Temel Karamollaoğlu’nun Cumhurbaşkanı Adayı:
ABDULLAH GÜL’ÜN AÇILIM MESAJI!
Mehmet Uçum’un Uçuk İddiaları!
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Öcalan çağrısına ilişkin “terör örgütü liderinin Meclis’e gelip konuşma yapmasının hukuken mümkün olmadığını” belirtmişti. Uçum; Bahçeli’nin çağrıyı, gerçekleşmesi gereken uç şartlara bağlı olarak yaptığını söyledi. Mehmet Uçum, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Şayet terörist başının tecriti kaldırılırsa gelsin DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün bittiğini ve örgütün lağvedildiğini ilan etsin.” sözlerini değerlendirmişti.
“Hukuken terör örgütü PKK elebaşısı Abdullah Öcalan’ı Meclis’e getirip DEM Parti grubunda konuşturmanın söz konusu olamayacağını” dile getiren Uçum, “Devlet onun hukuki koşullarını oluşturursa olur. O ayrı bir şeydir, umut hakkı, ama hangi şarta bağlı olarak; terörsüz Türkiye hedefine ulaşma şartına bağlı olarak yapılabilir. Bahçeli, terörsüz Türkiye hedefini söyledi. Terör örgütü silahları bırakacak ve teslim olacak dedi. Bu şartlar gerçekleşirse gelsin açıklama yapsın, umut hakkı da tartışılır dedi.” şeklinde konuşan Uçum, “Şimdi bu uç şartlara bağlanmış benzetme örneğidir. Hukuken de mümkün değildir.” görüşlerini dile getirmişti.
Ekol TV’de katıldığı programda konuşan Uçum’a; “Bahçeli’nin söz konusu açıklamayı Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’dan habersiz bir şekilde yaptığı” iddiaları da sorulduğunda; Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Bahçeli arasında devlet politikaları konusunda yüksek bir uyum olduğuna işaret eden Uçum, “Devlet Başkanı sıfatına sahip Cumhurbaşkanı ile Cumhur İttifakı’nın çok güçlü lideri Sayın Bahçeli arasında bir uyumsuzluk olduğunu düşünmek tamamen provakatif, tamamen operasyonel amaçlı ileri sürülen laflardır.” şeklinde kaçamak yanıtlar vermişti.
Devlet Bahçeli’nin; “Sözümün Arkasındayım” Çıkışı!
MHP’nin “Vakit Tamam” paylaşımları dikkat çekmişti. Bahçeli’nin, Türkiye’nin gündemini değiştirdiği “Apo” çıkışının ardından başlattığı “Vakit Tamam” paylaşımları 4 gün boyunca aynı saatte MHP’nin resmi X hesabından yapılmaya devam etmişti. Türkiye, Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de DEM grubu ile el sıkışmasının ardından, 15 Ekim 2024 tarihli grup toplantısında yaptığı ‘Apo‘ çağrısını tartışmaya devam ederken, MHP’den gelen ‘vakit tamam’ paylaşımları dikkat çekiciydi.
İlk olarak 13 Kasım 2024 tarihinde MHP’nin resmi sosyal medya hesabından saat 15.00’da yapılan paylaşımda “Terör bitsin, huzur gelsin istiyorsan; Vakit tamamdır, söz konusu vatandır” mesajı verilmişti. “Apo” çağrısının ardından X hesabında yapılan paylaşım akıllarda soru işareti oluşturmuştu. Bu paylaşımın ardından tam 24 saat sonra, yine saat 15.00’da “Devletin bekası, milletin refahını istiyorsan; Vakit tamamdır, söz konusu vatandır” paylaşımı gelmişti. 3’üncü gün ise yine saat tam 15.00’da “Bin yıllık kardeşlikten yanaysan; Vakit tamamdır, söz konusu vatandır” paylaşımı yapılıvermişti. 4’üncü günde aynı saatte “Vakit tamam” paylaşımı gelmişti. MHP’nin paylaşımlarının amacının ne olduğu kimse tarafından çözülemez ve bu konuda MHP’den de resmi bir açıklama gelmezken 16 Kasım 2024’te yine saat tam 15.00’da bir paylaşım daha gelmişti. Paylaşımda ise “Her şeyden önce Türkiye diyorsan; Vakit tamamdır, söz konusu vatandır” ifadelerine yer verilmişti.
Ayyüce Türkeş’ten Mehmet Uçum’a Tepki: “Yeni Açılımın, Türkiye’yi Bölmeye Götürecek İlk Adım Olduğu Açıktır!”
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ayyüce Türkeş, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum’un PKK ile ilgili sözlerine “Bu tartışmaları iyi niyetli bulmuyorum. Ve bunu, Türkiye’yi bölmeye götürecek ilk adım olduğunu düşünüyorum. O yüzden bu konuda herkesin dikkatli ve uyanık olması lazım. Özellikle Uçum gibi pozisyonlarda olan insanların konuşurken bir kere hatta beş kere düşünüp ağzından cümleyi öyle çıkarması lazım” diye tepki göstermişti.
Mehmet Uçum, Ekol TV’de katıldığı programda; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Öcalan çağrısıyla ilgili “Sayın Bahçeli’nin ‘sözümün arkasındayım’ lafı Türkiye’de terör vesayetini bitirmeye yöneliktir. PKK’nın bir Kürt siyasi hareketi olarak görülmesine yönelik geliştirilmiş bir devlet inisiyatifinin dili olarak anlaşılması gerekir. Eğer devlet inisiyatifi içerisinde, o dil içerisinde ihtiyaç duyulan birtakım enstrümanlardan birisi de bir seslenme ise, o seslenmenin yolunu bu devlet bulabilir…” sözleri hem AKP içerisinden hem de muhalefet tarafından eleştirilmişti.
”Türkiye’yi bölmeye götürecek ilk adım olduğunu düşünüyorum”
Ayyüce Türkeş ise; Uçum’un açıklamalarını “çok talihsiz ve tehlikeli olarak” nitelendirerek şunları söylemişti:
“Sayın Uçum, Külliye’de çalışan bir devlet memurudur. Öcalan ile ilgili açıklamalarını çok yanlış buluyorum. Buradaki niyetin ne olduğunu da açıklamalarından anlamış olduk. Anayasa’nın ilk 4 maddesi ile ilgili bir problemleri olmadığını söylüyorlar. Ama bizim aynı zamanda ilk 4 madde ile 42’nci madde ve 66’ncı maddeleri de kırmızı çizgimizdir. Çünkü kesinlikle millet olmanın gerekliliklerinden olan aynı dili konuşmak, resmi dil Türkçe’dir. 66’ncı maddede Türk kelimesi geçmektedir. ‘Bu devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olan her vatandaş Türk’tür’ diye bir şemsiye kimliğin adıdır bu. Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir zaman etnisite ile ilgili bir problemi olmamıştır.”
Uçum’un sözleri, AKP içerisinde de tartışmalara yol açmıştı!
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un açıklamaları AKP içerisinde de tartışmalara yol açmıştı. Eski AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, sosyal medya hesabından “Soros’un Külliye’deki temsilcisi ve iki yamağına buradan sesleniyorum. Yaptığınız her türlü alçaklığın farkındayım. AKP’ye ve devlete istikamet veremeyeceksiniz, kirli emellerinize ulaşamayacaksınız. Cumhurbaşkanımızın azametini kendi gölgeniz sanıyorsunuz, sürekli racon kesiyorsunuz, bir sıkımlık sanal Sorosçu iktidarınız da yakında çöküp gidecek. Sizi Sorosçular sizi!” ifadeleri oldukça sertti.
Şamil Tayyar’ın sözlerine, diğer Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ayhan Ogan, “Külliye’de Soros’un gölgesi bile olmaz. Türk Devletinin bizim aklımıza ihtiyacı olmaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yaptığı hamleyle senin gibi münafıkların aklını alır” şeklinde yanıt vermişti.
Peki Mehmet Uçum ne buyurmuşlardı?!
Mehmet Uçum, geçmişte uygulanan çözüm süreçlerinin tarihe karıştığını belirtmişti. “Türkiye’de ne eskiye benzer ne de yeni bir çözüm süreci olur. Denenip sonuç alınamayan yöntemler tekrar edilmez” demişti. Uçum, “Siyonizm’in saldırganlığına ve dayatmalarına bağlı olarak içeride bir çözüm süreci başlatılacağı” iddialarını “saçma” olarak değerlendirmiş, “Siyonizm’in saldırganlığına ve dayatmalarına bağlı olarak içeride bir çözüm süreci iddiası saçmadır. Türkiye’de yeni bir çözüm süreci olmaz, olamaz. Türkiye’nin gücünün farkında olmamak böyle iddialarda bulunmaktır” diyerek 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra uygulanmaya başlanan siyasi ve askeri stratejilerin yumuşatılmasının mümkün olmadığını eklemişti: “Yumuşama, normalleşme, tokalaşma; hangi tutum ve dil referans verilirse verilsin, Türkiye’de ne önceki uygulamaya benzer ne de yeni versiyonla bir çözüm süreci olmaz, olamaz. O süreçler geçmişte kaldı, tarihe mal oldu.” şeklinde geri adım atmaya, yoksa Milli Çözüm mü mecbur etmişti?! Çünkü “Yeni Açılım Süreci’nin, Siyonist Merkezlerin bir sinsi projesi” olduğunu sadece Milli Çözüm Dergisi dile getirmişti.
Mehmet Uçum Geri Adım Atmıştı!
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, “Çözüm Süreci” tartışmalarıyla ilgili yaptığı açıklamada “Yumuşama, normalleşme, tokalaşma; hangi tutum ve dil referans verilirse verilsin Türkiye’de ne önceki uygulamaya benzer ne de yeni versiyonla bir çözüm süreci olmaz, olamaz. Devlet deneyip tam sonuç alamadığı yol ve yöntemleri bir daha denemez” ifadelerini kullanmak mecburiyetini hissetmişti. DEM Parti’yi de uyaran Uçum “Eğer DEM kendisine sunulan terör vesayetinden kurtulma imkânını sosyal ve siyasi açıdan değerlendirmezse veya bu imkânı kötüye kullanırsa, o zaman TBMM’de DEM üzerinden yürütülen terör vesayeti hukuk yoluyla tasfiye edilir” demişti.
Türk siyaseti son dönemde yumuşama tartışmalarına odaklanırken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yeni yasama yılının açılış töreninde TBMM’de DEM Partililerle tokalaşması ile yeni bir süreci tetiklemişti. “Yeni bir çözüm süreci” söylentileri dillendirilirken bazı Cumhur İttifakı Milletvekilleri ise bunun yeni bir çözüm süreci değil, DEM Parti’ye sunulan bir fırsat olduğunu belirtmişlerdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli konuyla ilgili ortaya atılan iddialara tepki göstererek şunları hatırlatmıştı;
“Yeni bir döneme giriyoruz. Ülkemizde barışı sağlamak lazım” diyerek, “Uzattığım el, milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır. Uzattığım el; gelin Türkiye partisi olun, gelin teröre cephe alın, gelin bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenin teklifidir. Biz gelişigüzel keyfekeder, can sıkıntısından anlık dürtülerle dümenden el uzatmayız. Biz durduk yere el vermeyiz. Öylesine yerimizden kalkıp da el sıkmaya teşebbüs etmeyiz. DEM’e düşen sorumluluk, uzanan bu samimi elin kıymet hükmünü anlaması, dahası Türkiye partisi olması yönünde bir eşik olarak algılayıp değerlendirmesidir.”
Uçum’dan geri adım manevraları!
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum da “çözüm süreci” tartışmalarına ilişkin yeni açıklamalara girişmişti. Uçum, bu süreçle ilgili olarak, “Geçmişteki uygulamalara benzer ya da yeni bir çözüm süreci Türkiye’de artık mümkün değildir” demişti. Devletin daha önce denediği yöntemlerden tam sonuç alamadığını vurgulayan Uçum, bu tür yolların yeniden denenmeyeceğini belirtmişti.
“Erdoğan’a yeniden adaylık imkânı açmakla ilgisi yok” geri adımı!
“Ama bu durum siyasette, özellikle Meclis’te yapıcı bir dil geliştirme ve herkesle diyalog kurma yaklaşımlarını dışlamaz. Çünkü TBMM, diyalog ve ortak dil geliştirmek konusunda halkın görev verdiği en yüksek devlet erkidir. Bu görevi; Meclisteki her partinin, her aktörün yerine getirmesi beklenir. Bu tip girişimlerin kesinlikle TBMM’de 360 Milletvekiliyle seçimlerin yenilenmesi kararı alarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yeniden adaylık imkânı açmakla ilgisi yoktur. Ayrıca yeni anayasa yoluyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylığının önünü açmakla da ilgisi yoktur. Gerçekliğe aykırı yorumlarla, hayali kurgularla yapılan değerlendirmeler tamamen asılsızdır.” diyen Uçum’un tavrı şaşırtmamıştı.
“DEM’e bir seçenek sunuldu” kılıfı!
“Türkiye partisi olun çağrısı ise kıymetlidir ve şöyle tercüme edilebilir:
Birincisi; DEM’in kendi içinden yükselen “bizi terör ve şiddet siyasetinden kurtarın” talebini ifade edenlere bir imkân sağlamaktır.
İkincisi; DEM’i terör vesayetinden kurtarmak için DEM’e bir seçenek sunmaktır.
Üçüncüsü; TBMM’de DEM üzerinden etkili kılınan terör vesayetini hem DEM üzerinden hem de TBMM’den tasfiye etmek amaçlıdır.” yorumları ise yandaşların yağlamasıydı.
“DEM üzerinden yürütülen terör vesayeti tasfiye edilir” safsatası!
“Eğer DEM kendisine sunulan terör vesayetinden kurtulma imkânını sosyal ve siyasi açıdan değerlendirmezse veya bu imkânı kötüye kullanırsa o zaman TBMM’de DEM üzerinden yürütülen terör vesayeti hukuk yoluyla tasfiye edilir. Bu da kaçınılamaz bir gerçektir. Bu açılan yolla terör vesayeti tarihe gömülürse; TBMM, Cumhuriyetin ikinci yüzyılına, Türkiye yüzyılına yakışan yeni bir anayasayı ilk dört maddenin esaslarının ve demokratik kazanımlarının üzerine bina ederek çok daha güçlü bir şekilde ve kapsayıcı bir halde hayata geçirme imkânına kavuşur. Bu tarihsel fırsatı kimse ıskalamamalı ve göz ardı etmemelidir.” çağrıları, sanki İsrail ağzıydı…
“Kimse bu çerçevenin dışında bir şey ummasın” çıkışı.
“Bunun yolu da şu olabilir: Terörü son noktasına kadar yok edecek mücadeleyi aynen sürdürmek ama Türkiye’nin bütünlüğünü, birliğini ve demokrasisini güçlendirecek demokratik siyaseti en kapsamlı hale getirecek şekilde diyalog ve işbirliğini hayata geçirmek. Bu da mümkündür. Kimse bu çerçevenin dışında başka bir şey ummasın, başka bir şey beklemesin.” iddiaları sadece safları aldatacak bir safsataydı.
Evet, güya halkımızın yeni Açılım safsatalarıyla ilgili haklı itirazlarını törpülemeye yönelik ve samimiyetsiz yorumların içinde bile “Siyonist tertipli Yeni Açılım Süreci’nin” detayları sırıtmaktaydı! Bu arada Sn. Erdoğan: “Sn. Devlet Bahçeli ile aramızda hiçbir anlaşmazlık ve fikir ayrılığı bulunmamaktadır!..” buyurmuşlardı. Bu ifadeler; ya AKP’nin MHP’ye, veya MHP’nin AKP’ye dönüştüğünün itirafları mıydı? Ve yine Sn. Erdoğan’ın: “ABD’nin Suriye’den çekilmesinin oluşturacağı boşluğu Türkiye olarak biz doldurmaya hazırız!..” beyanları, “Amerika’nın sinsi ve şeytani planlarına alet olmaya adayız” şeklinde mi okunmalıydı? Çünkü ABD, Suriye’de bu maksatla PKK (ve PYD gibi yan kuruluşlarını) kullanmaktaydı! Bu talihsiz ifadeler, mutlaka izaha muhtaçtı ve kafa karıştırıcıydı…
Temel Karamollaoğlu’nun son üç yılda 7 kere “Cumhurbaşkanı adaylığını” gündeme taşıdığı Abdullah Gül: “Kürtlere Temel Haklar Tanınmalı!” diyerek Çözüm Süreci safsatalarına Siyonist ağzıyla dolaylı destek çıkmıştı!
Türkiye Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Herhangi bir ülkede tüm vatandaşların güvenlik, özgürlük, egemenlik ve yasal haklardan faydalanması gerektiğini kabul etmeliyiz. İster Kürt ister başka bir milletten olsun, tüm vatandaşlara temel haklar tanınmalı. Fakat terörist ya da ayrılıkçı hareketler, insan haklarının meşru savunucuları olarak görülemez. Bu hareketler bazen Rusya ve Amerikalılar gibi dış güçler tarafından araç olarak kullanılabilir” diyerek ayarını ortaya koymuşlardı. Sanki “Türkiye’de Kürtler özgür değildi veya azınlık statüsündeydi!?” Ve Abdullah Gül’e göre “Kürtler farklı ve ayrı bir Millet” sayılmaktaydı!.. Ve hâlâ Devlet Bahçeli’nin bu AÇILIM TUZAĞININ arkasında İsrail’in ve ABD Yahudi Lobilerinin sırıttığını… Temel Bey’in ve özel ekibinin bu Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı yapma hesaplarının nerelerden kaynaklandığını anlamamak için akıldan istifa etmek lazımdı…
Eski Cumhurbaşkanı ve AKP’nin kurucularından Gül, Arap dünyasına yönelik yayın yapan El-Mecelle’ye verdiği röportajda; Ortadoğu ile Türkiye’deki mevcut durum, Suriye’deki iç savaşın gidişatı, Türkiye’nin Kürtlerle ilişkisine yönelik soruları yanıtlamıştı.
İstanbul’da Gül’ün ofisinde gerçekleşen röportajda, Türkiye’deki seçim sonuçlarına yönelik soruyu “Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz yılki seçimlerde yeniden kazandı. Seçilmesiyle birlikte dış politikada ve ekonomik konularda bir değişim yaşandı. Seçimlerden sonra hem dış meselelerde hem de içeride ekonomik konularda benimsemeye başladığı pragmatik bakış açısıyla uyumlu olarak hükümette bazı yeni Bakanlar atamaya başladı. Yerel seçimlerde ise muhalefet partileri, özellikle nüfusun yoğun olduğu büyük şehirlerde ciddi oranda oy aldı. Bu sonuç, iktidar ile muhalefet arasında bir güç dengesi oluşmasına yol açtı” şeklinde yorumlamıştı.
“Ekonomi kötüye gitti” vurgulaması!
Türkiye ekonomisine dair soruya yanıt veren Gül, “Ekonomi, insanların hayatındaki en önemli faktördür. Bu açıdan bakıldığında, son seçimlerden önceki beş yılın ekonomik açıdan ve halkın ekonomik sorunlarıyla ilgilenilmesi açısından kötü geçtiğini söyleyebilirim. Olan oldu ve enflasyon neredeyse yüzde 100’lere çıkmaya başladı” şeklinde tenkitler yapmıştı ve Cumhurbaşkanlığı adaylığına hazırlanmıştı.
“Esad’ın, en azından Türk ordusunun Suriye topraklarından çekilmesi şartı yerine getirilmeden Erdoğan ile görüşmeyeceğini söylediği biliniyor. Esad’ın Türk ordusunun Suriye topraklarından çekilmesi şartı hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna ise Gül’ün yanıtı enteresandı:
“Türk askerleri neden Suriye’de konuşlandırıldı? Bir güvenlik boşluğu ve terör sorunu oluştuğu içindir, yoksa Türkiye’nin, Suriye’nin güvenliğine zarar vermek ya da mevcut haritayı değiştirmek istemediği kesindir. Bunun hem Suriyeli kardeşlerimiz hem de tüm dünya tarafından bilinmesi gerekiyor. Bu konu; Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Dışişleri Bakanımız ve ilgili tüm yetkililer tarafından dile getirildi, getiriliyor. Suriye’deki Türk askerlerinin ne zaman ve ne şekilde geri çekileceği konusu ise tartışılması gereken bir konudur. Tabi bu konuda karar alma sorumluluğuna sahip bir konumda değilim. Ancak tüm tarafları tatmin edecek şekilde sorunsuz ve net bir şekilde gerçekleşmesini umuyorum.
Aynı durum Irak için de geçerli. Belki bazı Iraklılar, Türk askerinin topraklarındaki varlığını ya da askeri operasyonlar yapmasını doğru bulmuyor olabilir. Ancak bu varlık, Irak topraklarındaki mevcut güvenlik boşluğundan kaynaklanıyor. Eğer Irak hükümeti bu sorunu çözebilseydi, Türk askerleri Irak topraklarına girmeyecekti. Bu, Suriye için de geçerlidir.” diyen Abdullah Gül, şimdiden “Türk Ordusu’nun Suriye’den çekilme” va’dinde bulunmaktaydı.
Umuyoruz ki, Sn. Abdullah Gül’ün malûm ve mel’un odaklara verdiği mesajı artık anlamışsınızdır!
Suriye Kürdistanı SDG Komutanı: “Türkiye içinde bir çözüm gelişirse biz de yararlanırız!..”
Siyonist İsrail ve ABD güdümlü Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve YPG Komutanı Mazlum Abdi, Al-Monitor’den Amberin Zaman’a verdiği özel söyleşide Türkiye’de çözüm süreci tartışmalarına ilişkin konuşmuşlardı. Abdi; “Türkiye’nin Kürt politikasında bir değişiklik olursa ve Türkiye içinde bir çözüm gelişirse, Suriye Kürtleri de bu çözüm sürecini destekleyecektir” buyurmuşlardı.
Bunun “Suriye’deki siyasi çözümü” olumlu yönde etkileyeceğini savunan Abdi “Başarılı bir sonucun, Suriye Kürtleri ve diğer Kürtler için de olumlu yansımaları olacaktır. Ankara ile ilişkilerimiz kesinlikle iyileşir ve bu da Şam ile adil bir anlaşmaya ulaşma çabalarımızı etkiler” yorumunu yapmıştı.
“TUSAŞ Saldırganları Rojava’dan (Suriye Kürdistanı’ndan) Türkiye’ye girmedi” küstahlığı!
Serbestiyet’in Türkçeye çevirdiği söyleşide Abdi, TUSAŞ’a yönelik saldırıya ilişkin “Saldırganlar Rojava’dan Türkiye’ye girmedi ve bu saldırı ya da saldırıyı gerçekleştiren kişilerle hiçbir bağlantımız yok. Saldırganları tanımıyoruz. Türkiye, hiçbir bağlantımızın olmadığı, PKK tarafından üstlenilen bir eyleme misilleme yaptığını iddia ediyor. PKK, saldırıyı gerçekleştirenlerin kimliklerini açıkladı ve amacını netleştirdi; bu durumun Rojava ile hiçbir ilgisi yok” ifadelerini kullanan Abdi, “Türkiye’nin bugün bizi hedef almasının asıl nedeni, geçmişte olduğu gibi apaçıktır. Bizi boğmak, statümüzü ortadan kaldırmak, burada inşa ettiğimiz özerk yönetimi ve yönetim sistemini geçersiz kılmak istiyorlar” şeklinde sızlanmıştı.
“Türk hükümetiyle temaslar ABD aracılığıyla yapılıyor” itirafı!
Amberin Zaman’ın, Türk yetkililerle görüşüp görüşmedikleri sorusu üzerine Mazlum Abdi “Hayır, şu ana kadar bu konuda Türk yetkililer tarafından bize ulaşan olmadı. Türk hükümetiyle temaslarımız üçüncü taraflar, yani koalisyon aracılığıyla (ABD üzerinden) yapılıyor” diye yanıtlamıştı. “Çok net ifade edeyim, kuzeydoğu Suriye’deki statümüzün ortadan kaldırılması, herhangi bir barış görüşmesinin amacı olursa, bu görüşmeler başarısız olacaktır” diyen Abdi şu ifadeleri kullanmıştı:
“Ancak Türkiye’nin Kürt politikasında bir değişiklik olursa ve Türkiye içinde bir çözüm gelişirse, Suriye Kürtleri de bu çözüm sürecini destekleyecektir. Bu, Suriye’deki siyasi çözümü olumlu yönde etkileyecektir. Türkiye’nin Kürt sorunu öncelikle Türkiye sınırları içinde çözülmelidir. Türkiye’de Kürt sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesini yürekten destekliyoruz. Ancak tekrar ediyorum, kuzeydoğu Suriye’deki yönetimimizin feshedilmesi ne gerçekçidir ne de kabul edilebilir ve böyle bir hamleye karşı direneceğiz. Biz Suriye Kürtleriyiz ve Suriye’deki Kürt sorununun çözüm adresi Şam’dır, Ankara değil.”
“Abdullah Öcalan, sizden Ankara’nın taleplerini yerine getirmenizi ve yönetiminizi dağıtmanızı istese ne yapardınız?” sorusunu Abdi “Öcalan bizden asla böyle bir talepte bulunmaz” şeklinde yanıtlamıştı.
AKP’liler de safını şaşırmıştı!..
Öcalan çıkışı nedeniyle Erdoğan ve Bahçeli arasında büyüdüğü iddia edilen soğukluk, Uçum’un açıklamasıyla da bertaraf edilememiş, üstelik AKP’liler birbirine girmişlerdi. Mehmet Uçum‘un MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan çağrısıyla ilgili “PKK’nın bir Kürt siyasi hareketi olarak görülmesine yönelik geliştirilmiş bir devlet inisiyatifinin dili olarak anlaşılması gerekiyor” sözlerine eski AKP Milletvekili ve MKYK Üyesi Şamil Tayyar sert tepki göstermişti. Cumhurbaşkanı diğer Danışmanı Ayhan Ogan ise Tayyar’a yanıt vermişti. İkili arasında sosyal medyadaki polemik dikkat çekiciydi.
“Cumhur İttifakı’na çok ağır siyasi fatura yükler” çıkışı!
“Mehmet Uçum, sıradan, herhangi biri değil. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı. Hukuk Politikaları Başkanı” diyen Şamil Tayyar, Uçum’un sözlerini şöyle eleştirmişti: “Bu tanım, Uçum’un sıfatı gibi sıradan değil, hafife alınamaz. MHP liderinin bu iddiaya mutlaka cevabının olması lazım, aksi halde MHP’nin terör örgütü PKK’yı ‘Kürt siyasi hareketi’ olarak gördüğü sonucu çıkar. Cumhurbaşkanımız veya İletişim Başkanı Fahrettin Altun ya da AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in de bu konuda açıklamasına ihtiyaç var. Konuya açıklık getirilmezse, devletin terör örgütü PKK’yı ‘Kürt siyasi hareketi’ olarak görmek için inisiyatif geliştirdiği anlaşılır. Başka bir ifadeyle, PKK’nın seçimlere katılması, Abdullah Öcalan, Murat Karayılan, Cemil Bayık, Duran Kalkan ve silah arkadaşlarının Meclis’e girmesi anlamına gelir. Bu konuda sessiz kalınacak her dakika, Cumhur İttifakı’na çok ağır siyasi fatura yükler. Hatırlatmış olayım.” diyen Şamil Tayyar’a yanıtlar gecikmemişti.
“Herkes belli de siz kimsiniz?” sataşması!
Bu paylaşıma yanıt veren Cumhurbaşkanı diğer Danışmanı Ayhan Ogan, “Mehmet Uçum’un ne dediğini, sayın Devlet Bahçeli’nin ne dediğini herkes anladı da senin hazımsızlığın anlaşılmıyor. ‘Müslüman ekmeğini yiyip, gâvur kılıcını kuşanmak’ diye tabir eder eskiler. Suret-i Hak’tan görünüp fitne kazanı kaynatıyorsun, bir yanda sen bir yanda Türköne. Herkes belli de siz kimsiniz?!” demişti.
Ardından Şamil Tayyar, “Teşbihte hata olmaz derler. … başına vurdum, ses arkasından geldi” diye yazıp bu paylaşımını silmişti. Ogan, Tayyar’a, “Bizde baş da belli, kıç da belli. Sizin ne mal olduğunuz belli değil” yanıtını vermişti.
Şamil Tayyar ise onu şu paylaşımla yanıtlamıştı:
“Soros’un Külliye’deki temsilcisi ve iki yamağına buradan sesleniyorum. Yaptığınız her türlü alçaklığın farkındayım. AKP’ye ve devlete istikamet veremeyeceksiniz, kirli emellerinize ulaşamayacaksınız. Cumhurbaşkanımızın azametini kendi gölgeniz sanıyorsunuz, sürekli racon kesiyorsunuz, bir sıkımlık sanal Sorosçu iktidarınız da yakında çöküp gidecek. Sizi Sorosçular sizi.”
Bunun üzerine “Külliye’de Soros’un gölgesi bile olmaz” diyen Ayhan Ogan, “Türk devletinin bizim aklımıza ihtiyacı olmaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yaptığı hamleyle senin gibi münafıkların aklını alır” ifadelerini seçmişti. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu Üyesi Ahmet Selim Köroğlu‘ndan da Tayyar’a tepki gelmişti. Cumhur İttifakı’nın sindirilemediğini söyleyen Köroğlu, “Her fırsatta Sn. Cumhurbaşkanımıza ve ekibine parmak sallayıp fitne/fücur işler ile uğraşanlar bir bitmediler” dedi. Tayyar için “eski siyaset artığı” şeklinde hakarete yönelmişti.
Uçum bir açıklama daha yapmış, Tayyar ise “Azarı işitince aydınlandın birden” diye onu haşlamıştı!
Bu tartışma üzerine Mehmet Uçum yeni bir açıklama yapıp “Terörle Mücadelede Organik Bütünlük İlkesi” başlığıyla yaptığı paylaşımda, “Terör örgütleriyle müzakere yapılmayacağı gibi terör örgütlerini kullanan devletlerle de terörün müzakeresi yapılmaz” demek mecburiyeti hissetmişti.
Şamil Tayyar da yeni bir paylaşım yaparak “Azarı işitince, aydınlandın birden Sorosçu. Adama lafını yedirirler böyle. Terör örgütü PKK ile ilgili sözlerinin arasına ‘KARŞI’ kelimesini ekleyerek yanlış anlaşıldığını söylüyorsun. Zırva, tevil götürmez ama yine de olsun. Tavsiyemdir, bir daha boyunu aşan işlere bulaşma, ensendeyim” şeklinde efelenmişti.
Dindar Kahraman AKP’den, İsrail’e Azeri Petrolü Taşıyıp: ‘Varil Başına 1 Dolar 27 Cent Kazanıyoruz, Onur Duyuyoruz’ İtirafı!
AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, İsrail’in enerji ihtiyacını karşılaması nedeniyle tepkilere neden olan Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’nın “varlığından onur duyduklarını” söylemişti. AKP’nin Filistin konusundaki ikiyüzlülüğünün en büyük kanıtlarından birisi Azerbaycan’ın İsrail’e sattığı petrolün Anadolu topraklarından geçen Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı üzerinden İsrail’e taşınmaya devam etmesiydi. AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in, İsrail’in enerji ihtiyacını karşılaması nedeniyle tepkilere neden olan Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’nın “varlığından onur duyduklarını” söylemesi acı ve alçaltıcı bir itiraf niteliğindeydi.
İsrail saldırganlığına enerji tedarikiyle destek çıkılmaktaydı…
Gazze’deki can kaybı resmen 50 bini, yaralı sayısı ise 100 bini aştıktan sonra tepkilere boyun eğmek zorunda kalan AKP iktidarı, 7 Ekim’den aylar sonra güya, İsrail’le ticaretin durdurulduğunu açıklayıvermişti. Söz konusu kararın ardından ticaret arka yollardan devam etse de Türkiye üzerinden İsrail’e taşınan petrol akışına müdahale edilmemişti. İsrail’in 7 Ekim 2023 sonrası Gazze’de başlattığı soykırım savaşı, ülkeye yapılan yakıt tedarikiyle destekleniyordu. İsrail’in enerji ihtiyacının büyük kısmı Azerbaycan tarafından sağlanırken, Azerbaycan’ın İsrail’e sattığı petrol ise Türkiye topraklarından geçen Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı üzerinden İsrail’e taşınıyordu. 2006 yılında faaliyete geçen Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı, Azerbaycan’dan gelen petrolü önce Gürcistan’dan ardından Türkiye’den geçirerek Adana Ceyhan’daki deniz terminaline ulaştırıyordu. Petrol buradan dünya pazarına aktarılıyor. 1768 kilometre uzunluğundaki hattın 1066 kilometresi ise Türkiye’den geçiyordu. Petrol akışının kesilmesine dair talep kamuoyunda yükselirken, iktidar da akışın kesilmemesine gerekçe olarak petrolün Azerbaycan’a ait olmasını ve Türkiye’nin “sadece” lojistik destek sağladığını öne sürüyordu.
‘Varlığından onur duyduğumuz bir hat!’ vicdansızlığı…
Ancak, AKP cephesinden hatta ilişkin yeni bir itiraf gelmişti. AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, İsrail’in enerji ihtiyacını karşılaması nedeniyle tepkilere neden olan Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’nın “varlığından onur duyduklarını” söylemişti. TBMM Genel Kurulu’nda, “Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin” kabul edilmesinin ardından, Türkiye üzerinden İsrail’e petrol sevkiyatı yapılmasına ilişkin tartışma sırasında bu sözler sarf edilmişti. İsrail’in enerji ihtiyacını karşılayan BTC Boru Hattı’nın “varlığından onur duyduklarını” vurgulayan Zengin, sözlerine şöyle devam etmişti:
“Sonuç olarak uluslararası hukuka uygun inşa edilmiş, işletmesini Türkiye’nin yaptığı, gelirinin tamamının devlete geldiği ve Sayıştay denetimine tâbi olan son derece sofistike, varlığıyla onur duyduğumuz bir hattın böylesine bir suiistimalinin defaatle bu kürsülerden söylenmesi ülkeye haksızlıktır.”
ZIM’in Türkiye Ortağı Kim Olmaktaydı?
Söz konusu şirket, Siyonistlere silah ve mühimmat taşıyan ZIM’in Türkiye ortağı olduğunu açıkça söylüyor ve bunu saklamaktan geri durmuyor. Bunu nereden mi öğrendim? Tabii ki kendi sitelerinden. İnanmayan araştırıp bakabilir. Bakın Türkiye ortağı firma, ne demiş: “1977’den beri süregelen ZIM acenteliği 2002 yılında ZIM’in ortaklığı ile Belstar çatısında pekişmiştir. Bu nedenle 40 yılı aşkın bir süredir ZIM’in Türk temsilcisi olmaktan ve bugün dünya çapında ZIM Türkiye olarak anılmaktan gurur duymaktayız.” İşte böyleyken böyle… Linki alta bıraktım ancak silmişler; uyanıklar ya… Gurur duyduğunuz bir şeyi neden siliyorsunuz? Silinmemiş versiyonunu Google aramalarında bulabilirsiniz…[1]
İsrail’e mühimmat taşıdığı için;
• Belçika’da (Siyonist İsrail şirketi) ZIM’e dava açılmış bulunuyordu.
• İtalya’da sendikalar ZIM’in gemilerini durduruyordu.
• ABD’de ZIM ile ticari ilişkileri olan şirketler bile protesto ediliyordu.
• Kanada’da ZIM’e yük taşıyan demiryolları kapatılıyordu.
• Malezya’da ZIM’in limanlara uğraması yasaklanıyordu.
• Avustralya’da STOP ZIM kampanyası düzenleniyordu.
• Yeni Zelanda’da ZIM’e baskın yürüyüşleri yapılıyordu.
• Uluslararası Filistin dayanışma grupları ZIM’e karşı çağrıda bulunuyordu.
• Yemen’in ne yaptığı zaten biliniyordu.
• Türkiye’de ise sevkiyatlarına hız kesmeden devam ediyordu. Protesto etmek isterseniz karşınıza polis dikiliyor ve İsrail gemilerini protesto etmemiz engelleniyordu! İşte Dindar Kahraman Erdoğan iktidarı böyle davranıyordu![2]
Türkiye ile Filistin Arasında Kolluk Eğitimi Anlaşması, İsrail’le Uzlaşma Hazırlığı mıydı?
Filistin’in Ramallah şehrinde 24 Mayıs 2022’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Kolluk Eğitimi İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanması” hakkında karar Resmi Gazete’de yayımlanmıştı.[3]
Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın onayladığı mutabakat zaptı, kolluk eğitimi alanında iki ülke arasındaki güya iş birliğini güçlendirmeyi amaçlamıştı. Taraflar, eğitim ihtiyaçlarını belirlemek amacıyla “eğitim ihtiyaç analizi” çalışması yapacak ve bu analiz doğrultusunda karşılıklı eğitim programları hazırlayacaktı. Anlaşma çerçevesinde, her iki ülkenin eğitim ve öğretim kurumlarında kursiyerlere yıllık uygulama planlarına uygun eğitim hizmetleri sunulacaktı. Mutabakatın uygulanmasında koordinasyon görevinin ise Türkiye ve Filistin İçişleri Bakanlıklarına verilmesi kararlaştırılmıştı. Bütün bunlar Filistinlilere; İsrail’le uzlaşma baskısı ve hazırlığı olmasındı!? Çünkü Filistin’in Polise değil, bağımsız bir Orduya ihtiyacı vardı…
Evet, maalesef Cumhur İttifakı ortaklarının da, muhalefet kanadının da, bütün hesabı günü kurtarmak ve halkı aldatıp oyalamaktı. Artık Milli Çözüm merkezli bir Milli Mutabakat İktidarı kaçınılmazdı!.. İktidarın yanlış ve haksız icraatlarını; geçerli kanıtlar ve erdemli tavırlarla ortaya koymaları ve topluma ümit verici projeler sunmaları gerekirken, şahsen beyefendi ve nazik bir kişiliğe sahip Sn. İçişleri Bakanı’nı ve ilgili bürokratlarını, Meclis Bütçe Komisyonuna sokmamak için, sokak kabadayıları tarzıyla bir nevi isyan kalkışması başlatan ve insaf ehli CHP’liler tarafından da esefle karşılanan hırçınlıklarla, sadece iktidarın işine yarayacaklarını anlamayan kafalarla da hiçbir yere varılamazdı!..
- [(PhD)-@islamozkann]
- (@metcihan)
- NTV – 15.11.2024
İbrahim 46
Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa eğer onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatıp kaydıracak (zelzeleler oluşturacak derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa bile, Allah katında da (kesinlikle onları boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)
https://www.mealikerim.com/14/ibrahim/46
İbrahim 47
Sakın ha, Allah’ı; elçilerine (ve Hakk davetçilerine) verdiği sözden (ve zafer va’adinden) dönecek sanma(yın). Gerçekten Allah Azîz’dir, İntikam sahibidir. (Ey zalimler ve hainler, sizin de zulüm ve hıyanetlerinizin hesabını soracak, saltanatınızı yıkacaktır.)
https://www.mealikerim.com/14/ibrahim/47
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
(Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN)
(TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980)
MİLLİ GÖRÜŞ HAİNLERİ!..
Davaya hıyanet, eden kişiye
Parti teslim eden, hainden ehven!..
Milli Görüş evren, sığmaz köşeye
Duyarsız insana, layıktır söven1
Davasız davarlar, hainden ehven!..
İngiliz konsolos, ne akıl verir
Lawrens’in torunu, beynin kemirir
Zerre vicdan olan, yüreği erir
Şu çınar sanılan, dikenli geven2
Hâlâ sus pus olan, hainden ehven!..
“Siyon baltasına, yerli sap” olan
Kurulan son tuzak, ve hesap olan
Bak doktor geçinir, ham kasap olan
Be hey vicdan ehli, uyanın lütfen
“Bize ne!..” diyenler, hainden ehven!..
AKP yıprandı, yeni bir satır3
Sömürü çarkına, sinsi bir katır
Dava bir namustur, yok gönül hatır
Damatlık diyerek, giyilmez kefen
Hâlâ susan alçak, hainden ehven!..
İngiliz Siyonist, bunlara rehber
Hep Milli Görüş’e, örülür çember
Milli Çözüm oldu, gerçeğe mimber
Hain; zehir diken, biz ise çöven4
Hâlâ vurdumduymaz, hainden ehven!..
Çelikler çürüdü, şimdi ham hasır
İsrail emrine, girmeye hazır
Kalpleri bilen var, her şeye Nazır
Mü’minsen sadece, Allah’a güven
Gayretsiz bir insan, hainden ehven!..
Âlim takım sanki, Haçlı rahibi
Kaypaklar uzlaşır, gülü tayyibi
Milli Çözüm hariç, o ev sahibi
Anın çün çırpınır, bağrını döven
Duyarsız duvarlar, davardan ehven!..
Susup duran alçak, dilsiz Şeytandır
Fasit fetva veren, bil şarlatandır
Milli Çözüm kopmaz, sağlam kaytandır5
Biz dava ehliyiz, o basit şöven6
Haine göz yuman, hainden ehven!..
Bak kaptan geçinir, ayarsız hostlar7
İçi saman dolu, insansı postlar
Gayrı ne söylenir, bilmem ki dostlar
Davaya sızmışlar, kasten ve sehven8
Duyarsız davranan, onlardan ehven9!..
“İstişare İstihare”, diyen münafık
Siyon baltasıyla, aynen mutabık10
Vicdan ehli şerle, olmaz muvafık11
Hiç rağbet görür mü, davama söven
Bunları hoş gören, hainden ehven!..
Türkiyemizde şuan her camiadaki her insan katmanındaki kişiler kendilerini tanıttılar nasıl bir akla ve ilme sahip olduklarından tutun, kimi kimleri ve neyi ölçü edindiklerine varıncaya kadar herkes herşeyini deşi,fre etmiştir. Kim neyin derdinde kimlerin güdümünde kimi örnek edinmede herşey aşikar oldu… Denenmiş denenmemeli, elenmişle vakit harcanmamalı artık.
ARTIK:
Asrımızda insanlığın saadetini engelleyen şeytanın temsilcisi SİYONİZMİ deşifre eden, onu fikren ve fiilen etkisiz yetkisiz kılıp tarihin çöplüğüne gömecek ve bu bozuk Batıl düzenin yerine hazırladığı ve sorunlara çözüm üretebilecek ilme ciddiyete Kur’ani bakışa aklı yatan, yiğit ve bilge bir şahsiyete Aziz Erbakan Hocamızın tabiriyle Milli Çözüm’e inanmışbir Cumhurbaşkanı’nın ve Milli Çözüm’e inanmış bir Milli Mutabakat Hükümetinin kurulmasıyla acilen vakit kaybetmeksizin icraata geçilmelidir. Çünkü bir toplumdaki ahlaki ve ailevi yozlaşmaların, ekonomik sıkıntı ve sarsıntıların , eğitim ve öğretimdeki kısırlıkların , devlet kurumlarındaki yolsuzlukların ve dış politikadaki onursuz tabloların iki genel sebebi vardır. Bir bozuk sistem ve zihniyetler, ikincisi de işbirlikçi yönetim ve hükümetlerdir… O yüzden asıl çare tek çare MİLLİ ÇÖZÜM’E İNANMIŞ BİR BİLGE VE YİĞİT ŞAHSİYETİN işbaşına getirilmesi önceliğimiz olmalı…
TÜRK SİYASET TARİHİN YÜZ KARASI CUMHUR İTTİFAKI VE MUHALEFET KANADI
AKP iktidarının Siyonist mahfillerce iktidara taşınmasının ardından tam 23 yıl geçti.
Milli Görüş gömleğini çıkaran ayrılıkçılara, Erbakan Hocaya ihanetlerinin ağırlığınca makam verildi.
Hakkı görüp tanıdıktan sonra dünyalık çıkarlar uğruna davasını satanların yani hidayetleri kararanların kendi ahiretlerine ve milletin menfaatlerine nasıl zarar verdikleri ortadadır. Tarih yazmaktadır, İlahi intikam çok yakındadır.
Muhalefet, AKP işbaşına geçtiği günden itibaren günümüze ülkemizin gerçek sorunlarını konuşmak yerine iktidarın yaptığı gibi nefret dili kullanmakta ve halkı kutuplaştırma, iktidarın kucağında atma politikasını uygulamaktadır.
Yıllarca Erdoğan iktidarına ağır eleştirilerde bulunan Bahçelinin u dönüşleri ortada olmakla birlikte CHP’nin başına geçmiş olan Özel’in aynı merkezlerden yönetildiği görmemek için akıl noksanı olmak lazımdır.
Seçimden önce kucaklaşma politikası izleyen Kılıçdaroğlu’na siyasi yasak getirmeye çalışmak; CHP’yi eski Kemalist kafaya dönüştürmenin bir parçasıdır.
Mecliste bu kirli yapının karşısında olan tek Parti ise Saadet Partisi’dir ve Milli Çözüm’ün yönlendirmesi ile bu gerçeklerin bir kısmını dile getirmektedir.
BOP Projesinin Eş Başkanı ve Ortağı son görevlerini yerine getirebilmek için yeni bir Anayasa ve Açılım süreci başlatmak istemiş diğer taraftan ise Doğu ve Güneydoğu’yu karıştıracak hamlelere girişmektedirler.
Unutulmamalıdır ki vatanına ihanet edenlerin bazı ortak özellikleri bulunmaktadır.
Bu tiplerin ya kanında ya sütünde mutlaka bir sıkıntı çıkmakta ayrıca Hakkı Üstün Tutanlara karşı birlikte düşmanlık etmektedirler.
Ancak; Milli Çözüm uyumaz, uyutulamaz, kandırılamaz, unutmaz ve aldatılamaz.
Çünkü Allah’ın nuruyla bakar…
Siyonistlere ve uşaklarına geri adım attırır!
SP’nin beyin takımındakilerin sinsi planlarını bozmuş, kongreyi erteletmiştir! Saadet Partisini, “Siyonizmin baltasına sap olmuş, yerli işbirlikçilere” bırakmayacaktır Allah’ın izniyle..
Son olarak;
Siyaset terbiyesinin yanından bile geçemeyecek olan şu Cumhur İttifakı ve kurmaylarının kendilerini devlet gibi görme, gösterme veya devlet aklıyla hareket ediyorlarmış gibi söylemlerde bulunmaları ise gerçekten çok trajikomik…
Bahçelinin söylediği gibi söz konusu vatandır ve artık vakit tamamdır. (:
Bu devran böyle geldi, böyle gidecek zannedenler yanılmaktadır.
Milli Çözüm merkezli Milli Mütabakat Hükümeti ile birlikte;
Artık Din, Millet ve vatan istismarcılarından, laikliği istismar eden din düşmanlarından kurtulmak İsrail’i yerin dibine batırmak ve zalimleri hizaya sokmanın tam zamanıdır!
Allah nurunu tamamlayacak ve zafer inananların olacaktır!
Evet, maalesef Cumhur İttifakı ortaklarının da, muhalefet kanadının da, bütün hesabı günü kurtarmak ve halkı aldatıp oyalamaktı. Artık Milli Çözüm merkezli bir Milli Mutabakat İktidarı kaçınılmazdı!.. İktidarın yanlış ve haksız icraatlarını; geçerli kanıtlar ve erdemli tavırlarla ortaya koymaları ve topluma ümit verici projeler sunmaları gerekirken, şahsen beyefendi ve nazik bir kişiliğe sahip Sn. İçişleri Bakanı’nı ve ilgili bürokratlarını, Meclis Bütçe Komisyonuna sokmamak için, sokak kabadayıları tarzıyla bir nevi isyan kalkışması başlatan ve insaf ehli CHP’liler tarafından da esefle karşılanan hırçınlıklarla, sadece iktidarın işine yarayacaklarını anlamayan kafalarla da hiçbir yere varılamazdı!..
Bu gün bir başka haberde ise
AKP’YE DAHA YAKIN BİR İSİM
Saadet Partisi Genel Başkan Adayı Mahmut Arıkan, parti içinde AKP’ye sıcak bakan bir isim olarak tanınıyor ve olası bir genel başkanlık döneminde AKP ile daha sık görüşmeler yaşanacağı Ankara kulislerinde konuşuluyor.
İktidarın yanlış ve haksız icraatlarını, Suret-i Hak’tan görünüp fitne kazanı kaynatan fitnebazları, çözüme nüfus eden Siyonist eli geçerli kanıtlarla açıklayan ve sorunlara çözüm sunup umut yeşerten açıklamaları Milli Çözüm olmasaydım kim yapacaktı?
Milli Çözümün neler yaptığının ve ne mükemmel bir milli dönüşüm sağladığının farkında mıyız?
İşbirlikçi hain münafık sahtekarın karşısında Milli Çözüm gibi duran var mı ey dünya!?
Milli kişiliğe sahip olanları, vatanı/insanın refahı için çalışanları ve hakkın tarafında yer alanları Milli Çözümden daha çetin, net, mert ve vurduğu yerden ses getirecek şekilde savunan gördünüz mü?
“Evet, maalesef Cumhur İttifakı ortaklarının da, muhalefet kanadının da, bütün hesabı günü kurtarmak ve halkı aldatıp oyalamaktı. Artık Milli Çözüm merkezli bir Milli Mutabakat İktidarı kaçınılmazdı!..”
Yahudi demişti, “beton dökeriz
Unutulur ismi, rahat ederiz
Böylece şeytani düzen kurarız
Sanırız yenilir, kalmaz Erbakan…
Dışardan olmazsa, içten yıkarız
Sahtekar piyonlar, başa koyarız
Uşağımız çoktur, çoktan seçeriz
Takip eden kalmaz, biter Erbakan…”
Ey asil bilinen, özü bozuklar
Kara tıynetli, sözü bozuklar
Ey temiz bilinen kanı bozuklar
Milli Çözüm var ha! Jandarma gibi
Yakında görürsünüz, kimdir Erbakan…
Evet, maalesef Cumhur İttifakı ortaklarının da, muhalefet kanadının da, bütün hesabı günü kurtarmak ve halkı aldatıp oyalamaktı. Artık Milli Çözüm merkezli bir Milli Mutabakat İktidarı kaçınılmazdı!.. İktidarın yanlış ve haksız icraatlarını; geçerli kanıtlar ve erdemli tavırlarla ortaya koymaları ve topluma ümit verici projeler sunmaları gerekirken, şahsen beyefendi ve nazik bir kişiliğe sahip Sn. İçişleri Bakanı’nı ve ilgili bürokratlarını, Meclis Bütçe Komisyonuna sokmamak için, sokak kabadayıları tarzıyla bir nevi isyan kalkışması başlatan ve insaf ehli CHP’liler tarafından da esefle karşılanan hırçınlıklarla, sadece iktidarın işine yarayacaklarını anlamayan kafalarla da hiçbir yere varılamazdı!..
Temel Karamollaoğlu’nun Cumhurbaşkanı Adayı: ABDULLAH GÜL’ÜN AÇILIM MESAJI!
• Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Öcalan çağrısına ilişkin “terör örgütü liderinin Meclis’e gelip konuşma yapmasının hukuken mümkün olmadığını” belirtmişti.
• Uçum; Bahçeli’nin çağrıyı, gerçekleşmesi gereken uç şartlara bağlı olarak yaptığını söyledi.
• MHP’nin “Vakit Tamam” paylaşımları dikkat çekmişti.
• Bahçeli’nin, Türkiye’nin gündemini değiştirdiği “Apo” çıkışının ardından başlattığı “Vakit Tamam” paylaşımları 4 gün boyunca aynı saatte MHP’nin resmi X hesabından yapılmaya devam etmişti.
• İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ayyüce Türkeş, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum’un PKK ile ilgili sözlerine “Bu tartışmaları iyi niyetli bulmuyorum. Ve bunu, Türkiye’yi bölmeye götürecek ilk adım olduğunu düşünüyorum. O yüzden bu konuda herkesin dikkatli ve uyanık olması lazım. Özellikle Uçum gibi pozisyonlarda olan insanların konuşurken bir kere hatta beş kere düşünüp ağzından cümleyi öyle çıkarması lazım” diye tepki göstermişti.
• Mehmet Uçum, Ekol TV’de katıldığı programda; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Öcalan çağrısıyla ilgili “Sayın Bahçeli’nin ‘sözümün arkasındayım’ lafı Türkiye’de terör vesayetini bitirmeye yöneliktir. PKK’nın bir Kürt siyasi hareketi olarak görülmesine yönelik geliştirilmiş bir devlet inisiyatifinin dili olarak anlaşılması gerekir. Eğer devlet inisiyatifi içerisinde, o dil içerisinde ihtiyaç duyulan birtakım enstrümanlardan birisi de bir seslenme ise, o seslenmenin yolunu bu devlet bulabilir…” sözleri hem AKP içerisinden hem de muhalefet tarafından eleştirilmişti.
• Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, “Çözüm Süreci” tartışmalarıyla ilgili yaptığı açıklamada “Yumuşama, normalleşme, tokalaşma; hangi tutum ve dil referans verilirse verilsin Türkiye’de ne önceki uygulamaya benzer ne de yeni versiyonla bir çözüm süreci olmaz, olamaz. Devlet deneyip tam sonuç alamadığı yol ve yöntemleri bir daha denemez” ifadelerini kullanmak mecburiyetini hissetmişti.
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/temel-karamollaoglunun-cumhurbaskani-adayi-abdullah-gulun-acilim-mesaji/