YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
66215b1b53ffd
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 3 0
Bugün : 23759
Dün : 32103
Bu ay : 448794
Geçen ay : 453014
Toplam : 23227758
IP'niz : 3.145.52.86

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

"Küresel çete"ye (Siyonist sermaye hakimiyetine) teslim olmuş AKP iktidarı, Danıştay saldırısının arkasından aradığı çeteyi bir türlü bulamıyor!… Her şeyi yüzüne gözüne bulaştırıyor. AKP'nin bu alık tavırları Hz. Mevlana'nın nefsi emareye işaret ederek: "Düşman kendi odasında ve hanımının koynunda bulunuyor. Zavallı ahmak, silahını almış, dışarıda ve bahçe kapısında düşman arıyor!" benzetmesini hatırlatıyor.

 

Başbakanın bilgiçlik edasıyla açıkladığı gibi, Danıştay'a yapılan saldırının arkasından bir ihanet çetesi çıktı. Ama bir gün bile geçmeden bu çetenin çatısı yıkıldı.

Başbakanın kehaneti çıkmıştı ama ortada küçük bir soru işareti kal­mıştı! Çete neredeydi? Lideri kimdi? Gözler tabii hemen Emniyet'te sorgulanan eski subay Muzaffer Tekin'e çevrilmişti. Basın kullanıl­mış, Muzaffer Tekin bir kuşku yumağı ve çete lide­ri kisvesine sokulmuştu. Birtakım fotoğraflarla işin ucu emekli subaylara ve orduya uzatılmıştı… Lider bulunmuştu! Ama bu lide­rin Danıştay baskınıyla ilgi­si kurulamıyordu. Tekin 4 gün Emniyet'te tu­tuldu. Gazetelere birtakım fotoğraflar dağıtıla­rak kafalar karıştırıldı. Sonunda beklenen ol­du.

Tekin serbest bırakıldı. Danıştay bas­kınını saptırmak ve azmettirici koltuğuna bir "ulusalcı çete" oturtmak girişimi şimdilik başa­rılı olmadı. Oysa bu yolda nasıl da yoğun çaba harcanmıştı. Örneğin Hürriyet'te Saygı Öztürk şu haberi yapmıştı:

"Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mü­cadele Şubesi'ndeki sorguda Alparslan Arslan'a ‘örgüt şeması' gösterildi. İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek, bazı emekli su­bayların da isimlerinin, fotoğraflarının yer aldı­ğı şema hakkında Arslan'a, ‘Bunlardan hangisiyle berabersin?' sorusunu yöneltti. Fotoğrafları inceleyen Arslan, ‘Hiçbiriyle beraber değilim. Eyleme kendim karar verdim' karşılı­ğını verdi… "Eylemi Müslüman Türk gencinin refleksiyle yaptım" şeklinde yanıtladı.

Vuran da fethullahçı, sorgulayan da! Nasıl oluyor?

Danıştay saldırısını sorgulayan Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in Fethullahcılık sicili bulunduğu biliniyor. Saldırının tetikçisi Alparslan Aslan'ın ailesinin Fethullahçı olduğu söyleniyor. Ayrıca, mezun olduğu Marmara Hukuk Fakültesi'nden Arslan'ı tanıyanlar da onun Fethullahçı olduğunu anlatıyor. Bu durum Danıştay saldırısının ilginç bir yönünü ortaya koyuyor. Saldırıyı gerçekleştiren tetikçi Fethullahçı. Saldırıyı sorgulayan ve aslında tertibin merkezinde olduğu anlaşılan Emniyet İstihbaratı'nın başı da Fethullahçı.

2006 Sonu-2007 Başı vizyona girecek bir "film" mi çekiliyor?

Bu rapor, PINR Report adıyla çeşitli ülke analizleri­nin yer aldığı ağırlıklı olarak Amerikan kaynaklı bir siteden. Raporun, yayınlanış tarihi 17 Mayıs idi. Ya­ni, Danıştay'a karşı girişilen alçak saldırıyla aynı gün. Sonuç kısmında şöyle deniliyor: "Türkiye'nin AB'ye katılma girişiminin çöküşü, Erdoğan hü­kümeti üzerinde Türkiye'nin laik seçkinlerinden gelen siyasi harareti çok büyük ölçüde arttıra­caktır. Bu hararet, Mayıs 2007'de cumhurbaşkanlığının el değiştirmesi yaklaştıkça, daha da artacaktır. Türkiye'nin laik seçkinleri AKP'nin atadığı bir İslamcıyı ülkenin yeni cumhurbaş­kanı olarak kabul edeceğe benzemiyorlar. Türk askeri bunu engellemek için siyasi müdahalede bulunmayı oldukça gerekli ve uygun görebilir. Müdahale, Erdoğan hükümetinin 2006 sonu ya da 2007 başlarında çöküşünü provoke edebilir." (22.5.2006 / Cengiz Candar / Bugün)

