YERLİ İSRAİL YANDAŞLARI
VE
SİYONİZM’İN SON ÇIRPINIŞLARI
“Allah yolunda (yani, milli savunma; halkın huzurunu, onurunu ve namusunu koruma, Hakk ve adaleti hâkim kılma uğrunda çalışıp; düşmanlar ve anarşist saldırganlarla çarpışarak) öldürülen (şehit)lere, sakın “ölüler” deyip (gaflete düşmeyin, çünkü) bilakis onlar (gerçek ve yüksek bir hayata geçmiş olarak) diridirler. Velâkin siz bunun farkında ve şuurunda değilsinizdir.” (Bakara: 154)
“Şüphesiz: ‘Bizim Rabbimiz Allah’tır’ deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar(a gelince); işte onların üzerine (hayatları boyunca ve ölüm anında teselli ve teskin edici) melekler sürekli inecek ve: ‘Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size va’ad olunan cennetle müjdelenip sevinin’ diyeceklerdir.
‘Ki Biz, dünya hayatında da, ahirette de sizin velileriniz (ve manevi destekçileriniziz). Orada (cennet ortamında) nefislerinizin arzuladığı her şey sizindir ve istediğiniz her şey de size (verilecektir.)’
‘Çok Bağışlayan, çok Esirgeyen (Allah)tan indirilen bir ağırlanma olarak (cennetler sizin için var edilmiştir).’” (Fussilet: 30, 31, 32)
Çünkü Filistinli mü’min mücahitler, Hak yolunda ve vatan savunmasında öldükten sonra, sonsuz ve kusursuz bir mutluluk hayatına ulaşacaklarına inanmaktadır. Siyonist Yahudi teröristlerinde ise, ölüm; dünyalarının ve tüm mutluluklarının yıkılıp son bulmasıdır. Çünkü onlarda AHİRET inancı bulunmamaktadır. Bakınız, Kabalist öğretilerle yozlaştırılmış ESKİ AHİT (VAİZ III. 19-20)’de: “Ademoğulları hayvanlar gibidir, topraktan gelip toprağa gidicidir. Hayat bu dünyadan ibarettir, ölümle her şey tükenir!..” yazılıdır. İşte bundan dolayı, kuduz Siyonist eşkıyaların, Filistinli Kahramanlar karşısında daha fazla direnmesi imkânsızdır.
“Andolsun, onları (Yahudileri ve Yahudileşmiş kimseleri) hayata (dünya rahatına ve çıkarına) karşı (diğer) insanlardan ve (hatta) şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulacaksın. (Onlardan) Her biri, bin yıl yaşatılsın arzusundadır; oysa bunca yaşaması (bile) onu azaptan kurtarmayacaktır. Allah, onların yapmakta olduklarını her halde Görendir (ve kayıt altına almaktadır).” (Bakara: 96)
İslam coğrafyasının ortasında, Filistin topraklarında bir İsrail Devleti kurmak isteyen 5700 yıllık Siyonist sapkın odaklar, ekonomik ve siyasi bakımdan güdümlerine aldıkları ABD, İngiltere ve AB ülkelerini (Haçlı Batı emperyalizmini) kışkırtıp önce Osmanlı’yı yıkmaya çalışmış ve başarmışlardı. İngiliz işgali altındaki Filistin topraklarına; 1917 BALFOUR Deklarasyonu ile, farklı ülkelerden taşınan Yahudiler bu bölgeye yerleştirilmeye başlandı. 1937’lerde resmen kurulduğunun açıklanması planlanan İsrail, Mustafa Kemal Atatürk’ün, cesareti ve dirayetli uyarıları üzerine 11 yıl ertelenmek zorunda kaldı. Meşhur Siyonist Sermayedar David Rockefeller’in, şanlı Türk Kurtuluş Savaşı’nı başlatarak İsrail’in resmen kurulacağı 1947’ye kadar geçen 25 yıllık zamanı kastederek “Atatürk yüzünden (İsrail’i kurma) planlarımızı çeyrek yüzyıl erteleyip geciktirmek zorunda kaldık!” açıklamaları 10 Şubat 2018 yılındaki bazı itirafçıların anıları olarak yayınlanmış ve 2013 yılından sonra önemli haber sitelerinde ve sosyal medya düzeyinde yer almıştı.[1] Siyonist teröristler, bu tamamen haksız ve ahlâksız işgallerini meşrulaştırmak için;
a) Önce, bu kapışmanın İslam-Siyonist güdümlü Haçlı Batı hesaplaşması olduğunu unutturmak için olayı “Arap-İsrail Savaşı” olarak lanse etmeye başlamışlardı.
b) Daha sonra Arap ülkelerini de uyutmak ve devre dışı bırakmak için, “Filistin-İsrail Savaşı” demeyi uygun bulmuşlardı.
c) Ardından Filistinlilerin de önemli kısmını pasifize etmek üzere: “Gazze-İsrail Savaşı” diyerek, muhtemel itiraz ve ittifakları küçültmeye uğraşmışlardı.
Yerli İsrail Yandaşlarının Yamuklukları!
Emin Çölaşan ayarsızı, 14 Ekim 2023 tarihli “Arap Âlemi” yazısında; “Efendim ne İslam dünyası! Hepsi perperişan, hepsi birbirine düşman…”mış… “Bunlar Türkleri hep arkadan vurmuşlar”mış…
Falih Rıfkı Atay şöyle aktarmışlarmış; “Suriye, Lübnan (gibi Arap ülkelerinde)” birilerine benzetip “Sen Türk müsün?” diye sorulunca, “Estağfirullah” diyorlarmış.
14 Ekim 2023 tarihli, yine Sözcü gazetesinde Uğur Dündar; “Atatürk’ün Ortadoğu’ya bakışı” yazısında: Falih Rıfkı Atay’ın naklettiğine göre güya Atatürk; “Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizden değildir!” buyurmuşlarmış…
Yahu, bu zavallı zırtoların, çok gizli ve kirli bir Atatürk düşmanlıkları da sırıtmaktaydı… Evet zerre miktar aklı olan anlar ki; Atatürk’ün, “Bizim için Kudüs’le Floransa’nın farkı yoktur! İkisi de bize yabancıdır…” sözlerini duyan ve bu yalana inanan bir insanımızın Mustafa Kemal’e muhabbeti değil, nefreti artardı?! Bunu, beyinleri basmadığı ve akılları kısıtlı ve kısır olduğu için yapmıyorlarsa, mutlaka fesatlık amaçlıydı ve kasıtlıydı…
Bu arada, Din ve Milliyetçilik istismarında AKP’den geri kalmayan Ümit Özdağ gibi, farklı partilerdeki Türkçü Irkçıların, tam bir dinsizlik damarıyla HAMAS’a sataşmaları ve Arap karşıtlığı kılıfıyla İslam gıcıklıklarını kusmaları da, aslında Siyonizm’e ve İsrail’e dolaylı uşaklıklarının bir yansımasıydı…
Mustafa Kemal’in Filistin Duyarlılığı!
Bugün, Ortadoğu İslam coğrafyasında bir çıbanbaşı olarak sürekli fesat çıkaran İsrail’le “NORMALLEŞME(!)” (yani; devlet kılıflı bu terör şebekesinin işgal ve zulümlerine karşı net ve muhalefet tavrımızı yumuşatıverme, sözde halkımızı avutmaya yönelik bazı kof çıkışlar yapılsa bile, özde İsrail’in Siyonist hedeflerine uygun hareket etme) anlaşmasını imzaladıkları… Ve bu hıyanet pazarlığından vazgeçmeye asla yanaşmadıkları halde, dindar kahraman rolü oynayan ve yandaşlarınca her fırsatta Atatürk’e sataşmayı kendi riyakârlık ve münafıklıklarına kılıf yapan İslamcı (din istismarcısı) kesimlerin ve kişilerin, Mustafa Kemal’in Filistin duyarlılığından ibret almaları ve utanmaları lazımdı.
Kaldı ki Atatürk: “Filistin bölgesinde ve Hz. Peygamberimizin kutsal emanetinde, bir Yahudi Devleti kurulmasına asla razı olmayacakları ve İslam Dünyası olarak Haçlı Batılıların karşısında duracakları” yolundaki cesaretli ve dirayetli çıkışlarının kendisine neye mal olacağının farkında olarak ve hayatını tehlikeye atarak bu tarihi kararını açıklamıştı. Üstelik, Atatürk bu uyarılarını TBMM’de yapmış ve dönemin yarı resmi devlet yayın organı sayılan ve daha sonra “ULUS” adını alan Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi’nde yayımlatmıştı.[2] Zaten bunun hemen ardından, tıp dünyasında yasaklanmasına rağmen “saligran” haplarının dozunu arttırarak ilaç diye kendisine yutturan doktorlar yüzünden hastalığı azdırılmış, sonunda Atatürk de bunun farkına varmış ve “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz!” demeye mecbur kalmıştı. (Not: Atatürk’ün vefatından sonra, Filistin’le ilgili böyle bir konuşma yapmadığı yolunda uydurma belgeler hazırlanmıştı.)
Atatürk’ün: (Filistin’i kastederek) ‘Bu topraklar için kanımızı dökmeye daima hazırız’ uyarısı ve şimdi Atatürkçü geçinen bazılarının ayarsızlığı!
