelerden, işaretten…
Galip buyur, hepimizi
Koru şirkten, hasaretten…
Rüyalara “Kur’an’a, Resul (Sav)’e” uygun bir bakış açısıyla bakan ve bu gerçeği makalelerle itiraz edilemez nitelikte izah edip tüm art niyetli kesimin marazını kurutan asrımızın Üstadı Ahmet Akgül Hocamızdı. Ve,
Manevi mesajlara en çok kıymet veren ve gelen mesajı anlayıp yapılması gerekeni hemen yerine getirme noktasında Ondan daha hassası yoktu!
Manevi mesajları anlam ve yorumlama noktasında ilmine, ferasetine yaklaşan olmadı.
Özellikle Aziz Erbakan Hocamızın görüldüğü rüyalar yolu ile gelen manevi mesajların şifresi sadece Üstad Ahmet Akgül Hocamızda bulunmaktaydı. (Çünkü hepimiz çok iyi biliyoruz ki Aziz Erbakan Hocamızı hayata dinlerken ne söylediği tam anlayamayan bizler (Fetö, Tsk, Atatürk, Adil Düzen, münafıklar… konusundaki sözlerini, tavırlarını tam manası ile anlayıp, gerektiği şekilde sorumlulukları kuşanamayan bizler) rüyalarını anlamaktan/yorumlamaktan/tevil etmekten aciz kaldığımız her halimizden belliydi. Hala daha İşin sahibinin, manevi müjdelerin vesilesinin, Üstad Ahmet Akgül Hocamız olduğunu anlamayanlar deli…
Manevi mesajları anlama-anlatma noktasında ki cabası (Manevi mesajları dikkatle arşivleme, defaatle okuma ve uygun her kesimin anlatma yönünde) en öndeydi.
Manevi rüyalar ile yalan yanlış bilgiler doğrultusunda ki rüyaları “Kur’an, Resul (Sav), Aziz Erbakan Hocamız” süzgecinden geçirip sahtesini, yalan yanlış olanı da hayra yönlendirme noktasın da üstüne yoktu. Temel ölçülere uygun olmayan düşüncelerin Üstad Ahmet Akgül Hocamızın eliğinden geçmesi söz konu değildi.
Olaylara Kur’an, Sünnet, Kıymetli zatlar ve Aziz Erbakan Hocamızın penceresinden hep baktığından ve Hayatı iman ve cihat olduğu için manevi müjdelerin muhatabı olmuştur.
Hakikate şaşı bakanlar mahrum, Haktan, elçisinden taraf olanlar “zafer, sevinç manevi müjdelerden” her daim nasipdar olacaklardır inşallah.
KİŞİ SEVDİĞİ İLE BERABER
İnsan sevdiği ile beraberdir
Sadık; Davası, fikri izindedir
Şaşmaz yol Kur’an Kerimdir
Kalpten kalbe Ruh birleşiktir
Dostla rüyalar ayrı güzeldir!.
Önem öncelik sırası mühimdir
Bunu karıştırmamak gerektir
Rüyayı ilk saymak tehlikedir!
Aslolan hükümdür ayetlerdir
Rüyalar müminlere takviyedir
Ahirzaman’da rüya müjdedir!
Mümin gönüller için neşedir
Elbet manevi füze mermidir
Tek rüya ile amel tehlikelidir
Kıstaslara uymak mecburidir
Dost hayatının neresindedir?
Zihninde mi kalbinde midir!.