 

Oysa Cengiz Çandar'ın da bağlı olduğu lobilerden vahiy alan Hoca: "Türkiye'de 28 Şubat'ı aratacak gelişmeler yaşanacak" kehanetini ortaya atmıştı.

Ve bu zat Nuriye Akman'la yaptığı röportajında:

Bana göre İslam dünyası diye bir dünya yok. Müslümanların yaşadığı yerler var. O da kültür Müslümanlığı, İslam'ı kendi düşüncelerine göre yeniden inşa etmiş Müslümanlar var. İnsanın, inandığı şeylere doğru inanması, doğru inandığı şeyleri de doğru uygulaması lazım. Müslümanlığa sahip çıkması lazım. İslam dünyası dediğimiz coğrafyada bu anlayışta, bu felsefede toplumların var olduğu söylenemez.

Müslümanların dünya muvazenesine katkıda bulunacaklarına şu anda ihtimal vermiyorum. İdarecilerde de o mantığı göremiyorum. İslam dünyası, şimdilerde belli ölçüde aydınlanma olsa da çok cahil. Ferdi Müslümanlık var. Dört başı mamur Müslümanların var olduğunu şahsen görmüyorum. Başkalarıyla münasebet içinde olabilecek ve aynı zamanda bir birlik teşkil edebilecek, müşterek problemlerini halledebilecek, kainatı yorumlayacak, kainatı çok iyi okuyacak, geleceği çok iyi okuyacak, gelecek adına projeler üretebilecek Müslümanların olmadığı bir dünyaya ben İslam dünyası demiyorum. (Gurbette F.Gülen. Nuriye Akman, 6. baskı sh.21)

Sözleriyle:

a) İslam dünyası gerçeğini ve Müslümanların güç potansiyelini yok sayarak, Amerika'ya yaranmaya ve yamanmaya,

b) Müslümanlara ümitsizlik ve çaresizlik aşılayarak, siyonist emperyalizme mahkum ve mecbur bırakmaya,

c) Erbakan Hoca'nın artık zafere yaklaşan tarihi girişimlerini ve D-8 gibi projelerini küçümseyip kötüleyerek, şeytani cephenin işini kolaylaştırmaya çalışmıştı.

d) Asla gerçekleri yansıtmayan ve hele bir İslami cemaat liderine hiç yakışmayan bu karamsar ve karalayıcı sözler; kendi kendilerini de inkar anlamındaydı.

Fethullah Gülen'in başındaki hareketi, "Mehdiyet ve Mesihiyet" hizmeti sayanlar, acaba bu itiraf ve iftiraları nasıl karşılamıştı?

 

 

Saldırganın Fethullahçı Olduğu Söyleniyor

Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği Genel Başkanı Taner Ünal, Danıştay'a yapılan saldırı ile ilgili olarak "ilginç" açıklamalarda bulundu..

"Danıştay'da yapılan menfur saldırıyı yapan şahıs ailecek Fetullahcıdır" diyen Ünal şöyle dedi:

Bu olay Fetullahçı ekip – Pentagon – CIA – Nato Güçleri tarafından ortaklaşa yürütülen bir provakasyondur.

Pentagon'da hazırlanan bir takım planlar sanki emniyetten alınan bilgilermiş gibi kamuoyuna aktarmakta diğer basın kuruluşları ise bu aldıkları bilgilerin doğruluğuna inanarak yayın ve yorum yapmaktadırlar.

Ortada bir yılan vardır ve bu yılanın kuyruğu nerede bir Vatansever – Milli – Milliyetçi – Ulusalcı kişi veya kurum varsa ona değmektedir.

Menfur saldırıyı yapan katilin ilişkileri Ülkücü Hareketten Ulusal solculara oradan Vatansever kuvvetlere kadar oldukça geniş bir yelpaze içerisinde nerede vatan millet sevgisiyle bir şeyler yapmaya çalışan kurum veya kuruluş varsa onunla irtibatlandırılmaya çalışılmıştır.

