SP ve YRP YETKİLİLERİNE TARİHİ ÇAĞRI!
SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Erbakan hayatta olsa, CHP ile birlikte olur muydu?” sorusunu, “Bugün hayatta olsa, kesinlikle CHP ile birlikte olurdu” şeklinde yanıtlamıştı. Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın oğlu ve Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın, 6 siyasi partinin Genel Başkanının bir araya geldiği toplantıyı hatırlatıp, CHP dışındaki 5 partiye yaptığı çağrıyı değerlendiren Karamollaoğlu, Fatih Erbakan için; “Çok çocukça bir tavır sergiliyor” ifadesini kullanmıştı. Karamollaoğlu konuşmasının devamında, (Erbakan Hoca’yı kastederek) “Kendi babasına da vefatından önce soruldu. Ancak kendi babası bile ‘Çoluk çocukla bu iş olmaz’ dedi. (Fatih Erbakan) Çok yanlış bir tavır sergilediler. Bunun hesabını da vermediler. Ben daha önce kendisiyle en az üç kere görüştüm. Birlikte çalışalım diye tekliflerde bulunduk, ama kabul etmedi. Ardından da bizi (Balgat’taki Genel Merkezimiz olan) o binadan çıkardı ve kendi partisini kurdu” tarzında konuyu eksik anlatması ve Fatih Bey’i kışkırtır bir tavır takınması yanlıştır. Çünkü bahsettiği o süreçte, Fatih Bey, teklif edilen Genel Başkan Yardımcılığını kabule yanaşmış, ama Oğuzhan Asiltürk buna engel olmuşlardı.
Defalarca yazdık ve uyardık; şu anda Saadet Partisi yönetimine yakışan, yine bir Genel Başkan Yardımcılığı va’adiyle Fatih Erbakan’a birleşme teklifi sunmaları ve gereksiz ayrımcılığı sonlandırmalarıydı. Fatih Bey’e yaraşan ise, böyle bir davete olumlu bakıp nefsi inat ve hesapları bırakmasıydı. Bunların tam aksine Fatih’in aşağılanmasının ve kışkırtılmasının, dava sorumluluğuyla ve Erbakan Hocamıza şükran ve sadakat duygusuyla hiçbir alâkası olamazdı. Hatta Sn. Karamollaoğlu, böyle bir tekliften sakınır ve bu vicdani ve tarihi mes’uliyetten kaçınırsa, Sn. Fatih Erbakan’ın bu birleşme arzularını beyan etmeleri lazımdı. SP yetkililerinin bu çağrıya olumsuz bakmaları durumunda, bütün sorumluluk onların sırtında kalırdı. Umarız, inşaallah olumlu yaklaşmaları; kardeşlerin kucaklaşmaları ve Milli Görüşçüler olarak birlikte çalışmaya başlamaları ise hem Allah’ın rızasını hem dava erbabının duasını kazandıracaktı. SP ile YRP’nin kaynaşıp kucaklaşması, hem %30’lara varan kararsız oyların önemli kısmının Milli Görüş’e kaymasını sağlayacak, hem de seçim ittifaklarında ellerini güçlendirmiş olacaktı. Haydi, işte her iki tarafın samimiyet ve dava gayretini ispatlamanın tam da zamanıydı… Bakınız AKP’den önemli kopmalar ve itiraflar bile başlamıştı. Bu fırsatları kaçırmanın günahına ortak olunmamalıydı.
AKP’den istifa eden Ethem Sancak, Erdoğan’ın günahlarını açıklamıştı!
AKP’den ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk edilen Ethem Sancak, partiden istifa etmek için dilekçesini verirken yaptığı konuşmalarla adeta AKP’nin sonunu hatırlatmış, ve Erdoğan’ın günahlarını açıklamıştı! Ahmet Takan “Ethem Sancak’tan aldık haberi!..” başlıklı yazısında AKP’den ihraç edilmek istenen Ethem Sancak’ın iktidarın nasıl bir ruh halinde bulunduğunu ve gerçek yüzünün ne olduğunu anlattığını yazmıştı. İktidara yakınlığı ve aldığı devlet ihaleleriyle tanınan Ethem Sancak’ın, “Biz Amerika’nın desteğiyle iktidara geldik” itirafını yaptığını ve Saray iktidarının nasıl bir ruh halinde olduğunu anlatabilmek için artık sayfalar dolusu makalelerin yazılmasına gerek kalmadığını vurgulamıştı.
Ethem Sancak’ın: “Tayyip Erdoğan ile Esad birbirine düşman diye, Suriye ile Türkiye neden birbirine düşmanlık etsin? Evet, Esad çok adam kesti. E biz de adam kesen birçok ülkeyle kardeşiz. İşte İsrail ile barıştık normalleştik… İsrail ile barışan hükümet Esad ile niye barışmasın? Birleşik Arap Emirlikleri ile biz kanlı bıçaklıydık. Şimdi bizimle beraberler, kucaklaştık…” sözleri AKP’deki çözülmenin artacağının kanıtıydı.
Ethem Sancak’ın Çin’in Doğu Türkistan’da cami kapattığı yönündeki eleştirilere verdiği cevabı ise tam bir saptırmacaydı:
“Öyle bir şey yok. Ben kendim gittim gördüm. Kapatılan tek bir cami yok. Uygur bölgesinde yaşayan Uygurların refah seviyesi, bizim Yozgat’ta yaşayan insanlarımızın refah seviyesinden 3 kat daha yüksektir. Gidip görsünler. Bunlar Amerikan ajanlarının dezenformasyonlarıdır. Batı medyası ve CIA’nın ajanlarıdır. Çok merak ediyorsanız sizi göndereyim. Bölge bölge, atlayın gidin. Başkalarının anlattıklarına bakmayın. Kendiniz gidin” sözleriyle kendi aslını ve ayarını da ortaya koymuşlardı.
AKP’de tükenme ve kaybetme telaşı yaşanıyordu!
Yandaş medya yaşanan olayları, yapılan konuşmaları sürekli olarak çarpıtmaktaydı. Mesela Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun bir konuşmasında, “Erbakan Hoca yaşasaydı, CHP ile birlikte olurdu” şeklindeki sözlerini yandaş medya “Erbakan Hoca yaşasaydı, CHP’li olurdu” şeklinde saptırmışlardı. Bir parti ile birlikte hareket etmek ne zamandan beri o partili olmak anlamına geliyordu? Bu iddiaya göre Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’a MHP’li, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye de AKP’li dememiz mi gerekiyordu?
Şüphesiz iki farklı partiye mensup kişilerin belli konularda beraber hareket etmeleri başkaydı, öteki partiye fiilen katılmaları ise çok çok farklıydı. İki farklı partiye mensup kişileri birlikte hareket ediyorlar diye “falan partili oldular” diye takdim etmek ise olayı çarpıtmaktan başka bir anlam taşımazdı. Yandaş medya bunu hep yapıyordu. İktidar yanlısı partilerin birliktelikleri alkışlanırken, muhalefete mensup partiler birlikte bir iş yapmaya kalktıklarında kıyametler koparılıyordu. Ve muhalefet partilerinin en masum taleplerine bile tahammül edilmiyordu. Bir suçmuş, bir ayıpmış gibi takdim edilmeye çalışılıyordu. İktidarın tüm başarısızlıklarının üzeri, CHP aleyhtarlığı ile örtülmeye uğraşılıyordu. Muhalefet iktidarın olumsuz icraatlarını dillendirdikçe, yandaş medya; “Niye CHP’yi değil de iktidarı eleştiriyorsunuz?” diyerek bir bardak suda fırtınalar koparıyordu… Bugün iktidarda CHP değil, AKP bulunuyordu. Elbette eleştirilecek olan da AKP iktidarıydı!”[1]
“Erbakan Yaşasaydı, ‘Kuşun Canlısını’ İsterdi!” Yazısı…
Gazetecilerin vazifesi; kamu adına doğru ve tarafsız haber yapmak kadar, vazifelerinden bir diğeri de tarihi olayları hatırlatmaktır. Son günlerde yaşadığımız olaylar hasebiyle biz de bugünkü köşemizde tarihi tekrardan hatırlatalım istedik.
Tarih 17 Ekim 2010… Yer Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonu… Saadet Partisi’nin Olağanüstü Büyük Kongresi yapılıyordu. Erbakan Hoca’mızın Saadet Partisi Genel Başkanı seçildiği gündü. Malum sıkıntılı süreçler yaşandıktan sonra Erbakan Hoca’mız ülkenin gidişatını tehlikeli bulduğundan, ülkemizin AKP eliyle “yumuşak lokma” haline getirilmesinden rahatsız olduğundan, “toprağın ayaklarımızın altından kaydığı” için tekrardan Saadet Partisi Genel Başkanı olmuştu. Herkesin bildiği gibi de Erbakan vefat etmeden önce görevinin başında, arazide çalışıyor, yaklaşmakta olan seçimlerin tanıtım broşürleri için bile bizzat kendisi ilgileniyordu. Kısaca Erbakan “herkesin hocası” sayılırdı, fakat Erbakan Milli Görüş’ün lideriydi.