Mustafa Kemal, sözlerinin ilerleyen bölümlerinde Filistin’le ilgili daha sonra şu tarihi ifadeleri kullanmıştı: “Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz doğrusu, maalesef birkaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip kudretimizi bildiğimiz için, İslamiyet’in mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hristiyanların nüfuzunun altına girmesine mâni olacağız. Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki, buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz. Biz şimdiye kadar; “dinsiz ve İslamiyet’e lâkayt” olmakla ittiham edildik. Fakat bu ittihamlara rağmen, Peygamber’in son arzusu istikametinde; yani, mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için, hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız. Cedlerimizin, Selâhaddin’in idaresi altında, uğrunda Hristiyanlarla mücadele ettikleri toprakların; yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün, Allah’ın inayeti ile kuvvetliyiz. Avrupa’nın bu mukaddes yerleri işgal ve temellük etmek için yapacağı ilk adımda, bütün İslam âleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur!” sözleriyle, gerekirse İsrail kurulmasın diye İslam dünyasını harekete geçirebileceğinin de işaretlerini vermiştir.
Mustafa Kemal’in, dönemin Kudüs Müftüsü’ne büyük destek sağlaması
Mustafa Kemal Paşa, Çanakkale Savaşı’na katılan ve Teşkilat-ı Mahsusa’da görev alan ve Yaser Arafat öncesi ilk Filistin lideri ve Kudüs Müftüsü Hacı Emin el-Hüseyni’yi de hep desteklemiştir. Atatürk’ün ölümünden sonradır ki İngilizler, el-Hüseyni’ye verdikleri sözlerden ve bağımsız Filistin projesinden vazgeçmişlerdir. Bunu, Filistin’de bir terör şebekesi olarak, Siyonist İsrail devletinin kurulması yolunda birbiri ardınca adımlar atılması izlemiştir. İngilizlerin, Filistin’in paylaşımında bir dönem Araplara karşı çok tavizkâr davranmasında, Atatürk’ün Filistin’e sahipliğinin ve Kudüs Müftüsü el-Hüseyni’ye verdiği tam desteğin büyük etkisi bulunduğu artık belirlenmiş ve belgelenmiştir. Atatürk, bu cesaretli ve dirayetli tavrıyla İsrail’in kuruluşunu tam 11 yıl geciktiren insandır.
Mustafa Kemal, Filistin’in emperyalistlerin eline geçmemesi ve Hz. Peygamberin aziz hatırasının çiğnenmemesi için gerekirse savaşmayı ve kan akıtmayı göze alırken… Atatürk’e “dinsiz-deccal” diyen Fetullah Gülen gibi sahte mesihler ve bu hainleri yıllarca besleyip büyüten AKP gibi gafil hükümetler; değil sadece Filistin, Türkiye’mizi bile Siyonist İsrail’in bir eyaleti yapma planının fikri parçası olan Dinler Arası Diyalog tuzağına, taşeronluk yapmaktan sakınmamışlardır.
Bu tıynetsiz tipler, kendi yalanlarını ve iftiralarını Atatürk üzerinden meşrulaştırmaya, İslam düşmanlıklarını ise Arap karşıtlığı üzerinden yutturmaya çalışırlardı. Bunların bütün yazılarını açıp bakın; Türk Milletine ve tarihimize düşmanca tavırları defalarca kanıtlanan ve her fırsatta hâlâ Türkiye’ye kin kusan… PKK ve FETÖ’yü koruyup saklayan şu Yunanlılara, şu Fransızlara, şu Almanlara yönelik bir hınçlarına ve hücumlarına rastlayamazsınız!.. Ama konu İslam ve Araplar olunca böylesine hırçınlaşırlardı. Yine bunların mağdur ve mazlum Filistin halkına, 75 yıldır uğradıkları zulüm, sürgün, hatta sistemli soykırımları yapan Siyonist İsrail’e karşı, ciddi ve cesaretli bir tavırlarını da yakalayamazsınız.
Oysa evet, Filistin ve Kudüs katliamları ve Mescid-i Aksa saldırıları Müslümanlar için bir kutsal davadır, ama daha da ötesi bu mesele bir insanlık sorunu ve sorumluluğu kapsamındadır! Sahipsiz ve çaresiz Gazze’deki bir hastaneyi bombalayıp; çocuk, kadın, yaralı, hasta 500 masum ve sivil insanı ve sağlık çalışanını katleden, 3 hafta sonra öldürülen Filistinli sayısı 10 bine yükselen Siyonist İsrail’i iz’an ve vicdan ehli Yahudiler bile lanetleyip kınarken, üstelik Türk ve Müslüman ismi taşıyan bu hastalıklı kafalar, ruhlarını şeytana kiralamış sapkınlardır. Bazen düşünüyorum; acaba bu ruhsuz ve soysuz tavırların sahipleri AKP tarafından özel mi kiralanmışlardı? Ki her yazıları, yorumları ve yaklaşımları, Müslüman halkımızı biraz daha üzüp, ürkütüp; usanmalarına ve kurtulmaya çalışmalarına rağmen, yine tekrar AKP’nin tuzağına atmaktaydı!.. Bu kasıtlı ve önyargılı yaklaşımların sahiplerinin sadece ayarları değil, yoksa damarları da mı karışıktı?
Bilal Erdoğan’ın ve Selçuk Bayraktar’ın Ucuz Kahramanlığı!
Milli İrade Platformu’nun 14.10.2023’te gerçekleştirdiği, “Büyük Filistin Yürüyüşü”ne katılan Bilal Erdoğan’a sormak lazım: “Meydana çıkmadan evvel içi para dolu ayakkabı kutularından birini… Ve sana ait olan, tarafınızdan gemicik diye tanıtılan ve sayıları 10’u bulan gemilerinden birini, insani yardım ile doldurup Akdeniz’den yola çıkararak Kudüs’e niçin yollamadın? Sen de mi hıyanet ve iş birliği tarafındasın, yoksa babacığından izin mi alamadın?”
Sn. Selçuk Bayraktar’a da şunu sormak lazımdı: “Ukrayna için gönderdiğin İHA ve SİHA’lardan, şimdi neden Kudüs’e ulaştırmadın? Sen, en son Filistin yürüyüşü yapacak insansın! Gönder kardeş insansız hava uçaklarını Kudüs’teki kardeşlerine desteğe, sonra çık onurluca ve alnın açık bir şekilde yürü!” Ve ikisine de hatırlatmak zamanıdır; “Babacığınıza söyleyin, silah, mühimmat, destek hiçbirini yapmadı, hiç değilse reisiyim dediği ülkemizin üslerini İsrail’in kullanımına kapatsındı!? Böyle yaparsa hiç değilse Gazzeli mazlumların katline ortak olmayacaktı!.. Ama maalesef, biliyoruz ki bu çocuklar bunları babalarına hatırlatamazlardı! Zaten babaları da bunları yapamazdı!..”
Sn. Erdoğan’ın; Cumhuriyet tarihinin ilk kilisesini açması… Açılışa bizzat katılması… Kapının önünde mum yakıp dilek tutması… Açılışta yaptığı talihsiz açıklamaları kimlere yaranma hesaplıydı? 179 yıl sonra Erdoğan desteği ile ve Erdoğan tarafından ibadete, ayine açılan Mor Efrem Süryani Ortodoks Kilisesi’nin amacını ve perde arkasını, karanlık bağlantılarını bilen var mıydı? Yusuf Çetin isimli şahsın, hangi odaklarca ve hangi yasalar hiçe sayılarak bu kiliseye Patrik atandığından Sn. Erdoğan habersiz olamazlardı!.. Allah aşkına, bu ülke, kimlerin eliyle ve hangi felakete doğru kaydırılmaktaydı?!..
Şimdi bu savaştan kaçan, THY ile Antalya’ya ve İstanbul’a inen Siyonist Yahudiler için de tehlikeli ve endişe verici iddialar dolaşmaktadır. Bunların Türkiye’mizde otellerde, yurtlarda kalmayacakları… Şimdilik ağırlandıkları yerlerden alınıp kendileri için özellikle boşaltılan Melheme-i Kübra’nın ev sahibi Hatay’ımıza taşınacakları konuşulmaktadır! Oradan; işbirlikçi, nüfus kaydında Türk-Müslüman görünen kişiler aracılığı ile satın aldıkları topraklara yerleştirilip kalacakları hususları mutlaka yanıtlanmalı ve kamuoyuna açıklanmalıdır.
Kardeşlerim, emin olun ki bu son kapışmalardır. Elbette o füzelerin namluları Kudüs’e destek veren İran’a doğrultulacaktır… Siyonistler bu hırçınlıkla İran’a vuracak, topraklarına girmeye çalışacak ve yıllar evvel söylediğimiz gibi İran’dan çıkamayacaklardır. Zira İran’a son teknolojilerle donatılmış ve kimsenin düşünemeyeceği, akıl dahi erdiremeyeceği ve hiçbir yerde henüz kullanılmamış, sadece Melheme-i Kübra için hazırlanmış silahlar, kendilerine Asrın Sahibi tarafından bizzat teslimi yapılmış, kullanımı öğretilmiş durumdadır… İran’a çevrilen Siyonist füze başlıkları elbette Akdeniz kıyısından Türkiye’ye dönmesi halinde, bu topraklarda da bir kan ve can pazarı yaşanacaktır. Aklı ve vicdanı olan bir insan; zaten ölmeye doğmuş bir millet olan, Mescid-i Aksa için ölümü göze almış olan, dünya refahı ve rahatı için hiçbir hayal kurmamış olan, oyunları bile şehitçilik olmuş kadın, erkek ve çocuklardan oluşan bu mükemmel iman ehline, Filistinli mücahitlere destek olmalıdır. Maddi manevi her türlü desteği vererek Siyonizm’in belini orada, 124 bin Peygamberle korunmaya alınmış Filistin Kudüs topraklarında kırmaya bakın… Bu, şeytanın gücünü, kuvvetini iyice zayıflatır ki; Melheme-i Kübra daha kolay ve daha az zayiatla yaşansın!.. Unutmayın kardeşler; Allah mü’mine yâr, gayrıya dardır!
Aliyev’lerin İsrail Aşkı!
İsrail-Filistin çatışmalarına dünyadaki birçok ülke farklı şekilde tepki koymuşlardı. Kimileri ABD gibi Tel Aviv tarafını tutarken, kimileri de İran gibi Hamas tarafını tutmuşlardı. Ancak ilk bakışta en şaşırtıcı olansa Azerbaycan’ın İsrail’e destek çıkmasıydı. Peki Azerbaycan neden böyle bir tavır almıştı?
Hamas’ın Aksa Tufanı Operasyonu’nun ardından bölgeyi ablukaya alan İsrail‘in saldırıları hızını ve tahribatını arttırmıştı. Saldırılar sonucunda binlerce masum sivil vatandaş yaşamını yitirirken birçok ülke de kimden yana tavır alacağı konusunda pozisyonunu belirlemeye başlamıştı. Bu ülkeler arasında en dikkat çekeni İsrail‘den yana tavır alan Azerbaycan’dı. Peki Azerbaycan neden İsrail‘den yana tavır almıştı? Gazze’deki son gelişmelerle ilgili Azerbaycan medyasının tutumu, Bakü hükümetinin Tel Aviv ile ne kadar dostane ilişki kurduğunu açığa vurmaktaydı. Azerbaycan medyasının Gazze’ye yönelik haberlerine baktığımızda İsrail’in saldırgan taraf değilmiş gibi gösterilmesi dikkatlerden kaçmamıştı. Bakü ile Siyonist Tel Aviv arasındaki ilişkiler uzun bir geçmişe dayanmaktadır. Azerbaycan’ın Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını ilan etmesinden önce de taraflar arasında derin bir bağ vardı. Azerbaycan 1991 yılında bağımsızlığını ilan ettiğinde onu ilk tanıyan ülke Türkiye, ikinci tanıyan ülke ise İsrail olmaktaydı. İsrail 1993 yılında Bakü’de Büyükelçiliğini açmıştı. Bakü-Tel Aviv ilişkileri hakkındaki en doğru yorum belki de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in: “İsrail’le ilişkilerimiz buzdağına benzer, göründüğünden çok daha derindir” şeklindeki açıklamalarıdır.
Bütün bu yakın temasların zehirli meyvesi, Bakü ile Tel Aviv arasındaki askeri ve ticari ilişkilerin yüksek düzeye çıkmasıydı. Şöyle ki; İsrail’in petrol talebinin yüzde 40’ı Azerbaycan tarafından sağlanmaktaydı. Azerbaycan bu anlamda İsrail için 1973 petrol krizindeki gibi bir duruma karşı emniyet sibobu konumundaydı. Siyonist İsrail’in ise Aliyev’e “sürekli başkanlık” garantisi sağladığı konuşulmaktaydı. Ayrıca Bakü’nün Tel Aviv’le askeri ilişkileri de geniş boyutlara ulaşmıştı. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün raporuna göre İsrail’in askeri silah ihracatının yüzde 17’si Azerbaycan’a yapılmaktaydı. Azerbaycan’ın askeri silah ihtiyacını karşılama konusunda İsrail rejimi Rusya’dan sonra ikinci sırada yer almaktaydı. Azerbaycan’da yaşayan Yahudi toplumun da iki taraf arasındaki ilişkilerin derinleşmesinde etkili olduğu açıktı. 18. yüzyıldan beri Azerbaycan’ın “Kuba” şehrinde resmi olmayan istatistiklere göre sayıları yedi bini bulan bir grup Yahudi yaşamaktaydı. Uzmanlara göre bu grup, Bakü ile Tel Aviv arasında bir köprü oluşturmaktaydı. Bu arada, Aliyev- Erdoğan uhuvvetinin altında ortak İsrail muhabbeti yattığını söyleyenler de vardı.
Erdoğan’ın Garantörlük planı; “İsrail’i koruma, Hamas’ın ise kolunu kanadını kırma!” hesaplı mıydı?
Tam bu sırada Dışbakan Hakan Fidan güya bölgede barış sağlamak için bir “Garantörlük” teklifi ortaya atmışlardı. Siyonist merkezlerin; “Hamas’ın kolunu kanadını kırma, İsrail’i, koruyup kollama” amaçlı gizli talimatlarıyla sunulan bu garantörlük sistemine göre, Türkiye ve Ürdün gibi ülkeler Hamas’a ve Filistin savunma teşkilatlarına garantörlük etme, yani İsrail’e karşı saldırılarını önleme, yani milli savunma gayretlerini körletme görevi üstlenmiş olacaklardı… Diyelim, ABD ve İngiltere ise İsrail’e garantör olacak ve saldırganlıklarını engellemeye çalışacaklardı!.. Oysa, Filistin’e zorla taşınıp bir çıbanbaşı gibi İsrail Terör Şebekesi kurulduğundan bugüne kadar, işgal ettiği toprakları kırk kat arttırmış ve hiçbir BM kararını takmamış ve tanımamıştı. Zaten BM, “İsrail’in kurulması, korunması ve kollanması” için yapılandırılmıştı… Ve zaten bu ABD ve İngiltere gibi Siyonist güdümlü Haçlı Batı, İsrail’i böylesine şımartmışlardı!.. Ve maalesef Sn. Erdoğan İran Cumhurbaşkanı’yla yaptığı telefon görüşmesinde; Hamas’a ve Filistin halkına desteklerini sonlandırmaları ve böylece (güya) barışa katkı sunmaları gereğini hatırlatmak gibi bir bahtsızlıktan sakınmadığı, İran ve Batı medyasına yansımıştı… Cumhur İttifakı ortağı Devlet Bahçeli’nin Meclis grup toplantısında, bir sürü kof hamaset edebiyatı sonunda tutup HAMAS’ı da terörist gösterme talihsizliği, bunların gerçek ayarını ve amacını ortaya koymaktaydı!.. Maalesef Sn. Erdoğan Kolombiya yönetimi kadar bile duyarlı ve cesur olamamıştı. Çünkü Kolombiya, açıkça insan haklarını çiğnediği için İsrail Büyükelçisi’ni sınır dışı edip ülkenin dışına atmıştı!..
Daha çok Müslüman kanı akıtılsın diye, ABD Gazze’ye yönelik “Barış çağrısını” bile yasaklamıştı!
Terör devleti İsrail’e askeri alanda desteğini arttıran ABD, Gazze’deki katliama destek olmak için diplomatlarının barışı çağrıştıran kelimeleri kullanmalarını bile yasaklamıştı. Buna göre Dışişleri personeline “gerginliği azaltmak/ateşkes,” “şiddete/kan dökülmesine son” ve “sükûnetin sağlanması” gibi kelimeleri kullanmamaları emri verildiği ortaya çıkmıştı.
Siyonist hükümet, ABD’nin güçlü desteğiyle beraber Gazze’deki katliamlarına devam ederken Washington yönetimi, diplomatlarının barışı çağrıştıran herhangi bir kelimeyi kullanmasını bile yasaklamıştı. İşgalci gücün Gazze’ye yapmayı planladığı kara harekâtına karşı tüm dünyadan yükselen çağrılara kulak tıkayan ABD, diplomatlarına verdiği emirle Gazze’de daha çok katliam istediğini ortaya koymuşlardı. İşgalci İsrail’e kara harekâtı için desteğini de artıran Washington yeni uçak gemisini bölgeye gönderirken, ABD’li askerlerin katliamın planlanmasında da bizzat müdahil olacağı anlaşılmaktaydı.
ABD merkezli Huffington Post gazetesinin haberine göre, ele geçirilen Dışişleri Bakanlığı yazışmalarında, Bakanlık tarafından görevlilerden “gerginliği azaltma/ateşkes,” “şiddete/kan dökülmesine son” ve “sükûnetin sağlanması” ifadelerini kullanmamaları talimatı aktarılmıştı. Haber ile ilgili görüşleri sorulan Bakanlık yetkilileri ise yorum yapmamıştı. Yaşananlar, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın, Hakan Fidan ile yaptığı görüşmenin ardından paylaştığı “Türkiye’nin ateşkesi savunmasını ve Hamas’ın elindeki tüm rehinelerin derhal serbest bırakılmasını teşvik ettim” ifadelerini içeren tweeti silmesini hatırlatmıştı. Blinken’ın tweeti içinde “ateşkes” kelimesi geçtiği için sildiği konuşulmaktaydı.
Terör devleti İsrail’in, tüm hazırlıklarını tamamladığını iddia etmesine rağmen bir türlü başlatamadığı Gazze harekâtı için ise ABD’den olur beklediği anlaşılmıştı. ABD’nin bölgeye gönderdiği savaş gemilerinde özel kuvvetler askerleri olduğu bildirilirken, bu birliklerin Gazze’deki katliamın daha ayrıntılı planlanması konusunda rol alacağı konuşulmaktaydı.
Emekli Generalimizin onurlu ve şuurlu çıkışları!
“Ey kudurmuş İsrail! Eğer sizin Eski Ahit’e göre veya tahrif edilmiş Tevrat’a göre ‘vadedilmiş topraklarınız’ (Arz-ı Mev’ud) varsa ve bu vadedilmiş olan topraklar benim güvenliğimi ve benim ulusal bütünlüğümü ve birliğimi tehdit ediyorsa; bu durumda önce Türkiye’de milli gayretli ve dirayetli bir iktidar gelir ve sana haddini bildirir. Yani ‘Bu savaşın ucu bize dokunmuyor’ falan deyip kenara çekilenler için ve emekli bir asker olarak çok iddialı bir şekilde söylüyorum: ‘(Ey İsrail) Senin böyle hayallerin hesapların varsa, Benim de sınırlarım Mescid-i Aksa’yı içine alacak şekilde ideallerim ve mes’uliyetlerim vardır!’ Bakın çok net söylüyorum: ‘Mescid-i Aksa’yı içine alacak şekilde sınırlarım ve sorumluluklarım vardır!’ Yani; Ey İsrail sen, hayal kurarsın, onu yaparsın bunu yaparsın da, yurdumuzun önemli kısmını da içine alan Nil ve Fırat arasını kendi sınırların sayarsın da, bizi eli kolu bağlı oturup bakar mı sanırsın? O zaman ben de karşı tedbir olarak, zaten bizim tarihi bağlarımızın olduğu Mescid-i Aksa’yı içine alacak şekilde plan kurarım! Sen, bana haritalar çıkartırsan, ben de sana başka haritalar çıkartırım. Evet Türk kamuoyu da milli duyarlılık ve vicdani sorumlulukla bu haritaları benimseyip sahip çıkarsa, siyasiler de karar almak zorunda kalır ve dünyanız başınıza yıkılır.”[3]
“Özgür Filistin Mitingi” Heyecanı ve Bize Hatırlattıkları:
Bu arada 15 Ekim 2023’te SP İstanbul İl Başkanlığı’nca hazırlanan Özgür Filistin Mitingi’ne katılan tüm siyasi parti başkanlarını, özellikle uzaktan yakından iştirak eden iz’an ve vicdan ehli tüm vefakâr ve fedakâr kahramanları kutluyorum… Ki Milli Çözüm Ekibi de, ülkenin her tarafından, alanın önemli bölümünü dolduracak şekilde şuurlu ve huzurlu bir katılım sağlamışlardı. Keşke ev sahibi yetkililer, AKP iktidarının ve istismarcı Erdoğan’ın, kof edebiyattan ziyade icraata yönelik adımlar atması ihtiyacını ve en azından böyle durumda Erbakan Hocamızın yaptığı haklı ve hayırlı uyarılarını hatırlatsalardı! Sn. Ahmet Davutoğlu; Erdoğan’ın Başbakanı iken katıldığı resmi, ama gayri samimi toplantıları aktarmak yerine, AKP içindeki yıllarında ağır tahribatlarına ortak olmaktan dolayı bin pişman olduklarını bir cümle ile vurgulasalardı… Ve tabi Zekeriya Yapıcıoğlu’nun, sıkça ve insaflı bir tavırla Aziz Erbakan Hocamızın, Filistin’le ve genel mes’uliyetlerimizle ilgili tarihi sözlerini ve talihli projelerini kısmen gündeme getirmeleri güzel ve özel bir yaklaşımdı… Ama ister istemez bu şuur ve sorumluluk sahiplerinin, AKP iktidarının ve Erdoğan’ın bunca günahına ve istismarına nasıl ortak oldukları… Ve hâlâ bu zalim İsrail’le normalleşme çabalarını ve ABD savaş uçaklarının İsrail lehine Türkiye’deki üslerden kaldırılmasını durdurması konusunda neden hiçbir çare ve uyarı yapmadıkları, akıllara takılmıştı. Hâlbuki Zekeriya Yapıcıoğlu Bey’den asıl beklenen, “Türkiye’mizin, bölgemizin ve İslam âleminin yegâne kurtuluş reçetesinin Erbakan Hocamızın hazırladıkları:
1- İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı
2- İslam Ortak Pazarı
3- İslam Müşterek Dinarı
4- İslam Savunma Paktı
5– İslam İlim ve Teknoloji Vakfı kurumları gibi İslami, insani ve ilmi projeleri olduğuna” vurgu yapsaydı… Ancak her şeye rağmen, inançlı ve kutlu amaçlı insanlarımızın ortak sorumluluklar karşısında birlikte omuz omuza tavır alınması, bizce alkışlanacak ve sahip çıkılıp saygı duyulacak bir adımdı…
HAMAS’I SUÇLAYAN SOYSUZLARA!
Hiç sizin
On altı yaşında kızınız
Yirmi gün, geri dönmeksizin
Sorgulanmak üzere
İşgal karakollarına götürüldü mü?
Hiç sizin kocanız
Çoluk çocuğunuzun gözü önünde
Çırılçıplak soyulup
Ve koltuklarınızın altına kızgın demir koyulup
Ölesiye dövüldü mü?
Hiç sizin
Henüz on beşindeki Raşid’iniz
Sabah namazında
Ve Mescid-i Aksa’da
Beyni dipçikle deşildi
Ve kanlı elbisesiyle gömüldü mü?..
Hiç siz
Cuma namazı kılarken
Ve dua için elleriniz
Semaya kalkarken
Üzerinize ölüm kusan füzeler yağdırılıp
Ciğerleriniz söküldü mü?
Dozerlerle eviniz yıkıldı mı?
Babalarınız, analarınız
İşkence zindanlarına tıkıldı mı?
Ve tanklar
Tanıdıklarınızın üstünden geçip
Başınıza kurşunlar sıkıldı mı?
Ve hiç siz,
Sabah erken
Ürkek ve korumasız
Ekmek almaya giderken
Makinalı namluları, yüzünüze döndü mü?
Ve okul arkadaşınız
Yerlerde çırpınırken
Kalleşler, sizin acılı şaşkınlığınıza
Kahkahalarla güldü mü?
Hiç sizin
Gazze’deki gibi
Yakınlarınız füzelerle parçalanıp
Fosfor bombalarıyla ciğerleri patlayan
Ölülerinizle birlikte yatıp
Geceler boyu, uykusuz
Aç ve susuz, üzerinize kâbuslar çöktü mü?
Siz hiç, günlerce
Ve çocuğunuzu öldüren canilerce
Tecavüze uğrayıp
Teniniz tekmelerle çürütüldü mü?
Hiç sizin bir uzvunuz
Beynine silah dayatılan
Öz yavrunuz tarafından kestirilip
Üzerine tuz döküldü mü?
Ve bu kahreden mahcubiyetten
Bu mahveden mağduriyetten
Boynunuz belinize kadar, büküldü mü?
Öyle ise, nereden bileceksiniz
Çaresizlik nedir,
Kimsesizlik nedir?
Utanç nedir, acı nedir?
Kıvrandırdı mı sizi de
Hâlâ çıkarılmayan kurşun sancınız…
Ve hiç düşündünüz mü?
Ne çekiyor İsrail zindanlarında mahkûmlar
Ve nasıl dayanıyor
Filistinli mazlumlar, bunca senedir!..
Ve hiç sizin
Nişanlı bacınız
Arından intihar edip
Toprağa gömüldü mü?
Ne diyelim,
Bu soysuzluğa sessiz kalana, lanet!
Zalimleri haklı bulana lanet!
İnsan hakları denen yalana lanet!
İşgalcilerle işbirlikçi yılana lanet!
Ve hâlâ
Hamas’ı suçlayan yalama
Ve yalaka çıyana lanet!..
Daha önce Irak’ta da
“Sizi, diktatörlerden kurtaracağız” diye
Bizi aldatıp korkutan
Çağdaş gladyatörlere kurban edildik…
Ve Saddam’a rahmet okutan
Batılı barbarların eline verildik
Hani neredesiniz
Ey Bir-leş-miş Milletler;
Ve neredesiniz ey, hâlâ birleşmemiş mü’minler!?..
Çok bekledik
Gelmediniz…
Bilmem ki, böyle vahşet
Tarihte görüldü mü
Böyle tuzak, böyle dehşet
Müslüman’dan başkasına örüldü mü?
Ve acaba,
İslamlık unutuldu
Ve insanlık öldü mü?
Biz Filistin’e çok mu ıraktayız?..
Oysa hemen yanı başınızda,
Gavsi Geylanilerin otağında
İmam-ı Azamların toprağında
Ehl-i Beyt’in şahadet diyarında
Yani Irak’tayız!..
Ama gelin görün ki, feryadü figanda
Her an firaktayız!
Her günümüz ıstırap
Her saatimiz beladır…
Ya Rab!..
Yetiş imdadımıza,
Bütün Filistin, Suriye, Irak ve Afganistan
İslam coğrafyasının tamamı Kerbelâ’dır!
[1] Bak: İllimünati-Piramitte sona doğru. Şeref Mercan 2005
[2] İçişleri Bakanı Şükrü Kaya tarafından 20 Ağustos 1937’de Başbakanlığa gönderilen ve Devlet Arşivlerinde muhafaza edilen, 27 Temmuz 1937 Bombay Chronicle gazetesinin bir nüshası. Not: O gazete bu haberi Hâkimiyeti Milliye Gazetesi, henüz “Ulus” adını almadanki nüshalarından almıştır.
[3] (17 Ekim 2023 Habertürk-ehamedya.com.tr Emekli Pilot Tümgeneral Beyazıt Karataş’ın tarihi ve isabetli konuşmalarından aldığım notların yorumlanarak aktarılması.)
Allah Tarafından Kalemi Kırılan, İflah Olmaz!
“Filistin ve Kudüs katliamları ve Mescid-i Aksa saldırıları Müslümanlar için bir kutsal davadır, ama daha da ötesi bu mesele bir insanlık sorunu ve sorumluluğu kapsamındadır!”
Allah tarafından kalemleri kırılan, iflah olmaz. Çaresi yok İsrail Yıkılacak, Siyonizmin zulümleri son bulup, bütün mazlumlar huzura ve onura kavuşacak inşallah.
Ey Ramada!
Biz mü’min insanlarız.
Bu nedenle Kur’ani ayet ve haberlerin GERÇEK olduğuna inanırız. Hadis-i Şerif müjdelerinin GERÇEK olduğuna inanırız… Zalimlerin zelil ve rezil olacaklarına, mazlumun ahının yerde kalmayacağına, GERÇEK olarak inanırız. Bu nedenle kuduz İsrail’in yıkılıp yok olacağına, ABD ve AB gibi süper şeytanların hizaya sokulacağına GERÇEK olarak inanırız.
Bu gerçeklerden kimler niye rahatsızdır? Bunları hayal sayanlar, Allah’ın kudretine, va’dine ve Kur’an’ın müjdesine aklı yatmayan zavallılardır. Çünkü bizim gerçeklerimize ve yakında gerçekleştireceklerimize bu ahmakların, akılları değil hayalleri bile ulaşamamaktadır!
Ali Çağıl
Rabbimizin vaad ettiği güzel günler yakındı ve doğum sancısı bitmişti, doğum başlamıştı. İsrail bu zaman kadar yaşamadığı bir bozgunu yaşıyor ve tüm dünyada dostlarını yardıma çağırıyor ve maalesef içimizdeki soysuzlarda üzerlerine düşen vazifesini anlıyordu ve gerekeni yapmanın derdini çekiyorlar kanlarının icabını yapıyorlar, silahsız, mazlum ve insanların yanında durmaktansa zalim teröristlerin yanında da durarak asıl taraflarını ortaya koyuyorlardı.
Ne yaparlarsa yapsınlar Allah karşılığında cennet olmak üzere canlarını ve mallarını satın aldığı müminlere hiç bir şey yapamayacakları. Çünkü Rabbimiz inananlara iki cennet vaad ediyordu birisi tamamen Rabbine teslim olmanın verdiği huzur ve mutluluk ile bu dünya cenneti diğeri müminlerin asıl yurdu olan ahiret cenneti idi. Siz bu şekilde inanan ve bunun gereklerini yerine getiren insanlara karşı galip geleceğinizi mi sanıyorsunuz diye bu zalimlere sormak lazımdı…
Evet herkes hakkettiği akıbetine hızlı bir şekilde koşmakta idi. Mücahitler ve müminler cennet yurduna, zalimler ve işbirlikçileri cehennem çukurları beklemekte idi. Zalimler için yaşasın cehennem…
Gerçekçi olma zamanı gelmedi mi
Bombalar masumların başlarında patlarken gerçekleri artık görelim ve hayali bakışa biraz ara verelim.
Son Çırpınış
Lübnanlı profesör Husam Matar’ın İsrail’in yaptığını “anlamak” konusundaki analizi:
İsrailliler halihazırda mutlak bir cinnet hali içindeler. Bu da ‘anlaşılabilir’ bir şey. Çünkü tüm değerlendirmeler -İsraillilerin kendi değerlendirmeleri dahil- 7 Ekim’de olanların entitenin (İsrail) 1948’de kuruluşundan bu yana yaşadığı en büyük yenilgi, bugüne kadar yediği en büyük darbe olduğuna işaret ediyor.
Bundan daha tehlikeli olan ve İsrail’in bu çılgınlık ve histeryasını açıklayan şey, İsrail’in ve Siyonistlerin psikolojik açıdan esasen mevcut tüm kibir, nefret ve üstünlük anlayışına ilaveten, İsrail’in kendisini tarihinin en muhteşem döneminde sandığı bir anda yine tarihindeki en büyük darbeyi yemiş olmasıdır. Yaşadığı ikilem/açmaz ve paradoks budur. Düşünün İsrailliler şu noktaya varmışlardı: “İki devletli çözüm mözüm istemiyoruz, ne yaparsanız yapın, zaten ‘normalleşme’ sürecine girdik, Araplar bizim peşimizde koşuyor, işte Suudiler de geliyor, Amerika’nın tutumu zaten tümüyle bizi destekleme yönünde, Filistin direnişini Gazze’de kuşatmış ve boğmuş durumdayız, dolayısıyla gelecek bizim yani tüm bölgeye egemenliğini yaymış İsrail’in…”
İsrailliler tüm bu düşünceler içindeyken, onların Siyonist projelerini 1948 öncesine döndüren büyüklükte tarihlerinin en büyük darbesiyle karşılaştılar. 7 Ekim’de olan şey bu kadar büyüktür. Sanırım olanın büyüklüğünü ne biz ne de İsrailliler henüz tam olarak idrak edemedik. Şu an yaptıkları öldürmek için öldürmektir, 7 Ekim’e dair hafızamızı silmeye yöneliktir. Hafızamızdan silebilmek için aralıksızca-vahşice vurup öldürüyorlar. ‘Sizler unutana kadar vurup öldüreceğiz” diyorlar. Zira bu, bölge halklarının hafızasında canlı kalırsa, İsrail’in ne ölçüde zayıf / kırılgan olduğu ortaya çıkmış olacak. Onlar öldürdükçe başarılı olduklarını sanıyorlar ama bu aslında başarısızlıktır. Neden? Çünkü hedefindeki kitleyi daha da birleştirip bir blok haline getiriyorsun. Sana karşı olma ruhunu artırıyorsun.
Üstelik yeni kuşaklar bu sürece/yola daha çok katılacak. Özellikle bu yolun bir şeyler başardığını gördükten sonra…
(https://twitter.com/hosmatar/status/1717635054464122943)
Siyonistler kendi kıymetlerini istiyorlar!
Ortadoğu’nun sınırlarını değiştirmek istiyorlar.
-Değişsin
Tek kutuplu bir dünya istiyorlar.
-Tamam tek kutuplu olsun.
Kıyamet istiyorlarmış
-istesinler!
Değerli komutanımızın söylediği gibi;
Milli bir hükümet gelir!
Allah’ın izniyle bütün planları terse çevirir.
Siyonistler, kendi kıyametini istiyor.
Siyonistler, haritadan silinmek istiyor.
Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandıracak İnşAllah!
HAMAS’I SUÇLAYAN SOYSUZLARA!
Ne diyelim,
Bu soysuzluğa sessiz kalana, lanet!
Zalimleri haklı bulana lanet!
İnsan hakları denen yalana lanet!
İşgalcilerle işbirlikçi yılana lanet!
Ve hâlâ
Hamas’ı suçlayan yalama
Ve yalaka çıyana lanet!..
Dünden bu güne onları tamına yolları
a) Önce, bu kapışmanın İslam-Siyonist güdümlü Haçlı Batı hesaplaşması olduğunu unutturmak için olayı “Arap-İsrail Savaşı” olarak lanse etmeye başlamışlardı.
b) Daha sonra Arap ülkelerini de uyutmak ve devre dışı bırakmak için, “Filistin-İsrail Savaşı” demeyi uygun bulmuşlardı.
c) Ardından Filistinlilerin de önemli kısmını pasifize etmek üzere: “Gazze-İsrail Savaşı” diyerek, muhtemel itiraz ve ittifakları küçültmeye uğraşmışlardı.
Atatürk ve Din istismarcıları ayrı yön gibi olsada aynı merkeze son sürat hizmet etmeye devam ettikleri ortada.
Siyon Severler
Bu tıynetsiz tipler, kendi yalanlarını ve iftiralarını Atatürk üzerinden meşrulaştırmaya, İslam düşmanlıklarını ise Arap karşıtlığı üzerinden yutturmaya çalışırlardı. Bunların bütün yazılarını açıp bakın; Türk Milletine ve tarihimize düşmanca tavırları defalarca kanıtlanan ve her fırsatta hâlâ Türkiye’ye kin kusan… PKK ve FETÖ’yü koruyup saklayan şu Yunanlılara, şu Fransızlara, şu Almanlara yönelik bir hınçlarına ve hücumlarına rastlayamazsınız!.. Ama konu İslam ve Araplar olunca böylesine hırçınlaşırlardı. Yine bunların mağdur ve mazlum Filistin halkına, 75 yıldır uğradıkları zulüm, sürgün, hatta sistemli soykırımları yapan Siyonist İsrail’e karşı, ciddi ve cesaretli bir tavırlarını da yakalayamazsınız.
(Makale den Alıntıdır)
HAMAS’I SUÇLAYAN SOYSUZLARA!
HAMAS’I SUÇLAYAN SOYSUZLARA!
Hiç sizin
On altı yaşında kızınız
Yirmi gün, geri dönmeksizin
Sorgulanmak üzere
İşgal karakollarına götürüldü mü?
Hiç sizin kocanız
Çoluk çocuğunuzun gözü önünde
Çırılçıplak soyulup
Ve koltuklarınızın altına kızgın demir koyulup
Ölesiye dövüldü mü?
Hiç sizin
Henüz on beşindeki Raşid’iniz
Sabah namazında
Ve Mescid-i Aksa’da
Beyni dipçikle deşildi
Ve kanlı elbisesiyle gömüldü mü?..
Hiç siz
Cuma namazı kılarken
Ve dua için elleriniz
Semaya kalkarken
Üzerinize ölüm kusan füzeler yağdırılıp
Ciğerleriniz söküldü mü?
Dozerlerle eviniz yıkıldı mı?
Babalarınız, analarınız
İşkence zindanlarına tıkıldı mı?
Ve tanklar
Tanıdıklarınızın üstünden geçip
Başınıza kurşunlar sıkıldı mı?
Ve hiç siz,
Sabah erken
Ürkek ve korumasız
Ekmek almaya giderken
Makinalı namluları, yüzünüze döndü mü?
Ve okul arkadaşınız
Yerlerde çırpınırken
Kalleşler, sizin acılı şaşkınlığınıza
Kahkahalarla güldü mü?
Hiç sizin
Gazze’deki gibi
Yakınlarınız füzelerle parçalanıp
Fosfor bombalarıyla ciğerleri patlayan
Ölülerinizle birlikte yatıp
Geceler boyu, uykusuz
Aç ve susuz, üzerinize kâbuslar çöktü mü?
Siz hiç, günlerce
Ve çocuğunuzu öldüren canilerce
Tecavüze uğrayıp
Teniniz tekmelerle çürütüldü mü?
Hiç sizin bir uzvunuz
Beynine silah dayatılan
Öz yavrunuz tarafından kestirilip
Üzerine tuz döküldü mü?
Ve bu kahreden mahcubiyetten
Bu mahveden mağduriyetten
Boynunuz belinize kadar, büküldü mü?
Öyle ise, nerden bileceksiniz
Çaresizlik nedir,
Kimsesizlik nedir?
Utanç nedir, acı nedir?
Kıvrandırdı mı sizi de
Hâlâ çıkarılmayan kurşun sancınız…
Ve hiç düşündünüz mü?
Ne çekiyor İsrail zindanlarında mahkûmlar
Ve nasıl dayanıyor
Filistinli mazlumlar, bunca senedir!..
Ve hiç sizin
Nişanlı bacınız
Arından intihar edip
Toprağa gömüldü mü?
Ne diyelim,
Bu soysuzluğa sessiz kalana, lanet!
Zalimleri haklı bulana lanet!
İnsan hakları denen yalana lanet!
İşgalcilerle işbirlikçi yılana lanet!
Ve hâlâ
Hamas’ı suçlayan yalama
Ve yalaka çıyana lanet!..
İŞBİRLİKÇİ AKEPE
“Katliam yapıyorlar. Maalesef Türkiye’de işbirlikçi bir yönetim olduğu için, bundan cesaret buluyorlar. Bütün bu olanların müsebbibi bugünkü yönetimdir. Çünkü bunlar İsrail’in hoşuna gitmeyecek hiçbir işi yapamazlar. Bunlara karşı çıkamazlar. Bunu da Çinliler biliyor. ‘Hazır buna fırsat bulmuşken, bunları temizleyeyim’ diyor. Oradaki Müslüman kardeşlerimiz böylece katliam gibi zulmün en büyük zulmün altında inim inim inliyor. Allah, bunlara akıl versin. Versin ki, zalimlerle işbirliği yapmaktan bir an önce kurtulsunlar. Bu insanlık suçlarına ortak olmasınlar.” Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN
(11 Temmuz 2009)
KURTULUŞUMUZ MİLLİ ÇÖZÜM İKTİDARINDADIR!
İşbirlikçiler, kof hamaset edebiyatı dışında icraata yönelik adımlar atamaz, sadece ucuz kahramanlık taslarlar!
İşbirlikçiler, hâlâ bu zalim İsrail’le normalleşme için çabalamakta ve hala ABD savaş uçakları İsrail lehine Türkiye’deki üslerden kaldırılmaktadır!
İşbirlikçiler, Siyonist merkezlerin; “Hamas’ın kolunu kanadını kırma, İsrail’i, koruyup kollama” amaçlı gizli talimatlarını uygulamaya çalışmaktadırlar!
İşbirlikçiler, Ukrayna için gönderdikleri İHA ve SİHA’ları, şimdi Kudüs’e ulaştıramazlar!
Ayarı bozuk damarı karışık birkısım soysuzların kasıtlı ve önyargılı yazıları, yorumları ve yaklaşımları, Müslüman halkımızı biraz daha üzüp, ürkütüp; usanmalarına ve kurtulmaya çalışmalarına rağmen, yine tekrar AKP’nin tuzağına atmaktaydı!
Türk ve Müslüman ismi taşıyan ve Atatürkçü geçinen bazı hastalıklı kafalar, kendi yalanlarını ve iftiralarını Atatürk üzerinden meşrulaştırmaya, İslam düşmanlıklarını ise Arap karşıtlığı üzerinden yutturmaya çalışan, ruhlarını şeytana kiralamış sapkınlardır.
Atatürk gibi [i][b]“Mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için, hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız” [/b][/i]diyecek [b]MİLLİ ÇÖZÜM[/b] iktidarına acil ihtiyaç vardır!
Türkiye’mizin, bölgemizin ve İslam âleminin yegâne kurtuluş reçetesinin Erbakan Hocamızın hazırladıkları:
1- İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı
2- İslam Ortak Pazarı
3- İslam Müşterek Dinarı
4- İslam Savunma Paktı
5- İslam İlim ve Teknoloji Vakfı kurumları gibi İslami, insani ve ilmi projeleridir.
Herkesin , her topluluğun, AYARINI ORTAYA KOYDU bu Filistin Kurtuluş Savaşı!…
Evet bu Filistin’in Kurtuluş Savaşı ile iyilerle kötüleri tescilledi ve tarihin not defterine kaydedildi bu tercihler…
Türkiyemiz için konuşacak olursak; Ülkemizdeki tarikatlerden bir tanesi İsrail aleyhinde konuşma yapamıyor mitinglere katılamıyor, Filistin’e sahip çıkıcı cümlelerle Akp’nin bu husustaki tarafsızlığını sessiz duruşunu dile getiremiyor…. Sadece tarikatler mi hayır cemaatler vakıflar dernekler …vb. Nerdesin ey Hayrettin Karaman, nerdesin ey Mustafa Karataş, nerdesin ey Necmettin Nursaçan , nerdesin ey Nihat Hatipoğlu, ey din istismarcısı hoca molla alim ler …..say say bitmez… Okuduğunuz Kur’an size lavaboya sol ayakla girildiğini öğretiyor da zalime zulmüne karşı sessiz kalmayı da mı öğretiyor (Haşa)… İsrail’in katliam yaptığını dile getiremeyecek kadar zavallılığı Kur’an mı öğütlüyor size (Haşa)… Yıllardır bebesini çocuğunu eşini anne babasını kaybetmiş olmadık zalimliklere zulümlere maruz kalan Filistinli kardeşlerimizin ve kutsal mabedimizin korunması müslümanlara sahip çıkılması konusunda ARTIK YETER deyip İsraile füze yollayan HAMAS’A sahip çıkmamayı sizlere KUR’AN MI ÖĞÜTLÜYOR… Nedir bu ahvaliniz nedir bu ölü toprağı serpilmiş haliniz… Onca tarikat cemaat vakıf sivil toplum kuruluşları Cumhurbaşkanlığına gidip Erdoğana ne yapıyorsun Tsk yı Erbakan gibi Gazzeye yollasana, büyükelçilerini çeksene , İslam ülkelerinin elçilerini de çektirsene diye söylesenize…. Ama nerde o Elif Gibi dik duruş… Elif harfi sadece sizin için okunmak için var ya değilse onun gereğini yapmak için değil heralde… Allah adildir hayatı boyunca Elif gibi dik durmayı beceremeyen hakka tercüman olamayanlara bu DİK DURUŞLUĞU nasip eder mi sanıyorsunuz?!!!
Geçelim diğer ülkelere tavırlarına ; ABD si, AB si, Çin’i, Hindistan’ı, Japonya’sı, Uluslararası Medya ve Sivil Toplum Kuruluşları, Uluslararası Örgütler BM olsun DSÖ olsun vb… Hepsi bu vahşete katliama sessiz ve yermez İsrail Terör Devletine destek sunmaktalar… İnsan olmak bu mudur?! Bu insanlıksa eşkiyalık nasıl bileydir acaba?!!!
EVET , TARİH BUNLARI NOT ETTİ SADECE TARİH Mİ?!! ELBETTE HAYIR… MAZLUMLARIN MAĞDURLARIN HUZUR VE SAADETİ İÇİN SİYONİZMİ VE FAİZCİ KAPİTALİZMİ DEVİRİP YERİNE HAKKA VE ADALETE DAYALI ADİL DÜZEN PROJELERİNİ UYGULAMAYA KOYACAK ERBAKAN’IN SADIKLARI DA BUNLARI NOT ETTİ. Kangrenleşmiş çıbanların deşilip temizlenmesi bu sadıklarca yapılacak ve inşaallah Aziz Erbakan Hocamızın hazırladığı üstün silah ve savaş teknoloji harikalarıyla tuzun suda eridiği gibi eritilecek olan Siyonizm ve İşbirlikçileri tarihin çöplüğünde yerini aldırılacak inşaallah… Milli Çözüm’e inanmış Erbakanın Sadıkları eliyle gerçekleşecek olan o günlerin arefesinde olduğumuz mutluluğuyla , yaklaşan bayram için insanlığın saadeti için gayretlerimizi artırarak çünkü NUSRET GAYRETE AŞIKTIR PRENSİBİNCE Çabalarımızı sürdürmek duası ve temennisiyle…
Zalım İsrail ve işbirlikçi hainler…
EY SİYONİST TERÖR DEVLETİ İSRAİL!
Sonunuz yaklaşıyor, tünelin ucundaki ışık görünüyor, hasmını dövemeyen adamın, masum karısını kızını döverek itibar toplamaya çalışan kişinin örneği gibi siz de korkunuzdan kara harekâtına girişemeyip, durmadan sivil insanları bombalamakla kaybettiğiniz itibarınızı toplamaya çalıştığınızın çok iyi farkındayız. Ama bu da bir yerde bitecek ve siz acı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaksınız. O gün çok yakındır. Bu gün aydınlığa en yakın olduğumuz karanlık vaktidir. Eteğinizdeki son taşları bitirdiğiniz zaman asıl o zaman sizi göreceğiz. Şu anki pervasızlığınızın halkınızın ve askerinizin moralini düzeltmek, içini soğutmak için, yer ile yeksan olan itibarınızın düzelmesi için olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu saatten sonra ne yaparsanız yapın, artık kartondan bir kaplan olduğunuzu biz biliyorduk da bütün dünya da görmüş oldu. Siz bir korkaklar ordususunuz. Allah’ın izniyle kitabınızda geçen “kuzeyden gelen ordu” O şahsiyetli ordu eliyle, Sizi bir gün gelecek, yer ile yeksan edecek. Bekleyin, biz de bekliyoruz.
Allah mü’mine yâr, gayrıya dardır!
Siyonist yahudi teröristlerin çocuk, genç yaşlı, erkek kadın demeden devam ettikleri insanlık dışı bu vahşete, sözüm ona kuru bir kınamayla geçiştirenlerin inancınıda insanlığınıda sorguluyorum ve Allahdan tez zamanda hakkettikleri akıbete uğramaları için dua ediyorum.
Şunuda hatırlatmak isterim, yahudi mallarını boykot ediyoruz iyi güzel, ama ondan önce uyanık kalarak onu başımıza bela eden ve onunla işbirliği içinde olanları teşhis edelim ve bu yanlışın karşısında duralım. Tedavide başarıya giden yol, doğru teşhisden geçer.
Evet unutmuyoruz, unutmayacağız. “Allah mü’mine yâr, gayrıya dardır!”
DUA EDEREK BEKLEMEK!
DUA EDEREK BEKLEMEK!
Bombalar ölüm saçarken,
Masumlar şehadete koşarken!
Ne zormuş dua ederek beklemek…
Zalimi kınamak çaresizce…
Yavrular gülerek şehit olurken izlemek…
Anneler çigerleri yanarak ağlarken bakmak…
Ve babalar çaresizce izlerken…
Evi başına çökerken …
Dua ederek beklemek ne kadar da zormuş…
Gözlerimiz kurudu üzülmekten…
Sanki dimağımız kurudu,konuşamıyoruz…
Yetkililerin suskunluğu isyan ettiriyor bizleri…
Gücümüzü kullanamamanın verdiği hüzünle…
Aksam mı olmuş ,sabah mı olmuş farketmiyor …
Artık su içerken ,yemek yerken utanıyoruz…
Gülmek gereksiz geliyor artık…
Hüzün yakıyor içimizi …
Ümitvarız !Biliyoruz Rabbimizin vaadi var!
Fakat !Gücümüze ragmen pasif duruşlar kahrediyor…
Varlık içinde yokluk çekmek misali üzülüyoruz…
Rabbimize havale ediyoruz !
Zalimleri ve ona çanak tutan uşaklarını!
Göreceksiniz sonunuz çok acı olacak…
Zalimler için yaşasın cehennem!
Kötülük mutlaka hüsrana uğrayacaktır
İşte çok özel teknolojilerle ve bu elektromanyetik güçler sayesinde, hedef alınan ülkelerin; elektrik dağıtım şebekelerini, cep telefonları sinyal vericilerini, internet sitelerini, uzaydan haberleşme antenlerini ve diğer teknoloji merkezlerini kontrol altına alıp devre dışı bırakma imkânı vardır ve teknoloji, Cenab-ı Hakkın bu asırdaki sadık Mücahit mü’minlere en büyük ikramıdır.
Bu konuda Erbakan Hocamız şunları buyurmuşlardı:
Evet, Siyonizm laftan anlamaz, müeyyide uygulayacağız!.. Ama bunu, çok özel ve yüksek teknolojilerle, silahsız ve çatışmasız başaracak, zalim güçleri teslime mecbur bırakacağız!..
Ümidimiz Var
Yıllardır beklediğimiz kutlu günler yaklaştı.. Aksa tufanı ile kandil yandı. Canlarımıza kıyılırken, bunca senedir edilen zülumleri katlayacak bir vahşilikle siyonist köpekler ümmettin üstüne üşüşürken, iktidar ve yancıları korkudan pusup sinmişken, elimizdeki zahiri imkanların hepsi tükenmişken aklımıza Bakara suresinde ifade edilen diğer müminler gibi gözyaşlarıyla niyaz etmek gelmişti:”Allah’ın yardımı ne zaman?…” Hemen devamla Rabbimiz ümitlerimizi canladıracak şu müjdeyi bize iletiyordu:”İyi bilin ve bekleyin ki, artık Allah’ın yardımı yakında erişecektir.” (Bakara, 214) Ya Rabbi, vadine imanımız tamdır. Şu şeytani sistemi çökertecek yardımlarının geleceğine, şu kuduz israile işbirlikçilik yapan aşağılık köle kafalılara karşı yiğitlerin eliyle Adil Düzen’i kurduracağına imanımız tamdır. Bize istikamette olup, yolundan ayrılmadan gayret etmeyi nasip eyle. Milli Çözüm’ün şu şerefli çalışmalarını dünya da müminlere ve tüm mazlumlara hizmet, mahşerde cennet ile taçlandır Ya Rabbi. Amin.
İnsanlığın Kurtuluşunu Sağlayacak Vasıflar Sadece Milli Çözüm de Bulunmakta
Evet, tüm insanlığın kurtuluşu için;
Doğruları konuşmak yetmiyor,
Söz söylerken gereken tüm doğruları (İslam’a, insanlığın faydasına uygun) da söylemek gerekiyor!
Tüm doğruları söylemekte yetmiyor,
Yürekten inanarak söylemek gerekiyor!
Yürekten inanarak söylemek de yetmiyor,
Kurtuluş yollarını da sunmak gerekiyor!
Kurtuluş yollarını sunmakta yetmiyor,
Çanla başla, cesaretle gayret etmek gerekiyor!
İşte tüm bu şartları asrımızda en kâmil şekilde yerine getirebilen Üstad Ahmet Akgül Hocamızın özellik gündeme dair şu videosu konuya ne güzel şahitlik etmekte: https://www.millicozum.com/mc/duyurular/yerli-israil-yandaslari-ve-siyonizmin-son-cirpinislari
Siyonizm’e ve İsrail’e Uşak olanların hazin sonu
Sonra siz, (maalesef yine) birbirinizi öldürüyor, içinizden bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor; günah ve düşmanlıkla (zayıfların) aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve şayet size esir olarak geldiklerinde ise onlarla fidyeleşiyor (özgürlük parası alıp bırakıyor)dunuz. Oysa onları (insanları haksız yere yurtlarından) çıkarmanız size haram kılınmıştı. Yoksa siz, Kitabın (işinize gelen) bir bölümüne inanıp da (zorunuza giden) bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası, rezil ve aşağılık olmaktan (zalimlere uşaklık yapmaktan) başkası değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.Tamam
Ya Rab!
Ve nerdesiniz ey, hâlâ birleşmemiş mü’minler!?..
Çok bekledik
Gelmediniz…
Bilmem ki, böyle vahşet
Tarihte görüldü mü
Böyle tuzak, böyle dehşet
Müslüman’dan başkasına örüldü mü?
Ve acaba,
İslamlık unutuldu
Ve insanlık öldü mü?
…..
Bugün atam cennet mekan Fatih sultan Mehmed Han kabri serifinden kalkip gelse kafiri degil vallahi ilk once
Ben osmanli torunuyum diyip kafirle is birligi yapmis yalanci hainleri boğazlar. Islam dunyasi oturmus kardeslerine yapilan daha önce gorulmemis bu soykırımı izliyor.. Ya Rab! Islam dunyasinin baslarindaki tum keneleri ve siyonist yardakcilarini alıver Allah’ım. Amin..
Ey kudurmuş İsrail
Emekli Generalimizin onurlu ve şuurlu çıkışları!
“Ey kudurmuş İsrail! Eğer sizin Eski Ahit’e göre veya tahrif edilmiş Tevrat’a göre ‘vadedilmiş topraklarınız’ (Arz-ı Mev’ud) varsa ve bu vadedilmiş olan topraklar benim güvenliğimi ve benim ulusal bütünlüğümü ve birliğimi tehdit ediyorsa; bu durumda önce Türkiye’de milli gayretli ve dirayetli bir iktidar gelir ve sana haddini bildirir. Yani ‘Bu savaşın ucu bize dokunmuyor’ falan deyip kenara çekilenler için ve emekli bir asker olarak çok iddialı bir şekilde söylüyorum: ‘(Ey İsrail) Senin böyle hayallerin hesapların varsa, Benim de sınırlarım Mescid-i Aksa’yı içine alacak şekilde ideallerim ve mes’uliyetlerim vardır!’ Bakın çok net söylüyorum: ‘Mescid-i Aksa’yı içine alacak şekilde sınırlarım ve sorumluluklarım vardır!’ Yani; Ey İsrail sen, hayal kurarsın, onu yaparsın bunu yaparsın da, yurdumuzun önemli kısmını da içine alan Nil ve Fırat arasını kendi sınırların sayarsın da, bizi eli kolu bağlı oturup bakar mı sanırsın? O zaman ben de karşı tedbir olarak, zaten bizim tarihi bağlarımızın olduğu Mescid-i Aksa’yı içine alacak şekilde plan kurarım! Sen, bana haritalar çıkartırsan, ben de sana başka haritalar çıkartırım. Evet Türk kamuoyu da milli duyarlılık ve vicdani sorumlulukla bu haritaları benimseyip sahip çıkarsa, siyasiler de karar almak zorunda kalır ve dünyanız başınıza yıkılır”
Yıkılacak başlarına bu dünya Allah’ın izniyle
Bozguna uğrayacak ve arkanıza dönüp kaçacaksınız!..
“Kitap ehlinden olan kâfirleri (Beni Nadir Yahudilerini ve kıyamete kadar benzerlerini) ilk haşirde=sürgünde (Asr-ı Saadet döneminde) yurtlarından çıkaran O (Allah’tır. Oysa) Siz, onların (zulüm yaptıkları diyardan sürülüp) çıkacaklarını hiç sanmamıştınız; onlar da (o gün, sağlam) kalelerinin (bugün ise teknolojik üstünlüklerinin) kendilerini Allah’ın (gazabından) koruyacağını zannedip durmuşlardı. Böylece Allah(ın azabı) da, hiç hesaba katmadıkları bir yönden (ve şimdi harika yöntemlerle) gelip onları kuşatmıştı ve yüreklerine korku salmıştı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve mü’minlerin elleriyle tahrip ediyorlardı. Artık ey basiret sahipleri ibret alın! (Bugünkü zalim ve fesatçı bazı Yahudilerin ve müşriklerin de aynı akıbete -sürgüne ve zillete- uğrayacaklarını bilin.)
Eğer Allah (fesatlıkları ve bozuk fıtratları dolayısıyla) onların vatanlarından çıkarılacaklarını (sürgüne yollanacaklarını kaderde) yazmamış olsaydı (bile, kesinlikle) onların dünyadaki azabını (yine başka türlü) verecekti. Zaten ahirette de cehennemin ateş azabı onlar içindir.”Haşr Suresi 2-3
“(Ey Elçim!) İnkâr ve nankörlük edenlere de ki: “Yakında (sisteminiz ve tüm tedbirleriniz çöküp yıkılacak ve) yenilgiye uğratılacaksınız ve (dünyada rezil olduğunuz gibi ahirette de) toplanıp cehenneme atılacaksınız!” O ne kötü bir yataktır. (Ne kahredici bir zindandır.)”
Al-i İmran Suresi12
“(Oysa) Yakında o “Birleşik Cemiyet” bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacak (delik arayacak vaziyete ve hezimete düşeceklerdir).”Kamer Suresi 45
“Ya Rabbi; mazlum yavrular acı ve korku içinde titrerken ve onları avutacak hiçbir yakın kucak kalmamışken, bu zalimlere ve daha çok da onlarla iş birliğine girişenlere ve bu işbirlikçilere hâlâ destek olup melanetlerine kılıf üretenlere, artık yeryüzünde huzurla, mutlulukla, rahatça nefes aldırma!.. Nefes aldırma! Nefes aldırma!..”(Aziz Erbakan Hocamızın mana alemindeki dualarından bir kesit)
Hak gelecek Batıl yok olacak!.
Ve bu kahreden mahcubiyetten
Bu mahveden mağduriyetten
Boynunuz belinize kadar, büküldü mü?
Öyle ise, nerden bileceksiniz
Çaresizlik nedir,
Kimsesizlik nedir?
Utanç nedir, acı nedir?
Kıvrandırdı mı sizi de
Hâlâ çıkarılmayan kurşun sancınız…
Ve hiç düşündünüz mü?
Ne çekiyor İsrail zindanlarında mahkûmlar
Ve nasıl dayanıyor
Filistinli mazlumlar, bunca senedir!..
******
Rabbimiz biliyor ki;yemek yaparken,yemek için otururken,çoluk çocuğumuzla herhangi bir sebepten gülümsüyorken,eşimizle alışveriş için bir markete girerken,annemize “hoş geldin” deyip sıcacık ve muhabbetle kucaklaşırken…
Kısacası aslında neredeyse her an kardeşlerimiz zihnimizde acı, kalbimizde sızı, dilimizde dua, neş’emizde yas..
Elimiz kolumuz kalkmıyorken gördüklerimizden duyduklarımızdan,kardeşlerimizin tüm bunları yaşarkenki imanları büküyor belimizi.Akla hâyâle gelmeyecek zulümlerin altında,zirveye taşıdıkları inançları teslimiyetleri ve bu mücadeleyi kazanacaklarını, Allah’ın yardımı ve Fethi Mübinin muhakkak gerçekleşeceğinin bilincinde olmaları,asla umutsuzluğa ve ye’se kapılmamaları iliklerimize kadar utandırıyor yerin dibine sokuyor bizleri..
Dilimiz; Hamas’ın delinmez kubbeyi delip korkak İsrail’i füzeleriyle buluşturduğu dakikalardan bu yana “El Fettah” zikriyle dönüyor…
Şeytanın çocukları olan israilin attığı fosfor bombalarıyla vücudu erimiş yavrularımızı,onların başında mahzun bir şekilde oturup acı içinde yavrusuna bakan anne-babaları gördükçe de “El Kahhar” diye dönüyor..
El Fettah zikri El Kahhar’a dönüyor bazan,bazan da tam tersi oluyor.
4-5-6 yaşında Cemre,Meryem,Ahmet Yakup,Aysima dili zar zor dönen minik çocuklarımız parmaklarına taktıkları elektronik tesbihçikle “Kahhar” zikri çekiyor yüzlerce binlerce.
Niçin çekiyorsun diye sorunca ;”İsrail’in yok olması için” diye cevap veriyorlar gözleri yaşarıp boğazları düğümlenerek..
Aynı yavrularımız;ellerinde tesbihçikleri yine yüzlerce binlerce “El Fettah” çekiyor.
Bunu niçin çekiyorsun diye sorunca;”kardeşlerimizin kurtuluşu ve onlarla sımsıkı kucaklaşıp oyunlar oynayabilmek için çekiyoruz.
Biz kardeşlerimizin kurtulacağı dünyayı kurabilmek için Milli Çözüm toplantısına geliyoruz” diyorlar ..
İnanıyorum Rabbimiz hiç birimizin duasına göz yaşına samimiyetine bakmasa,bu yavrularımızın samimiyet ve gayretleri hürmetine hem Filistinli kardeşlerimize hem bizlere,tüm inanalara Fethi Mübini verecek ve yer yüzünü adaleti ile donatacaktır…
Tüm arsızlara soysuzlara işbirlikçilere çıyanlara,onların ip oynatıcısı İsrail’e rağmen;”Hak gelecek Batıl yok olacaktır” inşallah….
Biz Filistin’e çok mu ıraktayız?..
Oysa hemen yanı başınızda,
Gavsi Geylanilerin otağında
İmam-ı Azamların toprağında
Ehl-i Beyt’in şahadet diyarında
Yani Irak’tayız!..
Ama gelin görün ki, feryadü figanda
Her an firaktayız!
Her günümüz ıstırap
Her saatimiz beladır…
Ya Rab!..
Yetiş imdadımıza,
Bütün Filistin, Suriye, Irak ve Afganistan
İslam coğrafyasının tamamı Kerbelâ’dır!
İktidar eylem değil icraat yapar!
18 gündür Filistin bombalarla dövülürken, insanlık katledilirken, hergün 500-700 şehit varken 22 yıllık hükümet olan AKP ve başındaki Erdoğan 1 hafta sonra Filistin Mitingi yapacağını duyuruyor, halkının gazını almak için eylem yapıyordu. Hadise göre halklar zulmü kalbiyle ve diliyle lanetler, erkler zulmü engeller. İktidar eylem değil icraat yapar. Siyaset bilen herkes iktidarın eylem yapmasını “ey israil size sözümüz yok, bizimkilerin gazını alacağız, mikrofonda söylediklerimizi dikkate alma” olarak okumaktadır. Ve israil bu eylem haberinden güç alarak daha fazla katliam yapmaktadır. Ve yine iktidarın minik ortağının başkanı terör örgütü İsrail’i 24 saat süre verip demecinin devamında Filistin’in kurtuluş savaşını yürüten Hamas’tan terörist grup olarak bahsetmesi dikkatlerden kaymamaktaydı. Bu açıklama “bizim mikrofona bağırdıklarımıza bakmayın, aslında biz de İsrail tezlerini destekliyoruz” manasını taşımaktaydı.
Ey Millet, görün ülkeyi kimler yönetiyor? Çocuklarınız bu katliamlar olurken siz ne yapıyordumuz diye sorduklarında utanmayacak tavırlar takının. Uyanın!
Allah mü’mine yâr, gayrıya dardır!
Kardeşlerim, emin olun ki bu son kapışmalardır. Elbette o füzelerin namluları Kudüs’e destek veren İran’a doğrultulacaktır… Siyonistler bu hırçınlıkla İran’a vuracak, topraklarına girmeye çalışacak ve yıllar evvel söylediğimiz gibi İran’dan çıkamayacaklardır. Zira İran’a son teknolojilerle donatılmış ve kimsenin düşünemeyeceği, akıl dahi erdiremeyeceği ve hiçbir yerde henüz kullanılmamış, sadece Melheme-i Kübra için hazırlanmış silahlar, kendilerine Asrın Sahibi tarafından bizzat teslimi yapılmış, kullanımı öğretilmiş durumdadır… İran’a çevrilen Siyonist füze başlıkları elbette Akdeniz kıyısından Türkiye’ye dönmesi halinde, bu topraklarda da bir kan ve can pazarı yaşanacaktır. Aklı ve vicdanı olan bir insan; zaten ölmeye doğmuş bir millet olan, Mescid-i Aksa için ölümü göze almış olan, dünya refahı ve rahatı için hiçbir hayal kurmamış olan, oyunları bile şehitçilik olmuş kadın, erkek ve çocuklardan oluşan bu mükemmel iman ehline, Filistinli mücahitlere destek olmalıdır. Maddi manevi her türlü desteği vererek Siyonizm’in belini orada, 124 bin Peygamberle korunmaya alınmış Filistin Kudüs topraklarında kırmaya bakın… Bu, şeytanın gücünü, kuvvetini iyice zayıflatır ki; Melheme-i Kübra daha kolay ve daha az zayiatla yaşansın!.. Unutmayın kardeşler; Allah mü’mine yâr, gayrıya dardır!
Bir sabah gelecek kar aydınlık
Mustafa Kemal, Filistin’in emperyalistlerin eline geçmemesi ve Hz. Peygamberin aziz hatırasının çiğnenmemesi için gerekirse savaşmayı ve kan akıtmayı göze alırken… Atatürk’e “dinsiz-deccal” diyen Fetullah Gülen gibi sahte mesihler ve bu hainleri yıllarca besleyip büyüten AKP gibi gafil hükümetler; değil sadece Filistin, Türkiye’mizi bile Siyonist İsrail’in bir eyaleti yapma planının fikri parçası olan Dinler Arası Diyalog tuzağına, taşeronluk yapmaktan sakınmamışlardır.
Bu tıynetsiz tipler, kendi yalanlarını ve iftiralarını Atatürk üzerinden meşrulaştırmaya, İslam düşmanlıklarını ise Arap karşıtlığı üzerinden yutturmaya
Zalimler için yaşasın cehennem
Bu zulümler in sonu yakındır inşallah inanıyor ve umutla heyecanla bekliyoruz
Ne kadar şükretsek az kalır iyiki Milliçözüm