Dilinde mi her zerrende midir
Onunla isen O hep seninledir
Rüyada Onu görmek sevinçtir
Milli Çözüm Dergimizin sitesinde 2021 tarihinde yayınlanan,son kısımda linki de verilen şu paylaşım herbirimiz için büyük dersler içermektedir:
…Erbakan Hocamız: “Kimin imanı artar veya azalırsa, belası da artar veya azalır. O halde insanın, her zaman başına gelen şey Allah’ın imanını artırması, sevap kazanması için olmayabilir. Belki de imanı azaldığı, imanı yara aldığı için başına gelenler bela cinsindendir!” buyurdular. Ben: “O halde hep korku içinde mi olmalıyız Aziz Hocam?” dedim. Erbakan Hocamız: “Korku demeyelim, ama ‘her an kendinizi denetleyip muhasebe içinde olmalısınız,’ diyelim. İmanınızın derecesini sürekli kontrol altında tutmalısınız! Hedefiniz her an O’nun rızası olmalı. Kalbinde Allah’ın rızasına ulaşma isteği olan kişi, yolun yarısını almış demektir. Kurtuluş; sebep ve vasıtalara bakmaksızın, tüm olup biteni Allah’tan bilmektir!“ buyurdular. Ben: “Peki, kayıp nedir Aziz Hocam?” dedim. Erbakan Hocamız: “Her yeni günde, dini mübin için kazançta olmayan kimse kayıptadır! Yaşayacaklarına ve yaşadıklarına başkasını sebep gören, telafisi için başkasından destek ve yardım bekleyen kayıptadır. Allah’tan başka tutunduğun her şey başına bela olur! Bize göre gerçekten inanmış insanı diğerlerinden ayıran cümle şudur; ‘Vardır Rabbimin bir bildiği!’ İmtihan ve sıkıntılar üst üste geldiğinde; ‘Rabbim beni benden daha iyi bilir’ dersen sana, kadere rıza verilir. Böyle demezsen ne olur? Hem mecburen başına gelmiş olanı çekersin, hem de dünya ve ahirete dair hiçbir kazancın olmaz. Peki, bu tevekkül ve teslimiyet eksikliği yüzünden Allah’ın rızasını ve ahiret sevabını kaybetmeye değer mi? Siz siz olun, birkaç günlük ömre aldanıp da yarın Allah’ın huzurunda mahcup olmayın! Eğer Allah’ı sevdiğini iddia ediyorsan, başına gelen bela ve musibetlerden şikayet etme! Şikayet edersen, sevgin yalandır!.. ‘Ama Hocam, ben kulum, bazen aciz düşebilir, şikayet edebilirim’ dersen de, halini Allah’a şikayet et. Allah ki kulunu affeder. Rahatsızlığına merhamet eder, şifa verir. Şikayetini kulunun başına kakmaz. Bir de sıkıntı anında veya kurtulduktan sonra tevbe eder, acziyetini ortaya koyarsan, yaşadığın sıkıntıyı sevaba çevirir. Yanılır, şaşırır halini kula arz eder, şikayet edersen; sıkıntıdan kurtulsan da, sıkıntı içinde ölsen de seninle ilgili konuşacak bir şey bulup, sürekli seni acziyetinle ilgili daraltır. İnsanın başına gelen şeyler, hiç kimsenin değil, kendisinin eliyledir. İnsanın hayatı, düşüncelerinin ürünüdür. İnsanın mutluluğu, mutsuzluğu, endişesi veya gönül huzuru sadece kendi ruhundan kaynaklanır! Kusurlarını gör, üzerinde düşün, onların tedavisiyle meşgul ol. Zikrullah ile arkadaş ol ve dilini tut. Her gün, dününü tart, ders çıkar… Bugün aynı hataları yapmadan tertemiz yaşa… Yarın için, Rızayı İlahi, cennet ve Cemal için ümitlen… Şöyle de kendine: ‘Hangi günah Rabbimin merhametinden daha büyük olabilir ki?!..” buyurdular. Bir süre sessiz beklediler sonra devam ettiler.Biri