Erbakan Hoca’mız son kez Genel Başkan olarak seçildiği bu kongrede “Müstakiller/Bağımsızlar Hareketi” olarak katıldıkları 1969 seçimlerindeki bir konunun altını çizmişti. Bu tarihi kongrede biz de bu konuşmaya tanıklık ettik, şahit olduk. Erbakan Hoca’mız Bağımsız Konya Milletvekili adayı olduğu zaman, sınıf ve sıra arkadaşı bazı kesimlerce “nurlu Süleyman” diye adlandırılan Demirel, başka programlarını iptal ederek, Erbakan’ın hızlı yükselişini kesmek için Konya’da miting düzenler. Bu mitingde milletimizin kafasını karıştıracak sözler söyler. Erbakan Hoca’mız Demirel’in hemen ardından bir mitingle ona cevap verir. Bu tarihi olayın gerisini Erbakan Hoca’mız Saadet Partisi Genel Başkanı seçildiği son kongresinde şöyle anlatmıştı: “Diyor ki; ‘Camiye gidiyorsunuz, karışmıyoruz.’ Biz de gidiyoruz diyemiyor. ‘Siz gidiyorsunuz, biz karışmıyoruz’ diyor. ‘Mevlüd okutuyorsunuz, karışmıyoruz’ diyor. ‘Camileriniz açık, her şey serbest. (Bu Erbakan, Din adına daha) Ne istiyor? Sorun kendisine!’ diyor. O halde Ey Konyalılar, benim vazifem şimdi ne istediğimi size açıklamak. Bilirsiniz, avcılar, tüyleri renkli, güzel bir kuş avladıkları zaman, bu kuşu toprağa gömmek istemezler. Bunun içini boşaltırlar, temizlerler, içine saman doldurup, misafir odasının başköşesine koyarlar. Okullarda, müzelerde, vitrinlerde içi saman dolu bu kuşları görmüşsünüzdür. İşte Demirel, bugün gelip size bu içi saman dolu kuşu gösterdi. Soruyor; ‘Bu kuşun gagası yok mu? Var. Gözü yok mu? Var. Kanadı yok mu? Var. Eee, (bu Erbakan) daha ne istiyor?’ diyor. Tek kelimeyle bizim cevabımız: Biz bu kuşun canlısını istiyoruz, canlısını! Tam kırk bir sene önce söylenen bu söz, kırk bir seneden beri kıymetini her zaman daha da artırmıştır. Bugün ise fevkalâde büyük öneme haiz noktaya gelip dayanmıştır!”
Erbakan Hoca’mızın hayatının kısa özeti şudur; içi saman dolu kuşa değil, kuşun canlısına talip olmak… Bazı şekillere hapsedilmiş İslam’ı, bir bütün olarak, bütün kurum ve kurallarıyla yaşamak. Ruhu çalınmış milletimizi ruhuna kavuşturmak. Din adına ortaya çıktıkları halde, güç odaklarına kölelik yapanları topluma tanıtmak… Son yüzyıldır milletimize unutturulan “Hak” kavramını hatırlatmak… “Kaba kuvveti değil, Hakkı üstün tutmak.” Milletimizi Mescid-i Dırar’larla oyalayanlara, “Hakkın bâtıla galebesi yolunu” açmak… İbadethaneleri asıl kimliğine kavuşturmak… Amerika’yı, İsrail’i, ırkçı emperyalistleri “konjonktür” gereği kuvvet ve kudret sahibi görenlere karşı “kuvvet ve kudret sahibinin ancak Allah olduğunu” haykırmak… Şimdi birtakım kişiler çıkmış kendi çıkar ve makamları için, bu dünyada elde ettikleri imkân ve iktidarı korumak için “Erbakan yaşasaydı”lı cümleler kurarak yalanlar söyleyip riyakârlık yapmaktadır. “Erbakan yaşasaydı şunu yapardı” diyen AKP’lilere bir bakın!.. Bunlar, Rahmetli Hocamız yaşarken, Erbakan’ın davasını bölüp ayrılanlar, Erbakan’ı yarı yolda bırakanlar, Erbakan’ı milletin gözünde küçük düşürmek için “tekerlekli sandalyeye mahkûm olmasına rağmen siyaset hırslısı” diye hakkında konuşanlardır… “Erbakan’ın hayatı, CHP zihniyeti ile mücadele ile geçmiş!” diyorlar, ama eksik söylüyorlar… Erbakan tüm bâtıl ve masonik zihniyetlere karşı çıkmıştı. ABD, AB ve İsrail hizmetkârlığı yapmamıştı. Kendi küçük zihinleri ve dünya algılarıyla Erbakan’a kalıp biçiyorlar. Erbakan Hoca’mızın ömrü “bâtıl olan” her şeye karşıydı. Erbakan Hoca’mızın mücadelesi bâtılın bu topraklardaki işbirlikçilerine karşıydı. Erbakan’ın mücadelesi Amerika’ya Irak işgalinde teşne olmuş “muhafazakâr demokratlara” karşıydı. Erbakan Hoca’mızın mücadelesi; dini, camilere hapseden “nurlu Süleyman” zihniyetine karşıydı.
Erbakan Hoca’mız Milli Görüş davasını bölerek ümmeti sahipsiz bırakan hiç kimsenin “alnından öpmedi”. Yaşasaydı da öpmezdi. Irak’ın işgalinde Amerika’yı güç sahibi görenlere hiçbir zaman iyi niyet beslemedi. Erbakan Hocamızın mücadelesi; içi boşaltılmış, kapitalist, ırkçı emperyalizme yanaşmış, hıyanet ve rezaletlerini başörtüleriyle kapatmaya çalışanlara zemin hazırlamak için değildi. Kamunun bütçesinden kendine burslar devşirerek yetimin hakkını yiyen başörtülüler için mücadele vermedi. Erbakan için başörtüsü mücadelesi dünyayı sömürmekte olan zalimlere Müslüman izzet ve şerefiyle canı pahasına mücadele/mücahede eden kadınlar içindi. Devlette makam elde etmek için birilerinin ayağını kaydıranlar için hiç değildi!.. Erbakan Hoca’mız milletin vergileriyle yapılmış fabrikaları özelleştirme adı altında küresel sömürü sermayelerine satan hiç kimsenin alnından öpmedi yaşarken. Şimdi yaşasaydı bu cennet vatanı cehenneme çeviren, buğdayın tedarikinde bile iki savaşan ülkeye muhtaç edenleri en ağır sözlerle uyarırdı. Yaşarken yaptığı gibi. Erbakan Hocamızın alnından kesinlikle öpmeyeceği kişiler de, ırkçı emperyalizmin/bâtılın temsilcisi katil İsrail’in paçavrasını Mehmetçik’in eline tutuşturanlar, ülkemize katil işgalci İsrail’i davet edenler, Filistin doğalgazını İsrail’in doğalgazı diye pazarlayanlardır…”[2] şeklindeki güzel ve mükemmel tespitleri yapan kardeşimizi alkışlamak lazımdı.
Ancak SP yöneticileri ve yetkilileri de:
• Milli Görüş esaslarına ve amaçlarına tam bağlı…
• Erbakan Hocamızın siyasi mirasına içtenlikle sadık ve saygılı…
• Adil Düzen ve İslam Birliği programlarına ve Refah-Yol icraatlarına sahip çıkıcı samimi ve güven aşılayıcı bir tavır takınmalıydı. Aşağıdaki itham ve iddialara sebep olacak yanlışlık ve yamukluklardan ve dava istismarından mutlaka sakınılmalıydı.
Ömer Faruk Özcan imzalı, yüreği yanık bir Milli Görüş bağlısı[3] Saadet Partisi Genel Merkezi’ndeki “Teşkilat tahribatına davanın tahrifatına” yönelik yanlışlık ve haksızlıkları şuurlu bir mesuliyet, onurlu bir cesaret ve olgun bir ferasetle gündeme taşımışlarsa, uyarıları dikkate alınmalı, yok eğer kötü maksatlı ve asılsız iftiralar uydurmuşlarsa, camiamız ve kamuoyu aydınlatılmalıydı. Artık, maalesef sosyal medyada dolaşan ve tüm teşkilat mensuplarına ulaşan ve sadık Milli Görüşçülerin yüreğini kanatan “bu tür itham ve iddiaların gizlenmesi ve gündeme getirilmemesi gerekir” mazeretine de sığınmamak lazımdı…
“Artık kuldan utanmıyorsun, bari Allah’tan kork Mahmut! (Arıkan)” diye başlamıştı…
Bitlis SP’de neler yaşanmıştı?