Bu saldırının sebebi:

PENTAGON CIA VE NATO GÜÇLERİ TARAFINDAN MALUM HOCAEFENDİ EKİBİNE SİYASETEN YOL AÇILMASIDIR" diyordu.[1]

Alparslan Arslan'ı MOSSAD Bulgaristan'da eğitiyor!

Genelkurmay'a yakın bir kaynağın Ankara Terörle Mücadele elemanlarının belirttiğine göre, MOSSAD'a bağlı çalışan ve Gonca Bahar adına bir kimliği de bulunan kadının, Alparslan Aslan ve arkadaşlarından oluşan sekiz kişilik ekibi Bulgaristan'da eğittiği biliniyor. Bu özel eğitim, MOSSAD destekli Alpira adlı şirketin Bulgaristan'daki tesislerinde veriliyor.

Genelkurmay'a yakın bir kaynaktan Aydınlık'a ulaşan bilgiye göre, Al­parslan Arslan'ın Süper NATO'yla olan bağlantısı MOS­SAD üzerinden kuruldu. Bu ger­çek Ankara Terörle Mücadele Şubesi tarafından da tesbit edil­di. MOSSAD'a bağlı çalışan "Gonca Bahar" adına bir kimli­ği de bulunan kadının, Alpars­lan Arslan ve arkadaşlarından oluşan sekiz kişilik ekibi Bulga­ristan'da eğittiği belirtiliyor. Bu özel eğitim, MOSSAD destekli Alpra adlı şirketin Bulgaris­tan'daki tesislerinde verildi. Bu durum, Alparslan Arslan'ın ba­şından beri üzerinde durulan Bulgaristan bağlantısını da açık­lıyor.

"BULGAR HOCA" KİMDİR?

Bulgaristan'la ilgili diğer bir nokta da, Alparslan Arslan'ın Bulgar kökenli bir kişiyle olan ilişkisi. Tetikçinin babası, olay­dan hemen sonra yaptığı açıkla­mada, oğlunun bir Bulgar ile ta­nıştıktan sonra hayatının değiş­tiğini söylemişti. Tabii tek başı­na "bir Bulgar" ifadesi pek bir anlam taşımıyor. Ancak daha sonra söz konusu Bulgar'ın la­kabının "Bulgar Hoca" olduğu ortaya çıktı.

Ancak "Bulgar Hoca" la­kaplı istihbaratçının Bulgaristan istihbaratından atıldığı belirtili­yor. Adı Jelyo Penev olan Bulgar istihbaratçı ara sıra Türkiye'ye gelen ve Rusya'ya girmesi yasak olan bir kişi.

Penev, 2001 yılında Bulgar askeri istihbaratından atıldı. Atılma nedeni; Bulgar gizli ser­visinin Rus gizli servisiyle birlik­te 1998 yılında yaptığı ortak bir araştırmanın bilgilerini satmak. Kısa bir süre yargılandıktan sonra delil yetersizliğinden ser­best bırakılınca, İngiltere'ye gi­diyor. Bazı Rus kaynaklar, Jelyo Penev'in MI-6'ya çalıştığını, söz konusu bilgileri İngiltere'ye sat­tığını belirtiyor.

Jeljo Penev'in Türk asıllı bir sevgilisi var. Penev çok iyi dere­cede İngilizce, Arnavutça, Türk­çe ve Rusça biliyor. Bir dönem Kosova'da bulunmuş. Türki­ye'yi ara sıra ziyaret ediyor. Pe­nev, 2003 yılında Rusya Federasyonu'nun Inguşetya bölgesi­ne gitmiş. 3 aya yakın bir zaman kalmış. Vize ihlali nedeniyle sı­nır dışı edilmiş.

Bulgar Hoca lakabı ise ol­dukça dikkat çekici. Rus kay­naklara göre "Bulgar Hoca" lakabı, Jelyo Penev'e Hıristiyan olmasına rağmen Müslümanlar­la yakın ilişki kurması nedeniyle verildi.

