YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6638e9eb85608
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 7 0
Bugün : 11659
Dün : 18697
Bu ay : 113226
Geçen ay : 737322
Toplam : 23629512
IP'niz : 3.17.174.239

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

USTALIK TASLARSIN, ÇIRAK OLMADAN!

      

Sıfır boş mübarek, kirden uzaktır

Kalfa yapılır mı, çırak olmadan…

Kendin bilgiç sanmak, İblis tuzaktır

Hak beğenmez; “BEN”den, ırak olmadan…

    

İstismar olunca, nefsani arzu

Art niyet gururla, karışır mevzu

Talebelik şartı, sabır tevazu

Tırpana özenme, orak olmadan…

    

Bir beden iki baş, taşımaz imiş

Bön; benlik duvarın, aşamaz imiş

Akil; her yarayı, kaşımaz imiş

Hiç irfan olur mu, idrak olmadan…

    

Vuslat arayanlar, yoldan bıkmazmış

Dünya için dava, vicdan yıkmazmış

Mermer düzgün amma, ekin çıkmazmış

Çimen gül biter mi, toprak olmadan…

    

Bizden hatırlatmak, uyan kazanır

Gururun aşanlar, hayra uzanır

Allah’a muhtacız, gafil ne sanır

Refrefe özenir, Burak olmadan…

      

Sen benlik bilgiçlik, dava güdersen

Yazıktır emeğin, heba edersen

Bil ki kurtulursun, “BİR”e gidersen

Tüm gönül iklimin, çorak olmadan…

      

Büyük tehlikedir; hidayet bağın

Kopsa, gayrı Hak’ta, tutmaz ayağın

Solup viran olur, tüm gönül dağın

Suya hasret çekmez, kurak olmadan…

      

Şüphe vesveseyle, saptırıldılar

Makam çıkar için, hep çarpıldılar

Türlü kuruntuya, bak kapıldılar

Madalya aldılar, “Barak” olmadan…

      

Takdir taksim eden, Cenab-ı Hakk’tır

İtimat eyle ki, Adli mutlaktır

Hakkın mı kesecek, Rabbül Felak’tır

Uyan; ğadap sana, mızrak olmadan…

      

Duam ve umudum, şifa bulursun

İnşallah kurtulur, vefa bulursun

Bu cefadan nasıl, sefa bulursun

Nefsi hesaplardan, firak olmadan…

      

5 1 vote
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Okan EKİNCİ

Okan EKİNCİ

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
15 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Mehmet Akif AVCI

YORULMADAN VE YOĞURULMADAN, DOĞRULMAK VE DURULMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR!
1- İnsan; benlikten, bencillikten ve bilgiçlikten kurtulmadıkça, hakikate eremez. İnsan aslında ne kadar çok şey bilse ve öğrense de, aciz, çaresiz ve cahil olduğunun farkında olmalıdır. He türlü kir ve günahtan uzak durmalıdır. Kul olmadan cennete, yorulmadan ve yoğrulmadan da, doğrulmaya ve onurlu bir yaşama ulaşmak mümkün değildir.

2- En hayırlı ve yararlı bir düşünce ve davranış bile, art niyet taşınırsa ve nefsi arzularla bulanırsa; zararlı ve zahmet verici bir hal alır. İbadet ve hizmetlerimizi samimiyetle yapmamız, her türlü duygu ve düşüncelerimizi; kirden, nefsaniyetten ve istismardan uzak tutmalıyız. Toy iken, beylik beklemek boşunadır. Önce olgunlaşmamız, sonra dolgunlaşıp, etrafımıza fayda sunmalıyız. Hayatın her alanında, alçakgönüllü olmayı şiar edinip sabır ile hareket etmeliyiz ki, menzile ulaşabilelim.

3- Akıllı insan; bir işin sonunu ve sonucunu hesap ederek hareket eder. Hak ile batıl, hayır ile şer, iman ile küfür aynı bedende barınmaz. Anlayışı ve vicdanı kıt ve kör olanlar, elbette kendini aşıp olgunlaşamaz. İlim ve irfana da ancak, önyargısız ve kof düşüncelerden uzak bir şekilde hareket ederek ulaşılabilir.