Erbakan Hocamız: “Dünyanın özeti nedir biliyor musun? Mezardakilerin bin pişman oldukları şeyler için, dünyadakilerin birbirini yemesidir!.. Öyle çok şaşırıyorum ki; hesaba çekileceğine kesin olarak inanan bir insanın tek gayesi nasıl mal-mülk toplamak, yığmak olabilir?.. Kabre girenleri görüp kendisinin de bir gün muhakkak kabre gireceğini kesin olarak bilen bir insan, nasıl olur da her an gülebilir?.. Oysa asıl gaye ve gayret, ruhu kemale erdirmek, nefsi yenmek, bedeni ölüme hazırlamaktır! Eninde sonunda varacağın yer kabir değil mi? Bak, insan ömrünü anlamak ve anlatmak aslında öyle kolaydır ki… Düşün ki, yürürken arkandan bir arslan koşuyor. Bütün gücünle bu aslandan kaçmak için koşmaya başlıyorsun. Kaçarken yolda bir kuyu ve kuyuya sarkıtılmış bir ip görüyorsun. ‘Hemen ipe sarılıp kuyuya ineyim’ diyorsun. İpi ellerinle sıkı sıkı kavrıyorsun. Kuyuya inerken, kuyunun dibinde kocaman bir yılan olduğunu fark ediyorsun. Yılan ağzını açmış sana doğru yükseliyor. Tam o esnada biri siyah biri beyaz iki tane fare görüyorsun. Tutunduğun ipi kemirmeye başlıyorlar. Sen her yerden bela ile karşı karşıya iken, ağzında tatlı bir şey hissediyorsun. Bir arı bir damlacık balı ağzına bırakıyor… Sen o balın tadına aldanıp-oyalanıp da asıl tehlikeleri unutursan işte bu gaflet yanılgısıdır. Peşinden koşan aslan, ölüm meleğidir. İçinde yılan bulunan kuyu, senin mezarındır. Sarıldığın ip, dünya hayatıdır. Siyah ve beyaz fare ise, gece ile gündüzdür; ömrünü kemirirler. Ağzında hissettiğin bal da geçici bir lezzettir ve sana aslanı unutturur!.. Tüm bunları yaşarken veya yaşadıktan sonra da atalarının temizliğine, ibadetlerine güvenme, atalarının dindarlığı ile kurtulacağını sanma. Babanın yediği yemekle senin karnın doyuyor mu ki? ‘Ben Hocamı çok seviyorum, O’nun sevgisi beni kurtarır’ da deme! Çünkü kişinin ahlâkı, sevdiği kişinin ahlâkı ile aynı olur. Bu sevenin keyfine ve tercihine bağlı değildir; sevgi bunu icap ettirir. Seviyorum dediğin kişiyle hayat amacın ve ahlâk ayarın aynı değilse, sevdiğini iddia etme! Beraberlik ve kurtuluş bekleme!..
Ahmet’in yazılarını, Ali’nin (Mert), Bizim videolarımızı tek tek dinleyip, yine tek tek yazdığı kayıt notlarını, belge ve yazıları okurken de, öyle kaza-bela savar cinsinden okumayın. Okumak üç türlüdür;
1- Dilin okuması; kıraattır…
2- Aklın okuması; tefekkür ve anlamaya çalışmaktır…
3- Kalbin okuması ise; hayattır!.. Okuduklarını ve duyduklarını hazmedip uygulamaktır.
Unutmayın, elindeki sırrı saklamayana yeni sırlar verilmeyecektir… Yapılan uyarıları yok sayana yeni uyarılar gereksizdir… Uyarıları yok saymak da bir şekilde uyarıyı kabul etmemektir!.. Gerçekten inanan bir insan uyarıyı dikkate alır! İnanan ve Allah’a yakın bulunan bir insan olmanın özeti; ulaşamadığına tevekkül, ulaştığına rıza ve şükür, kaybettiğine ise sabır ve hakkında hayır olduğunu kabuldür. Zira, hayatına dönüp bir bakarsan, iyi bir şeyden mahrum edildiğini düşündüğün her sefer, aslında hep daha iyi şeylere yönlendirildiğini göreceksin! O halde; her ne olursa olsun, Allah’ın hükmünün senin için en uygun ve en yararlı şey olduğu hususunda kalbini de ikna et!.. Rabbimizin haşa olmadığı, her aşamasına dokunmadığı bir hayat olur mu? Rabbini ve uyarılarını dikkate alıp, O’nu hayatının merkezine oturtacaksın! O’nsuz bir hayat kurmaya çalışırsan, sonsuz hayatı kaybedersin! Hayatının merkezine Rabbini koyduğun an, finali sen oynarsın, perdeyi kader kapatır! Cennet, cemal ve sonsuzluk sonun olur!” buyurdular. Sonra kısık bir sesle mırıldanmaya başladılar…
Cana cefa kıl ya vefa
Kahrın da hoş, lütfun da hoş
Ya dert gönder, ya da deva
Kahrın da hoş, lütfun da hoş.
Hoştur bana, Senden gelen
Ya hayattır, yahut kefen
Ya taze gül, yahut diken
Kahrın da hoş, lütfun da hoş.
Gelse, Celalinden cefa
Yahut, Cemalinden vefa
İkisi de, cana safa
Kahrın da hoş, lütfun da hoş
Ger bağ-u ger, bostan ola
Ger saray ger, zindan ola
Ger vuslat ger, hicran ola
Kahrın da hoş, lütfun da hoş
Ey Padişah-ı, Lemyezel!
Zat-ı Ebed, Hayy-ı Ezel!
Ey lütfu bol, kahrı güzel!
Kahrın da hoş, lütfun da hoş
Ağlatırsın, zari zari
Cennet verirsin, Ey Bari!
Layık görür, isen nari
Kahrın da hoş, lütfun da hoş
Gerek ağlat, gerek güldür
Gerek yaşat, gerek öldür
Bu can her hal, Sana kuldur
Kahrın da hoş, lütfun da hoş!
Kaç kez söylediklerini hatırlamıyorum, ama sanki saatlerce, dua kabilinde bu ezgiyi söylediler. Sonra Erbakan Hocamız: ‘Allah’ım, nimetinin yok olmasından, verdiğin afiyetin (sağlık ve nimetin) bozulmasından, ansızın cezalandırmandan ve öfkene sebep olacak her davranıştan Sana sığınırım!’ ‘Rabbiğfirli ve hebli mülken la yanbeğı li ehadin min bağdi inneke entel vehhab!’ de!” buyurdular. O esnada uyandım.
قَالَ رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَهَبْ ل۪ي مُلْكًا لَا يَنْبَغ۪ي لِاَحَدٍ مِنْ بَعْد۪يۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ
“(Hz. Süleyman:) “Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasip olmayacak (başka birisinin bir daha ulaşamayacağı) bir mülkü (maddi imkân ve iktidarı) bana hibe-armağan edip (büyük lütfuna ulaştır!) Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin” (diye yalvarmıştı. Evet, Hakkı ve adaleti yürütmek, halka hizmet, hayra rehberlik etmek ve bu yolla Allah’ın rızasına erişmek maksadıyla Mevlâ’dan imkân ve iktidar istenebilir ve bu yönde çalışmalıdır.)” (Sâd Suresi: 35’inci Ayet)
Te’vili:
Normalde ciltler dolusu kitapla ancak anlatılabilecek; kulluk bilincini ve imtihan görevini, çok veciz ve etkin ifadelerle öğreten, ikramı İlahi ve ilhamı Rabbani olan salih bir rüyadır.
“Kurtuluş; sebep ve vasıtalara bakmaksızın, tüm olup biteni Allah’tan bilmek (ve bunların hakkımızda en hayırlı olduğunu kabullenmek)tir!”
“İnsanın başına gelen şeyler, hiç kimsenin değil, kendisinin eliyledir!” (Bizim başımıza gelenler, iyiliklerimiz veya kötülüklerimiz sebebiyledir!)
“Mezardakilerin bin pişman oldukları şeyler için, dünyadakilerin birbirlerini yemeleri; ne boş ve nahoş bir vaziyettir!”
“Seviyorum dediğin kişiyle hayat amacın ve ahlâk ayarın aynı değilse, sevdiğini iddia etme! Beraberlik ve kurtuluş bekleme!..”
“Ahmet’in yazılarını, Ali’nin (Mert), Bizim videolarımızı tek tek dinleyip, yine tek tek yazdığı kayıt notlarını, belge ve yazıları okurken de, öyle kaza-bela savar cinsinden okumayın. Okumak üç türlüdür;
1- Dilin okuması; kıraattır…
2- Aklın okuması; tefekkür ve anlamaya çalışmaktır…
3- Kalbin okuması ise; hayattır!.. Okuduklarını ve duyduklarını hazmedip uygulamaktır.”
“İnanan ve Allah’a yakın bulunan bir insan olmanın özeti; ulaşamadığına tevekkül, ulaştığına rıza ve şükür, kaybettiğine ise sabır ve hakkında hayır olduğunu kabuldür.”
Gibi hikmet ve hakikat incilerini; böylesine özet halinde ve bu yüksek özellik ve güzellikte, Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler dışında, başka bir yerde bulmak imkânsızdır.
En son dua makamındaki, Hz. Süleyman’ın temennisi olan ayeti kerime ise, tarih boyunca hiç kimseye nasip ve müyesser olmayan, dünyaya hâkimiyet mülkünün ve en kutlu zafer hükmünün Ahir Zaman sadıklarına lütfedileceğinin bir müjdesi olarak algılanıp şükür secdesine varılmalıdır.
Her şeyin en doğrusu, elbette Rabbimizin katındadır!
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/ruya-aleminde-erbakan-hocamizin-ibretli-ogutleri-ve-hikmetli-ogretileri/
Bir oluşu özlemek, özlemini çektiğimiz Hakkın hakim olacağı Adil bir sistemi kurmak ve fethi mübine ulaşmak için çalışıp o günleri görüp yaşamak arzusu ile inşallah
Bilirsin, nasıl özledim
Altmış yıl, yolun gözledim
Hasretle bağrım közledim
Yanıp bittim, hararetten…
Has kevser, fincanlarımla
Saf elmas, mercanlarımla
Milli Çözüm, canlarımla
Nasiptar et, mağfiretten… (Amiin, Amiin, Amiin)
Kurt düşürme ağacıma
Aç yollarım Miracıma
Sağlamlık ver inancıma
Kat dergâhına Allah’ım…
Ne yazık kıymet bilmedim
Seferin keyfin sürmedim
Nefsin dolmuşuna geldim
Bağışla kulun Allah’ım…
Rü’yalarla, teşrif buyur
Hikmet öğütlerin duyur
Yoksa kulun, gafil uyur
Bu manevi, meşveretten…
Rüyalar, Misal Alemi ile Vücut Alemi arasında bir kısım ruha aktarılan kader çizgileri … Bu dünya vücut alemidir. Her şeyin vücut bulmuş şekli bu dünyada var. Misal alemi ise, çizgi film düşünelim. O çizgi filmin her bir karesini ayrı ayrı ayrı çiziliyor onları hızla ekrandan geçirince, arka arkaya geldiği için biz onları sürekli yaşanıyor gibi görüyoruz. İşte bu dünyada yaşanan her bitkinin her hayvanın her insanın her olayın her hayatın , yangını depremi her neyse her birinin MİSAL ALEMİNDE çizilmiş özeti vardır. Ruh ekranına onlardan birkaç kare yansıyor. Ruya dediğimiz hadise bundan ibarettir.. Ruya budur. ONUN İÇİN RUYAYI YORUMLAMAK veya TE’VİL ETMEK İÇİN O MİSAL ALEMİNDEN HABERİ OLMAK LAZIMDIR. Çünkü o film şeklinde geçerse gerçek mahiyeti ortaya çıkıyor. Ama ondan birkaç kare yansırsa onun neye alamet olduğuna ancak misal aleminden veya hikmet ilminden haberi lazım ki onun manasını bilebilsin… Ama öyle rüyalarda vardır ki bizim yaşadığımız hayattan daha gerçekçi izaha gerek yok. Rüyaların çoğu Misal alemiyle Vücut Alemi arasında bir kısım ruha aktarılandır. Bu kaderinde ispatıdır. Misal Alemi demek kader çizgileri demektir. Allah bunu planlamış çizmiş hazırlamış….