Herkesin malumu; son birkaç yıldır teşkilatlarımızda bize yakışmayan birçok hadise vuku buluyor. İstişaresiz, emrivaki, dediğim dedik, zorlamacı, dayatmacı, baskıcı işler (yapılıyor?) Ötekileştirme ve teşkilattan uzaklaştırma adına yapılan işler (moralimizi bozuyor ve çalışma şevkimizi kırıyor). Her konuda başarısızlıklar (yaşanıyor) ama tüm bu başarısızlıklara karşın yapılan algı yönetimleri ile bu girişimleri başarılıymış gibi gösterme operasyonları (yürütülüyor). Teşkilatın parası ile yapılan sosyal medya reklamları ve TV programları (da bir işe yaramıyor). Para ile yapılan bu işleri başarı gibi göstermek (kafamızı karıştırıyor ve yüreğimizi yaralıyor). Yapılan yanlışlarda, en çok kullanılan (mazeret); “evet yanlış yaptık” deyip yanlışı kabul etmek, ama yanlıştan dönmemek (ise mensuplarımızı daha çok üzüyor). Yapılan tüm anlaşmaları ve arada bir de olsa yapılan istişareleri ve nihayetinde alınan kararları yok saymak, bildiğini okumak… Gizli ajandalar, gizli takvimler tutup bunlara göre çalışmak (sürüp gidiyor)…
İşte tüm bu çalışmalardan birisi de kayyum başkanların atanmaları ve illerdeki gerçek teşkilat mensuplarının hiçe sayılmasıdır…
Zonguldak’taki (Kongreyle ilgili) son raddede Hasan Bitmez aramış. Zonguldak’taki sadıklara: “Liste çıkarmayın, evet yanlış yaptık ama bu saatten sonra bir şey yapamayız. Kongreyi yapalım, siz bu listeyi onaylayın, 4-5 ay sonra bu arkadaşı görevden alır sizin istediğiniz ismi Başkan olarak atarız. Önemli olan delegelerin onaylanmasıdır” demişti. (Ama bu sözlerin hiçbiri tutulmamıştı…) Bundan sonra ise; Elazığ’da, Sakarya’da, İstanbul’da, Ankara’da, Adana’da ve daha birçok ilde aynı sözü söylemişlerdi (yani davanın sadıkları avutulup oyalanmıştı). “Yanlış yaptık. Ama Genel Merkez şu an böyle bir karar aldı, bundan dönemeyiz. Şimdilik bunu böyle seçelim sonrasında bakarız!”
Nasıl ki Tayyip birçok hususta, mesela zina(yı suç olmaktan ve ceza almaktan çıkarma konusunda) da, yanlış yaptıklarını kabul ediyor, ama sonrasında bu yanlışı düzeltmek için hiçbir şey yapmıyorsa, bizim Genel Merkezin bazı yöneticileri de aynen öyle davranmaktaydı. Bu tavır bize: “Firavun’dan kaçan, ama Firavun’dan beter olan Yahudi” misalini hatırlatmıştı. Tayyip’te eleştirdikleri ne varsa, daha şedidini teşkilatlara uygulamışlardı, uygulamaya devam ediyorlardı.
Sadece bu kadar da değil. Yapılan yanlışların düzeltilmemesine gerekçeleri ise, özrü kabahatinden büyük bahaneler… Ne diyorlar? “Yanlış yaptık ama düzeltemeyiz, şimdi sizin dediklerinizi yaparsak, bu bütün teşkilatlarda emsal teşkil eder. Bunun önünü alamayız!” Yani diyorlar ki; yanlışlar yapabiliriz ama, asla bu yanlışlardan dönmeyiz. Bu bizim otoritemizi sarsar. Teşkilatlar ne yaparsak kabul etmek zorundalar, ne buyurursak katlanmak durumundalar… Teşkilatların bizi sorgulamaya hakları yoktur. Bizleri eleştiremezler. En ufak bir ikaz bile ötekileştirme, uzaklaştırma sebebidir.”
Ne diyordu bu Mahmut (Arıkan) efendi; Genel Merkez’e kafa tutanın kafasını kopartırız! İşin garabet kısmı ise kendilerini asla değişmez, değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez mutlak Genel Merkez olarak görmeleri. Bu nedenle esasen Genel Merkez’e değil kendi hatalarına karşı yapılan; bırakın eleştiriyi, ikaza bile kafa kopartma refleksi ile karşılık veriyorlardı. Bunlar herhalde, Halife Hz. Ömer’e: “Sende bir eğrilik görürsek, kılıcımızla düzeltiriz!” diyen sahabeyi de “İsyankâr ve itaatsiz” sayıyorlardı!?
Ankara teşkilatında da yanlış yaptık dediler, Ankara’daki sadıklardan müsaade istediler. Tüm bunları bizzat Mahmut Arıkan söyledi. Bir başka küfürbaz ve zoraki Başkan olan Fatih Beyazıt’ın tepesinde olacağını, onu kontrol edeceğini, eğer kendini düzeltmez ise 6 ay sonra görevden alıvereceğini söyledi. 6 ay sonra yaptığımız toplantıda ise hiçbir sözü tutmamakta nam salan bu ekibin bir mensubu olan Mahmut Arıkan da ekibine sadık kalarak sözünü tutmadı ve Fatih Beyazıt ile çalışmaya devam edeceklerini açıkladı.
İstanbul il bayramlaşmasında Genel Başkan Sn. Temel (Karamollaoğlu) Bey üzerine basa basa: “Bizim bir siyasi parti olduğumuzu gerekçe gösterip bizim gibi inanmayan, bizim gibi düşünmeyen ve bizden olmayan insanları da aramızda görmeye alışmamız lazım” demişti ve eklemişti; “Hatta yönetim kademesinde bile…” Yani bizden olmayan; fikri, zikri bizimle uyuşmayan insanlara kapımız sonuna kadar açıktı!? Ama Dava’nın ve teşkilatların kaygısını çeken, bizim ilkelerimize, değerlerimize ve inancımıza uygun görmedikleri Bâtılı temel referans kabul eden bir metni kabul etmediklerini söyleyen Balıkesir Karesi İlçe Başkanı Ruhi Demirtaş ve ekibine görevden el çektirilmişti. (Evet, bu SP yöneticileri) Milli Görüşçü kalamadıkları gibi demokrat da olamamışlardı!
Ya Adana? Mahmut Arıkan da hatırlar, ama hatırlamak ister mi bilmem? Hani temayüllerde olmayan kişiyi, temayülden çıkmış gibi göstermiştiniz. TÜİK verilerini bile kıskandıran temayül sonucunuza karşı Cuma Şahin telefonunu uzatıp, “Bu telefonda 5 bin kişi kayıtlı, rastgele 25 kişiyi arayın, eğer bir kişi bile bu çocuğu tanırsa bu çocuğun başkanlığını kabul edeceğini” söylemişti. Siz de bunun üzerine “kimsenin İl Başkanlığını kabul etmediği” yalanına sarılmıştınız… Ve sonrasında Çelebi Keyhıdır’a İl Başkanlığını teklif ettiğinizi, ama tüm ısrarlarınıza rağmen kabul etmediğini söylemiştiniz de hemen oracıkta Cuma Hoca aramıştı ve yalanınız ortaya dökülmüştü de yüzün kızarmıştı (Sn. Mahmut) Arıkan. O zaman toy bir Teşkilat Başkanı idin henüz pişmen tamamlanmamıştı. Ama artık tamamlanmış (ve iyice ayarlanmışsın…) Artık eskisinden çok daha rahat hareket ediyorsun ve yüzün asla kızarmıyor.
İşte bu yüzden başlıkta artık yüzün kızarmıyor dedim ama, galiba Allah’tan da korkmuyorsunuz!
Gelelim Bitlis’e ve esas konumuza.
Bitlis’te de aynı temayül oyunlarını yaptınız. Yeni İl Başkanı olarak atayacağınız ismi de ismin akrabası olan Behçet Ayni faş etmişti. Gizli görüşmeleriniz de ayan olunca, Bitlis teşkilatı kongre için gün almıştı. Ve siz kongreye 3 gün kala yasal hakkınızı kullanarak, YSK’ya kongrenin iptal edildiğini aktardınız. Kongre iptal edilince, Bitlis teşkilatı 36 delegenin 32’sinin imzasını alarak olağanüstü kongre için YSK’ya başvurdu, kongre günü Oğuzhan Bey’in defin gününe gelince kongre tarihi iki hafta ileriye atıldı. Bunun üzerine Mahmut Arıkan, bir kere daha devreye girdi ve YSK’ya yazı yazarak ikinci kez kongreyi iptal ettirmeyi başardı… Yapılan telefon görüşmelerinin ardından, Mahmut Arıkan Fethullah Erbaş’ın hakem olduğunu ve oradaki olayı Erbaş’ın çözeceğini söylüyor. Bunun üzerine Erbaş ile telefon görüşmeleri başlıyor. Akabinde bu işin sulh ile çözülmesi ve kardeşliğe zarar gelmemesi için Erbaş, Bitlis teşkilatlarını Ankara’ya davet ediyor. Bitlis İl Teşkilatı, İlçe Başkanları, Cansuyu sorumlusu ve AGD Teşkilat Başkanı Ankara’ya geliyorlar. Fethullah Erbaş’ın hakemliği, Arıkan tarafından bir kez daha ilan ediliyor. Ve Bitlis Teşkilatı Genel Merkez’de bir kez daha masaya yatırılıyor. Nihayetinde Hakem Fethullah Erbaş; tarafları bir kez daha dinledikten sonra kararını açıklıyor. “Kongre kararınızı alan mevcut Başkan Abdussamet Dalga ile ekibi aynı şekilde devam etsin. Atama yok, istifa yok, herkes işine, çalışmasına baksın!” diyor. Ama gelin görün ki; Mekkeli müşrikler bile hakem tayin ettiklerinin aldıkları kararlara uyarken, Mekke’de şirki deviren Hz. Peygambere inananlar, şimdi Mekkeli müşriklerin bile yapmadığını yaparak hakemin kararını hiçe sayıyorlar!?