 

Fethullahçı Yapılanma Organize Suç Örgütü Gibi Çalışıyor

Şu anda Danıştay'a saldırıyı araştıran polis ekibi, bir soruşturma ekibi olarak değil, soruşturmayı karartma ve saptırma ekibi olarak faaliyet yürütmektedir. Bu ekip, suça azmettiren merkezlerin üzerini örtmeye, böylece suçun aslî faillerini giz­lemeye çalıştığı için, suça ortak olmuştur. Soruşturma ekibinin kendisi bir tertip eki­bine dönüşmüştür ve suçlu konumundadır. Bu ekip, Alparslan Arslan'ın işlediği suça iştirakin ötesinde yeni suçlar da işlemektedir. Su­çu emperyalizme karşı mücadele eden ulusal güçlerin üzerine yık­mak için yalan haber imal etmekte ve basına servis yapmaktadır. Soruşturma ekibi, kamuoyunu, suçun merke­zinde bulunan ABD'nin ve Cumhuriyet yıkıcı­sı iktidar sahiplerinin çıkarları doğrultusunda yönlendirerek aynı zamanda Cumhuriyete, vatana ve millete karşı ağır suçların içine bat­maktadır.

Bu ekip, Fethullah cemaati üzerinden SüperNATO bağlantılıdır. Dolayısıyla Danıştay yargıçlarına kurşun sıkanlar ile suçu sözümona araştıranlar, aynı merkezden yönetilmek­tedirler. Yani polis açıklamalarındaki ifadesiy­le "Organize suç örgütü."

ABD'nin Derin Devleti faaliyettedir ve Tür­kiye'nin söylendiği gibi bir Derin Devleti yoktur.

Soruşturmanın başında fethullah sicilli daire başkanı bulunuyor!

İşte bir sicil raporu:

"Emniyetteki hizipleşme içinde irticai akımlara (Fethullahcılara) yakın. Dikkat edilmelidir"

Rapor, 2001 yılında İstanbul Valisi Erol Çakır tarafından el yazısıyla yazılmış ve imzalanmıştır.

Bu sicil rapor, 59983 sicil numaralı Emniyet istihbarat Daire Baş­kanı Ramazan Akyürek hakkındadır.

Sicil raporu öyle kasalarda falan değil, Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyalarında..!

Sicil Amiri öyle sıradan bir şef veya müdür değil, İstanbul Valisi Ramazan Akyürek'in "Emniyetteki hizipleşmenin içinde" bulundu­ğu, yani örgütlü olduğu, görev sorumluluğu taşıyan Cumhuriyet valisince sicile yazılmış ve imzalanmış.

Sicilinde Ramazan Akyürek'in örgütü de saptanmış: "irticai akımdan" ve parantez içinde (Fethullah) diye adı belirtilmiş. Ve "dikkat edilmelidir" notu düşülmüş.

Anlaşılan sicildeki bu "dikkat edilmeli" notu, Ramazan Akyürek'i, Emniyet istihbarat Daire Başkanlığı'na yükseltmiş.

Dikkat edilmesi gereken adam, şimdi herkese dikkat eden ma­kamda.

Ve "dikkat edilmesi" gereken Fethullah sicilli daire başkanı, Da­nıştay cinayeti soruşturmasını yönlendiriyor.

"Dikkat edilmesi" gereken Fethullah sicilliye, Türk Emniyeti'nin istihbarat dairesi, yani beyni teslim ediliyor."[2]

Soruyoruz: "Fethullahçı" emniyet yetkilileri Danıştay cinayetini ne kadar ciddi araştırıyor?

Emniyet istihbaratının Muzaffer Tekin fotoğrafları üzerinden kamuoyuna yapılan servis sürerken; Danıştay saldırısının arkasında iki ana odağa doğru gidiliyor:

Bir tarafta Fethullahçı olarak adlandırılan odakların,

Öbür tarafta Masonik yapıların ve MOSSAD bağlantılarının pis kokuları yayılıyor!

Danıştaydaki saldırı öncesinde bozulacağı tutan kameralar ve kayıt sistemi ile ilgili Oyak Güvenlik'in apaçık teknik bir yalan söylemesi de ayrı bir anlam taşıyor.

Bu anlamı güçlendiren somut done ise;

Soruşturmayı yürüten Emniyet ekibinin bizzat merkezinde yer alıyor.

Evet, Emniyet İstihbarat Müdürü Ramazan Akyürek kimden yürekleniyor?