Sadık Rüyaların hayatımıza verdiği önemi ; Kur’an’ı – Hadisi Şerifleri anlamamızda bizlere kolaylık sağlaması…
Böylesi sadık rüyalara Milli Çözüm ehlinin sahipliği ASRIMIZA VE KUR’AN’A TERCÜMAN OLAN , AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN EN SADIK TALEBESİ TAKİPÇİSİ ZAMANIMIZIN BİLGE VE REHBER ŞAHSİYETİ ÜSTAD AHMET AKGÜL Hocamızın yüzüsuyu hürmetine olduğunu unutmadan her daim bu tür nimetlerin bu gerçek üzerine olduğunun farkında olarak istifade etmeye çalışır anlamaya çalışır uygulamaya çalışır isek bu nimetlere gark oluruz. Ama nefsimizden bilmeye başladığımız an işte tılsım o an bozulur ve cümleten o nimetlerden mahrum olur hatta minareden düşme gibi bir sonuçla hayatımız zehir olur. Rabbimiz cümlemizi böylesi bir sondan muhafaza buyursun… Amin.
Sözlerimi şairimizin şu muhteşem dizelerde geçen sözlere nail olabilmek için gayret ve çaba sarfedenlerden olabilmek duası ve temennisiyle bitirmek istiyorum:
Has kevser, fincanlarımla
Saf elmas, mercanlarımla
Milli Çözüm, canlarımla
Nasiptar et, mağfiretten… (Amiin, Amiin, Amiin)
Has kevser, fincanlarımla
Saf elmas, mercanlarımla
Milli Çözüm, canlarımla
Nasiptar et, mağfiretten… (Amiin, Amiin, Amiin)
Olgunlaştır, oldur bizi
Bu imanla, öldür bizi
Ya Rabb sonsuz, güldür bizi
Cennetinde, ziyaretten…
Bilirsin, nasıl özledim
Altmış yıl, yolun gözledim
Hasretle bağrım közledim
Yanıp bittim, hararetten…
Has kevser, fincanlarımla
Saf elmas, mercanlarımla
Milli Çözüm, canlarımla
Nasiptar et, mağfiretten… (Amiin, Amiin, Amiin)
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/ruya-ozlemi-siir/
O ne büyük bir sefkat ve merhamet nazarıdır ki yeri gelecek isim isim bedeni hastalıklarımızın şifa bulması için hangi tedavileri uygulamamız gerektiğini manevi hastalıklarımızın giderilmesi için yapmamız gerekenleri anlatacak, yeri gelecek haddimizi aşan hadsizliklerimizi hatırlatıp bizleri ikaz edecek. Kimi zaman saman alevi gibi yanıp sönüveren ateşimizi yeniden alevlendirecek müjdelerle teşrif edecek kimi zaman şimdiye kadar hiç duymadığımız sure tefsirleri ile hayret ve hayranlık içerisinde bırakacak.
Yarabbi gaflet uykusunda boğulan her anımıza tevbe ederiz sen bizi bu hakikatin sırrına erip böylesine muazzam hikmet ve nimet deryasında boğularak nefes almayı bilenlerden eyle (amin)
Âl-i İmran 193
Rabbimiz, gerçekten biz: “Rabbinize iman edin” diye imana çağrıda bulunan bir davetçiyi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik (ve ihsan) ehliyle birlikte öldür (iman ve istikamet üzerindeyken canımızı aldır).
https://www.mealikerim.com/3/ali-imran/193
Âl-i İmran 194
Rabbimiz, elçilerin (vesilesiyle) va’ad ettiklerini bize de ver, (nimet ve nusretinden mahrum bırakma,) kıyamet gününde de bizi ‘hor ve aşağılık’ kılma. Şüphesiz Sen, asla va’adine muhalefet etmeyensin (Hakk sözünde duransın).
https://www.mealikerim.com/3/ali-imran/194
Âl-i İmran 200
Ey iman edenler! (Din ve dava uğrundaki zorluklara, hayatın ve cihadın sıkıntılarına) Sabredin ve sabır üzerinde yarışın, (Allah’la, peygamberlerle, cihad emirinizle, Hakk yoldaki cemaatinizle) irtibatınızı koparmayın, kararlı ve sebatlı davranın (ve nöbet ve hizmet yerlerinizi terk edip ayrılmayın. Bu emirlere karşı gelmek hususunda) Allah’tan korkun. (Bu sayede) Umulur ki kurtuluşa ve başarıya (felaha) ulaşırsınız!..
https://www.mealikerim.com/3/ali-imran/200
Ya Rabbi! İnayetinden ve hidayetinden mahrum etme bizleri.
Nefsimize ve şeytana karşı galip getir hepimizi. Her türlü şirkten, hasaretten ve hasetten koru bizleri.
Gaflet ve hadsizliklerimizden, hikmet ve manevi donanımla, tevbe ve istiğfarla uyandır bizleri.
Kalbi körlerden eyleme bizleri. Dost gönlünü yıkanlardan etme bizleri. Her türlü hakaretten ve hamasetten uzak eyle bizleri.
Dinimize, davamıza, elçine ve yüce zatına hain ve nankör etme bizleri.
Bizi kimsesiz ve sensiz bırakma. Kur’an’dan, hakikatten ve hayırdan ayırma.
Kışımızı bahara, hülyamızı umuda, rüyamızı kutlu sonuca ulaştır.
Her türlü esaretten arındır ruhlarımızı. Sadece sana döndür yüzümüzü ve gönlümüzü.
Riyadan, fitne ve fesattan uzak tut bizleri. Lütfeyle bize hidayeti, feraseti, basiret ve dirayeti.
İn’amını, ikramını, İlim ve irfanını ihsan eyle. Zalimlerin imhasını ve mazlumların ihyasını, Adil Düzen iktidarını ve kutlu medeniyet şahlanışını, Yüce şanını, İzzetini ve azametini izhar eyle.
İmanımızı, iz’anımızı ve vicdanımızı olgunlaştır. Özlerimizi, gözlerimizi, niyet ve özlemimizi sana döndür.
Dünyamızı ve ahiretimizi mamur eyle. Aziz Erbakan Hocamızın himmet ve şefaatini nasib eyle. Milli Çözümün ve Üstad Ahmet AKGÜL Hocamızın hakikatini ve kıymetini bilmeyi lütfeyle. Amin.
A’raf 155
Musa, belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam ayırıp seçti. (Ardından) Bunları da ‘(korkudan) dayanılmaz bir sarsıntı’ (deprem şaşkınlığı ve panik havası) tutuverince, dedi ki: “Rabbim, eğer dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin. (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından (ve yapmaları gerektiği halde yapmadıklarından) dolayı bizi helak mı edeceksin? (Gerçi) O da Senin deneme (fitne)nden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim Velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge; çünkü bağışlayanların en hayırlısı Sensin (Allah’ım).”
İlham eyle, in’amını
Daim arttır, imanımı
Hayra çevir, gümanımı
Mağfur buyur, mazeretten
hak Teala’dan bize olan nimetlerini ve imanımızın artırmasını çok istiyoruz günahlarımızın ve mazeretlerimizin de affedilmesini Rabbimizden istirham ediyoruz ne olur bizi mağfiret Buyur Yarabbi