4- Sonsuzluğu özleyenler, kulluktan ve hizmetten usanmaz. Geçici dünya menfaatleri için, dinini ve davasını pazarlamaz. Beden düzgün belki, ama ruh kalitesiz olunca, o kişiden bereket ve gelecek beklemek boşunadır. İmansız amel nasıl boş ve faydasız ise, Cihatsız bir İslam da kof ve hayırsızdır. Toprak misali; davamızı, ideallerimizi ve kardeşlerimizi özümsemeliyiz k, dünya ve ahiretimiz mamur olsun.

5- Vicdan ehli, uyarılardan ders alır. Nefsini öldürüp benliğini yenenler, zafere ve huzura kavuşur. Her halde Allaha muhtaç olduğunun şuurunda olanlar, her türlü müstağniyetten ve mağruriyetten uzak durur. Kısa mesafeleri yürümeden ve pişmeden, uzak ve ufuktaki mutlu hakikatlere erişmeyi ummak hayaldir.

6- İnsan, becerilerini ve biriktirdiklerini kendinden bilirse, bütün nimetler elinden alınır ve hüsrana uğrar. Ömür sermayemiz tükenmeden, hayatımızı Allah için yaşar ve her türlü iyiliğe sarılıp, Hakk’ın hakimiyeti için çalışırsak, ebedi kurtuluşa ereriz.

7- İhtiyaç hissetmezsen, iştiyak duymazsın. Kul olduğunu bilmezsen, yol alamazsın. En büyük tehlike, imandan sonra küfre kaymak, Haktan sonra Batıla dalmaktır.

8- Şüphe, imanı öldürür. Ümit ve heyecan ise, insanı diriltir ve doğrultur. En büyük tehlike, makam ve menfaat sarhoşluğudur. Av yapmadan aş beklemek, arsızlıktır.

9- Allah; takdir, taksim ve tayininde, mutlak adaletle hareket eder. Hiç kimsenin hakkını ve ihtiyacını heba etmez. Hadsizlik ve nankörlükten kurtulmalıyız ki, gadaba düçar olup, dalalete saplanmayalım.

10- Ahde vefa gösteren, hidayete ve saadete kavuşur ve kurtulur. Nefis putunu yıkmadan ve iman ve ihlas sancağını kalbimize nakşetmeden, sevaba ve salaha ulaşamayız.

Füsun

“Manevi tekâmüllerin başlangıç noktası, “hîç”e varabildikten sonradır…
[b]Şiirin ana fikri; Aziz Hocamızın mana âleminde buyurdukları gibi: “Manevi tekâmüllerin başlangıç noktası, “hîç”e varabildikten sonradır…

1) Yani, Rabbimizin rızası, “HİÇ” olmaktan geçiyor. Hiç olduktan sonra ise, yine usta olunamıyor çünkü o özel bir durumdur ve Allah vergisidir. Kul; ancak ve ancak, kendi gayretiyle ve USTA’sının emrinde ihlas ve sadakatle hizmete tâbi olursa, Rabbinin rızasına ulaşabilir. Rabbinin yolunda, Ustasının izinde, ancak bir kalfa olarak Hakka hizmet edebilir.

2) Kulun, Hak menzilinde yol alabilmesi, yani talebeliği için, “hiç”likten sonraki en önemli şart SABIR’dır. Ama eğer, niyet halis değilse, yani “Ben burada bu ekipte görünerek birtakım yerlere gelirim” düşüncesi ise dinini ve Hak davayı istismardan başka bir şey değildir.

3) Bu sebepten dolayı; USTA’sının benliğinde, HAKK’ta yok olmadan, hikmete ulaşmak mümkün değildir. Bazı olayları ve durumları anlayamamış olmak, hikmetine binaen zaman ve sabır ister, akıllı kimse, anlayamadığı olayların üstüne gitmeden, yine sabırla hizmetine devam etmelidir. Lakin; ahmaklık ise zor aşılabilen bir duvardır.

