TÜRKİYE’NİN KUŞATILMIŞLIĞI
VE
MİLLİ KURTULUŞ PROGRAMI (2)
2- İŞBİRLİKÇİLERİN MANEVİ TAHRİBATLARI
“Bir Ülkenin Asıl Gücü, Ne Tankıdır, Ne Parasıdır. Milli ve Manevi Değerlere Bağlı Genç Evlatları”dır. Bunun için Erbakan Hükümeti döneminde “Manevi Kalkınmaya” ne kadar önem verildiyse, onu takip eden 10 yıllık “İşbirlikçiler” döneminde de manevi tahribat o derece hızla ve şümullü bir şekilde yapılmıştır. Irkçı emperyalizm, kendi etkisindeki AKP iktidarını kullanarak Hayim Nahum Doktrini’nin en önemli maddesi olan “Türk Halkını, Milli ve Manevi Değerlerinden ve Dininden Uzaklaştırmak” gaye ve hedefini gerçekleştirmek için bütün gücüyle çalışmıştır.
İşbirlikçilerin manevi tahribat döneminde yapılanlardan sadece kısa bir özet sunmak, bu tahribatı tanıtmak bakımından yeterli olacaktır.
1- İşbirlikçiler döneminde, Din ve Kur’an öğrenimini engellemek için, sırf İmam Hatip Okullarının orta kısımlarını kapatmak maksadıyla, bu arada Mesleki Sanat Okullarını da kapatmayı birlikte yürüterek, ilköğrenim 8 yıla çıkarılmış, ilköğrenimi bitirmeyenlere dini öğretim yasaklanmıştır. Milli Görüş Erbakan Hükümeti zamanında, 600 İmam Hatip Okulunda 600 bin gencimiz Milli ve Manevi değerlerini öğrenirken, Erbakan’dan sonraki 10 yılda bu rakam 60 bine düşürülmüş ve AKP’nin iktidarının ilk 5. yılında 16 İmam Hatip Okulu daha kapatılmış, daha sonra ise yenileri açılsa da içleri boşaltılmıştır.
2- Aynı şekilde 15 yaşından küçüklerin Kur’an öğrenimi yasaklandığı için, Kur’an öğrenimi de azami derecede engellenmiş ve AKP tarafından ilköğrenimini bitirmeyen 15 yaşından küçük evladına, evinde Kur’an öğreten babaya hapis cezası veren Kanun çıkartılmıştır.
3- AKP, bir yandan çeşitli vaatlerle halkı aldatmaya çalışırken, diğer yandan gerçekte ırkçı emperyalizmin hoşuna gitmeyen hiçbir şey yapamayacağından dini ve manevi öğrenimin engellenmesi için her türlü adımı atmıştır.
4- Bu meyanda okullarımızda ve ders kitaplarında milli ve manevi değerlerimizle ilgili mefhumların kullanılmasını yasaklamıştır.
5- Millet, kendisine Anayasayı değiştirecek güçte destek verdiği halde, başörtüsü zulmünü önlemek şöyle dursun ilk 10 yılda dayanılmaz boyutlara ulaşmasına seyirci kalınmış, sonrasında ise bir istismar aracı olarak kısmen serbest bırakılmıştır.
6- Okullarda okutulmakta olan din derslerinin gerek muhtevası ve gerek öğretmenleri bakımından bütün mana ve önemini ortadan kaldıracak adımlar atılmıştır.
7- Kamu kuruluşları tarafından bastırılmış olan Kur’an-ı Kerim meallerinde birçok ayeti kerimelerin mealleri yazılmamak suretiyle, ırkçı emperyalizmin İslam’ın aslını ve gerçeğini ortadan kaldırmak için uyguladığı “Ilımlı İslam”, “Avro İslam” projelerine destek çıkılmıştır.
8- Ezan sesinin azami derecede kısılmasına dair uygulamalar yapılmıştır.
9- “Dinler Bahçesi”, “Diyalog”, “Medeniyetlerin Buluşması” gibi kamuflaj arkasında, yine ırkçı emperyalizmin istediği şekilde İslam’ın aslının ve özünün değiştirilmesine yönelik adımlar atılmıştır.
10- Müslümanlığın öğrenimi ve öğretimi engellenirken, milli ve manevi değerlerimizin sembolü olan mimari şaheserlerimizin bakım ve tamirleri yapılmazken, kiliselerin tamiratına öncelik verilmiş, misyonerlik çalışmalarına her türlü destek verilmiş ve AKP tarafından çıkartılan Vakıflar Kanunu vasıtasıyla Büyükşehirlerin önemli mahallelerinde açılan kiliselere ilaveten, Anadolu’muzun bütününde 1071 Malazgirt Zaferi’nden önceki 3000 kilisenin yeniden yapılması için her türlü imkân aktarılmıştır.
11- “Zina suç sayılmaz” kanunu telefonla verilen talimatla bir günde çıkartılmıştır.
12- KOBİ’lere kredi verileceğine, domuz kredisi verilmesine önem verilmiş ve domuzun kasaplarda satılması için yönetmelikler değiştirilmiş, tamimler yayınlanmıştır.
Yukarıda birkaç misalle belirtmeye çalıştığımız korkunç tahribatlar, aslında bütün boyutlarıyla yürürlüğe konmuş işbirlikçilerin 5 senesi ve AKP’ye ait son 17 senesi esnasında milli ve manevi değerlerimiz en büyük tahribat dönemini yaşamıştır. Bunun adı manevi felakettir, manevi tahribattır.
3- DIŞ POLİTİKA FACİASI
Irkçı emperyalizm 20. Haçlı seferini hedefine ulaştırmak için AKP yönetimini alet ederek nasıl bir yandan ekonomik yıkımı, diğer yandan manevi tahribatı gerçekleştirdiyse, bunları yaparken bir yandan da “Dış Politika Faciası”nı gerçekleştirmek için bütün gücüyle çalışmış ve AKP yöneticilerini gece gündüz bu istikamette koşturup durmuşlardır. AKP yöneticileri 17 sene evvel işe başlarken ırkçı emperyalizmin arzularına uyarak, Milli Görüş gömleğini çıkarttıkları için hidayetleri kararmış ve 3 temel “Facia” ile işe başlamışlardır:
1- “Kıbrıs’ta çözümsüzlük çözüm değildir” denilerek Yunanistan’a koz verilmiştir.
2- “Ne pahasına olursa olsun Avrupa Birliği’ne gireceğiz” teslimiyetçi mantığıyla hareket edilmiştir.
3- “Irkçı emperyalizmin hoşuna gitmek için Amerika, İsrail ve Avrupa Birliği ile stratejik ortaklık yapacağız, 20. Haçlı seferinde onlara yardımcı olacağız ve Müslüman ülkelerle münasebetlerimizi onların kontrolünde tutacağız” gibi, silik ve sinsi bir dış politika izlenmiştir.
Milli menfaatlerimize taban tabana zıt olan bu zihniyetle yola çıkıldığı içindir ki kısa zamanda Kıbrıs elimizden gitme noktasına gelmiş, AB’ye gireceğiz diye uyum kanunlarıyla Türkiye tahrip edilmiş, AB’nin yaptığı köle muamelesine muhatap olunmuş ve şerefli tarihimize yakışmayan her türlü hakarete maruz kalınmıştır. Ecdadımızın, inancımızın ve kimliğimizin gerektiği şekilde “Yeniden Büyük Türkiye”yi ve onun öncülüğünde “Yeni Bir Saadet Dünyası”nı kurmak gibi milletimize ve insanlığa en büyük hizmeti yapmak dururken, ırkçı emperyalizmin kontrolündeki Batılıların çökmüş ve çürümüş sosyal yapısı ve yozlaşmış hayat tarzları göz önünde dururken, tüm mazlum insanlara yaptıkları zulümler vicdanları kanatırken; bizim hâlâ aslımızı ve özümüzü bırakıp onlara özenmemiz bedbahtlıktır. Bunun için gerekirse 30 sene müzakere yapıp, her türlü milli varlığımızı ortadan kaldıracağız demekten büyük bedbahtlık var mıdır?
“BOP Eşbaşkanı’yım”, “İsrail stratejik ortağımızdır”, “Irak’taki Amerikan askerlerine dua ediyorum” cümleleri AKP’nin nasıl gayri bir milli zihniyet yolunda olduğunu açıkça gösteren yürek parçalayıcı ifadeler ve itiraflardır. Irkçı emperyalistler “Türkiye bağımsız kalmasın, İsrail’in emniyeti için Avrupa Birliği kapısına bağlı kalsın” planını uygulamakta, AKP de onların bu arzularına harfiyen uymaktadır.
AB ile müzakereler başlıyor diye havai fişeklerle merasimler yapmaktan utanmamışlardır. Avrupa Birliği’nin Lozan’ı ortadan kaldırıp, açıkça SEVR’i uygulamak istemesi üzerine, şimdi Avrupa Birliği lafını bile ağızlara alamaz olmuşlardır. Bu tecrübesiz, bilgisiz, tarihimiz, inancımız ve kimliğimizle bağdaşmayan hatalı tutumlar yüzünden, bugün Türkiye; ülkesiyle ve milletiyle bölünme noktasına taşınmıştır. Terör yeniden azmış, mevcut manevi işgalin -Allah muhafaza buyursun- maddi işgalle tamamlanması noktasına taşınmıştır.
İşbirlikçiler ve AKP Alet Edilerek Nasıl Yıkılışa Doğru Kaydırılmaktaydık?
Yukarıdaki açıklamalarımızdan görüldüğü gibi, son 23 yıl esnasında ırkçı emperyalizm Refah Partisi dışındaki işbirlikçi partilerin hepsini çeşitli kombinezonlar halinde aldatarak ve bilhassa son 17 yılda AKP’yi bir taşeron olarak kullanarak Hayim Nahum doktrinini, yani Türkiye’yi aç bırakmak, işsiz bırakmak, dinden ve maneviyattan uzaklaştırmak politikasını bütün gücüyle uygulamıştır.
Böylece milletimiz (1996-1997), sadece 1 yılda Milli Görüş’ün ne olduğunu, nasıl bir kurtuluş olduğunu, milletin yüzünü nasıl güldürmüş olduğunu, halkımıza nasıl Refah getirdiğini, Yeni Bir Saadet Dünyasını nasıl kurmaya başladığını yaşayarak görmüş, buna mukabil bunun arkasından gelen son 23 senede de, Milli Görüş dışındaki bütün işbirlikçi partilerin hepsinin halkımızı nasıl ezdiklerini, milletimizi ve ülkemizi adım adım felakete sürüklediğini apaçık bir şekilde yaşayarak görmüş bulunmaktadır. Yukarıdaki açıklamalarımız bir büyük fotoğrafın sadece küçük parçalarıdır. Büyük fotoğraf, ırkçı emperyalizmin Türkiye’yi parçalamak ve İsrail’e vilayet yapma planıdır. Bu plan Hayim Nahum Doktrini planıyla “Ekonomik yıkım”, “Manevi Tahribat” ve “Dış Politika Faciası” ile yürütülmüş ve bunların sonucu olarak yurdumuz halen terörle, parçalanma tehlikesiyle, açlıkla, işsizlikle, borca esaretle ve manevi tahribatla bir felaketin eşiğine dayanmıştır. İşbirlikçi partilerin ve AKP’nin uygulamaları ve sebep oldukları sonuçlar bir bütün halinde değerlendirildiğinde görülen gerçek şunlardır:
Maalesef bastığımız toprak kaymakta, adım adım yok olmaya yaklaşmaktayız. Son 23 yıllık denemeler milletimize açıkça ispatlamıştır ki, Milli Görüş’süz ve Milli Çözüm’süz kurtuluş imkânsızdır.
Bu Nedenle Irkçı Emperyalizmin “Büyük Oyun”u, ile “Küçük Oyun”unu bilmemiz şarttır.
1- Irkçı Emperyalizmin “BÜYÜK OYUN”u; Büyük İsrail’i kurup Dünya hâkimiyetini sağlamak ve bütün insanları kendine hizmetkâr ve köle yapmaktır. Bu şeytani şebeke; Fırat ve Nil nehri arasındaki bütün “Arz-ı Mev’ud” topraklarını içine alacak şekilde Büyük İsrail’i kurmak, bunun emniyeti için Fas’tan Endonezya’ya kadar 28 ülkenin idaresini etkisi altına almak, Anadolu’da İsrail için tehdit teşkil edebilecek, Selçukluların ve Osmanlıların mirasçısı bağımsız bir devlet bırakmamak, yani Türkiye’mizi ortadan kaldırmaktır. Bu onların dinidir, pazarlığı yoktur, uyuşması yoktur, görüşmesi yoktur, 5767 senelik amaçlarıdır. Bu felaketten vatanımızı ve milletimizi kurtarmak, bütün Dünyanın bir zulüm dünyasına dönmesi yerine, Yeni Bir Saadet Dünyasına dönmesi, tarih boyunca olduğu gibi bugün de milletimize düşen bir görev olmaktadır. Irkçı emperyalizm bu gayesine erişmek için işbirlikçi partileri vasıta olarak kullanmaktadır.
2- Irkçı Emperyalizmin “KÜÇÜK OYUN”u ise; Türkiye’yi kontrol altına almak için Irak’taki gibi pahalı yolu değil, daha ucuz ve kolay bir yolu seçiyordu. Çünkü Irak’ta bir milyon insan öldürülmüş, 1 trilyon dolar harcanmış ve sonunda ırkçı emperyalizm yine mağlup olmuştu. Huzuru, barışı temin edemediğinden verdiği ağır zayiat karşısında en kısa zamanda Irak’ı terk edip, gitmeye mecbur kalıyordu. Şimdi Suriye’de ve Akdeniz’de de aynı akıbet onları bekliyordu.
Bu Siyonizm ve ırkçı emperyalizm aynı yanlışı Türkiye’de yapmak istemiyordu.
“Türkiye’ye gelsem, işgal etsem ne yapacağım; burada bir yönetim kuracağım, emirlerimi tatbik ettireceğim, burayı köle yapacağım. Bunu harple yapacağıma, siyasi seçimlerde benim emrimden çıkmayacak kişileri ve işbirlikçi partileri iş başına getirmek suretiyle ucuz yoldan yapsam daha akıllıca davranmış olmaz mıyım? diyordu. Bunun için de kontrol ettiği bütün diğer ülkelerde olduğu gibi ve Türkiye’mizde de 50 yıldan beri uyguladığı “Horoz Dövüşü” metodundan yararlanmaya çalışıyordu.
Horoz dövüşü nasıl uygulanmaktadır?
İşbirlikçi bir sol partiyle, işbirlikçi bir sağ partiyi iki kukla olarak milletin önüne sürerek bunlara karşılıklı kayıkçı kavgası yaptırıyor ve elindeki medya fırsatı ve bütün imkânlarıyla milleti bunlara oy vermeye yöneltiyor ve hangisi kazanırsa sonunda nasıl olsa kendisi kazanmış oluyordu. Bu oyunu, ırkçı emperyalizm sadece Türkiye’de oynamıyor, dünyanın her yerinde oynuyordu. Mesela, Amerika’da Demokrat parti de ırkçı emperyalizmin kontrolünde tutuluyordu. Cumhuriyetçi parti de ırkçı emperyalizmin kontrolünde bulunuyordu. Avrupa ülkelerinde de sağcı partiler de, solcu partiler de ırkçı emperyalizmin güdümünde çalışıyordu.
Şimdi de Türkiye’de aynı oyunu oynamak için ırkçı emperyalizm CHP ve AKP’yi kullanıyordu!
Bu iki partinin kayıkçı kavgası yapması suretiyle ortaya koydukları horoz dövüşünü, ırkçı emperyalizm elindeki medyayla, televizyonlarla, gazetelerle ve diğer imkânlarla sabah, akşam millete göstermek suretiyle sanki sadece iki parti varmış gibi milleti narkozluyor ve bu iki horozu kukla gibi oynatıyordu. Halka diyor ki, “Eğer solu istersen buyur solcu işbirlikçi CHP’ye oy ver, sağı istiyorsan sağcı işbirlikçi AKP’ye oy ver. Sen seç, istediğini seç, bak sana istediğini seçmek için hürriyet veriyorum!” İşte güdümlü demokrasi böyle yürütülüyordu.
“Bana bak, ey ırkçı emperyalizm!” diyen Erbakan’ın sadıkları Onun yolundaydı!
“Çocuk mu aldatıyorsun, biz hangi tarihin evlatlarıyız, biz hangi inancın mensuplarıyız!? Sen 50 seneden beri oynadığın bu horoz dövüşü ile hâlâ bu milleti aldatacağını mı zannediyorsun? Sen de biliyorsun ki, bu milletin Milli Görüş’ü var, Milli Çözüm’ü var. Bu milletin inancı var, tarihi var, kimliği var. Yani asıl ev sahibi var. Çünkü o Milli Görüş’ü temsil ediyor, şehidi şehit yapan, gaziyi gazi yapan manayı temsil ediyor. Bu millet görmüyor mu, ülkenin havalimanları ve deniz limanları Amerikalılara verilirken, Irak’taki terör merkezleri İncirlik üssünden desteklenirken, Libya yıkılırken, Suriye yakılırken ne CHP’nin sesi çıkıyor ne de AKP’nin sesi çıkıyor! Tam aksine şeytanlara taşeronluk yapılıyor!” diyen Erbakan yine haklı çıkıyordu.
İkisi de Amerikancı, ikisi de İsrail’den yana, ikisi de IMF’ci ve Dünya Bankacı… Bunların arasında ne fark var. Sen bunları kukla gibi kullanıp 50 sene sonra hâlâ milleti aldatacağını mı sanıyorsun? Bugüne Kadar Milli Görüş Irkçı Emperyalizmin “Horoz Dövüşü”nü Defalarca Bozmuştur. Şimdi de Milli Çözüm’le bozacaktır. “Ey Millet! Yok Olmak mı İstiyorsun, Yoksa Yeni Saadet Dünyası Kurulsun mu İstiyorsun?” Seçimin manası budur. Artık doğru karar verme zamanıdır!
MİLLİ GÖRÜŞ VE MİLLİ ÇÖZÜM İKTİDARINDA YAPACAKLARIMIZ:
1- Erbakan Hükümeti zamanında başladıklarımızı, bıraktığımız yerden alıp, devam ettireceğiz.
“EKONOMİK KALKINMA” “HERKESE REFAH”, “MİLLİ, GÜÇLÜ, SÜRATLİ, YAYGIN KALKINMA” “DENGESİZLİKLERİN GİDERİLMESİ”, “YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE’NİN KURULMASI” projelerini hayata geçireceğiz.
2- Ekonominin yönetimini IMF’den alarak milli iradeye devredeceğiz.
3- “Ekonomik yıkım”ı durdurup. “Ekonomik Kalkınma Hamlesi”ni başlatarak, bunun için aşağıdaki prensipleri yürüteceğiz.
Ekonomik kurtuluş için reçetemiz şunlardır:
A- YÖNETİMDE KADRO VE HEYECAN PRENSİBİ
1- Başaracağına inanarak, âşk ve azim ile başlamak,
2- Milli ruh ve heyecanla çalışmak,
3- Bilgili ve gayretli kadroların önünü açmak,
4- İmkân, eleman ve zaman israfına yol açmayan plan ve programlar uygulamak,
B- REEL EKONOMİ ZİHNİYETİNİN BENİMSENMESİ
5- Kendi gücü ile kalkınmanın esas alınması,
6- Üretim – istihdam – ihracat seferberliği başlatılması,
7- Üretimin akıllı, engelsiz, ucuz, yüksek kaliteli olması,
C- ADİL EKONOMİ ZİHNİYETİNİN GÖZETİLMESİ
8- Bölüşümde herkesin hakkını alması,
9- Ülkenin bütünü ile kalkınması,
10- Bütün gelir gruplarına dengeli refah sağlanması,
D- TEMEL ESASLARIN YÜRÜTÜLMESİ
11- Milli ve yerli imkânların kullanılması,
12- Her türlü israfın ortadan kaldırılması,
13- Verimlilik ve toplam kalite kurallarına uyulması.
4- “Rant Ekonomisi”ni bırakıp, “Reel Ekonomi”yi uygulayacağız.
“Rant ekonomisi zihniyeti”nin temel tuzakları:
1- Sömürü hortumları çoğaltılsın ve yaygınlaştırılsın.
2- Borç, faiz, zam, vergi, düşük ücret ve düşük taban fiyatı uygulansın.
3- Devlet yüksek faizle sürekli borçlansın: iç borç, dış borç, bütçe açığı ile esir alınsın.
4- Böylece para yatırma, hizmetlere ve gelir gruplarına değil, faize ve rantiyeye aktarılsın.
5- Krediler rantiyeye verilsin ve halk fakir ve çaresiz bırakılsın.
6- Sömürü pompaları çalışsın, kısır döngüler tekrarlansın.
7- Üretimi ancak büyük sermaye yapabilsin. Onlara kolaylık olsun, diğerlerine engel çıkarılsın.
8- Bölüşümde en büyük pay rantiyeye ve mutlu azınlığa ayrılsın.
9- Kamu ihaleleri aşırı fiyatla rantiyeye bırakılsın.
10- Özelleştirme adı altında milletin bütün imkânları rantiyecilere satılsın.
11- Bankalar yalnız rantiyenin elinde kalsın.
12- Faiz oranları, enflasyon ve döviz kurları rantiyenin işine gelecek şekilde ayarlansın.
5- “Reel ekonomi zihniyeti”nin yani Milli Çözüm zihniyetinin temel esasları ise şunlardır:
1- Başaracağına inanarak işe başlamak,
2- Kendi gücü ile kalkınmayı sağlamak,
3- Üretim – istihdam – ihracat seferberliği uygulamak,
4- Üretimin engelsiz, ucuz, yüksek ve kaliteli olmasını hedef almak,
5- Bölüşümde herkesin hakkını alacağı adil şartları hazırlamak,
6- Ülkenin bütünü ile kalkınmasını amaçlayıp planlamak,
7- Bütün gelir gruplarına dengeli refah sağlanması: Herkese refah amacına ulaşmak.
6- İşbirlikçilerin her yıl halktan alıp, rantiye havuzuna ve oradan da bir avuç rantiyeci ve ırkçı emperyalizme aktarılan yıllık 200 milyar $ halkın hizmetinde kullanılacak ve aşağıda belirtilen şekilde halkın refahı, ülkenin kalkınması ve belirtilmiş olan “Yeniden Büyük Türkiye Hamleleri”nin gerçekleştirilmesi projelerinde kullanılacaktır.
PROJELERLE YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE PLANI
ENERJİ SEKTÖRÜ
PROJE ADI | KAPASİTE | TUTARI, MİLYON $ |
DOĞALGAZ BORU HATLARI | 3431 KM | 1.700 |
PETROL BORU HATLARI | 1995 KM | 1.000 |
LİNG TERMİNALİ | 2 ADET | 800 |
HİDROLİK SANTRALLER | 48 ADET, 5.764 MW | 7.000 |
TERMİK SANTRALLER | 13 ADET, 10.700 MW | 9.800 |
NÜKLEER SANTRALLER | 2 ADET, 2000 MW | 5.000 |
ARA TOPLAM | 25.300 |
ULAŞIM SEKTÖRÜ
PROJE ADI | KAPASİTE | TUTARI MİLYON $ |
OTOYOLLAR | 4334 KM | 42.145 |
YÜKSEK STANDARTLI KARAYOLLAR | 9711 KM | 13.000 |
BOĞAZ GEÇİŞLERİ | 4 ADET | 3.537 |
HIZLI TREN | 2 ADET | 7.500 |
HAVA LİMANLARI -YAPIMI DEVAM EDEN -BU YIL İHALE EDİLECEK -ETÜD AŞAMASINDA | 25 ADET 12 ADET 27 ADET | 1.350 |
ARA TOPLAM | 67.532 |
ULAŞIM SEKTÖRÜ
PROJE ADI | KAPASİTE | TUTARI MİLYON $ |
ULUSLARARASI SERBEST BÖLGELER | 5 ADET | 18.500 |
SERBEST BÖLGELER | 7 ADET | 6.800 |
ARA TOPLAM | 25.300 |
GENEL TOPLAM: 118.132 MİLYON $
7- Havuz sistemi tekrar kurularak ve kaynak paketleri hazırlanarak borçlanma ihtiyacı azaltılacaktır. Bunun neticesinde talep azalması sebebi ile doğacak rekabet ortamında borçlanma maliyetleri düşürülmüş olacaktır.
8- Sıcak dövizin tahribatı önlenecek, döviz kurlarının enflasyon seviyesinde artması desteklenerek yerli üretim ve iç pazar üzerindeki ithalat baskısı kaldırılacaktır. Bu sayede yerli mal ve hizmetlerin rekabet kabiliyeti güçleneceğinden dış ticaret açığı ve cari işlem (döviz) açığı azalacak ve fazlaya dönüşecektir. Bu sayede dış borçlanma ihtiyacı ve borçlar azalacak ve borçların getirdiği siyasi baskı kalkacaktır.
9- Yerli üretimin rekabet kabiliyeti kazanması ile iç pazar ve ihracat cazip hale geleceği için; yatırım, üretim ve ihracat artacaktır. Bu cazibe yerli sermaye kadar, yabancı sermayeyi de yatırım ve üretime kaydıracaktır.
10- Hazinenin kısa vadeli ihtiyaçları için Merkez Bankası’ndan avans alma imkânı getirilecektir. Bu sayede hazinenin finansman giderleri azalacaktır.
11- İstihdamın üzerindeki ücret dışı yükler azaltılarak istihdam desteklenecek, herkese iş ve aş temini temel politika amacı yapılacaktır.
12- İş gücünün, iş hayatının ihtiyaçlarına göre hazırlanması için işçi ve işveren kuruluşları ile birlikte örgün ve yaygın eğitim kurumlarında uygulanan programlarda bu hedeflere göre düzenlemeler yapılacaktır.
13- İşsizlik sigortasında biriken 24 milyar TL mertebesindeki kaynak, işgücünün gelişmesi ve istihdamın artması için kullanılacaktır.
14- İthalatın ikamesi ve ihracatın miktar ve çeşit olarak arttırılması, katma değeri yüksek ve teknoloji yoğun malların imalatı ve ihracatının geliştirilmesi için projeler hazırlanacak ve destek çıkılacaktır.
Bu maksatla girişimcilere;
– Yatırım finans desteği,
– Satış finans desteği,
– Uluslararası fuarlara katılma desteği,
– İhracatta kur garantisi desteği verilmiş olacaktır.
15- Yerli üretimin rekabet kabiliyetinin güçlendirilmesi için, enerji, hammadde ve diğer maliyet unsurlarının rakip ülkeler seviyesinde olması sağlanacaktır.
16- İhracatın miktar ve çeşit olarak arttırılması, dış pazarlarda kıtalar-bölgeler arasında dağılıma göre yeni pazarlara girişi hızlandırmak maksadıyla yurt dışında tanıtma ve ticaret merkezleri kurulması planlanacaktır.
17- Bölgeler arası gelir dengesizliğinin giderilmesi ve geri kalmış bölgelerin kalkındırılması için, bölgesel teşvik projeleri uygulanacaktır.
18- Tarım, sanayi ve hizmet sektörünün, Motorin (Mazot), Doğalgaz, Elektrik, Gübre ve benzeri, temel girdilerinden vergi kaldırılarak maliyetler düşürülecek, rekabet kabiliyeti geliştirilecektir.
19- Sanayileşme politikaları milli hedeflere göre tespit edilecektir.
20- Sınır bölgelerinde sınır ticareti geliştirilecektir.
21- Fakir, geri kalmış bölgeler için 10 yıl vergi muafiyeti uygulanacak ve enerji fiyatlarına yüzde elli destek verilecektir.
22- Tarımda üretim desteklenecektir. Destekler üretim maliyetleri ve rakip ülkelerin maliyetleri ve destekleri dikkate alınarak tespit edilecektir.
Hasattan sonra borçları sebebiyle bekleme gücü olmayan çiftçi-köylünün piyasa simsarlarının eline düşmemesi için tarımın, çiftçi ve köylünün korunması ve piyasaların dengelenmesi ve arz bolluğunda fiyat istikrarının korunması için makul fiyat, alım, peşin ödeme ve stok destekleri verilecektir. Destekler üretim maliyetlerine, tüketim taleplerine, ihracat hedeflerine ve rakip ülkelerin desteklerine göre tespit edilecek ve ödemeler aksatılmadan zamanında gönderilecektir.
23- Tarım ve hayvancılık ürünlerinin işlenmesi için gıda sanayinin gelişmesi desteklenecektir.
24- Tarımda arz-talep dengesinin korunması, üretim teknolojisinin gelişmesi ve pazarlama ihtiyacının karşılanması için kooperatifleşme, sözleşmeli tarım ve entegre tesisler desteklenecektir.
25- Hayvancılık özel olarak desteklenecek, Et – Balık kurumları, yem üretimi desteklenecektir.
26- Şeker Pancarı, Tütün ve Fındıkta kotalara ve kısıtlamalara son verilecektir.
27-TMO’nun kapatılan şubeleri açılacak ve tarım politikalarına göre yeniden düzenlenecektir.
28- Suriye sınırındaki mayınlı araziler temizlenerek fakir köylülere verilecektir.
29- Dağ, tarih ve sağlık turizmini geliştiren projeler desteklenecektir.
30- İşsizliği önlemek için istihdam projeleri geliştirilecektir. Halıcılık, el sanatları, ev imalatı ve benzeri konularda projeler geliştirilecektir.
31- Teknolojik gelişmeyi hızlandırmak maksadıyla bir “Yüksek Teknoloji Geliştirme Kurulu” devreye girecektir.
SOSYAL KALKINMA
32- Aile, çocuk ve kadının korunması için her türlü yetkiyle donatılmış “Aile, Çocuk ve Kadını Koruma Yüksek Kurulu” kurulacaktır.
33- Sosyal güvenlik kurumları arasındaki farklar kaldırılarak tek çatı altında toplanacaktır. Emekliler arasında haksız farklılıklar kaldırılarak prim ve süreyi esas alan adil bir düzenleme yapılacaktır.
34- Engellilere özel imkân ve imtiyazlar sağlanacaktır:
Bilindiği üzere ülkemiz nüfusunun %12,29’u Engellilerden oluşmaktadır. Aileleri ile birlikte toplam 25,5 milyon insan, bu da nüfusun 3’te birini bulmaktadır. Bunların devasa sorunlarına çare bulmak Milli Çözüm iktidarı ile olacaktır. Engelli vatandaşlarımızın Eğitim, İstihdam, Sağlık, Ekonomik ve Sosyal problemlerini çözme hususunda Milli Görüş iktidarlarının geçmişte yaptıkları birer teminattır. Bundan sonra da 8,5 milyon engellinin refahı, mutluluğu ve saadeti için ülke kaynaklarını kullanarak olağanüstü gayret sarf etmeyi borç biliyoruz. Mevcut Engelliler Yasası’ndaki aksaklıkları ve rapor yönetmeliğindeki Engellilerin aleyhine olan anormal durumu düzeltmek suretiyle Engellilerin önündeki engelleri kaldırmak, ayrıca Engellilerin ülke yönetiminde söz ve karar sahibi olabilmeleri hususunda onlara güvenerek sorumluluk vermek başlıca amaçlarımızdandır. Eğitimde engellileri mesleki eğitime yönlendirmek, istihdam alanları açmak, kamudaki mevcut engelli kontenjanlarını behemehâl doldurmak, her engelliye aş, eş, iş prensibini ilke edinmek, Milli Görüş’ün temel hedefidir. 8.5 milyon engellinin mutluluğu böylece sağlanacaktır. Yani engelliler için engelsiz Türkiye oluşturulacaktır.
35- Herkes yeterli sağlık hizmeti alacaktır. Sağlık hizmetlerinde verimlilik ve kalite için gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
36- Sağlıkta özel hizmet alınması kolaylaştırılırken, yolsuzluklara karşı etkili denetim metotları uygulanacaktır.
37- Ülkede adaletin, her türlü etkiden arınmış olarak süratle tecellisi için gereken her türlü tedbir alınacak, adalet sisteminde görev yapanların bir yandan özlük hakları düzeltilecek, diğer yandan üzerlerindeki ağır yükün makul seviyeye indirilmesi için her türlü tedbir alınacaktır.
MANEVİ KALKINMA
38- Fert, aile ve toplumun korunması için dini, ahlâki ve manevi eğitim anaokulundan başlatılacak ve güçlendirilerek yaygınlaştırılacaktır.
39- Zararlı yayınların ve uyuşturucu, alkol ve diğer kötü alışkanlıkların önlenmesi için gerekli tedbirler alınacaktır.
40- Kur’an Kurslarına devamı engelleyen 12 yaş ve 15 yaş sınırı kaldırılacaktır.
41- Eğitim hizmetlerinde kalitenin yükseltilmesi için her seviyede yeniden düzenleme yapılacaktır.
42- İş hayatının ihtiyacına göre mesleki eğitim geliştirilecektir. Bu konuda sektör temsilcileri ve meslek odaları ile iş birliği yapılacaktır.
43- Eğitimde her türlü baskı ve engeller kaldırılacak, öğrenme ve daha iyi yetişme yolları açılacaktır.
44- Meslek Liselerine Üniversite girişinde yapılan haksızlık kaldırılacaktır. Her lise mezunu dilediği branşta yüksek tahsil yapma imkânına kavuşacaktır.
45- İlköğretim, 5+3 olmak üzere kesintili hale sokulacaktır.
46- YÖK kaldırılacak, bilimsel özgürlüğün kapısı açılacaktır.
47- Özel eğitim kurumlarının yaygınlaşması desteklenecek ve kalite yönünden yakın denetime alınacaktır.
48- Herkesin kabiliyetine göre eğitimden faydalanılabilmesi için ihtiyaç sahipleri desteklenip korunacaktır.
49- Öğretmen ve öğretim üyelerinin kendilerini eğitime hasredebilmesi için özlük hakları yeterli seviyeye taşınacaktır.
ŞAHSİYETLİ DIŞ POLİTİKA
50- Şahsiyetli bir dış politika izlenecek, milli hedefler gözetilecektir.
51- D-8 çekirdeği etrafında D-60’lar (60 Müslüman ülke), D-160’lar (toplam nüfusu 5 milyar olan ezilenlerin hepsi) Adil bir Düzen’e sahip yeni bir Saadet Dünyası kurmak üzere bir araya getirilecekler, insanlığın saadeti için yeni bir dünya kurulacak, bütün küresel kurullar ifsat gayesi yerine saadet gayesi gütmek üzere yeniden tanzim edilecektir.
D-160’larla, G-8’ler arasında yapılacak adeta ikinci bir Yalta Konferansı ile Adil Bir Düzen’e dayalı “Yeni Bir Saadet Dünyası” kurulmak suretiyle bütün insanlığa Barış, Huzur, Adalet, İnsan Hakkı ve Refah getirilecektir.
Yani, her eve Milli Kaynaklar girecek. Milli Çözüm gerçeği ile bu imkânlar bütün gelir gruplarına intikal ettirilecek, rantiyeye de ancak hakkı olan miktar verilecektir.
IMF’NİN KEFALETİYLE SİYONİST SÖMÜRÜ SOYGUNU NASIL İŞLİYORDU?
1- Seçim beyannamesinde açıklandığı gibi, AKP döneminde IMF Ekonomik Yıkımı gerçekleştirmek için 400 milyar $’lık Milli Gelirin yarısını, yani 200 milyar $’ı, çeşitli yollardan kurduğu alt yapı ile rantiye havuzunda topluyor ve oradan ırkçı emperyalizme ve işbirlikçilere intikal ettiriyor. Ve işbirlikçiler de bunları çeşitli yollardan yurt dışına kaçırıyordu.
2- Bu acı gerçek dolayısıyla, 75 milyon halkımızın bütün gelir grupları, bir avuç rantiyeci dışında aç kılıyor, işsiz kalıyor, fakir oluyor ve dış borca esir oluyordu.
3- Bu gerçekler, niçin ve nasıl gizleniyordu? Bir yandan AKP ve onun işbaşında kalmasını isteyen işbirlikçi medya, “Baksanıza ekonomiyi nasıl başarıyla yürütüyoruz. Eve girişler ne kadar arttı” sözleriyle halkımız narkozlanıyordu. Halbuki giriş dedikleri sıcak dövizdir. “Düşük Kur, Yüksek Faiz” politikasıyla halkımızı soymaya geliyordu. Öbür yandan giriş dedikleri ithalattır. Bu da “Büyük dış ticaret açığı ile” sadece imkânlarımızı, dışarıya aktarmaya yarıyordu.
AKP’nin ekonomik yıkımında ne büyük bir adaletsizlik olduğu ve AKP’nin bütün milleti ezip sadece bir avuç rantiye için çalıştığını, kısaca AKP’nin adaletten neyi anladığını, görelim.
1- AKP’nin 5 yıl esnasında bütün milleti aç, işsiz, fakir ve borca esir yapan IMF’nin kefil olduğu Siyonist bankerlerin Ekonomik Yıkım politikasıyla nasıl bir sonuç ortaya koyduğu açık bir şekilde görülüyordu.
2- 5 yıllık AKP döneminde, 4 kişi olan Dolar milyarderinin sayısı 26 kişiye çıkıyordu ve giderek bu sayı artıyordu. Bunların servetleri 75 milyon insanın bütün bankalardaki tasarrufları olan 26 milyar doları aşıyordu.
3- Bu açıklamalardan sonra kimsenin “Siz kaynağı nereden bulacaksınız?” diye sormaya hakkı yoktur. Çünkü bu servet mevcuttur. Biz sadece hortumun ucunu, işbirlikçilerin ve emperyalizmin elinden alıp, halkın cebine bağlayacağız. Bu çok büyük ve temel bir amacımızdır. Bunu ancak Milli Görüş’ün inançlı kadroları ve Milli Çözümcü kafalar başaracaktır.
Bunun da ispatı, Milli Görüş bu uygulamayı esasen 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ardından konulan ambargo ve artan petrol fiyatları karşısında ekonomiyi nasıl canlandırdıysa ve yine 1977 seçimlerinin arkasından Ağır Sanayi için Milli Görüş’ün ayırdığı imkânlarını ortağının rantiyecilere dağıtması sonucunda ve Milli Görüş’ün hükümet olmasıyla; Türkiye’ye konulan ekonomik ambargo karşısında büyük bir ağır sanayi hamlesini milli kaynaklara dayanarak nasıl başardıysa, 1996-97 yıllarında efsanevi Erbakan Hükümeti döneminde ekonomik atılımı ve herkese refahı nasıl sağladıysa, yine öyle yapacaktır. Milli Görüş yapacaklarını değil, yaptıklarını konuşmaktadır.
AKP’NİN İLK BEŞ YILINDA IMF’DEN VEYA IMF KEFALETLİ SİYONİST BANKERLERDEN KURTARILACAK MEBLAĞ OLAN 5×288 = 1 TRİLYON $ İLE NELER YAPILABİLİRDİ?
• Devletin iç ve dış borcu ödenebilirdi.
• Herkese yoksulluk sınırının üzerinde maaş verilebilirdi.
• Herkese sağlık sigortası yapılabilirdi.
• Herkese eğitim imkânı sağlanabilirdi.
• Herkese üniversitede okuma fırsatı hazırlanabilirdi.
• Her köye asfalt yol döşenebilirdi.
• Türkiye’nin her yerine otoban götürülebilirdi.
• 22 tane GAP inşa edilebilirdi.
• 35 Telekom yapılabilirdi.
• 40 TÜPRAŞ kurulabilirdi.
• 80 Erdemir hizmete açılabilirdi.
• Mükemmel bir Savunma Sanayi Sistemi gerçekleşebilirdi.
• Her eve her ay 2000 Dolar ek kaynak aktarılabilirdi.
• 6 milyon işsize iş ve istihdam alanı oluşturulabilirdi.
Maalesef bundan sonraki 13 yılı ise öncesinden beter bir gaflet ve cehaletle, küresel sermayeye teslimiyetle geçmiş ve ülkemiz maddi ve manevi yönden iflasın eşiğine getirilmiştir.
VAKİT TAMAM, ZAFER YAKINDIR İNŞALLAH…
Önce Ülkemizi ve Milletimizi daha sonrada tüm Cihan’ı huzura ve berekete kavuşturacak, Aziz Erbakan Hocamızın projelendirip, alt yapısını hazır hale getirip emanet etmiş olduğu; başta hayatı boyunca tüm musibetlere, şantajlara ve tehditlere rağmen bir an bile olsun HAKK DAVADAN vazgeçmeyen ve mücadele azmini hiç yitirmeyen; Üstad Ahmet Akgül Hocamız olmak üzere, tüm Sadık Milli Çözüm Ekibi ve tüm Sadık Milli Görüşçülerin gayret ve mücadeleleri ile “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” Medeniyeti, Rahman ve Rahim olan Rabbimizin izni ve inayetiyle inşallah çok yakında iktidar olacaktır.
Bu Böyle Gitmez Bu Böyle Yürümez
Evet halkımız AKP yönetiminde borca esir edilip boğazına kadar kredi batağında boğulmaktadir. Haim Nahum plani uygulanmaktadır. Rantiyeci faizli düzen yöneticileri zaten ezilen çalışanın sırtına yeni bir vergi yükü yükleyerek biraz daha vatandaşın sırtına faiz yükünü yüklemektedir. Son temmuz ve Ekim aylarında doğal gaz ve elektriğe yarı yarıya zam yapılmış faiz borçlarına Kaynak yine vatandaş olmuştur.
Artık bıçak kemiğe dayanmış zulüm tavan yapmıştır.
Ülkemizin ve Tüm insanlığın kurtuluş reçetesi işte yukarda yazılmis uygulamalarin hayata geçirilmesi ile çok yakında sağlanacaktır. İnsaAllah
Bu kokuşmuş düzenin yıkılıp Aziz Erbakan Hocamızın başlattığı ve Muhterem Ahmet Akgül Hocamız eliyle şekillenen Adil Düzen projeleri Milli Çözüm eliyle derhal hayata geçirilmesi elzemdir.
DEVRAN DÖNÜYOR!..
Bilinen yollar tüm yollar
Kapanıverince!..
Çare diye yutturulan zehirler
Ciğerleri parçalayıp,
Yürekler
Dağlanıverince!..
Bitiverince deniz!…
Bir bir
Tükeniverince hayaller!..
Çaremiz Sensin ALLAH’ım!
Kerim Kitabın,
Resul’un Kutlu Yolu…
Hak Resul’un
Pak Elçisinin
Sadık ve bilge Takipçinin,
Tertemiz
Dosdoğru,
Sadra şifa
Halka devanın yolu…
“Değişmez Kanunlardan
Mutlak Doğrulardan”
İlhamla,
Onlara dayanarak;
“Aklı Selim
Müspet İlim
Tarihi Birikim
Vicdani kanaat ve tatmin”
İle şekillenmiş,
Denge Sisteminin
Adil Düzen’inin yolu!..
Kur’anın haber verdiği
Resul’un müjdelediği
Aziz ve Asil Hocamızın
Gereği olan işleri
Eylemleri,
Teknikleri
Birbir işleyip,bildirdiği!..
Elçinin Sadık Elçisinin de,
Sapasağlam bir imanla
Yüksek bir dirayetle
Tam bir azimetle sahip çıkıp
Gereğini gerçekleştirmek için
Çırpındığı YOL!..
Karanlığın en karanlık noktasındayız!..
İnşallah
Şakak söküyor!..
Sona yaklaştık
Hedef gözüktü
Devran dönüyor!..
Biz ne haldeyiz
Neyin peşindeyiz!..
Milli Çözüm Pişman Ettirmez…
Milli Çözüm’ün 2 bölümde özetlediği yapılan tahribatlar ve bunlara karşı çözüm reçeteleri sadece mevcut sistemde faiz ve rantiyeden kurtarılan paralar ve siyonist çetenin şimdiye kadar geçirdiği yuları keserek yapabilecekleridir. Öyle anlaşılıyor ki bunlar sadece toparlanma ve kayıpları amorti etme süreci faaliyetleri olacaktır. Asıl projeler ise bu icraatların akabinde uygulamaya girecek ve yeryüzünce cenneti tadacağız inşallah. Asıl projeleri merak edenlerin Üstad Ahmet Akgül’ün Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen kitabını muhakkak okumasını tavsiye ederim.
Kaçarı yok o anahtarı getirip Milli Çözüm’e teslim edecekler.
Ve inşallah o anahtarla başlayan tüm icraat sürecinde Rabbim bizleri hadim etsin ki insanlığa refah, barış, huzur ve adalet getirilmesinde hayat sürerek, yani Kuranı hayatımıza tatbik ederek, böylece gerçek kulluk sorumluluğumuzu yerine getirerek Rıza-i ilahiye mazhar oluruz. Amin.
Manifesto olmuş.
Çok şükür Milli çözüm’ün iktidar manifestosu olmuş,Elhamdülillah. Göğsümüz genişledi, ümidimiz vardı, Erbakan iktidarında gördük yaşadık.Şimdi AKP iktidarından sonra ümidimiz bin kat daha artı çok şükür.
MİLLİ ÇÖZÜM MANİFESTOSU
Bu sıralı iki yazı son bir değerlendirme ve meselelerin MİLLİ ÇÖZÜMÜ manifestosudur. Her şey açık çare MİLLİ ÇÖZÜM.
Teşhis Belli, Reçete Hazır
Aziz Erbakan Hocamızın 54. hükümet döneminde yaptığı müthiş hamleleri bertaraf edebilmek adına 23 yıldır sağdan soldan parazit kurtları gibi ülkeyi kemiren işbirlikçi tayfanın sebep olduğu hastalıkları net bir şekilde gördük. Bu işbirlikçilik hastalığının, batı uşaklığı müptelalığının ülkemize onarılmaz hasarlar verdiğine hepimiz şahit oluyoruz. Oysa tüm dünya, evet abartmadan söylüyorum ki tüm dünya mazlumları ve mağdurları bizden bir hamle beklemekte ve siyonizmin ve sebep olduğu fenalıkların kökünü kurutmamızı gözlemektedir. Bu hastalıklı yapıyı tedavi edecek, habis urları bünyeden def edecek ancak milli bilinçli kadrolardır. İşte bu işin nasıl yapılacağı da ortaya konulmuştur. Aziz Erbakan hocamızın dediği gibi “laf değil icraat yapacak” ve sadece teşhis değil tedaviyi de uygulayacak kapasitede olan sağlam ve sadık kadrolara Mevlamız fırsat versin. Ki bu yolla bizlerin de üstündeki sorumluluk kalkmış olsun ve onların mübarek elleriyle zulüm düzeni son bulsun.
NE YAZ GELDİ NE YONCA BİTTİ
Nasrettin hoca merhumun karakacanı sürekli aç bırakıp : ” ölme eşeğim ölme yaz gelecek yonca bitecek ” diye oyaladığı gibi AKP iktidarı da hedef 2023 diyerek milleti oyaladı ve yıllarca maddi ve manevi tahribatlar yaparak ülkeyi yıkıma uğrattı ve maalesef kimsenin dayanacak gücü kalmadı. Aziz Erbakan Hocamız bir ülkenin ahlakı çöktüğü zaman otomatik olarak ülke ekonomisinin de çökeceğini biliyordu. Çünkü ahlak olmazsa hırsızlık arsızlık yolsuzluk rüsvet olurdu. Maneviyat çökerse zina fuhuş aile kavgaları vs diz boyu artardı. O yüzden kurmuş olduğu tüm partilerin programlarında ilk madde her zaman önce Ahlak ve Maneviyat olmuştur. Ve bu madde sayesinde başta Refahyol hükümeti olmak üzere gelmiş oldugu tüm koalisyonlarda Erbakan farkı maddi manevi kalkınma hamleleriyle açıkca farkedilmiştir. Velhasıl biz bugünde Erbakan hocamızın başlatmış olduğu Adil Düzen projelerinin makalede özet olarak madde madde sayıldığından çok daha fazlasıyla onun en sadık takipçisi olan Ahmet Hocamızın eliyle gerçekleştirileceğine inanıyoruz ve diyoruz ki :
Dualarımız eksik halimiz yarım yamalak
Yine de sen yetiş hocam takat kalmadı
Ekonomi perişan, yuvalar çatlak
Çocuk okutmaya göynek ceket kalmadı
ABci zihniyet milleti faize dayattı
Hızın alamadı fetvalarla caize boyattı
Vatandaş borca esir ekonomi yan yattı
Bunlarda gram merhamet şefkat kalmadı
Dışpolitika dersen hepten perişan
Ne itibar bıraktılar ne şeref ne şan
Dört yanımız işgalde suriye ırak talan
İnsanlara vatan diyecek memleket kalmadı
Toto loto dedi abandı kumara
Peşkeş çekildi heryer açıldı imara
Vatandaşın son umuduydu evdeki kumbara
Maalesef onda da metelik kalmadı
Yara bir değil ki bin saysan bitmez
Yazsam satırlar sayfalar yetmez
Kuruttular vallahi rahmet bereket kalmadı
Bina çoktan yıkıldı duvar örülmez
Senden gayrı kimse yüz güldüremez
Yetiş Hocam Ahmet, biriket kalmadı