Ankara Kızılcahamam’da yapılan AGD toplantısında Mahmut Arıkan ve Behçet Ayni, AGD Bitlis Şube Başkanı Abdurrahim Doğru ile bir toplantı ve çalışma yapıyor. Bitlis İl Başkanı’na ve Yönetim Kuruluna bir iftira atarak, “Erbaş’ın kandırıldığı, Bitlis’te yapılan toplantıya AKP’lilerin ve HÜDAPAR’lıların taşındığı” iddia ediliyor. Ve arkasından tıpkı birçok atama gibi teşkilatta dün biten, aslında tek özelliği Behçet Ayni’nin yeğeni olmak olan, üstelik kendisinin de Belediye Meclis Üyesi seçildiği son yerel seçimlerde silinen oyların bile arkasına düşmeyen Avukat Emrah Yurci İl Başkanı olarak atanıyor.
Bunun üzerine teşkilat bir kez daha olağanüstü kongre kararı alıyor ve İl Başkanına gönderiyor. İl Başkanı gerekli süre içinde bu isteği yerine getirmeyince bu sefer YSK’ya olağanüstü kongre talebi iletiliyor. Kayyum Başkan Yurci, YSK’nın isteğine de olumlu cevap vermeyince “kayyum atanması talebiyle” dava açılıyor. Tıpkı Numan (Kurtulmuş) sürecinde olduğu gibi. Mahkemenin ilk duruşması karar için 15 Mart 2022’ye erteleniyor. İşte bu noktada yukarıda yazdığımız cümlenin ikinci kısmı devreye giriyor (ve Mahmut) Arıkan hiç Allah’tan korkmadan 9 Mart’ta Yargıtay’a bir yazı yazarak, Bitlis İl ve İlçe teşkilatlarımızın tamamının kapatıldığını bildiriyor. Yargıtay 11 Mart’ta Genel Merkez ile görüşüp teyit alarak teşkilatlarımızı resmen kapatıyor. Saadet Partimizin Teşkilat Başkanı Mahmut Arıkan, Refah ve Fazilet Partimize kapatma davaları açan Vural Savaş gibi davranarak, Bitlis’te Saadet Partimizi kapatmıştır. Yaşanan bu çirkin olaylar esnasında AGD’miz de zarar görmüş, teşkilat mensuplarımızın yarıdan fazlası AGD teşkilatlarımızdan ayrılmıştır.
İşte karşımızda böyle bir güruh var. “Dava partisi olmaktan vazgeçeceğiz, kitle partisi olacağız” diyen bu zihniyet, partiyi kitle partisi yapamazdı ama, Hak dava olan Milli Görüş’ten sıyırıp, Siyonist bir zihniyet olan komünist davasının partisi yaparlardı. “Erbakan söylemlerini bırakacağız” diyen bu güruhta adalet aranmaz, Adil Düzen bulunmaz. “Erbakan’la olmaz” diyen bu güruh İslam Birliği’ne ve dünya liderliğine çalışmaz, zaten en büyük idealleri her fırsatta dile getirdikleri “iktidar ortağı olmak, vekil olmak, ihale kapmaktır!..”
Kıymetli Milli Görüş mensubu kardeşlerim, bunların Erdoğan’ın yapamadığı öldürme işlemini, Numan’ın yapamadığı dönüştürme işlemini, Vural Savaş’ların yapamadığı beton dökme işlemini yapmak için bir araya getirilmiş güruh gibi davranmaları vicdanımızı yaralamaktadır. Nitekim söyledikleri sözler ile Numan’ın dönüştürme işini, Yusuf Sunar’ın İstanbul’da “biz yenilikçiyiz” sözleriyle Erdoğan’ın öldürme işlemini, yaptıkları eylemler ile Siyonizm’in beton dökme işlemini gerçekleştiriyorlar. Ama unuttukları bir şey var; hâlâ bu teşkilatlarda öz var, maya var ve davasını satmayan sadık Milli Görüşçüler vardır. Allah’ın izniyle galip gelecekler de onlardır. Sadıklara, öze sarılanlara, davasında kaim olanlara, Yeni Bir Dünya’yı kurmak için tüm güçleriyle çalışanlara ve inananlara selam olsun. (Not: Bazı imla hataları düzeltilmiş ve anlamı kolaylaştırıcı kelimeler eklenmiş olarak)
İşte Mahmut Arıkan’ın SP Bitlis Teşkilatlarını Kapatma Yazısı:
Rahmetli Selman Yücel’e vefasızlık ve vasıfsızlık!
SP Genel Merkez ve İstanbul İl Yöneticilerinin, edep ve erdem timsali Rahmetli Selman Yücel’e bir taziye mesajını bile reva görmemeleri, bunların sadık ve sağlam Milli Görüşçülere karşı duygularını ve tavırlarını mı yansıtmaktaydı? Kısa bir vefat haberi ve Mustafa Kaya’nın duygusal makalesi dışında, Milli Gazete’ye bir tek taziye mesajı bile yazdırmamış olmaları… Bir ömür İstanbul teşkilatlarında İlçe Başkanlığı, İl Başkan Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu Azalığı yapan, vefatına kadar da istikametinden sapmayan bir dava adamına yapılan bu vefasızlık, sadece bir vasıfsızlık ve alâkasızlık mıydı, yoksa daha derin bir kindarlığın ve saygısızlığın dışa vurulması mıydı? Erbakan’a tam ve sağlam bağlılık bazılarına niye bu kadar batmaktaydı? Oysa bu yetkili zevatın, Erbakan’a hakaretler yağdırmış nice marazlı takımının vefatı üzerine ne taziyeler yayınlamış ve ne iltifatlarda bulunmuşlardı!
Sonuç olarak:
İman, irfan, iz’an ve vicdan kaynaklı, akıl, bilim ve Kur’an dayanaklı Milli Görüş davasını yozlaştırmak, Adil Düzen projelerini yok saymak… Veya Temel Bey gibi, “Adil Devlet ve insanca yaşam” gibi dışı hoş içi boş sloganlarla Erbakan Hocamızın kutlu plan ve programlarının içini boşaltmak isteyen gaflet, cehalet belki de bilinçli dalâlet ehline karşı örnek bir samimiyet ve dirayetle bu geçekleri haykıran ve camiamızı uyaran kardeşlerimize de tebrik, teşekkür ve takdirlerimizi iletiyoruz. Ancak; nice yıllardır, SP teşkilatlarında ve yan kuruluşlarında sinsice, hatta Siyonist’çe yürütülen bu tahribatlara ve özellikle sadık ve sağlam insanlarımızı ayıklayıp uzaklaştırma tezgâhlarına… “Erbakan’sız Milli Görüş Densizliği ve Davasız Saadet Partisi Düşüncesi” oluşturma tuzaklarına karşı camiamızı uyaran ve bu konuda yüzlerce makale ve onlarca kitap hazırlayan Üstad Ahmet Akgül’ü ve Milli Çözüm Dergimizi hâlâ, haklı bulup arka çıkmaya yanaşmayanları anlamakta da zorlanıyoruz!
Yaklaşan genel seçimlerde bir iki milletvekili çıkarabiliriz diye, CHP’nin ve İyi Parti’nin kuyruğuna takılmak yerine, yapılan anketlere göre %30’lara varan KARARSIZ seçmenlere yönelip umut aşılayıcı ve ufuk açıcı tebliğ ve tanıtma çalışmalarına yoğunlaşmak, SP’ye %7 barajını aşma imkânı sağlayacak bir fırsattır. Ancak bunu başarmak için; Milli Görüş farkını, Erbakan’ın yaptıklarını ve Refah-Yol’un efsane icraatlarını anlatmak ve sahip çıkmak lazımdır.
Şimdi, SP’deki yönetici kadrolara, iz’an ve vicdan sahibi dava mensuplarına, cevaplarını merak ettiğimiz üç sorumuz vardı:
1- Milli Görüş prensip ve projelerini ve hâlâ onun tek resmi ve siyasi temsilcisi olan Saadet Partimizi, topluma ufuk açıcı ve umut aşılayıcı konuma taşımak, Allah’ın rızasını ve sadıkların duasını kazanmak isteyen yetkililer; il ve ilçe teşkilatlarımızı karıştırıp, bir avuç cefakâr, fedakâr ve vefakâr insanımızı birbirlerine kışkırtıp, kızdırıp ve kırdırıp davadan uzaklaştırır mıydı?
2- Gerçekten dava derdi ve ümmet endişesi taşıyanlar… Erbakan’a samimi hürmet, muhabbet ve dini gayret sahibi olanlar, Hocamızdan sonraki şu 12 yıl boyunca, bir sefer olsun teşkilat mensuplarına;
• Adil Düzen’in anlamı ve ihtiyacı…
• Ekonomik, Siyasi, İlmi, Ahlâki ve Hukuki Adil Düzen programları…
• İslam Birliği Teşkilatı, D-8 aşaması, İslam Ortak Pazarı, Ortak İslam Dinarı, İslam Savunma Paktı ve İslam Kültür ve Eğitim İşbirliği adımlarıyla ilgili ilmi ve tarihi atılımları anlatacak, konferans ve seminerleri neden inatla ve ısrarla yapmamışlardı? “Adil Devlet, insanca yaşam” gibi muğlak ve yuvarlak sloganlarla niye camiamızı avutup oyalamışlardı? Bunlar Adil Düzen ve İslam Birliği programlarına inanmıyorlar mıydı, yoksa kasıtlı olarak bunların içi boşaltılmaya mı çalışılmaktaydı?
3- Bazı yetkililer, bu kutlu hedeflere ve bilimsel projelere inanmıyorlarsa, o zaman “Partiyi avuçlarında tutma ve gerçekten Milli Görüş gayesi ve gayreti taşıyanları partiden koparma” hesaplarının altında neler yatmaktaydı?
[1] (31 Mart Milli Gazete – zekiceyhan@milligazete.com.tr)
[2] (Milli Gazete – 31 Mart 2022 – Elif Örs)
[3] (Facebook-28 Mart 2022- Saat: 17:53)
İçi boşaltılmış SP ve Başkan vasfı olmayan Temel Karamollaoğlu
YRP şu anda zaten SP ye çağrı yapıyor gelin birleşelim diyor. Başlıkta belirttiğim gibi düşünsem ve Milli Görüşle alakası olmayan niteliksiz partilerle aynı masaya ittifaka giren SP için yinede YRP çağrısına uymayı tavsiye ediyorum ya uyun yada tarih olun ve saman doldurulmuş şekilde kalın.
Milli Görüşün gerçek temsilcisi bugün Milli Çözüm’dür..
Yüzde 30 civarında kararsız bir seçmene Milli Görüşün gerçek vizyonu ve Aziz Erbakan Hocamızın projeleriyle umut olmak yerine ittifak arayışıyla sadık Milli Görüşçüleri bile kendinden uzaklaştıran SP ile, üçüncü bir ittifak düşüncesiyle dolaylı olarak AKP’ye çalışan YRP aynı hedefe hizmet etmektedir. Her ikisi de toplumu AKP’nin kucağına itmektedir.
Oysa gerçekten samimi olsa, YRP’nin önünde ayrı bir parti kurmalarını sebebi olan Oğuzhan Asiltürk faktörü kalmamışken SP ile tekrar birleşme ve hem Milli Görüşçülere hem de kararsız seçmene umut olma seçeneğini tercih eder, SP yetkilileri buna müsade etmezse haklılıkları izhar edilmiş olurdu.
Sonuç olarak her iki parti yöneticileri de hem taktiksel hem de stratejik olarak hata değil sonuç itibariyle ihanet mesavesindedir.
Bir Milli Görüşçü olarak sayın yazarın şu sitemini ben de taşıyorum ve Milli Görüşün gerçek çizgisini Milli Çözüm’ün devam ettiğine inanıyorum;
“Erbakan’sız Milli Görüş Densizliği ve Davasız Saadet Partisi Düşüncesi” oluşturma tuzaklarına karşı camiamızı uyaran ve bu konuda yüzlerce makale ve onlarca kitap hazırlayan Üstad Ahmet Akgül’ü ve Milli Çözüm Dergimizi hâlâ, haklı bulup arka çıkmaya yanaşmayanları anlamakta da zorlanıyoruz!”
Tarihi Uyarı ve Tavsiyeler
Milli Görüş camiasının en güzel şekilde uyaran ve birlik ve beraberlik için gerekenleri en anlaşılır şekilde anlatan bu yazı için çok teşekkür ederiz.. inşaAllah tüm bu yaşananlar ibret olur yapılan yanlışlardan dönülür ve sözün en güzeline uyulur.. ki kim bu çağrıya kulak verip gereğini yaparsa öncelikle kendini kurtarır. aksi takdirde bilerek bilmeyerek siyonizmin uşağı olarak helak olup gider.. nihayetinde Allah cc bu davanın sadıklarını sahipsiz bırakmayacak ve umulmadık bir zafer zaferle kurtuluşa ulaştıracaktır..
Milli Çözüm’ün bu çağrısına kulak vermeli, Millî görüş tek vücut olmalıdır
Kendilerine (Hakk dinlerinde ve davalarında dik durmalarından dolayı çeşitli sıkıntılar ve) yaralar dokunduktan sonra (bile), Allah ve Elçisinin (cihad) çağrısına icabet edip (hizmete koşanlar), onlardan ihsan (ve ikramda bulunup davaları için harcayanlar) ve (her türlü kötülük ve kirlenmeden) sakınanlar için büyük bir ecir vardır. Ali İmran. 172.ayet
Samimi dava kardeşlerimizin ayrı yollar da ve ve birbirlerine düşman gibi olmaları bizleri de çok üzüyor. Milli çözümün bu çağrısı çok doğru ve haklı bir çağrıdır
Paso ve Curuflar Atılacak Gerçek Maden Ortaya Çıkacaktır!
Evet Tarihi ve talihli bir fırsat olarak Hayır işte birleşilmeliydi. Saadet ve Yeniden Refah partisi bir araya gelmek için bir adım atmalıydı. Bu hem iki tarafın samimiyetini ortaya koyacaktır. Saadet partisinin Gebze iftar programında bunun bir numunesi yaşanmıştır.İnşaAllah Türkiye genelindede örnek olacak bir birlik yaşanır.Yoksa Haim Nahum planlarına alet oluncak böl parçala doktrini kendi içimizde devam edecektir. Şayet olumlu adımlar atılmaz ise Pasosu ile curufu ayrışmış olacak Gerçek samimi Milli Görüşcülerin bir kez daha kim olduğu ortaya çıkacaktır
İSTER DİNLENSİN,İSTER KARŞI GELİNSİN! ALLAH’IN DEDİĞİ OLUR!..
Doğruya çağıran bu,sese kulak veriniz
Birlik olmakta rahmet,ayrılıkta azap var
Haktan gayrı görmeyen,göze dikkat kesiliz
Milli Çözüm sözünde,Haktan gayrı,de ne var?!..
Üstad her halükarda,kırk yıldır uyarıyor
Mümin ibret alıyor,nasipsizler kaçıyor
Derin hıyanet ehli,hışmından çıldırıyor
Deccalizm yıkılıyor,artık bahar-bayram var!..
………….
“(Ey Nebim!) Sen ancak, Zikre (Kur’an-ı Kerim’e) uyan ve gayb ile (zahiren görmedikleri, ama harika yaratılış eserleriyle tanıyıp iman ettikleri) Rahman olan (Allah’)a (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylelerini, bir bağışlanma, yüksek ve cömertçe bir mükâfatla müjdele (ki onlar dünyada izzet ve devlete, ahirette ise cennete ulaşacaklardır).”Yasin Suresi 11
“Siz Ona (Peygambere ve Hakk Dava Önderine) yardım etmezseniz (zararlı çıkan siz olacaksınız, çünkü) Allah Ona zaten ve kesinlikle yardım etti (ve edecektir). Hani o zaman kâfirler, (Hz. Ebubekir’le) ikiden biri (Kelime-i Tevhidin ikinci iman gereği ve “Muhammedün Resulüllah” gerçeği) olarak Onu (Mekke’den) çıkarmışlardı da; o ikisi mağarada (ve kıstırılmış durumda) oldukları sırada arkadaşına şöyle diyordu: “Hüzne kapılma (ve sakın endişe duyma, çünkü), elbette Allah bizimle beraberdir!” Böylece Allah Ona ‘huzur ve güvenlik duygusunu’ indirmişti, Onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkâr edenlerin de kelimesini (inkâr sözlerini ve küfür-sömürü sistemlerini) ise aşağı ve bayağı (konuma) getirmişti. Allah’ın kelimesi (Kur’an kelâmı ve ahkâmı) ise, en yücedir (ve kıyamete kadar geçerlidir). Allah Üstün ve Güçlüdür, Hüküm ve Hikmet sahibidir.”Tevbe Suresi 40
Yrp ve Sp ne kadar Milli Görüşçü
Şu andaki Yrp ve Sp ne kadar Milli Görüşçü. Yrp Akp’nin yeşil ışık yakmasını beklerken, Sp’de diğer döküntülerle omuz omuza. Merhum Erbakan yaşasaydı her iki tarafıda o mükemmel üslubuyla fırçalardı. Yani şu insanlara umut olacak bir Sp vardı onunda hali içler acısı. Yani anlamıyorum, neden yukarıdakiler tepinirken olan hep garip gurebeye oluyor. Fatihinde Temelinde tuzu kuru. Ben bir araya geleceklerine ihtimal dahi vermiyorum. Haa siz uyarmış oldunuz eyvallah.xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
NEFSİNE YENİK DÜŞME
Milli Görüşün siyasi kanadı
Derdi, anlayın artık Erbakan Hocamı
Hainleri bir bir ortaya çıkarmayı
Görev bildi, gerçek dava adamları
Hedefi beton dökmekti, Siyon şeytanın
Görevi onlara hizmetti, Durduyanların
Yıkılacağı günler yakın, tüm putların
Yaşananlar, habercisidir baharın
Bu çağrılar size, son uyarıdır
Uymayanlar, çıkmaz sokaktadır
Kaybedenler, nefsine esir olanlardır
Kurtuluşa erenler, Hakk yolcularıdır
Bir değil, bin koltuk sahibi olsanda
Kibrin varsa eğer, yolcu olursun şeytana
Varamazsın hayra, bu benlik hastalığıyla
Kır nefs zincirini, katıl Milli Çözüm kervanına
BU FIRSATI KAÇIRANLAR DÖNÜŞÜ OLMAYAN BİR YOLA GİRMİŞ OLACAKLAR VE KAYBEDECEKLER
Değişmeyen bir gerçeği ifade etmek gerekir. Milli Görüş Hakk dava, Saadet Partiside Milli Görüşün siyasi kanadı ve Merhum Erbakan Hocamızın gerçek Milli Görüşçülere emanetidir. Bu emanete asıl sahip çıkması ve Saadet Partisinin insanlığın umudu olması yolunda büyük çaba sarfetmesi gereken isimlerin başında elbetteki Fatih bey olması gerekirken, neden cepheyi terkederek ve kolay olanı seçerek yeni bir parti kurma gereği duymuştur? Eğer kendileri, Efendim, “Birileri beni buna mecbur bıraktı” diyorsa, artık bu konudada bahaneleri kalmamıştır ve o engel olan kişi veya kişiler dünyalarını değiştirmiş olduklarından, kendilerine engel teşkil edecek durumları kalmamıştır. Şimdi Fatih beyin yapması gereken acilen bir randevu talebiyle Saadet Partili yetkililerle bir araya gelecek ve geçmişte yaşananlara çizgi çekerek, bugünden sonra özümüze dönerek; ülkemizin, ümmetin, mazlumların ve insanlığın sorunlarına çözüm üretmek, Adil bir Düzenle Yeni bir Dünyanın kurulması için mücadele etme ve sajada etkin ve yetkin bir konumda olma gayretine ulaşma adına çalışma başlatılması elzemdir. Bu girişimden sonra Saadet Partisi yetkilileri ve yönetiminin yaklaşımları olumlu olur ve birlik ve beraberlik mesajı verilirse büyük ve olumlu bir adım atılmış olur. Her iki taraftan biri veya her iki taraf, bu konuda olumsuz adım atar, nefsani ve hırsi yaklaşılırsa bu durumdada, hem olumsuzluk ortamı oluşturan, hemde bu tarihi çağrıya kapı kapatanlar dönüşü olmayan bir yola girecekler ve doğal olarak kaybedecekler. Milli Çözüme bu tarihi uyarı, çağrı ve gayretlerinden dolayı teşekkürler. Allah gayreti geçenlerden razı olsun. Milli Çözüm görevini yaptı. Şimdi sıra konunun muhataplarında…
Siyonislere Uyanların Sonu 20 yıllık Hüsran Oldu!
Muhammed 7
Ey iman edenler! Eğer siz (cihad ederek) Allah’a (dinine) yardım ederseniz, Allah da size yardım edip (zafere ulaştıracaktır.
Dünyada izzet ve hürriyete, ahirette ise cennete ulaşıncaya kadar sizi hidayet üzerinde devamlı kılıp) ayaklarınızı sabit ve sağlam tutacaktır.
https://www.mealikerim.com/47/muhammed/7
Biz şeytan ve siyonizmin planlarına uymaz ve Allah CC nün davasına sahip çıkarsak o zaman felaha ulaşabiliriz…Evet hodri meydan eğer gerçekten samimi iseniz buyrun Milli Görüş erleri olarak birleşiniz…Başka kapılara gitmeye gerek yok!Biz bize yeteriz..
Erbakan Hocamızın buyurduğu gibi ”Anahtarları getirsceksiniz..”20 Yıldır ülkemizin ve dünya müslümanlarının düştüğü durum içler acısıdır…
AYRILIRSAK YOK OLURUZ…BİRLEŞİRSEK KURTULURUZ!
MİLLİ GÖRÜŞÇÜLERİN MİLLİ ÇÖZÜM’LE İMTİHANI
Milli Görüşçülerin gereksiz ayrılığını ortadan kaldırmak, SP ile YRP’nin kaynaşıp kucaklaşması, kardeşlerin kucaklaşmaları ve Milli Görüşçüler olarak birlikte çalışmaya başlamalarını sağlamak için Milli Çözümün çağrısını duymayanlar, bu samimiyetsiz ve gayretsiz tavırlarıyla tarihi fırsatları kaçırmanın günahına ortak olacaklardır.
“Erbakan’sız Milli Görüş Densizliği ve Davasız Saadet Partisi Düşüncesi” oluşturma tuzaklarına karşı camiamızı uyaran ve bu konuda yüzlerce makale ve onlarca kitap hazırlayan Üstad Ahmet Akgül’ü ve Milli Çözüm Dergimizi, haklı bulup arka çıkmaları iz’an ve vicdan sahibi Milli Görüş dava mensuplarının imtihanıdır!
Son Çağrı
Biz iflasa sürüklenen bu toplumun kurtuluşunu, kıymetli neyimiz varsa elimizden almayı kafaya koymuş bu dönemin son buluşunu istiyoruz!…
Biz sağlam ve sadıkların bir araya gelişini, köksüz ayarsız ve amacı bozuk tiplerin bertaraf oluşunu istiyoruz!…
Biz ilerlemeyi, gelişmeyi, kalkınmayı istiyor, müstemleke zihniyetinden ve onun uzantılarından kurtulmak istiyoruz!…
Bu taleplerimizi hayata geçirebilecek araçlardan olan siyasi hareketin, var oluşunda barındırdığı manayı muhafaza etmesini, kof söylemler ve boş eylemler yoluna sapmadan “acil” hamleler yapmasını bekliyoruz. İşte Milli Çözüm reçeteyi sunmuş ve tüm hizmetlerinde olduğu gibi sırf “Allah rızası için” çağrıda bulunmuştur. Bugünden sonra bu konuda ne Milli Çözüm’ün sorumluğu olacak ne de muhataplar hem dünyada hem ukbada sorumluluktan kaçabilecektir.
Milli Çözüm’ün bu çağrısına kulak vermeli, Millî görüş tek vücut olmalıdır.
(Ey Nebim!) Fakat (buna rağmen) onlar (hâlâ) yüz çevirirlerse, (aldırma ve yolundan geri durma); Sana düşen yalnızca apaçık bir tebliğdir. (Nahl Suresi 82)
Milli Çözüm’ün bu çağrısına kulak vermeli, Millî görüş tek vücut olmalıdır.
Aziz Erbakan Hocamızın kutlu plan ve programlarının içini boşaltmak isteyen gaflet, cehalet belki de bilinçli dalâlet ehline karşı örnek bir samimiyet ve dirayetle bu geçekleri haykıran ve camiamızı uyaran yazarımız Nevzat gündüz beyefendiye de teşekkür ediyorum.
ADİL DÜZEN MUTLAKA KURULACAK İNŞALLAH
İman, irfan, iz’an ve vicdan kaynaklı, akıl, bilim ve Kur’an dayanaklı Milli Görüş davasını yozlaştırmak, Adil Düzen projelerini yok saymak… Veya Temel Bey gibi, “Adil Devlet ve insanca yaşam” gibi dışı hoş içi boş sloganlarla Erbakan Hocamızın kutlu plan ye programlarının içini boşaltmak isteyen gaflet, cehalet belki de bilinçli dalâlet ehline karşı örnek bir samimiyet ve dirayetle bu geçekleri haykıran ve camiamızı uyaran kardeşlerimize de tebrik, teşekkür ve takdirlerimizi iletiyoruz. Ancak; nice yıllardır, SP teşkilatlarında ve yan kuruluşlarında sinsice, hatta Siyonist’çe yürütülen bu tahribatlara ve özellikle sadık ve sağlam insanlarımızı ayıklayıp uzaklaştırma tezgâhlarına… “Erbakan’sız Milli Görüş Densizliği ve Davasız Saadet Partisi Düşüncesi” oluşturma tuzaklarına karşı camiamızı uyaran ve bu konuda yüzlerce makale ve onlarca kitap hazırlayan Üstad Ahmet Akgül’ü ve Milli Çözüm Dergimizi hâlâ, haklı bulup arka çıkmaya yanaşmayanları anlamakta da zorlanıyoruz!
Doğruda birleşmek gerek
Milli Çözüme teşekkür ediyorum. Kanayan yaramız Sayın Fatih Erbakan’ın ve beraberindeki vefalılarının tekrar Saadet partisine kazandırılmaları gerek. Şimdi engeller ortadan kalktı, büyük olan büyüklüğünü göstermeli, taraflar kırgınlıklarını unutmalı ve bu anlamsız ayrılığa son verilmeli.
Ya Milli Çözüm Olmasaydı
Bir konu ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Hocamızdan Allah razı olsun. Benim de inancıma göre bir kısım SP ve MİLKO yöneticileri koltuklarında inandıkları için değil samimi ve sadık kimselerin gelmemesi için oturuyorlar. Maalesef teşkilatlarda kalpler bir değil ve büyük bir yılgınlık var. (anlaşılan zaten istenen de bu) Özellikle malum ittifak konusu yüzünden. Bu durum çalışmalarda iletişim yolunu kapatıyor. ‘ Erbakan’ın üstüne beton dökmek ‘ bu olsa gerek. Zaten Adil Düzen kavramı rafa kaldırılmış. İşin kötüsü herkesin bildiği bu gerçek konuşulmuyor. İyi ki Milli Çözüm var da şimdilik partinin tabelası bari var.
Milli görüş camiası bu sese kulak vermeli.
Bugün SP ve YRP nin birbirlerine olan tavırlarıni , gorseydi,Erbakan hocamızda, Milli Çözüm dergisinin Nevzat Gündüz beyin kaleme aldığı, tarihî tavsiye öğüt ve uyarlarini yapardı.gercekten bu uyarıya kulak verilmeli Millî görüş tek vücut olmalı
Milli Çözüm yine TARİHİ BİR MANİFESTOYLA, İnsanlığın saadetine ve Irkçı Emperyalizmin Tuzaklarını Altetmeye yönelik bir ÇAĞRI da bulunmuştur. TEBRİKLER MİLLİ ÇÖZÜM BİR SİZ VARSINIZ..!
Tek kelimeyle muhteşem ötesi bir ÇAĞRI…. Aklın yolu birdir, bu çağrıya kulak vermek ve gereğini yerine getirmek Milli Görüşçülerin asli vazifesidir… Milli Çözüm yine TARİHİ BİR MANİFESTOYLA, İnsanlığın saadetine ve Irkçı Emperyalizmin Tuzaklarını Altetmeye yönelik bir ÇAĞRI da bulunmuştur. TEBRİKLER MİLLİ ÇÖZÜM BİR SİZ VARSINIZ..!
[u][b]BAKARA SURESİ 38. AYET[/b][/u]
… Bundan sonra size Benden bir hidayet (rehberi) geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, artık onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.”
MUHTEREM ERBAKAN HOCAMIZIN her dediği çıktı çıkmaya devam ediyor gelin kafamızı yarmadan kırmadan şu sözlerin gereğini yerine getirelim gayret edelim:
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’n ın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve Yeni Bir Devrin başlamasıyla mümkündür!”
[u]Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN[/u]
MSP Genel Başkanı
TRT Basın Toplantısı Yazarlar Soruyor – NİSAN 1980
İzlemek İçin : [url]https://www.youtube.com/watch?v=hWB_IiLXzX4[/url]
Sonuç Olarak:
İman, irfan, iz’an ve vicdan kaynaklı, akıl, bilim ve Kur’an dayanaklı Milli Görüş davasını yozlaştırmak, Adil Düzen projelerini yok saymak… Veya Temel Bey gibi, “Adil Devlet ve insanca yaşam” gibi dışı hoş içi boş sloganlarla Erbakan Hocamızın kutlu plan ye programlarının içini boşaltmak isteyen gaflet, cehalet belki de bilinçli dalâlet ehline karşı örnek bir samimiyet ve dirayetle bu geçekleri haykıran ve camiamızı uyaran kardeşlerimize de tebrik, teşekkür ve takdirlerimizi iletiyoruz. Ancak; nice yıllardır, SP teşkilatlarında ve yan kuruluşlarında sinsice, hatta Siyonist’çe yürütülen bu tahribatlara ve özellikle sadık ve sağlam insanlarımızı ayıklayıp uzaklaştırma tezgâhlarına… “Erbakan’sız Milli Görüş Densizliği ve Davasız Saadet Partisi Düşüncesi” oluşturma tuzaklarına karşı camiamızı uyaran ve bu konuda yüzlerce makale ve onlarca kitap hazırlayan Üstad Ahmet Akgül’ü ve Milli Çözüm Dergimizi hâlâ, haklı bulup arka çıkmaya yanaşmayanları anlamakta da zorlanıyoruz!
Yaklaşan genel seçimlerde bir iki milletvekili çıkarabiliriz diye, CHP’nin ve İyi Parti’nin kuyruğuna takılmak yerine, yapılan anketlere göre %30’lara varan KARARSIZ seçmenlere yönelip umut aşılayıcı ve ufuk açıcı tebliğ ve tanıtma çalışmalarına yoğunlaşmak, SP’ye %7 barajını aşma imkânı sağlayacak bir fırsattır. Ancak bunu başarmak için; Milli Görüş farkını, Erbakan’ın yaptıklarını ve Refah-Yol’un efsane icraatlarını anlatmak ve sahip çıkmak lazımdır.
Milli Çözüm İyinin doğrunun faydalının güzelin ve adil olanın hakim kılınmasından yana ve kötünün çirkinin yanlışın zararlının zulmün bertaraf edilmesinden yana olan bir ÇAĞRI da bulunmuş . TEBRİKLER..
Aziz Erbakan Hocamız zahiren hayatta olsalardı ; Milli Çözüm’ün bu makalesinden hem hoşnut olurlardı hem de hatırlatılan ikazları uyarıları dikkate alınmasını talimat buyururlardı… Böylesi bir çağrı :
-Kur’an’a aykırı mı , hayır değil,
-Sünnet’e aykırı mı, hayır değil,
-Aziz Erbakan Hocamızın öğretilerine projelerine aykırı mı hayır değil,
– Sadık Milli Görüşçü olmaya aykırı mı, tam tersi Sadıklara destek mahiyetinde,
– Münafıklara – marazlılara karşı indirilmiş bir balyoz mu, EVET BALYOZ,
-Siyonistlerin ve işbirlikçilerin ekmeğine yağ mı sürer yoksa tam tersi onların oyunlarını tuzaklarını kendi başlarına çevirir,
– Bu çağrılara kulak asmak gereğini yerine getirmek halkımıza millerimize devletimize yarar sağlayan bişey mi, evet yarar sağlayan bişey hemde fazlasıyla,
– Bu çağrının gereğini yerine getirmek İNSANİ bir şey mi , evet insani bişey, Vicdani bişey mi evet vicdani bişey, İslami bişey mi evet İslam’i bişey,
O halde Milli Çözüm’ün bu çağrısına destek vermek elzemdir… Hakkın Batıla galebesini sağlayan bir gayrettir çabadır… Tebrikler Milli Çözüm…
Saygıdeğer yazarımız Nevzat Gündüz Bey’i kutluyorum, teşekkür ediyorum..! Elinize yüreğinize sağlık…!!!!
Hakkın Batıla galebe çaldığı günler de gelecektir inşallah…
Hz. Adem as dan bugüne kadar Hak ile Batılın, Rahmaniler ile Şeytanilerin mücadelesi süregelmiştir. Kıyamete kadar da sürecektir. Bizim imtihanımız ise hangi safta yer aldığımızla belli olacaktır.
Rabbimiz Kuran-ı Kerim’i sadece bir topluluğa değil tüm insanlığın huzur, refah ve saadeti için göndermiştir. Aynı şekilde Erbakan Hocamızın Adil Düzen projeleri de sadece bir toplum ya da sadece Müslümanlar için değil; her dinden, farklı köken ve inançtan tüm insanlığın saadeti için tasarlanmış bir projedir. Aziz Hocamız Kuran-ı Kerim’in Dünyada ve günümüz şartlarında siyasi arenada nasıl uygulanır olabildiğini bize gösteren bir proje üretmiştir. Ekonomik, Siyasi, İlmi, Ahlâki ve Hukuki Adil Düzen programları… İslam Birliği Teşkilatı, D-8 Birliği, İslam Ortak Pazarı, Ortak İslam Dinarı, İslam Savunma Paktı ve İslam Kültür ve Eğitim İşbirliği adımları… Aziz Hocamız dışında tüm insanlığın hayrına olan böyle evrensel bir proje üreten de yoktur.
Durum böyle olunca Şeytaniler tabiki boş durmazlardı!.. Erbakan Hocamızın bize son kale olarak bıraktığı Saadet Partisinin içine çöreklenip sinsice planlar yapmaları hem Aziz Hocamızın hatırasını hem de Aziz Hocamıza ait tüm projeleri unutturmaya çalışmaları onlardan beklenen bir hareketti.
İşte bu sinsi oyunlara karşı uyanık olmalı, bölünüp parçalanmadan birlik ve beraberlik içinde davamıza sahip çıkmalı, üzerimize beton dökmeye çalışıp bizi yok etmeyi amaç edinmiş güruhun oyununa gelmemeliyiz.