4) İnsanların ne aradığı önemlidir. Söylem farklı olsa da, eylemler insanı ele verecektir. Çünkü Aziz Erbakan Hocamızın ifadeleriyle; “Hizmette devamlılık esastır.” Demek ki, sözde Hakkı aradığını söyleyen kimselerin en önemli alâmeti, YOL’da yani hizmetteki sürekliliğidir. Demek ki Hakka vâsıl olmanın yolu, kısa süreli, heves ve heyecanları tatmin eden bir mecra olmayıp; son nefese kadar süren çileli bir imtihan kulvarıdır. O halde; “yoldan usanan”ların “niyet”leri Hakka vuslat değildir.

5) Kof nefsani gurur ile izzet-i nefsi karıştırmaz ve ikisi arasındaki farkı kavrayabilir isek; insanı kullara her anlamda muhtaç ederek imtihan edenin de Allah olduğunu idrak edebiliriz. Bu düşünce olgunluğuna da ancak Mürşid-i Kâmil’in talimatlarına ve öğretilerine uymakla varılır.

6) “Hiç”e varmadan, hizmet adına yapılan iş her ne olursa olsun, boşa çıkacaktır, ve bunun sonucunda da hikmettten nasipsiz yüzeysel bir insan olup çıkacağız. Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: ”İman temenni ile, dış görünüşle değildir. O, kalbte yer eden ve davranışların doğruladığı şeydir.”

7) Bu kof bilgiçlik ve benlik davasının sonu da, Allah korusun, hidayet kararmasına kadar götüren en tehlikeli hastalıktır ve şeytanı şeytan yapan da bu benlik davasından başka bir şey değildir. Yani şeytanın, meleklere öğreticilik kadar yapacak bilgisi onu helak olmaktan kurtaramamştır.

8) Şüphe ve vesvese imanı tahrip eden bir diğer unsurdur. Yani kuru ve kof bilgiçlik şüphe ve vesveselerin sonucudur ve anlaşılan o ki; bu şüphe ve vesveseler bertaraf edilemezse devamında da hidayet kararması gelir. Kişiyi Hak yoldan saptırıp bâtıl senaryolarda figüran yapar.

9) Allah’a inanmak Allah’a güvenmek demektir. Allah’a güvenmek ise, takdir ve taksimine rıza göstermek demektir. Rabbinden razı olmayana Rabbimiz ğadap eder. Kulun; birtakım şeyleri (makam-mevki-servet-şöhret gibi) kendisinin hak ettiği düşüncesi ise; başlı başına; Rabbimize karşı bir edepsizliktir ve aynı zamanda en büyük ENANİYET göstergesi ve şeytan ahlâkıdır.

10) Merhamet ise, Mürşid-i Kâmilin en büyük ahlâkıdır; çünkü O zaten Rabbinin ahlâkı ile ahlâklanmıştır. Talebenin her türlü edepsizliğine karşın, yine de merhamet buyurup ona dua etmekten imtina etmez. Onun uyarıları ise, yine yüksek merhametindendir.
Aziz Hocamızın mana âleminde buyurdukları gibi:

“Bunca söylenene ve yazılana rağmen merhameti anlayamadıysanız; Bizim size muamelemize, size gülümsememize, her yanılışınızdan sonra sizi uyarıp önemsememize ve merhamet edişimize bakın!.. Vallahi merhametin tanımı tam olarak işte budur!..”[/b]

Mücahit Dinç

Satmak için öğrenirsen ilim…
Satmak için öğrenirsen ilim,
İnekten farkın olmaz Tahir
Rüya gibi geçer dünya hali
Bilselerde seni büyük Alim
Ahirette vah edersin Tahir…