Belgenin tarihi: 16 Temmuz 2001

Konu: Asya finans

Belgenin Yollandığı Yer: DGM Cumhuriyet Savcılığı

Şunları yazıyor:

"Asya Finans isimli kurumun halka yüksek faiz karşılığı krediler verdiği ve geri ödemeleri temin etmek için silahlı çete oluşturmak suretiyle zor kullanma ve tehdit yolu ile para tahsilatı yaptıkları bildirilmiştir."

Asya Finans'ın para tahsilatı için çete kurduğunun tespit edildiğini belirten resmi bir belge bulunuyor.

Bu resmi belge sonucunda İstanbul DGM sözkonusu çetenin tespitine yönelik bir çalışma grubu kurulmasına karar veriyor.

Sonra mı ne oluyor?

Gelin yine 10 Temmuz 2002 tarihli resmi bir belgeden okuyalım:

Fethullah Gülen grubunun Emniyet içerisindeki etkinliği: özellikle İstihbarat Şube Müdürlüğü ve Daire Başkanlığı'nın teknik takip birimlerinde odaklanmaktadır.

 

 

Bu nedenle ilgili birimlerden habersiz dinleme ve izleme faaliyetlerinde bulunulması başlangıçta planlanmış ancak 30.10.2001 tarihli ekte sunulan talimatnamenin 8. maddesinin "h" ve "ı" bendlerine göre bu birimlerden habersiz, yargı kararı da olsa teknik takip ya da izleme yapılması imkansız hale getirilmiştir.

Bu talimatnamenin de esasen bu grubun girişimleri ile çıkartıldığı kanaati tarafımızda mevcuttur."

Yani: Fethullahçı olarak bilinen Asya Finans'la bağlantılı çalıştığı belirtilen bir çeteye yönelik istihbarat çalışmasının;

Emniyet içindeki Fethullahçı odaklar tarafından engellendiğine dair resmi bir şikayetle karşı karşıyayız.

Daha da vahimi;

Asya Finans'la bağlantılı çalıştığı belirtilen bu çetenin; aslında "Fethullahçı" Emniyetçilerin başında bulunduğu 12 kişilik bir çekirdek olarak işe başladığı yolundaki somut iddialar bulunuyor.

Sanırız Ramazan Akyürek; bir istihbaratçı olarak, meşhur Şahinler Grubu'nun başındaki ismi çok iyi biliyor.

Muzaffer Tekin'i resmin ortasına oturtup; kartvizit ve telefon dedektifliği üzerinden, Alparslan Arslan'la ilişkilendiren ve buradan yola çıkarak devasa bir çeteyi ortaya çıkarma başarısı gösteren (!) Emniyetin bir gün;

Alparslan Arslan'ın, Maslak'ta sürekli görüştüğü Nurcu şeyh bağlantısı üzerinden Fethullah Gülen'i de resme dahil etmesi de imkan dahilindedir.

2001 yılında hakkında istihbarat çalışması yapılması engellenen ve aralarında Fethullah Gülen'in İstanbul III. imamı Ahmat Karabey'in de olduğu ekibin resmi belgelerdeki tanımı ile finansal sorumlusunun Asya Finans'ın ortakları arasında olduğu da ortaya konabilir.

 

Sonra da emniyet orada da durmayıp;

Danıştay'ın iptal ettiği liman ihalelerinden, enerji ve özelleştirme ihalelerine kadar birçok davanın dökümünü yapıp; bu iptallerle önleri kesilen küresel ve yerli baronların kesişme noktasında:

Fethullah'a yakın sermaye odaklarıyla, masonik sermaye odaklarının olduğunu tespit edebilir!

Zaman Gazetesinde yer alan;

"Muzaffer Tekin'in Rus sevgilisi olduğu" yolundaki çarpıtmalar bile aleyhinize dönebilir!

Böylece Danıştay cinayeti sadece Türkiye'deki değil, diğer ülkelerdeki melun çeteleri temizlemek için de bir vesile olabilir.

AKP'nin iktidar olduğu gün, derhal görevden aldığı Kaçak­çılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi Müdürü Dr. Adil Serdar Saçan, Emniyet içerisindeki Fethullahçı örgütlenmeyi 1978 yılında Polis Kolejinden itibaren takip ettiğini söylüyor. Geçen ay "Birharf Yayıncılık" tarafından yayımlanan "Küresel ve Yerel Mafia Kıskacındaki Türkiye" isimli kitabında, "polis teşkilatındaki F tipi" olarak adlandırdığı Fethullahçı örgütlen­meyi, somut olaylarla anlatıyor.