Bu tuzaklara karşı camiamızı yıllardır uyaran ve bu konuda yüzlerce makale ve onlarca kitap hazırlayan Üstad Ahmet Akgül Hocamızı ve Milli Çözüm Dergimizin haklılığını bir kez daha gördüğümüz için çok mutluyuz ve sonsuz şükürler ediyoruz!…
Son olarak Enbiya suresi 18. Ayeti dua mahiyetinde paylaşmak istiyorum:
Hayır, doğrusu Biz Hakkı Bâtılın üstüne fırlatırız, O da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o (bâtıl ve barbar rejimler) yok olup gitmiştir. (Allah’a karşı) Nitelendiregeldiğiniz yakışıksız sıfatlardan dolayı eyvahlar size. [Not: Beyni parçalanan ve fikriyatı boşa çıkarılan bâtıl ve barbar sistemin, geri kalan görkemli gövdesinin çökmesi ve çözülmesi artık kolay ve kaçınılmaz olacaktır.]
https://www.mealikerim.com/21/enbiya/18
Rabbim Hak davada sabit olup imtihanımızı kazananlardan eylesin inşallah. Amin.
Milli Çözüm’ün bu çağrısına kulak verenler -vermeyenler olarak, SAHTE VE SADIK MİLLİ GÖRÜŞÇÜLERİN Ayrışması Netleşmesi Sağlanmış Olacak..! Milli Çözüm Turnusol Kağıdıdır!
Başta Saadet Partisinin Yöneticileri olmak üzere ve YRP’liler ; Aziz Erbakan Hocamızın Öğretilerini ve Adil Düzen Projelerini sahiplenmek anlatmak tanıtmak yerine Siyonizm’e ve İşbirlikçilerine Uşaklık Ettiğinizi ne zaman fark edeceksiniz ve ekliyorum : Bu uşaklığı görüp de gereğini yerine getirme çabasında bulunmayan sessiz yığınlar, NE ZAMAN HAKSIZLIKLAR KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTAN OLMAKTAN VAZGEÇECEKSİNİZ..!!!
Öyle görülüyor ki, kainat hayat buldukça münafık ve marazlıların – Durmuş Durduyan’ların ve avanesinin sonu gelmeyecek her daim içimizde olacaklar Batılın hakimiyeti konusunda gayretlerini eksik etmeyeceklerini bir kez daha fark ediyoruz. Fark etmek elbette yetmiyor. Onların etkisiz ve yetkisiz kılınması için ve deşifre edilmeleri için sadıkların da mücadelesi gerekmekte ki, sadıklar da bu imtihanı vermeleri gerekmektedir. İşte bu imtihanı hakkıyla veren ve gereğini yerine getiren Milli Çözüm’ün bu çağrısı için yürekten tebriklerimi teşekkürlerimi dualarımı arz ediyorum. İyi ki varsın MİLLİ ÇÖZÜM…! Kıymetli yazar Nevzat Bey’e böylesi bir çağrıyı kaleme aldıkları için kendilerine teşekkürlerimi saygılarımı bildiririm… Milli Görüş bu çağrısıyla da Aziz Erbakan Hocamızın en sadık talebe ve takipçisi olma özelliğini tescilleyen bir çağrıda bulunmuştur… Ekonomik, Siyasi, İlmi, Ahlâki ve Hukuki Adil Düzen programlarının anlatılması ve hayata geçmesi yolunda dert edinen, İslam Birliği Teşkilatı, D-8 aşaması, İslam Ortak Pazarı, Ortak İslam Dinarı, İslam Savunma Paktı ve İslam Kültür ve Eğitim İşbirliği adımlarının takipçisi ve kurulması yolunda çaba sarfeden bir hareket olduğunu bu makaleyle bir kez daha Aziz Erbakan Hocamızın Öğretilerinin projelerinin müjdelerinin takipçisi ve talebesi olduğunu görmekle onurlandık mutlu olduk ümidimiz heyecanımız aşkımız kat be kat arttı.
AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN İFADE BUYURDUKLARI ŞU SÖZ HER GEÇEN GÜN ANLAMINI ARTIRARAK GEREKLİLİĞİNİ İSPAT ETMEKTEDİR:
[u][b]”Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve Yeni Bir Devrin başlamasıyla mümkündür!”[/b][/u]
Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN
MSP Genel Başkanı
TRT Basın Toplantısı Yazarlar Soruyor – [u]NİSAN 1980[/u]
[u][b]İzlemek İçin : [/b][/u][url]https://www.youtube.com/watch?v=hWB_IiLXzX4[/url]
Milli Çözüm’ün bu çağrısına kulak verenler -vermeyenler olarak, SAHTE VE SADIK MİLLİ GÖRÜŞÇÜLERİN Ayrışması Netleşmesi Sağlanmış Olacak..! Milli Çözüm Turnusol Kağıdıdır!
Belkide Son Çağrı!
Adil Düzen kurulmadan önce ki belkide son çağrı!
Allah kötü niyetli münafıkların foyalarını bir bir ortaya döküyor son dönemde, gerek yurt içinde gerek yurt dışında.
Milli Görüş Çizgisini en istikrarlı ve doğru şekilde taşıyan Milli Çözüm ise karada ki gemiden el uzatıyor. Elbette bu süreçte münafıklar içlerinde ki kirli hesaplarla kalacaklar. Sadık Milli Görüşçü kardeşlerimiz ise doğruyu bulacaklardır İnşallah.
Yıllardır camiamızı uyaran Üstat Ahmet Akgül Hocamıza attıkları iftiralar, kustukları kinler vicdansızlıklarını ve ayarlarını ortaya koyuyor ve Ahmet Hocamız yine haklı çıkıyordu…
Erbakan….
Ah Erbakan olsaydı da bu günkü SP nin halini görseydi…
O yaklaşmakta olan, (Mehdiyet, kıyamet ve ahiret giderek) yaklaşmaktadır. (Necm/57)
[b]Nice yıllardır, SP teşkilatlarında ve yan kuruluşlarında sinsice, hatta Siyonist’çe yürütülen bu tahribatlara ve özellikle sadık ve sağlam insanlarımızı ayıklayıp uzaklaştırma tezgâhlarına…
“Erbakan’sız Milli Görüş Densizliği ve Davasız Saadet Partisi Düşüncesi” oluşturma tuzaklarına karşı camiamızı uyaran ve bu konuda yüzlerce makale ve onlarca kitap hazırlayan Üstad Ahmet Akgül’ü ve Milli Çözüm Dergimizi hâlâ, haklı bulup arka çıkmaya yanaşmayanları anlamakta da zorlanıyoruz![/b]
[b]Necm 58
Onu (müjdelenen ve beklenen büyük değişim ve dönüşümü) Allah’ın dışında ortaya çıkaracak (ve zorlukları aşıp kutlu fetihler açacak) başkası yoktur! (Ondan bağımsız hiçbir güç bulunmamaktadır.)
https://www.mealikerim.com/53/necm/58%5B/b%5D
Şimdi, SP’deki yönetici kadrolara, iz’an ve vicdan sahibi dava mensuplarına, cevaplarını merak ettiğimiz üç sorumuz vardı:
1- Milli Görüş prensip ve projelerini ve hâlâ onun tek resmi ve siyasi temsilcisi olan Saadet Partimizi, topluma ufuk açıcı ve umut aşılayıcı konuma taşımak, Allah’ın rızasını ve sadıkların duasını kazanmak isteyen yetkililer; il ve ilçe teşkilatlarımızı karıştırıp, bir avuç cefakâr, fedakâr ve vefakâr insanımızı birbirlerine kışkırtıp, kızdırıp ve kırdırıp davadan uzaklaştırır mıydı?
2- Gerçekten dava derdi ve ümmet endişesi taşıyanlar… Erbakan’a samimi hürmet, muhabbet ve dini gayret sahibi olanlar, Hocamızdan sonraki şu 12 yıl boyunca, bir sefer olsun teşkilat mensuplarına;
• Adil Düzen’in anlamı ve ihtiyacı…
• Ekonomik, Siyasi, İlmi, Ahlâki ve Hukuki Adil Düzen programları…
• İslam Birliği Teşkilatı, D-8 aşaması, İslam Ortak Pazarı, Ortak İslam Dinarı, İslam Savunma Paktı ve İslam Kültür ve Eğitim İşbirliği adımlarıyla ilgili ilmi ve tarihi atılımları anlatacak, konferans ve seminerleri neden inatla ve ısrarla yapmamışlardı? “Adil Devlet, insanca yaşam” gibi muğlak ve yuvarlak sloganlarla niye camiamızı avutup oyalamışlardı? Bunlar Adil Düzen ve İslam Birliği programlarına inanmıyorlar mıydı, yoksa kasıtlı olarak bunların içi boşaltılmaya mı çalışılmaktaydı?
3- Bazı yetkililer, bu kutlu hedeflere ve bilimsel projelere inanmıyorlarsa, o zaman “Partiyi avuçlarında tutma ve gerçekten Milli Görüş gayesi ve gayreti taşıyanları partiden koparma” hesaplarının altında neler yatmaktaydı?