Abdussamet Çağlar

Önce Çıraklık, Sonra Ustalıkta
İnsan çalışırsa eli kirlenir. Çalışmayanın, eli işte olmayanın elleri kirlenmez. Dıştan bakılınca ellerin tertemiz olduğu yorumu yapılabilir ancak o eller etliye sütlüye karışmadığı için, gayret etmediği ve risk almadığı için temiz kalmıştır. İşte bu girişimleri yapmayan çıraklık yapmamış olur. Bir insan denenmeden de kalfalığa ilerletilemez. İnsan hep ben der ve kendisini en akıllı bilgiç sanarsa etrafı göremez. Benlik hastalığından geçmeden de Hak nazarında değeri olmaz, Hakkın rızası bulunamaz. Egosunu yenmeyenlerden ve benlik-bencillik hastalıklarından kurtulamayanlardan Allah uzaktır. Nefsin bu kirli arzurularını bırakmadan bir yere varılamaz, ilerleme kaydedilemez. Müridin algı frekansı açık olmalı, ilme-bilgiye aç ve talepkâr durmalıdır ki Mürşidinden gelen bilgi, nur akışı devam edebilsin. Aksi halde ben de birşeyler biliyorum havasıyla dinlenilirse ve hareket edilirse akış sonlanacak, artık frekanslar tutmayacak, rahmetten, nurdan mahrum kalınılacaktır. Rabbim muhafaza buyursun.

Allah ilmimizi artırsın. Nefsini aşanlardan eylesin.

Fatıma Elif

Uyan; ğadap sana, mızrak olmadan…
Duam ve umudum, şifa bulursun

İnşallah kurtulur, vefa bulursun

Bu cefadan nasıl, sefa bulursun

Nefsi hesaplardan, firak olmadan…

Yakup G.

BENLİK VE KURU BİLGİÇLİK ŞEHVETİNİ ÖLDÜRMEK…
Şiir; “Ben’lik, Bilgiçlik, Nefsi önceleme; yine bu hastalıkların getirisi olan hadsizlik, ekmeden biçmeye çalışmak, olmadan oldum demek, hasılı nefsin aşılması en güç merhalesi olan “Ben”lik sevdasının tehlikelerine işaret etmekte ve akıllanmaz ve ders almazsak yavaş yavaş önce davadan şüphe ve makam-çıkar sevgisiyle ayağımızın kayma tehlikesi olduğunu uyarmaktadır.

Kurtuluş için Bir’e ulaşmak ve Allaha teslimiyet gerekliliği ve hedefe bu inancı koyarak mücadeleye devam etmemiz gerekliliğini anlatmaktadır.

Şiiri okurken Üstadımızın 4 ölüm ve 4 diriliş sohbetini hatırlayarak tekrar ders yaptım.

Muhterem Üstadımızın anlatımıyla Allah hakikat ehlini, hizmet ehlini ve gayret ehlini, onları sevdikçe dört ölümle öldürür, dört dirilişle diriltir. Birinci aşamada, nefsin sürekli rahatlık ve ferahlık isteğini öldürür, takdire rıza ve teslimiyet onurunu ve cihat şuurunu diriltir. Takdire rıza gösteren, Allah’a teslim olan, tek başına kâinata meydan okuyabilir, bu onuru kazanır. Bunun hakkını veren, bu dereceyi aşan bu sefer ikinci merhalede dünyalık servet ve riyaset sevgisini Allah için öldürür. Ahiret ve uhuvvet huzurunu diriltir. Bu dereceyi de aşarsa üçüncü merhalede Cenab-ı Hak halktan rağbet ve hürmet beklentisini öldürür, kesret içinde vahdet olgunluğunu diriltir. O kalabalıklar içindedir, kâinat içindedir, gezer, dolaşır, iş yapar, dükkâna gider, çarşı pazara gider, ama her yerde bu milyar farklı tecellilerin gerçek sahibi Allah’ın vahdetini ve azametini unutmaz ve “Nerede olursanız olunuz Allah sizinle beraberdir” hakikatine göre hareket eder. Bunu da aşarsa, dördüncü en önemli merhale olarak Cenab-ı Hak, o insanın benlik ve kuru bilgiçlik şehvetini öldürür, onun yerine İlahî irade ve ilham ruhunu diriltir. Allah’ın yeryüzünde yürüyen ayağı, tutan eli, gören gözü, duyan kulağı ve konuşan diliyim dediği kimselerden olur.