Faaliyetleri Yasal Zemine Dayanmıyor

4422 sayılı yasada yapılan değişikliklerden sonra, günümüz­de polis teşkilatınca "teknik takip" yapılmasının yasal zemini­nin belli olmadığına dikkat çeken "eski" polis müdürü Saçan, bu tespitinden hareketle; "her türlü teknik takip ve izleme" işle­rinin bütünüyle "F tipi örgüt" tarafından yürütüldüğünü söylü­yor. Saçan'a göre; "F tipi örgüt, bu ayrıcalığı elinde bulundur­duğu için, teşkilat içerisinde dokunulmaz hale geldi, iktidar, bir kişiyi ya da kurumu hedef aldığında, F tipi örgüt de iktidarın amacına uygun malzeme üretimine başlıyor. Uzağa gitmeye ge­rek yok. Bu yılın olaylarını hatırlayın: Van Yüzüncü Yıl Üniver­sitesi Rektörünün tutuklanması, Şemdinli iddianamesinde Kara Kuvvetleri Komutanına çamur atılması ve son olarak Danış­tay'a saldırı olayında soruşturmanın saptırılması söyledikleri­min kanıtıdır" diyor.

Takvime bakmak yeterli

Dr. Adil Serdar Saçan'ın saptamalarını doğrulayan çok sayı­da olay var. Dergimizin kapak dosyasının "kahraman"ı ve Fethullahçılığı mahkemeden tescilli Ramazan Akyürek'e, AKP'nin iktidara gelmesinden sonra, Emniyet'in İstihbarat Daire Başkanlığı'na atanma sözü verilmiş. Bunun belgesi de Trabzon'da yerel bir gazetede (Taka Gazetesi'nin 6 Haziran 2005 tarihli nüshasında) yayımlanmış. Fethullahçı Akyürek konusunda dik­kat çeken ikinci nokta, Cumhuriyet Gazetesi'ne ilk bomba atıl­dığı sırada, 5 Mayıs 2006 günü; Akyürek'in "tayin kararnamesi"nin hazırlanmış olması. Üçüncü nokta ise tayin kararnamesi­nin çıkması ile; Alparslan Aslan'ın Danıştay'a silahlı saldırısını yaptığı tarih arasında 9 gün gibi kısa bir süre olması.

SüperNATO'nun Taşeronları!

Aydınlık'a başka bir kaynaktan ulaşan bilgi ise, Alpaslan As­lan'ın, 5-6 yıldır; AKP'ye çok yakın bir kişinin himayesinde ol­duğuna ilişkin. Bu ilişki polis tarafından bilindiği halde, Akyü­rek'in ve SüperNATO'nun taşeronluğunu da üstlenen emniyet içerisindeki Fethullahçı örgütün, asker kesim ile bağlantı iddi­alarını sürekli gündemde tutması, medya sayesinde sağlanıyor. Medyanın, saptırma çabalarını yoğun biçimde desteklemesinin arkasında, emniyet içerisindeki bu örgütün, "teknik takip ve dinleme" faaliyetlerini elinde tutmasının büyük rolü olduğu da akla geliyor.

Milli Güvenlik Kurulunu da Basarlar mı?

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 12 Nisan 2006 günü, Harp Akademileri Komutanlığında yaptığı konuşmada, "irticai kadrolaşma"ya önemle vurgu yapmış ve AKP'yi uyarmıştı. Bu uyarıya karşı Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, adeta "alaycı" bir üslupla "Cumhurbaşkanı, buna ilişkin belgeleri bize gönderirse, gereğini yaparız" demişti. Aca­ba, Dr. Adil Serdar Saçan'ın (gerek görüşmemizde, gerekse "Küresel ve Yerel Mafia Kıskacındaki Türkiye" isimli kitabında somut olaylara dayanarak) işaret ettiği, SüperNATO'nun taşe­ronluğunu yapan "F tipi" örgüt, yasal mı görülüyor? Bu "irticai-haçlı" örgütlenmelerin dağıtılması için, A. Serdar Saçan'ın değindiği gibi, Milli Güvenlik Kurulu'nun baskına uğratılması "falan" mı bekleniyor?[3]


[1] Digimedya / 21.05.2006

[2] Doğu Perinçek / Aydınlık

[3] Emcet Olcaytu

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Erdoğan BİŞKİN

Erdoğan BİŞKİN

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx