TEMEL KARAMOLLAOĞLU'NUN AMACI
VE
“EL-EMAN”LARININ AYARI!
DEVA, Gelecek ve Saadet, “Çatı Partisi” mi Kuruyorlardı!?
12.11.2024 “Son Dakika” haberine göre:
DEVA, Gelecek ve Saadet Partisi, TBMM’de ortak grup oluşturmak için “çatı partisi” kurma kararı almıştı. Milletvekillerinin tamamı yeni birleşime onay verirse çatı partisi Meclis’te 34 Milletvekili ile temsil edilmeye başlanacaktı. DEVA, Gelecek ve Saadet birleşme çabasındaydı. DEVA, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi’nin görüşmelerinden sonuç çıkmıştı. Üç parti TBMM’de birleşerek çatı partisi kurma kararı almıştı. Çatı partisi TBMM’de ortak grup kuracaktı.
34 Milletvekili ile temsil edilecekler arasında DEVA Partisi’nin 15, Gelecek Partisi’nin 10, Saadet Partisi’nin 9 milletvekili bulunmaktaydı. Fire olmaz ise güya bu çatı partisi Meclis’te 34 Milletvekili ile temsil edilecek konuma ulaşacaktı.
Bunlar, Saadet’i Milli Görüş’ten Koparma Çabaları mıydı?
Hatırlayalım… Saadet Grubu, Gelecek Partisi ile Saadet Partisi’nin, 2023 yılında TBMM’de kurdukları, 20 Milletvekilinin yer aldığı, meclis çatısı altındaki altıncı büyük grup olmuşlardı. 12 Aralık 2023’te, Saadet Partisi’nden Hasan Bitmez, TBMM kürsüsünde yaptığı konuşma sırasında fenalaşıp, 14 Aralık Perşembe günü hayatını kaybedince, teknik olarak Milletvekili sayısı 19’a düşen Saadet Grubu dağılma tehlikesiyle yüz yüze kalmıştı. Fakat ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap, Saadet Grubu’na katılınca dağılma tehlikesi de ortadan kalkmıştı. Liderler düzeyinde görüşmeler yapılmaktaydı. Gelecek Partisi ile DEVA Partisi arasında, yaz aylarında heyetler arasında yürütülen görüşmeler, Eylül 2024’e gelindiğinde liderler düzeyine taşınmıştı. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinden aldığı yetkiyle, 19 Eylül Perşembe günü DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile görüşmeye katılmıştı. Bu buluşmanın dört saat sürdüğü, iki Genel Başkanın “birleşme görüşmelerinin sürdürülmesi” yönünde ortak kanaate vardığı açıklanmıştı. İki parti, 14 Mayıs 2023 tarihli genel seçimlerden sonra Meclis’te ortak bir grup hayaliyle bir araya toplanmış, fakat bu görüşmelerden sonuç alınamamıştı. Gelecek Partisi, Millet İttifakı’ndan ortağı olduğu Saadet Partisi ile Meclis’in altıncı grubunu kurmuşlardı.
Bu arada SP, 24 Kasım 2024 Kongresine hazırlanmaktaydı. Bu Genel Başkanlık seçimleri hususunda şüpheli ve şaibeli gelişmeler yaşanmaktaydı.
TV5 Mikrofonunun Olduğu Bir Programda; Temel Karamollaoğlu Mustafa Kamalak’ı kastederek:
“Birisi çıkıp da efendim burada (Genel Başkan adayı belirleme hususunda) hile yapıldı derse, ben biraz kaba olacak amma ve böyle söylemekten üzülüyor olsam da söyleyeceğim: ‘Bunu yapmak şerefsizliktir!’ Yani kim yaparsa yapsın bizim teşkilatımızın içinde böyle bir hileye tevessül etmek hakikaten şerefsizliktir!” ifadelerini kullanmıştı. Bu aşağı ve bayağı tavır sosyal medyaya yansıyınca, Karamollaoğlu büyük tepki almış ve nefret toplamıştı.
Ardından Ömer Mert’in aktarımını, Mustafa Kamalak’ın eşi Sn. Zübeyde Kamalak X hesabından paylaşmıştı!
10/11/2024 – Zubeyde Kamalak -@zubeydekamalak1
“Bakın şeref neymiş, insanlık ve erdem neymiş… Vefa ve vicdan neymiş… Evet, işte herkes kendine yakışanı yapıyor… Asalet tesadüf değildir!..”
Ömer Mert
“Esselamualeyküm…
Şu an İnegöl’den Kütahya’ya KAMALAK Hocamızın ekibinde çalışmak üzere yoldayız. Yolda KAMALAK Hocamız Temel Karamollaoğlu’nu aradı: “Teşkilatlara Mustafa Kamalak’ı teşkilat binalarına sokmama konusunda talimat verdiniz mi?” diye sordu. O da “Evet verdim!” dedi. Mustafa KAMALAK bunun üzerine “Ben bunu kamuoyuyla paylaşacağım!” dedi. Temel Bey’i, Genel Başkan adayımız Mustafa Kamalak Beyefendiye yaptığı bu nezaketsiz hareketten ötürü kınıyoruz. Diğer adaylara gösterdiği toleransı, Erbakan Hocamızın davayı emanet ettiği KAMALAK Hocamıza çok görmektedir. Özel çektirdiği videolarla Genel Başkan Adayımıza şerefsiz diyecek kadar işi azıtıp sonra da YİK toplantısında defalarca özür dilemesi asla bağışlanmasını sağlamayacaktır. Ve biz şuna inanıyoruz ki Genel Başkan Adayımız Prof. Dr. Mustafa KAMALAK 24 Kasım’da Saadet Partisi’nin yeni Genel Başkanı olacaktır, arz ederim.”
Temel Bey’in Temelsiz Yaklaşımı!
Sn. Mustafa Kamalak: “SP YİK üyelerinin ortak kararıyla, Mahmut Arıkan’ın Genel Başkan adayı yapıldığı…” iddiasının asılsız olduğunu ve Milli Görüş camiasının aldatıldığını, çünkü bu Yüksek İstişare Kurulu’nun kağıt üzerinde ve göstermelik olduğunu, bir sefer bile toplanmadığını, zira kendisinin de YİK üyesi olmasına rağmen bu toplantılara hiç çağrılmadığını ve hiç haberinin olmadığını söyleyip bu yalan ve yanlış tavırları uyardığı için Temel Karamollaoğlu tarafından hedef alınıp “Şerefsiz!..” gibi haksız ve ahlâksız bir ifadeyle sataşılmıştı. Değil bir Hak dava lideri, sıradan bir mü’min dahi böyle bir hırçınlık ve saldırganlığa yanaşmazdı. Bu çirkin tavır, ancak gizli ve sinsi Yahudilerin karakterini yansıtmaktaydı.
Adama sormazlar mı, madem Mustafa Kamalak, hâşâ böylesine “Şerefsiz ve erdemsiz” davranışların adamıydı, ne diye Onu SP’ye Genel Başkan yapmıştınız? Yoksa “Sadece, ismen ve şeklen O, Genel Başkan koltuğunda kalır, biz ise Onu kukla gibi kullanır ve bütün talan ve tahribatlarımızın suçunu ve sorumluluğunu Mustafa Kamalak’ın sırtına yıkarız!..” diye mi oraya taşımıştınız?
Yeri gelmişken hatırlatalım; Sn. Kamalak, biraz dirayetli, cesaretli ve samimiyetli davranıp Milli Çözüm’le istişareli ve irtibatlı olarak yola çıksaydı, şu anda belki de Genel Başkan koltuğunda oturacaktı… Ama “Vermemiş Sübhan Ma’bud, neylesin Sultan Mahmud?!” misali, bu gayret ve ciddiyeti gösterememiş ve bu akıbete uğramıştı. Zaten ilk Genel Başkanlığını da, Milli Çözüm sayesinde kazandığını itiraf edecek dürüstlüğe bile yanaşmamıştı.
Sn. Temel Karamollaoğlu, bazı kesimlerce hakkındaki itham ve infiallerin Saadet Partisi’ne zarar vereceğini bile bile, nasıl bu partinin başına, Genel Başkanlık koltuğuna oturmuşlardı?
Malum ve mel’un Sivas Olayları ve Madımak Oteli’nin kundaklanıp 33 insanımızın yanarak ölmesi konusunda haksız yere suçlanması ve sorumlu tutulması nedeniyle bazı kesimlerde Temel Bey’e yönelik derin bir tepki ve tedirginlik vardı. Hatta bu yüzden, Sn. Tansu Çiller, Refah-Yol Koalisyonu kurulurken Temel Bey’in Bakan yapılmasına bile karşı çıkmıştı. Erbakan Hocamız da bu hassasiyet ve endişeleri haklı bulmuşlardı. Peki Sn. Karamollaoğlu, kendisine yönelik bu ithamlar ve iddialar yüzünden partimize yönelik kuşkular nedeniyle davamızın zarar göreceğini bile bile SP Genel Başkanlık koltuğuna neden oturmuşlardı? Oysa daha kucaklayıcı ve toparlayıcı bir ismi o makama taşıyıp perde arkasında destek çıkmasının daha yararlı olacağı açıktı.
“O şöyle: Sonradan öğrendiğim kadarıyla Erbakan Hoca beni o kabinede Bayındırlık ve İskân Bakanı olarak yazıyor. Tabii sonuçta bir koalisyon hükümeti, Başbakan Yardımcısı olarak Çiller listede benim adımı görünce itiraz ediyor. Erbakan Hoca’yı arıyor ve haklı olarak diyor ki: ‘Zaten bütün baskılar üzerimizde. Şimdi Temel Bey’e bu listede yer verirsek bunu istismar ederler, aleyhimize kullanırlar, bunu kaldıramayız. Daha başlarken böyle bir sıkıntı yaşamayalım.’ mealinde şeyler söylüyor. Tabii kastettiği Sivas Olayları. Yani o hükümetin kuruluşu da tam Sivas Olayları’nın yıldönümüne yakın günlerdi. O günkü şartlarda basın bütünüyle karşınızda, asker karşınızda, medya karşınızda, büyük sermaye karşınızda, ABD karşınızda, İsrail karşınızda… Aleyhte bir kampanyaya dönüştürürlerdi bunu. Bunun üzerine benim ismim çıkarılıyor. Bu durum bende hiçbir zaman olumsuz bir hissiyat oluşturmadı. Çünkü ne Hoca’nın bana bir vaadi oldu ne de benim Ondan bir talebim oldu. Ama Erbakan Hoca yine de beni aradı telefonla. ‘Seni Recai Bey arayacak, seninle konuşacak.’ dedi. Herhalde üzüleceğimi falan düşündü, oysa hiç düşünmedim böyle bir şey tabii. Çiller’in itirazı üzerine, Cumhurbaşkanlığı’na giderken yoldan dönüyor kabine listesi. Erbakan Hoca da doğal olarak beni çıkarıyor. Sonra Hoca bana ‘Seni Plan Bütçe Komisyonu Başkanı yapalım.’ dedi. Aslında çok önemli bir görev ama ben ‘Hocam’ dedim. ‘İzniniz olursa ben bu dönemde parti çalışmalarına ağırlık vereyim.’ ‘Peki.’ dedi. Ben Refah Partisi’nde Grup Başkan Vekili oldum. Ertan (Yülek) da Plan Bütçe Komisyonu Başkanı oldu.” (Bak: Son Tanık, s. 211-212)
Hem kutlu davamıza, hem Aziz Hocamızın şahsına, açıkça hıyanet ve hakarete kalkışmış… İşte bu yüzden Erbakan Hocamız tarafından “İsrail baltasının, içimizdeki yerli sapı!?” olarak tanımlanmış bir kişiyi, Sn. Temel Karamollaoğlu’nun defalarca “Cumhurbaşkanlığına münasip ve müsait bulduklarını açıklamasına” hangi bahaneyi uyduracaktı? Bu talihsiz tavır, Milli Görüş davasına ve Erbakan’ın hatırasına vefasızlık ve saygısızlıktan çok öte, kasıtlı ve hesaplı bir hıyaneti yansıtmaktaydı! Ve zaten Saadet, Gelecek ve DEVA Partilerinin bir ÇATI Parti kurma çabaları açığa çıkmıştı ve başına da Abdullah Gül’ün geçirileceği iddiaları hiç yalanlanmamıştı.
Bu arada ismini Cahit Zarifoğlu’nun bir şiirinden alan, daha önce Erbakan’a çelme takmaya kalkışan, Turgut-Korkut Özal’ların ANAP’ına yanaşan, sonrasında da AKP’nin ve Erdoğan iktidarının fikir adamları olarak her fırsatta öne çıkarılan “Yedi Güzel Adam’ı” da, Temel Karamollaoğlu öve öve bitiremiyor ve bunları Milli Görüşçü olarak tanıtıp reklamını yapıyordu. Oysa Erbakan Hoca, bu şahsın vefatıyla ilgili taziye mesajında onun dava adamlığına ve adanmışlığına değil, sadece “edebiyatçılığına” dikkat çekiyordu.
Şimdi Son Tanık kitabında Sn. Karamollaoğlu, bakın bu Özal ve Erdoğan yandaşlarını nasıl tanıtıyordu: “Cahit Zarifoğlu benim yaşıtımdı ve arkadaşımdı. Çok güzel bir insandı. Dönem dönem Ankara’daki evimizde misafir olurdu. ‘Yedi Güzel Adam’dan biriydi. Akif İnan, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Alaattin Özdenören, hepsini tanıma, beraber çalışma imkânı buldum. Her biri ayrı bir değerdi. Ama Cahit bence Yedi Güzel Adam’ın en güzellerinden biriydi. Maalesef çok genç yaşta kaybettik. Cahit Zarifoğlu’nun ayrı bir kumaşı, ayrı bir tınısı vardı. Kanaatimce Milli Görüş’ün mücadelesini en iyi anlayanlardan biriydi. Neden bunları söyledim? Onun bir şiiri var, der ki ‘Bir duruşu olmalı insanın, bir bakışı, bir anlayışı, bir aşkı, bir davası olmalı…’” (Son Tanık, s. 242)
Haymana Mutabakat Heyeti Kamuoyu Açıklaması (20.11.2024)
Aziz Milletimizin, özellikle Milli Görüş camiamızın dikkatine!
“Biz, Haymana Mutabakatı Heyeti olarak bugüne kadar ne söylemişsek hepsi gerçekleşmiştir. Bizi başka sıfatlarla suçlayanlar, yaptıkları yanlışları kendileri itiraf eder hale geldiler ve birbirlerini suçlamaya başladılar. Bizi geçmişte eleştiren kardeşlerimiz, bugün hakkımızı teslim edip helallik istemektedirler.
Değerli Milli Görüşçü Kardeşlerimiz!
Saadet Partisi kongre sürecinde aday belirleme usulü kökten yanlıştır. Her Saadet Partisi üyesi liyakatli olmak şartıyla Genel Başkan adayı olma hakkına sahiptir. Onun aday olup olamayacağına, seçilip seçilemeyeceğine büyük kongre delegeleri karar verir. Üyelerimizin bu haklarını yok saymak, adayı biz belirleriz havasına girmek diktatörlüktür. Hele hele girdiği her seçimi kaybeden ve Saadet Partisi’ni diğerleri kategorisine düşürenlerin Genel Başkan adayı belirlemeye kalkışmaları tam bir rezalettir.
Filistin meselesinde bir milyon insanı meydanlarda toplayan bir partiyi, salon toplantısı dahi yapamaz hale düşüren mevcut YİK ve Parti yönetiminin Genel Başkan adayı belirleme hakkı asla olamaz. Genel Başkan ve Parti yönetiminin aday belirleme sürecinde yaptığı diktatörce tercih partimizde yeni bir bölünme sürecini başlatmıştır. Kongrede hangi aday kazanırsa kazansın bölünme devam edecektir. Bu çatlak asla kapanmayacaktır. Dolayısıyla biz bu vebale asla ortak olmayacağız.
Haymana Mutabakatı Heyeti olarak sürecin başından beri olaya müdahil değiliz. Hiçbir adayın yanında ve karşısında olmadık, olmayacağız. Bizim tavrımız gayet nettir. Haymana Mutabakatı Heyeti oldubittilere ve emrivakilere pabuç bırakmayacak kadar ciddi bir oluşumdur. Bu gerçeklere rağmen bazı ucuz politika yapan tiplerin Haymana Mutabakatı Heyeti’nin ismini zikrederek “Genel Başkan ile görüştüler, filan adayı destekliyorlar” demeleri tamamen şark kurnazlığıdır. Biz kimse ile görüşmedik, kimseyi de desteklemiyoruz.” (Hasan Yaşar)
Mahmut Arıkan’ın: “Yeni nesil siyasetin öncüsü olarak yola çıkacağız!” iddiaları…
Saadet Partisi Genel Başkan Vekili ve Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan’ın; Saadet-Gelecek Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada “Yeni nesil siyasetin öncüsü olarak yola çıkacağız” sözleri yoksa, “Eski söylemleri ve Milli Görüş geleneğini terk edeceğiz!” mesajı mıydı?
Saadet-Gelecek Meclis Grup Toplantısı yapılmıştı. Saadet Partisi Genel Başkan Vekili ve Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, gündemin öne çıkan konu başlıkları hakkında değerlendirmelerde bulunmuşlardı.
“Yeni nesil siyaset ile bu düzen değişecek!” çıkışı
Bu düzenin değişmesi gerektiğini ve bu değişimin de yeni nesil siyaset ile yapılacağına dikkat çeken Arıkan, “Yeni Nesil Siyaseti” şu sözlerle tanımlamıştı:
“Yeni nesil siyasetle, seçmeni değil, insanı önceleyeceğiz. Seçmeni istatistiksel veriden ibaret gören anlayışa, artık yeter diyeceğiz! Oy avcılığına, seçmen mühendisliğine geçit vermeyeceğiz! Kutuplaşmayla değil kucaklaşmayla kazanacak! Yeni nesil siyaset, insanımızı siyasi ihtirasların oyuncağı olmaktan kurtaracak! Odağına yalnızca aileyi, yakın çevreyi ve belirli iş insanlarını almayacak! ‘Acaba yarın başıma bir iş gelir mi?’ Türkiye’sinden ve endişesinden kurtulacağız! İstismar tüccarlığına değil, ahlâk ve maneviyata odaklanacak! Yeni nesil siyaset, biz bu seçmeni nasılsa kandırır, oyunu alırız anlayışına karşı insanımızı uyanık tutacak! Seçim döneminde çantada keklik görülen insanımızı esaretten kurtaracak!”
“Yeniden yola çıkıyoruz!” derken hangi yolu amaçlamışlardı?
Saadet Partisi’nin 24 Kasım 2024 Pazar günü gerçekleştireceği 9. Olağan Büyük Kongresi ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Arıkan, “Türkiye siyasi tarihine bakıldığında; imarın, inşanın, kucaklaşmanın ve refahın tesisi her zaman Milli Görüş’le olmuştur. Bizler de, Milli Görüş hareketinin ikinci 50 yılında bunu yine başarmayı, geçmişin bilgeliği ile geleceğin dinamizmini birleştirmeyi, Türkiye’yi hak ettiği refaha, huzura ve toplumsal birliğe ulaştırmak istiyoruz. Amacımız; kutuplaşmanın ve ayrışmanın yerine toplumsal kucaklaşmayı, farklılıkların ahenkle bir araya geldiği, insanlarının gelecek kaygısı yaşamadığı, Yaşanabilir Bir Türkiye’yi inşa etmektir. Amacımız, Yeni Bir Dünya için; Türkiye’yi, Yeniden Büyük Türkiye yapmaktır. Saadet Partisi olarak, ‘Yeni Nesil Siyasetin Öncüsü’ olma misyonuyla yeniden yola çıkmaya hazırlanıyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
İyi de, “Adil Düzen, İslam Birliği, D-8’lerin diriltilmesi” gibi Milli Görüş’ün eskimez projelerini ve değişmez hedeflerini hiç ağzına almayan Sn. Mahmut Arıkan, hangi plan ve programlarla AKP tahribatlarını tamire başlayacaklarını niye açıklamamıştı? Sn. Arıkan’ın “Yeni Nesil Siyasetinde” Abdullah Gül gibi eski ve eksi bir şahsın, Erbakan Hocamızın tabiriyle “İsrail Baltasının, yerli sapı” olan bir adamın başkanlığında yol alacak “DEVA, Gelecek ve Saadet” çatısı oluşturma çabaları da bulunacak mıydı? Ardından, Siyonist merkezlerin de desteği ile, AKP’den ayarladıkları 100 Milletvekilini de bu oluşuma katıp, birdenbire büyük parti olacak ve Abdullah Gül’ü güya Cumhurbaşkanı yapacaklardı!?
Gizlenen bu gerçeklerin Milli Çözüm tarafından açığa vurulmasıyla sıkışan, paniklemeye başlayan ve artık hırçınlaşan Temel Bey ve ekibinden, bazı yamukluklarını açığa vuran Mustafa Kamalak Beyefendiye seviyesizce sataşan şahsiyet ve şakirtleri iyice azgınlaşmışlardı. Çünkü ya Gelecek, DEVA ve Saadet’in Çatı Partisi kurması ve başına Abdullah Gül’ün hazırlanması hıyaneti, artık mecburen açığa vurulup resmiyet kazanacak ve Milli Çözüm bir kez daha haklı çıkacaktı!.. Veya bu sinsi ve kirli çabalardan, yine Milli Çözüm’ün korkusuyla vazgeçmeye mecbur kalacaklardı ki bu da Milli Çözüm’ün başarısı sayılacaktı!..
Mahmut Arıkan’ın Gizli İrtibatları!
“Edinilen bilgilere göre AKP MKYK Üyesi ve Seçim İşleri Başkanı Ali İhsan Yavuz, Meclis’te bir araya geldiği Saadet Partili bir Milletvekiliyle kongre sürecine ilişkin değerlendirmeler yapmıştı. Yavuz, Saadetli vekile, ‘Bu kongrenin sonucuna göre Beyefendi (Sn. Abdullah Gül mü, Recep T. Erdoğan mı?) Saadet’le de bir normalleşme süreci başlatabilir’ ifadelerini kullanmıştı. Ali İhsan Yavuz’un konuştuğu vekilin Saadet Partisi Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç olduğu kulislere yansımıştı. AKP’li Yavuz’un, Saadetli Kılıç’la gerçekleştirdiği diyalogda ise tam olarak ‘Kongrede Mahmut Bey kazanırsa normalleşme süreci başlayabilir’ dediği ortaya çıkmıştı. Mahmut Arıkan, parti içinde AKP’ye sıcak bakan bir isim olarak tanınmakta, hatta Abdullah Gül’e yakınlığı konuşulmaktaydı.”[1]
Saadet Partisi Van Eski İl Başkanı Necip Yavuzer’in Haklı ve Duyarlı Çığlığı!
SAYIN TEMEL KARAMOLLAOĞLU’NA AÇIK MEKTUP -2-
Özlü Söz: Siyaset; ehil olmayan insanların elinde felaket, ehil olanların elinde ise selamet sebebidir.
Sayın Temel Karamollaoğlu Bey; öncelikle size Cenab-ı Hak’tan sıhhat ve afiyet diliyorum. Bu, size hitaben ikinci mektubumdur. Bu mektuplarda zat-ı âlinizi incitmek ve kırmak gibi bir maksadım olmadığı gibi size karşı bir hadsizlik etmek de haddim değildir.
“Erbakan Hocamız hayattayken ‘davayı’ emanet ettiği bir kimlik vardı ve o da Prof. Dr. Mustafa Kamalak Hocamızdı. Bu emanet olayının şahitlerinin var olduğu için bunu çok rahatlıkla dile getiriyoruz. Kendisine görev verildiğinde Kamalak Hoca bu görevi 5 yıl sürdürdü. Yeni bir kongreye gidilirken yapılan temayül yoklamasında %96 gibi bir oy oranı ile Kamalak Hocamızın ismi çıkmasına rağmen ne yazık ki görev kendisine verilmedi ve kendisine yapılan iftiralar sonucunda bu görev size tevdi edildi. Oysa siz, bu görev için müracaat etmemiştiniz ve bu teklif dünürünüz olan Oğuzhan Asiltürk’ün temayül yoklamasını bertaraf etmesi ile siz Genel Başkan oldunuz. Bu süre içinde bilgi ve birikiminin yanı sıra hukukçu kimliği ile birlikte maliye ve iktisat alanında akademik kariyeri olan Prof. Dr. Mustafa Kamalak adeta yok sayıldı. YİK toplantılarına 8 yıl gibi bir sürede çağırılmadı. Bunu yapanlar sizin etrafınızda Genel Başkan Yardımcıları olan ve kendi aralarında bir ekip oluşturan zevattı.
Bu ekip, size kendilerini öyle inandırıp benimsetmişlerdi ki, siz onlara güven çıtasını hep yükseklerde tuttunuz. Yaptıkları yanlış size bildirildiğinde “onlar çok çalıştığı için onları kıskanıyorsunuz” diye es geçtiniz. Yaptıkları yanlış uygulamalar neticesinde kongre ile gelen İl Başkanlarını bir telefonla görevden almaları partide bir ikilemin doğmasına yol açtı. Bu ekip, partinin temel dinamikleri olan dava ilkeleri ile oynadıkça ve tavizler verildikçe size ulaşan şikâyetlere siz sessiz kaldınız. Örneğin; Ankara İl Başkanı Av. Fatih Beyazıt bir toplantıda bulunan İlçe Başkanlarına sin kaflı küfretti ve bu size intikal ettiğinde siz bu konuda hiçbir şey yapmadınız. Eğer hatırlarsanız bunu size dönemin Keçiören İlçe Başkanı D.A. bey intikal ettirmişti.
Bunun yanı sıra GİK Üyesi Muammer Bilgiç bir toplantıda Rahmetli Erbakan Hocamız hakkında şunları söylemişti; “Artık Erbakan söylemlerini bırakın. Ondan; Lidyalılardan, Urartulardan ve Sümerlerden söz eder gibi söz edin” sözlerine sizin hiçbir müdahaleniz olmadığı gibi, son genel kongrenizde onu tekrar GİK’e aldınız. Necdet Gökçınar Beyin sözlerini burada tekrar etmeyeceğim çünkü kendisi sizinle bu konuyu görüştü ve yine tepkisiz kaldınız.
2019 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde siz CHP ile bir ittifak kurarak ve Kılıçdaroğlu’nu ikna ederek Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı adayı olması için çalışma yaptınız. O dönemde GİK toplantısına Hakkâri il sorumlusu olarak katılmıştık ve siz Abdullah Gül’ün aday olması için üyelere açıklamalarda bulundunuz. O dönemde İstanbul İl Başkanı olan Abdullah Sevim Bey kürsüye çıkarak bu teklifin olumsuzluğu üzerinde konuştu ve demişti ki; “Sayın Genel Başkanım; Abdullah Gül, Erbakan Hocamıza eziyet edenlerin başında geliyordu ve siz şimdi onu Cumhurbaşkanı olması için aday gösteriyorsunuz. Eğer aday çıkarmak istiyorsak siz Genel Başkanımız olarak Cumhurbaşkanı adayı olun” demişti. Ve öyle de oldu. Siz Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması için neden bu kadar istekli ve arzuluydunuz? Anlamak mümkün değil. Erdoğan ile birlikte gömlek çıkardıktan sonra Erbakan Hocamız, Abdullah Gül için “Siyonist baltasının sapıdır” ifadesini kullanmasına rağmen siz bu arzunuzda ısrarcı oldunuz. Şimdi de medyaya düşen haberlere göre Saadet Partisi, DEVA ve Gelecek Partisi birleşerek Abdullah Gül’ün başkanlığında yeni bir parti kurma çabası içinde olduğu söylemleri ile gündeme oturdu. Eğer siz böyle bir çabanın içindeyseniz bu “Milli Görüş Davası” için çok büyük bir darbedir. Genç ve siyasi donanımda toy olan Mahmut Arıkan’ı bu konuda öne sürmeniz ve böylesi bir girişimi onun eliyle gerçekleştirmeniz olursa bu çok büyük bir vebaldir ve bu vebalin altından kimse kalkamaz.
Rahmetli Erbakan Hocamız; “Türkiye’de iki parti vardır. Biri biz ve diğerleri. Biz Hakkı temsil ediyoruz, diğerleri bâtılı” sözünü şimdi nereye bırakalım. Eğer siz böylesi bir plan ve çabanın içindeyseniz bu Milli Görüş’ün yok olması ve sizin bu mektebi bitirmeye uğraştığınız anlamını taşır. Bu söylem ve eylemlerinizle böylesi bir planınız varsa bu bizim Milli Görüş açısından kabulü mümkün olmayan bir çabadır. Çünkü bunca yıldır mücadelesi verilen “İslam Birliği” davası tamamen yok olacak ve İslam ümmeti içinde Milli Görüş’ün misyonu ve liderliği son bulacaktır. İnşallah siz böylesi bir çabanın içinde değilsiniz.
Camiamız içinde “Genel Başkanlığa bir genç geçmesi gerekiyor!” diye bir algı oluşmuş durumdadır. Oysa inancımızda “İşi ehline verin” İlahi emri vardır. İşi gençlere verin diye bir kaide yok. Malûmunuz siyasette ve hayata yön veren oluşumlarda daima emanetin; tecrübeli, liyakatli, ferasetli, sadık ve donanımlı kimselere verildiği tecrübe ile sabittir. Siz, “YİK’te alınan karar ile Mahmut Arıkan Bey aday olarak ismi açıklandı” dediniz. Oysa YİK üyesi dört kişi o toplantıya katılmamıştı. Mustafa Kamalak, Yasin Hatipoğlu, Fethullah Erbaş ve Yaşar Canbay beyler o toplantıda yoklardı. Demek oluyor ki, karar eksik olarak alınmışsa bunun geçersizliği, gündeme gelmesi elzemdir.
Milli Görüş, İslam ümmeti içinde misyonunu ve İslam Birliği Projesi’ni devam ettirmek için ümmet içinde büyük bir organize ile bir toplantı tertip ettiğinde onun Genel Başkanı olarak siyasi tecrübe, hukuk bilgisi ve ilmi yönü ile birinin temsili böylesi bir toplantıda getirisi daha yüksek olmaz mı? Şimdi böyle bir toplantı düzenlendiğinde Mustafa Kamalak mı yoksa Mahmut Arıkan mı bu misyonu doldurur. Takdiri size bırakıyorum.
Kayseri Milletvekili olarak parlamentoda görev yapan Mahmut Arıkan Bey, Meclis’te “Filistin davasını anlatmak için, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas davet edilsin” gibi bir çağrıda bulundu. Katil Siyonistlerle iş birliği yapan birini çağırmak, Milli Görüş’ü vekil olarak temsil eden ve Genel Başkan olarak seçmek istediğiniz birinin ağzından bunları duymak ne kadar acı. Milli Görüş ilkeleri ile ters düşen bu beyanat, Genel Başkan olarak seçtirmek istediğiniz birinden gelmesi onun siyasette ne kadar tecrübesiz olduğunu göstermez mi?
Selam ve dua ile…[2]
Bu vesileyle, Oğuzhan Asiltürk – Temel Karamollaoğlu merkezli; “sadıkları bertaraf ederek partimizde tahribat yapma” girişimlerini pek geç, o da kısmen fark eden ve haklı olarak bunlara tavır sergileyen dostlara da bir sitemimiz vardı: Yahuu, Milli Çözüm’ün ve Ahmet Akgül’ün tek suçu, bütün bu gerçekleri kırk sene öncesinden sezip bunları yazması ve camiamızı uyarması mıydı?!.. Bari şimdi olsun, hakkını teslim edip bir teşekkür yerine, hâlâ kin ve nefret kusanlar, hiç değilse bu fırsatı da tepeleyip “son imtihanı da kaybedenler sınıfına” katılmasınlardı…
Sırlı Sonuç:
Erbakan Hocamızın bir mana âleminde buyurdukları ve serzenişte bulundukları:
“Bazen düşünüyorum; Milli Çözüm de olmasaydı, insanlığın kurtuluşu için nasıl bu kadar rahat gözlerimi kapardım? Allah’ın kutlu davası yeryüzüne nasıl hâkim olacak, ak karadan net bir şekilde nasıl ayrılacak, Milli Çözüm’ün bu fikri ve ilmi çabası ve cihadı sonucu, inşallah kurulacak Adil Düzen iktidarı olmasaydı, zulümler nasıl son bulacaktı? Sadece zalimler değil, hainler de ortaya nasıl çıkacak, üstelik yalnız dışımızdaki hainler değil, içimizdeki hainler de nasıl anlaşılacaktı? Yakındır; o gün herkesin yüzünde niyeti yazacak, herkesin içi dışına yansıyacaktır! Sabredin ve umutla bekleyin ki; bu kutlu çabalarınız artık son günler, son hizmetler olacaktır! Ey adres gösterdiğimiz ve kutlu mirasımızı emanet ettiğimiz partilerde; üst düzey yetkili, görevli üye veya yalnızca gönüllü olarak çalışanlaar!.. Ey başka partilerde soyadımızı taşıyanlaar, kanımızı, canımızı taşıyanlar, güya misyonumuzu taşıyanlar; ya sizin gözleriniz ne zaman açılacaktır? Ne zaman anlayacaksınız? Tüm bunların ve yeni çatı oluşum arayışlarının; Erbakan’ı bitirip unutturma, Bizi gündemden tamamen kaldırma, kısaca üzerimize beton değil, hatta çelik kaplama döküp, böylece hayattan, hatıralardan ve hafızalardan kazıma hıyaneti olduğunu ne zaman görecek ve anlayacaksınız?
Son kez çağrı yapıyorum; ‘hayatlarınızı bembeyaz, tertemiz birer sayfa haline getirin. Şu ana kadar niyetiniz ne olursa olsun, sayfalarınızı doldurduğunuz tüm yanlışlardan temizleyin. Tüm insanlığın kurtuluşu için çözüm odaklı Milli bir karargâhta birleşin. Bakın, insanlığın kurtuluşu ancak buradadır! Milli Çözüm’e sarılın ve sahip çıkın!.. Daha neyi, ne kadar deneyip yanılacaksınız?’ diye hatırlatsam, tek tek her birini uyarsam, acaba fayda eder mi? Sanmıyorum… Sanki herkes ve hepsi simsiyah bakan körler olmuşlar, Ben de onlara: ‘Gerçeği görün, gerçeğe bakın ve artık anlayın’ diye ayna dağıtıyorum! Ancak Ben yine de kardeşlerimin, bir kez bile olsa kalben Bize bağlılık göstermiş kardeşlerimin, yanlış yollarda ahiretlerini kaybetmelerini istemiyorum. Ama, Allah’ın kendisine hidayet verdiğini kim hidayetten alıkoyabilir? Allah’ın artık elini çektiği bir kişiyi kim doğru yola döndürebilir? Ya Rabbi, kardeşlerime bir şans daha ver. Ver ki dünyaları da, ahiretleri de ateş olmasın, pişmanlık ve perişanlık içinde kıvranmasın!..” diye uyardıkları gerçeklere ne zaman uyulacak ve insanımız bu gafletten ne zaman uyanacaktı?
Evet, “Milli Görüş” kavramı da, “Milli Çözüm” kavramı da Erbakan Hocamızın tabirleri olmaktadır ve bunlar aynı kutlu gerçeğin farklı süreçlerini anlatmaktadır.
“Görüş”; Bâtıni = İç dünyamızdaki anlayış ve arayışları tanıtmakta, “Çözüm” ise, zahiri = Dışa vuran imani ve ahlâki değer ve dinamikleri yansıtan tavır ve davranışları kapsamaktadır. “Görüş”; düşünceye, “Çözüm” ise güce dayanır. “Görüş” hikmetle, “Çözüm” ise hâkimiyetle alâkalıdır. Aziz Erbakan Hocamız Milli Görüş’ü anlatmış, açıklamış ve yaşamış… “Milli Çözüm’ün” altyapısını hazırlamış ve en emin ellere emanet bırakmıştır.
Tekrarında fayda vardır:
• “Görüş”; fikir ve teori olmaktadır. “Çözüm” ise fiili harekettir ve pratik sayılır.
• “Görüş”; itikat ve inanç, “Çözüm” ise icraat ve tatbikattır.
• “Görüş”; ideal ve iddiadır, “Çözüm” ise iktidardır…
• “Görüş”; plan ve program hazırlıklarıdır. “Çözüm” ise bunları uygulama ve yeni bir uygarlık aşamasıdır.
Özetle; “Milli Görüş”; ilmi proje ve altyapının tamamlanması, “Milli Çözüm” ise bunların resmen ve fiilen tatbikata koyulmasıdır. Bu ayırımları bizzat Erbakan Hocamızın kendileri yapmışlardır.
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
Ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”[3]
Bu arada, 2024 Kasım ortasında açılan Elâzığ Kitap Fuarı’nda, bir Bakan Yardımcısı hemşehrimiz olarak bizim kitapların sergilendiği standı görünce “Bu Ahmet Akgül hâlâ ölmedi mi?” diye soran yüksek bürokrata (!) hatırlatalım:
“Hamd olsun, hâlâ yaşamaktayız ve inşaallah, Din istismarcılarının ve Devrim simsarlarının saltanatını yıkma hazırlıklarının da son aşamasındayız!..”
Evet, “Milli Görüş” kavramı da, “Milli Çözüm” kavramı da Erbakan Hocamızın tabirleri olmaktadır ve bunlar aynı kutlu gerçeğin farklı süreçlerini anlatmaktadır.
“Görüş”; Bâtıni = İç dünyamızdaki anlayış ve arayışları tanıtmakta, “Çözüm” ise, zahiri = Dışa vuran imani ve ahlâki değer ve dinamikleri yansıtan tavır ve davranışları kapsamaktadır. “Görüş”; düşünceye, “Çözüm” ise güce dayanır. “Görüş” hikmetle, “Çözüm” ise hâkimiyetle alâkalıdır. Aziz Erbakan Hocamız Milli Görüş’ü anlatmış, açıklamış ve yaşamış… “Milli Çözüm’ün” altyapısını hazırlamış ve en emin ellere emanet bırakmıştır.
RENK DEĞİŞTİRENLER!
Bizden gibi görünüp bizlere hainlik edenler en çok vebal sizin olmaktadır…Gidenler gitti ,bölenler böldü…Fakat siz bizden gibi görünüp sırtımızdan hançerlediniz!
Allah CC planları bozandır …O’na sığındık…O’ndan başka da sığınacak kapımız olmadığına göre yalvarıyoruz…Kininizde boğulun.
Milli Çözüm ve Hassaten Üstad Ahmet AKGÜL Hocamız; Aziz Erbakan Hocamızın en samimi takipçisi, hayır dili ve keskin gözü olduğunu bir kere bir kere bir kere daha tescilledi bu kongre olayındaki hakikatleri dile getirerek.
Ama ne hikmetse Saadet Partililer ve kendilerini Milli Görüşçü olarak görenler, Milli Çözüm’ün 20 yıldır ve özellikle Ahmet Akgül Üstadımızın da 50 senedir içerideki münafıkları marazlıları deşifre etmesi ve her seferinde haklı çıktığını hep beraber gördüğümüz şu imtihan dünyamızda, aklını kullanan daha doğrusu hakkı üstün tutmada , maneviyatçı olmada, nefis terbiyesi yapılmasında, beraberinde doğruyu görmede yani hidayet sahibi olmada ve bu doğru dediğimiz herşeyin içindeki dönen dolapları farkedebilme yani neyin hakka neyin şerre hizmet edebildiğini farketme kabiliyetini kazanma olan feraset nimetini elde etmek için yani bunları kazanmak için yapılması gereken DİRAYET ÖRNEĞİNDE çok eksikler var ki Milli Görüşçüler ve Saadet Partililer bu MİLLİ ÇÖZÜM’ÜN VE ÖZELLİKLE ÜSTAD AHMET AKGÜL’ÜN HAYKIRDIĞI HAKİKATLERİ ANLAMADA KAVRAMADA VE HAKLILIĞINI GÖREBİLMEDEKİ HEM GÖZLERDEKİ HEM DE KULAKLARDAKİ PERDELER KALKMIYOR VE NETİCE BÖYLE OLUYOR. Rabbim sonumuzu hayreylesin.. Ve yine Üstadımızın şu elmas sözlerinden birini de hatırlatmakta yarar görüyorum:
Sadıklarla sahtekarları ayıran temel prensiplerden biri olarak şunu açıklamıştı: “SADIKLARA GÖRE HAYAT İMAN VE CİHATTIR, SAHTEKARLARA GÖRE İSE HAYAT İMKAN VE FIRSATTIR!”
Ama kimse unutmasın ki; Allah da var, Kur’an da var, bunların TERCÜMANI MİLLİ ÇÖZÜM de var ELAHAMDÜLİLLAH!..
İYİ Kİ MİLLİ ÇÖZÜM VAR..ÇOK ŞÜKÜR MİLLİ ÇÖZÜMCÜYÜZ.
OLAYLARA HİKMETLE BAKAN ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZ, MİLLİ GÖRÜŞ HAREKETİ İÇERİSİNDEKİ OYNANAN OYUNLARI DÖNEN TEZGAHLARI HEP DEŞİFRE ETTİ. NE OYUNLARI BOZDU BU GÜNE KADAR. BOZMAYA DA DEVAM EDECEK. YUKARIDA HALA ÖLMEDİ Mİ DİYEN BÜROKRATA VERDİĞİ CEVAP TA OLDUĞU GİBİ “Hamd olsun, hâlâ yaşamaktayız ve inşaallah, Din istismarcılarının ve Devrim simsarlarının saltanatını yıkma hazırlıklarının da son aşamasındayız!..”
YERYÜZÜNDE ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYA MİLLİ ÇÖZÜM, ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZ ÖNCÜLÜĞÜNDE KURULACAKTIR İNŞALLAH…
MANA ALEMİNDE AZİZ ERBAKAN HOCAMIZ;
“Ama bak, bunlara rağmen Yeni Bir Dünya kurulacak, Siyonizm’in saltanatı devrilecek… Bunlara rağmen bütün insanlığın kurtuluşu gerçekleşecek! Bunlara rağmen Feth-i Mübin gerçekleşecek!..
Eğer sana, ‘bunlar hayal, senin söylediklerin asla yapılamaz’ diyorlarsa, bu onların akıl ve iman sınırını gösterir, seninkini değil. Allah’ın iradesi nedir? Ne içindir bilir misin? Allah’ın iradesi, mümkün olmayanı mümkün kılar!..
Sayınıza bakıp gülenlere aldırmayın. Gücünüzü hafife alanlara takılmayın. Nemrut mu güçlüydü, İbrahim mi? Nemrut! Peki, Nemrut mu kazandı, İbrahim mi? İbrahim! Firavun mu güçlüydü, Musa mı? Firavun! Peki, Firavun mu kazandı, Musa mı? Musa! Ebu Cehil mi güçlüydü Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz mi? Ebu Cehil! Peki, Ebu Cehil mi kazandı, Efendimiz mi? Efendimiz!..
O devire şahit olanlardan kime sorsanız, güçlü olan kimse onun kazanacağını söyler ve savunurdu! Fakat hepsi şaşırarak görüp şahit oldular ki; zahiren güçlü görünen değil, samimi bir iman ve gevşememiş bir gayretle davasında sabit olan, insanlığın kurtuluşu ve Allah’ın rızası için çalışıp çabalayan kim ise o kazandı!
Şimdi kime hikâye gibi gelirse gelsin. Kime inanılmaz gelirse gelsin, yine Allah’ın yardımı ile güçlü olan değil Allah’a yürekten bağlananlar kazanacaklar inşaallah!.. O halde, gevşemeyin, üzülmeyin; inanıyorsanız üstün gelecek olanlar sizlersiniz!..”
https://www.millicozum.com/mc/2022/temmuz-2022/erbakan-hocamizin-mana-aleminde-akpye-oy-veren-haci-hocalari-uyarmasi-2/
Rum 47
Andolsun, Biz Senden önce birçok peygamberi kendi kavimlerine gönderdik de, onlara apaçık belgeler getirdiler (ama onlar buna rağmen inkâr edip azgınlaştılar); böylece Biz de suçlu günahkârlardan intikam aldık. İman edenlere yardım etmek (ve zafere eriştirmek) ise, Bizim üzerimize Hakk olmuş (bir va’ad)tır. (Mücahit ve müstakim mü’minlere nusret ve galibiyet vermek, Allah’ın izzet ve inayetinin şanıdır.)
https://www.mealikerim.com/30/rum/47
Ey Millî Görüşü ve Erbakanı bitirmek için gayret eden hainler!…
Sizi yöneten ve yönlendirenler, sonunuz yaklaştı. Perişan ve pişman olacaksınız. Çünkü bu dava Allah’ın davasıdır.
Yıllarca Milli Çözüm ün haklılığını görmenize rağmen, Milli Çözümü hor gördünüz, alay ettiniz ama yine Milli Çözüm haklı çıktı. Çünkü Milli Çözüm Kur’an-ı Kerim’i, sünneti ve Erbakan Hocamız ın öğretilerini kendine rehber edinmiştir. Bundan dolayı Hak bildiği yoldan sapmamıştır. Her zaman Hakka tercüman olmuştur.
Şimdi kendilerini Millî Görüşün lideri ve S. P. Genel başkanı olduğu iddiasında bulunan zevata hatırlatalım. Erbakan ve Millî Görüşü bitirmek ve üzerine beton dökmek için gayret ediyorsunuz ama basaramayacaksınız ,İnşallah rezil olacağınız günler pek yakındır. Bütün oyunlarınızı boşa cıkaran, Milli Çözüm var, Elhamdülillah. Biz sadece iddia etmiyoruz. Üstadımız Ahmet Akgül Hocamız öncülüğünde, Millî Çözüm Ekibi ile bu yolda gayret ediyor ve çözümlerimizi de ortaya koymaktayız.
Çağımızın sorunlarını insanlığın ihtiyacını günümüz koşullarına en uygun, ilmi, insanı ve islami, Aziz Erbakan Hocamızın Adil Düzen Projelerini en iyi bilen, Üstad Ahmet Akgül Hocamız bu projeleri geliştirip kitap haline getirerip, bir çok dile çevrilip, dünyanın bir çok devlet ve ilim erbabına gönderilmiş olmasıda bu söylemlerimizin ne kadar önemli ve değerli olduğunu göstermektedir.
Son olarak diyeceğim ise, eve hırsızlığa giren hırsız, ev sahibinin gelmesinden korkarmış. Ama o ev sahibinin gelmesi pek yakındır.
Selam ve dualarımla.
“Erbakan’ı öldürüp gömmek yetmez, üstüne beton dökmeliyiz!”
(Yani Milli Görüş ve Adil Düzen fikrini partiden ve kalplerden sökmeliyiz)”
(ABD Yahudi Lobileri Temsilcisi)
TAM OLARAK HEDEFLERİ BU…
Fitne ve fesadın en yaygını ve en zararlısı ise hayırlı bir teşkilat içinde yapılanlardır. Öyle ise bu tipler özellikle tanımamız ve tedbirli olmamız lazımdır.
Evet, insanların hayırlı olanlarını “mü’min, müttaki, müstakim (istikametli mücahid, muhterem) gibi sıfatlarla tanır ve tanıtırız.
“Hayırsız” olanlarını ise “münkir, nankör, münafık, mücrim, marazlı (manevi hastalıklı) vefasız” gibi sıfatlarla hatırlarız.
Bu nedenle “Milli şuur mensupları”na yönelik bir “öz eleştiri” ve genel durum değerlendirmesi yapmayı ve “kendi nefislerimizi ve dava adamı ve hizmet erbabı geçinenleri bir teste tabi tutmayı” gerekli bulmaktayız.
Acaba davamız açısından ve kurmaylarımız tarafından “hayati önem”de bulunan konulardaki “ilgisizliğimizin ve bilgisizliğimizin” asıl sebebi nedir?
Gerçekte Milli Görüş mesajına inanmadığımız halde, bazı makam ve menfaatler hatırına, inanmış gibi göründüğümüzden midir?
Yoksa “pişkinlik” derecesindeki bir yüzsüzlük ve nankörlükten midir?Davamızın çilesini çekenlere ve bizi bu makamlara yükseltenlere hizmet ve hürmet duygusu taşımamak.
Bu davanın sayesinde dünyalık çok şey kazanıp, ama hiçbir katkıda bulunmamak,
Ve hele bu cemaat ve teşkilat sayesinde şöhret ve kıymet kazanıp sonra hıyanet ve hakarete kalkışmak.
Lütfen düşünelim ve doğru cevap verelim, hangi izanla, hangi insafla ve hangi inançla bağdaşmaktadır?
Bu sorulara olumlu ve onurlu cevaplar, verecek her seviye ve statüdeki mensuplarımızın varlığını biliyoruz, onlarla seviniyoruz ve dualar ediyoruz.
Ama bu sorulara yeterli ve tutarlı cevaplar veremeyecek kimseleri de, İslâm kardeşliği adına uyarıyoruz ve düzelmelerini temenni ediyoruz…
Ey bizim ikazlarımızdan gocunanlar! peki Allah’ın adalet ve intikamından nasıl kurtulacaksınız?!
Hem görüyorsunuz ki bu öz eleştiriler, birilerin hedef alan kınamalar olmayıp, genel ifadelerdir. Hiçbir şahsı direk kınayıcı sözler değildir.
Bu hazır kalıplar kimin üzerine uyarsa onun için geçerlidir. Şayet yarası olanlar gocunacaksa, bu da bizim suçumuz değildir.
Biz gerçek ayarımızı gösterecek “hakikat aynalarını” tutmaya çalışıyoruz. Eğer birileri kendi yüzünde bir çirkinlik görüyorsa, suç aynaların değildir. Aynaları kırmak ve size ayna tutanlara kızmak yerine, kendi kusurumuzu düzeltmek daha akıllıca bir harekettir.
OLAY ŞU: Karamollaoğlu eliyle “SP, PKKya yaklaştı” dedikleri gibi şimdi de “SP Fetöcülerle elele” dedirtip oyları düşürmek!
Ah ki ahhh, vay ki vay!
Yıllarca teşkilat erbabından “Ahmet Akgül Kurtulmuş konusunda da haklı çıktı” dediğini işttim.
Ee niçin bir kere de sözünü dinlemezsiniz ki?
Yazık değil mi ülkemize, davamızın partisine?
Aslında sn Mustafa Kamalak genel başkan olsaydı, SP Fetöcülerle elele dedirteceklerdi. Karamollaoğlu eliyle “SP, PKKya yaklaştı” diye bir yorum zaten yüzlerine çarpıldı. Diyenler şimdi PKK yi meclise davet ediyor ve DEM ile dirsek teması yapıyorlar.
Yıllarca camiamızın başına geçirilmeye çalışılan ihanetler tek tek delilleriyle anlatıldı. Her türlü tehlike göze alınarak bu tuzaklar deşifre edildi. Sadece Erbakan ve dava hatırına yani sadece Allah’ın (CC) rıza için. Ve her seferinde “vicdani haykırışa, şaşmaz ferasete” karşı çıkanların, fitnecilikle… suçlamaları sonucunda zaman tüm hakikatleri gösterdi ve şaşmaz ferasetin karşısında gafillerin yüzlerinde oluşan mahcubiyet izi hala geçmedi. Maalesef bugün “Siyonizmin Gül Sapı” planını deşifre edilmesine karşı vurdum duymaz tavırlarla hala daha “fitnecilikle” hakikati haykıranları suçlama ahmaklığı/alçaklığı karşısında dileğimiz şudur:
“(Bunun üzerine Hz. Musa) Dedi ki: “Ey Rabbim (görüyor ve biliyorsun ki) ben gerçekten, kendi nefsimden ve kardeşimden başkasına malik değilim (sözümü geçirememekteyim). Öyle ise, bizimle bu fasıklar (ve sapkınlar) topluluğunun arasını ayır(manı dilerim).” Maide 5
Maalesef Ahmet Akgül hocamızın her seferinde cesaretle ve bilgelikle yaptığı uyarılar her seferinde haklı çıkmıştır. Hocamızı bu uyarılarından dolayı haksızca itham edenler, Hocamızın haklılığı ortaya çıktıktan sonra maalesef bir keresin de bile bu ithamlarından dolayı özür beyan etmemişlerdir. Nereye kadar böyle gidecek? Milli Görüş’ün üzerine beton dikmeye çalışanlara bu kadar duyarsız olup ayarsızlık yapanlar bu günaha ortak olmayacaklar mı?
Ayrıca yeni nesil siyaset ne demek? Tamamen muğlak ifadeler kullanılmış. Bunun yanında yapılmak istenenleri sanki Milli Görüş bundan önce ortaya koymamış…..Aziz Erbakan Hocamızın yaklaşık 60 yıl önce önce ortaya koyduğu ve söylediği hangi şey bugün geçerli değil??? Böyle içi boş kof ifadeler yenilikçilik falan değildir. Bu tür ifadeler olsa olsa ancak “biz Milli Görüş gömleğini çıkardık” söylemlerinin farklı bir versiyonudur.
Mahmut Arıkan’ın “Yeni Nesil Siyaset” söylemlerini çok tehlikeli buluyorum. Halihazırda Parti toplantılarında zaten ne Adil Düzen ne de D-8’ler konuşuluyor. Halbuki Milli Görüş demek, Adil Düzen demektir.
Siyonizm, şeytanın en büyük şaheseridir. Nasıl ki spordan sinemaya, bankacılıktan siyasete her şeye sirayet ediyor ve müthiş bir sömürü sistemi oluyorsa; bunun karşısında işte Adil Düzen de tüm dünyada ve her alanda, tüm insanlara selamet getirecek tek ilmi, islami insani projedir ve tarihte başka bir örneği bulunmayan orijinal bir sistemdir.
Erbakan Hocamızın ifadesiyle öyle 60 tane parti yoktur. Bir Milli Görüş vardır, bir de diğerleri… Mahmut Arıkan, yeni nesil siyaset derken, Adil Düzen Milli Görüş çizgisinden ayrılıyor olabilir mi?! Karamollaoğlu da “Adil Devlet, Adil Paylaşım” diye bir ifade kullanmıştı. Eğer Adil Düzen ve D-8’lerden bahsetmiyorsanız “diğerleri”nden ne farkınız kalacaktı ki!?..
Deva, Gelecek ve Saadet partilerinin birleştirilip başına da Erbakan Hocamızın “Siyonizm baltasının yerli sapı” diye tanımladığı Abdullah Gül’ü getirme planlarının yapıldığı basına yansımıştı. Bu konuda Saadet Partisi’nden bir yalanlama da yapılmamıştı.
Böyle bir plan, Milli Görüş’ün üzerine beton değil, çelik kaplama dökmek anlamına gelecektir. Ancak unutmayınız ki yıllardan beri Siyonist zalimleri, gizli yahudileri ve yerli işbirlikçilerini ifşa etmekten geri durmayan Milli Çözüm var!
Evet, “Milli Görüş” kavramı da, “Milli Çözüm” kavramı da Erbakan Hocamızın tabirleri olmaktadır ve bunlar aynı kutlu gerçeğin farklı süreçlerini anlatmaktadır.
Saadet Partisindeki Çıbanlar Milli Çözüm Sayesinde Deşilmekteydi! Artık Büyük Devrim ve Değişim Heran Beklenmekteydi!
Yazının yayın tarihi olan 24 Kasım Öncelikle peşinen Merhum Erbakan Hocamızın ve Muhterem Ahmet Akgül Üstadımızın Öğretmenler günü kutlu olsun. Çünki onlar bize Hak ve Batılı Doğru ile Yanlışı ,Faydalı ile zararlıyı,Güzel ile çirkini Adalet ile zulmü ayırt etme ferasetini öğreten İnsanlığın kurtuluşuna vesile olacak Adil Düzen programlarını bize öğretmiştir. Muhterem üstadımız ERBAKAN gerçeğini ve mahiyetini bize duyurmuş bu projeleri görüş olmaktan çıkarmış çok yakında insanlığı huzuru kavuşturacak fiili olarakta tıkanan sistemde Çözüm sunacak ve yazdığı Adil Düzen kitapları ve yazılarıyla ülkemize ve insanlığa ışık tutmaktadır.
Milli Görüş içine özel yerleştirilen Oğuzhan Asiltürk ve devamındaki silsile maksatlı olarak Milli Görüşü bitirme etkisiz kılma halkın gözünde kurtuluş kapısı olmaktan çıkarıp Aziz Erbakan Hocamızı zor durumda bırakacak eylemler ve söylemler içerisinde bulunmuşlardır.Asıl maksatlarını gizleyip alttan partiye hizmet eden sadık kimseleri de uzaklaştıracak hatta nefret ettirecek girişimlerde bulunmuşlardır. Erbakan Hocamızın pillerini bitirdiği bu kaypak ve bayağı tiplerin asıl maksatları bilen Muhterem Ahmet Akgül Ustadımıza rağmen Saadet içerisindeki Kamalak gibi tipler ise Milli Çözüm Haklılığını bir türlü içlerine sindirememiş hala nefsi davranarak akıl danışma tenezülünde bile bulunmamışlardır. Milli Görüşün temel esaslarını bilmeyen, görevde liyakat esas alınmadan getirilen Mahmut Arıkan ise Abdullah Gül’ün Başkanlığına zemin hazırlayarak Erbakan Hocamızın ve Adil Düzen söylemleri üzerine beton dökme planlarının son aşamasıdır. Ancak Hakkın ve Hakikatin Er yada geç ortaya çıkma gibi bir huyu vardır. Şimdi bu hakikatlere tercüman olan Muhterem Ahmet Akgül Hocamızın haklılığını birkez daha ortaya çıkaracak gelişmeleri Mahmut Arıkan’ın yaptığı eylem ve söylemlere bakmamız yeterli olacaktır. Milli Görüşün gerçek sahipleri Milli Çözüm Dergisi ve şahsi manevisi Muhterem Ahmet Akgül üstadımız kutlu hedefler doğrultusunda tarihi görevi üstlenecek günlerin son aşamasında olduğumuzu biliyor ve Erbakan Hocamızın o tarihi sözünü bir kez daha hatırlatıyoruz.
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
Ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN, TRT Basın Toplantısı, MSP Genel Başkanı TRT’de Yazarlar Soruyor, Nisan 1980 Video linki: https://youtu.be/JK3meUHiZiY
Yüreğinize sağlık, ömrünüze bereket hocam
Bir zamanlar Kurtul(ama)mış da Arıkan gibi, dışı hoş içi boş sloganlar üretiyordu, “fark var” diyordu mesela. “Erbakan Hoca’dan farklıyım” mesajı gönderiyordu. İlgili merkezler de mesajı alıp kapmışlardı hemen, şükür sonunda yerini buldu ve Milli Görüş ondan kurtuldu. Şimdi görünüşe göre, Arıkan da aynı yolun yolcusu…
Milli Çözüm yıllardır Asiltürk – Karamolla takımının ayar ve amaçlarını dile getirirken, tüm bu gerçeklere sessiz kalan Milli Görüş tabanı -kusura bakmasınlar ama- asıl sorumlu ve suçlu onlardır. Çünkü “Susan, kusandan alçaktır.” Zira Asiltürk- Karamolla takımı, asli vazifelerini yaptılar. Bütün bu tahribatlar olurken, “Bu Parti niye yüzde bir’in altına düştü yahu, siz ne ediyorsunuz, kendinize gelin?” diyen de çıkmadı.
“E Birol Aydın çıktı ya!” demesin kimse… Bugün yayımlanan GİK – YİK listesinde, Rahmetli Erbakan Hocamız hakkında “Artık Erbakan söylemlerini bırakın. Ondan; Lidyalılardan, Urartulardan ve Sümerlerden söz eder gibi söz edin” diyen ayarsız Bilgiç’in ismi de vardı… Hatta 3 listede sadece B. Aydın’ın listesinde adı geçiyordu.
Yani bunlar tabana iyi polis – kötü polis oyunu mu oynamışlardı?
Ve de -hâlâ Erbakan Hocamıza sadık kalan- bir kısım tabanda, Karamolla’ya yükselen tepkiyi Birol Aydın’ı aday yaparak tabanın gazı mı alınmıştı?
Bir de çok merak ettiğim bir husus var.
Ey Milli Görüşçüler!
Ahmet AKGÜL (Hocamız) senelerdir uyarıyor kardeşim sizi. Ve Onun ne yazdığını bu siteye gelip satır satır okuyorsunuz.
Neden biriniz dahi, “Allah Senden razı olsun Ahmet Hoca, Sen bizi uyardın ama biz anlamadık, anlasak da (işimize gelmediği için) dinlemedik.” diyemiyorsunuz.
Yahu çok mu korkasınız, yoksa gayretsiz misiniz ya da vicdanınız mı ölü?
Başka ihtimalleri de yazmayalım artık. Onu da siz bulun!..
Nasılsa herkesin ayarı ve amacı muhakkak ortaya çıkıyor. Allah imhal etse de ihmal etmiyor.
Milli Çözüm Hakkı ve Hakikati yazdı, yazmaya da devam edecek.
Ve siz ahirette, “Ya Rabbi bilmiyorduk, yöneticilerimiz bizi kandırdılar” diyemeyeceksiniz.
SON İMTİHANI KAYBEDENLER!
Milli Çözüm uyardı, hakikatleri haykırdı ve yine haklı çıktı.
Milli Görüş’ün unutturma ve Erbakan Hocamızın üzerine beton dökme çabalarını deşifre etti ve büyük bir mücadele verdi.
Maalesef büyük çoğunluk son imtihanı kaybetti.
Tarih boyunca zaferlerde tam olarak böyle zamanlarda kazanılmıştır.
Umutların tükendiği, herşeyin yozlaşıp bozulduğu bir dönemde..
Ak ile kara ortaya çıktı, herkes kendi ayarını, amacını, gayesini ve niyetini çok açık belli etti. Kimsenin bir bahanesi de kalmadı…
Son olarak kazandık zanneden işbirlikçilerin sonu yakındır.
Milli Görüş’ü bitirme gayretinde olan zalimler, Milli Çözüm iktidarı ile sarsılacaktır!
Şuarâ 189
Böylece onu yalanlayıp (küfür ve kötülükte azgınlaştılar); nihayet onları o gölgelik (sandıkları gazap bulutları) gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, büyük (ve korkunç) bir günün azabıydı (ve bunu hak etmişlerdi. Yağmur getirecek sandıkları bulutlardan Allah üzerlerine her şeyi yakıp kül eden ateş döküvermişti)!
mealikerim.com
Temel Karamollaoğlu’nun Amacı ve “El-Eman”larının Ayarı
• Temel Karamollaoğlu, Saadet Partisi’nin Genel Başkanıdır ve bazı kesimlerde hakkındaki ithamlar ve infiallerin partiye zarar vereceğini bile bile bu göreve gelmiştir.
• Karamollaoğlu, Sivas Olayları ve Madımak Oteli’nin kundaklanması nedeniyle bazı kesimlerde tepki ve tedirginlikle karşılanmaktadır.
• Abdullah Gül, Erbakan Hoca tarafından “İsrail baltasının, içimizdeki yerli sapı!?” olarak tanımlanmıştır.
• Karamollaoğlu, defalarca Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanlığına uygun gördüğünü açıklamıştır.
• Karamollaoğlu, Cahit Zarifoğlu’nun şiirinden esinlenerek kurulan “Yedi Güzel Adam” grubunu öve öve bitirememekte ve bunları Milli Görüşçü olarak tanıtmaktadır.
• Erbakan Hoca, Cahit Zarifoğlu’nun vefatıyla ilgili taziye mesajında onun dava adamlığına ve adanmışlığına değil, sadece “edebiyatçılığına” dikkat çekmiştir.
• Haymana Mutabakat Heyeti, Saadet Partisi’ndeki aday belirleme usulünün yanlış olduğunu ve bunun partide yeni bir bölünme sürecini başlattığını açıklamıştır.
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/temel-karamollaoglunun-amaci-ve-el-emanlarinin-ayari/