İşte bu şiirde dikkat çekilen husus 4. ölüm ve diriliştir, ÇÜNKÜ 4 ÖLÜMÜN EN ZORU; BENLİK VE KURU BİLGİÇLİK ŞEHVETİNİ ÖLDÜRMEKTİR, VE EN BÜYÜK NİMET BU ÖLÜMLE ÖLEBİLENLERE VERİLECEKTİR…

E. Çağıl

Çırak Olmadan Olmaz
-İnsan Eşref-i Mahluk olarak yaratılmıştır .Hem çok üstün özelliklerle donatılmıştır hem de çok acizdir..Her türlü ihtiyaçlarını giderme de Rabbinin merhametine ve madde anlamında her şeye muhtaçtır…İlk yaratılışından son anına kadar tek olamaz…
İlk insan Hz .Adem (as) dan ibretle öğrendiğimiz İblis olayında da kibirlenmenin bir yok oluş ve huzurdan kavulma nedeni olduğunu Yüce Kitabımızdan okuyoruz…Yüce Kitabımızın dili de hep Biz değil midir? Herşeyi yaratan ,yaşatan Allah (CC) olduğu halde hep tevazu kelimesi olan Bizi görmüyor muyuz?
2-İstismara çok elverişli olan nefsin arzularının hep peşinden koşmak insanı gururlandırır ve sıfıra düşürür… Gerçek talebe olunmak isteniyorsa sabır ve tevazu ile yol katedilmesi gerektiği bilinmelidir ve bu süreçte basamakların teker teker zahmet ve emekle çıkıldığı unutulmamalıdır’’. Haddini bilen kendini bilir’’ düsturuyla hareket edilmelidir.
3-Misafir olarak geldiğimiz şu fani dünyada RABBİMİZ bizden ihtirastan, bencillikten, çok bilmişlikten kaçınmamız gerektiğini ve herşeyde idrak tefekkür olduğu taktirde irfan mertebisine ulaşılacağı ayet ve hadislerde anlatılmıştır…
4-Dünyaya geliş amacımız insanlığın refah ve huzuru için gereken projelerde çalışmaksa önümüze çıkan engellerden bıkmamalı ve mücadeleye devam etmeliyiz…
5-Cennet mekan Erbakan Hocamız ve Ahmet Hocamız bizleri bir öğretmen gibi yetiştirmekteler . Gururu aşıp hayra ulaşmamız gerektiği bizlere öğretilmeye çalışılmakta ve ALLAH ‘a muhtaç kullar olarak haddimizi bilmemiz her fırsatta hatırlatılmaktadır…Lakin Peygamberimiz ‘’ Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete giremez ‘’ Hadis-i Şerifi asla unutulmamalıdır…
6-Rabbimiz Yasin Suresi 77.Ayeti kerimede ‘’İbretle bakıp görmez ve düşünmez mi o insan ki ; Biz onu bir (damla meni) nutfeden yarattık (ve biraz dünyalık imkan ve fırsatlarla donattık) da şimdi (Bize karşı çenesi düşük bir çekişmeci ve ) açık bir rakip kesilmiştir…Ayeti kerimesiyle benlik ve bencillikten sıyrılıp ‘’BİR ‘’ e ulaşmamız gerektiği ,gönül iklimimizi çorak olmaktan kurtarmamız hatırlatılmaktadır…
7-Hidayetimiz bizim adeta kimlik kartımızdır…Nasıl ki bir resmi işimizi hallederken hemen kimliğimiz soruluyorsa cennet ve ruyet için de hidayetimize bakılacaktır.Elimizde ki en büyük sermayemizin farkında olup O’nu her daim beslemeli ve canlı tutmalıyız…
8-Şüphe ve vesvese şeytanın en büyük tuzağıdır…RABBİMİZ bizi Yüce Kitabında uyarmış ve temkinli olmamız gerektiği tavsiye buyrulmuştur..Şeytanın oyuncağı olanlar ise belki bu dünyada mal ve makam sahibi olmuş olabilirler fakat ahirette hüsrana uğrayanlar onlar olacaktır.
9-Rabbimiz sonsuz merhamet sahibidir ve her yarattığınında rızkına kefildir Amenna ve Saddekna
10.(Mutlaka ) Her nefis ölümü tadıverecektir. Kıyamet günü ise elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa , artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Yoksa dünya hayatı (makam ve çıkar) hırsı aldatıcı meta ‘dan başka bir şey değildir. Al-i İmran 185 ayetinde de belirtildiği gibi herkes yaptığının karşılığını görecektir… ALLAH (CC) kitabını sağ tarafından alan kullarından eylesin cümlemizi . Amin

Saffet

Ustalık Taslarsın
Sıfır boş mübarek, kirden uzaktır
Kalfa yapılır mı, çırak olmadan…
Kendin bilgiç sanmak, İblis tuzaktır
Hak beğenmez; “BEN”den, ırak olmadan…

Sıfır yani aklı selim olmayan insan imtihan sorumluluğunda değildir. Çünkü akıl nimetine sahip olmadığından mükellef değildir.Dolayısıyla doğru ile yanlışı, faydalı ile zararlıyı, güzel ile çirkini ayırt edemediğinden yaptığı yanlışlarından dolayı Allah ( C.C) sorumlu tutmamıştır. Ancak akıl sahibi insan önce Kur’anda ilk indirilen ayetler olan Alak suresinin ilk 5 ayetinde okuyup neden, nasıl imtihan olduğumuzu neleri bilmemiz nasıl bir hayat nizamı seçmemiz gerektiği belirtilmiştir. Bu yüzden Oku ayetine muhattap ve mükellef kılınmışız. Yoksa melekler mübarek varlıklardır ancak sadece emir alan aldığı emri uygulayan yaptığının sorumluluğu bulunmayan varlıklar olduğu için insan eşrefi mahlukatın han hayırlısı ve üstünü olarak yaratılmıştır. Ancak şeytan cinlerin en bilgilisi ve üstünü idi taki “Ben” deyip cennet kovuluncaya kadar çünkü kendinin Hz. Ademden üstün olduğunu iddia ederek bilgiçlik taslamaya kalkmıştır.
Alak 1
(Her şeyi ve sürekli yoktan) Yaratan (ve her an varlıkta tutan) Rabbinin adıyla oku! (Tüm helâl ve hayırlı işlere besmele ile başlanmalıdır ki, tüm kâinat harikaları ve Kur’an hakikatleri anlaşılıp anlatılsın.)
Alak 2
(Ki) O (Rabbin), insanı (ana rahmine yapışıp asılı duran bir hücre topluluğu olan embriyodan) alak’tan yaratandır.
Alak 3
(Kâinat kitabını, kendi nefsindeki hakikati, Kur’an’ın kelâmını ve hitabını devamlı ve dikkatle) Oku! (Anla ve anlat ki) Rabbin en büyük kerem sahibi (olandır).
Alak 4
Ki O, kalemle (yazmayı ve ilmi kayıt altına almayı ve yazılan kitapları okuyup anlamayı) öğretip (talim buyurandır).
Alak 5
(Böylece) İnsana bilmediği (hayat ve şeriat gerçekleri)ni talim (ve terbiye) edip (öğrenme ve eğitilme imkânı sağlayandır.)
Sâd 76
(Şeytan küstahlaşıp) Dedi ki: “Ben ondan daha hayırlıyım; Sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.” (Hürmet ve itaat bana layıktı.)

Zeynep Görgülüler

Hiç irfan olur mu,idrak olmadan
Bir beden iki baş, taşımaz imiş
Bön; benlik duvarın, aşamaz imiş
Akil; her yarayı, kaşımaz imiş
Hiç irfan olur mu, idrak olmadan…

A KOÇAK

USTALIK TASLARSIN, ÇIRAK OLMADAN!
Vuslat arayanlar, yoldan bıkmazmış

Dünya için dava, vicdan yıkmazmış

Mermer düzgün amma, ekin çıkmazmış

Çimen gül biter mi, toprak olmadan…

Hatice Nermin Çelik

Hak beğenmez;
Sıfır boş mübarek, kirden uzaktır

Kalfa yapılır mı, çırak olmadan…

Kendin bilgiç sanmak, İblis tuzaktır

Hak beğenmez; “BEN”den, ırak olmadan…

Zeynep Eryıldız

Allah’a Muhtacız
Vuslat arayanlar, yoldan bıkmazmış

Dünya için dava, vicdan yıkmazmış

Mermer düzgün amma, ekin çıkmazmış

Çimen gül biter mi, toprak olmadan…

Bizden hatırlatmak, uyan kazanır

Gururun aşanlar, hayra uzanır

Allah’a muhtacız, gafil ne sanır

Refrefe özenir, Burak olmadan…

Y çağlar

Ustalık taslarsın,çırak olmadan!
Vuslat arayanlar, yoldan bıkmazmış

Dünya için dava, vicdan yıkmazmış

Mermer düzgün amma, ekin çıkmazmış

Çimen gül biter mi, toprak olmadan…

Hasan Çelik

Benliği at, birliğe er/ Şirkten kurtul, dirliğe er/ Hiçlik, huzur kapısıdır / Pire iken, pirliğe er…
[b]Manevi hiçlik nedir? Allah’ın varlığı ve sonsuz tecelliyatı karşısında hiç olma, yok olma durumudur. Bir kimsenin, bir şeyin (kendi başına ve Mevlâ’dan ayrı düşünülmesi halinde) değersizliği ve önemsizliği vurgulanıyordur. Yadsıma sonucu, gerçekteki belirlenimlerin, özelliklerin, durumların ortadan kaldırılması sonucu bir şeyin hakikatte var olmayışıdır, yokluğudur…

Hiçliğimizi hatırlamak için biz şöyle dua ederiz; “Ya Rabbi! Benim benliğimi aradan çıkar ki, benliğim Sende fânî olsun da ben arada hîç olayım! Çünkü ben Seninle olduğum takdirde, herkesle ve her şeyle birlikte olmuşum demektir. Şayet (Zatını unutur da) herkesle olursam, Seninle beraber olamam; bu da, Senin yolunda benim için en büyük eksiklik ve hamlık olur.”[/b]

[b]Hîç’lik; benlikten sıyrılmayı ifade eden bir kavramdır. Çünkü İlâhî esrardan nasip alabilmek, önce nefsani arzulardan sıyrılabilmekle başlayacaktır. Dolayısıyla manevi tekâmüllerin başlangıç noktası, “hîç”e varabildikten sonradır… Şiirimizde bahsedildiğine göre; Hiçlikten sonraki makam, “hâl” makamıdır!

Hâl ehli olmak ne demektir? “Uygun düşmek, yerinde görülmek” (yani kulluğun edebine ve erdemine ermek) demektir. Yetişmek, pişmek ve olgunlaşıvermek demektir! Hâl; kulun hayırlı ve yararlı sonuçlar üretme hususunda Hakk’ın Yaratma sıfatıyla zuhur etmesi ve eserlerin O’nun himmetiyle meydana gelmesidir. Unutmayın ki; görünüşte herkes insandır ama gerçek insan hâl ehli olandır. Acı su da, tatlı su da berraktır. Sakın görünüşe aldanmayın. Görünüşte herkes insandır, ama gerçek insan, hâl ehli olandır.

Hâl; kalbe hulûl edip manevi sağlığa kavuşturan, veya saf zikrin kalbe girmesini sağlayan ve yok olmayan şeydir. Sizler Milli Çözümcüler olarak; her biriniz inşaallah hâl ehli olmak zorundasınız. Biliniz ki dosta düşmana hâl ile öğüt veren, kâl ile (sözle) öğüt verenden çok daha etkili ve hayırlıdır!”[/b]

https://www.millicozum.com/mc/subat-2022/huner-hakka-kul-olmakmis-siir

Veysel

Tekamül Yolu
Karşı karşıya olduğunuz tekamül yolu, imtihanın bir parçası ve son nefesi kapsayan bir süreçtir. Bu yolda kulluk bilinci, notları arttıran bir tavır olmaktadır. İnsanın en ilkel hali olan “benlik” davasını terk etmesi ve akabinde yaratılış amacına uygun olarak yol alması beklenilmektedir. İşte zorluk süreci de burada başlamakta ve insan çoğu zaman süreç içerisinde küçük sayılacak adımlar sonrası nefsine uyup benlik davasına tutulmaktadır. Oysa yol bitmeden, imtihan da bitmemiş olacağına göre kabarıp şımarmak basitliği arttırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
15
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx